Ana Sayfa Blog Sayfa 325

Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ne verilen ÇED onayı iptal edildi

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası tarafından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, PAKOP Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ve S.S. PAKOP Plastik Sanayi Toplu İş Yeri Yapı Kooperatifi’ne açılan dava sonuçlandı. Bakanlığın projeye tahsis ettiği alanlarda yapılması planlanan OSB’ye verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu’ kararının hukuka uygun olmadığı belirtilerek karar iptal edildi.

Dava, Tekirdağ, Ergene’deki Marmaracık’taki parsellerde bulunan taşınmazlar üzerinde Plastik Sanayiciler Toplu İş Yeri Yapı Kooperatifi‘nce yapılması planlanan “PAKOP Plastik İhtisas OSB Bölgesi Yatırımı” projesine yönelik olarak Bakanlıkça 10 Eylül 2021’de verilen “ÇED Olumlu” kararına karşı açılmıştı.

Hukuka ve mevzuata aykırı olduğu ve bölgedeki su kaynakları da dahil ekolojik bir yıkıma neden olacağı gerekçeleriyle açılan davada projenin iptali istenmişti. İptal kararına ilişkin olarak mahkeme kararında şu gerekçelere yer verildi:

  • “[…] dava konusu alanın I. Sınıf Mutlak Tarım Arazisi olduğu, 13 Mart 2017 tarih ve 2017/10001 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilen Tekirdağ ili, Saray Ovası büyük ova koruma alanı içerisinde bulunduğu,
  • dava konusu alanın PAKOP Plastik Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması için alternatifi olmayan zaruri bir yer kapsamında olmadığı gerekçesiyle taşınmazların tarım dışı amaçla kullanılmasının uygun görülmesine ilişkin Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 10 Ekim 2022 tarih ve -6869602 sayılı işleminin Tekirdağ 1. İdare Mahkemesi‘nin 07/06/2023 tarih ve E:2022/951 sayılı kararıyla yürütmesinin durdurulmasına karar verildiği,
  • ayrıca Nihai ÇED Raporu içeriğinde inşaat ve işletme aşamasında foseptik ve/veya arıtma tesisi hesaplamalarının bulunmadığı,
  • planların ve detay çizimlerin bulunmadığı,
  • arıtma tesisinden çıkan atıksuların nereye deşarj edileceği veya nerede kullanılacağı belirtilmediği,
  • arıtma çamurlarının bertarafı ile ilgili bilgi verilmediği,
  • kanalizasyon sisteminin nihai deşarjı ile ilgili bilginin de bulunmadığı,
  • dolayısıyla sıvı atıkların bertaraf yöntemleri ve deşarj edileceği ortamlar ile ilgili eksik işlem yapıldığından yeraltı sularına olumsuz bir etkisi olacağı, toz sınır değeri 1,44 kg/saat – 1kg/saat aşıldığı için hava kirliliği dağılım modellemesi yapılırken iş makinelerinden kaynaklı meydana gelen toz emisyonunun da toz modellemesine (Hava Kalitesi Dağılım Modellemesine) dahil edilmesi gerektiği,
  • taşınmazların I. Sınıf Mutlak Tarım Arazisi olması,
  • toprak özellikleri, topoğrafya koşulları, iklim özellikleri, tarımsal bütünlük, biyo çeşitlilik açısından taşınmazların tarım toprağı olarak kullanılması gerektiği,
  • tarım dışına çıkarılabilecek hiçbir kötü özelliğinin bulunmadığı, plastik gibi kirleticiliği olan bir sanayinin bu bölge topraklarına kurulmasının toprağa, havaya, suya, denizlere, çevreye ve insana zararları olarak doğal dengeyi bozacağının bilirkişi raporları ile tespit edildiği anlaşıldığından, dava konusu ÇED Olumlu kararında bu hususlar yönünden hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
‣‘Tekirdağ’da plastik organize sanayi süreci AKP’li vekillerin yalanını ortaya çıkardı’ 
‣ Tekirdağ’da tarım alanlarının OSB için ‘heba edilmesi’ planına itiraz
‣ Bakanlığın Tekirdağ’daki Plastik Sanayi Bölgesi’ne verdiği onaya itirazlar sunuldu
‣ Tekirdağ’da ‘mutlak korunması gereken 1. sınıf tarım arazisi’ne plastik organize sanayi inadı
Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi hakkında soru önergesi: Bu telaşın sebebi ne? 

Ne olmuştu?

Tekirdağ’da birinci sınıf tarım arazisi niteliğindeki 254 hektarlık alana yapılması planlanan Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi için imar planı teklifi sunulmuş, duruma tepki gösteren Tekirdağ Ziraat Mühendisleri Odası, itiraz edeceğini bildirmişti.

Söz konusu girişime ilişkin Tekirdağ 1’inci İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı bulunmasına rağmen çalışmalar devam etmişti.

PAKOP Yönetim Kurulu Başkanlığının başvurusu kapsamında; 1/5000 ve 1/1000 ölçekli nazım ve uygulama imar planı, plan açıklama raporu ve bilgi paftası sanayi.gov.tr adresinde ve Tekirdağ Valiliği’nin uygun gördüğü yerde 26 Nisan 2023 tarihinden itibaren bir hafta süreyle ilan edilmişti.

