Ana Sayfa Blog Sayfa 164

İliç’te çatlakları bildiren mühendis tutuklandı

Erzincan İliç’te Çalık Holding‘e bağlı Lidya Madencilik şirketi ile ABD-Kanada ortalığındaki Anagold Madencilik’in sahip olduğu Çöpler Altın Madeni‘nde yaşanan yığın liçi kaymasında bir mühendis daha tutuklandı.

13 Şubat’ta yaşanan felaketin ardından dokuz işçi halen zehirli toprak yığınının altından çıkarılamadı. Milyonlarca metreküp siyanür ve ağır metalle kontamine liç  yığınının, tespit edilen madene yakın iki bölgeye taşınması için çalışmaların başlatıldığı belirtilmişti. İşin ihale edildiği taşeron şirket Çiftay‘ın cevher ve taşları belirlenen yere taşımakla görevli işçilerin işini değiştirerek, siyanürlü toprağın sevkiyatını yapmalarını istediği iddia ediliyor.

Çalışmalar sürerken, Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı faciayla ilgili maden ocağında sismik radar sisteminden sorumlu jeoteknik mühendis A.R.K.’yi ifadeye çağırdı. Mühendis, savcılık sorgusu sonrası çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliğince tutuklandı.

Tutuklanmayı dün gece sosyal medyadan duyuran Bağımsız Maden-İş örgütlenme uzmanı Başaran Aksu, mühendisin şirkete durumu ilettiğini raporla kanıtladığı için serbest bırakıldığını ve dört gün sonra Anagold tarafından işten atıldığını yazdı.

Filistin’e Özgürlük Platformu ‘Vicdan Mahkemesi’ kuruyor

Filistin’e Özgürlük Platformu, İsrail‘in soykırım suçlarını yargılamak üzere Vicdan Mahkemesi düzenleyecek.

Simgesel nitelikteki uluslararası mahkemede incelenecek deliller, uzmanlar ve aktivistlerden oluşan 15 masa tarafından dosyalandı ve oluşturulan “Vicdan Heyeti”ne teslim edildi. 23 Mart’ta yapılacak etkinlikte heyet,  15 grubun hazırladığı İsrail’in suç dosyalarını dinleyecek ve kararını açıklayacak.

İsrail’in yargılanması için küresel mücadeleyi güçlendirmeyi amaçlıyor

Filistin’e Özgürlük Platformu, çağrı metninde şunlar deniyor:

İsrail’in kasıtlı ve planlanmış bir soykırım gerçekleştirdiğini gösteren bu dosyalar, uzman hukukçulardan oluşan bir heyet rehberliğinde, ceza hukukun gerektirdiği şekilde; belgeleriyle, delilleriyle hazırlandı.

Vicdan Heyeti, mahkemede bu 15 masanın hazırladığı suç dosyalarını dinleyecek ve ardından kararını açıklayacak.

Amacımız, Güney Afrika’nın başlattığı yoldan ilerleyerek İsrail’in soykırım suçundan yargılanması için verilen küresel mücadeleyi güçlendirmek, bu yola bir taş daha eklemektir.”

Güney Afrika ve Filistin’den katılımcılar

Vicdan Mahkemesi’ne Filistinli tanıklar ve gazeteciler, Güney Afrika’nın Lahey başvurusunu yapan hukukçular, Gazze’den doktorlar, uluslararası alanda soykırım tartışması yapan akademisyenler ve dünya genelinden aktivistler  katılacak.

Etkinlikte ayrıca, Güney Afrika heyetinden Khaled Al-Shouli, Filistinli hukukçu Amjad Salfiti, soykırımın tanığı Dr. Ghassan Abu Sittah, DAAR Kültürel Miras Araştırmaları’ndan Sandi Hilal ve Alessandro Petti ile Jewish Voice for Peace adına konuşmalar yapılacak.

Vicdan mahkemesi masaları

Vicdan Mahkemesi’ne dosya hazırlayan masalar ise şöyle belirlendi:

Bilgi-Kırım Masası 

Dünyanın dört bir yanından akademisyenler ve bilgi emekçilerinin yer aldığı masada İsrail’in Filistin’de işlediği soykırımın önemli bir ayağı olan bilgi-kırıma yönelik bir dosya oluşturuldu. 

