Ana Sayfa Blog Sayfa 42

Türkiye haziranda da doğal gaz ve kömüre devam

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu‘nun haziran ayına ilişkin “Elektrik Piyasası Sektör Raporu”na göre, lisanslı elektrik üretiminin yüzde 25’i hidroelektrik santralleri, yüzde 21,8’i ithal kömür, yüzde 17,9’u doğal gaz santralleri, yüzde 13,2’si linyit santralleri ve 11,7’si rüzgar santrallerinde yapıldı.

Bu kaynakları sırasıyla biyokütle, jeotermal, güneş, taş kömürü, fuel-oil ve asfaltit izledi.

Türkiye’nin lisanslı elektrik üretimi haziranda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,9 artışla 26 milyon 23 bin 313 megavatsaat oldu.

Lisanslı kurulu gücün dörtte biri doğal gaz santralleri

Raporda, faturalanan elektrik tüketim miktarının aynı dönemde yüzde 6,8 artarak 22 milyon 68 bin 936 megavatsaat olarak gerçekleştiği belirtildi.

Tüketimin yüzde 37,1’i sanayi, yüzde 28’i kamu ve özel hizmetler sektörü ile diğer aboneler ve yüzde 25,8’i mesken aboneleri tarafından yapıldı. Aydınlatmanın payı yüzde 1,7, tarımsal faaliyetlerin payı ise yüzde 7,3 olarak kayıtlara geçti.

Elektrikte tüketici sayısı ise haziranda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,8 artarak 50 milyon 95 bin 253’e ulaştı.

Bu dönemde, mesken tüketicilerinin sayısında yüzde 1,8, tarımsal faaliyet tüketicilerinin sayısında yüzde 3 artış görüldü. Aydınlatma tüketicilerinin sayısında yüzde 1,6, kamu ve özel hizmetler sektörüyle diğer tüketicilerin sayısında yüzde 1,8 artış yaşandı. Sanayi tüketicilerinin sayısında yüzde 7,1 düşüş oldu.

Türkiye’nin lisanslı elektrik kurulu gücü ise bu dönemde yüzde 0,8 artarak 96 bin 323 megavat oldu.

Kurulu gücün yüzde 25,5’ini doğal gaz çevrim santralleri, yüzde 24,8’ini barajlı hidroelektrik santralleri, yüzde 12,6’sını rüzgar santralleri, yüzde 10,8’sini ithal kömür santralleri, kalan bölümünü ise diğer enerji kaynaklarından elektrik üreten tesisler oluşturdu.

Türkiye fosil yakıttan vazgeçmiyor

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanında rekorlar kırdığını açıklasa da kömür ve diğer fosil yakıtlardan vazgeçmeme, hatta destekleme eğilimi sürüyor.

Yeşil NoktaRapor: Türkiye kömürden elektrik üretiminde ters yönde ilerliyor
Yeşil Nokta[İklim Masası] Türkiye kömüre mahkum değil
Yeşil NoktaTürkiye’nin çıkmazı: ‘Yenilenebilir’ de kömürden elektrik üretimi de ‘rekor kırıyor’

Enerji düşünce kuruluşu Ember’in geçen mart ayında yayımlanan Türkiye Elektrik Görünümü başlıklı analizine göre, Türkiye’de kömürden elektrik üretimi 2023’te 118 TWh (terawatt saat) ile tarihi yüksek seviyeye ulaştı. Elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 36’ya ulaşmasıyla Türkiye, Polonya’yı geride bırakarak Avrupa’da kömürden en çok elektrik üretimi yapan ikinci ülke oldu ve neredeyse Almanya’nın 121 terawatt saatlik değerini yakaladı.

Buna göre; Türkiye’de toplam elektrik üretimi içerisindeki ithal kömürün payı, tüm zamanların en yüksek değerlerine ulaştı. Kömürden elektrik üretiminde payı yüzde 60’a yükselen ithal kömüre 2023’te toplam 3,7 milyar dolar ödendi. Rusya, ithal kömür tedariğinde ilk sıradaki konumunu sağlamlaştırdı. Son on yılda ithal kömürden üretilen elektrik miktarı iki katına çıkarken, yerli kömürden elektrik üretimi ise yüzde 12 arttı.

Bakanlığın yayımladığı son verilere göre de 2023 yılında üretilen 326,3 milyar kilovaatsaat elektriğin yüzde 36,3’ü kömürlü termik santrallardan sağlandı. Bu oran TEİAŞ istatistiklerinde, 2021 yılında yüzde yüzde 31,4, 2022 yılında ise yüzde 34,6 olarak görünüyor.

Bu yıl başında elektrik üretiminde kömürlü termik santralları yüzde 21,4’lük oranla gaz santrallarının takip ettiği; kömür ve gaz gibi iki fosil yakıtın elektrik üretimindeki payının bir önceki yıla göre yaklaşık bir puan artarak yüzde 57,7’yi bulduğu açıklanmıştı.

