Ana Sayfa Blog Sayfa 2985

İklim değişikliği dünyanın en büyük mülteci krizini yaratacak

The Guardian’da Matthew Taylor imzası ile yayınlanan haberi Yeşil Gazete ekibinden Özde Çakmak’ın çevirisi ile paylaşıyoruz.

***

Uzmanlar, bir sonraki on yılda mültecilerin sayısının on milyonları bulabileceği konusunda uyardı ve en savunmasızları korumak için yeni bir yasa taslağı çağrısında bulundu.

Sahra altı Afrika’da görülenler gibi ardışık kuraklıklar milyonlarca insanın Avrupa’ya göç etmesine neden olabilir. Fotoğraf: Peter Caton / Tearfund

Yeni bir rapora göre, bir sonraki on yılda iklim değişikliği ile on milyonlarca kişi evlerinden olacak ve bu durum dünyanın bugüne dek gördüğü en büyük mülteci krizini yaratacak.

Kıdemli ABD askeri ve güvenlik uzmanları Çevresel Adalet Vakfı (EJF) çalışmasına, iklim mültecilerinin sayısının Suriye çatışmasından kaçanları gölgede bırakarak Avrupa’ya büyük zorluklar getirdiğini anlattı.

Emekli ABD askeri tuğgenerali Stephen Cheney, “Avrupa bugün göçle ilgili bir sorunu olduğunu düşünüyorsa… 20 yıl beklesin,” dedi. “İklim değişikliği insanları Afrika’dan  – özellikle de [Sahra altı bölgesi] Sahel’den – sürdüğünde olacakları görün, üstelik şimdi yalnızca bir ya da iki milyondan değil, 10 ya da 20 milyondan bahsediyoruz. Güney Afrika’ya gitmeyecekler, Akdeniz’i geçecekler.”

Perşembe günü yayımlanan çalışma, hükümetleri iklim mültecilerini korumak için yeni bir yasa taslağını kabul etmeye davet ediyor ve önümüzdeki hafta Almanya’da gerçekleşecek olan iklim zirvesinin öncesinde liderleri Paris iklim anlaşmasında konulan hedefleri yürürlüğe koymak için daha fazlasını yapmaya teşvik ediyor.

İngiltere hükümetinin eski baş bilimsel danışmanı Sör David King, EJF’ye şunları söyledi: “Burada uzun vadede medeniyetimiz için varoluşsal bir tehditten söz ediyoruz. Kısa vadede, her türden riski de taşıyor ve insanların daha önce hiç elde edilmeyen ölçekte tepkisini gerektiriyor.”

Rapor, iklim değişikliğinin Suriye savaşının kuvvetlenmesinde payı olduğunu öne sürüyor. Peş peşe gelen kuraklıklar, 2006 ile 2011 arasında 1.5 milyon kişinin bu ülkenin şehirlerine göçmesine neden oldu. O zamanlar, bu insanların çoğunun gıda, su ya da iş için güvenilir erişimi yoktu.

EJF yetkili müdürü Steve Trent, “İklim değişikliği – mevcut toplumsal, ekonomik ve siyasi gerilimler eklendiğinde – talihsiz sonuçlarla şiddet ve çatışmayı ateşleme potansiyeline sahip öngörülemeyen bir bileşendir,” dedi.

“Hızla değişen dünyamızda iklim değişikliğinin – ve onun hem şiddetli çatışma hem de kitlesel göç tetikleme potansiyelinin – politikacıların yanı sıra iş dünyasından yöneticiler için de acil bir öncelik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.”

Rapor, iklim değişikliğinin Orta Doğu ve Afrika’daki insanlar üzerindeki artan etkisinin altını çiziyor olmasına karşın, değişen hava modellerinin – bu sene ABD’nin bazı bölgelerini yerle bir eden kasırgalar gibi – daha zengin ulusların iklim değişikliğinden muaf olmadığını kanıtladığını söylüyor.

Fakat Trent iklim değişikliğinin şüphesiz “dünyamız için varoluşsal bir tehdit” teşkil etmesine rağmen kararlı adımlar atmak için çok geç olmadığını söyledi.

“Sera gazı salımlarını yavaş yavaş azaltmak için güçlü, iddialı adımlar atarak ve iklim mültecilerini korumak için uluslararası bir yasal mekanizma inşa ederek küresel toplumumuzda en yoksul ve en savunmasızları koruyacak, direnç geliştirecek, muazzam ekonomik yararlar elde edecek ve gezegenimiz için güvenli ve emin bir gelecek inşa edeceğiz. İklim değişikliği beklemeyecek. Biz de bekleyemeyiz. İklim mültecileri için, yarın çok geç.”

 

Haberin İngilizce orijinali  

Muhabir: Matthew Taylor

Yeşil Gazete için çeviren: Özde Çakmak

 

(Yeşil Gazete, The Guardian)

Vergi kaçıran zenginler Paradise Papers (Cennet Belgeleri) ile ifşa oldu

Vergi cennetlerinden Malta’daki sır perdesi uluslararası gazetecilik organizasyonu ‘Paradise Papers’ (Cennet Belgeleri) ile aralandı.

Cennet belgelerinde, denizcilik sektörünün ‘vergi cenneti’ Malta’da Başbakan Binali Yıldırım’ın iki oğlu, dayısı ve yeğeniyle bağlantılı dokuz şirketin adı yayınlandı.

Pelin Ünker’in Cumhuriyet’te çıkan haberine göre Yıldırım’ın oğullarının 5, dayısının 2, yeğeninin yöneticisi olduğu 4 şirket bulunuyor. Yıldırım’ın oğulları Bülent ve Erkan’ın Malta’daki şirketleri: Hawke Bay Marine Co Ltd., Black Eagle Marine Co Ltd., South Seas Shipping N.V., Dertel Shipping Limited ve Nova Warrior Limited.

Erkan Yıldırım, Başbakan Binali Yıldırım

Paradise Papers’a göre Black Eagle Marine Co Ltd 7 Ocak 2007’de kurulmuş. Malta, Valletta merkezli şirketin faaliyet konusu gemi, yat, bot ve her türlü deniz taşıtının alım satımı ve yönetimini gerçekleştirmek veya bu işlemler için üçüncü şahıslara kredi temin etmek olarak kaydedilmiş. Hawke Bay Marine Co Ltd’nin kuruluş tarihi ise kayıtlarda 1 Nisan 2004 olarak geçiyor. Faaliyet konusu diğeriyle aynı olan Valletta merkezli şirketin Nisan 2007’ye kadar aktif olduğunu gösteren belgeler var.

