Ana Sayfa Blog Sayfa 3024

Rize’de sel felaketi can aldı: Karayolu ulaşıma kapandı, eğitime 1 gün ara verildi

Rize’nin Çayeli ve Çamlıhemşin ilçelerinde etkili olan şiddetli yağış ve heyelan ve hasarlara yol açtı. Rize’nin Çayeli İlçesi’ne bağlı Gürpınar Köyü’nde sağanak yağmurun ardından oluşan sel nedeniyle çöken evin enkazı altında kalan 1 kişi öldü, 1 kişi de yaralı çıkarıldı. Selden dolayı mahsur kalan 10 kişiyi kurtarmak için ise bölgeye arama- kurtarma ekipleri sevk edildi.

Güneysu İlçesi’nde Gürgen Deresi ile Salarha Beldesi’nde Salarha Deresi taştı. Merkeze bağlı Küçükçayır Köyü’nde ise Paşaçukur Deresi taştı. Yatağı kısmen tıkanan dere suları yandaki inşaatı süren Hidroelektrik Santrali (HES) tüneline girdi.

Sel suları tünel çıkışında aniden Rize-Küçükçayır karayoluna taştı, yol ulaşıma kapandı. Yolda seyir halindeki bir otomobil de selde sürüklenmekten kurtarıldı. HES firmasına ait iş makineleri dere yatağını açmak için çalışma başlattı. Yolda araç kuyrukları oluşurken, yakın çevredekiler ve öğrenciler yaya olarak evlerine ulaşmaya çalıştı.

Eğitime 1 gün ara

Çamlıhemşin İlçesi’nde okullar tedbir amaçlı bir gün tatil edilirken, Çamlıhemşin-Rize karayolu 10 km’sinde meydana gelen heyelan nedeniyle ulaşıma kapandı. Ulaşıma kapalı yolu açma çalışmaları sürerken, bölgede bugün yağışın şiddetini arttıracağı öğrenildi.

Çayeli İlçesi, Kaptanpaşa Köyü’nde de şiddetli yağış sel ve heyelanlara neden olurken, Gülpınar Köyü’nde heyelan tehlikesi nedeniyle tedbir amacıyla boşaltılan bir ev yıkıldı. Olayda ölen ve yaralanan olmazken, her iki ilçeye bağlı çok sayıda köy yolu şiddetli yağış ve heyelanlar nedeniyle zarar gördü.

 

(Gazete Duvar)

Gündemde Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santrali Projesi var

Ankara, bugün önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelecek.

Ankara’ya öğleden sonra gelecek olan Putin’in heyetinde Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Savunma Bakanı Sergey Şoygu da yer alıyor. İki lider, Külliye’de önce baş başa özel bir görüşme gerçekleştirecek ardından heyetler arası görüşmeler yapılacak. Erdoğan, daha sonra Putin ve heyeti onuruna yemek verecek.

Gündemde İdlib’deki sivillere yönelik saldırılar, Rusya’nın Türkiye’ye yönelik yaptırımlarının hafifletilmesi, vizelerin kaldırılması, S-400 füzeleri, Türk Akımı Doğalgaz Projesi ve Akkuyu Nükleer Santralı Projesi var.

İklim değişikliği etkisi 2050 yılında aşırı sıcaklıkları olağan kılacak!

Bilim insanları, Avrupa’nın Akdeniz bölgesinde yer alan ülkeleri kavuran sıcaklıkların iklim değişikliğinden kaynaklanmış olma ihtimalinin 10 kat artış gösterdiğini açıkladı. Araştırmaya göre küresel ısınmaya karşı önlem alınmaması durumunda, sıcaklığı 40 derecenin üzerine çıkartan sıcak hava dalgalarının 2050 yılına gelindiğinde olağan olacağı belirtildi.

World Weather Attribution (WWA) tarafından oluşturulan analizde, özellikle İtalya, Hırvatistan ve Fransa’nın güneydoğusunu etkisi altına alan “Lucifer” adlı hava sıcaklıklarının insanın yol açtığı iklim değişikliğinden dolayı oluşmuş olma ihtimalinin dört kat artış gösterdiğini ortaya kondu.

Daha önce de Avrupa’da 2003 yılında 75 bin kişinin yaşamını yitirmesi, yapılan farklı çalışmalarda aşırı sıcaklıklarla ilişkilendirilmişti.