Bakanlık kararıyla Ergene Havzası Koruma Alanı içerisinde yer alan ve sit alanı olarak da tanımlanan arazi, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gereği mutlak korunması gereken birinci sınıf tarım arazisi özelliği taşıyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın söz konusu alanın tarım dışı olduğuna ilişkin kararına, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumlu kararının iptaline, 1/100.000 ve 1/25.000 ölçekli planlarda değişikliğe karşı açılan davalarda mahkeme, Bakanlıklar tarafından PAKOP için verilen kararların mevzuatlara, yürürlükteki planlara ve hukuka aykırı olduğuna hükmederek, çalışmaların iptaline karar vermişti.

Mahkeme kararlarına rağmen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın imar planlarının değişikliğine ilişkin ısrarla çalışma yürütmesi dikkatleri çekmişti.

Duruma tepki gösteren Tekirdağ Ziraat Mühendisleri Odası Başkanlığı, imar planı değişikliğine itiraz edeceklerini ve gerektiği taktirde tekrar dava açacaklarını bildirmişti.

Yer seçimi 9 Temmuz 2020’de yapılan PAKOP girişimine bölge milletvekilleri, belediye başkanları ve bölge halkı da tepki göstermişti.

Hastane yatağından cezaevine: Gazeteci Elif Akkuş tutuklandı

Gözaltına alındıktan sonra sonra sağlık sorunları nedeniyle hastaneye kaldırılan 25 yıllık TRT muhabiri Elif Akkuş, savcılığın talebi üzerine  taburcu edildikten sonra ifade vermek üzere adliyeye gitti.

Savcılık Akkuş’u, tutuklanması talebiyle Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Mahkeme heyeti Akkuş’un tutuklanmasına karar verdi. Akkuş, Ankara Sincan Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.

Söz konusu soruşturma, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ve diğer bazı müştekilerin şikâyet ve suç duyuruları üzerine başlatılmıştı.

Avukatı Hüseyin Ersöz, haksız ve hukuka aykırı tutuklama kararına itiraz edeceklerini açıkladı.

Ne olmuştu?

25 yıldır TRT’de çalışan Elif Akkuş, 20 Nisan’da hiçbir gerekçe gösterilmeden açığa alınmıştı.

3 aylık “Görevden Uzaklaştırma Tedbiri”nin ardından Akkuş, TRT binasına alınmadı. Akkuş, hukuka aykırı şekilde yapılan işleme karşı, Ankara 25. İdare Mahkemesi’ne dava açarak konuya ilişkin hukuki süreç başlattı.

Bu süreçte Elif Akkuş’un avukatı Hüseyin Ersöz, üç aylık uzaklaştırmanın bittiğini ancak müvekkilinin TRT binasından içeri alınmadığını ve dilekçelerine yanıt verilmediğini söyledi.

16 Ekim’de Ankara’da gözaltına alınan Akkuş, daha sonra hastalık öyküsü de göz önüne alınarak, tansiyon değerlerinin düşürülememesi ve “hayati tehlikesinin bulunması” nedeniyle “Koroner Yoğun Bakım Ünitesi”ne yatırıldı.

Bugün, savcılığın talebiyle taburcu edilip “mevcutlu olarak” adliyeye götürülen Akkuş, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

‘İsrail halkının yüzde 80’i Netanyahu’yu sorumlu tutuyor’

İsrail’de yapılan bir kamuoyu araştırması, halkın yüzde 80’inin, Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları‘nın 7 Ekim’de düzenlediği ‘Aksa Tufanı’ saldırısından Başbakan Binyamin Netanyahu‘yu sorumlu tuttuğunu ortaya koydu.

Maariv Gazetesi, 510 İsrailliden oluşan rastgele bir örneklemi içeren Lazar Araştırma Enstitüsü‘nün 510 İsrailliden oluşan rastgele bir örneklemi içiren anketinin sonuçlarını yayımladı. İsraillilerin yüzde 80’inin saldırıdan Netanyahu’yu sorumlu tuttuğu belirtilen haberde, “İsraillilerin sadece yüzde 8’i Netanyahu’yu sorumlu tutmadı. Yüzde 12’si ise bir fikirleri olmadığını belirtti” denildi.

Kara operasyonuna destek var

İsraillilerin yüzde 65’inin ise abluka altındaki ‘Gazze Şeridi’ne geniş çaplı kara operasyonuna’ destek verdi, yüzde 21’i karşı çıktı. İsraillilerin yüzde 51’inin Lübnan’daki Hizbullah‘a karşılık verilmesini desteklediğine, yüzde 30’unun ise Lübnan’a karşı geniş çaplı uygulamadan yana olduğuna da yer verildi. Ankete göre, ülkede bir seçim olması halinde hükümeti oluşturan siyasi partiler, Knesset’teki 120 sandalyeden sadece 43’ünü alabilecek.

Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılmak isteyenlere gaz bombası

Savaşın 14’üncü gününde, İsrail yönetimi geçen cuma günü olduğu gibi bugün de cuma namazını Mescid-i Aksa’da kılmak isteyenlere yaş kısıtlaması getirdi. 65 yaş altı erkek ve 50 yaş altı kadınların Harem-i Şerif‘e girilmesine izin verilmezken, İsrail polisi, Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Doğu Kudüs‘ün Eski Şehir bölgesi çevresine ve giriş kapılarına barikatlar kurdu.

Öğlen saatlerinde Eski Şehir çevresinde toplanan Filistinlilere karşı ise tazyikli su, ses ve gaz bombasıyla müdahale edildi. Geçen hafta da normalde 70 ila 100 bin kişinin cuma namazı kıldığı Mescid-i Aksa’ya yalnızca 5 bin kişinin girmesine izin verilmiş; toplanan Filistinlilere yine gaz bombasıyla müdahale edilmişti.