Diğer yandan, incelenen belgelere göre South Seas Shipping adlı şirkette de imza yetkilisi Erkan Yıldırım olarak görünüyor. Bu şirket, Nova Warrior Limited ve Dertel Shipping Limited adlı şirketlerin de hissedarı. Bu da Erkan Yıldırım’ın Black Eagle Marine Co Ltd ve Hawke Bay Marine Co Ltd dışında üç şirketle daha ilişkisi olduğunu gösteriyor.

Dünya genelinde 120 politikacı ve iş insanının ‘off-shore’ hesaplarını ifşa eden organizasyonun yayınladığı belge sayısı 13.4 milyon. Alman Süddeutsche Zeitung’un Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile paylaştığı belgelerin çoğunun kaynağı, offshore yatırım alanında önde gelen bir firma.

 

(Cumhuriyet)

[Bonn 2017] 23’üncüsü düzenlenen Dünya İklim Değişikliği Konferansı bugün başlıyor

UNFCCC’nin (İklim Değişikliği Üzerine Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi) 1995’den beri her yıl, Taraflar Konferansı’nda (COP) iklim değişikliğiyle başa çıkma konusundaki ilerlemeyi değerlendirmek üzere buluştuğu ve her yıl Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleşen iklim değişikliği konferansı bugün (6 Kasım) başlıyor.

UNFCCC İklim değişikliğinin, dünya çapında bir tehdit olduğunu ve dünya çapında bir eylem gerektirdiğini kabul eden devletler tarafından, 1992 Dünya Zirvesi’nde kabul edilmiş olan uluslararası çevresel anlaşma.

UNFCCC’nin amacı, “Atmosferdeki sera gazı yoğunluğunu, iklim sisteminine tehlikeli boyuttaki insani müdahaleyi engelleyecek düzeyde sabit tutmak”

Anlaşmanın tarafları (anlaşmayı imzalamış olan ülkeler), 1995’den beri her yıl, Taraflar Konferansı’nda (COP) iklim değişikliğiyle başa çıkma konusundaki ilerlemeyi değerlendirmek üzere buluşuyorlar. Her yıl, COP’lar arasında ve her zaman Bonn’da gündemi ilerletmek üzere UNFCCC toplanıyor.

2015’te kabul edilen ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda en önemli adımlardan biri sayılan Paris Anlaşması da bu çerçevenin bir parçası.

Gündem Paris İklim Anlaşması’nın somut olarak hayata geçirilmesi

Konferansın ana gündem maddesinde sanayileşme öncesi döneme göre dünyanın ısınmasını iki dereceyle sınırlandırmayı hedefleyen 2015 Paris İklim Anlaşması hükümlerinin somut olarak hayata geçirilmesi var.

17 Ekim’e kadar sürecek bu konferansın önemli olmasının nedenlerinden biri de küresel karbon salınımında azalma sağlanamaması durumunda milyarlarca insanın ve doğanın, ağır ve geri döndürülemez bir şekilde bu değişiklikten etkilenecek olması.

Konferansın başkanı Fiji Başbakanı Frank Bainimarama

Konferansın başkanlığını küresel ısınmadan en çok etkilenen ada ülkelerden biri olan Fiji’nin Başbakanı Frank Bainimarama üstleniyor. Böylelikle deniz seviyesinin yükselmesinden ve fırtınalardan en çok etkilenen ülkelerden biri, konferansın tarihinde ilk kez başkanlık yapmış olacak.

Fiji Başbakanı Bainimarama, iklim değişikliğinin etkilerinin tüm dünyayı ilgilendirdiğini şu sözleriyle anlatıyor: “Tüm dünya için konuşmamız gerekir. Çünkü kimse, nerede ve kim olurlarsa olsun iklim değişikliğinin etkisinden kaçamayacak.”

Konferansa 2 gün kala iki gün kala Bonn’da 100’ü aşkın çevre örgütünün katılımıyla “İklimi koruyun, kömürü durdurun” protestosu düzenlenmiş, eyleme aralarında Köln’den gelen 1000 bisikletlinin de katıldığı 25 bin kişi destek vermişti.

 

(Yeşil Gazete)

Katalonya liderleri Belçika polisine teslim oldu

İspanya tarafından haklarında Avrupa Birliği (AB) çapında tutuklama emri çıkarılan Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Carles Puigdemont ve dört eski milletvekili, Belçika polisine teslim oldu.

Belçika devlet televizyon kanalı VRT NWS’nin haberinde, Puigdemont ve beraberindeki bakanları Maria Aleu Serret, Antoni Oliveres Comin, Lluis Gordi Puig ve Clara Obiols olarak duyurdu.

Brüksel’de bulunan Puigdemont ve milletvekilleri hakkındaki kararı Belçika federal mahkemesi karar verecek.

Belçika kanunları uyarınca Belçika Federal Savcılığının Avrupa tutuklama emrini uygulamak için bir soruşturma hakimi tayin edeceğini belirten Dejemeppe, “İlerleyen saatlerde bu 5 kişi, soruşturma hakiminin karşısına çıkarılacak. Soruşturma hakimi yarın sabah (6 Kasım) 09.17’ye kadar bu kişiler hakkında kararını vermek zorunda.” diye konuştu.

Twitter’dan açıklama

Katalan lider 4 Kasım Cumartesi günü Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Belçika mahkemesi ile tam bir uyum içinde çalışacağı” mesajını vermişti.

İspanya Ulusal Mahkemesi, Katalonya Özerk Yönetimi’nin tek taraflı bağımsızlık ilanındaki rolleri nedeniyle “devlete karşı başkaldırma, ayaklanma ve kamu malını kötüye kullanmakla” suçlanan Puigdemont ve 4 bakanı hakkında Avrupa çapında tutuklama kararını resmi olarak dün (4 Kasım 2017) Belçika Federal Savcılığına iletmişti.