Çocuk Masası 

Nüfusunun yüzde 47’sini çocukların oluşturduğu ve güvenli bir noktanın kalmadığı Gazze’de çocuklar, ölümle beraber; açlık, susuzluk, hastalıkla da karşı karşıya. Masa, refakatsiz kalan, uzuv kaybı yaşayan, eğitim, barınma, sağlık gibi en temel haklarından mahrum kalan Gazzeli çocuklar için hazırlanmış bir rapor sundu. 

Eğitimciler Masası 

İsrail’in aralıksız bombaladığı Filistin’de öğrencilerin en temel hakkı olan eğitim hakkı da ellerinden alındı. Gazze’de eğitim kurumlarında çalışan binlerce eğitimci, personel ve öğrenci yaşamını yitirdi. Eğitimciler Masası tüm bu başlıkları içeren detaylı bir dosya oluşturdu. 

Gazeteciler Masası 

İsrail’in 9 Ekim’de Gazze’yi tamamen kuşatma altına almasıyla birlikte Gazze’de sadece 7 Ekim öncesinde burada bulunan gazeteciler kalabildi. Gazeteciler Masası, altı aydır son derece ağır ve tehlikeli koşullarda dünyaya haber ulaştırmaya çalışan gazetecilerden Filistinlilerin sesini istikrarlı bir biçimde sansürleyenlere, bombardımanlarda veya doğrudan hedef alınarak öldürülen gazetecilere kadar birçok başlığı içeren bir suç dosyası hazırladı.  

Hayvan Hakları Masası 

Gazze’deki çatışmanın refakatçi (evcil) hayvanlara, besi/çiftlik hayvanlarına, deniz canlılarına ve yaban hayatına olumsuz etkilerinin araştırıldığı masa, mahkemeye  İsrail saldırılarının Filistin’de yaşayan tüm canlılar üzerindeki olumsuz etkilerine dair bir dosya sundu. 

İşçi Masası 

Masa,  İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırım girişimini bir de işçilerin gözünden; saldırılarda can veren, güvencesiz koşullara itilen, topraklarından olan işçiler bağlamında değerlendirdi. 

Kadın Masası 

7 Ekim’den itibaren yoğunlaşan saldırıların kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini vurgulama amacıyla kurulan masa, yerleşimci-sömürgeciliğin toplumsal cinsiyet ve beden politikalarını belgeledi, dünyanın dört bir yanında süren şiddetle mücadele pratiklerini temellendirmeyi amaçlayan bir dosya hazırladı. 

Mekân Çalışmaları Masası 

Dünyanın dört bir yanından mimar, plancı, mühendis ve mekân üzerine çalışan aktivistlerin bir araya geldiği masada İsrail işgalinin tarihsel ve mevcut mekân politikaları, tarihi ve kültürel mirasa yönelik saldırıları, yerinden edilme ve geri dönüş/yeniden inşanın imkânsızlaştırılması gibi bir dizi başlığa odaklı bir rapor sunuldu. 

Müzik Emekçileri Masası 

Soykırımın, bir ifade, etkileşim ve bellek alanı olarak müziğe ve müzisyenlere etkisini araştıran Müzik Emekçileri Masası, Filistinlilere yönelik baskıların bellek taramasını yaptı ve müzikte soykırımın izini sürdü, müziğin özgürlük mücadelesindeki birleştirici etkisini belgeledi. 

Psikolojik Sağlık Masası 

Masada, 7 Ekim’den çok önce, İsrail’in kurulmasından bu yana süregelen şiddet, işgal, zorla yerinden etme ve apartheid rejiminin korku ve baskı ortamının yol açtığı travmalar incelendi. Bunların hem bireysel hem de toplumsal psikolojik sağlık üzerindeki etkileri ve Gazzelilerin 7 Ekimden beri yaşananlara gösterdikleri travma tepkisi raporlandı. 

