ManşetEditörün SeçtikleriTürkiye

Adana’daki çöp aldatmacası bitmiyor: Ne temizlendi ne de temizleme yetiyor

0

Geçtiğimiz aylarda bir Bloomberg muhabirinin haberiyle yeniden Türkiye‘nin gündemine oturan çöp yığınları, Adana‘nın Rüzgarlıtepe mevkiinde toprağı ve insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor.

Takip cihazı takılan çöplerin Adana’da biten yolculuğunu gösteren haber sonrasında vatandaşlar ayağa kalkmış, Bakanlık’tan çelişkili açıklamalar gelmişti.

Sanatçı Haluk Levent memleketi Adana’ya gitmiş, 18 geri dönüşüm tesisiyle görüşüp, ‘temizlenmesi’ için söz almıştı.

İlgili haber: Küçük Çin olma yolunda Türkiye: İthal çöp enkazını kim kaldıracak?

Haluk Levent, Adana Tabip Odası Başkanı Selahattin Menteş ve Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, şirketlerin Levent’e ‘kaldırdık’ dediği çöp yığınlarının akıbetini öğrenmek için bir ay sonra bölgedeki iki noktayı ziyaret etti.

Ve çöplerin büyük bölümünün hala olduğu gibi yerinde durduğunu tespit ettiler. 

Gündoğdu, ziyaretle ilgili izlenimlerini şöyle aktardı:

“İki noktaya bakmamız yeterli oldu. Çöpler olduğu gibi duruyor. Bir tanesinde üstünde buğdaygil tarlası var, çevre köylerden ekim yapılmış. Şirketlerin temizlediğini söylediği diğer nokta ise CHP Adana milletvekili Burhanettin Bulut‘un gündeme getirmesinin ardından belediye tarafından çöplerin kaldırıldığı yer.”

Temizlediği iddia edilen çöpleri Selahattin Menteş, kameralara gösterdi:

“Bilimsel anlamda değil ama kaba bir temizlik yapılmış. Burası muhtemelen Belediye tarafından kaldırılıp, bir sonraki muhtemel çöp alanına dökülmüş. Görüyorsunuz toprağın içinde hala elle bile dokunulmaması gereken çöpler duruyor. Bize söz verilen, temizledik denilen yerin temizliği bu. Almanın, satışı bile yapılmamış, etiketi üstünde poşetleri burada.”

Kazılan toprakların içinden çıkan tıbbi atıkları gösteren Menteş, “Hastanelerden özel poşetlerle toplanan tıbbi atıklar Karahan, Rüzgarlıtepe civarlarında atılmış şekilde duruyor. Bunları toprağa gömünce bertaraf edilmiş olmuyor” diyerek tepki gösterdi.

Mesele temizleme değil: Kimse ceza almadı

Adana’daki çöp yığınları, gündeme gelmesinden çok daha önce bilim insanları ve çevrecilerin radarındaydı.

Mikroplastik araştırmacıları, bölgede bu iki noktanın dahil olduğu toplam 30 nokta tespit etmişti. Zaman zaman çöplerin kaldırılıp yeniden boşaltıldığı bu alanların arasında sürekli ve çok miktarda döküm yapılan, yabancı ülkelere ait plastik çöplerin gömülü olduğu noktalar bulunuyordu. 

Sedat Gündoğdu, büyük soruna işaret ederek “Bu işin temizlik yapılarak çözülemeyeceğini en başta da söylemiştik. Mesele zaten temizlik değil, o bakanlığın ve belediyenin işi. Önemli olan bunları dökenlerin tespit edilip cezalandırılmasıydı” diyor ve ekliyor:

“Bu alanlar kirlendi ve buna dair hiçbir yaptırım gerçekleşmedi. Dökenler cezalandırılmadı, tespit de edilemedi. Sadece tesisler denetlendi, bazı tesislere, bu çöpler dışında tesislerin başka özelliklerinden dolayı cezalar kesildi. Ama kimin döktüğü konusunda henüz ortada bilgi yok, buna dair bir soruşturma da yürütülmediğini görüyoruz.”

