Ana Sayfa Blog Sayfa 478

Haklıyız, öfkeliyiz, güçlüyüz: Meclis’te HÜDA-PAR’ın karşısında LGBTİ+’ları savunan vekiller var

Türkiye‘deki iktidarın son yıllardaki politikalarıyla pekiştirilen ve son dönemde gerçekleştirilen seçim sürecinde bir siyaset malzemesi olarak kullanılan LGBTİ+‘lara yönelik nefret söylemlerine karşı, bugün 17 Mayıs Homofobi, Bifobi, Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Günü. 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen parlamento seçimlerinin ardından ortaya çıkan Meclis’te LGBTİ+’lara ‘sapık’ ve ‘sapkın’ (!) gözüyle bakan ve bunları parti politikası haline getirmiş partilerin vekilleri de yer almış durumda.

‣[Seçim Günlüğü] Meclis’e giren HÜDA-PAR’ın ‘devleti’nde sadece kadın, çocuk ve LGBTİ+’lar dışında kalanlar özgür

17 Mayıs Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Kaos GL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel, tam da bu noktada “Meclise giren yalnızca HÜDA-PAR değil. HÜDA-PAR’ın karşısında mecliste yer alacak, SPoD’un hazırladığı LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan adaylar da mevcut” diyerek Meclis’te LGBTİ+ haklarını savunan vekillerin olduğunu da hatırlatıyor. Bu mesaj yalnızlaştırıldığını hisseden ve/veya böyle hissettirilmek istenen LGBTİ+’lar için temsiliyete, mücadeleye ve umuda işaret ediyor.

Güzel ile Türkiye’deki mevcut korku sarmalı içerisinde, tüm nefret söylemlerine karşı kutlanan Homofobi, Bifobi, Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Günü‘nde Türkiye’nin mevcut politik ortamını konuştuk:

‘Nefret söylemi karşısında LGBTİ+’ların yıllardır süregelen hak mücadelesi var’

LGBTİ+
17 Mayıs Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Kaos GL İnsan Hakları Uzmanı Defne Güzel

Bugün 17 Mayıs Homofobi, Bifobi, Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Günü, derneğiniz de bunun üzerine kurulu. Seçim sürecinde bu fobilerin aşırı arttığını gördük, şu anki Türkiye ortamında 17 Mayıs ne ifade ediyor?

17 Mayıs tarihinin LGBTİ+ hak mücadelesinde önemli bir yeri var. Eşcinsellik, 17 Mayıs 1990 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün “Uluslararası Hastalık Sınıflandırması” içeriğinden çıkarıldı. Elbette biz LGBTİ+’lar bundan önce de hasta olmadığımızı biliyorduk. Öte yandan bizler yalnız olmadığımızı da biliyoruz. Seçim sürecinde her ne kadar miting alanlarından LGBTİ+’lara dönük hiç olmadığı kadar nefret söylemi yükselse de bunun karşısında LGBTİ+’ların yıllardır süregelen hak mücadelesi var. 17 Mayıs Derneği de LGBTİ+ toplumunu ve LGBTİ+ aktivizmini güçlendirmek için burada.

‘Meclise giren sadece HÜDA-PAR değil, LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan adaylar da mevcut’

HÜDA-PAR’ın TBMM’ye girmesi LGBTİ+’lar için ne demek?

Meclise giren yalnızca HÜDA-PAR değil. HÜDA-PAR’ın karşısında mecliste yer alacak, SPoD’un hazırladığı LGBTİ+ Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan adaylar da mevcut. Meclis belki de hiç olmadığı kadar açıktan LGBTİ+ hak mücadelesini önümüzdeki günlerde işleyecek. İşlemeli de. Nitekim LGBTİ+’lar üzerinden yaratılan korku iklimi biliyoruz ki yalnızca LGBTİ+’ları etkilemiyor. Yaratılmak istenen gerici, antidemokratik, insan hakları hukuku karşıtı sistem hepimizi etkiliyor. Dolayısıyla hak mücadelesi eşitlik ve özgürlüğü savunan her kişinin ve her kesimin ortak meselesi. Bu hak mücadelesi ise LGBTİ+ haklarını savunmadan yapılamaz.

Fotoğraf: DepoPhotos / 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü

‘LGBTİ+ karşıtlığıyla birlikte özgürlük karşıtı bu vaatler herkesi etkiliyor’

Yeniden Refah’ın TBMM’ye girmesi LGBTİ+’lara nasıl bir mesaj veriyor?

Yeniden Refah Partisi’nin LGBTİ+ derneklerini tümüyle kapatacağına ve propaganda yasağı getireceğine dair bir seçim vaadi var. Bizler bu seçim vaadini TRT’de, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı’nın [Fatih Erbakan] ağzından dinledik. Bu vaat en örgütlenme, dernek kurma, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, ifade özgürlüğü gibi Anayasal olarak korunan hakları tehdit etmektedir. Kaldı ki yeniden tekrar etmek gerekirse LGBTİ+ karşıtlığıyla birlikte özgürlük karşıtı bu vaatler herkesi etkiliyor. Bizler bunu yasaklanan eylemlerden, kürtaj karşıtlığından, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kayyumlardan, ihraçlardan biliyoruz.

Bugün yeniden Refah’ın bir başka vaadi ise “ahiret öncelikli müfredat”. Bu vaadin bilimsel gelişmelerden yararlanmayı ne denli ihmal edeceğine, eğitim hakkını tahrip edeceğine dair uzun bir açıklama yapmama gerek yok.

Baskı ortamını korumak isteyen erkekler…’

Sizce hükümet LGBTİ+’ların haklarını neden korumuyor?

Bunun birçok sebebi var. Öncelikle homofobi ve transfobi dediğimiz kavramlar var. Bu kavramlar ayrımcılığa yönelik. Tek gerçek ve hakim cinsel yönelimin heteroseksüellik olduğunu dolayısıyla da cinselliğin sadece kadın ve erkek arasında yaşanabileceğini, trans varoluşların ise gerçek olmadığını ancak bir güldürü unsuru olabileceğini söyleyenleri tanımlamak için kullanılır bu kavramlar.

Öte yandan bu ayrımcılık bir sistem yaratır. O sistem içerisinde yalnızca heteroseksüelik vardır, başka cinsel yönelimler yoktur. Translar da yoktur. Yani LGBTİ+’lara ayrımcılık yapmak, LGBTİ+’ların haklarını ve özgürlüklerini tanımamak bu heteroseksist ve cisseksist sisteme göre mübahtır.

Dünya, yasalar, kurumlar, meclisler, partiler, evler, ofisler, kamu kurumları ve daha nicesi bu sisteme göre LGBTİ+’ları dışarıda bırakarak düzenlenir. LGBTİ+’ların hak mücadelesi tam böyle bir yerde başlıyor.

LGBTİ+’lar nefret ve ayrımcılık kıskacında nefrete ve ayrımcılığa son vermek, haklarını elde etmek, eşitlenmek ve özgür olmak istiyor. Elbette bu çok kolay bir mücadele değil. Yıllardır insan hakları savunucuları bunun için çabalıyor.

LGBTİ+’ların haklarını korumak demek aynı zamanda demokratikleşmek, özgürleşmek ve eşitliği sağlamak demek. Birçok kesimin kendi hak mücadeleleri var. Bu haklar da korunmuyor. Örneğin kadının insan hakları gibi. Baskı ortamını korumak isteyen erkekler elbette LGBTİ+ haklarını, kadınların haklarını korumak yerine LGBTİ+’lara dönük nefreti bir seçim propagandası haline bile getirecektir.

lgbti+
20. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nden bir kare. Son yıllarda olduğu gibi bu yürüyüşte de polis sert müdahalede bulundu. LGBTİ+’ların haklarını dile getirmek için gerçekleştirdiği yürüyüşte 373 kişi gözaltına alınmıştı.