Öte yandan Türkiye’nin 2024-26 yıllarını kapsayan “orta vadeli programı’nda enerji başlığı altında ise “enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla petrol ve doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri hızlandırılarak sürdürüleceğine” dikkat çekiliyor. Buna göre;  “doğal gaz depolama tesislerinin depolama ve geri üretim kapasiteleri artırılacak. Sakarya Gazını girdi olarak kullanarak üre üretecek bir tesis kurularak yerli doğalgazın katma değeri artırılacak. Yurtdışında millî petrol şirketimizin enerji alanında farklı ortaklıklarla faaliyette olduğu üretim sahaları ile potansiyel arz eden sahalar değerlendirilecek.”

 

Bu video erkeklere özel [1]: Neden medya erkek egemen?

Video Haber: Derya KAP

*

İletişim uzmanı ve gazeteci Derya Kap, “erkeklik üzerine düşünen ve henüz düşünmemiş olan tüm erkek izleyicilere özel” dört videodan oluşan bir seri hazırladı. Videolar medya, siyaset, iş dünyası ve ilişkilerde “neden hala erkekler egemen?” ve “neden erkekler de bu sistemden zarar görüyor? ” sorularına erkeklerle birlikte yanıt arıyor. Videoların özgün yönü, “niş” bir konuda, röportajların ağırlıkla erkeklerle yapılması ve erkeklere “gelin erkekliği konuşalım ve birlikte düşünelim!” çağrısında bulunması.    

Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında desteklenen ve Erkek Medya, Erkek Siyaset, Erkek İş Dünyası ve İlişkide Erkek bölümlerinden oluşan videolar, 32 kişi ile yapılan röportajlardan oluşuyor. Her röportaj, “erkeklik” ve “toplumsal cinsiyet” kavramlarını deneyim ve içgörülerini paylaşıyor.

NewsLab Turkey desteğiyle 2023’te yayınlanan Türkiye’de Erkeklik’ler serisinin devamı olan ve Sivil Düşün tarafından desteklenen dört videoda “neden erkekler her alanda olduğu gibi medya, siyaset, iş dünyası ve ilişkilerde de egemen?” ve “neden bu erkekler için sorun olsun?” sorusuna yalın ve kapsayıcı bir dille yanıt aranıyor.

Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının çoğunlukla kadın ve LGBTİ+’ların gündeminden olmasından hareket eden videolar, konuya duyarlı sınırlı sayıdaki erkeklerin sözüne yer veriyor: erkeklik ve cinsiyet eşitsizliğine dair medya, iş dünyası, siyaset ve ilişkilerdeki yansımalarını irdeliyor.

Dört videodan oluşan serinin ilk videosunun konusu “Erkek Medya”:

Neden medya hala erkek?

“Gazetecilik dünyanın en iyi mesleğidir, tabii adam gibi yapılırsa…”

Medyanın duayenlerinden Metin Toker’e ait olan bu söz hem “gazetecilik erkek mesleği midir?” sorusunun kaynağı hem de medyanın cinsiyetçi dilinin bir yansıması.

Erkek Medya adlı videodan birkaç cümle :

  • “Bir kadın gazeteci (olarak) sen rakı masalarının parçası değilsen, belki senden daha düşük liyakatli bir erkek gazeteci işe alınabiliyor.” (Candan Yıldız )
  • “Çalışma düzenindeki bu eril iktidar, kırılamamış ve hatta kurumsallaşmış.” (Barış Avşar)
  • “Gazetecilik erkeklerin egemen olduğu bir meslek. Alternatif medya da aslında çok erkek.” (Süleyman İrvan
  • Medya, kullandığı dil böyle çalışanlar açısından erkek; egemenlik anlamında erkek egemen bir sektördür. (Faruk Eren)
  • “Kadınlar çalışıyor, erkekler yönetiyor medyayı. Cinsiyet mücadelesi, eşitlik mücadelesi bu ülkede ne kadar yükselirse bu medyaya da yansıyor.” ( Evrim Kepenek)
  • Bir kadın başarılıysa mutlaka onunla ilgili yakışıksız şehir efsanelerini üretilir. ( Atakan Sönmez)
  • “Bu mesleğin de bir cinsiyeti var. Bu eşitlik hali sağlanıncaya kadar da olacak.” (Dicle Müftüoğlu)
  • “Hem meslektaşlarım tarafından hem patronlar hem de haber kaynakları tarafından tacize uğradım.” (Fatoş Sarıkaya)
  • Eşitliğin sağlanması konusunda ileriye gittik. Fakat ‘biz de buna uygun davranalım’ değil, ‘aman bir çam devirip de başımıza iş açmayalım’ dikkati o!” (Barış Avşar)
  • Kadın arkadaşlarımızın bizi ciddi anlamda dönüştürdüğünü düşünüyorum.” (Mustafa Kömüş )
  • “Özellikle genç kuşak kadın gazeteciler bu konuda asla geri adım atmıyorlar, takır takır haklarını savunuyorlar.” (Candan Yıldız)
  • “Genç kadınlar açısından özellikle itiraz etmenin bir şeyleri eleştirmenin daha fazla olduğunu görüyorum.” (Sarya Toprak)
  • “Bir kadın muhabiri olarak hala ümidim var, sadece zaman lazım diyorum.” (Sinem Nazlı Demir)
  • “Bunların üzerimizde yarattığı bir baskı var. Bu meseleye daha orta bir yerden yaklaşabilmenin yolunu bulmamız gerekiyor.” (Burak Ütücü) 

‘Büyükşehir belediyelerinin afet bütçeleri’ belediyelerin afete hazır olmadığını gösteriyor

Kamu Harcamalarını İzleme Platformu (KAHİP), 6 Şubat depremi öncesi ve sonrası büyükşehir belediyelerinin afete yönelik bütçelerini mercek altına alan kapsamlı raporunu yayınladı.