Gazze’de ölü sayısı 4 bini geçti

İsrail’in bombalamaları nedeniyle 7 Ekim’den bu yana ölü sayısı ise en az  ölü sayısı Gazze’de 4 bin 137’ye Batı Şeria‘da ise 81’e yükseldi.

Gazze Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, düzenlediği basın toplantısında, hayatını kaybedenlerin 1524’ünün çocuk, 1000’inin kadın olduğunu aktardı.

Bakanlık bu öğleden sonra yaptığı güncellemede Gazze’de en en az 13.400 kişinin, Batı Şeria’da ise 1.400 kişinin yaralandığını açıkladı. 

İsrail hükümeti Al Jazeere’yi kapatmaya hazırlanıyor

Öte yandan Binyamin Netanyahu’nun başında bulunduğu aşırı sağcı hükümet,  ulusal güvenliğe zarar verdiğine inanılması halinde, ülkedeki yabancı haber kanallarının geçici olarak kapatılmasına izin veren düzenlemeyi onayladı.

Gazze’de gıda, akaryakıt ve içecek su kaynakları ise tehlikeli seviyelere kadar inmiş durumda. Bu yüzden uluslararası toplumun da baskısıyla Mısır’ın Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze’ye 20 insani yardım tırının girmesi planlanıyor.

Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Acil Yardım Direktörü Martin Griffiths’e göre Gazze’deki 2 milyondan fazla kişi için günde en az 100 kamyon girmesi gerekiyor.

Dünya Gıda Bankası’nın acil talebi üzerine, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) ve Dubai’nin International Humanitarian City (Uluslararası İnsani Şehir (IHC) örgütleri yardımları Mısır’daki El Ariş Havalimanı‘na getirmek üzere bir hava koridoru oluşturdu.

Böylece hazır gıdalardan plastik eldivenlere kadar çok sayıda yardım malzemesi bölgeye gönderildi. Havalimanından kamyonlara doldurulan yardım malzemeleri Refah sınır kapısına ulaştırıldı.

Diplomatik çabalar sonucu, İsrail’in geçişine izin verdiği 20 yardım tırının Gazze’ye ulaşması bekleniyor. İnsani yardım dışında silah gibi başka malzemelerin girişini engellemek için BM ve Mısır Kızılayı tırlarda inceleme yapacak.

Mısır Gıda Bankası CEO’su Mohsen Sarhan, BBC’ye yaptığı açıklamada sınırda 120 yardım tırının beklediğini, Türkiye’den de 7-8 adet kargo uçağının gelmesinin öngörüldüğünü söyledi.

Guterres Sina’da

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Gazze’ye büyük çaplı yardımların ulaştırılması için hazırlıkları yerinde gözlemlemek üzere dün (19 Ekim) Kahire‘ye gitti.

Sosyal medya platformu X’ten Genel Sekreter’in kuzey Sina’ya ulaştığını açıklayan BM Sözcülüğü, “Yaklaşık iki haftadır, Gazze’ye herhangi bir yakıt, gıda, su ve ilaç sevkiyatı yapılmıyor. BM, tüm çabalarını Gazze halkına kritik insani yardım sağlanması için devamlı bir çalışmaya odaklıyor” yazdı.

Guterres de  Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında yaptığı açıklamada, yardım tırlarının olabildiğince hızlı bir biçimde Gazze’ye doğru hareket etmesi gerektiğini söyledi: “Yardım tırları en hızlı şekilde Gazze’ye hareket etmeli, her gün anlamlı sayıda kamyonun bölgeye girmesine ihtiyaç var. Ek fonlara ihtiyaç var.”

Akaryakıt ve su sıkıntısı ‘tehlikeli sınırda’

Normalde Katar‘ın desteğiyle Kerem Şalom sınır kapısından borular aracığıyla Gazze’ye ulaştırılan akaryakıt da tedarik edilemiyor. Bu nedenle günde 600 bin litre akaryakıta ihtiyaç duyan tek enerji santrali çalışamıyor, şimdiye dek jeneratörlerle yaralılara hizmet vermeye çalışan hastanelerin de kısa bir zamanı kalmış durumda.

Su arındırma tesislerinin çalışması ve böylece Gazzelilerin evlerine suyun ulaşması için  akaryakıt hayati önemdi. Çünkü Gazze’de çeşmeden akan su içilemiyor,  İsrail de içme suyu tedariğini kesti.

Çatışmalardan önce Gazze’de kişi başına 84 litre su düşüyordu, bu miktarın sadece 27 litresinin insan kullanımına uygun olduğu tahmin ediliyordu. Dünya Sağlık Örgütü’nün şu anki tahminlerine göre kişi başına ortalama su kullanımı 3 litreye düşmüş durumda.

İklim aktivistleri FED Başkanı’nı sahneden indirdi

ABD’de Federal Merkez Bankası (fed) Başkanı Jerome Powell‘ın New York Ekonomi Kulübü’ndeki konuşması, bir grup iklim aktivisti tarafından engellendi.

Eylemciler, Powel konuşmasına başladığı sırada “Fed Yanıyor: Para, Vadeli İşlemler, Gezegen” yazan bir pankart taşıyarak ve “Fosil finansmanına son!” sloganları atarak sahneye çıktı. Merkez Bankası başkanı ise konuşmasını yarıda keserek sahneden ayrıldı ve 15 dakika boyunca sahne aktivistlerin eylemlerini açık kaldı.

Güvenlik görevlileri fosil yakıtlar hakkında farkındalığı artırmak için grevler, ablukalar ve kitlesel işgal yoluyla doğrudan eylemlere odaklanan Climate Defiance aktivistlerini salondan uzaklaştırınca Powell tekrar sahneye dönerek konuşmasını tamamladı.