Çözüm sera gazı emisyonunu azaltmak

Aynı zamanda WWA’nın bünyesinde yer alan Oxford Üniversitesi’nden Friederike Otto, “yaz aylarının giderek daha da sıcaklaştığını” söylüyor.  Otto, gelecekte yaşanacak sıcaklıkların önüne geçmek için sera gazı emisyonunu azaltmanın önemini vurguluyor:

Şu ana kadar yaşanan aşırı hava olayları bütünüyle iklim değişikliği ile bağdaştırılamıyor. Bunun sebebi ise rastlantısal aşırılıkların yaşanıyor olması. Ancak tarihteki kayıtlara ve karbon emisyonu tarafından değiştirilmemiş iklimin bilgisayar modellemelerine bakarak aşırılıkların kıyaslaması yapıldığında, küresel ısınmanın bu aşırılıklara büyük etki görülebiliyor.

 

(Guardian, Gazete Karınca)

Arhavi’de MNG’nin HES projesine karşı arazisini savunan Semra İskender yargılanıyor

Semra İskender arazisine HES şirketi MNG tarafından yapılan müdahaleyi protesto ettiği gerekçesi ile yargılanmaya devam ediyor. Kavak Köylüsü Semra İskender, kendisine ait olan araziye Kavak HES projesi kapsamında acele kamulaştırma yolu ile el konulmasına karşı yasal haklarını kullanmış, arazisi hakkında Acele Kamulaştırma kararı veren Bakanlar Kurulu kararının iptali için Danıştay’da dava açmış ve davayı kazanmıştı. Buna rağmen arazisine dozerler ile girilmesine karşı 2016 yılında protestolarda bulunmuştu. Bu protestoları iş hürriyetini engellemesi olarak yorumlayan MNG ‘ye ait yapımcı firmanın savcılığa başvurması üzerine, halen tapusu kendisine ait olan araziye girilmesini protesto ettiği için, Semra İskender hakkında ceza davası açıldı.

Bir yıldan beri devam eden bu ceza davasında bugün (28.09.2017) saat 14:00’da 7. duruşma yapılacak. Diğer taraftan ise Semra İskender tarafından arazisine meşru bir hakka dayalı olmadan tecavüz edildiği yönünde yapılan suç duyurusu üzerine, Arhavi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şirketin proje Müdürü Cumhurali Küçükhas hakkında da iddianame düzenlenerek Türk Ceza Kanunun 154/1 maddesi gereğince cezalandırılması için de dava açılmış bulunuyor.

Arhavi Doğa Koruma Platformu’nun yaptığı açıklamada: “Semra İskender’in arazisine, acele el koyma kararı Danıştay tarafından iptal edilmiş olması ve henüz normal kamulaştırma işlemleri bitmediği halde girilmesini protesto ettiği gerekçesi ile bir yıldan beri süren yargılanmasını protesto ediyoruz. Bu haksız davanın bir an önce sonuçlandırılmasını ve Semra İskender’in bu haksız yere açılan davada beraatine karar verilmesini talep ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.

 

(Artvinden.com)

Evet biz öpüşüyoruz – Leyla Alp

Bu yazı t24.com.tr sitesinden alındı

Evet biz öpüşüyoruz. Dudak dudağa hem de. Ve hiç mi hiç utanmıyoruz. Utanmak bir erdemdir. Ama öpüşmek utanılacak bir şey değildir.

İnsan onursuz sayılabilecek bir şey yaptığında utanır. Yalan söylediğinde utanmalıdır. Başkanının parasını, emeği çaldığında utanmak gerekir. Kişisel çıkarları için başkalarının zarar görmesinde beis görmeyen utanmalıdır. Başkaları hakkında yalan yanlış şeyler söyleyip onların hayatına, özgürlüğüne neden olan utanmalıdır. Kalemini satan utanmalıdır. Ruhunu satan utanmalıdır. Hayatı dosdoğru yaşayan, yaşadığı gibi yazan, yazdığını savunan bir adam sevdiği kadınla öpüştü diye utanmaz. Utanmamalıdır. Çünkü bunda utanacak hiçbir şey yoktur.

