Ana Sayfa Blog Sayfa 760

Bakan Yanık’tan LGBTİ+ düşmanı eyleme önce ‘Nefret söylemi’, sonra ‘normalleştirmiyoruz’ açıklaması

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, İstanbul’da LGBTİ+’lara yönelik kin ve nefret söylemleriyle dolu eylemle ilgili yaptığı “Nefret söylemi, kime karşı olursa olsun kabul edilemez” açıklamasının ardından yeni bir açıklama yaptı.

Derya Yanık, bu kez de “Eşcinselliği normalleştirmek gibi bir bakış açımız asla olamaz” dedi.

İstanbul Valiliği izni ve RTÜK’ün desteğiyle LGBTİ+’lara yönelik nefret yürüyüşü!

Ne olmuştu?

İstanbul, Saraçhane’de 19 Eylül’de Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun LGBTİ+ düşmanı “Büyük Aile Buluşması” tüm kamuoyu tepkilerine rağmen İstanbul Valiliği’nden izinli olarak gerçekleştirilmişti.

LGBTİ+ karşıtı eylem günler öncesinde Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile çeşitli dernek ve platformlar tarafından LGBTİ+ nefret söylemleriyle sosyal medya platformlarından duyurulmuştu.

Nefret söylemi paylaşımlarının ardından birçok sivil toplum kuruluşu, sanatçılar ve vatandaşlar tarafından söz konusu mitingin halkı kin ve düşmanlığa sürükleyeceği yönünde uyarılar yapılmış, iptal edilmesi talep edilmişti.

Kaymakamlığın Onur Haftası’nı yasaklama gerekçesi: Küresel güçler, şer odakları!

Bakan Derya Yanık, da LGBTİ+ karşıtı yürüyüşle ilgili Hürriyet yazarı Hande Fırat‘a konuştu:

“Her grubun protesto hakkı vardır. Nefret söylemini yanlış buluyorum.”

Bakan Yanık’a, söz konusu açıklama sonrası AKP’ye yakın çevreler tarafından sert eleştiriler yapıldı. Yanık, tepkilerin ardından sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Bugün medyada yer alan bazı haberler üzerine açıklama yapma gereği doğmuştur.

Haberde de net olarak ifade ettiğim üzere, herkesin bir değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi çerçevesinde eleştirebilme özgürlüğünüz vardır.

Eşcinselliği normalleştirmek gibi bir bakış açımız asla olamaz.

Ancak özellikle bazı sosyal medya mecralarındaki şiddet ve nefret söylemlerine dikkat çekmek istiyorum. Nefret söylemi kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin çok tehlikelidir.

Kamusal düzenin devamı ve kaosun oluşmaması için bu dilden uzak durulmalı, ferasetle sorunların üzerine gidilmelidir.

Devlet temel insan haklarını koruma ve teslim etme yükümlülüğünü üzerinde taşıyan bir kurumdur. Her vatandaşını korumakla mükelleftir. Bu noktayı tartışmaya açmak da çok tehlikelidir.

Bununla beraber yürüyüşle ilgili olarak ifadelerim ve düşüncelerim protesto hakkının demokratik bir hak olduğu yönündedir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak aileyi ve değerlerimizi korumak en önemli vazifelerimizin başında gelmektedir.

İnancımız ve değerlerimiz çerçevesinde bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmaya devam edeceğiz.”

Satılmak için otobüse bindirilen 26 flamingo öldü: Ceza 425 bin lira

Aksaray’da üç kişi Tuz Gölü’nden aldıkları 47 flamingoyu satmak için Mersin’in Erdemli ilçesine gönderdi. 40’ı yavru olan 47 flamingodan 26’sı yolcu otobüsünde öldü. Şüphelilere ve otobüs şoförüne yalnızca para cezası kesildi. Üç şüpheli gözaltına alınırken, adreslerde beslemesi yasak olan angut, suna, ördek ve kesilmiş flamingo kanatları ele geçirildi.

DHA‘nın aktardığına göre; Aksaray‘da Naim D.’nin, iki arkadaşının yardımıyla ‘flamingo cenneti‘ olarak bilinen Tuz Gölü‘nde yakalayıp ayak ve gagalarını bağlayarak koli içinde satmak için flamingoları yolcu otobüsüyle taşıttı. Şüpheliler ve otobüs şoförüne toplam 425 bin lira idari para cezası uygulandı, haklarında adli işlem başlatıldı.

Eskil ilçesi Böget köyünde oturan Naim D., iddiaya göre arkadaşları İbrahim K.  ve Mehmet D. ile birlikte flamingoları 28 Ağustos günü saat 03.00’te yolcu otobüsünün bagajında satmak için Erdemli’yne gönderdi.

Flamingoların olduğu koliler, saat 07.30 sıralarında Erdemli’de belirtilen adreste bir alışveriş merkezinin önünde otobüsten yolun kenarına indirildi. Kolilerden gelen sesleri duyan çevredekiler durumdan şüphelenip zabıta ekiplerine haber verdi.

Flamingolar nefessiz kalarak hayatlarını kaybetti

Zabıta ekiplerinin olay yerine gelmesinin ardından Erdemli Doğu Koruma ve Milli Parklar ekiplerine haber verildi. Ekipler yaptığı incelemede dördü yetişkin, 26 flamingonun nefessiz kalıp öldüğünü saptadı. Diğer flamingolar ise sağlık kontrolünden geçirildi. Ardından Silifke Göksu Deltası‘nda doğayı bırakıldı.