Grupla birlikte yüzden fazla protestocu , geçen mayıs ayında Beyaz Saray Muhabirleri Yemeği’ni kesintiye uğratmış; birden fazla girişi kapatmıştı. 

Bu ayın başlarında da ABD ulaştırma bakanı Pete Buttigieg‘in de yer aldığı bir etkinliği engellemişler; sahnede oturup kol kola girerek toplanan kalabalığa Meksika Körfezi‘ndeki derin deniz sondaj projeleri hakkında bilgi vermişti.  Eylemcilerin “Yeni sondaj yok, sözünü tut!” sloganları attığı protestoda polis aktivistleri uzaklaştıramayınca seyircilerden ortamı terk etmelerini istemişti. 

Powell’ın perşembe günkü konuşması, Merkez Bankası’nın 1 Kasım’daki bir sonraki yönetim kurulu toplantısında faiz oranlarını artırıp artırmayacağına dair ipuçları vermesini bekleyen ekonomistler tarafından yakından izlendi. Faiz oranları şu anda %5,25 ile %5,5 arasında, yani on yıldan uzun bir sürenin en yüksek seviyesinde bulunuyor. ABD’de konut kredisi faiz oranları yüzde 8’e yükseldi. Fed, bu yıl şimdiye kadar iki kez faiz artırımına ara verdi ve Powell, daha fazla duraklamanın beklenebileceğini söyledi. 

 

Özgürlük Yürüyüşü’nün 20. gününde adımlar ‘eşit yurttaşlık’ için atılıyor

Türkiye İşçi Partisi (TİP), tutuklu Hatay Milletvekili Can Atalay‘ın da aralarında bulunduğu Gezi Davası tutuklularının cezalarının onanmasına karşı Hatay’dan Ankara‘ya başlattığı “Özgürlük Yürüyüşü”nün 20’nci gününde TİP Genel Başkanı Erkan Baş, eşit yurttaşlık ihtiyacına dikkat çekti.

Erkan Baş’a bugünkü yürüyüşünde Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Mustafa Aslan, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Taşdelen Cemevi Başkanı Hasan Sucu, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Aydın Deniz, ABF Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya ve Divriği Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Aziz Savaş eşlik etti.

Eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü mücadelelerini veren Alevi yurttaşlarımız için yürüyorum. Hoşgörüyü, kardeşçe yaşama arzusunu büyüteceğiz!” diyen Baş, adımların eşit yurttaşlık için atıldığı 20. günde şu ifadeleri kaydetti:

“Aleviler gönüllerinden sevgiyi, hoşgörüyü, bir arada, kardeşçe yaşama arzusunu eksik etmezler. Bu gerçekler yanı başımızda durmaktayken, sağ iktidarların Türkiye’de yaratmak istediği tek mezhepçi, ayrımcı yaklaşım nedeniyle Aleviler on yıllar boyunca saldırıya uğradılar ve katledildiler. Madımak’ta canlarını, canlarımızı toprağa verdiler. Ona rağmen nefretin değil, sevginin tohumlarını ekmeye devam ettiler. Ben bu topraklarda inancına, ibadetine, kültürüne saygı gösterilmeyen Alevi yurttaşlarımız için özgürlük talep ediyorum.”

Dubai’de yapılacak COP28 için göçmen işçiler aşırı sıcakta çalışmaya zorlanıyor

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Dubai‘de, göçmen işçilerin, bu yılki BM 28. Taraflar Konferansı’nda (COP28) kullanılacak tesisleri hazırlamak amacıyla tehlikeli derecede yüksek sıcaklıklarda çalıştığı ortaya çıktı.

Birleşik Krallık merkezli İnsan hakları araştırma ve savunuculuk grubu olan FairSquare, Dubai’de sıcaklığı 42C’ye ulaştığı eylül ayı başlarında Afrika ve Asya’dan gelen bir düzineden fazla göçmen işçinin üç COP28 tesisinde dışarıda, uzun saatler boyunca ve korunmasız şekilde çalıştığına dair kanıtları yayımladı.

Guardian‘ın aktardığına göre, araştırmacılar, göçmen işçilerin geçen ay iki ayrı günde, açık havada çalışırken ölümcül olabilecek ısıya maruz kaldıklarını belirledi. BAE’de yaz aylarının en sıcak günlerinde açık havada çalışmayı yasaklayan “öğle yasağı” bulunuyor. Söz konusu yasak 2022’de yürürlüğe girdi ve ve beton dökmek gibi zamana duyarlı işler için birkaç istisna dışında, 15 Haziran ile 15 Eylül arasında 12.30 ile 15.00 arasında açık alanlarda ve doğrudan güneş ışığında çalışmayı yasaklıyor.

Bir işçi Guardian muhabirine, “Elbette başım ağrıyor ve başım dönüyor. Bu sıcakta herkes bunu yapar. Bu havanın insanlar için uygun olmadığını düşünüyorum” derken bir diğeri de “Geçen hafta, dışarıda olduğumuz her an öleceğimi düşünüyordum… ama paramızı almamız lazım” diye konuştu.

‘Rapor, iklim değişikliği ve sağlık hakkında konuşmak için mükemmel bir başlangıç’

Aşırı sıcak veya soğuk koşullar nedeniyle dünya çapında her yıl 5 milyondan fazla insan ölüyor ve iklim acil durumu nedeniyle sıcağa bağlı ölümler de her geçen gün artıyor. Isı ve nem kombinasyonu özellikle tehlikeli, çünkü insan vücudunun ana soğutma mekanizması olan terlemeyi tehlikeye atıyor, bu da ölümcül olabilecek sıcak çarpması riskini artırıyor.