Sağlık Masası  

Filistinlilerin sağlık verilerini de inceleyen masa, Filistin’de sağlık hizmetlerinin fiili varlığı ve altyapısını hedef alan saldırıların “yok edici” etkilerini inceledi. Ayrıca İsrail işgal devletinin 7 Ekim itibariyle şiddetli biçimde, ama 1948’den bu yana aktif, kasti olarak uyguladığı yerinden etme, tehcir ve abluka politikasının Filistin halkının fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerindeki etkileri de belgelendi. 

Sanatçılar Masası 

Sanatçılar Masası,  İsrail’in işgal ve saldırgan tutumunun Filistinli sanatçılar tarafından ele alınış biçimlerini inceledi. Baskı ve soykırımın sanatsal tanıklığı eşliğinde, Filistin halkının yok sayılan/edilen kültürünün izlerini kanıtlarıyla sunan bir rapor hazırlandı.  

Sinema ve Belgeselciler Masası 

Yoluna Sanat Masası’nda başlayan bu inceleme dosyası, sinemacılar ve belgeselcilerin elinde yeni bir suç dosyasına dönüştü. 

Su, Toprak, Yaşam ve İklim Adaleti Masası 

Gıda, su ve enerji kaynaklarının Filistinlilere yönelik baskı, kontrol ve zulüm aracı olarak kullanıldığını gösteren masa, İsrail’in soykırım suçlarının yanına eko-kırım suçlarını da ekleyen kapsamlı bir dosya oluşturdu.  

Hukuk ve İnsan Hakları Masası 

Tüm masaların Vicdan Heyeti’ne sunmuş oldukları suç dosyaları, Hukuk ve İnsan Hakları Masası’ndaki hukukçular tarafından incelendi ve mahkemeye sunulmak üzere bir iddianame hazırlandı. 

Karaburun Küçükbahçe’nin meralarına GES tehdidi

İzmir‘in Karaburun ilçesine bağlı Küçükbahçe mahallesinde, Nano Yenilenebilir Enerji Yatırımları A.Ş. tarafından gerçekleştirilmesi planlanan ve ÇED süreci 19 Şubat’ta başlayan güneş enerjisi ve elektrik depolama tesisi projesine doğa savunucuları tarafından itiraz ediliyor.

24,46 hektarlık bir alanı kapsayan ve toplamda 24 MWm / 16 MWe kapasiteye sahip olan projenin, bölgenin doğal ve sosyal dokusuna olası etkileri, Karaburun Yerel Fok Komitesi tarafından hazırlanan değerlendirme ve itiraz raporu ile dile getirildi.

Karaburun ve Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi‘nde yer alan proje alanı, yerleşim yerlerine 100 ile 1,6 kilometre uzaklıkta bulunmakla birlikte, mera ve tarım alanlarının üzerine kurulması planlanıyor.

Karaburun’da GES şirketi bakanlık kararını hiçe saydı: Yüzlerce zeytin hukuksuzca katledildi
Karaburun’da RES’lerden sonra GES tartışması
Rapor: Karaburun Yarımadası’nın yüzde 89’u RES’lere tahsis edildi

Uluslararası anlaşmalarca korunan türlerin yaşam alanı olan bölgede, güneş enerjisi santrallerinin özellikle göçmen kuşlar üzerindeki olumsuz etkileri biliniyor. Projeye ilişkin yapılan açıklamalarda, habitat kaybı, termal ısı artışı ve mikro iklim değişikliklerine dikkat çekiliyor.

Karaburun

Karaburun’da meralar ve orman alanları tehdit altında

Karaburun – Ildırı Körfezi’nin Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesinin ardından, bölge üzerinde planlanan 8 güneş enerjisi projesi, mera, tarım, zeytinlik ve orman alanları üzerinde ciddi baskılar oluşturacak. Yöre halkının geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılık faaliyetleri, bu tür yatırımların bölgeye getireceği olumsuz etkilerden dolayı tehlike altında.

Bölgenin ekolojik karakterini korumak amacıyla yatırımların bütüncül olarak değerlendirilmesi ve özel çevre koruma bölgesinin karakteristik özelliklerine uygun üst ölçekli koruma planları yapılması gerektiğini ifade eden Karaburun Yerel Fok Komitesi ve Küçükbahçe halkı, projenin bölgenin tarihine, kültürüne ve doğasına vereceği zararlar nedeniyle geri çekilmesi ve iptal edilmesi çağrısında bulunuyor.