Görevden alınan Katalan lider Katalan parlamentosundaki 13 milletvekiliyle birlikte sorgu için Madrid’e çağrılmış ancak kabul etmemişti. İspanya’nın hakkında arama kararı çıkardığı Puigdemont, Belçika’ya gitmişti.

Hangi milletvekilleri teslim oldu?

Puigdemont ile birlikte belçika’da olan Meritxell Serret tarım bakanı, Antoni Comín sağlık bakanı, Lluís Puig kültür bakanı ve Clara Ponsatí eğitim bakanıydı.

Puigdemont, adil yargılanmayacağı takdirde İspanya mahkemesinin önüne çıkmayı reddediyor.

AB hukuku uyarınca Belçika, Katalan yöneticileri İspanya’ya iade etmek zorunda. Çünkü AB ile diğer ülkeler arasında yapılan iade anlaşması kapsamında, siyasi suçlular iadeden muaf tutulabiliyor.

Katalan liderlere yöneltilen “isyan suçlaması” İspanya yasalarına göre 30 yıla dek hapisle sonuçlanabilecek bir suçlama.

 

(Bianet)

Teksas’ta kiliseye silahlı saldırı: 26 ölü

ABD polisi, Teksas Eyaleti’ndeki bir kilisede bir saldırganın tek başına düzenlediği saldırıda 26 kişiyi öldürdüğünü, 20 kişiyi de yaraladığını açıkladı.

Texas Kamu Güvenliği Bölgesel Direktörü Freeman Martin, saldırganı 20’lı yaşlarının başındaki beyaz bir erkek olarak tanımladı. Saldırganın tamamen siyah giyindiği ve hücüm yeleği bulunduğu kaydedildi. Yetkililere göre saldırganda bir saldırı tipi tüfek de vardı.

Martin, saldırganın kilisenin dışında ateş açmaya başladığını ve daha sonra kilisenin içine girip ateş açtığını söyledi.

Bir vatandaşın “tüfeğini alıp, araçla kaçan saldırgana ateş ettiğini” belirten Martin, vatandaşın saldırganı takip ettiği aracına çarpıp durdurduğnu anlattı. Polisin saldırganı aracında ölü bulduğu belirtilirken, bunun açılan ateşle mi yoksa saldırganın kendisini vurmasıyla mı olduğu henüz bilinmiyor.

ABD medyası saldırganın 26 yaşındaki Devin P Kelley olduğunu bildirirken, polis henüz şüphelinin kimliğini doğrulamadı.

Bir kasaba sakini kilisedeki ayine genelde yaklaşık 50 kişinin katıldığını söyledi. Ölenler arasında çocukların da olduğu belirtiliyor.

Ekim ayında ABD’nin Las Vegas kentinde 58 kişinin yaşamını yitirdiği, 500’den fazla insanın yaralandığı saldırıyla ilgili soruşturma devam ediyor.

New York’ta da geçtiğimiz hafta bir saldırı gerçekleşmiş, kent 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenen saldırıdan bu yana en ölümcül terör saldırısıyla karşılaşmıştı. Saldırıda sekiz kişi hayatını kaybetmişti.

ABD’de yayınlanan Boston Globe gazetesinin haberine göre, bu yıl ülkede gerçekleşen ve kitlesel silahlı saldırıların sayısı 307’ye ulaştı.

 

(BBC Türkçe)

Doğa ve yaşam savunucuları Büyüknohutçu çifti anısına açılan parkta buluştu

Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaşam savunucuları sedir ormanlarını korumak isterken katledilen Büyüknohutçu çiftini anmak için bugün Antalya’da toplandı.

Yaşam savunucuları, öldürülen yoldaşları Büyüknohutçu çiftini anmak ve ölümsüzleştirmek, doğayı koruma mücadelesini büyütmek için Antalya/Muratpaşa’da Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu Çevre Bilinci Parkı’nda buluştu.

Antalya’nın Finike ilçesinde yaşayan ve sedir ağacı ormanlarını korumak için bölgedeki taş ocaklarına karşı verdikleri mücadeleyle bilinen Ali ve Aysin Büyüknohutçu, bir cinayet sonucu 9 Mayıs 2017 hayatlarını kaybetmişlerdi.

Antalya’da 9 Mayıs 2017’de öldürülen yaşam/çevre savunucuları Ali ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin adının verildiği park bugün Antalya’da Muratpaşa’da açıldı.

Emine Büyüknohutçu, “Kalbimizde yaşattığımız ülkeye kavuşuncaya kadar vazgeçmeyeceğiz, yaşamı savunacağız!”

Parkta yapılan basın açıklamasında, katledilen çiftin kızlarından Emine Büyüknohutçu, “Bizler en başta doğa için adalet istiyoruz. Yoksa geriye ne bir avuç toprak, ne bir damla su, ne kardeşçe bir orman, ne de hür bir ağaç kalacak…. Kalbimizde yaşattığımız ülkeye kavuşuncaya kadar vazgeçmeyeceğiz, yaşamı savunacağız!” dedi.

Basın açıklaması ardından, parka ağaçlar dikildi. Fidan dikiminin ardından da panel başladı. Panelde yaşam savunucularının karşılaştığı saldırılan tarihçesinden taş ocaklarının ve madenciliğin doğaya ve kültürel mirasımıza olumsuz etkilerine kadar değişik konular ele alındı.

 

(Kuzey Ormanları Savunması)

[Bonn 2017] İklim zirvesi öncesi Bonn’da “İklim Adaleti” protestosu

Pazartesi günü (6 Kasım) Almanya’nın Bonn kentinde başlayacak olan BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP23) öncesi iklim adaleti aktivistleri harekete geçti.

Bonn kentindeki Münsterplatz’da bir araya gelen yüzlerce aktivist kömür kullanımından vazgeçmeleri için “İklim Adaleti İçin Savaş” kampanyasıyla dünya liderlerine çağrıda bulundu.

İklim değişikliği ile mücadeleyi hedefleyen Paris İklim Anlaşması iki yıl önce yürürlüğü girmişti.

6 Kasım’da başlayıp 17 Kasım’da sona erecek olan BM İklim Değişikliği konferansında Paris Anlaşması’nda belirlenen hedefler tartışılacak.

Paris anlaşmasında küresel ısınmanın iki derecenin altına düşürülmesi talep ediliyor.