‘FETÖ’cü olduğu iddiasıyla tutuklanan gazeteci Kadri Gürsel 10 ay sonra tahliye oldu. 10 ay… Ve Kadri Gürsel tutuklu kaldığı 10 ay boyunca gündem olmadığı kadar tahliye olduğunda gündem oldu. Çünkü hapishane çıkışı eşi Nazire Kalkan Gürsel ile sarıldı ve öpüştü. Yasin Akgül’ün yakaladığı o kare muhteşem. Aylar süren hasretliğin ardından gelen kavuşma, o içten sarılış. Hemen yanlarında duran askerin yüzündeki mahcup gülümseme. Çok güzeldi… Unutulamayacak kadar güzel. Utanılacak hiçbir şey yok. Bakarken hiç utanmadım. O fotoğrafa bakarken utanmadım ama o fotoğrafa yapılan yorumlardan utandım! Biri “ahlaksız” diyordu. Öteki “eve gidene kadar bekleyemediniz mi?” diğeri “bunlar böyle Kemalist hep Batılı değerler”. Bir başkası “bunlar bizim örf ve adetlerimize uymaz” diye bağırıyordu.

Öyle ye biz muhafazakâr ve hassas vatandaşları olan bir ülkeyiz. Bu ülkenin o pek ‘muhterem hassas ve muhafazakâr vatandaşı’ kızlı erkekli evlerde kalınmasından, gebe kadınların sokağa çıkmasından, el ele tutuşmaktan, karma okul sıralarından, kadının gülmesinden, Kürdün ölüsünden ve dirisinden, ülkede ensest olduğunun yazılmasından hatta şort giyilmesinden rahatsız oluyor, olabiliyor. Bu ‘çok haklı’ rahatsızlığını da demokratik bir ülkede yaşadığımız için kah elinde palayla, silahla, olmadı bıçak o da olmadı tekme tokatla en naifinden klavyede sataşma ve küfür ile ifade edebiliyor.

O fotoğrafa bakınca gülümseniz, kederlenilir, hayıflanılır, iç çekilir hatta gözyaşı dökülür. O fotoğrafa bakınca “işte vuslat” denir. Ama “ahlaksız” denilmez. O fotoğrafa bakınca masumiyet görülür, içtenlik, sevgi, aylar süren hasret akla gelir. O fotoğrafa bakınca normal bir insanın aklına seks gelmez.

330 gün boyunca Kadri Gürsel’in neden hapiste olduğunu bir kez bile düşünmeyen Kadri Gürsel eşiyle dudak dudağa öpüştü diye tepinmeye başlıyor. Siz Kadri Gürsel’in neden 330 gün hapiste tutulduğunu bize izah edin bizim neden öpüştüğüne verecek çok yanıtımız olur.

Kadri Gürsel ve Nazire Gürsel’in öpüşmesinden rahatsızlık duyanların Ensar Vakfı’nda çocukların tecavüze uğramasına dair tek bir rahatsızlık duymamaları enteresan. Bizim örf ve adetlerimize 330 gün sevdiğinden ayrı kalan bir insanın öpüşmesi uymuyor ama el kadar çocukların tacize uğraması uyuyor öyle mi? Bu işte bir yanlışlık, bir utanmazlık bir aymazlık olmasın.

Ey muhafazakâr ve hassas vatandaş!

Evet biz öpüşüyoruz. Hem de dudak dudağa. Ve her öpüşmeyi sekse bağlamıyoruz. Her öpüşmenin sonunu sizin sürekli giremeye çalıştığınız yatak odalarımıza bağlamıyoruz. Özlediğimiz için öpüşüyoruz, sevdiğimiz için öpüşüyoruz. Sevmekten ve özlemekten utanmıyoruz. Sevişmekten utanmıyoruz.  Utanmayacağız da.

Asıl siz utanın!

Siz 330 gün boyunca neden hapiste olduğunu açıklayamadığınız bir insanı karalamaya çalışmaktan utanmalısınız. Çocuklar tacize tecavüze uğrarken susuyor olmaktan utanmalısınız!

Karşı daire bir kadın “yardım edin” diye bağırırken” sadece televizyonun sesini açmaktan utanmalısınız! Bir kız çocuğu babası yaşında bir adamla evlendirilirken o düğüne gitmekten, o düğünde oynamaktan utanmalısınız. O kız çocuğunu kendi ellerinizle gerdeğe sokmaktan utanmalısınız.