30 büyükşehir belediyesinin 2022-2024 dönemindeki afet bütçelerini karşılaştıran rapor, yerel yönetimlerin afetlere ne ölçüde hazırlıklı olduğunu somut verilerle gözler önüne seriyor.

‘Afet bütçelerinde ciddi farklılıklar var’

Büyükşehir belediyeleri ve su kaynak idarelerinin afet hedeflerine ayırdığı bütçenin yüzde grafiği – Kaynak: KAHİP

Rapora göre, afet bütçelerinde ciddi farklılıklar bulunuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2024 yılında bütçesinin yüzde 8’ini afet için ayırarak bu alanda öne çıkarken, bazı büyükşehir belediyelerinde afet bütçelerinin toplam bütçeye oranı yüzde 1’in altında kalıyor.

Özellikle deprem riski yüksek olan bölgelerde bütçe artışlarının beklenmesine rağmen, birçok belediyede bu oranın düştüğü dikkat çekiyor.

Rapor, büyükşehir belediyeleri ve su-kanalizasyon idarelerinin bütçelerini değerlendirerek, 2022 yılında toplam bütçelerinin sadece yüzde 3,42’sini afetlerle ilgili hedeflere ayırdıklarını, bu oranın 2023 yılı için yüzde 3,10 olarak bütçelendiğini ve 2024 yılında ise bütçeden yüzde 3,22 oranında pay ayrıldığını gösteriyor ve bunun çok düşük bir oran olduğunu belirtiyor.

Raporda ayrıca, büyükşehir belediyelerinin afet bütçelerinin dağılımına da yer veriliyor.

Risk azaltma ve müdahale bütçeleri ayrı ayrı incelendiğinde, yerel yönetimlerin daha çok müdahaleye yönelik harcamalara ağırlık verdiği, risk azaltmaya ise yeterli kaynağın ayrılmadığı belirtiliyor.

Kaynak: KAHİP

‘Bütçelerin neredeyse yarısı kentsel dönüşümle ilgili’

Ayrıca, yerel yönetimlerin risk azaltmaya ayırdıkları bütçenin neredeyse yarısının kentsel dönüşüm ile ilgili olmasının rant amacına işaret edebileceği vurgulanıyor.

‘Merkezi Yönetim ile yerel yönetimler arasında iş birliği yaklaşımıyla ek bütçe yaratılmalı’

Raporda, rant odaklı kentsel dönüşüm yaklaşımının terk edilmesi ve bölgenin coğrafi, kültürel ve sosyolojik özelliklerini dikkate alan çevreye duyarlı, enerji tasarruflu, yeşil binalar ve dirençli kentler yaratılabilmesi için yerel yönetimlerin bütçelerinin yetersiz olduğu ve Merkezi Yönetim ile yerel yönetimler arasında iş birliği yaklaşımıyla ek bütçe yaratılmasının gereği vurgulanıyor.

KAHİP, bu raporla yerel yönetimlerin afet hazırlık süreçlerindeki eksikliklere dikkat çekmeyi ve kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

Platform, aynı zamanda karar alıcılara yönelik somut önerilerde bulunarak, afetlere hazırlığın ve risk azaltma çalışmalarının önemini vurguluyor.

Raporun tamamına ve detaylı sonuçlarına KAHİP’in buradan ulaşılabilir.

Güney Kore’de yargı kararı: İklim yasası gelecek nesillerin haklarını ihlal ediyor

Üç iklim davasında 225 davacı

Yüksek Mahkeme, 2031-49 yıllarında sera gazı azaltımına ilişkin yasal bağlayıcılığı olan hedeflerin bulunmamasının, gelecek nesillerin anayasal haklarını ihlal ettiğini ve hükümetin bu hakları koruma görevini yerine getirmediğini tespit etti.

Bu uzun vadeli hedef eksikliğinin aşırı bir yükü geleceğe kaydırdığını belirten mahkeme,  hükümete, bu uzun vadeli hedefleri içerecek şekilde yasayı değiştirmesi için 28 Şubat 2026’ya kadar süre verdi.

İklim davası, küresel okul iklim grevi hareketinin Kore koluna öncülük eden Youth 4 Climate Action’ın, hükümetin yetersiz sera gazı azaltma hedeflerinin vatandaşların temel haklarını, özellikle de gelecek nesillerin haklarını ihlal ettiğini iddia ederek ilk davayı açtığı Mart 2020’de başlamıştı. Daha sonra, üç ek dava birleştirildi ve davacı sayısı 255’e çıktı.