‘Bu nefret söylemleri LGBTİ+’ların açılmasına, güçlenmesine engel oluyor’

Toplumun bu konuda bu kadar nefret söylemini kabul ediyor olmasını neye bağlıyor, nasıl yorumluyorsunuz?

Toplumun hiçbir dönem bu kadar fazla “LGBT’ci” kavramını işittiğini sanmıyorum. Bu kavramı bir parti bir diğerini kötülemek için kullanıyor. LGBTİ+ olmak kötü bir şeymiş, gülünç bir şeymiş imasında bulunuluyor. Hatta daha da öteye giderek suçmuş gibi gösteriliyor. Elbette bu söylemlerin, daha da öncesinde 15 farklı şehirde gerçekleşen nefret mitinglerinin, LGBTİ+ karşıtı seçim vaatlerinin toplumda bir etkisi var. LGBTİ+’lar savunmasız durumdalar. Bu nefret söylemleri LGBTİ+’ların açılmasına, güçlenmesine engel oluyor.

‘Bu mücadelenin kazanımları nefret söylemleriyle silinemez’

Elbette bir diğer yanda ise LGBTİ+’ların bireysel mücadelesi var ki bir çok parti mitinginden daha güçlü. Bizler açılmanın, dayanışmanın, dönüştürmenin ne olduğunu içine doğduğumuz aileyle, mahalleyle, okuduğumuz okulla, çalıştığımız işle, dünyayla verdiğimiz mücadeleden çok iyi biliyoruz. Bizler en başta yaşayabilmek için bir bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin kazanımları nefret söylemleriyle silinemez.

Kazanımların bir neticesi: LGBTİ+ vekil adayları

LGBTİ+’ların da arasında bulunduğu bazı vekil adayları gördük, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bahsettiğim kazanımların bir neticesi. Bana kalırsa 2013 yılından bu yana LGBTİ+ hak mücadelesi kitleselleşti, görünür hale geldi. Kimi dönem LGBTİ+’lar bir oy kitlesi olarak görüldü. Kimi siyasetçiler, partiler ise LGBTİ+ haklarını olduğu gibi benimsedi.

Adil bir toplum içerisinde zaten LGBTİ+ siyasetçiler, vekil adayları, başkanlar olmalı. Öte yandan örneğin TİP Milletvekili Adayı Esmeray [Esmeray Özadikti]  gibi sokak hareketinden gelmiş aktivistlerin meclise katacağı çok fazla şey var. Milletin sesi olacak meclis zaten böyle bir yer olmalı. Mecliste LGBTİ+ karşıtlarının varlığını göz önünde bulundurduğumuzda LGBTİ+ haklarını savunan vekillere çok fazla iş düşüyor.

‣[Seçime Doğru] Esmeray Özadikti: Bir ceylan gibi o çakalların gözünün içine bakarak hesap soracağım

‘Örgütlüyüz, haklıyız, öfkeliyiz, güçlüyüz ‘

Türkiye’de bir korku sarmalı içerisinde düşmanlaştırılan LGBTİ+’lara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Biz LGBTİ+’lar bu korku sarmalının ne demek olduğunu iyi biliyoruz. Eryaman ve Esat’tan, Ülker Sokak’tan biliyoruz. İçine doğduğumuz ailelerden, mahallelerden, sokaktan biliyoruz. Bu korku sarmalıyla nasıl mücadele edeceğimizi daha çocukken öğreniyoruz. Örgütlüyüz, haklıyız, öfkeliyiz, güçlüyüz ve bütün madilikleri gullümle göğüsleyebilecek dirayete ve zekaya sahibiz. Birbirimizin varlığından güç alıyoruz. Yalnız değiliz. Bugün bizim haklılığımızın günü. Hepimizin 17 Mayıs günü kutlu olsun.

[Seçim Günlüğü] HDP ve YSP’den ‘yeni başlangıç’ mesajı: İkinci tura odaklanacağız

Açıklamada, YSP’nin “bütün baskılara ve kumpaslara rağmen “Türkiye’nin üçüncü büyük temsiliyetine ulaşma başarısının” son derece önemli bulunduğu, ancak istenilen ve öngörülen sonuçların elde edilemediği kaydedildi; “Şartlar ne olursa olsun daha güçlü örgütlenmek ve daha büyük kazanmak için mücadele etmeye devam edeceğiz” denildi.

‘Ders çıkarıp gereğini yerine getireceğiz’

Açıklamada partinin özeleştiri geleneğinden geldiği belirtilerek şunlar dile getirildi:

“Açığa çıkan sonuçların seçim sürecinin ötesinde de gerekçeleri vardır ve bu nedenle kapsamlı bir tartışma sürecine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu süreçte hatalarımızdan ders çıkarma ve bunun sonucunda yeni bir başlangıç yapma temelinde 28 Mayıs’tan sonra halkımızla, il ve ilçe örgütlerimizle birlikte toplantılar yapacak ve süreci tartışacağız. Hiçbir gerekçe ve mazerete sığınmadan tespit edilen eksiklerin ve yetersizliklerin muhasebesi yapılacak ve gerekleri yerine getirilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.”

‘Rejime ikinci turda kaybettirme kararlılığımız sürüyor’

Karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmayarak mücadeleye devam edilmesi ve sandık başına gidilmesi çağrısı yapılan açıklamada, “Meclis’in üçüncü büyük partisi olarak, seçimlerin ilk turunda kazanmasına imkan vermediğimiz rejime, ikinci turda kaybettirme kararlılığımız sürmektedir. Önümüzdeki on bir günlük süreçte, bize nefes ve can veren halklarımızın mücadele azmi ile yolumuza devam edecek ve mutlaka kazanacağız” mesajı verildi.

Açıklama, “Halkımızdan gelen kıymetli eleştirilere en büyük özeleştirimiz tek adam rejimini yenilgiye uğratmak olacaktır. Önümüzdeki kritik süreci azimle örerek ve çalışarak geçireceğiz. Kazanma inancıyla, çalışmalarımıza bugünden itibaren daha güçlü başlama kararı almış bulunuyoruz” ifadeleriyle son buldu.

[Seçim Günlüğü] Yener: YSK’ya yönelik usulsüzlük iddiaları asılsızdır

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen 13’üncü Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Seçimlerine yönelik yaptığı açıklamada, “Seçim sonuçlarıyla ilgili süreç şeffaf şekilde devam etmekte ve tüm süreçte siyasi partilerimiz de yer almaktadır” dedi.

YSK’nın seçimlere ilişkin sandık sonuç tutanaklarını siyasi partilerle paylaşmasının ardından sosyal medyada usulsüzlük tartışmaları yaşandı.

YSK Başkanı Yener kuruma yönelik suçlamalara değinerek “Sosyal medyadaki görsellerin YSK ile ilgisi bulunmamaktadır. Kamuoyunu yanıltmaya yönelik asılsız iddialara itibar edilmemeli” ifadelerini kullandı.

Yener, şunları ekledi:

”Oy verme gününde sandıktan çıkan oy pusulaları kurul huzurunda sayılmakta ve tüm kurul üyelerince ıslak imza ile imza altına alınmaktadır. İlgili evrakların ilçe seçim kurullarına teslim süreci siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşmiştir. Kurulların vermiş oldukları kararlara karşı tarafların YSK’ya itiraz hakları bulunmakta olup TBMM‘de grubu bulunan beş siyasi partinin temsilcisi de katılmaktadır. YSK, önüne gelen bu itirazları yasanın öngördüğü süre içerisinde görüşüp sonuçlandıracaktır.