Sokak ortasında bir kadını taciz eden arkadaşınızdan, kendinizden utanmalısınız. Çocukları taciz eden adamların ellerini sıkmaktan utanmalısınız.

Biz sevdiğimizle öpüşüyoruz. Utanmıyoruz. Utanmayacağız. Siz kendi utanılacak şeylerinizin çetelesini hele bir çıkarın. Bize değil utanmadan aynaya bakacak yüzünüz var mı ona bakın. Muhafaza edemediğiniz aklınızı ve vicdanınızı bıraktığınız yerlerde arayın. Bu arada biz sizin yerinize sizin utanmadıklarınız için de utanıyoruz. Bu vuslat öpücüğünü de ona sayın!

Leyla Alp – t24.com.tr

1. Gıda Toplulukları Çalıştayı’nın kitabı pdf formatında yayında

Yeryüzü Derneği‘nin 5 Kasım 2016’da Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirdiği “1. Gıda Toplulukları Çalıştayı“nın  kitabı pdf formatında yayınlandı.

1.Gıda Toplulukları Çalıştayı kitabına buradan erişim mümkün.

Çalıştayın sonuç raporunun yer aldığı kitabın editörlüğünü Müge Alaboz ve Seval Ebru Yıldız Sarı üstlendi. Raporun son okuması ve düzelti ksımında emeği geçen isimler ise Aytaç Timur, Alper Can Kılıç, Sedef Güneş, Berk Öktem, Sezgin Sarı. Kitabın kapağı ise Sam Bradd imzasını taşıyor.

74 sayfalık kitapta ilk gıda toplulukları çalıştayının tüm etkinlikleri, atölyeleri ve sunumlarına da yer verildi. Elma Sirkesi Atölyesi’nden Çerkes Peyniri Yapım Atölyesi’ne, “Gıda Topluluğu Olmak” panelinden Türkiye’de halihazırda faaliyette olan gıda topluluklarından BüKOOP, DÜRTÜK, Kadıköy Kooperatifi ve Yeryüzü Derneği Gıda Toplulukları’nın kendileri hakkında bilgi paylaşımında bulundukları sunumlara kadar çalıştaya dair her detay bilgiyi kitaptan edinmek mümkün.

Yeryüzü Derneği’nden 2. Çalıştay için gönüllü çağrısı

Yeryüzü Derneği ilk çaşıştayın kitabını yayınlanması vesilesi ile yaptığı açıklamada 2. çalıştaya dair de bir çağrıda bulundu.

“Selamlar,

II. Gıda Toplulukları Çalıştayı hazırlıklarına DÜRTÜK ve Kadıköy Kooperatifinden dostlarımızın da katılımıyla başladık. ? Umudumuz daha da çoğalmak.

Yaşadığımız bazı aksiliklerden dolayı basmayı planladığımız çıktılar kitapçığını basamadık. Bu süreç size kitabı ulaştırmamızı da biraz geciktirdi. Fakat geç de olsa size ilk çalıştayın tüm notlarını, tarifleri, forumları ve atölyeleri bir e-kitap şeklinde iletiyoruz. Güzel şeylere, küçük yeni adımlara ilham ve vesile olması dileğiyle.

Yeni çalıştay sürecinde gönüllü olmak ve aramıza katılmak isteyenlerden biri isen formu doldurabilirsin??

Sevgilerle,

Yeryüzü Derneği

1.Gıda Toplulukları Çalıştayı kitabına bu bağlantıdan erişim mümkün.

 

(Yeşil Gazete)

 

İspanya’da referandum gerginliği: Madrid, Katalonya’daki seçim lokallerini kapatma hazırlığında

İspanya hükümeti, Katalonya’da 1 Ekim’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumunda seçim lokallerinin açılmasını engellemek için harekete geçti.

İspanya, Katalonya özerk bölgesinde 1 Ekim’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumunu engellemek için girişimlerini sürdürüyor. İspanya hükümet sözcüsü, Katalonya polisinin cuma gününden itibaren seçim lokallerinin kontrolünü üstleneceğini duyurdu. Başsavcılık da Katalonya polisine seçim lokallerinden sorumlu olan kişilerin tespit edilmesi, açılacak lokallerin kapatılması ve pazar gününe dek gözetim altında tutulması talimatını verdi.