Davanın açıldığı tarihte çocukları, bebekleri ve hatta bir fetüsü de kapsayan geniş bir yaş aralığını temsil eden davacılar, dava boyunca iklim politikasının gelecek nesiller üzerindeki uzun vadeli etkisine dikkat çekmişti.

Davada Kore hükümeti tarafından Karbon Nötrlüğü Çerçeve Yasası, Yürütme Kararnamesi ve Ulusal Temel Plan’da belirlenen ulusal sera gazı emisyon azaltım hedefinin uygun olup olmadığının da belirlenmesi istenmişti. Güney Kore hükümeti  ulusal sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2018 emisyonlarına göre %40 oranında azaltmaya karar vermiş, ancak o tarihten bu yana herhangi bir standart oluşturmamıştı.

Diğer Asya ülkelerindeki iklim davalarını da etkileyebilir

Anayasa Mahkemesi, davacıların, hükümetin ülkenin karbon nötrlük yasasında yer alan bu hedefin anayasal hakları ihlal ettiği yönündeki iddialarını reddetti ve bu kısa vadeli hedefin yeterli olduğunu belirtti.

Karardan sonra davacılar ortak bir açıklamada “Bugün desteklenmeyen kısımlarla ilgili bir miktar hayal kırıklığı var. Ancak, bugünkü kararın iklim krizinin ötesinde herkesin haklarını korumada anlamlı bir ilerlemeyi temsil ettiği açıktır” dedi.

“Bugün karşı karşıya olduğumuz karar sadece davayı açan davacılar için bir zafer değil; iklim kriziyle mücadele ederken ulusal iklim müdahale sürecinden dışlanan herkes için de bir başarıdır.”

Kararın Güney Kore ile ile sınırlı kalmayıp Japonya ve Tayvan gibi benzer davaların görüldüğü diğer Asya ülkelerindeki iklim davalarını ve politikalarını da etkilemesi bekleniyor .

Koza Altın için sekiz ayda sekiz ‘ÇED Gerekli Değil’ kararı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından Gümüşhane‘nin Kelkit ilçesi Bezendi Köyü‘nde 18,22 hektarlık alanda açılmak istenen altın madeni için “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değil” kararı verdi.

Şirket, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü‘nden, 17 Eylül 2019 tarihinde 916,67 hektarlık alan için maden işletme ruhsatı almıştı.

MA‘nın aktardığına göre, açık ocak şeklinde işletilecek olan madenden yıllık 42 bin ton cevher üretimi planlanıyor. Buradan çıkarılan altın 25 kilometre uzaklıkta yine aynı şirket tarafından işletilen Mastra Altın Madeni’ndeki işleme tesisine sevk edilecek.

Yeşil NoktaKayyımla yönetilen Koza Altın Madeni yöre halkını isyan ettirdi!
Yeşil NoktaKoza Altın salgın dinlemiyor: Eskişehir’e ikinci siyanürlü havuz hazırlığı
Yeşil NoktaKoza Altın’ın tarım alanında açmak istediği madene ‘ÇED gereksiz’ kararı
Yeşil NoktaKayyım atanan Koza Altın’a bir onay daha: Gümüşhane’de orman ve tarım alanına maden
Yeşil NoktaÇevre Bakanlığı’nden Koza Altın’ın ÇED sürecine ‘ibret’ gibi iptal
Yeşil NoktaKoza Altın’ın Eskişehir’de açmak istediği atık barajı mahkemeden döndü: Çevre felaketine neden olabilir
Yeşil NoktaArdahan ve Kars’ın suları, meraları Koza Altın şirketinin tehdidi altında
Yeşil NoktaIstrancalar’da Koza Altın A.Ş.’nin altın madenine karşı dava açıldı

Maden alanı, korunması gereken orman ve çayır-merada

Maden yapılması planlanan bölge “Ordu-Trabzon-Rize-Giresun-Gümüşhane-Artvin Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı”na göre bir kısmı “Orman Alanı”, bir kısmı, “Ağaçlık Karakteri Korunacak Alan”, bir kısmı da “Çayır-Mera” olarak görünüyor.

Yine proje sahasının 209 metre uzağında Gındıralık Mahallesi’ne ait konutlar bulunurken, alanın çevresinde Kelkit ilçesine bağlı köy ve bu köylere bağlı mahalle ve yayla yerleşimleri yer alıyor. Bunun en yakını ise 1.8 kilometre uzaklıkta bulunan Eylence Yaylası.

Ayrıca maden alanının 1.38 kilometre batısından da Elmalı Deresi geçiyor. ÇED dosyasında verilen bilgilere göre, bölgede kar erimesi ve yağmur sularının süzülmeleri ile düşük kotlarda oluşan kaynak boşalımları ve çoğunlukla erime mevsiminde yüzeysel akışa geçen süreksiz dereler bulunuyor.

Yılbaşından bu yana şirket lehine sekiz karar

Koza Altın’ın bağlı bulunduğu Koza-İpek Holding‘e, 2016 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından önce kayyım atanmış, ardından da el konulan şirket  TMSF’nin kontrolüne geçmişti.  Şirket son olarak 20 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayınlanan kararla da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın yönetimindeki Varlık Fonu‘na devredildi.