 

(Yeşil Gazete)

Bostan Hikayeleri Projesi – 66 Kolektif

28 Ekim’de Kuzguncuk’ta Bostan Hikayeleri Kent Karşılaşması‘nın organize eden 66 Kolektif üyelerine “Bostan Hikayeleri projesini Yeşil Gazete okurları için aktarabilir misiniz?” diye sorduk. Sağolsunlar bizi kırmadılar.

İşte 66 Kolektif’den Bostan Hikayeleri’nin öyküsü

***

Bostan Hikayeleri, farklı disiplinlerde üretimde bulunan Kuzguncuklu 66 Kolektif üyeleri olarak, kentteki bostanlara ve kentsel tarıma dair hikayeleri toplamak, arşivlemek, yenilerini üretmek, paylaşmak ve tartışmak, hatta dünyadaki farklı kentlerle ilişkilendirmek üzere başlattığımız kültürel bir çalışma.

Mevcut bostanları birlikte korumak, iyileştirmek ve yenilerini kurmak, kentsel tarımı yaygınlaştırmak için emek harcayan kişilerin ve toplulukların ortaya koydukları iyi örnekleri ve pratikleri görünür kılarak farkındalık yaratmak, hatta aralarında yeni bağlar ve dayanışmalar kurarak ihtiyaçlarına yönelik ortak çözümler bulmak için bilgi ve deneyim paylaşımına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.

Kuzguncuk Bostanı
Roma Bostanı
Tarlataban
Yedikule Bostanları

Bunun için bir seri faaliyet düzenleyerek, dijital medya alanında farklı ürünler ortaya koymaya başladık.

2016 yılında mevcut bostan hikayelerini içeren online bir arşiv yarattık: www.bostanhikayeleri.com.

2017 ilkbaharında tek tek İstanbul’daki bostanları ziyaret etmeye başladık.

Kuzguncuk BostanıYedikule BostanlarıRoma Bostanı ve Tarlataban dahil olmak üzere bostanların temsilcileriyle yaptığımız görüşmeleri, bu bostanların kuruluşuna, işleyişine, ürünlerine, ihtiyaçlarına ve emellerine dair anlattıklarını birer röportaj videosu ile belgeledik.

Kuzguncuk Bostanı Röportajı

Yedikule Bostanları Röportajı

Roma Bostanı Röportajı

Tarlataban Röportajı

Yeni ürettiğimiz ve üreteceğimiz videoları da içeren periyodik bir yayın olarak kurguladığımız Bostan Hikayeleri Dergisi’nin ilk sayısını da 2017 Kasım ayında yayınladık.

28 Ekim günü gerçekleştirdiğimiz Bostan Hikayeleri Kent Karşılaşması’nda bu dört bostanın temsilcilerinin de yer aldığı bir sohbet düzenleyerek adil ve sağlıklı gıdaya erişebilirlik, yerel beslenme, üretime dair bilgi ve deneyim paylaşımı, topluluk oluşturma, dernekleşme ve kooperatifleşme süreçleri, hukuksal statü, bütünsel yaklaşımlar, zaman kullanımı, gönüllülük ve sorumluluk arasındaki ilişkilenme, türetici kavramı, temas ve güven ihtiyacı gibi en çok göze çarpan konuları, sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

Bostan Hikayeleri Kent Karşılaşması

Arşiv, dergi ve videolar hakkında bilgi ve fikir alışverişinde bulunarak, bu ve benzeri dijital medya araçlarını farklı toplulukların fayda sağlayabilmesi amacıyla birlikte nasıl şekillendirebileceğimizi tartıştık. Yedikule Bostanları’ndan aldığımız ürünlerle 66 Sofrası’nda pişen yemekler eşliğinde sohbetimize devam ettik.

Yedikule Bostanları’ndan aldığımız ürünlerle 66 Sofrası

Önümüzdeki dönemde arşivi geliştirmeye, bostanlara yaptığımız ziyaretlere ve hepsiyle ilgili röportaj videosu üretimine devam edeceğiz. Aldığımız geri bildirime göre, bostanlarda üretim ve topluluk oluşturma gibi farklı konularda “nasıl yapılır” videoları da hazırlamak da planlarımız dahilinde.

66 Kolektif, Bostan Hikayeleri Kent Buluşması’ndan bir gün önce Bostan Hikayeleri’ni Açık Radyo, “Tohumdan Sofraya Ekolojik Yaşam” programında da anlatmıştı. Programın kaydını buradan dinleyebilirsiniz.

2018’de derginin ikinci sayısını çıkartmayı ve yine eş zamanlı olarak ikinci Bostan Hikayeleri Kent Karşılaşması’nı düzenlemeyi amaçlıyoruz.

 

Arşiv:

http://bostanhikayeleri.com/

Videolar:

http://bostanhikayeleri.com/kuzguncuk-roportaj/

http://bostanhikayeleri.com/yedikule-roportaj/

http://bostanhikayeleri.com/roma-roportaj/

http://bostanhikayeleri.com/tarlataban-roportaj/

Dergi:

http://bostanhikayeleri.com/dergi-2017-kasim/

 

 

66 Kolektif

Gönlüme düşen masalın hakikat kapısı – Gökçe Kurt

Mardin Masalcılar Buluşması anısı

Bir düş yaşam. Ne zaman, nasıl ve nedenleri belirsiz bir top yumak. Bambaşka renklerin muazzam birleşimiyle oluşan, düğümler ve çözümlerle önünde uzanan bir harita. Yaşam haritası. Kendi yaşam haritamı bulma amacıyla savrulduğum zamanlar, yolumu kaybettiğim karanlık bir tünelde ışık oldu bana; gönlüme düşen çocukluğumun masalları… Hatırlamak, ne mühim kelime. İnsana dair herşeyi hatırlamak ve özümseyebilmek. İnsan unutmaya meyilli ya da unutmayı tercih eden bir varlık olduğundan olsa gerek, kayboluyor çoğu zaman. Her kayboluşsa sadece gerçekten arayan ruhlara cevap oluyor. Benim tünelimdeki ışık da masallar oldu. Elimde yumağım; başladım açmaya… Önce derin derin sustum. Sonra kabuğuma çekildim. Ve Sonra… Renklerim saçıldı, ruhum açıldı, dilim çözüldü, gönlüm nasibini aldı. Ruhumdan üflediğim sözler önümde bir kapının belirmesini sağladı. Işte o an hatırlamak, öze ulaşmak ve özgürleşmek için anlatmaya başladım…

Masal… Mardin…

O kadar çok içimde biriktirmişken; kelimeler  kalbimden kalemime dökülemedi bir türlü… Fazla birikince, kalpten taşması için özümsenmesi, yeniden yeniden yaşanması ve demlenmesi gerekiyor. Döndüğümden beri nasıl geçti diye soranlara içten bir ‘masalsı’ diyorum. Ve bu gecikmiş yazı için teşekkür ve şükürlerimi sunuyorum.