Göçmen işçiler BAE’nin özel sektör işgücünün yaklaşık %90’ını oluşturuyor. Yaklaşık 195 ülkeden devlet başkanları ve diplomatlar dahil, on binlerce insanın katılması beklenen BM iklim görüşmeleri için yapılan hazırlıklar da dahil olmak üzere ülkedeki neredeyse tüm el emeğini gerçekleştiriyorlar.

FairSquare raporu, özel sektör işgücünün büyük çoğunluğunun işveren tarafından kontrol edilen bir sponsorluk sistemi aracılığıyla sözleşmeli göçmenlerden oluştuğu Körfez bölgesindeki göçmen işçiler için tehlikeli çalışma koşullarını ortaya koyan en son  araştırmanın sonucunda ortaya çıktı. Komşu Katar‘da, vatandaşlarını takip eden Hindistan, Pakistan, Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka‘dan her hafta en az 12 işçi, 2010 ile 2022 yılları arasında Dünya Kupası altyapısını inşa ederken öldü.

Uzmanlar, dünya liderlerinin iklim krizine yönelik çözümleri müzakere etmeleri için konferans tesisleri hazırlarken göçmen işçilerin tehlikeli aşırı sıcağa maruz kalmasının özellikle adaletsiz göründüğüne dikkat çekiyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) çevre bölümü direktörü Richard Pearshouse, “COP başkanı Cop28’de iklim değişikliği ve sağlık hakkında mı konuşmak istiyor? Bu rapor başlamak için mükemmel bir yerdir. Bu, yasalara uyulmadığı ve haklara saygı gösterilmediği takdirde iklim krizinin özellikle tehlikeli ve ölümcül olacağını gösteriyor” dedi.

Kâr amacı gütmeyen Climate Refugee’nin genel müdürü Amali Tower da “Körfez bölgesindeki göçmen işçilerin hikayesi, iklim adaletsizliğinin hikayesidir” değerlendirmesini yaptı.

‘Kendi ülkelerinde iklim krizinin etkisinden kaçıp Dubai’de yakalanıyorlar’

Bir COP28 sözcüsü ise, müteahhitlerin iddia edilen ihlalleri reddettiğini ve dahili bir soruşturmada yaz ortası yasağının ihlal edildiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını söyledi.

Çok yüksek sıcaklıklar, BAE de dahil olmak üzere Körfez bölgesinde her yıl üç ila beş ay boyunca normal kabul ediliyor ve çoğu zaman gün ortasından akşam üzerine kadar uzanıyor.

BAE, tüm Körfez ülkeleri arasında yılda yalnızca 233 saat ile en az süreyle öğle sıcaklarında çalışmayı yasaklıyor; Kuveyt‘tekinin yaklaşık yarısı ve Katar’da yasaklanan saatlerin %40’ı kadar.  HRW’ye göre, son reformlara rağmen sendikalar yasa dışı olmaya devam ediyor ve Kafala sponsorluk sistemi hâlâ işverenlere göçmen işçilerin vizeleri ve yaşamları üzerinde kontrol sağlıyor.

FairSquare, Dubai’nin COP28’e ev sahipliği yapacak şekilde uyarlanan önde gelen konferans tesisi Expo City‘de açık havada çalışan göçmenlerden fotoğraflı kanıtlar ve ifadeler elde etti.  Fotoğraflarda işçilerin Dubai Sergi ve Kongre Merkezi ile Opportunity sahasındaki büyük, ağır eşyaları koşum takımlarıyla iskele üzerinde taşıdığı görülüyor. Bu alanlar, dünya liderlerinin ve diplomatların buluşup müzakere yapacağı “mavi bölge” içinde veya ona bitişik olacak.

Rapora göre, Dubai havaalanında sıcaklık, nem, rüzgar ve bulut örtüsüne bağlı olarak ısı stresini belirleyen bir ölçüm olan Islak Termometre Küre Sıcaklığı (WBGT) 31 ile 33C (88 ila 33C) arasında değiştiğinde işçiler ara vermeden çalışıyorlardı.  ABD Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi (Osha), ise WBGT 25C’yi aştığında yorucu çalışmalara düzenli ara verilmesini öneriyor.

Climate Refugee‘den Amali Tower, körfez ülkelerindeki lüks yüksek binaların üretken bir şekilde inşa edilmesine ve konferans ve turizm merkezli ekonominin hayatta kalmasına olanak sağlayan ekonomik motorun, birçok durumda zaten sakatlayıcı ekonomik ve sosyal koşullardan ve iklim değişikliğinin kendi ülkelerinden etkilerinden kaçmak zorunda kalan Güneydoğu Asyalı göçmen işçileri olduğuna dikkat çekiyor: “BM’nin polis merkezleri için bölgesel temsili sağlama çabaları ve çok taraflı diplomasiye olan bağlılığı, Körfez’de veya başka yerlerde ev sahibi ülkeler tarafından yapılan insan hakları ihlallerini dile getirmesini engellememelidir.”

Dubai neredeyse tamamen fosil yakıt zenginliğine dayanıyor ve BAE, beşinci en büyük gaz rezervine sahip dünyanın yedinci büyük petrol üreticisi. Ulusal petrol şirketinin başkanı olan Sultan Al-Jaber , rekor düzeydeki en sıcak yılın sonunda gerçekleşecek olan ve gezegenin dört bir yanındaki toplulukları vuran yıkıcı orman yangınları, kuraklık, sel ve fırtınaların konuşulacağı bu yılki İklim Zirvesi’ne liderlik edecek.