İzmir, Gümüşhane, Eskişehir ve Kayseri‘de altın madenleri işleten Koza Altın’ın hiç bir başvurusu Çevre Bakanlığı’ndan boş dönmüyor.

Verdiği her proje için “ÇED gerekli değil” kararı verilen Koza Altın madenleri için bu yılın başından itibaren toplamda sekiz kere bu karar verildi. Şirket için 1 Şubat’ta Erzurum Karayazı Akdağ Köyü, 16 Nisan’da Kırklareli Kofçaz Kula Köyü, 25 Nisan’da Gümüşhane Kürtün Yaylası, 17 Mayıs’ta Bilecik Söğüt Yakacık Köyü, 24 Mayıs’ta Gümüşhane Kelkit Bezendi Köyü, 25 Haziran’da Kırklareli Merkez ilçesi Geçitağzı Köyü ve 31 Temmuz’da Gümüşhane Torul Demirkapı Köyü’nde açmak istediği madenler için “ÇED gerekli değil” kararları verildi.

 

Yunanistan’da limana milyonlarca balık ölüsü vurdu

Halkın yenilenebilir enerji talebi, binlerce imzayla belediyelere verildi

İklim için 350 Derneği, 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından 30 büyükşehir belediyesine yönelik yenilenebilir enerji dönüşümü talebi kapsamında toplanan imzaları başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere, büyükşehir belediyelerine teslim etmeye başladı.

30 büyükşehirden dört bini aşkın kişi yenilenebilir enerji dönüşümü için imza verdi. Bu kişiler imzaları ile yaşadıkları şehirlerin belediyelerinden hazırlayacakları 2025-2029 stratejik planlarında yenilenebilir enerji dönüşümünün önceliklendirilmesini talep etti.

İmzalar stratejik plan dönemi sonlandırılmadan İklim için 350 Derneği tarafından belediyelere teslim edildi.

İklim için 350 Derneği Başkanı Efe Baysal, kampanyaya İstanbul için imza verenlerin taleplerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ilettikten sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Adil, ekonomik, çevre ve iklim dostu enerjiye ulaşımın her yurttaşın temel hakkı olduğuna inanıyoruz. Öte yandan son yıllarda yaşanan küresel enerji krizi ve artan enerji maliyetlerinin hepimizin üzerinde ciddi bir ekonomik yüke sebep olduğunu da unutmamamız gerekiyor. Bu çerçevede 31 Mart yerel seçimleri ardından internet sayfamız üzerinden başlattığımız kampanyada 30 büyükşehir belediyesinin hazırlamakta oldukları stratejik planlarında ucuz, ulaşılabilir ve temiz enerjiyi merkezine alan politikalar geliştirmelerini talep ettik. Zira kentlerde yenilenebilir enerji kullanımının ve enerji verimliliğinin artırılması, hem sera gazı salımlarının azaltılması için hem de tasarruf sağlanması için azami önem teşkil ediyor. Böylece enerji dönüşümünü önceliklendiren bir büyükşehir belediyesi hem iklim kriziyle hem de enerji yoksulluğuyla aynı anda mücadele edebilir; sağladığı tasarrufu da kamu hizmetlerinin ve sosyal politikaların geliştirilmesine aktarabilir.

350 olarak, imzalar aracılığıyla büyükşehir belediyelerine ilettiğimiz taleplerin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Belediyelerin stratejik planlarını açıklamaları ardından bu konuda adım atmayan belediyelere taleplerimizi iletmeye devam ederken stratejik planları aracılığıyla konuya dair taahhüt veren belediyelerin de takipçisi olacağız.”

Yeşil NoktaAnkara, Antalya ve Yalova’da, “İklimi değil Belediyeleri değiştir” eylemi
Yeşil Noktaİklim değişikliği 30 yılda İstanbul’u Roma’ya, Ankara’yı Taşkent’e çevirecek
Yeşil NoktaGenç aktivistler, iklim mücadelesi için topladıkları imzalarla Meclis’te
Yeşil NoktaTürkiye’de çevre ve iklim mücadelesi büyüyor: 2023’te 600 binden fazla imza toplandı
Yeşil NoktaBodrum Belediyesi’nden iklim adımı: Küresel İklim ve Enerji Sözleşmesi imzalandı
Yeşil NoktaAnkara Büyükşehir Belediyesi’nde İklim Değişikliği ve Uyum Şube Müdürlüğü kuruldu

Büyükşehir belediyelerinin 2025-2029 stratejik planlarında yenilenebilir enerji dönüşümünün önceliklendirilebilmesi için yer alması istenen şunlar:

  • Başta belediye yerleşkeleri ve kamu binaları olmak üzere yenilenebilir enerji kullanımı ve enerji verimliliği artırılmalı ve 2029 yılına kadar belediye kurumsal elektrik tüketiminin tamamı yenilenebilir enerjiden karşılanmalı.
  • Yeni yapılacak ve yenilenecek tüm binaların çatıları güneş enerjisi panellerinin kurulumuna uygun hale getirilmeli ve bu binaların 2029 yılına kadar en az yüzde 50’sinde çatı tipi güneş enerji santrallerinin kurulması sağlanmalı.