Mardin Masalcılar Buluşması geçen sene ilk kez düzenlendiğinde yürekten orada olmayı istemiştim. Hep görmek istediğim o şehirde masal anlatmak fikri bile benim için çok değerli ve heyecan vericiydi. Bunu o kadar derin istemiş olmalıyım ki karşıma birbirinden değerli insanlar çıktı. Ve benim Mardin’e davet edilmeme vesile oldular. Gerçekten yürekten istenen hiç bir dilek karışılıksız kalmıyor. Bunu bir kez daha farkettiğimde uçaktaydım. O yolculuğu unutmayacağım. Bulutların arasında kaybolmak, hakikat kapısını aralamak için masal şehrine inmek…

Mardin… Güleryüz benim için her zaman kıymetli olmuştu. Ama bunun ne kadar tarif edilemez bir his olduğunu orada tanıştığım insanların her biriyle daha iyi anladım. Herkes mutlu herkes huzurluydu. Sanki kendi dünyalarımızdan bambaşka bir evrene geçmiştik. Bu tarif edilemez hissiyat herkesin gözünden okunuyordu. Mardin, toprağına ayağımızı atar atmaz bize kucak açmış, ilk akşam serinliği bile bizi hoş geldiniz dercesine sarmalamış, birbirimize masal ile kenetlemişti. Birbirimizi tanımadan bu yolculukta yoldaş olmak; sanırım bu ayrı bir sihir…

Masal Hali

Mezopotamya’nın Masal Diyarı olan Mardin’de her gün o muhteşem manzarayı seyre dalıp, kulağını dayamak taşlara, yollarındaki tozu alıp, gözlerin keşifte girmek sokaklara, geceleri kaybolmak aralıklarda, her kayboluşta keşfetmek ve bulmak yeniden yolu…

Benim için bambaşka bir maceraydı. Ruhum kanatlanıp sokaklarda beni uçururken; bir masal anlatıp, bir masal dinleyip, binbir masal biriktirirken yakalandım bizim videolarımızı çeken Amar’e. Yarı şaşkın bir gülümseme ile;

– ‘Ne yapıyorsun’ dedi.

– ‘Ben masal anlatmaya geldim. Sokaklar, taşlar, toprak bana masal anlatıyor; kulak veriyorum.’ dedim.

– ‘Şanslısın, bu taşlar herkese kolay kolay dile gelmez.’ dedi.

Bu öyle bir his ki anlatması  mümkün değil… Özgürleşmek için anlatmak gerek.  Ben gerçekten bunu derinden hissettim. Kendimi bıraktım, aktı gönlümden masallar…

Zaman anlamını yitirdi… An içinde kalmak bu olsa gerek… Damlarda, üzerimize Dengbej Abdurrahman amcanın o insanın en gizli duygularını ortaya çıkaran kürtçe ağıtları yağmaya başlayınca sarsıldım. Anlamanın önemini yitirdiği o an, hissetmenin gücüne şahit oldum. Alıp götürdü beni bambaşka alemlere, duygulara…Sesi hala kulaklarımda, yüreğimi titretmekte… Birlikteydik, ve masalın gücü bizi biz yapan her şey ile bir çok kültürü bir araya getirmişti. Aynı hisler ile darmadağın edip, aynı hislerle toparlıyordu. Amaç aynıydı: Paylaşmak. Insan o zaman yaşıyordu. Ruhlarımız masal, hikaye, şiir, müzik, ağıt, oyun, horon, dans, şarkı, türkü ile hemhal oldu. Havada asılı kaldı masallar, şiirler, şarkılar, sesler… Ve susamış tüm yüreklere doğru yol bulup aktılar.

Sabah okullarda başlayan programımda harika çocuklar ve birbirinden değerli öğretmenlerle buluşmak beni ayrıca mutlu etti. Yüreğimde sarıp sarmaladığım masal yumağımı getirip önlerinde açtığımda hepsinin gözlerindeki şaşkınlık, pırıltı, merak hali beni onlarla başka başka yolculuklara sürükledi. Her sınıfta ayrı masal kapıları açtık. Hepsi ile birlikte masalda yol aldık. Her buluşmanın sonunda kenetlendik. Gözlerim hepsi ile tek tek buluştu. Kalplerimiz bir attı. Ruhumuz özgürce dolaştı. Masal anlamına kavuştu. Bunu hissetmek; payıma düşen en büyük mutluluk işte bu oldu.

Sınıflardan birinde masal yumağını toplarken, yeteneklerimizi aradığımız masal üzerine bir sohbete daldık. Bir öğrenci, ‘ Benim hiçbir yeteneğim yok ki…’ diyince hep birlikte başladık derin bir arayışa… ‘Bizde gizlenmiş bir ses var; ona kalp diyoruz.’ dedim. Ve kulak verdik o sese, ne dediğini keşfetmeye çalıştık. Sonunda bu cesaretli, meraklı öğrenci, ‘Duydum. Benim gizli yeteneğim kitaplar…’ dedi. Böylece kalbinin haritasını çıkarmaya başladı. O masal anlatımını, arayışı ve fark etmeyi yüreğimde saklayacağım.

Başka bir buluşmanın ardından tam ayrılırken okuldan, koşarak yanıma bir kız geldi.      Adı Ayşin. ‘Sen benim masal perimsin artık.’ dedi. Tek bir kelime çıkamadı ağzımdan. Öylece kalakaldım, şaşkın. Gözlerimin içine baktı ve sonra sımsıkı sarıldı. Bu nasıl bir sevgi!