Haluk Levent, ziyaretin ardından şirketlerin bir hafta daha süre istediğini açıkladı. Öte yandan, görüntülenen çöpler, bir hafta veya bir ayda temizlenecek büyüklükte değil.

Nasıl bertaraf edilmeli?

Öncelikle plastik çöp yığınlarının temizleme maliyeti, birkaç firmanın toplayarak karşılayabileceğinden çok daha yüksek.

Kontamine toprağın temizlenmesi milyon dolarlık titiz bir süreç gerektiriyor. Toprak zeminin titizlikle kaldırılması, götürülüp bertaraf edilmesi gerekiyor.

Gündoğdu, çöplerin  dozerle ve kamyonlarla kaldırılmasının ancak göstermelik olacağının altını çiziyor.

“Bu şekilde iş çözülmüş gibi bir hava yaratılmaya çalışılabilir. Fakat bu devam ettiği sürece, bir şekilde bir yerden patlayacak.

Bu atıkların kaldırlması için izlenmesi gereken bilimsel süreç, toprak katmanının kirliliğin en az olduğu katmana kadar inilerek analiz edilmesini, dikkatle kaldırılıp tehlikeli atık taşıma özellikli kapalı araçlarla taşınarak yüksek ısılı fırınlarda yakılmasını içeriyor. Fakat Gündoğdu, Türkiye’nin büyük maliyet gerektiren bu süreci gerçekleştirebilecek vizyon ve kapasitesi olmadığını belirtiyor.

Bekleyen çöpler, kanımızda dolaşıyor

Belki yıllarca yığınlar halinde beklemiş plastik çöplerin ekosisteme ve insan sağlığına zararları, geri döndürülemez boyutta. Çöplerin organik kirliliği, kalıcı bir şekilde ekosisteme nüfuz etti.

Tarımsal ürünlere bulaştı, o ürünlerle beslenen insanlara ve hayvanlara geçti. Bunların doğru yapılmayan dökülmesi, beklemesi taşınması, yakılması esnasında çok çeşitli zehirli gazlar ve partiküler maddeler özellikle polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH), poliklorlu bifeniller (PCB’ler) alev geciktiriciler, dioksinler atmosfere salındı ve uzak noktalara kadar taşındı.

İlgili haber: Greenpeace: Plastik atık ithalatının bıraktığı hasarın geri dönüşü yok

Kaldırma esnasında ağır iş makinelerinden çıkan toz hem çalışanları hem bölgede yaşayan insanları etkiledi.

Gündoğdu, bunların bu şartlar ve yöntemlerle bertarafının mümkün olmadığını ifade ederek “İş işten geçti” diyor:

“Besin zinciri ne kadar kompleksse, kirliliğin taşınması da o kadar kompleks olacak. Yedi neslimize sirayet edecek kimyasala maruz kalmış olduğumuzu söyleyebilirim. Bu durum, özellikle kanser vakalarının artmasına katkı sağlayabilir, yaban hayatını etkileyebilir. Kirlilik, tarımsal ürünlerle yayılacak, uzaklara taşınacak.”

Türkiye neden çöp ithal ediyor?

Plastik atık ithalatı devlete doğrudan kazanç getirmese de, geri dönüşüm tesisleri ülke içi üretilen çöp yerine, dövizle alım satım yaparak çok daha fazla kar ettiği için diğer ülkelerin çöpünü almayı tercih ediyor. Şirketlerin kar etmesinin ikinci sebebi ise devlet teşvikleri.

Çin’in çöp ithalatını yasakladığı ve Türkiye’nin atık ithalatında dünyanın ilk sıralarına yerleştiği 2018 itibariyle, ülke içinde faaliyet gösteren geri dönüşüm tesisi sayısında da artış yaşandı.

2021 yılında geri dönüşüm tesislerine 69 milyon liralık devlet teşviki yapıldı. Şirketler KDV’den muaf tutuluyor.

Şirketler, ithal edilen plastikleri ‘ham madde’ olarak da görüyor. Çünkü yurt dışında, özellikle Avrupa ülkelerindeki kalite standartlarına uymayan ürünler, iç pazarda yer bulabiliyor.

