Ana Sayfa Blog Sayfa 338

2023 Nobel Ekonomi Ödülü, Harvard Üniversitesi profesörü Claudia Goldin’e verildi

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi‘nin düzenlediği 2023 Nobel Ekonomi Ödülü’ne ‘eşitsizlik ve kadınların iş gücündeki yeri’ ile ilgili çalışmalarından dolayı Harvard Üniversitesi‘nde görevli Prof. Claudia Goldin layık görüldü.

77 yaşındaki, çalışma ekonomisi alanında uzman Goldin, 1996 yılından bu yana ekonomi dalında verilen ödülü kazanan üçüncü kadın bilim insanı oldu. Daha önce 2009’da Elinor Ostrom ve 2019’da Esther Duflo bu ödülü almıştı.

Ödülü geçen yıl  “bankalar ve finansal krizler konusundaki araştırmalarından” ötürü Amerikalı ekonomistler Ben S. Bernanke, Douglas W. Diamond ve Philip H. Dybvig almıştı.

‣ 2023 Nobel Tıp Ödülü mRNA aşısının geliştirilmesi çalışmalarına
‣ 2023 Nobel Fizik Ödülü sahiplerini buldu
‣ Nobel Kimya Ödülü’nün kazananları açıklandı
‣ 2023 Nobel Edebiyat Ödülü Norveçli yazar Jon Fosse’ye verildi
Nobel Barış Ödülü, cezaevindeki İranlı hak savunucusu Nergis Muhammedi’ye

Nobel Ödülleri

İsveçli Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine ölümünden sonra 9 Haziran 1900’de kurulan Nobel Vakfı’nın insanlığa hizmette bulunanlara verdiği ödüller, dünyada en saygın ödüller olarak kabul ediliyor.

Ödüller, İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından, kişiler veya kuruluşlara fizik, kimya, edebiyat, barış ve tıp olmak üzere beş ayrı dalda en başarılı kabul edilen isimlere veriliyor.

Bunlara ek olarak, Nobel Ekonomi Ödülü, 1968’de İsveç Merkez Bankası’nın Alfred Nobel’in anısına ekonomi dalında da ödül verilmesini kararlaştırmasıyla ilk kez 1969’da verildi.

Nobel Ödülleri, her yıl, Alfred Nobel’in öldüğü 10 Aralık’ta düzenlenen törenle sahiplerine teslim ediliyor.

 

Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin fesih davası 2024’e ertelendi

On beş yıldır Tarlabaşı’nda çocukların ve kadınların bir araya gelebilecekleri güvenli alanları kurmak için çalışan Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne iki ayrı dava açıldı. Neredeyse bir yıldır medyanın hedef gösterdiği merkez, hakkında açılan fesih davasını yine medyadan öğrendi.

Dernek hakkında açılan “fesih” davasının altıncı duruşması bugün (9 Ekim) 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Hak savunucularının duruşma öncesi basın açıklaması yapması ise polis tarafından engellendi.

Kağıthane Kaymakamlığı’nın yasak kararını gerekçe gösteren polis, hak savunucularının açıklama yapmasına izin vermedi. Kaymakamlık, yasak kararında “millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını” gerekçe gösterdi.

Kaos GL’nin aktardığına göre; dava, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosu’nun raporunun beklenmesi ve eksiklerin giderilmesi için 8 Ocak 2024 saat 10.00’a ertelendi.

5 Ekim’de görülen “yokluğun tespiti” davası ise 14 Mayıs’a ertelenmişti.

99 sivil toplum örgütünden imza

Dava öncesi bir araya gelen 99 sivil toplum örgütü ortak açıklama yayınladı, “Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin yanındayız” dedi. TTM ile dayanışmak ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak için kurulan “İyi ki Varsın TTM” internet sitesinde yayınlanan açıklamaya imzalar gelmeye devam ediyor.

99 örgütün imzasıyla yayınlanan açıklamada davaların tüm sivil topluma tehdit olduğu vurgulandı:

“Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği örneğinde bugün yaşananların Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü alanında yaşanan gerilemenin doğal bir uzantısı olduğunu düşünüyoruz. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’nin hedef gösterilerek ve yürüttüğü faaliyetler çarpıtılarak kapatılmaya çalışılması, tüm sivil topluma yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor.”

Sivil toplum örgütleri, örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıların durdurulmasını, sivil topluma yönelik baskılara son verilmesini, Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne açılan davaların düşürülmesini ve güvenli bir şekilde çalışmalarına devam edebilmesini talep etti.

Ne olmuştu?

25 Haziran 2021: Milat Gazetesinde süreci başlatan karalama haberi yayınlandı ve Milat gazetesi muhabirinin sosyal medya paylaşımları başladı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Beyoğlu İlçe Müdürlüğü Sosyal Hizmetler Birimi tarafından dernek ziyaret edildi.

29 Haziran 2021İstanbul Valiliği İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen denetim iki gün sürdü.

2 Temmuz 2021: A Haber televizyon yayınında ve internet sitesinde toplum merkezi hakkında haber yaptı: “Şişli’de toplum merkezinde LGBT ve terör eğitimi.”

19 Temmuz 2021: Dernek Yönetim Kurulu başkanının İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından “müstehcenlik” iddiasıyla ifadesi alındı.

26 Temmuz-Ağustos 2021İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçileri denetimi gerçekleşti.

28 Temmuz 2021: Kolluk kuvvetlerinin mahalleyi ziyaret ettiği, dernek hakkında sorular sorduğu ve derneğin çocuklara “terör örgütü propagandası” yaptığına dair yorumlarda bulunduğu öğrenildi.

12 Ağustos 2021Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından oluşturulan bir komisyon tarafından denetim yapıldı. Dernek Başkanı denetime dayanak olan yazıyı CİMER’e başvuruda bulunarak talep etti, ancak iç belge olduğu gerekçesiyle bilgi paylaşılmadı.

1 Ekim 2021: Milat Gazetesi muhabirinin sosyal medya paylaşımı: “Çocuklara yönelik renkli eğitim ve PKK eğitimine devam ediyorlar. Yetkili makamlar suç unsuru bulamadı demek ki!!!”