Benim Masal Kahramanım’ adlı kukla atölyesinde çocuklarla başka bir masal serüvenine atıldık… Elimizde atık maddeler başladık kendi kahramanlarımızı şekillendirmeye, özelliklerini oluşturduk, isimlerini verdik, hikayelerini yazdık. Karşımdaki boncuk boncuk gözlerde beliren sevinç ve şaşkınlık atölyenin enerjisini yükseltti. Baktık ki zamanı unutmuş, dalmışız… Bu sefer kuklası bitenler, bitmeyenlere yardım etti. Canım Berfin ilk karşılamamızdan beri büyük bir samimiyetle, dostluğunu esirgemedi hiç ve başladı kukla yapımına, ardından öğretmenler, ve çekim için gelen Mardin Müzesindeki arkadaşlar… Bir an durdum. Çocuklar, sınıftaki uhu kokusu, etrafa saçılmış renk renk boyalar, tatlı bir telaş, heyecanla hikaye yazanlar, kuklayı oynatmaya başlayanlar, yanımdaki öğretmenlerin o tarifsiz coşkusu, pencereden süzülen güneş, gülüşmeler, kapıdan merakla bakan güzel gözler ve elimde bir yumak…

Baktım ve çektim ‘o anı’, yüreğimdeki albüme ekledim.

Masal, hepimizi paylaşmak için bir araya getirmişti. Tarifi mümkün olmayan ‘bir olma’ hali ile bizleri yoğurmaya başladı. Önce ruhlarımız kenetlendi sonra ellerimiz ve kendimizi horonun içinde bulduk. Damlarda, sokaklarda, okullarda, kültür merkezlerinde, kadın derneklerinde, manastırda, kilisede, müzede, antik kent duvarlarının yanıbaşında, sarnıçlarda, kemiklerin üzerinde, avlularda, köylerde, ağaç altında, sofrada her yerde her an hakikat kapısını aralamak için kenetlendik. Anlattık, dinledik, paylaştık, sesimizi Mardinin kucağına bıraktık.

Tanıdığım kalp sahiplerine selamn

Sen işitirsen eğer kalbin diliyle bütün yaratıklar, ağaçlar, kuşlar, ovalar, taşlar söyleşir; zerreler konuşur; seherler ve geceler destan anlatır. Havanın, toprağın, denizin, dağların, taşların, insanın dilinden anlamamak, kalbi duymamaktır. Ömrümü kalp sahibi olanlarla buluşmaya adadım. Ondan anlatıyorum. Bu buluşmada kalp sahibi insanlar tanıdım. Onlar saadet tarlası olan bu dünyamızda, kalplerini yeryüzüne tohum diye serpiyorlar. Alemdeki binbir manayı okuyabilenler zafere hak kazanmış gönüllerdir. Masal bir yol gösterici, anlatmadıktan, anlamadıktan sonra… Yol önünde açılmış, yürüyemedikten sonra… Çaban varsa masal da, yol da seni gayeye götürür. Tırmanacağın yer hem senden uzak hem de sendedir. Tohum sabırla filiz verir. Güneş aydınlığın yoludur. Bütünüyle alem olan bu aydınlıkta ümidin ve sevginin tanesini serperek bekleyelim, anlatalım. Çoğalalım.

Zafer mutlaka bizimdir.

Buluşma süresince birbirinden değerli insanlar tanıdım. Bir çok an biriktirdim. Dostluklar kazandım. Kendim ile bir yolculuğa çıkıp başka masallara düştüm. Bizi sevgi ve dostluk ile karşılayıp ağırlayan Mardin Müzesi çalışanlarına, birbirinden değerli insanlardan oluşan bu güzel ekibi bir araya getirip çok değerli işler yapan müze alışkanlığının kazanılması için emek veren ve yaşayan bir yer haline getiren değerli müze müdürü Nihat Erdoğan’a, harika bir organizasyon yapan ve bizimle tek tek iletişime geçen Seher İvrendi’ye, beni davet eden aşk ile masal anlatan Tacettin Toparlı’ya, bu davete vesile olan Sema Çeker’e, yanımda olan, dostluğu ve samimiyeti ile beni gönlünde ağırlayan Berfin Akay’a ve  ismini sayamadığım, bu buluşmayı organize eden, emeği olan, anlatan, dinleyen, sofralarını paylaşan, güleryüzünü eksik etmeyen, sevgi ile paylaşan herkese;

Sonsuz teşekkürler

Yeniden buluşmak ve daima birlikte kanat çırpmak niyetimle…

 

 

Gökçe Kurt

 

[Kuşlar, Orman ve Ben] Memlekette şu masal işi nasıl buralara geldi anlatayım II

Türkiye’de Doğa ve İnsan Konularının Yakın Tarihi’nde Tanıklıklar

Güneşin Aydemir

***

21 – Memlekette şu masal işi nasıl buralara geldi anlatayım II

Bu hafta da yazının devamının gelmesine Alper bir şaşırdı, bir şaşırdı sormayın. Malum hemen her Çarşamba (tatile gittiği haftalar hariç) messengerıma Alper’den şöyle bir mesaj geliyor: “Güneşin selam. Var mı yazı bu hafta?”. Yanında da sevimli bir emoji. Benim verdiğim cevaplar daha da sevimli tahmin edebileceğiniz gibi. Son haftalarda üst üste yazıları patlatınca, “Allah Allah iyi misin?, bir sorun yok di mi?” diye yazdı dün.

Ama daha önce de demiştim. Bana yazma ilhamı yılda bir kere geliyor. Ne yazıyorsam o zaman yazıyorum. İlhamı kaçırmadan devam edeyim.

Çanakkale’de namını yaydığım masal konusuna kafayı takan Muti aynı zamanda 18 Mart Üniversitesinin Radyosu’nda Çarşamba günleri Kentte Sanat, Kampüste Sanat isimli bir radyo programı yapıyordu. Bu programlardan birine beni de çağırdı ve masal, doğa, sanat üzerine tadından yenilmez bir program yaptık birlikte. Şimdi arşivlere bakıldığında tarihi 19 Mart 2013 imiş.

