Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Adım adım plastiksizleşmeye doğru

0

Hatırlarsanız 2020 başı itibariyle plastik atık ithalatı yeniden düzenlenmiş ve ithalat belgesine sahip olan firmaların ithalat izinleri kapasitelerinin %80 ‘i ile sınırlandırılmıştı. Bundan da önce plastik poşetin sadece belirli kalınlıklarında olanları, yine sınırlı alanlarda ücretlendirilmişti. İşte bu iki düzenleme Akdeniz’e en fazla plastik atık boşaltan Türkiye’nin bu atıkları azaltmada aldığı “en önemli” kararlardı.

Ayrıca sınırlı uygulama alanına sahip sıfır atık projesi olduğunu da eklemekte fayda var. Uygulamada oldukça sınırlı kaldığı ve henüz kayda değer bir yol kat edemediği için sıfır atık projesini şimdilik es geçiyoruz. Bu kararlara bir yenisi daha eklendi O da %80 olan çöp ithalatı kotasının %50’ye daraltılmasıydı. Bunda BBC’nin yaptığı haberin, INTERPOL’ün yayınladığı raporun ve Greenpeace’in çabalarının etkisi oldu dersek abartmış olmayız.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı atık ithalatında kota oranının %50’ye düşürülmesine ilişkin olarak, “Geri dönüşüm sektörünün ham madde ihtiyacını yerli plastiklerden karşılamasını sağlayacak son düzenlemeyle yüksek miktarda atık ithalatını önleyecek ve sektördeki binlerce çalışan için istihdam imkânı oluşturulacak” bilgisini verdi. Bunun pratikte böyle bir sonucu olacak mı göreceğiz ancak atık ithalatında bir azalmaya neden olacağı kesin. Tabii bir “kılıfına uydurma” ve “etrafından dolanma” ülkesi olan Türkiye’de hiç bir şeyin beklendiği gibi olamadığını da eklemekte fayda var. Bunu plastik poşet ücretlendirilmesi uygulamasında açıkça gördük. Hatırlarsanız marketlerde ücretli verilen poşetin kullanımı azalırken, ücretsiz verilen poşetlerde durumun hiç de parlak olmadığını biliyoruz. Çöp ithalatında da durum böyle mi olacak göreceğiz.

En büyük kirletici Çin, en büyük adımları atıyor

Peki, Türkiye’de bu değişiklikler olurken dünyada nasıl bir değişim meydana geliyordu? Bu konuda en cesur adımları Çin attı dersek hata yapmış olmayız. Dünyanın en büyük kirletici ülkesi, kirleticilerin azaltılması konusunda da ciddi adımlar atarak bu unvandan kurtulmaya çalışıyor diyebiliriz. İlk olarak 2018 yılında plastik atık ithalatına büyük bir sınırlama getiren Çin, daha sonra geri dönüştürülmüş plastiklerden üretilen kalitesiz ham maddelerin ithalatını da yasakladı.

Bunun yanında neredeyse metal dışındaki her türlü atığın ithalatını yasaklama adımı da atarak, adeta “bana çöp göndermeyin” mesajını güçlü bir şekilde iletti. Öyle ki birçok taşımacılık firması, varış adresi Çin olan atıkları taşımakta hiç de istekli değiller artık. Çünkü büyük ihtimalle geri gönderilecekler. Çin attığı adımları sadece atık ithalatını sınırlandırma aşamasında bırakmıyor. 2025 yılına kadar ortaya koyduğu plastik azaltım stratejisiyle bu konudaki ciddiyetini de göstermiş oluyor. Buna göre, 2025 yılına kadar köpük tabaklardan, plastik kulak çöplerine, pipetlerden, plastik poşetlere kadar birçok işe yaramaz olan ve sadece plastik üreticilerini zengin etmeye yarayan plastiklerin yasaklanması hedefleniyor. Bu yasak hem üretimde hem de tüketimde gerçekleşecek.

Bunun bir benzerini Avustralya gerçekleştiriyor. Avustralya’nın güney eyaleti de tek kullanımlık birçok plastiği 2021 yılında yasaklamayı hedefliyor. Daha önce de benzer bir yasağı Hindistan’ın bir eyaleti gerçekleştirmişti. Benzer yasakları ve kısıtlamaları ABD eyaletlerinde de görmek mümkün. Bu listeyi uzatabiliriz.

Plastikçilerin lobi faaliyetleri ve kota en büyük engel

Tüm dünyada plastiksizleşmeye doğru bir yönelim olduğunu söylemek mümkün. Ancak paralel olarak plastik endüstrisinin de plastik üretimini arttırmaya yönelik önemli girişimleri söz konusu. Türkiye de dâhil birçok ülkede plastik üreticileri özellikle pandemi döneminde kendi endüstrilerinin desteklenmesi için devletler nezdinde ciddi lobi faaliyetleri sergiliyorlar. Üstelik bu faaliyetlerini akademiden, basın yayın kuruluşlarına kadar birçok farklı cephede gerçekleştiriyorlar. Yeri geliyor ülkelerin atıksızlaşma politikalarını sözümona desteklediklerini göstermek için ne anlama geldiği bile belli olmayan paneller düzenliyorlar; yeri geliyor Forbes gibi dergilerde “fakirlerin yaşam standardını plastikle yükseltmek” gibi sömürgeci refleksli yazılar yazdırıyorlar ve yeri geliyor ülkeye döviz getirecekleri iddiasıyla Mersin ve Adana’da da olduğu gibi petrokimya fabrikaları kurulması için para musluklarını açıyorlar.

Tüm bunların ortak noktası uzun vadede azalma eğilimine girmesi beklenen plastik tüketimini ve üretimini arttırmak. Çünkü 2050 projeksiyonlarını milyar tonlara çıkartmış vaziyetteler. Plastik endüstrisinin plastik bağımlılığını arttırmak üzere gerçekleştirdiği çabaları sadece yazı yazmak ve konferans düzenlemek değil elbette. Plastik kullanımının sınırlandırılması ve çöp ithalatının yasaklanması gibi girişimlerin de engellenmesi için ciddi lobi faaliyeti yürütüyorlar. Bu anlamda başarılı da oluyorlar zaman zaman.

Hatırlayın Türkiye’nin plastik ithalatını imkansız hale getirecek vergi düzenlemesi girişimini bir gecede bu lobiciler iptal ettirmiş ve ne anlama geldiği belli olmayan kota sistemine bizi mahkum etmişlerdi. Benzer girişimleri başka ülkelerde de görmek mümkün.

Sonuç olarak plastiksizleşme yolunda dünya çok geniş adımlar atarken bizim parmak ucuyla ilerlememizin altında da bu plastik üreticisi lobicilerin etkisi var mıdır doğrusu merak ediyorum. Cevabı belli olsa da bu konuda kesin bir şey söylemek şimdilik zor. Umarım plastiğin zaruri/hayati alanlar dışında kullanımının samimi olarak azaltılmasını hedefleyen adımların atıldığını kısa zamanda görebiliriz.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.