26 Ekim 2021: İstanbul Valiliği İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü’nden derneğin amblem kullanımının mülki idare amirliğine bildirilmesi gerektiğine ilişkin bir uyarı yazısı alındı.

5 Kasım 2021: Dernek mali kayıtlarına ilişkin hatalardan kaynaklı olarak idari para cezasını içeren Beyoğlu Kaymakamlığı idari yaptırım kararı, İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden Yönetim Kurulu Başkanı tarafından teslim alındı.

20 Kasım 2021: Milat gazetesi muhabiri, kendisinin TTM ile ilgili bir paylaşımı hakkında Twitter’ın şikâyetini paylaşıp “İnşallah yakında tüm mecralarda bizimle karşılaşacaksınız… Aralık ayında malumlar için rüzgarlar ters esecek…” şeklinde doğrudan derneği hedef alan bir tehdit paylaşımı
yaptı, daha sonra bu paylaşımı sildi.

29 Kasım 2021: Derneğin yokluğunun tespiti davası Yönetim Kurulu başkanı ve başkan yardımcısına tebliğ edildi.

24 Aralık 2021: Savcılıktaki müstehcenlik konulu soruşturmadan takipsizlik kararı çıktığı öğrenildi.

9 Şubat 2022: Milat Gazetesi manşet haberinde yeni bir davadan söz edildi:

“…LGBT’nin odağı Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin sözde eğitim verdiği çocuklara yönelik pedofili faaliyetlerinde bulunduğu ve PKK sempatizanlığı empoze ettiği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Asliye Hukuk Mahkemesince faaliyetten alıkonulması ve derneğin feshi için önceki gün dava açılmasına rağmen CHP’li İBB’nin birkaç gün önce yayınladığı raporda sapkın merkeze övgüler yağdırıp iş birliği yaparak TTM’yi kurtarmaya çalıştığı ortaya çıktı.”

10 Şubat 2022: Avukatlar adliyeden bilgi alarak derneğin feshi davasının açılmış olduğunu doğruladı. Bu sayede Dernek hakkında açılan davadan, Milat gazetesinin daha önce haberdar olduğu anlaşıldı.

21 Şubat 2022: Derneğin feshi davasının görüldüğü İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin savcılığın tedbir talebini kabul ederek derneğin faaliyetten alıkonmasına karar verdiği öğrenildi.

6 Mart 2022: İhtiyati tedbir kararına itirazın değerlendirildiği duruşmada tedbir kararına yapılan itiraz kabul edildi ve faaliyet durdurma kararı kaldırıldı.

Sağlık çalışanlarına şiddete tepki: Aile sağlığı merkezleri beş gün çalışmayacak

Kocaeli’nde üç aile hekiminin hasta yakınları tarafından şiddete uğramasının ardından aile hekimleri, bugün itibariyle beş gün iş bırakıyor.

Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük, sağlıkta şiddetin artık sağlıkta teröre dönüştüğünü belirterek, “Sağlık Bakanlığı’nın kınama dışında daha etkin ve caydırıcı çözümler bulmasını istiyoruz” dedi.

Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası’ndan (AHASE) yapılan açıklamada ise, “9 Ekim’de (bugün) Kocaeli’nde gerçekleşecek iş bırakma eylemini Türkiye genelinde uygulama kararı aldığımızı deklare ediyoruz. Sonuç alınmazsa eylemlerimiz paydaş federasyon ve STK’lerle birlikte artarak devam edecektir” denildi.

Kocaeli’nde sağlık Sen Kocaeli Şubesi’nin söz konusu aile sağlığı merkezi önünde yaptğı basın açıklamasında “bu tür olaylara artık dur demenin zamanının geldiğine” Sağlık-sen Genel Başkan Vekili Durali Baki’nin de katılımı ile gerçekleşen basın açıklamasına Sağlık-Sen Kocaeli Şube Başkanı Erdal Yıldırım, sendika temsilcileri, üyeler ve sağlık çalışanları katıldı.

‘Cezalar harfiyen uygulanmalı’

Baki yaptığı açıklamada, “Hep birlikte sağlık çalışanlarına sahip çıkmak zorundayız. Sağlık çalışanlarının itibarlarının geri verilmesini talep ediyoruz. Bu şiddeti yapanların yanına kar kalmamasını haykırıyoruz. Artık dur demenin zamanı geçmiştir. Artık cezaların harfiyen uygulanması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarımızın yanında bu yapılan haksızlığın ve şiddetin karşısındayız ve yakınen takip edeceğiz” dedi.

Bir milyondan fazla sağlık çalışanının vatandaşlarımızın sağlığı, mutluluğu ve yaşam kalitesi için gece gündüz gayret gösterdiğini söyleyen Baki, “Sağlık hizmetleri , kamu adına sunulan bir hizmettir, sağlık çalışanları da kamu hizmeti sunmaktadır. Sağlıkta şiddet aynı zamanda kamu hizmetine karşı yapılmış bir eylemdir. Sağlık çalışanına şiddet topluma karşı yapılmış utanç verici bir durumdur” diye konuştu.

‘Şiddetin mazereti olmaz’

Şiddet olaylarının faillerinin genelde hasta ya da hasta yakınları olmasının kendilerini derinden üzdüğünü belirten genel başkan vekili şunları söyledi:

“Şiddetin mazereti olmadığı gibi küçüğü büyüğü, hafifi ağırı da olamaz; şiddet şiddettir kınanmayı, üzerine gitmeyi ve yapanın yanına kar bırakmamayı gerektirir.

Sağlıkta memnuniyetin %80’lere ulaştığı bir noktada, her zorluğa rağmen görevini en iyi şekilde ifa eden sağlık çalışanına şiddet kesinlikle kabul edilemez. Sağlıkta yaşanan şiddete yol açan temel nedenler ortadan kaldırılmadan, koruyucu, önleyici çözümler bulunmadan kınamacı yaklaşımlarla yetinerek bu sorun çözülemez. Çözüm için kamuoyu ve kamu otoritesi bir araya gelmelidir”

Ne olmuştu?