Erdemli Doğu Koruma ve Milli Parklar Şefliği, flamingoları koli içinde otobüse teslim eden Naim D. ile otobüs şoföre hakkında toplam 300 bin lira idari para cezası uygulayıp, haklarında adli işlem başlattı.

Durumun Aksaray‘a bildirmesi üzerine de jandarma ekipleri Naim D. ve flamingoları birlikte yakaladığı iki arkadaşının evine operasyon düzenledi. Adreslerde beslemesi yasak olan angut, suna, ördek ve kesilmiş flamingo kanatları ele geçirildi.

İfadelerinin ardından serbest bırakılan şüpheliler hakkında adli soruşturma devam ederken, evde bulunan beslemesi yasak kuşlarla ilgili Aksaray Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından da toplam 125 bin lira idari para cezası uygulandı.

Erzincan’daki arazilerin yarısı maden ruhsatlı: İliç’te ölü ve sakat doğumlar

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Dersim İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Uğur Beycan, Dersim ve Erzincan hattı üzerinde yürütülen madencilik faaliyetlerine dikkat çekerek tarım arazilerinden meralara, koruma altında olan alanlara kadar geniş bir bölgede maden ruhsatlandırmasının yapıldığına vurgu yaptı.

‘İliç’te siyanür sızdıran şirket, gözünü Dersim’e dikti’

Evrensel‘den Serpil Argın‘ın aktardığına göre; Dersim’de toplam 145 maden projesinin varlığına dikkat çeken Beycan, verilerin güncel olmamasını da hatırlatarak bunların arama, işletme ve ruhsat aşamasında olduğunu söyledi.

TMMOB: İliç’te sağlığı yok sayan sömürge altın madenleri derhal kapatılsın

Erzincan’ın yüzde 52’si maden ruhsatına tabi’

Beycan, Dersim ve Erzincan bölgesini kapsayan bir alandan bahsettiğini söyleyerek şöyle devam etti:

“Çünkü maden il sınırlarını kapsayan bir şey değil. Bahsettiğimiz rezerv kaynağı Dersim’den Erzincan’a kadar uzayabiliyor. Erzincan arazilerinin tamamının yüzde 52’si maden ruhsatına tabi, yüzde 52’nin yüzde 42’si ihale ruhsatında yüzde 6’sı işletme yüzde 4’ü de arama ruhsatında olan yerler. Ovacık-Hozat arası da işletme ruhsatı aşamasında şu an. Bahsettiğimiz bölgelerde ağır metaller işlenecek. Ağırlıklı olarak altın, bakır, alüminyum, çinko. Dersim’de ağırlıklı olarak altın ve bakır üzerine maden faaliyeti yürütülüyor.”

Dersim ve Erzincan madencilik kıskacında

Erzincan ve Dersim’in maden oranlarına dair veriler sunan Beycan, “Erzincan’ın Refahiye ilçesinin yüzde 75’i maden ruhsatında, Üzümlü ilçesinin yüzde 72’si yine maden ruhsatlı, Kemah ilçesinin yüzde 62’si, Otlukbeli ilçesinin yüzde 59’u, İliç’in yüzde 52’si madene ruhsatlı. Dersim Merkez ilçenin yüzde 62’si, Ovacık ilçesinin yüzde 57’si maden ruhsatlı. Çok ciddi bir maden faaliyetinden bahsediyoruz. Madencilik Kanunu’nda 2004-2005 yılında yapılan değişiklikle birlikte özel koruma alanları üzerinde madencilik faaliyetinin yapılamayacağına dair yönetmelik değişti” dedi.

Erzincan halkı siyanür soluyor: Altın madenindeki en ufak dalgınlık felaketlere yol açabilir

Madencilik faaliyetlerinin yürütülme şeklini sömürge madenciliği olarak tanımladıklarını aktaran Beycan, Toplumun ortak çıkarlarını esas alarak ve madencilik faaliyetlerinin bütün teknik detaylarına uyarak, oradaki canlı yaşamına zarar vermeden kamusal bir planlama ve denetleme esaslı yürütülebilir. Bütün bu sömürgeci madencilik faaliyetlerine karşı hukuki süreçler devam ediyor. Ovacık’taki Otlubahçe bölgesinin faaliyetini durdurduk şimdilik” diye konuştu.

TTB İliç’teki siyanür sızıntısıyla ilgili suç duyurusunda bulundu

‘İliç’te ölü ve sakat doğumlar yaşanıyor’

Erzincan’ın İliç ilçesindeki maden faaliyeti yürütülen alanda siyanür sızıntısı yaşandığı bölgede TMMOB olarak yaptıkları incelemeyi de hatırlatan Beycan, şunları aktardı:

“İliç’teki madene dair başlattığımız hukuki süreç devam ediyor. 2021 yılında ÇED olumlu raporuna karşı açtığımız ve bizim vurguladığımız, itiraz ettiğimiz durumu acı bir deneyimle yaşamış olduk. İliç’te yaptığımız görüşmede siyanürün topraktan nötralize edildiğini söylediler. Hatta oraya birkaç gün önce dikildiği belli olan laleler dikkat çekiyordu. ‘Bakın toprağa bir zararı yok’ demek için yapılmıştı.

