EkolojiManşet

Akbelen davasına bir kala: Ekoloji mücadelesi veren kadınlar doğadan vazgeçmeyecek

0

Akbelen Ormanı’nda kıyıma izin vermeyen aktivistlerin mücadelesi sürerken direnişçilerin yargılandığı dava yarın görülecek.

8 Ağustos 2021’de büyük yangınların gerçekleştiği Ege’de, Akbelen’de süren direnişte Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi (YK Enerji) tarafından kesilmek istenen ağaçlar için nöbet tutuluyordu.

Yangın önleme bahanesiyle Akbelen Ormanı’nda ağaçlar kesildi

8 Ağustos’ta bölgede kesilmek istenen ağaçları korumaya çalışan, Jandarmanın sert müdahalesiyle karşılaşan direnişçiler hakkında dava açılmıştı. Davanın üçüncü duruşması yarın görülecek. Duruşma öncesinde davada yargılanan Akbelen direnişçisi kadınlarından Füsun Kayra, savunmasını paylaştı:

“Temmuz 2021’de Akbelen Ormanı‘nda YK Enerji şirketi ile dava süreci devam ederken, izinsiz orman içinde ilk kesim yapıldığında, yöreden köylü kadınların yardım ve destek çağrısı ile dayanışma göstermek için Akbelen’e gittim. Köylülerle birlikte bir daha kesim olmaması için nöbet tutmaya karar verildiği andan itibaren oradaydım.

Akbelen Ormanı’nda uykusuz gece nöbeti [Foto Galeri]

Hukuksuz ağaç kesimlerini önlemek amacıyla. Nöbet tutulması için İkizköy’den Gülören Ablaların şahıs arazisi içinde, onların da bize izin verdiklerine dair belge elimizde olduğu halde çadırlı nöbete başladık.

Nöbetin başından itibaren ne bölgedeki jandarma, ne de Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri bizlere herhangi bir müdahalede bulunmadı. Her gün nöbet tuttuğumuz alan yanından geçtikleri halde GBT dahi yapma gereği duymadılar.

Nöbette bulunduğumuz süre içersinde bölgede yoğun olarak yangınlar başladığında, hem ağaçlar kesilmesin hem de yangın tehlikesine karşı neredeyse günde dört saat uyku ile geceli gündüzlü nöbet devam etti. Pek çok sivil toplum kuruluşu, siyasi partiler, Muğla, Bodrum ve Milas belediyeleri nöbete çeşitli şekillerde destek olup dayanışma gösterdiler. İkizköy ve Akbelen Mahallesi’nde yaşayan köylüler başından beri yanımızda oldular.

Yangınlar başladıktan sonra Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri bizlere ‘bu bölge size emanet‘ dedi.

Gönüllü olarak nöbetteki pek çok arkadaşımız yangınlarda görev aldı. Meşru ve kabul gören nöbet ile ilgili hiçbir hukuki yasal sorun yaşanmadı.

Nöbetin 20. gününde Milas, Mazı, Çökertme ve en yakınımızda Fesleğen Köyü’nde yangın devam ederken, Yeniköy Termik Santrali’ne ait araç ve kesim motorları ile çalışan bir ekip, nöbet tutanlar yetişene kadar 100’den fazla ağaç kesimi yaptı. Davası süren bir alanda yapılan bu kesim de diğer kesim gibi hukuksuz olduğu için tarafımızca engellendi. Jandarmaya haber verildi. Hukuki olarak şikayetçi olundu.

Bu kesimi durdurmamızdan hemen sonra da Jandarma 22 gün bulunmamızda hiçbir sorun görmediği şahsa ait araziden çıkmamız gerektiğini beyan etti. Bu talebin şirket tarafından dayatıldığı ortadayken, ısrarla bir yazılı belge istememize rağmen herhangi bir tebliğ, emir sunulmadı.

Alandan çıkmayacağımızı beyan ettik. Elimizdeki arazide kalmamıza verilmiş izin belgesini gösterdik ve haklı itirazlarımızı jandarma bölge komutanına ilettik. Tüm bu yaşanılanlar gündüz gerçekleşirken ve gündüz herhangi bir müdahale yapılmamışken, gece yarısı 00.00’da köylülerin büyük kısmı evlerine gittikten sonra, nöbette 11 kişi kalmış ve uyumak için çadırlarımıza ve traktör kasalarına geçtiğimiz sırada jandarma baskını oldu. 11 kişi için robocop, bordo bereli 250’ye yakın askeri tabur bulunduğumuz şahsa ait araziye gelip bizi buradan zorla çıkartmaya çalıştı.

Yasal bir dayanağı olmayan bu hukuksuz duruma karşı bir ekoloji aktivisti olarak sivil itaatsizlik hakkımı kullanarak kendimi ağaca zincirledim. Bu kadar orantısız bir güç kullanıldığı halde karşılık vermedim. Sadece zorla götürülmeye çalışılmama direndim. Kendimi ağaca zincirlemişken ve herhangi bir karşı harekette bulunamaz haldeyken, kadınlı erkekli jandarmalar tarafından hem fiziki, hem de sözlü taciz edilmiş, zor kullanarak zincirin kırılması ile 6 kadın jandarma tarafından, yaklaşık 100 metrelik bir mesafede yerlerde sürüklenerek, kollarımdan tuttukları yerlerde tırnaklarını da geçirir vaziyette orman dışına çıkarılmaya zorlandım. Bu esnada sözlü hakaretlere, aşağılamalara da maruz bırakıldım. Tüm bu darp edilip, ağır şekilde tartaklanmama rağmen hiçbir jandarmayı, itmedim, düşürmedim. Hakaret ya da tehdit edici bir söz sarf etmedim. Kayıtlı jandarma videolarında da, bizim mahkemenize sunduğumuz videolarda da görüleceği üzere sadece anayasal hakkımı kullandığımı, yüksek sesle beyan ettiğim görülecektir.

Üzerime atılı suçlamaların kantılanmasını, bu suçlamaları atan kişilerin mahkemeye getirilmesini talep ediyoruz. Adil yargılanma hakkım için bunun gerekliliği ortadır.

Suçsuz olduğumu, suç teşkil edecek bir hareketim olmadığını, anayasanın tanımış olduğu hakkımı kullandığımı, kamuya mal olmuş, tüm ülkenin gündemine oturmuş Akbelen davasında haksız bir yargılamaya mecbur bırakıldığımı ve mahkemenizin de, davanın bu kadar erken seyrinde, tanıklar dinlenmemiş, deliller incelenmemişken beni suçlu bulması halinde adil yargılanma hakkımın da elimden alındığını, ülkenin dört bir yanında Ekoloji mücadelesi veren kadınların, dağlardan, ovalardan, ormanlardan, ağaçlardan vazgeçmeyeceğini, mahkemeler, yargılamalar, cezalar ile yılmayacağını mahkemeniz nezdinde, şirketlerin, şirketler ile işbirliği içindeki iktidarların da bunun farkına varmasını son sözüm olarak söylemek isterim.”

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.