Kediler mi daha tehlikeli insanlar mı?

Kediler insanların yansımasıdır. Bir yerde kedi bir problem yaratıyorsa o problemin asıl sorumlusu insandır.

Son birkaç yıldır evcil kedilerin yaban hayatı için ne kadar tehlikeli olabileceğine dair birçok yazı, araştırma ve sosyal medya paylaşımı yapılıyor. Hepsinin ortak noktası, kedilerin ne kadar kuş, fare, yılan, böcek vs. öldürebildikleri ve evcil-vahşi karşılaşmasının vahşi olan için çok tehlikeli olabileceğinden bahsediyor.

Şöyle ufak bir araştırma ile kedilerin 33 canlı türünün neslinin tükenmesine neden olduğunu bile kolayca bulabilirsiniz. Bu yazılanların hepsinin doğru olduğunu söylemek mümkün! Hatta daha fazlası bile söylenebilir. Evinde kedi besleyenlerin kedilerin nasıl avcılar olduğuna bizzat şahit olduğunu söylersek yanlış yapmış olmayız.

Kedilerin ne kadar tehlikeli olduğuna dair konuşmalara birçok ortamda rastlayabilirsiniz. Ben mesela bir yandan sipariş ettiği dana antrikotu dilimleyip tüketirken bir yandan da masa altından yanaşan kedi için “Bunlar aslında çok tehlikeli hayvanlar, böyle başıboş kaldıklarında binlerce hayvanı öldürebiliyorlar” diyen birileriyle çok defa karşılaştım diyebilirim. Tabii ki kimsenin yediğiyle ilgili konuşmuyoruz –ki onun da konuşulmasının zarureti yakın zamanda anlaşılacaktır- ancak burada bahsettiğimiz şey biraz daha temel bir şey. Benzer bir durumu yoğurt yiyen ovo-lakto vejetaryenlerin et yiyenlerce “peki yoğurt neden yiyorsun” diye sorgulanması gibi temel sorunlara işaret eden bir şey.

Bugün kedilerin itham edildiği “şu kadar türün neslini tüketti” suçlaması aslında insana yöneltilmesi gerekirken hedefini şaşırmış bir suçlamadır. Kedilerin avcı karakterleri nedeniyle canlı öldürmeleri gayet olağan bir durumdur. Bunun doğal popülasyonlardaki olağanlığı lise biyoloji kitaplarında bile detaylıca anlatılmaktadır. Bu durumun vahşi yaşam için tehlikeli hale gelmesi ise insanın müdahalesiyle ilgili bir durumdur. İşte bu yüzden de kedilerin vahşi yaşama verdikleri zarar ile ilgili tartışmayı kedilerin beslenilmemesi üzerinden ya da varlıklarını problem olarak gören bir şekilde değil, ticarete konu edilmesinin kontrolsüzlüğü ve sokak hayvanlarının kötü şartları popülasyonlarını kontrol edecek önlemleri almama üzerinden tartışmak gerekir. 

İnsanla kedinin bağını koparmalı mı?

Aksi durumdaki tartışmaların yönü ve doğrultusu stagmatizasyona yol açabilecek potansiyele sahiptir. Örneğin kedi ve köpeklerin de içinde bulunduğu hayvan ticaretini sadece tropik hayvanlar üzerinden tartışmamak, hayvan hakları yasası ile birlikte petshoplarda ya da hayvan sağlığı gibi merkezlerde cins hayvan satışının durdurulmasının talep etmek gibi meselenin özüne dokunan girişimler sorunun kökten çözümüne katkı sağlayacaktır. Ancak hali hazırda, ufak bir internet aramasıyla bile meselenin buradan değil de alt metninde kedilerin insan ile olan bağının kopartılması gerektiği ve insanların kedi köpek beslemesinin sorunun kaynağı olduğunun işlendiği onlarca bilimsel ya da bilimsel olmayan makaleye rastlamak mümkün.

Benzer bir durumu diğer başka alanlarda da görmek mümkün. Örneğin plastik kirliliği meselesinde tek kullanımlıkların yasaklanması yerine bireysel önlemlerin ön plana çıkartıldığı yaklaşımlar ortamı domine etmekte. Etkisi sınırlı olan bu önerilerin meselenin özüymüş gibi sunulması tartışmanın ne kadar da absürt yürütüldüğünü de gösteriyor. 