Belediye, bünyesinde enerji çözüm noktaları oluşturmalı. Bu noktalar aracılığıyla kent sakinleri ve yerel işletmelere enerji verimliliği/tasarrufu hakkında bilgilendirme yapılmalı; yenilenebilir enerji sistemlerine geçiş konusunda rehberlik sunulmalı.

Salda Gölü dünyanın en önemli jeolojik miraslarından biri oldu!

BURDURYeşilova’da bulunan Salda Gölü artık “Dünyanın En Önemli 100 Jeolojik Mirası” listesinde.

Güney Kore’nin Busan kentinde gerçekleştirilen 37. Dünya Jeoloji Kongresi’nde, UNESCO IGCP 731 Projesi kapsamında iki yıldır süren titiz bilimsel çalışmalar sonucunda, ikinci etap “Dünyanın En Önemli 100 Jeolojik Mirası” listesi açıklandı.

Söz konusu prestijli listeye Türkiye’den Nemrut Volkanı ve Krater Gölü ile Salda Gölü, başta Jeolojik Mirası Koruma Derneği (JEMİRKO) olmak üzere, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, MTA ve JMO’nun katkılarıyla aday gösterilmişti. Salda Gölü’nün listeye girdiğini duyuran JEMİRKO, şu açıklamada bulundu:

“Yapılan değerlendirmeler neticesinde, Salda Gölü, Dünya’nın En Önemli 100 Jeolojik Mirası’ndan biri olarak bu listeye girmeye hak kazandı. JEMİRKO olarak, bu büyük başarıya öncülük etmenin gururunu yaşıyoruz. Ülkemizin zengin jeolojik mirasını hem ulusal hem de uluslararası platformlarda tanıtmaya ve korumaya devam edeceğiz.”

Salda Gölü Koruma Derneği’nin konuya ilişkin yaptığı açıklamada ise “Salda Gölü’nün ‘Mars analog of Lake Salda’ olarak Dünya Jeolojik Mirası olarak tanımasına giden yolda verdiğimiz uğraşının kısa bir özetini bu seride paylaşıyoruz” denildi.

Yeşil NoktaSalda’da neler oluyor: Gölün değeri parayla ölçülmez
Yeşil NoktaDEVA Partili Rızvanoğlu, Salda Gölü’ne dökülen asfaltı Bakan Kurum’a sordu
Yeşil NoktaÖzel Çevre Koruma Bölgesi statüsündeki Salda Gölü’ne asfalt döküldü

Dernek ayrıca kendilerine UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından atılan yanıtı da paylaştı. Salda’nın listeye girişine ilişkin derneğe iletilen yanıtta şu ifadelere yer verildi:

“Milli Komisyonumuza iletilen ve ilgide kayıtlı bulunan Salda Gölü’nün doğal miras sayılması talebinizi içeren yazınız değerlendirilmiştir.

Milli Komisyonumuz UNESCO konularında hükümete danışmanlık etmekle yükümlü olup ülkemizdeki doğal ve kültürel miras alanlarının UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne aday gösterilmesi sürecinde de bu yükümlülük çerçevesinde faaliyet yürütmektedir.

Bu kapsamda Milli Komisyonumuza iletilmiş olan talebinizin, Yönetim Kurulumuzca alınan karar doğrultusunda, ülkemizin doğal miras konularında icracı kurumu olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne iletilmesi kararlaştırılmıştır.”

Salda Gölü Koruma Derneği daha önce 2021’de konuyla ilgili UNESCO Dünya Doğal Mirası Listesi’ne alınması için birisi Burdur Valiliği’ne birisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na olmak üzere iki ayrı dilekçe vermişti.

Bu dilekçe ise şu gerekçelere dayanıyordu:

 

1-) Salda Gölü yaklaşık iki milyar yıl önce oluşmuş olan, NASA ve bilim insanları tarafından Mars gezegenine benzediği söylenen, dünyadaki canlı yaşamın başlangıcı
olan tek hücreli canlılardan “stromatolit”lerin oluşumunun halen devam ettiği, çeşitli canlı türlerine ev sahipliği yapan bir yerdir.

Orman Bakanlığının 2013 yılında Salda Gölü ve çevresinde yaptığı çalışmada; 61 familyaya ait, 301 sucul ve karasal bitki türü belirlenmiştir. Bu bitkilerden İkisi endemik türdür. Aynı çalışmada; 110 kuş türünün varlığı tespit edilmiştir. Bu türlerden 75 tanesi “Bern Sözleşmesi” kapsamında koruma altındadır. Ayrıca gölde iki endemik balık türü yaşamaktadır.


2-)
Bir yerin, “UNESCO Dünya Doğa Mirası” sayılabilmesi için aşağıdaki dört kriterden birini sağlaması yeterlidir. Bu kriterler:


2.a.
Olağanüstü, eşi bulunmaz bir doğal güzellik ve estetiğe sahip olmalı.
2.b. Öyle seçkin ve önemli bir doğal yapı olmalı ki bize dünyanın oluşumunun ve insanlık tarihinin evreleri hakkında bilgiler verebilmeli.