Kocaeli’nin Körfez ilçesinde Fatih Aile Sağlığı Merkezi‘nde görev yapan üç doktor hasta ve yakınları tarafından darbedilmişti. Boğazı sıkılan bir doktor bayılırken diğer iki doktorun vücutlarının çeşitli bölgelerinde darp izleri, yara, diş ısırıkları ve morluklar tespit edilmişti.

Doktorlar, olayın ardından darp raporu alırken, iki kişi de gözaltına alınmıştı.

İsrail toplumundan barış çağrıları yükseliyor: Filistin’deki işgale son verin!

Filistinli militan grup Hamas‘ın 7 Ekim sabahı İsrail işgaline karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonu 48 saat içinde her iki taraftan en az 1000 kişinin ölümüyle sonuçlandı. İsrail ordusu Hamas’a karşı “savaş durumu” ilan ederken, uluslararası toplumun yanı sıra İsrailli taraflardan sivil ölümlerin önüne geçilebilmesi ve insanlık trajedisine bir son verilmesi için barış çağrıları yükselmeye başladı.

Filistinlilerin Eylül 2000-2005 yılları arasındaki İkinci İntifada’sından (Ayaklanma) bu yana İsrail ordusunda görev yapan ve işgal altındaki topraklardaki günlük yaşamın gerçekliğini kamuoyuna yansıtmayı görev edinmiş eski askerlerden oluşan Breaking the Silence [Sessizliği Bozuyoruz] örgütü, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgaline son vermesi için çağrıda bulundu.

Ürdün Nehri ile Akdeniz arasındaki bölgede barışın temin edilmesi çağrısı yapan grup, “genç askerlerin her gün sivil halkla karşı karşıya geldiği ve halkın günlük yaşamının kontrolüne dahil olduğu bir gerçeklik için ödenen bedel hakkında kamusal tartışmayı teşvik etmeyi” hedefliyor ve yaptığı çalışmalarla İsrail’in işgaline bir son vermeyi amaçlıyor.

Örgüt, sosyal medya platformu X üzerinde yaptığı paylaşımda “Hamas’ın saldırısı ve dünden bu yana yaşananları tarif etmek imkansız. Gerçekleştirdikleri zalim ve canice eylemleri hakkında konuşabilirdik ya da Yahudi üstünlükçü hükümetimizin bizi nasıl bu noktaya nasıl getirdiğine odaklanabilirdik. Ancak eski İsrail askerleri olarak bizim işimiz, yapmak üzere gönderildiğimiz şey hakkında konuşmaktır” diyerek İsrail’in yıllardır izlediği işgalci politikayı eleştirdi.

‣ İsrail, 50 yılın en ağır saldırısıyla karşı karşıya: Hamas’ın saldırılarında 700 kişi öldü

‘Terörü hedef alan saldırılar ağır sivil kayıplara yol açıyor’

“İsrail’in güvenlik politikası on yıllardır “çatışmayı yönetmek” olmuştur. Birbiri ardına gelen İsrail hükümetleri, sanki bir fark yaratacakmış gibi, tekrar tekrar şiddette ısrarcı oluyor. “Güvenlikten”, “caydırıcılıktan”, “denklemi bozmaktan” bahsediyorlar.

Tüm bunlar Gazze Şeridi’ni bombalamak için kullanılan şifreli sözcüklerdir; her zaman teröristleri hedef almakla gerekçelendirilir ama her zaman ağır sivil kayıplara yol açar. Bu şiddet eylemleriyle Gazzeliler için hayatı imkansız hale getiriyoruz ve sonra işler çığırından çıktığında şaşırmış gibi davranıyoruz.”

Fotoğraf: AFP

‘Kendi vatandaşımız için güvenlik zafiyeti yarattık’

Birleşik Arap Emirlikleri ve şimdi de Suudi Arabistan ile ‘normalleşmeden’ bahsederken, dünyanın arka bahçemizde inşa ettiğimiz açık hava hapishanesini görmezden geleceğini umuyoruz. Akıl almaz insan hakları ihlallerinin yanı sıra, kendi vatandaşlarımız için de büyük bir güvenlik zafiyeti yarattık.

Tüm İsraillilerin sorduğu soru şu: Dün askerler neredeydi? Yüzlerce İsrailli evlerinde ve sokaklarda katledilirken IDF [İsrail Savunma Kuvvetleri] neden ortalarda yoktu? Ne yazık ki gerçek şu ki “meşguldüler”. Batı Şeria’da.

Filistin şehri Nablus‘a yerleşimci akınlarını güvence altına almak, El Halil‘den Filistinli çocukları kovmak, pogromlar gerçekleştiren yerleşimcileri korumak için askerler gönderiyoruz. Yerleşimciler Huvara sokaklarından Filistin bayraklarının kaldırılmasını talep ediyor; bunu yapmaları için ise askerler gönderiliyor.”

Fotoğraf: Al Jazeera

‘Yerleşimcilik ve saldırganlık uğruna güvenlikten feragat edildi’

“Ülkemiz -on yıllar önce- yerleşimci ve saldırgan bir gündem uğruna, işgal altındaki milyonlarca sivil nüfus üzerinde kontrol sağlamak adına kasaba ve şehirlerimizdeki vatandaşlarının güvenliğinden feragat etmeye karar verdi.

Çatışmayı çözmek zorunda kalmadan ‘idare edebileceğimiz’ fikri bir kez daha gözlerimizin önünde çöküyor. Şimdiye kadar çökmemişti çünkü karşı çıkmaya cüret gösteren çok az kişi olmuştu. Bu yürek parçalayıcı olaylar bunu değiştirebilir. Değiştirmeli de. Nehir ve deniz arasında kalan her birimiz için.”

‣ İsrail Filistin’in Hamas güçlerine karşı ‘savaş’ ilan etti: Ölü sayısı 256’ya yükseldi

‘Durdurulması gereken bölgesel bir savaş’

İsrail Komünist Partisi (MAKİ) ve sol partilerin oluşturduğu Barış ve Eşitlik için Demokratik Cephe (Hadash), Hamas’ın silahlı kanadının İsrail’e başlattığı operasyonla birlikte bölgede yaşananlara dair yayımladığı ortak açıklamada “aşırı sağcı [Binyamin] Netanyahu hükümetinin canice işgal politikasının” bölgede yaşananlardan sorumlu olduğunu ifade etti ve bu politikanın bölge barışı açısından büyük tehlikeler yarattığının altını çizdi.