Muti beni her kente gittiğimde koluna takıp çeşitli insanlarla tanıştırmaya başladı. Öyle ki bir ara neredeyse yoldan adam çevirip bana tanıştırıyordu. Birkaç ayın sonunda Çanakkale’nin içinde bir şeyler yapan herkesle tanışma fırsatım oldu böylelikle. Bu günlerden birinde Kent Müzesi’ne gittik. Çanakkale Belediyesi’ne bağlı bir müze kent müzesi. Müdürü Cevat İnce müzeciliğe gönül vermiş, bu yönde çok kıymetli çalışmaları olan biri. Müzede Çanakkale Kenti’ne özellik katan her konu inceleniyor, sözlü tarih çalışmaları yapılıyor, arşivleniyor. Küçük ama gönülden çalışan güzel bir ekibi de var müzenin. Çanakkale’ye yolunuz düşerse mutlaka uğrayın derim.

Muti ile Cevat Bey’in kapısını çaldık. Bir iki hoş beşten sonra “biz masal anlatmak istiyoruz burada” gibisinden bir şeyler söyledik. Başta bir sessizlik oldu. Sonra itiraz. Ardından alışma evresi derken, kabullenme aşamasında müzenin hali hazırda kent sohbetleri için ayırdığı Çarşamba akşamlarından ayda bir tanesini masal için koparmayı başardık.

Bu arada gıda topluluğu kurma çabalarımız da devam ediyordu. O zamana kadar pek çok üretici ile toplantılar yapmış, hatta Belediye tarafından bize Çanakkale’nin meşhur Aynalı Çarşısında bir dükkan bile tahsis edilmişti. Bu masal konusunu aslında gıda topluluğunu da destekleyeceğini düşünüyorduk. Ne de olsa bir topluluk masalsız olmazdı. Sadece karın değil, zihin de, akıl da doymalıydı.

2013 yılının Aralık ayında Kent Müzesi’nde masal söyleşilerine başladık. Her ay bir konuk çağırdık*. Buluşmalar öyle bir karşılık buldu ki, insanlar merdivenlerde oturdular. Bu buluşmalarda seçtiğimiz konular ve konuklarla masal konusuna değişik perspektiflerden bakmaya çalıştık. Doğa, sosyoloji, psikoloji, sinir bilim, geleneksel masal anlatıcılığı, zanaat, sanat tarihi, arkeoloji, bilgi kaynakları gibi pek çok konu bağlamında masalları ele aldık. Bütün bu söyleşilerin kayıtları da kent müzesi arşivlerinde tutuluyor.

Bu şekilde masal çarşambaları tam 3 yıl sürdü. Şimdilerde Kent Müzesi’nde her ayın son çarşambası masal çözümlemeleri yapılıyor. (Bu çalışmada Çanakkale yöresinden derlenmiş masallar söyleşi öncesi bir blogda önceden herkesle paylaşılıyor. Ardından söyleşide masalın içindeki motifler, metaforlar, şifreler, kıssalar üzerine fikirler paylaşılıyor. Katılımcılar arasında sosyolog, antropolog, halk bilimciler de var. Herkese açık bu çalışmaları takip etmek isterseniz, Çanakkale Kent Müzesi adresini ziyaret edebilirsiniz.)

Bu arada 2014 yılının Mayıs ayında Kazdağı ve yöresindeki maden, termik santral, baraj gibi doğayı geri dönüşsüz bozacak olan projelere dikkat çekmek üzere bir buluşma yapıldı. O yıllarda Bayramiç’te bir de tohum şenliği yapılıyordu. (Şu yazdıklarıma bir bakın. Henüz 3-4 yıllık bir geçmişten bahsediyorum ama sanki yıllar öncesiymiş gibi. Herşey ne kadar çabuk değişiyor.)

Bayramiç Tohum Şenliği’nde çocuklara tohum masalı anlattım. Hemen ardından Kazdağı Buluşmasında yapılacak olan forumun kolaylaştırıcılığını bana vermişlerdi. Fırsat bu fırsat diyerek forumda da bir masal anlattım. O gece Kazdağı’nın ortasında yüzlerce insan kamp ateşinin etrafında pek çok başka masal da dinlediler.

Kent müzesinin Çarşamba buluşmaları hem müze hem de radyo için ciddi bir masal arşivi oluşturdu. Zira, Muti’nin radyo programı da daha önce söylediğim gibi Çarşamba günleriydi. Akşam Kent Müzesi’nde söyleşisi olan konuğu öğlenden alıp radyoya geliyor, orada canlı yayında tüm kente akşam olacakları söylüyor ve davet ediyorduk. Ayda bir Çarşamba ben de Muti’nin programına geliyordum. Böylelikle radyo ekibiyle de tanış olduk zamanla. Artık masal konusundan nasıl bahsetmişsek, bizden bir masal programı yapmamızı istediler. Açıl Susam Açıl, 2015 yılının Şubat-Haziran aylarında her hafta yayınlandı.

Cevat Bey, masal söyleşilerinden hoşnuttu. Zaten elimizde de bayağı bir masalcı ve konu birikmişti. Sonunda bütün bu insanları bir araya topladığımız bir buluşma yapalım dedik ve 2015 Mayıs’ında ilk Çanakkale Masalcılar Buluşmasını organize ettik.

Bu organizasyona değişik şehirlerden de izlemeye gelenler oldu. Biraz daha genişletilmiş bir programla ikincisini 2016’da düzenledik.

Son olarak Kent Müzesi müdürümüz Cevat İnce, masal konusunu müze konusu içinde ele almaya karar verdi ve 2017 yılının Müzeler Buluşmasının konusunu Masal olarak seçti. Biz de böylelikle 3. masalcılar buluşmasını yapmış olduk.

Bu buluşmalardan ilhamla, buluşmayı izlemeye gelen arkadaşımız Serdar İskit (kendisi Adana’daki gıda topluluğu ve ekolojik işlerle ilgilenen toplulukların da aktif üyesi, kurucularındandır) Adana’da ufak bir buluşma düzenledi. Buluşmalarımızın vazgeçilmez konuklarından Şahmarancımız Tacettin Toparlı da buluşma fikrini Mardin’e götürdü. Ne mutlu ki orada harika bir müze ekibi var ve iki yıldır mükemmel bir organizasyon yapmaktalar. Kentlerde masalcı buluşmaları fikri bir tohum gibi bu şekilde yayıldı.