Bakanlık ceza kesti, faaliyetini durdurdu güya ama hâlâ çalışmaya devam ediyor. Çevrede yaşayanlarla görüştüğümüzde ölümlü ve sakat doğumların başladığını, besi hayvanlarının öldüğünü aktardılar bizlere. Bu sızıntı Fırat Havzası dediğimiz bölgedeki su havzalarına geçtiyse çok ciddi felaketlere yol açacaktır.”

İliç’teki keşifte bilirkişiler hakkında suç duyurusu: Rapor gerçeğe aykırı

Çin kuruyor: Ülkenin en büyük gölü için ‘kırmızı alarm’ ilan edildi

Çin‘in merkezindeki Jiangxi eyaletinde bulunan ülkenin en büyük tatlı su gölü Poyang‘da suyun rekor düşük seviyeye düşmesinden sonra ilk kez bir su kaynağı için “kırmızı alarm” ilan edildi.

Çin’in en uzun nehri olan Yangtze için hayati bir kaynak çıkışı olan Poyang Gölü, Haziran ayından bu yana kuraklıktan muzdarip. Gölde su seviyesi son üç ayda 19,43 metreden 7,1 metreye düştü.

Jiangxi Su İzleme Merkezi, Poyang’ın su seviyelerinin önümüzdeki günlerde daha da düşeceğini ve yağışların hala minimum düzeyde olacağını söyledi. Temmuz ayından bu yana yağışın bir önceki yıla göre yüzde 60 daha düşük olduğu belirtildi.

Çin genelindeki 267 hava istasyonu, Ağustos ayında rekor sıcaklıklar kaydetti ve Yangtze Nehri havzasında uzun süren kuraklık, hidroelektrik üretimini ciddi şekilde kısıtlayarak sonbahar hasadı öncesinde mahsullerin büyümesini engelledi.

Şiddetli yağmur, Çin’in güneybatısında kuraklığı hafifletmiş olsa da Jiangxi’de 70 günden fazla süren aşırı kurak koşullar nedeniyle merkezi bölgeler zarar görmeye devam ediyor.

‣ Ağustos, Çin’in tarihindeki en sıcak ay oldu: Kuraklık yağışa rağmen sürüyor
‣ Çin ‘fırına’ döndü: Rekor sıcak dalgasının ortasında önlemler sıkılaştırılıyor

Yerel su bürosu bu hafta başlarında yaptığı açıklamada, komşu Anhui eyaletindeki toplam 10 rezervuarın “ölü” seviyesine gerilediğini, yani artık bu kaynakların akıntı yönünde su boşaltamadıklarını söyledi.

Eyaletteki hava durumu tahmincileri bu hafta Yangtze’nin orta ve alt kesimlerinde kuraklık koşullarının hala hüküm süreceğini ve bulut  tohumlama veya suyu başka yerlerden sağlama gibi uygulamalar için çaba gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin ‘sivil sesleri’ 30 Eylül’de Ankara’da buluşuyor

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonunun desteğiyle Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği (STGM) tarafından düzenlenecek olan Sivil Sesler Festivali, Türkiye’nin her yerinden sivil toplum örgütlerini ağırlayacak.

“Mademki değişim istiyoruz, o zaman güçlü olmalıyız” sloganıyla iki gün sürecek festival yurt içi ve yurt dışından konuklarla sivil toplumun gündemine giren konuların konuşulacağı paneller, sivil toplum örgütlerinin düzenlediği atölyeler, etkinlikler, çeşitli sergiler ve sahne performanslarına ev
sahipliği yapacak.

Festivalde iki ana panelle sivil toplum masaya yatırılacak.

Dünyayı örgütlenerek iyileştirmek mümkün mü?

İlk gün sivil toplum hakkındaki gerçekler ve mitler, “Dünyayı Örgütlenerek İyileştirmek / Sivil Toplum: Mitler ve Gerçekler” panelinde; ikinci gün ise sivil toplumun daha iyi bir dünya inşasında güncel olarak ne yapabileceği, “Bugün Alanda / Sokakta Güçlü Olmak / Sivil Toplum: Tarihsel Olanaklar ve Güncel Fırsatlar” başlığında konuşulacak.

Kadın haklarından çocuk haklarına, kent haklarından hayvan haklarına, LGBTİ+ haklarından dijital haklara kadar pek çok farklı başlıkta çalışma yürüten sivil toplum örgütünü bir araya getirecek olan festivalde iki gün boyunca tüm etkinlikler ücretsiz ve herkese açık düzenlenecek.

250’ye yakın sivil toplum örgütünün katılacağı festivalde iki gün boyunca atölyeler, paneller, oyunlar, film gösterimleri çeşitli performanslar yer alacak.

Festival kapsamında düzenlenecek atölyelerde dijital güvenlik, yaşlılara yönelik şiddet ve ihlaller, güvenli ilişkiler, çocuk katılımı, kamusal mekanların tasarımı, hak temelli habercilik, cinsiyet eşitliği konuşulacak.

Bunların yanı sıra festivalde film gösterimleri de yapılacak. Kentlerde betonlara inat yeşeren bostanlardan Türkiye’deki öğrenci mücadelesine, Domlardan hayatlarını ellerine alan kadınlara kadar farklı hikayeler festivalde seyircileriyle buluşacak.