Asılsız iddialara itibar edilmemelidir. Süreç şeffaf şekilde devam etmekte ve süreçte siyasi partilerimiz yer almaktadır. YSK teknik altyapısı uygun olan ve seçime katılan tüm siyasi partilerle veri akışını gerçekleştirmiş olup kesin sonuçların açıklanmasından sonra sonuçlar tüm kamuoyu ile paylaşılacaktır.”

Van Gölü’nden Tuz Gölü’ne 20 sulak alan yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

Doğa Derneği, ‘Türkiye’de tehlike altındaki sulak alanlar’ başlıklı çalışmasında, şu ana kadar 20 sulak alanla ilgili yaşanan sorunları ortaya koydu.

Türkiye’nin tüm sulak alanları kapsaması planlanan ve henüz devam eden araştırma kapsamında Marmara, Seyfe, Tuz, Kulu, Burdur, Eğirdir, Manyas, Azap, Uyuz, Van, Uluabat, Mogan, Beyşehir, Bafa ve Yarışlı gölleri ile Yüksekova, Hürmetçi ve Belevi sazlıkları, Bargilya Tuzlası ve Kastabala Sulak Alanı‘nda çalışma yürütüldü.

Yapılan araştırmaya ilişkin bilgi veren derneğin Sulak Alanlar Koordinatörü Burçin Yaraşlı, Türkiye‘de kuraklığın etkilerinin arttığını, Anadolu’nun sulak alanlarının yarım asırdır yanlış su ve tarım politikalarıyla yok edildiğini söyledi. Ulusal Su Planı verilerine göre su kaynaklarının yüzde 74’ünün tarımsal sulamada, yüzde 13’ünün içme-kullanmada, yüzde 13’ünün de sanayide kullanıldığını belirten Yaraşlı, suyun döngüsünü korumak için ilk değişimin tarım politikalarıyla başlaması gerektiğini söyledi.

1.5 Marmara Denizi büyüklüğünde sulak alan kaybedildi

Sulak alanların; fırtına, sel ve kıyı şeridi erozyonunun etkilerini azaltması, yer altı su depolarını doldurması ve suyu doğal olarak filtre etmesi özellikleriyle kritik öneme sahip olduğunu belirten Yaraşlı şunları söyledi:

“Anadolu’daki tüm sulak alan ekosistemlerinin var olma hakkı, anayasal güvence altına alınmalı. Verilere göre Türkiye’de 14’ü Ramsar, 59’u Ulusal Öneme Haiz ve 32’si Mahalli Öneme Haiz olmak üzere toplam 105 sulak alan bulunuyor. Türkiye’de tehlike altında olmayan sulak alan neredeyse yok. Türkiye’deki sulak alanların yok oluşuna dair bir yayın hazırlıyoruz. Son 60 yılda kaybedilen sulak alanların yüzölçümü 2 milyon hektara, yani yaklaşık 1,5 Marmara Denizi büyüklüğüne ulaştı”

Tehlike altındaki 20 sulak alan ise şöyle sıralandı:

YARIŞLI GÖLÜ

Angıt, flamingo, suna, fiyu, kaşıkgaga ve çamurcun gibi çok sayıda su kuşu bulunuyor. Etrafındaki çok sayıda aktif mermer ocağı ve su yönetimindeki yanlış uygulamalar buradaki yaban hayatını tehdit ediyor.

BAFA GÖLÜ

Su kuşları üreme alanı. Çevresindeki sazlık ve bataklıklarda nesli kritik tehlikedeki saz kedisi, su samuru, yaban domuzu, yaban tavşanı, oklu kirpi, çakal, tilki, porsuk, kaya sansarı ve gelincikler yaşıyor. Büyük Menderes nehir kanalının akış rejiminin değiştirilmesi, kuraklık, tarım atıklarının sebep olduğu kirlilik ve yasadışı avcılık göldeki yaşama zarar veriyor. Gölü besleyen su kaynaklarının bulunduğu Latmos Dağı‘nda hızla artan madencilik göl ve çevresini olumsuz etkiliyor.

HÜRMETÇİ SAZLIĞI

Yılkı atlarıyla ünlü koruma altındaki alan kızkuşu, angıt, büyük akbalıkçıl, çamurcun burada görülen su kuşlarından bazıları. Manda yetiştiriciliği sazlık çevresindeki köyler için önem taşıyordu. Ancak yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi, sulak alanı işgal ediyor. Buradaki habitat çeşitliliği ve yaşamı yok ediyor.

MOGAN GÖLÜ

Kuşlar için önemli bir üreme, konaklama ve kışlama alanı. Nesli tehlikedeki dikkuyruk ördeği, nesli tehlike altına girmeye yakın pasbaş patka, yeşilbaş, tarakdiş, gökdoğan, alasığırcık alanda gözlenen türlerden. En büyük sorunların başında yapılaşma ve yaşam alanı kayıpları geliyor. Yasa dışı balıkçılık, rekreasyonel faaliyetler, saz sökümü ve su rejimine müdahaleler buradaki yaban hayatını olumsuz etkiliyor.

BARGİLYA TUZLASI

Metruk Tuzlası adıyla da bilinen sulak alan, nesli tehlikeye girmeye yakın tepeli pelikan, küçük karabatak, büyük akbalıkçıl, flamingo, poyrazkuşu gibi kuş türlerine ev sahipliği yapıyor. Alan su rejimine müdahale, turizm baskısı ve yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya. Alanın bütünlüğü ortasından geçen bir yol ile bozulmuştur.

ULUABAT GÖLÜ

Nesli küresel ölçekte tehlikedeki elmabaş patka, nesli tehlikeye girmeye yakın tepeli pelikan, su tavuğu, pasbaş patka, büyük akbalıkçıl ve küçük karabatak alanda gözlenen türlerden. Ak pelikanların Avrupa’ya göç yolculuğunda önemli bir beslenme ve dinlenme noktası. Çevresinde yapılaşma ve sanayileşme, yer altı sularının çekilmesi ve kirlilik sulak alan habitatını ve biyoçeşitliliği olumsuz etkiliyor.

VAN GÖLÜ

Dikkuyruk ve uludoğan alanda üreyen nesli dünya ölçeğinde tehlikedeki kuş türleri. Van Gölü martısı, küçük kerkenez, turna, balaban gibi kuş türleri gözlenen öncelikli türlerden. Nesli tehlike altına girmeye yakın inci kefali için önemli bir yaşam alanı. Tehditlerin başında arıtma tesislerinin yetersizliğinden kaynaklanan kirlilik geliyor. Evsel ve sanayi atıkları, taş ocakları, kuraklık, yol yapımı, kıyı ve sazlık alanlarda yapılaşma, göl havzasındaki HES’ler ekosistemi ve biyoçeşitliliği olumsuz etkiliyor.

BELEVİ SAZLIĞI-GÖLÜ

Önemli bir tatlı su ekosistemi ve büyük bir kısmını kaplayan sazlıklar göldeki türler için beslenme ve üreme imkanı sunuyor. Nesli tehlikeye girmeye yakın tepeli pelikan ve pasbaş patka, küçük karabatak, karabatak gibi kuşlar ve kaya sansarı alanda gözleniyor. Kirlilik, çöp ve moloz dökümleri, mermercilik faaliyetleri ve avcılık göldeki yaban hayatını tehdit ediyor.

KASTABALA SULAK ALANI

Kızböcekleri için önemli bir alan ve balıkçıl türleri, küçük balaban, turaç, yaz atmacası, kara çaylak gibi kuşlar görülüyor. Yalıçapkını, alaca yalıçapkını ve İzmir yalıçapkını olarak Türkiye’deki üç yalıçapkını türünün birarada gözlenebildiği nadir bölgelerden biri. Yasadışı avcılık, yanlış balıkçılık yöntemleri, ağaç kesimleri ve kirlilik sulak alanı tehdit ediyor.