Şirketlerin yurtdışından gelen çöpü tercih etmesinin bir sebebi de ülke içi çöpü ayrıştırma masrafından kurtulması. Çünkü ithal çöpler, ayrıştırılmış şekilde alınıyor.

Sorunlar neler?

Kontrol imkansızlığı

Gündoğdu, yasal mevzuat olmasının konuyu legalize hale getirdiğini belirtiyor, ancak “legal” olanın hukuki olduğu anlamına gelmeyebileceğinin altını çiziyor.

Denetim mekanizmasının olduğunu fakat kapasitenin olmadığını söyleyen Gündoğdu, ithal çöplerin kimyasal analizinin, kalite tespitinin yapılması ve sıkı denetlenmesi gerektiğinin altını çizerek durumu şöyle anlatıyor:

“500 ila bir milyon tonluk bir miktardan bahsediliyor. Günde yaklaşık bin konteynır geldiğini düşünün, gümrükte bunları nasıl kontrol edeceksiniz? Konteynırları tek tek açıp, örnek alıp, kimyasal analize tabi tutup gerçekten kontamine mi, geri dönüştürülebilir mi diye kontrol etmek; içinde başka ne var, karıştırılmış mı analizini yapmak, her bir konteynır için yaklaşık haftalar sürecek bir süreç demek.”

Çin’in çöp ithalatını yasaklamasının başlıca sebeplerinden biri de bu imkansızlık.

Süreç şeffaf değil, standart yok

İthal edilen ambalaj atıklarının, belli kalitede olması, yüzde 99’unun geri dönüştürülebilir olması ve de en önemlisi kontamine olmamış olması gerekiyor.

Burada denetimin imkansızlığına, standart yokluğu da ekleniyor. Gelen çöplerin biriminin, alınan birim parayla orantılı olup olmadığı da, pek çok şey gibi belirsiz. Şirketlerin denetim sıklıklarına ve geri dönüşerek piyasaya sunulan atıkların kalite ve miktarına yönelik yeterli bilgi edinilemiyor, veri sunulmuyor.

Çöp mü ham madde mi?

Gündoğdu bu soruya, “Üretilen plastiğin yalnızca yüzde ikisi geri dönüşüyorsa, buna çöp deriz. Atık veya ham madde denmesi meseleyi bağlamından koparıyor” cevabını veriyor.

Şirketlerin ham madde isimlendirmesi, süreci yumuşatan, çöplerin çoğunluğunun ‘yeniden kazandırıldığını’ çağrıştıran bir kullanım. Oysa denetim ve kontrol eksikliği, bu çöplerin büyük çoğunluğunun geri dönüşmesini de engelliyor. Pek çok plastik, mevzuata aykırı şekilde yakılıyor; denizlere, toprağa atılıyor, gömülüyor.

Alınan çöp miktarına dair net bir veriye ulaşılamadığı gibi, bunların ne kadarının, ne koşullarda geri dönüştüğü, dönüşen ürünlerin kalitesi, şirketlerin yıllık fire oranı, bertaraf yöntemleri gibi konulara dair de yeterince bilgiye ulaşılamıyor.

Çöp kolonyalizmi

Çöp ithalatının gelişmiş bölgelerden daha az gelişmiş ülkelere doğru yapılıyor olması, ‘çöp kolonyalizmine’ işaret ediyor.

Gündoğdu bunu şöyle tanımlıyor:

“Gelişmiş ülkelerin, ekolojik ve ekonomik maliyetinden kaçındığı tehlike potansiyeli çok yüksek malzemeleri, çevre ve yönetim altyapıları yeterli olmayan, mekanizmaları işletmenin imkan dahilinde olmadığı ülkelere gönderip, bunların uygun olmayan yöntemlerle bertaraf edilmesi suretiyle alıcı ülkenin vatandaşlarının ve çevresinin sağlıkla bir yaşamını sürdürme hakkını gasp etme işi.”

Rüzgarlıtepe‘deki plastik çöp dağına ne olacağı sorusunun cevabı halen yok. Atıklar bölgede birikiyor, söz veren firmalar ortada yok, çöplerin nasıl temizleneceği ise halen meçhul.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.