Katalonya Polisi Mossos d’Esquadra’nın Sözcüsü başsavcılığın talimatının normal bir şekilde yerine getirileceğini duyurdu.

Referandumun işleyişi, büyük ölçüde özerk, ancak İspanyol yasalarına uymakla yükümlü Katalonya polisinin tutumuna bağlı. İspanya merkezi hükümeti, bunu kontrol altına alabilmek için hafta sonunda Katalan polisinin denetimini ele almış ve Mossos d’Esquadra’yı İspanyol jandarmasının (Guardia Civil) emrine bağlamıştı.

Katalanlar referandumdan vazgeçmiyor

İspanya hükümeti, ekonomik açıdan ülkenin en güçlü bölgelerinden biri kabul edilen Katalonya’daki bağımsızlık referandumuna karşı çıkıyor.

İspanya Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırı ilan etse de Katalonya yerel yönetimi referandum kararından vazgeçmiş değil. Yerel yönetimden konu ile ilgi yapılan açıklamada sandık görevlilerine oy verme işlemlerinin mümkün olması için haber gönderildiği bildirildi.

Katalonya hükümetinin dış ilişkiler bakanı Raul Romeva, halkın pazar günü oy kullanmaktan alıkonulamayacağını savundu. “İnsanlar pazar günü dışarı çıkacak ve kitleler halinde barışçıl bir biçimde oylarını kullanacak” diye konuşan Romeva “Bundan hiç şüphem yok. Yeterince oy pusulası, seçim sandığı ve lokali olacaktır” dedi.

 

(DW Türkçe)

“Hibakuşalar Olmasın!” Sergisi 30 Eylül’de Trakya’da

Nükleersiz.org tarafından düzenlenerek Türkiye ve Dünyada radyasyon mağduru olup sağlıklarını yitirenlere adanmış olan “Hibakuşa’lar Olmasın!” Sergisi  bu kez  Trakya’ya gidiyor!

Kırklareli TMMOB ZMO  Şubesi ve Kırklareli Kent Konseyi Gençlik Meclisi  ev sahipliğinde gerekleştirilecek olan Sergi, 30 Eylül Cumartesi günü yapılacak açılışın ve Nükleersiz.org/ Pınar Demircan tarafından yapılacak sunumun ardından  9 Ekim Pazartesi gününe kadar Türkiye’de üçüncü nükleer santral projesinin planlandığı İğneada bölgesine atfen Kırklareli’de ziyaretçileriyle buluşacak.

Adını Hiroşima ve Nagasaki’ye Atom bombası atıldıktan sonra radyasyona maruz kalmış olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanlar için kullanılan ve günümüzde genel anlamda radyasyona maruziyeti anlatan “Hibakuşa” kelimesinden alan sergi, uranyum madenleri, nükleer santraller,  nükleer atıklar ve nükler silahlanma  arasındaki bağlantıya dikkat çekmeyi amaçlıyor.

 

Nükleersiz.org’un seçkisiyle Türkçe’ye kazandırılan  “Hibakuşalar Olmasın!” poster sergisi, 2014 yılında Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler (IPPNW) Almanya seksiyonundan Dr. Aleks Rosen‘in öncülüğünde yürütülerek tamamen bilimsel içeriklerle hazırlanmış Türkiye’den önce Japonya’da ve Amerika’da gerçekleştirilmiş  50 posterlik “Dünya Genelinde Hibakuşalar/ “Hibakusha Worldwide Sergisi”nin bir parçası.

Serginin gerçekleştirildiği şehirler arasında  Nükleer santral projelerinin konumlandırıldığı yerler öncelikliyken serginin gerçekleştirildiği tarihlerde ise mümkün olduğunca geçmişteki nükleer  felaketler dikkate alınıyor. Türkiye’de üçüncü nükleer santral planının yapıldığı İğneada nedeniyle Kırklareli’nde yapılacak sergi için de 1957 yılında Sovyetler Birliği(Rusya)’da ait Mayak Nükleer Tesisi’nde meydana gelen asıl adı Kyshtym Nükleer Kazası  olan nükleer felaketin yaşandığı 29 Eylül tarihi hedeflenmiş  bulunuyor.