Karaburun

Yayınlanan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

Karaburun – Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi’ne ilişkin karasal ve denizel biyoçeşitlilik araştırmaları yeni tamamlanmış ve bölgenin yönetim planı henüz hazırlanmamıştır. Ayrıca, koruma alanına ilişkin iptal edilen 1/25.000 ölçekli nazım imar planı bulunmaktadır. Bu sebeple Karaburun İlçesi’nde  proje ve plan yapılamayacağına ilişkin Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü’nce verilen görüşler de mevcuttur. Yarımada’nın ekolojik karakterini önde tutacak ve yatırımları bütüncül değerlendirecek Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin karakteristik özelliklerine ve değerli ekolojisine yönelik üst ölçekli koruma planları yapılmadan yeni yatırım proje çed süreçleri başlatılmamalıdır.

[Dünya Su Günü] Büyük bedeller ödememek için kaynaklar korunmalı

Ambalajlı Su Üreticileri Derneği (SUDER) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşabey Kalebaşı, Dünya Su Günü özelinde bir açıklama yaptı ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve paylaşımının küresel barışın ve refahın temel taşlarından biri olduğunu ifade ederek, “Su kaynaklarının etkin yönetilmesi, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de refahı ve barışı için kritik bir adımdır. Bunun için tüketicilerin sorumluluğu da araştırma, doğru bilgilenme ve bu paralelde doğru kullanım alışkanlıkları edinmektir” dedi.

Birleşmiş Milletler’in (BM) temiz su sorunu ve su kaynaklarını korunmasına dikkat çekerek farkındalık oluşturmak amacıyla 1993’te ilan ettiği ve her yıl 22 Mart’ta kutlanan Dünya Su Gününün bu yılki teması “Barış ve Su” olarak belirlendi. Tema çerçevesinde; suyun kıtlığı, kirliliği ve eşit olmayan erişimi gibi sorunların toplumlar ve ülkeler arasındaki gerilimi artırabileceği vurgulanıyor.

3 milyar insan sınırları dışındaki suya bağımlı

Ulusal sınırları aşan su kaynaklarına bağımlı dünya genelinde 3 milyardan fazla insanın olması ve sadece 24 ülkenin paylaşılan su kaynakları için işbirliği anlaşmalarına sahip olması; su yönetiminin dünyanın geleceği için önemine dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler, küresel açıdan yürütülecek su işbirliği çalışmaları ile Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda ilerlemenin hızlanacağına, gıda güvenliğinin artacağına, sağlıklı geçim kaynakları ve ekosistemin sürdürülebileceğine, iklim değişikliğine karşı dayanıklılığın geliştirileceğine ve uluslararası barışa hizmet edileceğine vurgu yapıyor.

[22 Mart Dünya Su Günü]Avrupa İklim Eylem Ağı kömüre karşı uyardı: Su kaynaklarını kirletiyor, kurutuyor
Rapor: İstanbul’un havası solunamaz, su kaynakları kritik durumda
20 yıl içinde su fakiri olabiliriz: Türkiye, su kaynaklarını nasıl sürdürülebilir şekilde kullanacak?

İnsanlığın huzuru ve gezegenin sürekliliği için su kaynaklarının korunmasına dikkat çeken Yaşabey Kalebaşı, gündeme dair açıklamalarında, “Günümüzde milyarlarca insan su kıtlığı yaşıyor, küresel iklim krizi de kıt su kaynaklarının azalmasına etki ediyor. Gelişen bu tablo daha gergin bir dünyanın oluşmasına etki edebilir” dedi.

Kalebaşı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsan olarak yaşamamız için suya, insanlık olarak yaşamamız için de barışa ihtiyacımız var. Suyun korunması ve adil olarak paylaşılması için geliştirilen ortak çaba, barış içinde yaşama bilincini geliştirecektir.