Independent Türkçe‘nin aktardığına göre, MAKİ ve Hadash “masum sivillere verilen her türlü zararı açıkça kınadıklarını” vurguladı.

Hem Arap hem de Yahudi işgal mağdurlarının ailelerine başsağlığı dileklerinin iletildiği açıklamada, “İsrail’deki faşist sağ hükümetin işgali sürdürme amacıyla işlediği suçlar, durdurulması gereken bölgesel bir savaşa yol açıyor” ifadelerine de yer verildi.

Fotoğraf: Al Jazeera

‘Tek çözüm var: İşgali sona erdirmek’

“Yerleşimcilerin hükümetin himayesinde işgal altındaki topraklarda çılgına döndüğü, Mescid-i Aksa‘ya saygısızlık ettiği ve Huwara’da yeni bir pogrom gerçekleştirdiği şoke edici bir hafta geçirdik. Sonunda çok ciddi bir gerilimle uyandık. Bu, sağcı hükümetin ilk günden bu yana körüklediği savaşta tüm bölgeyi tehlikeye atıyor.”

İsrail işgali altındaki Batı Şeria’nın kuzeyinde yer alan Huwara kasabası, Aksa Tufanı operasyonundan önceki gün ciddi şiddet olaylarına sahne olmuştu. Kasabada trafiğe takılan bir araçta Filistinli silahlı bir kişinin İsrailli bir aileye ateş açtığı ve kimsenin yara almadan atlattığı olayın ardından İsrailli yerleşimciler bölgede isyan çıkarmıştı. Aralarında radikal sağcı bir milletvekilinin de bulunduğu onlarca yerleşimci Huwara’ya girmiş ve yaşanan olaylarda 19 yaşındaki Filistinli bir genç öldürülmüştü.

Yerleşimcilerin Huwara baskınını “pogrom” diye niteleyen MAKİ ve Hadash, “Yaşananlar, Netanyahu hükümeti ve yerleşimcilerin tüm bölgeyi ne kadar tehlikeli bir yöne sürüklediğini gösteriyor” açıklamasında bulundu:

Çatışmayı yönetmenin ya da askeri yöntemlerle çözmenin mümkün olmadığı görülüyor. Tek çözüm var: İşgali sona erdirmek için çabalamak ve Filistin halkının meşru taleplerini ve haklarını tanımak.

Açıklamada ayrıca, “İşgalin sona ermesi ve adil bir barışın tesisi, bu ülkedeki iki halkın ortak çıkarıdır” ifadeleri yer aldı:

Netanyahu hükümetinin son gelişmeleri Gazze Şeridi’ne intikam amaçlı bir saldırı gerçekleştirmek için kullanmasından derin endişe duyuyor, uluslararası toplumu ve bölge ülkelerini savaş davullarını susturmaları için derhal müdahale etmeye çağırıyoruz. Siyasi çözümün desteklenmesini sağlayacak hamleleri başlatın.

Fotoğraf: Al Jazeera

İsrail, 50 yılın en ağır saldırısıyla karşı karşıya: Hamas’ın saldırılarında 700 kişi öldü

İsrail ordusu Filistinli militan grup Hamas‘ın roketli saldırısına karşılık “savaş durumu” ilan ederken, Hamas’ın sürpriz ve koordineli saldırılarında en az 700 İsrailli hayatını kaybetti. Filistinli yetkililere göre İsrail’in karşı saldırılarında ise en az 400 Gazzeli yaşamını yitirdi.

Hamas’ın silahlı kanadı 7 Ekim sabahı İsrail’e karşı yüzlerce roket fırlatarak mayıs ayındaki çatışmaların ardından varılan ateşkesi sona erdirdi. Saldırıyla birlikte çok sayıda silahlı Hamas militanı da İsrail’e girdi.

Hamas’ın Gazze sınırlarını geçerek birçok İsrailli asker ve sivili kaçırdığı açıklanan savaşta, İsrail’in hava saldırılarında çok sayıda sivil yaşamını yitirdi.

Uluslararası alanda da geniş yankı bulan savaşa Hizbullah‘ın da dahil olarak çatışmanın bölgeye yayılmasından endişe ediliyor. Lübnan‘daki Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin, Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarında Filistin’e taraf olduklarını açıklamıştı. Hizbullah ayrıca İsrail sınırında bir saldırı düzenleyerek Hamas’a destek vermişti.

Şu ana kadar İsrail’den 700, Gazze’den ise 400 kişinin yaşamını yitirdiği ve Hamas’ın ayrıca 130 kişiyi kaçırdığı belirtiliyor.

Çatışmalar yedi veya sekiz noktada devam ediyor

euronews‘ün aktardığına göre, Hamas’ın İsrail içlerine doğru başlattığı saldırının üzerinden 48 saat geçmesine karşın Tel Aviv yönetimi halen kontrolü sağlayamadı.

Çatışmalara ilişkin gazetecilere bilgi veren Yarbay Richard Hecht, İsrail topraklarına sızan Filistinli savaşçılarla çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Askeri sözcü, pazartesi sabahı itibarıyla Gazze Şeridi çevresinde “yedi veya sekiz” noktada Hamas militanlarıyla mücadelenin sürdüğünü aktardı.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog: Önümüzde zor günler var

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog halka hitaben yaptığı konuşmada “Bugünlerde yaşananlar geniş çaplı ve kapsamlı bir savaşın parçasıdır. Böyle bir savaş göz açıp kapayıncaya kadar bitmez. Tartışılmaz bir gerçek var ki, İsrail devleti bir kez daha galip gelecektir. Başka bir seçeneğimiz yok” dedi.

Herzog “halk arasında cesaret ve birlik ruhunun korunması ve düşmanın psikolojik savaşına hizmet eden asılsız video ve söylentilerin yayılmasından kaçınılması” çağrısında bulundu.

Fotoğraf: Mahmud Hams / AFP

‘ABD, donanma gemilerini ve askeri uçaklarını İsrail’e gönderiyor’

ABD‘deki Beyaz Saray basın ofisinden yapılan açıklamada, Başkan Joe Biden‘ın Hamas saldırılarının ardından İsrail’e ek destek verilmesi talimatını verdiği belirtildi.