Sergi Türkiye’de  ilk olarak Çernobil Felaketi’nin 31. yıl anması haftasındaki etkinlikler Mersin Nükleer Karşıtı Platform’un ev sahipliğinde nükleer santral kurulması planlanan Mersin’de;   Haziran ayında Yeryüzü Derneği’nin evsahipliğinde İstanbul’da ; 6 Ağustos Hiroşima’ya Atom Bombasının atılmasının 72. Yıldönümünde Sinop Nükleer Karşıtı Platform’un ev sahipliğinde Sinop’ta ve  9 Ağustos Nagasaki’ye Atom  bombasının atılmasının Yıl dönümünde  Samsun TMMOB Samsun İl Koordinasyon Kurulu(İKK)’nun ev sahipliğinde Samsun’da  birer sunumun ardından ziyaretçileriyle buluşmuştu. 

Hibakuşalar Olmasın! Sergisi’nin Kırklareli’ndeki programı ise şöyle:

Açılış ve sunum: 30 Eylül 2017, 18:00, Atatürk Kültür Merkezi

Sergi tarihleri : 30 Eylül – 9 Ekim 2017, Yer : Atatürk Kültür Merkezi, Zincirlikuyu Cd., Kırklareli

(Yeşil Gazete)

Din, dil, mezhep fark etmiyor: Hindistan ve Türkiye’den akıl almaz tecavüz kararları

Özel yaşamda ya da kamu yaşamında kadınlara yönelik cinsel şiddet vakaları ve cezalar sadece Türkiye’de değil diğer dünya ülkelerinde de büyük tartışmalara yol açıyor.

Yeni bir vaka Hindistan’da yaşandı.

2012 yılında Yeni Delhi’de bir öğrencinin vahşice tecavüze uğrayıp öldürülmesinden sonra ülkedeki taciz ve tecavüz olaylarına karşı tepkiler giderek artmıştı.

Hindistan’da taciz ve tecavüz olaylarına karşı yeni ve daha sert yasalar yürürlüğe girmesine rağmen, ülke genelinde kadın ve çocuklara tecavüz olaylarının yaşanmasının önüne geçilemiyor.

Hindistan’da kadınlar, tecavüzlere karşı sıklıkla eylemler düzenliyor

Mahkemeden korkunç açıklama: “Kadınların ‘hayır’ derken aslında ‘evet’ demek istedikleri örnekler yok değil”

Guardian gazetesinde yer alan haberde Delhi Yüksek Mahkemesi, 2016 yılında Delhi’yi ziyaret eden bir öğrenciye tecavüz ettiği eden film yönetmeni Mahmood Farooqui’nin aldığı 7 yıllık tecavüz cezasını “zayıf bir hayır, rıza göstermek anlamına gelebilir” diyerek bozdu.

ABD’li kadın ifadesinde, içki içtikten sonra Farooqui’nin kendisini soymasına engel olmaya çalıştığını, bunun üzerine Farooqui’nin ellerini tutuğunu ve defalarca hayır demesine rağmen kendisini dinlemediğini söylemiş, yönetmenin kendisine zarar vermesinden korktuğu için bir süre sonra direnmeyi bıraktığını anlatmıştı.

Karara Delhi Yüksek Mahkemesi’nde itiraz eden Farooqui’nin avukatları, böyle bir olayın hiçbir zaman yaşanmadığını, yaşandıysa da Farooqui’nin kadının rızası olmadığının farkında olmadığını savunmuşlardı.

Yargıç Ashustosh Kumar, Pazartesi günü verdiği hükümde “Kadınların ‘hayır’ derken aslında ‘evet’ demek istedikleri örnekler yok değil” ifadelerini kullandı.

Ülkedeki kadın hakları savunucuları cezayı bozan mahkeme kararını eleştirirken, cinsel şiddetin yüksek olduğu ülkede böyle bir kararın yasal süreçleri daha da zorlaştıracağı uyarısında bulundu.

Yonca Özer

Ölümle biten 4 yıllık tecavüz tehdidine 10 yıllık hapis cezası

Bir diğer tecavüz girişimi haberi Urfa’dan geldi. 27 yaşındaki Yonca Özer, dört yıldır kendisini ve ailesini taciz ve tehdit eden, son görüşmelerinde ise tecavüze yeltenip, tecavüzün videosunu internette yayınlayacağını söyleyen Abdullah Okan’ı, onun silahıyla öldürdü.