2015’te kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6’da 2030’a kadar herkesin suya güvenli bir şekilde ulaşabileceği vaat edilmişti. Bu vaadi gerçekleştirmek için 6 yıl gibi kısa bir süremiz kaldı. Yarın büyük bedeller ödememek için su kaynaklarının korunmasına ve su kullanımı bilincinin artırılmasına ihtiyacımız var.”

Dünya Su Günü’nde suyun israfının önlenmesi için atılacak öncelikli adımlara da vurgu yapan Kalebaşı, “Dünya genelinde suyun yüzde 69’u tarım, yüzde 19’u sanayi ve yüzde 12’si evsel olarak kullanılıyor. Ülkemizde de yapılan vahşi sulama yöntemleri, hem su kaynaklarının aşırı israfına, toprağın yapısı ile kalitesinin bozulmasına ve çoraklaşmasına neden oluyor. Suyun geleceği için tarımda bilinçsiz ve düşük verimli sulama uygulamalarından vazgeçilip modern sulama yöntemlerine geçilmesi büyük önem taşıyor” dedi.

Sanayideki su tüketiminde belirli bir miktarın üzerinde su tüketen işletmelerin, bulunduğu bölgedeki yer altı su kaynaklarını kurutmalarına acilen son verilmesi gerektiğine dikkat çeken Kalebaşı, “bu işletmelerin atıl durumdaki yer üstü su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde yer alması sağlanmalıdır. Sanayideki atık suların yer altına deşarj edilerek yer altı sularının kirletilmesi önlenmeli, bu suların gelecek nesillere mutlaka temiz ve sağlıklı koşullarda bırakılması ivedilikle sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.

Dünya su günü

Arıtma cihazları 5 kat fazla su israf ediyor

Tüketicilerin bilinçlenmesi ve her türlü su kullanımında kaynakların kısıtlı olduğunun hatırlanması gerektiğine dikkat çeken Yaşabey Kalebaşı su tasarrufu ile ilgili olarak arıtma cihazlarının kullanımına dikkat çekti ve “Yanlış, bilimsel olmayan bilgilendirmelerle arıtma cihazlarının en sağlıklı ve güvenli alternatif olarak sunulması önemli bir risk barındırıyor. Bugün arıtma cihazları bir litre suyu arıtmak için yaklaşık beş litrelik atık su oluşturuyor. Filtrelerin değişim süresine göre bu rakam daha da artabiliyor. Bu konuda tüketicilerde farkındalık oluşturularak bu su israfının önüne geçilmeli” dedi.

Suyun her damlasının korunması gerektiği bilincinin oluşmasına vurgu yapan Kalebaşı “Kullanım alışkanlıklarında farkındalık yaratılarak israfı önleyecek bireysel önlemler alınmalıdır. Bireysel küçük önlemler bile, bir alışkanlığın oturtulması ve gelecek nesillere bu bilincin yerleştirilmesi açısından son derece değerli olacaktır. İlkokuldan başlayarak su kullanımı konusunda bilinçlendirme çalışmaları artırılmalı, müfredat dahilinde bu konu titizlikle işlenmelidir” diye konuştu.

Aysu Türkoğlu’ndan yeni rekor: Yeni Zelanda’daki Cook Strait’i yüzerek geçti

23 yaşındaki Bodrumlu yüzücü Aysu Türkoğlu, 20 Mart’ta Yeni Zelenda Cook Strait Geçişi için Wellington‘a 13,8 derecelik suda güçlü akıntılarına karşı mücadele ederek, 23 kilometrelik parkuru gece saatlerinde yüzerek yeni bir rekora imza attı. Aysu Türkoğlu’na Cook Strait Geçişi için daha önce Kuzey Kanalı‘nda destek veren ve ekibinde bulunan menajeri Nesli Özel ile açık su yüzücüsü Murat Öz eşlik etti.

Ultra maraton sporcusu Aysu Türkoğlu, “Oceans Seven” kanallarını 5 sene içerisinde tamamlayarak Guinness rekorunu da kırmayı hedefliyor.