Kurtuluş Parkı atölyelere ev sahipliği yapacak

Ankara’nın en önemli yeşil alanlarından Kurtuluş Parkı da festivalde farklı etkinliklere ev sahipliği yapacak.

Cinsiyet Eşitliğini İzleme Derneği’nin düzenleyeceği “Sokağın Cinsiyeti” etkinliğinde katılımcılar, seçilen rotalarda yürüyerek izlenimlerini kayıt altına alacak.

Eşpedal Derneği ise tandem bisiklet sürüşü ile festivalde yer alacak. Kurtuluş Parkı’nda yapılacak sürüşte engelli bireylerle engeli bulunmayan bireyler arasındaki yol arkadaşlığı tandem bisiklet aracılığıyla anlatılacak.

Festival kapanışı ise DJ Nihal Sandıkçı performansı ve Eda Baba konseriyle olacak.

Festival kapsamında çeşitli sivil toplum örgütlerinin düzenleyeceği atölyeleri buradan inceleyebilir ve kayıt yaptırabilirsiniz.

Bu yıl beşincisi düzenlenen Sivil Sesler Festivali, toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları ve erişilebilirlik başlıklarında bu alanlarda çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin desteğiyle kurgulandı. Çocukların ihtiyaçlarının ve güvenliğinin gözetildiği; toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde kurgulanan festivaldeki etkinliklerde Türkçe işaret dili tercümanları da bulunacak. Görme engellilere ise betimleme desteği sağlanacak.

 

Minneapolis, emisyonsuz nakliye talep eden ABD şehirlerine katıldı

Joseph Winters‘ın Grist‘te yayımlanan bu haberi, Yeşil Gazete‘nin de parçası olduğu küresel gazetecilik ağı Covering Climate Now (CCNOW) işbirliğinin bir parçasıdır.

*

ABD’nin Minnesota eyaletinde bulunan Minneapolis şehri, Los Angeles ve Long Bach‘ın ardından Sıfır Emisyon Gönderim (Ship It Zero)” kararını oybirliğiyle kabul ederek nakliyede karbon-nötr nakliye hedefini onaylayan üçüncü şehir oldu. 

Minneapolis’in kararı, Walmart, Amazon ve Ikea gibi kurumların deniz yoluyla yapacağı ithalatlarda, fosil yakıtlı gemileri terk etmelerini ve rüzgar destekli enerjiyi veya daha düşük hızda seyahat gibi emisyon tasarrufu sağlayan uygulamaları benimsemelerini istiyor.

Ayrıca bu kararla, büyük markalardan 2030 yılına kadar yalnızca yüzde 100 sıfır emisyonlu gemilerle ithalat yapmayı taahhüt etmeleri ve deniz yolundan kaynaklanan tüm emisyonlarını yıllık raporlarla kamuoyuna açıklamaları talep ediliyor.

Minneapolis Kent Konseyi üyesi Aisha Chughtai yaptığı açıklamada, “En büyükdeniz kirleticilerine, özellikle Minneapolis’te geniş karbon  ayak izlerine sahip olanlara, acil ve etkili karbonsuzlaştırma çabalarını taahhüt etme çağrısına katılıyorum” dedi.

Minneapolis, 2014 yılında Mississippi Nehri üzerindeki kargo limanını kapatmış olsa da, nakliye emisyonlarına önemli bir katkıda bulunan perakende markası Target‘a ev sahipliği yapmasıyla dikkat çekiyor.

Merkezi bu şehirde bulunan Target, Walmart’tan sonra ABD’nin en büyük ikinci perakendecisi.

Uluslararası ticaretin yaklaşık yüzde 90’ı deniz yoluyla yapılıyor ve kullanılan çoğu gemi hala  karbon yoğun fosil yakıtlar kullanıyor.Her yıl atmosfere yaklaşık 1 milyar ton karbondioksit salan uluslararası denizcilik endüstrisi, bu yüzden en büyük iklim kirleticilerinden biri.

1 milyar ton CO2, küresel emisyonların yaklaşık yüzde 3’üne eşit ve ABD’deki tüm kömürlü santrallerin toplam emisyonundan daha fazla.

Nakliye aynı zamanda çevresel adalet sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Sera gazlarının yanı sıra fosil yakıtla çalışan gemiler, tehlikeli partikül madde ve kükürt oksit kirliliği de üreterek, çocukluk çağı astımı ve kanser oranlarının yükselmesine;ayrıca her yıl yaklaşık 250 bin erken ölüme neden oluyor.

Bu tehlikelere en kötü şekilde maruz kalanlar ise limanlara yakın yaşayan ve genelde düşük gelirli ve beyaz olmayan topluluklar.

Sıfır Emisyon Gönderim kampanyasını koordine eden çevre örgütü Pacific Environment‘ta kampanya yöneticisi Dawny’all Heydari, Bu kararların “insanların hayatlarını etkileyen ve kısaltan bu soruna ışık tuttuğunu” belirtiyor.

Heydari, kendi şehri Long Beach’teki liman toplulukları için yaşam süresi beklentisinin, limanlardan uzakta yaşayan topluluklara göre sekiz yıla kadar daha düşük olduğundan da bahsediyor.