NBC News‘in aktardığına göre, ABD Donanmasına ait gemilerin ve askeri uçakların İsrail’e yakın yerlerde konuşlandırılması ve ABD vatandaşlarının tahliye edilmesine yönelik planlar üzerinde duruluyor.

Fotoğraf: ABD Donanması

Kaynaklar, düşünülen diğer tedbirler arasında İsrail’de depolanan ve acil durumlarda İsrail’in erişimine izin verilen Amerikan mühimmat stokunun serbest bırakılmasının da yer aldığını belirtiyor.

İsrail medyası, bu mühimmatın büyük bir kısmının Ukrayna‘ya gönderildiğini, ancak stokta İsrail’in kullanımı için yeterli miktarda mühimmat olduğunu belirtiyor.

İsrailli gençlerin çöldeki festivali kabusa dönüştü

İsrail’de Gazze Şeridi yakınlarında hafta sonu çölde düzenlenen bir elektronik müzik festivali, Hamas militanlarının motorlu paraşütlerle baskın düzenlemesiyle kabusa dönüştü. Festival alanında 260 kişinin cansız bedenine ulaşıldığı açıklandı.

Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde festivale katılan İsrailli gençlerin cumartesi günü erken saatlerde çölde dans ettiği sırada gökyüzünde motorlu paraşütlerin belirdiği görülebiliyor.

Olayı yaşayan ve İsrail medyasına konuşan görgü şahitleri yaşananların dört-beş saat süren bir korku filmi gibi olduğunu belirtti.

Festivale katılan gençlerden Gili Yoskovich, bir ağacın altına saklandığını Hamas militanlarının yanlarından geçerken rastgele ateş açtıklarını anlattı.

Hamas savaşçıları normalde sıkı bir şekilde korunan sınır çitini paraşütler kullanarak fark edilmeden aşmayı başardı.

Erdoğan’dan Hamas ve İsrail’e barış çağrısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün (8 Ekim) yaptığı açıklamada İsrail ve Hamas’ı “barışı desteklemeye” ve sivilleri korumaya çağırdı.

“Gerilimi azaltmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız” diyen Erdoğan, tüm uluslararası aktörleri barışı desteklemeye davet etti.

İsrail ile son dönemde ilişkileri normalleştirmeye başlayan Türkiye‘nin önümüzdeki günlerde Başbakan Netanyahu’yu ağırlaması bekleniyordu.

Fotoğraf: Ibraheem Abu Mustafa / Reuters

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Filistin ulusunun meşru savunmasını destekliyoruz

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün (8 Ekim) yaptığı açıklamada “İran, Filistin ulusunun meşru savunmasını desteklemektedir” dedi ve Hamas tarafından başlatılan saldırının ardından Müslüman ülkeleri de destek vermeye çağırdı.

İran her iki Filistinli hareketle de yakın ilişkilerini sürdürüyor ve Hamas’ın Cumartesi günü başlattığı saldırıyı memnuniyetle karşılayan ilk ülkelerden biri oldu.

Cumhurbaşkanı Reisi, “İran, Filistin ulusunun meşru savunmasını desteklemektedir. Siyonist rejim ve destekçileri bu konuda sorumlu tutulmalıdır” dedi.

Hamas’ın İsrail’i havadan ve karadan vurmasında İran’dan aldığı askeri desteğin önemli bir katkısı olduğu belirtiliyor.

Türkiye, İsrail-Filistin sorununu diğer ülkelerle görüştü

Reuters‘un aktardığına göre, bir Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı kaynağı, Bakan Hakan Fidan‘ın İsrail ve Hamas arasındaki çatışmayı Suudi Arabistan, Mısır, İran, Katar ve Filistinli mevkidaşlarıyla telefonda görüştüğünü söyledi.

BM: Gazze’de 123 bin kişi yerinden edildi

Birleşmiş Milletler, İsrail ile Hamas arasında şiddetlenerek devam eden savaşta 123 binden fazla kişinin yerlerinden edildiğini açıkladı.

İsrail, gazze’den giren Hamas militanları ile 6-7 noktada çatışmaların sürdüğünü açıklarken Gazze’yi havadan vurmaya devam ediyor.

BM’nin insani yardım kuruluşu OCHA‘nın aktardığına göre, çatışmanın başlamasından 8 Eylül akşamına dek Gazze Şeridi’nde 123 binden fazla insanın yerinden edildiğini duyurdu.

Yaklaşık 74 bin kişinin okullarda barındığını belirten OCHA, “Gazze’de 123 bin 538’den fazla kişi, çoğunlukla korku, korunma endişeleri ve evlerinin yıkılması nedeniyle ülke içinde yerinden edildi” dedi.

SANKO’nun ÇED’de gösterilmeyen JES kuyularına yürütmeyi durdurma kararı

SANKO A.Ş’nin Salihli’de açmak istediği 17 jeotermal enerji santrali (JES) kuyusuna verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu’na karşı açılan davada yurttaş kazandı. SANKO’nun Salihli’de yapmak istediği 17 adet JES kuyusu hakkında Manisa 2. İdare Mahkemesince yürütmeyi durdurma kararı verildi. Daha önce de bilirkişi raporunda projenin kamuya yararı olmadığı da açıklanmıştı.

Salihli Çevre Derneği adına raporda gösterilmeyen sondaj kuyularıyla ilgili suç duyurusunda bulunan Avukat Yıldıray Çıvgın, kararı şöyle değerlendirdi:

“Bu karar, SANKO’nun faaliyetlerinin Salihli’ye verdiği / vereceği zararı ispatlar niteliktedir. Mahkemenin yürütmeyi durdurması Salihli halkı için büyük bir hukuki kazanımdır. Ancak mücadelemiz devam etmektedir. Hala ilçemize yeni JES kuyuları açılmak isteniyor. Biz tüm çevre dostlarını ve Salihli Halkını mücadeleye devam etmeye çağırıyoruz.”