2.c. Akarsularda veya denizlerde öyle bir yer olmalı ki bize ekolojik ve biyolojik olarak dünyanın milyonlarca yıldır süregelen ve halen devam eden gelişimini gösterebilmeli.

2.d. Öyle bir yer olmalı ki bitki ve hayvan türlerinin tarihsel değişimi aynı anda gözlenebilmeli ve bu değerler şu anda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmış olmalı.


3-)
Salda Gölü, bu dört kriterin tamamım sağlayan özel bir yerdir.


4-)
Salda Gölü kapalı bir havzadır. Çevresindeki dereler ve dibindeki kaynaklardan gelen sularla beslenmekte ve göl başka bir yere akmamaktadır. Bu nedenle göle giren kirlilik gölün içinde zehirli gaz olarak birikmektedir.

Gölün kirlenmesi, gölün kendine özgü oluşturduğu ekolojik yapısını bozmaktadır. Gölün bozulan ekolojik yapısı içinde yaşayan tek hücreli canlılar ve Salda Gölünden başka yerde olmayan Salda Sazancığı ile Burdur Gölü ve Salda Gölünden başka yede yaşamayan Burdur Sazancığı balıklarının yok olmasına sebep olacaktır.


5-)
Açıkladığımız nedenlerden dolayı; Salda Gölü, dünya mirası listesine alınarak korunmalıdır. Salda Gölü’nün dünya mirası listesine alınması için, gerekli işlemlerin yapılmasını ve yapılan İşlemlerden, derneğimize bilgi verilmesini saygılarımızla arz ederiz. “

 

 

Taliban, kadınların sesini de yasakladı

Afganistan‘daki aşırı dinci Taliban yönetimi, kadınların toplum içinde duyulacak sesle konuşmasını da içeren bir dizi yasağı daha onayladı.

Yeni kurallara göre, kadınların evlerinin dışında yüzlerini göstermesi ve seslerinin duyulması tamamen yasak. Yasağın gerekçesi ise rejim tarafından “erdemli olmayı teşvik etmek ve ahlaksızlığın ortadan kaldırılması” olarak belirtiliyor.

Yeni yasanın uygulanması, Afgan halkının kamusal alanlarda nasıl göründükleri, ne yiyip içtiklerine müdahale etme yetkisi olan Muhtesip isimli ahlak polisleri eliyle denetlenecek.

Erdemi Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı da üllkedeki hiç kimsenin bu yasalardan muaf olmadığını duyurdu.

Yasadaki madde, kadınların seslerinin toplum içinde duyulmasını “ahlaksızlık” olarak tanımlıyor ve “Yetişkin bir kadın zorunlu olarak evinden ayrıldığında sesini, yüzünü ve vücudunu gizlemek zorundadır” ifadesini içeriyor.

Yasa kadınların yüzlerini ve bedenlerini, “erkekleri günaha ve kötülüğe sürüklememek için” nasıl tamamen örtmeleri gerektiğini de tanımlıyor. Maddeler şöyle:

  • Bir kadın bedenini tamamen örtmelidir.
  • Bir kadın “günaha sürüklememek” için yüzünü örtmelidir.
  • Bir kadının sesi “avret” kapsamında değerlendirilir ve toplum içinde duyulmamalıdır. (Arapça avret kelimesi, örtülmesi gereken vücut kısımlarını ifade eder. Avret, hem erkekler hem de kadınlar için, toplum tarafından görülmemesi gereken vücudun parçalarını içerir.)
  • Kadınlar ayrıca evlerinin içinde bile şarkı söylerken veya yüksek sesle kitap okurken duyulmamalıdır.
  • Kadınların kıyafetleri ince, kısa veya dar olmamalıdır.
  • Kadınlar, kan veya evlilik bağıyla bağlı olmadıkları erkeklerden bedenlerini ve yüzlerini gizlemelidir.
  • Erkeklerin kadınların bedenlerine ve yüzlerine bakmaları da yasaktır ve aynı şey yetişkin kadınların erkeklere bakması için de geçerlidir.

Afganistan’daki kadınlara yönelik bu aşırı baskı, 2022 yılından bu yana ülkede kararname ile uygulanıyordu ancak son yasa ile resmiyet kazandı.

Taliban toplumsal ahlak yasalarına uymayan 10 binden fazla kişinin şu ana kadar gözaltına aldığını açıkladı.

Yasa kadınların tek başlarına taksiye binmesini ve erkeklerle yan yana araçta oturmasını da yasaklıyor.

Bir başka yasak da çizimlere ilişkin. Buna göre bir kuş, hayvan veya aile üyesinin resmini çizmek de yasaklanıyor. Aynı şekilde bir canlıyı tanımlayan heykellerinin alım satımı da yasaklandı.

Söz konusu kurallara aykırı hareket edenler, para cezasından, cezaevinde üç gün hapse kadar cezalar alabilecek.

Taliban lideri Haybetullah Ahundzade tarafından onaylanan yasa henüz yürürlüğe konmadı.

Birleşmiş Milletler (BM) ise “ahlak ve erdeme” ilişkin getirilen son yasakları kınadı.