Bazı uzmanlar, nakliyeyi tamamen karbonsuzlaştırmanın zor olacağını söylüyor: Günümüzün güneş panelleri, devasa kargo gemilerinde kullanılmak için çok fazla yer kaplıyor, piller çok ağır ve yeşil hidrojen ve amonyak gibi sıfır emisyonlu yakıtlar küresel bir nakliye filosuna güç sağlamak için hala çok pahalı.

Hidrojen ve amonyak, fosil yakıtlardan daha az enerji yoğun olsa da potansiyel olarak optimum depolama için gemilerin yeniden tasarlanmasını gerektiriyor. Amonyak ayrıca yandığında tehlikeli nitrojen oksit veya kullanılmamış yakıt saldığı ve ek güvenlik sorunları oluşturduğu için de sornlu görülüyor.

Şu anda Target gibi büyük bir şirketin ihtiyaçlarını karşılayabilecek sıfır emisyonlu bir nakliye şirketi yok.

Ancak uzmanlar ve çevre savunucuları, Minneapolis’teki gibi kararların dekarbonizasyon için gerekli koşulların yaratılmasına yardımcı olabileceğini söylüyor.

Politika yapıcılar, hızlı bir şekilde fosil yakıtsız nakliye talep ederek AR-GE çalışmalarını teşvik edebilir, talep oluşturabilir ve büyük şirketler üzerindeki baskıyı artırabilir – bunların tümü de sıfır emisyonlu nakliye hedeflerinin ulaşılabilir olmasına yardımcı olabilir.

Heydari, “Tüketiciler talep ettikçe şirketler harekete geçmeye daha fazla mecbur kalıyor” diyor: “Karbondan arınmanın giderek ekonomik bir iş zorunluluğu haline geleceği ve bu konuda zirveye doğru bir yarış göreceğimizi düşünüyorum.”

Üsküdar’da ormana millet bahçesi: TOKİ ihalesi yine hastanelerin, havalimanlarının şirketine

ÜSKÜDAR Türkiye’de birbiri ardına inşa edilen ve bazılarının yapımları süren millet bahçelerine bir yenisi daha ekleniyor. Millet bahçeleri genellikle hali hazırda ormanlık arazilerin içerisine inşa edilmeleri, ağaç kesimleri ve yapılaşmaya neden olmaları gibi nedenlerle  kamuoyundan tepki topluyor. Bu kez millet bahçesinin yapıldığı ormanlık arazi ise Üsküdar, Küçüksu Mahallesi’nde.

Ormanlık ve 81 dönümlük bir arazi üzerine inşa edilen ‘Çocuk Köyü ve Millet Bahçesi’ projesinin yapımını üstlenen Kayaş Madencilik A.Ş. bir aydır bölgede çalışmalara devam ediyor.

Proje kapsamında 900/1,  917 /6,  969/4,  970/3  ada/parsellerde bulunan arazideki bitki örtüsü kaldırılmaya başlandı, ağaçlar numaralandırıldı. Arazi resmi kayıtlarda da orman olarak geçiyor. İhale bilgilerinde alana konak, çarşı, restoran, mescit, atölye, kahvehane, idare binası, şadırvan, tuvalet, at çiftliği, ahır, ağıl ve kümes, değirmen gibi yapılar inşa edileceği belirtiliyor. Bölge sakinleri arazide ağaç kesimleri olduğu gerekçesiyle şirketi birçok kez şikayet etti.

Kaynak: Google Maps

Yeşil Gazete olarak aldığımız ağaç kesim ihbarları sonucunda proje inşaat alanına gittik.

Gözümüze ilk çarpan,  şantiye alanında herhangi bir bilgilendirici tabelanın olmaması. Bölgedeki yurttaşlara projeye ilişkin herhangi bilgileri olup olmadığını sorduğumuzda yalnızca projenin adını bildiklerini görüyoruz. Öyle ki bazı çalışanların dahi hangi şirkete çalıştığından haberi yok. Üsküdar’daki projede tam bir bilinmezlik söz konusu.

Proje yöneticisi Sedat Kaya’ya ağaç kesim iddialarını soruyoruz. Nüfuzu olan tanıdıklarıyla övünen Kaya, bölgede kesinlikle ağaç kesimi olmadığını ve olmayacağını ancak numaralandırılmış bazı ağaçların planla çakışması durumunda sökülerek başka bir bölgeye taşınacağını öne sürüyor.

Ağaç kesim ihbarlarını sorduğumuz proje yöneticisi, önceki günlerde ağaç kesimi iddialarıyla Zabıta’nın geldiğini fakat herhangi bir sorun yaşanmadığını, ağaç kesilmediğini söylüyor. Ancak sorular yöneltmeyi sürdürdüğümüz proje yöneticisi tarafından aniden proje alanından dışarı çıkartılmadan önce şantiye girişine konmayan inşaat tabelasının daha ambalajından çıkartılmadığını görüyoruz.