Yeraltı sularına, toprağa, bitki örtüsüne, canlılara ve tarıma tehdit

Mahkeme kararında çevresel etki değerlendirmesine gerek dahi görülmeyen JES kuyularının doğaya nasıl zararları olacağı bir bir aktarıldı. Bilirkişi raporuna işaret edilen Mahkeme kararında şu ifadelere yer verildi:

Gediz Havzasının mevcut durumu nedeniyle bu havzada gerçekleştirilecek jeotermal enerji projelerinin çevre dengesini bozabilecek nitelikte olması, PTD [proje tanıtım dosyası]  raporunda alanda yapılması gerekli jeofizik çalışmalar bulunmadığı, yapılması planlanan sondaj faaliyetinin kesilecek birimler ve bu birimler içindeki sorunlarının belirlenememesinden dolayı, yeryüzü ve yeraltı suları ile toprak açısından olumsuzluklar oluşturacağı, bitki örtüsüne, canlılar ve tarım sektörüne potansiyel olumsuz etkilerinin olacağı, mutlak tarım arazisi vasfındaki alanların tarım dışı amaçla kullanılabilmesi için toprak koruma projesinin bulunması gerekli iken proje tanıtım dosyasında bu yönde bir çalışmanın olmadığı hususları göz önünde bulundurulduğunda, Manisa ili, Salihli ilçesi, Yılmaz, Keli, Atatürk, Çavlu, Beşeylül, Hasalan, Süleymaniye ve Pazarköy Mahalleleri mevkiinde Sanko Enerji San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan jeotermal kaynak arama sondaj faaliyeti projesi ile ilgili olarak Manisa Valiliği tarafından verilen 23.12.2022 tarih ve E-2022582 karar sayılı ‘Çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir’ kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Ne olmuştu?

SANKO A.Ş. şirketinin Salihli’de açmak istediği 17 adet jeotermal santral (JES) kuyusu için Valilik tarafından verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir’ kararına karşı vatandaşlarca ve Salihli Çevre Derneği’nce iptal davası açılmıştı.

İptal davasında 12 Haziran 2023 tarihinde mahkeme heyeti ve bilirkişilerce keşif yapılmıştı.

ÇED Raporu’nda bulunmayan iki farklı yerde çoktan JES kuyusu çalışması başladığı görülmüştü.

Yapılan keşif sırasında, raporda bulunan iki kuyunun yerinin değiştirildiği, bu yer değişikliğinin ÇED raporunda ve mahkemeye sunulan belgeler arasında bulunmadığı ve ayrıca değişikliğe ilişkin resmi makamlarca herhangi bir ilanın yapılmadığı tespit edilmişti.

Bu iki noktada SANKO şirketi tarafından JES kuyusu çalışmalarının başladığı, kuyuların açıldığı da tespit edilmişti.

Davacı vatandaşların ve Salihli Çevre Derneği’nin avukatı Yıldıray Çıvgın şunları söylemişti:

“Keşfe gittiğimizde, davamıza konu edilen raporda hiçbir şekilde bulunan iki yerde yeni kuyu çalışması yapıldığını öğrendik. Bu iki yeni yer için hiçbir şekilde ilan yapılmadığı gibi mahkeme heyeti de keşiften önce bu yerler hakkında bilgilendirilmemiş. Üstelik ÇED raporuna konu edilen yerlerde kuyu çalışmalarına başlanmamışken, mahkemeye ve vatandaşlara bildirilmeyen yeni iki yerde kuyu çalışmaları çoktan başlamış. Bunun nasıl yapıldığını sorduğumuzda Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden olur alarak yaptıklarını bildirdiler. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Bu şekilde hem halkın dava açma hakkını fiilen engelledikleri gibi, doğaya zararı bulunan faaliyetlerinin mahkemece denetimini de engellemektedirler. Bu, bölge halkını ve mahkemeyi yok saymaktadır. Bu duruma ilişkin gerekli tüm yasal yollara başvuracağız. Davamızı ve Salihli’nin güzide doğasını korumak için mücadeleye devam edeceğiz.”

SANKO şirketi ve Manisa İl Çevre Müdürlüğü hakkında çevreyi kasten kirletme ve kamu görevini ihmal suçlarından Salihli Cumhuriyet Başsavcılığı‘na suç duyurusu yapılmıştı.

CHP İstanbul İl Başkanı değişimcilerin adayı Özgür Çelik oldu

İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde dün yapıldı.

Genel merkezin desteğini arkasına alan eski İl Başkanı Cemal Canpolat ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel başta olmak üzere partide değişimi savunanların desteğini alan Özgür Çelik‘in yarıştığı kongre sonucunda, Çelik 342 oy, Cemal Canpolat 310 oy aldı. Çelik, 32 oy farkı ile CHP İstanbul İl Başkanı oldu.

Kongrede, her iki adayın da talebi doğrultusunda blok liste önergesi oy çokluğuyla kabul edilirken oy kullanma işlemi için de 13 sandık kuruldu.

Çelik: Tarihi bir kongre, Türkiye’yi kazanmanın başlangıcı..

Çelik’in seçtiği “beyaz listede” parti teamülleri gereği İmamoğlu yer alırken, Canpolat’ın “kırmızı listesinde” İBB Başkanı’na yer verilmedi. Kongrenin Divan Başkanı Çetin Soysal da her iki listede yer aldı.

Özgür Çelik, partinin 4-5 Kasım’da yapılacak 38. Olağan Kurultayı’na gidecek 196 delegenin de seçildiği kongrede yaptığı konuşmada, “Bu kongre tarihi bir kongre demiştim. Bu bir başlangıç. İstanbul’dan Türkiye’ye umudu yaymanın başlangıcı, yeniden İstanbul’u kazanmanın başlangıcı, tüm Türkiye’yi kazanmanın başlangıcı” dedi.

Çelik, “Yarın Cumhuriyet Halk Partisini tartışacak olanlara diyorum ki, lütfen lider sultasıyla il başkanı belirleyenleri tartışın. Lider sultasıyla ilçe başkanları belirleyenleri tartışın. Cumhuriyet Halk Partisi parti içi demokrasiyi yaşatmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Başkan adaylığını açıklayan Özgür Özel kongreye katılmadı.

Protesto edilen Kaftancıoğlu’ndan teşekkür

Altı yıl boyunca İstanbul İl Başkanlığı görevini gerçekleştiren Canan Kaftancıoğlu, İl Başkanlığı’na ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür etti.