Greta Thunberg ve arkadaşlarından Gazze’ye destek

İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg, iklim grevlerinin bu haftaki eyleminde İsrail’in ağır bombardımanı altında binlerce kişinin öldüğü Gazze‘ye destek mesajı paylaştı.

Thunberg ve arkadaşlarının “Gazze’yle birlikteyiz”, “Özgür Filistin” pankartlarıyla birlikte sosyal medya hesaplarından yayımladıkları fotoğrafta, Yahudi olduğunu belirten bir aktivist, “Bu Yahudi, Filistinlilerle birlikte” diyor.

‘Dünya sesini yükseltmeli’

Greta Thunberg, Instagram hesabından yayımladığı fotoğrafın altına, “270. Hafta. Bugün Filistin ve Gazze ile dayanışma için grevdeyiz. Dünyanın sesini yükseltmesi ve Filistinliler ve etkilenen tüm siviller için derhal ateşkes, adalet ve özgürlük çağrısında bulunması gerekiyor” yazdı.

Paylaşımda Gazze’deki durum ve insanların oraya nasıl yardımcı olabileceğine ilişkin daha fazla bilgi bulabilecekleri bazı hesaplar da paylaşıldı.

El Niño tarımı tehdit ediyor: Çiftçiler ürün ekmekten korkar hale geldi

Birleşmiş Milletler’in son tahminlerine göre El Niño iklim modeli en azından 2024 yılının ilk yarısına kadar sürecek. El Niño etkisiyle birlikte Latin Amerika‘da meydana gelecek anormal yağışlar ise tarım sektörü için endişe yaratıyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü‘nün (FAO) dün (19 Ekim) yayımladığı raporuna göre; Pasifik deniz yüzeyi sıcaklıkları son aylarda Güney Amerika kıyıları boyunca daha güçlü bir ısınmayla beraber yükseldi.

Reuters’dan Juana Kasasın aktardığına göre; 2024’ün ilk çeyreğine ilişkin tahminler, Brezilya, Guyana ve Surinam‘da devam eden kurak koşulların yanı sıra Peru ve Ekvador gibi ülkelerle Meksika‘da normalden daha fazla yağmur yağacağını gösteriyor.

‣El Niño geliyor: Dünyayı ve Türkiye’yi ne bekliyor? 
‣Peru’da El Niño etkisi: Yağışlar nedeniyle 18 bölgede olağanüstü hal ilan edildi 
Fotoğraf: Sebastian Castaneda / Reuters - 11 Mart 2023, Piura, Peru'da yaşayanlar, Yaku Kasırgası'nın doğrudan etkisiyle oluşan yağmurlar nedeniyle taşan dereden sebze çuvalları taşıyor.
Fotoğraf: Sebastian Castaneda / Reuters – 11 Mart 2023, Piura, Peru’da yaşayanlar, Yaku Kasırgası’nın doğrudan etkisiyle oluşan yağmurlar nedeniyle taşan dereden sebze çuvalları taşıyor.

Ancak rapora göre; Orta Amerika‘daki mevcut kurak dönem sadece bu yılın sonuna kadar sürecek. Raporda ayrıca tarım sektörünün, aşırı hava koşullarında ekonomik kayıpların yüzde 26’sını, kuraklıkta ise yüzde 82’sini karşılayabildiği göz önünde bulundurulduğunda özellikle korunaksız durumda olduğu vurgulanıyor.

Ayrıca Peru‘nun kuzey kıyılarında ve Ekvador‘un güneyinde hamsi ve orkinos gibi önemli balık türlerinin özellikle risk altında olduğu belirtiliyor. Ekvadorlu balıkçılar Şubat ayından bu yana orkinos avcılığında yüzde 30’luk bir azalma olduğunu bildiriyor.

El Niño ve La Nina iklim modelleri, Latin Amerika’da buğday, pirinç ve mısırın üretimini etkiledi. Raporda, El Niño’nun getirdiği aşırı hava koşullarının bölgeyi vurduğu ancak aynı zamanda sıcak dalgaları gibi iklim değişikliği etkileriyle de karşı karşıya olunduğu belirtildi. FAO, aşırı hava koşullarından etkilenen çeşitli ülkelerdeki savunmasız topluluklar için mali kaynak sağlamak üzere bir plan başlattığını açıkladı.

el nino,
Fotoğraf: Bruno Kelly / Reuters – Brezilya’nın Amazon yağmur ormanlarındaki büyük bir nehir limanındaki su seviyesi, 16 Ekim 2023’te Brezilya’nın Manaus kentindeki Rio Negro nehrinde Pazartesi günü en az 121 yılın en düşük noktasına ulaşırken, tekneler ve yüzen evler David’s Marina’da mahsur kaldı.

‘Çiftçiler ürün ekmekten korkar hale geldi’

Öte yandan yerel tahıl çiftçileri lobisi Aprosoja-MT tarafından dün (19 Ekim) yapılan açıklamada, Mato Grosso eyaletindeki soya fasulyesi üreten çiftçilerin düşük yağış miktarı ve yüksek sıcaklıkların bazı bölgelerde yeniden ekime yol açtığını ve diğer bölgelerde ise verimi düşüreceğinden endişe ettiklerini söyledi.

Olağandışı sıcaklık ve kuruluk, Amazon nehirlerini kurutan ve Brezilya‘nın kuzeyindeki tahıl sevkiyatlarını aksatan şiddetli bir kuraklığa da neden olan El Niño ile ilişkilendiriliyor.