Aysu Türkoğlu, 2022’de 60 kilometrelik Manş Kanalı parkurunu 16 saat 28 dakikada geçen en genç Türk sporcusu olmuş, ardından 40 kilometrelik İrlanda-İskoçya arasındaki Kuzey Kanalı’nı yaklaşık 11 saat 48 dakika 19 saniyede yüzerek geçen ilk Türk kadın ve en genç Türk sporcu unvanını almıştı.

aysu türkoğlu

Aysu Türkoğlu, Cook Strait Geçişi ardından bu yıl Haziran’da 22 Bridges Manathan (48 km) ve Eylül ayında Catalina (30-35 km) kanallarını geçmek için hazırlıklara başladığını duyurdu. Bu geçişleri tamamladığı takdirde aynı zamanda Triple Crown unvanının da sahibi olan en genç Türk yüzücü olarak başarılarını taçlandıracak.

Türkoğlu’nun bu girişim için aylar süren zorlu bir hazırlık ve sıkı bir eğitim süreci geçirdiği, soğuğa dayanıklılık antrenmanları için kışın karlar, yazın da buz dolu küvet içinde yattığı belirtiliyor.

Aysu Türkoğlu

Yeni Zelanda parkuru öncesinde geçtiğimiz kış günün yarısını yüzerek geçiren Aysu Türkoğlu, Strait geçişinde ayrıca köpek balıklarına da meydan okumak zorundaydı. Bu nedenle rekortmen yüzücü önünde ve arkasında köpek balıklarını uzaklaştırma amaçlı düzeneği olan teknenin yakınında kalarak yüzüşünü tamamladı.

Ergenliğini erkek olarak geçirmiş trans atletler kadınlar yüzme yarışmasına katılamayacak
Sümeyye Boyacı, Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda Dünya ikincisi

Aysu Türkoğlu Cook Strait geçişini tamamlarken hava sıcaklığı 14-15 derece arasında seyretti. Yüzücü müthiş bir kararlılıkla soğuğa dayanıklılık antrenmanlarını yepyeni bir seviyeye taşıyacak şekilde çalıştı. Kendisinin de ifade ettiği gibi, “Psikolojik ve zihinsel gücünüz ne kadar yüksekse, kanal geçişinde elde edebileceğiniz performans da o kadar yüksek olur. Bu nedenle, psikolojik yeterliliğiniz fiziksel yeterliliğiniz kadar önemli.”

Anayasa Mahkemesi’nin yeni başkanı Kadir Özkaya oldu

Anayasa Mahkemesi‘nde (AYM) Başkan Zühtü Arslan‘ın 20 Nisan’da görev süresinin dolacak olması nedeniyle yapılan seçimde yeni başkan seçildi. Başkan vekili Kadir Özkaya, yeni AYM Başkanı oldu.

Özkaya ile üye Yusuf Şevki Hakyemez‘in yarıştığı seçimde, Özkaya 15 üyeden 9’unun oyunu aldı. Hakyemez’e ise 6 oy çıktı. Kadir Özkaya, dört yıl görev yapacak.

1963 doğumlu olan Kadir Özkaya, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde  memurluk, Tarım Kredi Kooperatiflerinde kontrolörlük görevlerinde bulundu. 4 Şubat 1991 tarihinde başladığı idari yargı hâkimlik stajını tamamladıktan sonra 13 Mayıs 1993 tarihinde Danıştay tetkik hâkimliğine atandı. 2004 yılı Kasım ayına kadar bu görevini sürdürdü.

21 Ekim 2005 tarihinde, Kasım 2004’te geçici olarak görevlendirildiği Anayasa Mahkemesi raportörlüğü görevine atandı. Bu görevi yürütmekte iken 2011 yılında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine; 18 Aralık 2014 tarihinde de Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. 22 Aralık 2014 tarihinde göreve başladı.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 12 Mart 2020 ve 5 Mart 2024 tarihlerinde yapılan toplantıda iki kez Anayasa Mahkemesi başkan vekilliğine seçildi.

Kadir Özkaya, TİP Hatay Milletvekili Avukat Can Atalay‘ın haklarının ihlal edildiği ve tahliyesinin gerektiği yönünde oy kullanan dokuz üyeden biriydi.