Bölgede yaptığımız gözlemler neticesinde ormanlık alanlarda kesilmiş uzun ağaç gövdeleri görüyoruz. Proje kapsamında arazideki bitki örtüsünü kaldırmak üzere günlüğü 300 liraya yevmiyeli çalışan işçiler, numaralı ağaçlara dokunmadıklarını, alanda bulunan kesilmiş ağaçların da daha eskiden kesildiğini öne sürüyor, ancak hemen konutlara bitişik olan alanda kesim yapıldığını ne duyan ne de bilen var. Mahalleli böyle bir faaliyetin hiç bir zaman olmadığını, olsa hemen diplerindeki ormanlık alanda bunun farkına varacaklarını anlatıyor.

Yapımına bir ay önce başlanan Çocuk Köy ve Millet Bahçesi projesinin geçmişi, aslında dört yıl öncesine dayanıyor.

41 kere maşallah

Proje ilk kez Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen tarafından “Üsküdar’a 41 kere maşallah” ifadeleriyle seçim öncesi 41 projesinden biri olarak Şubat 2019’da duyuruluyor.

Üsküdar Belediyesi’ninin iki dönemdir Başkanlığını sürdüren AKP’li Hilmi Türkmen, millet bahçesi projelerine öncelik veren bir isim. Ancak Çocuk Köyü ve Millet Bahçesi projesinin yapımını daha sonrasında Kayaş Madencilik A.Ş. üstleniyor. Peki bu el değişimi nasıl oldu diye sorduğumuzda karşımıza devreye giren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) çıkıyor.

TOKİ’nin devreye girmesi sonrası 81 dönümlük arazi için açık ihale usulüyle bir ihale gerçekleştiriliyor. 13 Haziran’da yapılan ve beş geçerli teklifin verildiği ihalenin kazananı 100 milyon 158 bin 561 Türk lirasıyla Kayaş Madencilik İnşaat A. Ş. oluyor.

300 gün sürmesi planlanan projenin 31 Mayıs 2023’te teslim edilmesi bekleniyor. Ancak Sedat Kaya iddialı, projeyi 300 günden daha kısa sürede teslim etmeyi planlıyor.

Kaya’larla dolu şirketler

Kayaş Madencilik A.Ş.’yi daha yakından tanımamız gerekirse; kelimenin tam anlamıyla bir “aile şirketi.” Sahada tanıştığımız isimlerin tamamı birbirlerinin ya kuzeni ya kardeşi ya da akrabası. Kayaş Madencilik A.Ş.’nin proje alanında çalışanlar gibi şirketler grubu da çok yabancı değil; aileden:

1) Şehmus Kaya Müteahitliği
2) Sertka İnşaat A.Ş.
3) Kayaş Madencilik A.Ş.
4) Çınar Kaya Müt. A.Ş.
5) Kayatek Bilişim Ltd.Şti.
6) Serhat Mimarlik
7) Sedat Mühendislik

Bu şirketlere biraz daha yakından baktığımızda milyarlarca liralara ihale edilen havalimanları, şehir hastaneleri, millet bahçeleri, köprüler ve nicelerini görüyoruz.

Projenin yanı başında özel bir şirketin konut projesi yapılıyor.

Havalimanları, hastaneler, köprüler…

Batman merkezli şirketler grubunda en öne çıkanı Şehmus Kaya Müteahitliği.  Geçmiş haberleri taradığımızda Şehmus Kaya isminin Batman’da belli bir nüfuza sahip olduğunu görüyoruz. Yerel yönetimlerden birçok isimle ilişkiler ayrıca göze çarpıyor. 1974’te Şehmus Kaya Müteahitlik olarak kurulan SERTKA, 1983’te şirketleşerek inşaat sektöründe faaliyet gösteriyor. 10 şirketli yapısı ile SERTKA’nın öne çıkan milyarlarca liralık projelerine manşetlerden aşinayız:

  • Batman Hasankeyf İlçesi 390 Konut
  • Hasankeyf 25 Yataklı Entegre Hastanesi
  • Malatya Havalimanı
  • Hatay Stadyumu
  • Gaziantep Havalimanı Lojman Binaları
  • Batman 300 Yataklı Kadın Doğum Hastanesi
  • Malatya Emniyet Hizmet Binası
  • Batman Ptt Hizmet Binası
  • Van Ferit Melen Havalimanı
  • Siirt Hükümet Konağı
  • Çayıralan Adliye Sarayı
  • Yozgat Seffatli Adliye Sarayı
  • Mamak Göleti
  • Kaşyolu Köyü 28 Konut

Üsküdar Belediyesi’nin projesinin ihalesinden belediyenin haberi yok

Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen‘in belediyenin resmi sayfasında yıllar önce duyurduğu proje artık TOKİ’de. Projenin nasıl el değiştirdiğini  ve ihale detaylarını sorduğumuz Üsküdar Belediyesi’nden konuyla ilgili henüz bir yanıt gelmiş değil.

Öte yandan şirket yetkililerinin projeye ilişkin bilgi sahibi olduğunu belirttiği  İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin (İBB) haberi olup olmadığı da net değil. Konuyla ilgili ulaştığımız İBB yetkililerinden de aynı şekilde henüz bir yanıt alamadık.

İlkay Akkaya’nın bir konseri daha iptal edildi

Sanatçı İlkay Akkaya’nın bir alışveriş merkezinde vereceği konseri, Şanlıurfa Valiliğigenel güvenlik, kamu düzeni, emniyet ve asayiş yönünden uygun görülmediği” gerekçesiyle Şanlıurfa Valiliği tarafından iptal edildi.