Çiçek Tahaoğlu’nun Bianet’te çıkan haberine göre, Özer haksız tahrik altında öldürmeden 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, meşru müdafaa unsurlarının oluşmadığına karar verdi. Özer’in avukatları karar itiraz etti. Dosya şimdi Bölge Adliye Mahkemesi’nde. Mahkeme kararı bozarsa, dava yeniden görülecek. Eğer karar onanırsa, dosya bu sefer Yargıtay’a gidecek.

Olaylar nasıl gelişti?

Abdullah Okan’ın, TEDAŞ görevlisi olarak çalıştığı Urfa Halfeti’de Yonca Özer’in babasıyla tanıştı ve elektrik tesisatını yenilemek için evlerine gidip gelmeye başladı. Bu sırada Yonca Özer’le de tanıştı ve onunla evlenmek istedi. Yonca Özer bu teklifi reddetti. Bunun ardından, adamın evli olduğunu öğrendi.

Ancak Abdullah Okan konuyu kapatmadı. Yonca Özer ve ailesini taciz ve tehdit etmeye başladı. Sosyal medya sitelerinde Yonca Özer adına sahte hesaplar açıp, onun adına paylaşımlar yapmaya başladı. Paylaşımların altına kadının babasının cep telefonu numarasını koyuyordu. Aile defalarda şikayette bulundu, uzaklaştırma kararları alındı. Özer’in mahkemeye sunulan 20’ye yakın savcılık başvurusu bulunuyor.

 

(BBC Türkçe, Bianet, Yeşil Gazete)

Dünyadaki tek ülkeydi: Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanma yasağı kalktı!

Dünyada kadınların araba kullanmasının yasak olduğu tek ülke olan Suudi Arabistan’da bu yasak kaldırıldı. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud’un yayınladığı bir kararname ile kadınlar araba kullanmaya başlayacak.

Ülkenin resmi haber ajansı Saudi Press Agency’nin haberine göre Kral’ın imzaladığı kararnameye göre bakanlık düzeyinde kurulacak bir kurum 30 gün içerisinde kadınların araba kullanması ile ilgili tavsiye kararını iletecek ve kadınlar Haziran 2018’den itibaren araba kullanmaya başlayabilecekler.

Kararnamede kadınların araba kullanırken ‘şeriat kurallarına uygun’ olması gerektiği ibaresi yer aldı. Ancak buna ilişkin ayrıntılı bilgiye yer verilmedi. Kararın kadınların yıllar süren mücadeleleri sonucu alınmış bir zafer olduğu belirtiliyor.

Ülkede araba kullandığı için hapis cezasına çarptırılan kadınlar olmuştu.

Araba sürme hakkı için kampanya yürüten aktivistlerden Manal al-Sharif ise “Suudi Arabistan bir daha asla eskisi gibi olmayacak” dedi.

Ülkede kadınlar için bir ilk daha

Ülkede kadınlar için bir ilke daha imza atıldı. Kuruluşunun 87’inci yılını kutlayan Suudi Arabistan’da 23 Eylül günü Riyad’daki Kral Feyd Stadyumu’nda düzenlenen etkinliğe ilk defa kadınların da katılmasına izin verildi. Bu etkinlikte kadınlar bekar erkeklerden ayrı oturtuldu.

Suudi Arabistan’da kadınların işe katılım oranı

Suudi Arabistan Çalışma ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı tarafından Mart 2017’de yayınlanan rapora göre, son 4 yılda çalışan kadın sayısı ülkede önemli oranda arttı. Kadın iş gücündeki oranın yüzde 130 oranında arttığı paylaşıldı.

Özel sektördeki Suudilerin iş gücünün yüzde 30’unun kadınlar tarafından sağlandığı belirtildi. Raporda ülkedeki kadın işgücünün arttırılmasının 2030 reform planlarının önemli bir parçası olduğuna vurgu yapılıyor.

Hükümet, ülkede kadınların işe katılım oranını 2020’ye kadar yüzde 20’den 28’e yükseltmeyi hedefliyor.

 

(Gazete Karınca, Yeşil Gazete)