Elbette ki kedilerin yeri dağ ya da bayır değil insanın yanıdır ve kontrol altında tutulmaları elzemdir. Tıpkı insanın da kontrol edilmesi zorunluluğu gibi! Ancak insanın her türlü ortamı işgal ettiği gerçeği ortada dururken, kedilerin nerelerde olmaması gerektiğini tartışmak anlamsız. Çünkü oralarda olmaması gereken kedi değil insan. Bunun en bariz örneği İngilizlerin beraberindeki kedi ve köpeklerle işgale gittikleri Yeni Zelanda, Papua Yeni Gine ve Avustralya gibi yerlerde yarattıkları tahribat üzerinden değerlendirilebilir.

Çok sayıda hayvanın bu işgalle birlikte ya nesli tükenmiş ya da nesli tehlike altına girmiştir. Söz konusu köpekler ve kedilerden yaban hayata adapte olanları da hala çok ciddi bir problem teşkil etmekte. Ancak bu problemin tek sorumlusu insan. Tıpkı bugün sokaklarda gördüğümüz perişan haldeki hayvanların da sorumlusu olduğu gibi…

Yaban-evcil hayat paradoksu

Dolayısıyla söyleyebiliriz ki, şimdiye kadar yüzlerce canlının neslinin tükenmesine neden olan insanın, kedileri yaban hayat için tehdit olarak görüyor olması konudan bihaber olunmasıyla ilgilidir. Nasıl ki hamsiyi asıl avlayan insanken yunusları problem olarak görmek amiyane tabirle aymazlıkken, kedi ve köpek için de benzer bir yaklaşımda bulunmak aynı derecede aymazlıktır. İşte bu kafa yapısının kedi ve köpeklerin topluca katledilmesini savunmaya varacak kadar canileşebilen yaklaşımı için yaban hayatı koruma motivasyonunu öne sürmesi, ancak aynı şeyi her pratiğiyle gerçekleştiren insan için çok daha naif olması da başka bir tutarsızlık örneğidir.

Dahası, mesela vegan ve vejetaryen olmayı aklına bile getirmeyip kedilerin yok ettiği biyoçeşitliliği mevzu bahsi etmesi ve en büyük salgının, etini yediği hayvanlardan bulaştığını aklına bile getirme basiretine sahip olmayıp kedilerden bulaşan zoonotik hastalıkların bahsini yapması işte bu tutarsızlıkların sadece sayabildiğim kısmıdır.

Kediler insanların yansımasıdır. Bir yerde kedi bir problem yaratıyorsa o problemin asıl sorumlusu insandır. İnsan bu dünyanın görebileceği en yıkıcı ve en baş belası türlerinden biridir. O sebeple kedilere yönelik tehlikeli sıfatını kullanmadan önce iki kere düşünmek mantığın gereğidir.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Karadeniz Ereğlisi halkı, ERDEMİR’in yarattığı kirliliğe karşı sürekli eyleme başladı

Karadeniz Ereğli Çevre Platformu üyeleri, ilçede artan kanser ve solunum yolu hastalıklarından sorumlu tuttukları Erdemir'e karşı her cumartesi bir araya gelme kararı aldı.

Nepal’de 200’den fazla can kaybı yaşanan selde kayıplar aranıyor

Katmandu'da ve Nepal'de üç gün boyunca aralıksız yağan yağmurun tetiklediği sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısı 200’ü geçerken onlarca kişi hala kayıp.

Tuvalu: Avustralya’nın ‘ahlaksız’ maden kararı Pasifik komşularını boğmaya benziyor

Tuvalu iklim bakanı, üç dev kömür madeninin genişletilmesini onaylayan Avustralya'nın COP29'a ada ülkeleriyle birlikte ev sahipliği yapma talebini zayıflattığını söyledi.

Türkiye’de ilk kez ‘pürüz dişli yunus’ kayıtlara geçti

Deniz Memelileri Araştırma Derneği'nin araştırmasında Türkiye sularında daha önce hiç kaydı olmayan pürüz dişli yunus görüntülendi.

‘Avrupa’daki tatil yerlerine özel jet uçuşları geçen yıl yüzde 250 arttı’

Greenpeace'in yaptırdığı yeni bir analize göre, 2023'te 45 lüks destinasyona 117.000'den fazla uçuş yapıldı. Bunun sonucunda da 520.000 tondan fazla CO2 emisyonu salındı.

EN ÇOK OKUNANLAR