Konseri iptal edilen Akkaya şunları söyledi:

“Yasaklarla hiçbir yere varamayacaksınız. Ben, devam edeceğim şarkılarımı söylemeye.”

İlkay Akkaya’nın 25 Eylül Pazar günü vereceği konser, Valilik tarafından üç gün kala iptal edildi.

Daha önce de Adana Ceyhan Belediyesi tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı kapsamında düzenlenmesi planlanan İlkay Akkaya konseri, Ceyhan Kaymakamlığınca aynı gerekçeyle iptal edilmişti.

Ek olarak Mardin Valiliği Akkaya’nın yarın Mardin Kamor Millet Bahçesi Amfi Tiyatro’da vereceği konseri, “sanatçı ekibinde yer alan bazı şahısların PKK/KCK terör örgütü elebaşını övücü mahiyette faaliyetler gösterdiği” gerekçesiyle iptal etmişti.

Akkaya, iptal kararına sosyal medya hesabında bugün yaptığı paylaşımla tepki gösterdi:

 

 

İliç’te siyanür sızıntısına neden olan Anagold Madencilik yeniden faaliyette

ERZİNCANİliç ilçesinde çevre kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından para cezası uygulanıp, faaliyeti durdurulan 12 yıldır faaliyet gösteren Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni şirketinin Çöpler Altın Madeni yeniden faaliyete geçti.

DHA’nın aktardığına göre; firma tarafından yapılan açıklamada Bakanlık temsilcilerinin gözetimin gerçekleştirilen iyileştirme ile tüm kontrol sisteminin, olaydan önceki sisteme kıyasla daha da hassas hale getirildiği iddia edildi.

Erzincan halkı siyanür soluyor
Erzincan halkının siyanür soluduğu İliç’te bilirkişi keşfi
TMMOB: İliç’te sağlığı yok sayan sömürge altın madenleri derhal kapatılsın
Bakanlık İliç’te Mart’ta yaptığı denetime işaret edip ‘siyanür yok’ dedi

Şirket koşulları ele aldı, Bakanlık çalışmasına onay verdi

Anagold Madencilik‘ten yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Çöpler Madeni, ilgili Bakanlıklar ve Kamu Kurumları tarafından belirlenen gerekli iyileştirme girişimlerini tamamladığına dair resmi onayları aldı. Bu iyileştirmeler, 21 Haziran’da meydana gelen olayın olası tekrarlamasını önlemek için ek koruma sağlamak üzere tasarlandı. İstenilen iyileştirilmelerin tamamlanmasıyla Anagold Madencilik, 21 Haziran’daki döküntüye yol açan koşulları ele aldı. Çöpler Madeni’ne 23 Eylül 2022 itibariyle yeniden faaliyete başlaması için onay verildi. Çöpler maden ekibi, yeniden faaliyete başlama döneminde ilgili Bakanlıklar ve Kamu Kurumları ile yakın temasta bulunmaya devam edecek.

Çöpler Madeni, madenciliğin zirve noktası olarak kabul edilen ulusal ve uluslararası standartlara sahip üretim teknikleriyle 12 yıldır faaliyet gösteriyor. Madenimiz, açıldığı günden bu yana dünya standartlarındaki en üst seviye yönetmelikler ve yönergelere uyumlu bir şekilde çalışıyor. Aynı zamanda halihazırda üst seviyede olan çalışma sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerimiz; yaşanan olay sonucunda insan ve çevre sağlığı açısından daha da iyileştirildi. Bu kapsamda tüm kontrol sistemimiz, olaydan önceki sisteme kıyasla daha da hassas hale getirildi. Ayrıca şiddetli yağış gibi olağandışı durumlarda yüzeydeki suyu toplamak için 2.100 m3’lük yağmur suyu (yüzey suyu) toplama havuzu inşa edildi.

Tüm girişimler, Bakanlık temsilcilerinin gözetimiyle ve görüşleriyle tamamlandı.
Anagold Madencilik, diğer ülkelerdeki maden sahalarında olduğu gibi Çöpler bölgesinde de Türkiye ve uluslararası mevzuatlar ve standartlar çerçevesinde, insan sağlığına ve çevresel sürdürülebilirliğe uygun şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Anagold Madencilik, geçmişte olduğu gibi gelecek dönemde de bölge halkına ve Türkiye ekonomisine katkı sağlamaya devam edecek. Halkımıza ve ülkemize hayırlı olsun.”

Peki bugüne kadar Çöpler Altın Madeni’nde neler yapıldı?

Madene ilişkin olarak 2008’de ve 2014’te Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporları çıkarılmış, 2008’de maden için ÇED Olumlu kararı verilmişti.

Maden için 2008’de verilen ÇED Raporu kapsamında 18 yıl sürdürülmesi planlanan faaliyetlerde 100 milyon ton kaya (pasa) ve 52 milyon ton cevher çıkarılacağı belirtiliyordu. Ancak rakamlar zaman içerisinde arttı.

2014’teki ÇED raporunda pasa 173 milyon tona çıkarıldı. 2021’de ise rakamlar dört kata kadar arttı; pasa 420 milyon tona, cevher 85,3 milyon tona çıkarıldı.

Madene verilen ÇED Raporu’nda çıkarılacak kimyasallar bir bir yazılmış, tehlikeli olanlar ayrıca sıralanmıştı.