İşte konu döndü dolaştı, başladığı yere bağlandı.

Masal konusu elbette benim burada anlattığım kadar değil. Benim tanık olmadığım ama izleyip haberdar olduğum kocaman bir başka bölümü daha var. Ama onları benim anlatmam doğru olmaz. Alper belki o kişilerin peşine düşer de onlar da yazar kendi hikayelerini.

Örneğin;  2013’te bir başka hikaye anlatıcısı (sanırım 2013 yılı) Almanya’dan Türkiye’ye döndü. Nazlı Çevik, oldukça yoğun şekilde masal anlatma programları, eğitimleri yaptı. Hevesle yapılan her iş gibi bu çaba da bir sivil toplum örgütü ile taçlandırıldı. Anlat Bana Derneği kuruldu. Bu dernek kurucuları masal anlatıcıları toplulukları kurdular. Bunlardan ilki Fama’nın Evi Hikaye Anlatıcılığı Topluluğudur sanırım. Bu oluşum sonra İstanbul’da SEİBA’nın (Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı Merkezi) da ev sahibi oldu, Şirince’de Uluslararası bir Masal Festivali düzenledi.

Biz de hikaye anlatıcılığını öğreten  Judith’in NTV radyoda bir masal programı oldu bu süreçte. Judith iki de kitap yazdı masallarla ilgili.

Bütün bunlar olurken ve belki daha da önce Gazi Üniversitesi’nin Ankara’da kurduğu Somut Olmayan Kültürel Varlık Müzesi’nde masal anlatıcılığı eğitimleri yapılıyordu, masallar anlatılıyordu.

İstanbul ve Ankara’da bunlar olurken İzmir’de de masal konusuyla ilgilenen bir grup oluşuverdi. Pınar Fedakar’ın hevesiyle hikaye anlatıcıları bir grup oluşturuverdi.

Bunların yanısıra burada saya saya bitiremeyeceğim başka isimler masallı pek çok etkinlik yaptılar.  Masal kervanı kurup şehir şehir dolaşarak masallar anlatan Argın Kubin, İstanbul’da kafelerde masal akşamları düzenleyen Beyza Akyüz, mülteci ailelere, çocuklara masalların anlatıldığı Kardeş Masallar Projesi, masal peşinde günlerce yürüyen Deniz Soruklu Evren’le Tacettin Toparlı var.

Var da var. İsimleri yazdıkça, eksik kalma ihtimali artıyor. Bu nedenle burada sözü bağlayıp bitirmek en iyisi. Eksik kalanlardan affımı isterim.

Eh masalı da burada bağladıysak artık doğa koruma anılarına geri dönmenin vaktidir. Buradan devam ederiz haftaya diye umuyorum, di mi Alper?!

Devam edecek…

*2013 – 2017 Çanakkale ‘de Masal Etkinlikleri

ÇANAKKALE KENT MÜZESİ KENT SOHBETLERİ
* 18 Aralık 2013 / Özcan Yüksek – 1001 Gece ve Kent Ütopyaları
* 15 Ocak 2014 / Sezai Sarıoğlu – Ayna Korkusu, Mitoloji, Tarih, Gerçek Hayat ve Kent”
* 19 Şubat 2014 /  Kenan Özer ve Hüseyin Çağlar İnce – Kentte ve Kırda Masal Üreten Ekosistemler Kayıp Masalların İzinde çekilmiş belgeseller
* 19 Mart 2014 / Ömer Gözükızıl – Çanakkale Kentinde Yaşamak ve Kırsalda Masal Aramak
* 9 Nisan 2014 / Ahmet Yazman – Sarıkız Efsanesi ve Ana Tanrıça Kültü
* 18 Haziran 2014 / Güneşin Aydemir ile masal çemberi – Her Masaldan Bir Kıssa, Bir Hisse
* 24 aralık 2014 / Özcan Yüksek – ”bilmek isteyen yola çıkar” masalistan masalları

* 14 Ocak 2015 / Pınar Dönmez Fedakar “Korkunun Mitleri” Türk Dünyası Mit, Masal ve Efsanelerinde Yaratıklar
* 4 Mart 2015 / Güneşin Aydemir – Masal Irmaklarının Okyanusu
* 15 Nisan 2015 / Zerrin İren Boynudelik – “Bu Resim Ne Anlatıyor?” mitolojiden anlatılar
* 13 Mayıs 2015 / Şahmarancı (Ebuburak) TacettinToparlı – Şahmaran Masalları ve Camaltı Atölyesi
* 25 Kasım 2015 / Güneşin Aydemir yaşamsal bir bilgi kaynağı olarak m a s a l l a r
* 23 Aralık 2015 / Doç.Dr. Aslı Erim Özdoğan Çayönü “çayın yanındaki tepe”
* 27 Ocak 2016 / Doç. Dr. Sencan Altınoluk Sikkeler, Simgeler, Masallar
* 24 Şubat 2016 / Doç.Dr. Göksel Sazcı Maydos’tan Eceabat’a; bir yerleşimin 5000 yıllık öyküsü
* 30 Mart 2016 / Doç.Dr. Şeref Uluocak Toplumsalın İmkanı Olarak Masallar
* 27 Nisan 2016 / Eşref Bülent ”Yeraltı Diyarının Kartalı” masal çözümlemesi

ÇANAKKALE MASALCILAR BULUŞMALARI

13-17 mayıs 2015 1. Çanakkale Masalcılar Buluşması “Sırlar Alemine Yolculuk”

11-15 mayıs 2016 2. Çanakkale Masalcılar Buluşması “Hayat Ağacının Sesleri”
11-31 mayıs 2016 HAYAT AĞACININ RENKLERİ Resim Sergisi (Umut Germeç, Şule Günal, Serpil Kapar, Ezgi Yemenicioğlu Negir)
8/12 mart 2017 “Müzeler ve Masallar” Buluşması (3. Çanakkale Masalcılar Buluşması)

ÇANAKKALE KENT MÜZESİ MASAL ÇÖZÜMLEME OTURUMLARI
27 Eylül 2017 ve 4 Ekim 2017 tarihlerinde yapıldı. Devam ediyor.

 

 

 Güneşin Aydemir