UYUZ GÖLÜ

Bir zamanlar çevresindeki ıslak çayır ve bataklıklar mandaların (kömüşini) yayılma alanı idi. Angıt, sakarmeke, bahri, saz delicesi, kızıl şahin, kara çaylak, toy, turna, dikkuyruk gibi kuş türleri var. Çevresinde kurt, çakal, porsuk gibi memeli yaban hayvanları yaşıyor. Yanlış su politikaları gölü tehdit ediyor. Sazlıkların yakılması, balıklandırma, kirlilik, avcılık ve yoğun balıkçılık faaliyetleri gölü olumsuz etkiliyor.

YÜKSEKOVA SAZLIKLARI

Kuşlar, endemik bitki türleri, balık ve kelebekler için önem taşıyor. Turnadan elmabaş patkaya, ince gagalı martıdan kır baykuşuna kadar pek çok kuş türü kayıt altına alındı. Tarım için alan drene ediliyor ve kaçak kanallar da açılıyor. Yüksekova Sazlıkları’nın yaşamaya devam etmesi için buradaki su rejimine yapılan müdahalelerin engellenmesi gerekiyor.

AZAP GÖLÜ

Sayıları azalan saz kedileri, su samuru, çakal, tilki, porsuk, karakulak ve oklu kirpinin yaşam alanı. Tarım faaliyetleri için su rejimine müdahale edilmesi, zehirli kimyasal kullanımı, avcılık, göl çevresindeki trafik hattının yaban hayvanlarını öldürmesi ve gölü besleyen Latmos Dağı’nda yapılan madencilik faaliyetleri alan üzerindeki ana tehditler.

MANYAS GÖLÜ

Nesli tehlikedeki dikkuyruk, çamurçulluğu ve sütlabi kışlayan, tepeli pelikan, karabatak ve bahri gibi kuşlar burada üreyen türler arasında. 1968’de Tansu Gürpınar’ın geliştirdiği fikir sayesinde, dünyada ilk defa pelikanlar, ağaç üzerinde hazırlanan platformlarda üredi. Böylece Manyas, bir kuş cenneti olarak sesini dünyaya duyurdu. Manyas Gölü‘nü, kirlilik ve su rejimine yapılan müdahaleler tehdit ediyor.

EĞİRDİR GÖLÜ

Nesli tehlikedeki elmabaş patka, küçük batağan, macar ördeği, tepeli patka gölde kışı geçiren su kuşu türleri arasında. 1950’lerden bu yana Eğirdir Gölü’ne bırakılan yabancı balık türleri, gölün doğal otçul endemik balık türlerini yok etti. Kontrolsüz sulama suyu alımı, su kaynaklarındaki düşüş, kirlilik ve yapılaşma ana tehditler. Gölün yaşamı için ivedilikle yanlış tarım ve su politikaları değişmeli.

BURDUR GÖLÜ

Nesli tehlikedeki dikkuyruk kuşunun dünya nüfusunun yüzde 70’inin kışladığı bir alandı. Endemik Burdur dişli sazancığı gibi pek çok iç su balığına ev sahipliği yapan göl her yıl küçülüyor. Gölü besleyen akarsular üzerine yapılan barajlar, yer altı su kaynaklarının çekilmesine sebep olan kuyular, yaygın sulu tarım ve yoğun su kullanımına neden olan hayvancılık yöntemi gölü kurutuyor. Gölü geri getirmek için az su tüketen tarımsal üretimlere geçmek ve göllere akan dereleri özgür bırakmak gerekiyor.

KULU GÖLÜ

Bir zamanlar nesli tehlikedeki dikkuyrukların en önemli üreme alanlarından biriydi. Tuz Gölü’nde üreyen flamingoların yavruları için önemli bir beslenme alanı olan göl aynı zamanda ince gagalı martı ve karabaş martıların üreme alanı. Göl, su kuşlarının göç döneminde dinlenme noktası. Konya Kapalı Havzası’nın yer altı ve yer üstü kaynaklarının tarımsal sulamada aşırı derecede kullanımı gölü büyük ölçüde kuruttu. Eski haline dönebilmesi için yanlış tarım ve su politikalarından vazgeçilmeli.

TUZ GÖLÜ

Flamingoların İç Anadolu’da ürediği, 2 milyon yaşındaki göl, gerekli önlemler alınmazsa tümüyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sanılanın aksine iklim değişikliği sonucunda değil yanlış su politikaları nedeniyle kuruyor. DSİ‘nin baraj ve kanal inşaatları, 300 bine yakın yasadışı kuyu ve aşırı su tüketen tarımsal uygulamalarla göl kurutuluyor. Konya Havzası’nda sulu tarım uygulamaları devam ettikçe tüm havzanın biyolojik çeşitliliği geri dönüşü olmayacak şekilde yok olacak ve çevresindeki yanlış su ve tarım politikaları değişmeli.

BEYŞEHİR GÖLÜ

Göle sonradan aşılanan türlerden sudak, göldeki yerli türleri yok ediyor. Bu türler göle ulaşan akarsulara, pınarlara kaçıyor ve buralarda yaşamını devam ettirmeye çalışıyor. Su seviyesi, gölü besleyen yüzey ve yer altı sularının kullanımı nedeniyle önemli derecede düşüş gösteriyor. Yerleşim yerlerinden boşaltılan atıklar ve tarım alanlarından gelen sızıntılar nedeniyle kirleniyor.

SEYFE GÖLÜ

Bir zamanlar flamingo, ak pelikan, kılıçgaga gibi kuş türleri için vazgeçilmez bir yaşam alanıydı. Anadolu’daki pek çok sulak alan gibi sulama projeleri için kurutuldu. Ulusal ve uluslararası mevzuata göre suç işlendi. Göl şimdi yalnızca kış aylarında yağmur suyu tutuyor. Hem yer üstü hem yer altı su kaynakları kesildiği için göl ekosistemi artık yaşamıyor. Gölün geri gelmesi için başta TİGEM‘in kullandıkları olmak üzere yer altı suyunu tüketen kuyular kapatılmalı. Drenaj kanalından göle su verilmeli.

MARMARA GÖLÜ

2019’dan bu yana göl can çekişiyor ve korunması gerekiyor. Gölün su kaynakları kesiliyor ve kuruyan göl tabanı da tarım alanına çevriliyor. Tarımda kullanılan gübre ve pestisitler toprağa karışıyor. Gölün biyolojik çeşitliliği yok ediliyor. Gölün hızla yeniden oluşabilmesi için ana besleme kaynaklarından göle su verilmesi gerekiyor. İlgili kamu kurumları hazırdaki suyu kullanmak yerine uzun vadeli projelere yöneliyor. Göl ivedilikle hakkı olan suyu almalı. Tepeli pelikanlar, elmabaş patkalar, endemik balıklar ve balıkçı aileler burada yaşamaya devam etmeli.

 

[Seçim Günlüğü] Türkiye Raporu analizi: Millet İttifakı 800 bin oy fire verdi

 14 Mayıs Pazar günü gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların hiçbiri salt çoğunluğa ulaşamayınca seçim ikinci tura kaldı.

Sonuçlara ilişkin bir veri analizi yapan Türkiye Raporu’nun, analizine göre CHP ve Yeşil Sol Parti seçmenleri, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na sırasıyla yüzde 96 ve 97 oranlarında destek verirken İYİ Parti seçmeninin Kılıçdaroğlu’na desteği yüzde 81’de kaldı. Bunun yanında AKP seçmeninin Erdoğan’a desteği yüzde 95, MHP’nin desteği ise yüzde 93 oldu.