Madende kapasite artırımı yapılarak 2019’da sodyum siyanür 11 bin tona, sülfürik asit üretimi 122 bin tona çıkarıldı.

2021’de yayınlanan raporda ise 18 adet tehlikeli maddeye yer verildi. Bunlar arasında solunum yollarına, sudaki organizmalara, ciddi yanıklara, aşındırıcı etkilere, cilt ve gözde aşırı tahrişlere neden olan sodyum siyanürnitrik asitbakır sülfatsodyum hidrosülfit gibi tehlikeli maddeler de bulunuyor. Raporda belirten kimyasal maddeleri aşağıdaki tablodan inceleyebilirsiniz:

Çöpler altın madeni doğayı nasıl zehirliyor?

Konunun yıllardır takipçisi olan ve maden sahasının yakınlarındaki bölgede yaşayan Sedat Cezayirlioğlu, Yeşil Gazete’ye şirketin altın madeni için birden çok Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu çıkarıldığını, Erzincan Belediyesi dahil bölgede sorumlu kamu kuruluşlarının siyanür üretilen madene şirketin CEO’sundan daha özenle yaklaştığını, şirketin bölgede yaşayan vatandaşlara ‘sus payı’ olarak milyonlarca lira verdiğini, kendisine sırf mücadele ettiği için “Emekliliğini yakarız” diye tehditler yağdırıldığını anlatmıştı.

Sedat Cezayirlioğlu

Türk Toraks Derneği tarafından 24 Temmuz 2017’de madene ilişkin olarak bildirilen görüşte tesiste kullanılacak maddelerin hemen hepsinin insan sağlığı ve ekolojik yaşam açısından riskli olduğunun altı çizildi.

Türk Toraks Derneği tarafından verilen görüşte “Bazıları (örneğin kuvars içeren kum) sadece çalışan sağlığı açısından risk oluşturmakta iken (silik, silikozise yol açmaktadır, kanserojen olduğu bilinmektedir); çoğu madde başta çalışan sağlığı olmak üzere, çevredeki insanlar, ekolojik yaşam üzerinde olumsuz etki potansiyeline sahiptirler” denilmişti.

TTB’den 25 Mayıs 2021’de konuya ilişkin paylaşılan görüşte “Siyanürlü madencilik faaliyeti dört ana aşamadan oluşur: Arama, sıyırma ve patlatma, öğütme ve siyanürleme, atıkların depolanması. Madenciliğin tüm bu aşamaları doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme kesinlikle yasaklanmalıdır” ifadelerine yer verilmişti.

Şirketin bölgede yaşayan vatandaşlara verdiği milyonlarca liralık desteğe ilişkin imzalattığı belirtilen taahhüt metni.

Ancak tüm uyarılara rağmen faaliyetler devam etti. Geçen ay Çöpler Altın Madeni’nde siyanür solüsyon borusu yırtıldı. Bunun sonucunda 20 ton civarında siyanür solüsyon çevreye saçıldı. Bakanlık siyanür sızıntısının ardından şirketin bölgedeki maden faaliyetlerini durdurdu.

Erzincan Valiliği, olayın üzerinden üç geçtikten sonra açıklama yaparak sızıntıyı duyurmuştu.

Çevre, Şehircilik veİklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ise olaydan dört gün sonra açıklama yapılmış, denetim ekiplerinin bölgeye gönderildiği ve firmaya en üst sınırdan ceza kesildiğini belirtilmişti.

Anagold Madencilik’in maden tesisindeki faaliyetleri olaydan altı gün sonra ancak durdurulmuştu.

2020’de siyanürlü atık barajı çevresinde gerçekleşen toplu kuş ölümlerinden sahibi şirket sorumlu tutulmuştu. Tesiste artırımın olması halinde Fırat Nehri’ni öldüreceği söylenmiş, çevre aktivistleri tarafından tepki gösterilmişti.

Erzincan İliç’te 12 yıldır faaliyet gösteren Kanada ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold altın madeni şirketinin Çöpler Altın Madeni’nin fay hattı üzerinde olup olmadığının tespit edilmesi için sahada bilirkişi keşfi de yapılmıştı. Keşfe Erzincan’daki siyanür saçan şirketin faaliyetlerini duyuran ve yıllardır bunun için mücadele eden davacı Sedat Cezayirlioğlu ve gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal alınmamıştı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde direniş sürüyor: Kabul Etmiyoruz

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri, bugün de atanmış rektör ve üniversite yönetimine karşı 627’inci kez bir araya geldi. Direnişlerini sürdüren akademisyenler 422’inci kez rektörlük binasına sırt çevirdi.

Bugün, Naci İnci’nin Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının 392’inci, 30 Temmuz günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise 311’inci gününe gelindi.

Fotoğraf: Emre Uğur

Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan’ı ikinci kez görevden alınmasının 69’uncu, Candan’ın İnci’nin talimatıyla tekrar kampüse alınmayışının ise 38’inci günü oldu.

Fotoğraf: Emre Uğur

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 422’inci kez rektörlük binasına döndüler.

Fotoğraf: Emre Uğur

Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” ve “Vazgeçmiyoruz” yazan dövizler ve üzerlerinde #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz” yazan Can Candan ve Özcan Vardar fotoğrafları taşıdılar.