Konuşması sırasında protestolarla da karşılaşan Kaftancıoğlu, konuşmasında “En güçlü olduğu anda görevi bırakan başka birini tanıyor musunuz” diye sordu.

Salonda zaman zaman “Halkın gururu Kılıçdaroğlu”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atıldı.

İmamoğlu’ndan yenilenme ve güçlenme vurgusu

İlçe belediye başkanları ve İstanbul milletvekilleri ile birlikte kongrede yerini Ekrem İmamoğlu ise partililere seslenerek, yenilenme ve güçlenme için çalışacaklarına vurgu yaptı:  “Cumhuriyetimizin, partimizin ve İstanbul’un kurtuluşunun 100. yılını bu yıl bizler yaşıyoruz. Elbette daha mutlu yaşamak isterdik ama başaracağız, başaracağız, başaracağız. Asla vazgeçmeyeceğiz.”

Çelik’e tebrik: Birlikte, kol kola çalışacağız

Ekrem İmamoğlu, seçimden galip ayrılan Çelik’i sosyal medya hesabından da tebrik etti: “CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Özgür Çelik’i tebrik ediyorum. Kazanan sadece genç ve başarılı bir parti emekçisi kardeşimiz ve ekibi olmadı; siyasi olgunluk, nezaket ve kapsayıcılık da oldu. İstanbul için birlikte, kol kola çalışacağız”

CHP’nin İstanbul İl Kongresi, birkaç açıdan birçok şehre kıyasla daha önemli. 1200 kurultay delegesinin 196’sı İstanbul’dan gelecek. Buradan gelecek delegelerin, 4-5 Kasım tarihinde düzenlenecek kurultayda önemli bir ağırlığı olacak. Ayrıca 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerde hem iktidar hem de muhalefet açısından en kritik büyükşehrin İstanbul olacağı düşünülüyor.

İnsan sesi vahşi doğadaki hayvanlar için yırtıcılardan daha ürkütücü

Güney Afrika Cumhuriyeti‘nin en ünlü safari merkezlerinden Kruger Ulusal Parkı‘nda yapılan ve Current Biology dergisinde yayımlanan araştırma, bölgede yaşayan memeli hayvanların, yırtıcılara göre insan sesinden daha çok korkup kaçtıklarını ortaya koydu.

Araştırmada, Kruger’daki su kaynaklarının etrafına yerleştirilen hoparlörler vasıtasıyla su içmeye gelen hayvanlara insan ile aslan gibi diğer bazı yırtıcıların sesleri dinletilerek görüntüleri kaydedildi.

Kaynak: safarisdownsouth.com

AA’dan Murat Özgür Güvendik’in  aktardığına göre; çalışmanın sonuçlarına göre aralarında fil ve gergedan gibi Afrika’nın en büyüklerinin de bulunduğu memelilerin büyük çoğunluğu, hoparlörden gelen insan sesini duyduklarında paniğe kapılarak yerlerini terk etti. Hoparlörden gelen yırtıcıların sesleri ise bu hayvanların üzerinde çok daha az paniğe yol açtı.

Araştırmacılardan Kanada Western Üniversitesi Biyoloji Fakültesi’nden Prof. Dr. Liana Zanette, YouTube kanalından araştırmada çekilen bazı videoları paylaştı. Videolarda fil, gergedan ve zürafa gibi iri cüsseli memelilerin insan sesi karşısında paniğe kapılarak ortamdan uzaklaştıkları görülüyor. Bir filin de yırtıcı sesi karşısında agresifleşip saldırmak üzere sesin kaynağını aradığı dikkati çekiyor.

Kaynak: discoverafrica.com

Hayvanlar kemik ve boynuzları için avlanıyor

Aslan, leopar, fil, gergedan ve manda türlerine ev sahipliği yapan Kruger Ulusal Parkı, Afrika kıtasının önde gelen safari mekanlarından biri olmasının yanı sıra özellikle vahşi hayvan avcılarının en popüler destinasyonlarından biri özelliğini taşıyor.

Avcılar, başta gergedan, aslan ve pangolin olmak üzere çeşitli hayvanları kemik ve boynuzları için hedef alıyor. Avlanan hayvanların kemik ve boynuzları, özellikle lüks takı ve afrodizyak üretimi için başta Çin olmak üzere Uzak Doğu ülkelerinde yoğun talep görüyor.

33 ekoloji örgütünden çağrı: Ekokırım yapan şirketlere karşı kolektif direniş göstermeliyiz

Türkiye‘nin birçok yerinde ekolojik yakıma ve iklim krizinin etkilerine karşı mücadele eden ekoloji örgütleri, Kastamonu’nun Hanönü ilçesindeki faaliyet gösteren bir madencilik şirketinin yol açtığı çevresel kirliliğe dikkati çekerek kolektif direniş çağrısı yaptı.

Yapılan bir ortak açıklamada 33 ekoloji örgütü İlbak Holding Akfen Holding ve İzbir ortaklığına ait Acacia Madencilik tarafından işletilen madenin atıklarının ilçe merkezinden geçen kanal suyuna karıştığını belirtti.

Örgütler, “Şirket, Kızılırmak havzasını besleyen Gökırmak Nehrini de kimyasal atıklarıyla zehirlemektedir. Fay hattının üzerinde ve iki okulun hemen yanında yer alan 5 milyon tonluk atık barajındaki kayma tehlikesi ise halk sağlığını tehdit etmekte ve afet güvenliği açısından büyük zaaf oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.

Açıklamada Hanönü ilçesinin adeta bir şantiyeye dönüştürüldüğü belirtilerek mevcutta 1900 hektarlık alanda çalışma yapan şirketin yeni sahalarla bölgeyi tamamen yok etme planları kurduğu ve içinde onlarca köyün bulunduğu ve endemik türlerin yaşadığı 8000 hektarlık araziyi daha yok etmek üzere olduğu aktarıldı.