Hindistan’da bir doktora tecavüz edilip öldürülmesi ülkeyi karıştırdı

Hindistan’ın Batı Bengal eyaletinin başkenti Kalküta‘da 9 Ağustos’ta devlete ait RG Kar Tıp Fakültesi ve Hastanesi‘nde görevli 31 yaşındaki stajyer sağlık görevlisinin, tecavüze uğrayıp öldürülmesinin ardından ülke genelinde patlayan öfke dalgası, bugüne dek dinmeyen protesto dalgasına yol açtı.

Doktorun çok sayıda yara bulunan cansız bedeni, hastanede bulunmuş, hastane yetkilileri, kadının ebeveynlerine kızlarının intihar ettiğini söylemişti. Ancak yapılan otopsi sonucunda stajyer doktorun tecavüze uğrayıp öldürüldüğü belirlendi.

Erkeklerin kadınlara cinsel saldırıları cezalar ağırlaştırılmasına rağmen engellenemiyor

Hindistan, erkeklerin kadınlara yönelik cinsel şiddetinin yaygın olduğu bir ülke. Çok sayıda yerli ve yabancı kadının, ulaşım araçları ve açık alanlar da dahil olmak üzere kamusal alanlarda uğradığı toplu tecavüz ve taciz sık sık medya organlarında haber oluyor, ülke yönetimi ise bu saldırıların önüne geçmekte başarılı olamıyor.

Stajyer doktorun uğradığı saldırı ve cinayet nedeniyle ülkenin dört bir yanındaki şehirlerle birlikte Kalküta’da da adalet ve hızlı bir soruşturma talebiyle geniş çaplı protestolar düzenlendi. Bu; 2012 yılında Yeni Delhi‘de hareket halindeki bir otobüste 23 yaşındaki bir öğrencinin toplu tecavüze uğramasının ardından düzenlenen yaygın gösterilerin ardından yapılan en büyük protesto eylemi.

Ulusal Suç Kayıtları Bürosu‘na göre, kayıtların mevcut olduğu en son yıl olan 2022’de polis, 2021’e göre yüzde 20 artışla 31.516 tecavüz ihbarı kaydetti.

Söz konusu yasa, Hintli politikacıları,  bu tür suçlar için daha sert cezalar vermeye ve tecavüz davalarına adanmış hızlandırılmış mahkemeler kurmaya teşvik etti. Hükümet ayrıca tekrarlayan suçlular için ölüm cezası getirdi. Ancak kadın hakları aktivistleri ve siyasetçiler,  2012 saldırısından bu yana çıkarılan daha sert yasalara rağmen kadınların yüksek düzeyde cinsel şiddetle karşı karşıya kalmaya devam ettiğini söylüyor.

Polisin sert müdahalesi de tepki topluyor

Stajyer doktorun cinayeti sonrasında yapılan gösterilere Hindistan polisi göz yaşartıcı gaz, cop ve tazyikli su kullanarak sert müdahale etti.

Protestocuların başında, Batı Bengal Başbakanı Trinamool Kongre Partisi’nden Mamata Banerjee’nin davayı ele alış biçiminden dolayı istifa etmesini talep etmek için güvenlik güçlerinin kurduğu barikatları aşan kalabalığa öncülük eden üniversite öğrencileri bulunuyor.

Banerjee’nin istifasını talep edenler arasında eyaletin ana muhalefet partisi olan Başbakan Narendra Modi’nin Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi‘nden (BJP) de kişiler bulunuyor. Polis, BJP’nin Kalküta’daki mitingini yasadışı sayarak yasakladı ve yolları kapattı. Yerel medyaya göre, bazı okulların ve işyerleri de protesto gösterileri nedeniyle çalışanlarına izin verilerek kapatıldı.

Miting öncesinde dört öğrenci eylemcisi, “büyük çaplı şiddet olayları düzenlemeye çalıştıkları” gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklandı.

Üst düzey bir yetkili, Kalküta ve komşu şehir Howrah’a yaklaşık 5.000 polis memurunun konuşlandırıldığını söyledi.

Trinamool Kongre Partisi sözcüsü Kunal Ghosh ise polis baskısının BJP çalışanlarının yarattığı “kanunsuzluk” nedeniyle olduğunu öne sürdü.

Eyaletin önde gelen liderlerinden Suvendu Adhikari, Banerjee yönetiminin genç doktorun cinayetini bastırmaya çalıştığını belirtti; eyalet hükümeti ise bu iddiayı reddetti.

Polis, bu ayın başlarında Hindistan'ın Kalküta kentindeki bir devlet hastanesinde görevli bir doktorun tecavüze uğrayıp öldürülmesini protesto eden insanları dağıtmak için göz yaşartıcı gaz bombaları attı.

Bir polis gönüllüsünun tutuklandığı olayda doktorun ailesi tatmin olmuş değil. Aile bunun bir “çete tecavüzü” vakası olduğunu ve daha fazla erkeğin dahil olduğunu iddia ediyor.

Birçok şehirdeki doktorlar, temel olmayan hizmetlerin kesilmesine yol açan suç nedeniyle başlattığı grevi bitirdi, ancak öğrencilerin ve siyasetçilerin eylemleri sürüyor.