Mahsul kurumu Emater-RS, ülkenin güneyinde El Niño’nun soya ekimini yavaşlattığını, aşırı yağışların ise üçüncü büyük üretici Rio Grande do Sul‘daki çiftçileri ekime başlamaktan korkar hale getirdiğini bildirdi.

Aprosoja-MT, aşırı hava koşullarının soyalarını yeniden ekmek zorunda kalan çiftçiler için maliyetleri artırabileceğini ve Brezilya’nın ikinci mısır ve pamuk ekiminin Orta-Batı’daki ideal iklim penceresini kaçırmasına neden olabileceğini söyledi.

Ancak şu ana kadar hükümet ve analistler Brezilya’nın 2023/24 döneminde 162 ila 164 milyon ton arasında rekor bir soya mahsulü elde edeceğine inanıyor.

Aprosoja-MT’nin iklim izleme projesi Aproclima‘ya göre, Mato Grosso‘nun güneyindeki bazı bölgelerde 44 santigrat derecenin üzerinde sıcaklıklar kaydedildi.

LSEG verilerine göre, son yedi gün içinde Mato Grosso’da biriken yağış miktarı ortalamanın altında kaldı ve en çok yağmur yağan bölgelerde 20 milimetreden daha az yağmur yağdı.

Soyada üretimin yüzde 30’unu karşılayan Mato Grosso’da ekim gecikiyor

Mato Grosso, soyanın en büyük küresel üreticisi ve ihracatçısı olan Brezilya’daki soya fasulyesi üretiminin yaklaşık yüzde 30’unu karşılıyor.

Son günlerde kuru hava, soya ekimini geciktirdi. Önümüzdeki hafta için yağmur beklentisi de olmadığı için daha fazla gecikme olması muhtemel.

Aprosoja-MT Başkanı Fernando Cadore da, “Yeniden ekim yapılması gereken birçok yer var, ancak değerlendirme yağmur yağdıktan sonra ve yağmur yağdığında yapılacak” diyor ve ekliyor:

“Yüksek sıcaklıklarla birlikte … durum çok endişe verici, son derece olumsuz.”

Adalılar, Bakanlığın imar planına karşı toplu dava açtı

İstanbul‘un Prens Adaları’nda yaşayan vatandaşlar,  Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı’nın hazırladığı İstanbul Adaları Koruma Amaçlı İmar Planı’nın iptali için , İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nde toplu olarak dava açtı.

İptal gerekçesi, ‘çevreye, ekosisteme zarar verileceği, deprem riskinin dikkate alınmaması, kamunun değil özel kişilerin çıkarını korumaya öncelik verilmesi ve iklim krizinin dikkate alınmaması…’

Adalılar daha önce de bakanlığa itiraz dilekçesi vermiş ancak yanıt alamamıştı.

‘Kamu yararı değil, özel kişilerin çıkarları gözetiliyor’

‘Açılan davada imar planına itirazlar şöyle sıralanıyor:

  • Dört tarafı denizle çevrili Adalar’da kıyılar plan dışı bırakılmış, buraları Bakanlığın keyfi tasarruflarına terkedilmiştir.
  • İmar planlarıyla birlikte mimari açıdan değer taşıyan yüzlerce modern mimari yapı,henüz tescil edilmediği için yıkım tehdidi altındadır. 
  • Plan, IBB’nin ODTÜ’ye yaptırdığı Tsunami Analizi ve BÜ Kandilli Rasathanesi’ne yaptırdığı Bina Hasarı ve Can Kaybı Analizi raporlarının Adalar ile ilgili bölümleri dikkate alınmadan hazırlanmıştır. Bu raporlarda riskli görülen alanlara yapılaşma izni verilmektedir ve bu haliyle uygulanırsa, Adalar’da can ve mal kaybının artmasına neden olacaktır.
  • İhtiyaç olmadığı halde öngörülen “sosyal donatı alanları”, yeni inşaatları ve nüfus yoğunluğu artışını beraberinde getirecektir.

  • Üzerinde hiç yapı bulunmayan yüz elliye yakın parsel yapılaşmaya açılmaktadır. Ayrıca üzerinde yapı bulunan büyük parsellerde ikinci/üçüncü yapılara izin verilmektedir. Bunların çoğu arsa bile olmayan, bağ bahçe ve tarladır.
  • Orman alanlarımızın önemli bir bölümü, içinde konaklamalı turizm tesisleri de bulunmak üzere yapılaşmaya açılmaktadır.
  • İmara açılacak olan vakıf arazileri üzerinde yaşayan, Adaların doğal, ticari ve kültürel ortamına canlılık katan halkın sürgün edilmesine, yaşam alanlarından koparılmasına neden olmaktadır.
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuru dosyası teslim edilmiş olmasına rağmen Adalar’ın UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ adaylığının gerektirdiği özellikler, planlarda yer almamıştır.
  • Planlarda adaların kültürel zenginliği göz ardı edilmiş, inançlara ve kültürlere saygı gösterilmemiştir. Burgazada’da Aya Yani Karipi Kilisesi Külliyesi bitişiğindeki parsel konaklamalı turistik tesis olarak planlanırken, Cem Evi’nin bulunduğu alan ‘sosyal tesis alanı’ olarak belirlenmiştir; 1/5000 planda ise ibadethanelerin tümü cami olarak görüntülenmiştir.
  • Planlar KAMU YARARI değil, ÖZEL KİŞİLERİN çıkarları gözetilerek yapılmış olup, koruma ilke ve politikaları ile bağdaşmamaktadır.