Türkiye Raporu tarafından ‘ekolojik çıkarım’ modeli ile yapılan veri analizinde ortaya çıkan temel bulgular şöyle:

  • 2023’teki milletvekili seçiminde AKP’ye  oy veren seçmenlerin yüzde 95’i, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’nın adayı olan Recep Tayyip Erdoğan’a oy verdi. 2023’te Milletvekili seçiminde AKP’ye oy kullanan seçmenin yüzde 4’ü (yaklaşık 0,8 milyon kişi) Sinan Oğan veya Muharrem İnce’ye oy verdi.
  • 2023’te milletvekili seçiminde CHP’ye oy veren seçmenlerin yüzde 96’sı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdi. 2023’te Milletvekili seçiminde CHP olarak oy kullanan seçmenin sadece yüzde 3’ü (yaklaşık 0,4 milyon kişi) Oğan veya İnce’ye oy verdi.
  • 2023’te milletvekili seçiminde MHP’ye oy veren seçmenlerin yüzde 93’ü, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’nın adayı olan Erdoğan’a oy verdi. 2023’te milletvekili seçiminde MHP için oy kullanan seçmenin yüzde 6’sı (yaklaşık 0,3 milyon kişi) Oğan veya İnce’ye oy verdi.

En büyük fire İYİ Parti’den

  • 2023’te milletvekili seçiminde İYİ Parti’ye oy veren seçmenlerin yüzde 81’i, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın adayı olan Kılıçdaroğlu’na oy verdi. 2023’te milletvekili seçiminde İYİ Parti’ye oy verenlerin yüzde 16’sının Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vermeyip Oğan veya İnce’ye oy verdiği görülmektedir. Yaklaşık 0,8 milyon İYİ Parti seçmeninin Oğan veya İnce’ye oy verdiği tahmin edilirken bu istatistik ile analize konu partiler arasında Oğan ve İnce’nin en fazla miktarda oyu İYİ Parti seçmeninden aldığı tahmin edilmektedir.

YSP’den Erdoğan’a yüzde 2 oy

  • 2023’te milletvekili seçiminde Yeşil Sol Parti (YSP)’ye oy veren seçmenlerin yüzde 97’si, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy verdi. 2023’te milletvekili seçiminde YSP’ye oy verip Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen seçmenler arasında Oğan veya İnce’den ziyade Erdoğan’ın öne çıktığı tahmin edilmektedir. Erdoğan YSP seçmeninin yüzde 2’sinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu aldı.
  • 2023 milletvekili seçiminde AKP, CHP, MHP, İYİ Parti ve YSP dışında bir partiye oy veren seçmenler arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminde en fazla oyu yüzde 54 ile Erdoğan, yüzde 35 ile Kılıçdaroğlu aldı. Bu seçmen grubunda Oğan veya İnce’nin toplam payı ise yüzde 10 olarak gerçekleşti.
  • Oğan veya İnce’nin diğer partilerin seçmenlerinden aldıkları oylar açısından en yüksek oranda geçişin İYİ Parti’den (yaklaşık 830 bin kişi) olduğu görülmektedir. Milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy veren yaklaşık 794 bin kişinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Oğan veya İnce’ye oy verdiği tahmin edilmektedir. 2023 Milletvekili seçiminde AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve YSP dışında bir partiye oy veren seçmenler arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminde Oğan veya İnce’ye oy veren kişi sayısının yaklaşık 604 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir.

  • 2023’te milletvekili seçiminde Yeşil Sol Parti (YSP)’ye oy veren seçmenlerin yüzde 97’si, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy verdi. 2023’te Milletvekili seçiminde YSP’ye oy verip Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen seçmenler arasında Oğan veya İnce’den ziyade Erdoğan’ın öne çıktığı tahmin edilmektedir. Erdoğan YSP seçmeninin yüzde 2’sinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu aldı.
  • 2023 milletvekili seçiminde AKP, CHP, MHP, İYİ Parti ve YSP dışında bir partiye oy veren seçmenler arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminde en fazla oyu yüzde 54 ile Erdoğan, yüzde 35 ile Kılıçdaroğlu aldı. Bu seçmen grubunda Oğan veya İnce’nin toplam payı ise yüzde 10 olarak gerçekleşti.

Milletvekili seçimlerinde geçersiz oy kullananlar var

  • Oğan veya İnce’nin diğer partilerin seçmenlerinden aldıkları oylar açısından en yüksek oranda geçişin İYİ Parti’den (yaklaşık 830 bin kişi) olduğu görülmektedir. Milletvekili seçimlerinde AKP’ye oy veren yaklaşık 794 bin kişinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Oğan veya İnce’ye oy verdiği tahmin edilmektedir.
  • 2023 milletvekili seçiminde AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve YSP dışında bir partiye oy veren seçmenler arasında Cumhurbaşkanlığı seçiminde Oğan veya İnce’ye oy veren kişi sayısının yaklaşık 604 bin kişi olduğu tahmin edilmektedir.
  • Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi eş zamanlı olarak gerçekleşse de sandığa giden bazı seçmenlerin milletvekili seçimlerinde geçersiz oy veya oy kullanmama tercihinde bulunurken 295 bin kişinin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a, 174 bin kişinin Kılıçdaroğlu’na oy verdiği görülmektedir.

[COP28’e doğru] BM’nin eski iklim lideri: COP28 ev sahibi BAE’nin yaklaşımı ‘çok tehlikeli’

Birleşmiş Milletler’in eski iklim konferansı başkanına göre, Birleşik Arap Emirlikleri‘nin (BAE) kasım ayında başkanlık edeceği Taraflar Konferansı‘na (COP38) yaklaşımı “çok tehlikeli” ve “savunmasız ulusların hayatta kalmasına yönelik doğrudan bir tehdit”.

İklim için dönüm noktası niteliğindeki 2015 Paris İklim Anlaşmasının hayata geçirilmesinde kilit rol oynayan 2010-2016 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Genel Sekreteri Christiana Figueres, zirvenin başkanlığını yürüten ülkenin kendi pozisyonunu ortaya koymaması ve tarafsız olması gerektiğini de söyledi.

Büyük bir petrol ve gaz üreticisi olan BAE’den COP28 başkanı Sultan Al Jaber, aynı zamanda ülkenin ulusal petrol ve gaz şirketi Adnoc‘un da başkanlığını yürütüyor.

‣ Sivil toplum’dan BM’ye mektup: COP28’i fosil yakıt şirketi CEO’su yönetemez
COP28 Başkanı Sultan Al Jaber

Al Jaber, geçtiğimiz günlerde Berlin’de yapılan iklim bakanları toplantısında “Yaşanabilir, uygun fiyatlı sıfır karbon alternatiflerini aşamalı olarak kaldırırken, fosil yakıt emisyonlarını aşamalı olarak ortadan kaldırmaya odaklanmalıyız” ifadelerini kullanmıştı.

Al Jaber’in bu sözleri, geniş çapta karbondioksit (CO2) emisyonlarını ortadan kaldırmak için karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojisinin kullanılması ve fosil yakıtların tamamen kullanımdan kaldırılmaması anlamına geldiği şeklinde yorumlandı.

‣ Ülkeler fosilden çıkış ve karbon yakalama konusunda iki cepheye ayrıldı

‘Al Jaber, aynı anda iki pistte dans etmeye çalışıyor’

iklim
2010-2016 BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Genel Sekreteri Christiana Figueres

The Guardian‘ın aktardığına göre, COP28 başkanının ifadelerine tepki gösteren Figueres, sunuculuğunu yaptığı ‘Öfke ve İyimserlik’ başlıklı podcast oturumunda “Bu cümlede ’emisyonların’ olması çok endişe verici” diye konuştu:

Yani [Al Jaber] aynı anda iki dans pistinde dans etmeye çalışıyor. ‘Bakın, fosil yakıt üreticileri olan bizler, gelişmiş karbon yakalama ve depolama yoluyla emisyonlarımızdan sorumlu olacağız. Biz, veya COP başkanlığı, sıfır karbon alternatiflerini de destekleyeceğiz’ demeye çalışıyor.