Ekoloji örgütleri şunları kaydetti:

“Acacia Maden Şirketi; valiliği, kaymakamlığı, belediyeyi kontrolü altına almıştır. Basına da yansıdığı gibi; yasadışı biçimde deşarj edilen kimyasalları belgeleyen Mehmet Soysal uzun zamandır taciz ve tehditlerle yıldırılmaya çalışılırken, 6 Eylül ve 4 Ekim tarihlerinde de ‘madene karşı şikayetini geri çek’ tehditleriyle fiziksel saldırılara uğramıştır. Tehditler savurarak, pusu kurup saldırarak can güvenliğini ortadan kaldıran, çeteci, mafyacı zihniyet, şiddet sopasını kullanarak baskı ve korkutma politikasıyla Hanönü’nde doğayı korumak adına yapılan dernekleşme çalışmalarının da önünü kesmeyi hedeflemekte.”

‘Ülkeyi hızla uçuruma sürüklüyorlar’

Açıklamada ayrıca madencilik şirketinin bu tür durumların duyulmaması için haberlere erişim engelli getirttiği belirtilerek ilçeyi adeta işgal ettiği aktarıldı.

Ekoloji savunucuları, ülke genelinde yaygınlaşan bu tutumdaki şirketlere karşı kolektif direniş göstermenin gerekli olduğunu vurgulayarak şu ifadelere yer verdi:

“İş sahası açtıklarını, bölgeyi kalkındırdıklarını iddia edenler, insan ve çevre katliamı yapmaktan çekinmeyenler bu ülkeyi hızla uçuruma sürüklemektedirler. Hanönü özelinde olan bu şiddet ve kırım fırtınasının ülkenin her yerine yayılmasına uğraşan bu çetelere karşı kolektif bir direniş göstermek zorundayız. Havasına, suyuna, toprağına sahip çıkan ekoloji hareketleri olarak şirketin faaliyetlerinin durdurulmasını, maden şirketine karşı mücadele eden dostlarımızın can güvenliğinin sağlanmasını ve Hanönü’nde yaşamın yeniden var edilmesini, Gökırmak ve Kızılırmak’ın korunmasını istiyoruz.”

‣ Hanönü’ndeki bakır madeninin atık sahasında sızıntı

İmzacı kurumlar

Ortak açıklamaya imza atan kurumlar arasında şunlar yer alıyor:

  • Ankara Kent ve Ekoloji Ağı
  • Ayvalık Tabiat Platformu
  • Burhaniye Çevre Platformu (BURÇEP)
  • Burgazada Orman Gönüllüleri Platformu
  • Bursa Su Kolektifi
  • Büyük Menderes İnisiyatifi (BMI)
  • Çine Yaşam Platformu
  • Divriği Yaşam ve Doğa Platformu
  • Doğa için Sanat Derneği
  • Doğanın Çocukları
  • Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP)
  • Ekoloji Birliği
  • Ekoloji Birliği Kadın Meclisi
  • Green Justice Platform
  • İkizdere Dernekler Federasyonu
  • İklim Adaleti Koalisyonu
  • İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Ekoloji Komisyonu
  • Karadeniz Ereğli Çevre Platformu (KERÇEP)
  • Kazdağları İstanbul Dayanışması
  • Kemaliye ve Köyleri Çevre Platformu
  • Kuşadası Çevre Platformu
  • Malatya Çevre Platformu
  • Mersin Çevre ve Doğa Derneği
  • Munzur Çevre Derneği
  • Ortak Yaşam Ekososyal İşletme Kooperatifi
  • Polen Ekoloji Kolektifi
  • Sinop Nükleer Karşıtı Platform (NKP)
  • Validebağ Direnişi
  • Validebağ Gönüllüleri
  • Validebağ Savunması
  • Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Geliştirme Derneği
  • Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
  • Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu

Aydın’da zeytinliklerin ortasına yapılmak istenen JES projesi için ÇED süreci başlatıldı

Aydın’ın Köşk ilçesinde zeytinliklerle çevrili bir alanda yapılmak istenen bir jeotermal enerji santrali (JES) için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatıldı. Proje, bölgedeki zeytinlikler üzerinde neden olacağı muhtemel kirlilik nedeniyle bölgedeki çiftçilerin temel geçim kaynağını tehlikeye atıyor.

Ekoloji örgütleri, meslek odaları ve çiftçiler ekolojik tahribata ve geçim kaynaklarının yol oluşuna zarar verecek JES projelerine karşı hukuki mücadelelerini sürdürürken, Menderes Geothermal Elektrik Üretim A.Ş. adlı şirketin 25 Eylül’de yeni bir JES projesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına başvuru yaparak ÇED süreci başlattı.

Projenin bakanlığa sunulan tanıtım dosyasına göre, Çarşı Mahallesi Çekirdekderesi Mevkiindeki 25,539 metrekarelik bir alanda inşa edilmek istenen DORA-5 Jeotermal Enerji Santralinin 19,8 megawatt gücünde olması ve yılda 133,293,600 kilowatt saat elektrik üretmesi hedefleniyor.

Santralin, Aydın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nden 4 Eylül’de alınan ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararı bulunan Jeotermal Kaynak Arama Sondajı alanında yapılması planlanıyor.

Yerleşim yerine 300 metre mesafede

Santralin yapılmak istendiği alan, en yakın yerleşim birimine yalnızca 300 metre mesafede bulunuyor. Ayrıca proje alanı 1/100.000 Ölçekli Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi Çevre Düzeni Planı üzerinde incelendiğinde, santral ve sondaj alanı “Tarım Arazisi” olarak işaretlenmiş alanlar içerisinde yer alıyor.

Yüzde 59’u jeotermal kaynak arama ruhsat sahası olarak belirlenen Aydın’da Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği’nin internet sitesinde yer alan bilgilere göre 33 JES bulunuyor.

Menderes Geothermal Elektrik Üretim A.Ş.‘nin bölgede Dora-1, Dora-2, Dora-3A, Dora-3B ve Dora-4 JES isimli beş elektrik santrali işletmesi daha bulunuyor.

JESler, toprak ve su kaynaklarına ağır metal salımına ve havaya buhar salımına neden olarak ağır kirlilik ve tahribat yaratıyor. Toprağa geçen ağır metaller insan sağlığını ve tarımı olumsuz etkilerken, buhar salımı ise zeytinliklerin verimini düşürüyor.