‘Son İstanbul’u kaybetmeyelim’

Tüm bu nedenlerle imar planının iptalini ve yeni bir planın hazırlanmasını isteyen Adalılar dilekçelerinde şunları dillendirdi:

“Çünkü son İstanbul’u kaybetmek istemiyoruz.  Adalar’ın ormanları hepimizin nefes alma alanıdır. Adalar hepimizindir, bu dava hepimizindir. Bu plan bir rant planı değil koruma planı olmalıdır. Bu dava, sadece Adalıların değil, İstanbul’un, Türkiye’nin davasıdır.”

İsrail Gazze’de kiliseyi bombaladı: Ölü sayısı 8’e yükseldi

İsrail ordusu, Hamas‘ın Gazze‘deki Rum Ortodoks Aziz Porphyrius Kilisesi‘ne düzenlenen saldırıda ‘çok sayıda’ kişinin öldüğünü ve yaralandığını açıklamasının ardından kayıplarla ilgili raporları incelediğini açıkladı.

Kuşatma altındaki Filistin bölgesinin İçişleri Bakanlığına göre, İsrail’in düzenlediği hava saldırısında Gazze’deki kiliseye sığınan “çok sayıda” insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Şimdiye kadar en az sekiz insanın hayatını kaybettiği belirtiliyor.

Filistin resmi ajansı WAFA‘nın haberine göre; saldırıda Filistinli bir kız çocuğu da hayatını kaybetti. Kurtarma ve sağlık ekipleri enkaz altında kalanlara ulaşmak için aralıksız çalışırken daha fazla yaralının olmasından endişe ediliyor.

Aziz Porphyrius Ortodoks Kilisesi, İsrail savaş uçaklarının geçtiğimiz 17 Ekim’de yüzlerce sivilin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan bir saldırı gerçekleştirdiği Kudüs’teki Anglikan Piskoposluk Kilisesi‘ne bağlı Al Ahli Baptist Hastanesi’ne sadece birkaç metre uzaklıkta bulunuyor.

Bakanlık dün (19 Ekim) gece yaptığı açıklamada, saldırı nedeniyle Gazze şehrindeki Al-Zaytoun mahallesi yakınlarında bulunan Rum Ortodoks Aziz Porphyrius Kilisesi’nde “çok sayıda şehit ve yaralı” olduğunu duyurmuştu.

Kaynak: WAFA

12. yy’dan kalma kiliseye hava saldırısı

AFP haber ajansına konuşan görgü tanıkları, hava saldırısının 12. yüzyıldan kalma ibadethaneye yakın bir hedefe yönelik gerçekleştirildiği ve Gazze’de savaş sürerken çok sayıda Hıristiyan ve Müslümanın buraya sığındığını söyledi.

İsrail ordusu AFP’ye yaptığı açıklamada savaş uçaklarının İsrail’e roket ve havan topu fırlatılan bir komuta ve kontrol merkezini vurduğunu söyledi.

“IDF [İsrail ordusu] saldırısı sonucunda bölgedeki bir kilisenin duvarı hasar gördü” diyen ordu, “kayıplar olduğuna ilişkin raporların farkındayız. Olay inceleme altında” açıklamasında bulundu.

Görgü tanıkları saldırının kilisenin dış cephesine zarar verdiğini ve bitişikteki bir binanın çökmesine neden olduğunu belirterek çok sayıda yaralının hastaneye sevk edildiğini söyledi.

Yaklaşık 1150 yılında inşa edilen Aziz Porphyrius kilisesi, Gazze’de halen kullanılmakta olan en eski kilise. Gazze’nin tarihi bir mahallesinde bulunan kilise, nesiller boyunca çeşitli inançlardan insanlara kapıları açtı.

Kaynak: WAFA

‘Bu görmezden gelinemeyecek bir savaş suçu’

Kudüs Rum Ortodoks Patrikhanesi saldırıyı “en güçlü şekilde kınadığını” ifade etti.

Patrikhane’den yapılan açıklamada, “Kiliselerin ve kurumlarının yanı sıra, son 13 gün içinde İsrail’in yerleşim bölgelerine düzenlediği hava saldırıları nedeniyle evlerini kaybeden çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere masum vatandaşları korumak için sağladıkları sığınakların hedef alınması, görmezden gelinemeyecek bir savaş suçu teşkil etmektedir” denildi.

Kiliseye verilen zararı açıklayan İsrail ordusu ise şu iddiada bulundu:

“Hamas kasıtlı olarak varlıklarını sivil bölgelere yerleştirmekte ve Gazze Şeridi sakinlerini canlı kalkan olarak kullanmaktadır.”

En az 3 bin 859 Filistinli saldırılarda hayatını kaybetti

Gazze, 7 Ekim’de Hamas tarafından düzenlenen ve İsrail’in çoğu sivil en az bin 400 kişinin ölümüne yol açtığını söylediği saldırının ardından İsrail’in aralıksız saldırısı altında.

Sağlık Bakanlığına göre İsrail’in saldırıları o günden bu yana Gazze ve Batı Şeria‘da çoğu sivil en az 3 bin 859 Filistinlinin ölümüne neden oldu. 13 bin 500 kişi ise yaralandı.

Gazze Şeridi’ndeki hastaneler, okullar, camiler ve kiliseler Ekim ayının başından bu yana devam eden İsrail saldırısından ağır bir şekilde etkilendi. Uluslararası hukuka göre bu yerler koruma altındaki bölgeler olarak kabul ediliyor ve bu noktaların hedef alınması savaş suçu teşkil ediyor.