Figueres, “Bugün kullanılan [fosil yakıt] enerjisinin ‘öngörülebilir gelecekte’ küresel enerji bileşiminin bir parçası olmaya devam edeceğini düşünmesini BAE perspektifinden görebiliyorum” diyerek, öngörülebilir gelecek ifadesinin uzun bir zaman anlamına geldiğini ekledi.

Ama bir COP başkanı açısından bakıldığında, bu çok tehlikeli. Çoğu ülkenin ve özellikle savunmasız ülkelerin COP başkanını bu konuda desteklemeye istekli olduğunu düşünmüyorum çünkü bu onların hayatta kalmalarına doğrudan bir tehdit niteliğinde. COP başkanıysanız, geldiğiniz ülkenin pozisyonunu ortaya koyamazsınız. Tarafsız olabilmelisiniz.

‣ BAE’den iklim konferansı öncesi uyarı: Protesto etmeyin, şirketleri eleştirmeyin

‘BEA, dünyanın en büyük üçüncü net sıfır karşıtı planlarını yürütüyor’

Küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlanabilmesi için, dünyanın 2030 yılına kadar CO2 emisyonlarını yüzde 45 oranında azaltması gerekiyor. Figueres, “Ticari olarak erişilebilir olan ve önümüzdeki beş ila yedi yılda uygulanabilecek CCS teknolojileri mevcut değil. Böyle bir durum olmayacak. Burada bir ahlak sorununun yanı sıra bir zamanlama sorunumuz da var” diye konuştu.

Al Jaber’in ocak ayında COP28 başkanı olarak atanması büyük eleştiriyle karşılanmıştı. Nisan ayında petrol ve doğal gaz sektörlerindeki büyüme konusunda BAE’nin Suudi Arabistan ve Katar’ın ardından dünyadaki üçüncü en büyük net sıfır karşıtı planlara sahip olduğu ortaya çıkmıştı.

Bilim insanları, Paris Anlaşmasının iklim hedeflerine erişmek için çoğu fosil yakıt rezervinin toprağın altında kalması gerektiği konusunda hemfikir. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) da 2021’den sonra başlayan yeni fosil yakıt projelerinin 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefiyle uyumlu olmadığını belirtiyor.

‣ COP28’in başkanı petrol şirketi CEO’su Al Jaber oldu: Ya kenara çekilsin ya istifa etsin!
‣ BAE’deki zirvede fosil yakıt endüstrisinden yetkililer de çalışacak

‘Al Jaber, tarafsız bir sürece liderlik etmeye kararlı’

COP28 Başkanı Sultan Al Jaber. Fotoğraf: AP

COP28 sözcülerinden biri, Al Jaber’in “tüm ülkelerin görüşlerini ifade etmeleri ve ortak bir zemin bulmaları için alan sağlayan tarafsız bir sürece liderlik etmeye kararlı olduğunu” söylemiş ve “fosil yakıt emisyonlarını aşamalı olarak ortadan kaldırma” ifadesinin yalnızca CCS’ye atıfta bulunduğunu düşünmenin yanlış anlamadan ibaret olduğunu belirtmişti.

Sözcü, Al Jaber’in 2030 yılına kadar, diğer seçeneklerin uygulanabilir olmadığı yüksek karbon salan endüstrileri karbondan arındırmak için CCS’yi kullanırken, yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve hidrojen üretimini ikiye katlama çağrısını hatırlattı ve şunları söyledi:

“Özellikle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ve IEA’nın 1,5°C hedefine uyumlu bir yol haritasında fosil yakıtların 2050’ye kadarki enerji bileşiminde rol oynayacağını öngördüğü de göz önüne alındığında, fosil yakıt emisyonlarına son vermeye odaklanılması, karbonsuzlaştırmanın acil ihtiyaçlarına pragmatik, pratik ve gerçekçi bir şekilde yanıt veriyor. Al Jaber’in petrol ve gaz endüstrisini oyununu yükseltmeye, metan emisyonlarını 2030’a kadar sıfırlamaya ve 2050’ye kadar net sıfır hedefiyle uyumlu adımlar atma çağrısı yapmasının nedeni buydu.”

‘Petrol ve gaz endüstrisi kendine çeki düzen vermeli’

IEA Başkanı Fatih Birol

IEA başkanı Fatih Birol cumartesi günü yaptığı bir açıklamada “Gerçekle yüzleşme vakti geldi: petrol ve gaz endüstrisi iklim tartışmalarında ciddiye alınmak istiyorsa, davranışlarına çeki düzen vermesi gerekiyor” dedi: “BAE’de, büyük bir petrol ve gaz üreticisinin ev sahipliğinde düzenlenen COP28, [endüstrinin] emisyonlarını azaltma konusunda gerçek bir kararlılık sergilemesi için eşsiz bir fırsat.”

Figueres da küresel fosil yakıt endüstrisini ve elde ettiği “şok edici” kârları sert bir dille eleştirdi:

Beni asıl şaşırtan, tarihin doğru tarafına geçmek için petrol ve gaz endüstrisinin görünürde hiçbir çaba göstermemesi. Herkesin önünde kârlarıyla caka satarken bu tavrın etkilerine ilişkin herhangi bir hassasiyet göstermiyorlar. Bu eşi benzeri görülmemiş kazançlar insanlığın kullanımına sunulmuyor. Endüstrinin ve hissedarlarının -yani insanlığın çok küçük bir kısmının- kullanımına sunuluyor. Yaptıkları seçimler beni hakikaten çileden çıkarıyor.

Petrol ve gaz endüstrisi, son 50 yılda saf kârdan yılda ortalama 1 trilyon dolar (19,75 trilyon lira) kazandı.

[Seçim Günlüğü] CHP’li Erkek: Cumhurbaşkanlığında 2 bin 269 sandıkta farklılık tespit ettik

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Muharrem Erkek, 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimleri’nin ardından ortaya çıkan tutanak ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verilerindeki uyuşmazlıklara ilişkin açıklamada bulundu. CHP’li Erkek, 2 bin 269 sandıkta farklılık tespit edildiğini aktardı:

“Son derece sağlıklı bir seçim takip sistemimiz var. Cumhurbaşkanlığında 2 bin 269 sandıkta farklılık tespit ettik. Tüm adayların lehine olabilir. Bizim adayımız sayın [Kemal Kılıçdaroğlu] Kılıçdaroğlu aleyhine olanları da tespit ediyoruz. Bunların hepsinin itirazları pazartesi 17.00 itibariyle yapıldı. Milletvekilliği için toplam 4 bin 825 sandıkta CHP ve İYİ Parti aleyhine farklılık tespit ettik. Bunların bazısı 300 oydur, bazısı 1 oydur. Bunların itirazları dün 15.00 itibarıyla yaptık.”

İlçe seçim kurullarında birleştirme tutanakları yapılırken bazı maddi hataların da ilçe seçim kurulları tarafından itiraz olmadan da düzeltildiğini aktaran Erkek, “Örneğin bir sandıkta Kılıçdaroğlu’nun aldığı oylar Muharrem İnce‘ye yazılmış. İtiraz edince bu oylar düzeltilmiş. Bir başka sandıkta Kemal Kılıçdaroğlu 228 oy almış, bu oylar İnce’ye yazılmış ve itiraz üzerine düzeltilmiş. Böyle yüzlerce örnek var” dedi.

“Bütün sandıkların sonuçları bizim tutanaklarımız ve YSK’nın tutanakları karşılaştırılarak gerekli itirazlar yapıldı” diyen Muharrem Erkek, şunları dile getirdi:

“Genel sonuçları değiştirmeyecek nitelikte de olsa her bir oyu takip ediyoruz. Maraş‘ta ikinci milletvekilliğimiz için, İstanbul‘da aynı şekilde. Her oy yakın şekilde takip ediliyor. İstanbul’da toplam 513 sandıkta itiraz yapıldı, bunların da sonuçları takip ediliyor.”

‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır’

9 milyon 332 bin seçmenin iradesini ortaya koymadığını da ifade eden CHP’li Erkek, “Önümüzdeki seçim çok daha basit bir seçim olacak. 14 Mayıs’taki seçim bitti ve kazananı olmadı. Cumhurbaşkanı seçmenden güvenoyu alamadı. Lütfen herkes sandığa gitsin. Özellikle gençler, kadınlar. Bu seçim çok daha basit. Sağ taraftaki adaya oy verirken, eşitliğe, özgürlüğe, liyakata, hakkaniyete, demokrasiye oy vereceğiz” dedi. Erkek şunları aktardı:

“Tek adam rejimine oy vermeyeceğiz, demokrasiye oy vereceğiz. Liyakatsizliği, adaletsizliği, baskıları, istikrar diye pazarlamak isteyen bir zihniyet var. Öyle ya bütün gücü tek kişiye verdiğiniz sonuç ortada. Ekonomik kriz ortada. Eğitim, adalet, sığınmacılar. Türkiye’nin bütün sorunları daha da derinleşiyor. 28 Mayıs’ta bunu da kararını verecek seçmen.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün dediği gibi ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır’. Biz CHP olarak kurtuluşun ve kuruluşun partisi olarak, bizim temelimizde Anadolu ve Müdafaa-i Hukuk vardır. Biz hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik, yitirmeyeceğiz. Çocuklarımız geleceği için, gelecek nesiller için…”

SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’ndan yeni podcast serisi: Yükselt SES’ini!

SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu, dijital platformlardaki sesini daha geniş kitlelere ulaştırmak ve sadece yazılı içeriklerle değil, sesli olarak da sözünü duyurmak üzere “Yükselt SES’ini!” podcast serisine başladı.

Şubat 2023’te NewsLabTurkey’in Equalab programı kapsamında desteklenen podcast programının sunuculuğunu Duygu İslamoğlu üstleniyor.

Yaklaşık 10 dakikalık bölümlerde, SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nda yayınlanan güncel haberlerin yanı sıra haftanın kadın ve dayanışma gündemine dair önemli başlıklar paylaşılıyor.

‘Kadınların sesini daha fazla duymaya ihtiyacımız var’

‘Yükselt SES’ini!’ podcast yayınlarını hazırlayan ve sunan Duygu İslamoğlu, medyada kadın haberlerine yeterince yer verilmediğini hatırlatıyor.

“Haftanın kadın gündemini bir araya getiren içerikler bizim için çok değerli” diyen İslamoğlu, “Kadın haberi dediğimizde medyanın aklına ilk olarak kadınlara yönelik uygulanan şiddet haberleri geliyor, kadın kategorilerinde ya şiddet haberlerini buluyoruz ya da sağlıklı beslenme önerileri benzeri gündelik içerikler görüyoruz” diye ekliyor.

İslamoğlu, “Oysaki programı hazırlarken her hafta dünyada ve Türkiye’de kadınlara, kadın aktivistlere ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair önemli bir gündemin söz konusu olduğuna şahit oluyoruz. Bu gündemi sesli olarak bir araya getirip özetliyor olduğumuz için çok kıymetli bir iş ürettiğimizi düşünüyorum” diye belirtiyor.

Yeni medya araçlarıyla etkimizi artırmak istiyoruz’

SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu editörü Eda Doğançay ise toplumsal cinsiyet odaklı ilk ve tek bülten olan ‘Haftanın Kadın Gündemi’ni podcast olarak da dinleyiciyle buluşturmak ve daha fazla kişiye ulaşmak istediklerini ifade ediyor:

“Bu zamana kadar platform internet medyası ekosisteminde güvenilir bir mecra haline geldi. Platformumuz, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bireylerin ve toplulukların seslerini daha iyi duyurabilecekleri, yeni nesil düşünce ve ifade şekillerinin geliştiği bir platform olduğu gibi, insanların düşünme ve ifade etme yollarını şekillendirme gücüne de sahip. Platform olarak yeni medya araçlarını kullanarak etkimizi artırmak istiyoruz. Bu sayede hem toplumsal değişime katkı sunanların bilinirliğinin artmasına hem de toplumsal cinsiyete duyarlı bir dil ve anlatımla kamuoyunun düşünsel gelişimine daha fazla katkı sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Fakat bu zamana kadarki içerik üretimlerimiz daha çok yazılı alanda sınırlı kaldı. Bu podcast yayınıyla birlikte işitsel medyanın olanaklarını da bünyemize katmış olduk.”

Spotify, Apple Podcasts ve YouTube üzerinden yayınlanan “Yükselt SES’ini!” podcast serisinin tamamına buradan ulaşabiliyor.

SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu hakkında

SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin dijital platformu olan SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu, 2018 yılından bu yana çeviri, söyleşi, haber ve derlemelerden oluşan içerikleri yayınlayarak kadın gündemini takipçileriyle buluşturuyor. 2020 yılı itibarıyla SES Platformu, Türkiye’nin ilk ve tek toplumsal cinsiyet odaklı haftalık e-bültenini çıkarmaya başladı ve 10 bine yakın abonesine her hafta kadın gündemine dair önemli başlıkları iletmeye devam ediyor.

Meteoroloji’den 17 il için sarı kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından yapılan son değerlendirmeler ışığında 17 il için sarı kodlu uyarı verildi.

Türkiye‘nin kuzeybatı kesimlerinde görülecek gök gürültülü sağanak yağışların, bu gece saatlerinden sonra İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Bursa ve Yalova çevrelerinde etkili olması bekleniyor.

Marmara’nın güney ve batısı, İç Ege, İç Anadolu‘nun kuzeybatısı ile Bolu ve Karabük çevrelerinde yerel kuvvetli olması beklendiğinden ani sel, su baskını, yerel dolu, yıldırım, hortum ve ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekiyor.

Türkiye’nin batı kesimlerinin parçalı, yer yer çok bulutlu, Marmara, İç Ege, Batı Akdeniz‘in iç kesimleri, Sinop ve Bartın hariç İç Anadolu’nun batısı ve Batı Karadeniz‘in sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. 

Hava sıcaklıkların batı kesimlerde mevsim normalleri civarında, diğer yerlerde mevsim normallerinin 4-6 derece üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın genellikle güneyli yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esmesi bekleniyor.

Kaynak: MGM

Marmara

Parçalı ve çok bulutlu, yer yer kuvvetli olmak üzere, bölge genelinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Ege

Parçalı ve çok bulutlu, bölgenin iç kesimlerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Kütahya ve Uşak ile Afyonkarahisar‘ın kuzeyinde yerel kuvvetli olması bekleniyor.

Akdeniz

Parçalı ve az bulutlu, batısının iç kesimleri zamanla parçalı ve çok bulutlu, yerel sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Batı Karadeniz

Aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Düzce, Bolu, ve Karabük çevrelerinde beklenen yağışların yerel kuvvetli olması bekleniyor.

Doğu Anadolu

Parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Güneydoğu Anadolu

Parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Orta ve Doğu Karadeniz

Parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

İç Anadolu

Yağışların Eskişehir ve Ankara çevrelerinde yerel kuvvetli olması bekleniyor.

Tutuklu dokuz Kürt gazeteci hakkında tahliye kararı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 20 Ekim’de gözaltına alınan 29 Ekim’de tutuklanan 11 kişinin yargılandığı dava, dün (17 Mayıs) Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuklu bulunan dokuz gazeteci ilk duruşmada tahliye edildi.

Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirler Selman Gözelyüz, Deniz Nazlım, Berivan Altan, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz, Mehmet Günhan Jinnews muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer ve 2 Mart‘ta tutuklanan Yeni Yaşam muhabiri Hamdullah Bayram’ın yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

MA’nın aktardığına göre; MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in de aralarında bulunduğu 12 gazetecinin Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde iddia makamı, delillerin karartılma ve kaçma şüphesi, gizli tanığın henüz dinlenilmemiş olması gerekçeleriyle gazetecilerin tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

‘Devlet reklamcılığı yapmamış olmadıkları için buradalar’

Sonrasında avukat Resul Temur söz alarak iddia makamının kolluk ile birlikte gazetecileri tanımlamaya çalıştığına dikkat çekti. Temur, “Hiçbir savcının ‘sözde’ ibaresini eğitim olarak aldığına inanmıyoruz. Bunu politik mecra içerisinde yapıyor. Bu dosyanın hukuki saiklerle hazırlandığının temel delillerinden biri” dedi.

Örnek bir sansür dosyası ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Temur, “Devlet reklamcılığı yapmamış olmadıkları için buradalar. Gerçeği ortaya çıkarabilmek için karşı tarafa geçip devlete bakmak gerekiyor. Bu gazetecilerin yaptıkları da budur. Kürt basını, devlet reklamcılığından sıyrıldığı için 40 senedir Özgür Basın ekolünde yer alıyor” sözlerine yer verdi.

Kök dosyanın dosya arasına alınması talebi

Soruşturmanın başlangıç noktasının belirsiz olduğunu ifade eden Temur, “Kök dosyanın bir bütünen dosya arasına alınmasını istiyoruz. Kök dosya içerisinde yer alan birilerinin gizli tanığa dönmüş olabileceğini de düşünüyoruz. Dosya bizim hesaplarımıza göre herhangi bir delil elde edilmeden yürümüş. Bir tek CMK.135 kapsamındaki dinlemeler var, gizli tanık üretinceye kadar. Neden üretildi bilmiyoruz” diye sordu.

Süreli yayınlarda muhakeme şartı

Temur, “Mezopotamya Ajansı 80 çalışanıyla yola devam ediyor. 12 çalışanı da tutuklu. 28 çalışanıyla ile de haber ve telif hakkı kapsamında çalışmalarına devam ediyor. Bu 13 kişiyle bu insanlar arasındaki fark neydi? Basın Kanunu kapsamında haber ajansları süreli yayın olarak tanımlanmış durumda. Süreli haber olan internet haberciliğinin de yargılanma biçimi Basın Kanunu’nda tanımlanmış. Süreli yayınlarda bir muhakeme şartı var. Haberin yayınlanması tarihinden itibaren dört ay içerisinde iddianame hazırlamadığınız sürece bu şartı kaçırmış oluyorsunuz. Dört ayın sonrasında hiç kimseye bir suçlama söz konusu olamaz” bilgisini verdi.

Gazetecilerin dosyaya şüpheli olarak alınmasının bile cezai sorumluluk açısından makul olmadığını vurgulayan Temur, “Bir konunun haber değeri taşıması için üç temel ögeyi barındırması gerekiyor. Güncelliği, gerçekliği ve ölçülülüğü. Müvekkiller tecride dair haber yapıyorsa somut olarak tecrit varsa bu haber gerçektir. Bu haberi MA ve JİNNEWS’in editöryal tercihlerinden dolayı yargılamak mümkün değildir” dedi.

‘Savcının ve kolluğun yorumu’

MA’nın sitesinden totalde 124 bin haberin yayınlandığını söyleyen Temur, “Siz ise 130-150 arası haber almışsınız. Bu haberler rahatsız etti diye gazetecileri cezalandırmak istiyorsunuz. Bir kısmını anonim haber olarak görüyorsunuz. Anonim haber diye bir şey yoktur, haber merkezi mahreçli haberler var. Gazetecinin kendi çabasıyla ürettiği bir haber olduğunda haber kendi ismiyle haberin girdiği şehrin mahreciyle verilir. Kendini gizleme durumu yok. Bunlar kolluğun ve savcının yorumudur” diye konuştu.

Gazetecilerin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nde (DFG) illegal eğitim aldıklarına dair iddialara yanıt veren Temur, “Herkese açık aleni bir eğitim veriliyor. Ben de basın özgürlüğüne dair stajyer gazetecilere bilgimi paylaşırım. Bu örgüt üyesi olduğuma mı delalet?” diye sordu ve müvekkillerinin tahliyesini talep etti.

Sonrasında beyanda bulunan Şevin Kaya, dava avukatları olarak savunma haklarının kısıtlanması nedeniyle bu haktan feragat ettiklerini aktardı. Kaya, tüm yargılananların tahliyesini talep etti.

Duruşmaya verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Gözelyüz, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, Hakan Yalçın ve Berivan Altan hakkında tahliye kararı verdi. Mahkeme, Hamdullah Bayram hakkında tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Mahkeme, dinlenmeyen gizli ve açık tanıkların yanı sıra MA İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik’in de tanık sıfatıyla gelecek celse dinleme kararı verdi.

5 Temmuz’a ertelendi

Mahkeme Ma ve Jinnews ile ilgili bir soruşturma olup olmadığının da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulmasını kararlaştırarak, duruşmayı 5 Temmuz’a erteledi.

Cezaevinden zılgıtlarla çıktılar

Tutuklu bulundukları Sincan Cezaevi’nden zılgıtlar eşliğinde çıkan gazeteciler, özgür basının susturulamayacağını belirterek, kaldıkları yerden yazmaya devam edeceklerinin mesajını verdi.

Tahliye kararının ardından gazetecileri aileleri ve arkadaşları Sincan Cezaevi önünde zılgıtlar ve çiçeklerle karşıladı. Cezaevinden ilk olarak Deniz Nazlım, Hakan Yalçın, Salman Gözelyüz, Emrullah Acar çıktı.

Kadın gazeteciler de arkadaşları ve aileleri tarafından çiçekler ve alkışlarla karşılandı. Burada açıklama yapan Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, 10 gazeteci olarak haksız bir şekilde esir alındıklarını belirtti.

‘Karanlığı aydınlığa çevireceğiz’

Kendilerinden önce Amed’te gazeteci arkadaşlarının tutuklandığını ifade eden Yurtsever, “Bugün duruşma salonunda niçin tutuklandığımızı anlattık, gazeteciliğimizin yargılanamayacağını anlattık. Kürt basınının biat etmediği için hedef alındığını belirttik. Türkiye’deki bütün gündeme, Kürt sorununa dair haberler yaparız. Bu da iktidarı rahatsız etti. Bugün savunmamızda neden Kürt basının hedef aldığını anlattık. Karanlığı aydınlığa çevireceğiz. Kaldığımız yerden gazeteciliğe devam edeceğiz. İktidarı rahatsız edeceğiz, bizim üzerimizden Kürt basınını itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Özgür basın geleneği olarak bu saldırıları püskürttük. Yaşasın özgür basın ve her şartta yazmaya devam edeceğiz” dedi.

‘Onlarca Kürt gazeteci tutuklandı ve seçimden sonra ilk duruşmada serbest bırakıldılar’

Ardından cezaevi önünde dayanışma için bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Seçim Takip Koordinasyon Merkezi Sözcüsü Mehmet Rüştü Tiryaki, “Son günlerde aldığımız en iyi haberlerden biriydi. Hükümetin yargıyı nasıl kontrol ettiğini öğrenmek istiyorsa bu dosyaya baksınlar onlarca Kürt gazeteci tutuklandı ve seçimden sonra ilk duruşmada serbest bırakıldılar. Bu mücadele devam edecek. Bugüne kadar özgür basın susturulamadı bundan sonra da susturulamayacak. İyi ki varlar, iyi ki aramızdalar. HDP ve Yeşil Sol Parti adına hoşgeldiniz diyorum” ifadelerini kullandı.