Yargıtay’daki seçim 25 Mart’ta

Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020’de seçilen Mehmet Akarca’nın da dört yıllık görev süresi doluyor. Yüksek Mahkeme’nin 348 üyesi, 25 Mart’ta dört yıllığına görev yapacak yeni başkanı belirlemek için sandığa gidecek. Adaylar arasında şimdiki başkan Akarca ile terör davalarının temyiz incelemesini yapmakla görevli Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Başkanı Muhsin Şentürk‘ün olduğu belirtiliyor.

Danıştay’da seçim süreci nisan ayında

Danıştay Başkanı Zeki Yiğit ise 7 Mayıs 2020’de dört yıllığına mevcut görevine seçilmişti. Yiğit’in görev süresinin dolacak olması nedeniyle Danıştay’daki mevzuat gereği, 7 Mayıs 2024’ten 15 gün öncesi olan 23 Nisan’da başkanlık seçimi süreci başlıyor.

Gediz Deltası’nı tehdit eden jeotermal projesine dava açıldı

UNESCO Dünya Doğa Mirası Adayı Gediz Deltası’nda yapılmak istenen ‘Bölgesel Isıtma ve Termal Sağlık Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Projesi’ için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararına ve projenin iptaline karşı Doğa Derneği, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği (EGEÇEP), İzmir Barosu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından dava açıldı.

Gediz Deltası ulusal ve uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan içinde geleneksel üretimlerin devam ettiği ve biyoçeşitlilik açısından zengin bir delta sistemi. İzmir şehir merkeziyle iç içe geçmiş bu önemli alan üzerinde Kordelion İşletmeleri A.Ş. tarafından İzmir Gediz Deltası, Bölgesel Isıtma ve Termal Sağlık Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Projesi hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Projenin ilk aşamasında kuşların üreme alanlarının üzerinde jeotermal kaynak arama amacıyla iki adet sondaj kuyusu ve üç adet gözlem kuyusu açılması planlanıyor.

2021’de ÇED süreci başlayan proje, Gediz Deltası’nda yer alması nedeniyle İzmir 2 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından engellenmişti. Şirketin bu kararın iptaline yönelik açtığı davanın olumlu sonuçlanmasıyla komisyonun görüşüne tekrar başvurularak, olumlu kararı alındı. Projenin yeniden gündeme gelmesiyle 23 Ocak 2024’te “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararı verildi.

Proje kapsamında inşa edilmek istenen sondaj kuyuları, sit açısından Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı içerisinde kalıyor. Aynı zamanda Gediz Deltası Sulak Alanı bölgelerinden olan Kontrollü Kullanım Bölgesi’nde yer alıyor. Projede planlanan gözlem kuyularından biri ise Nitelikli Doğal Koruma Alanı ve Hassas Koruma Bölgesi koruma sınırları içerisinde kalıyor. Ayrıca deltanın Ramsar alanı sınırları içinde kalan bölge üzerinde de etkisi olacağı öngörülüyor.

gediz deltası

İzmir ve Akdeniz’deki kuş türleri için büyük tehdit

Türkiye’deki 305 Önemli Doğa Alanı’ndan biri olan Gediz Deltası, aynı zamanda Türkiye’deki uluslararası öneme sahip Ramsar Alanı, doğal sit alanı, yaban hayatı geliştirme sahası ve sulak alan koruma bölgelerini içeriyor.

Sondaj kuyularının açılması planlanan bölge genç ve yetişkin flamingolar için beslenme alanı. Doğa Derneği’nin son yıllarda gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre Deltada yaşayan flamingoların yaklaşık yüzde 70’i proje sahasını da içeren deltanın güney kıyılarında besleniyor. Bölge flamingoların dünya nüfusunun yüzde 10’una ev sahipliği yapıyor.

Kış aylarında yağışlarla birlikte sahanın göllenen alanlarında, deltada kışı geçiren kaşıkgaga, çamurcun ve fiyu gibi ördek türlerinin yanında yeşil düdükçün, küçük kumkuşu, karakarınlı kumkuşu, yeşilbacak, dere düdükçünü, gümüş yağmurcun gibi kıyı kuşları görülüyor, ıslak çayırlar üzerinde çayır incirkuşu ve kanallarda ise yalıçapkını kışı geçiriyor. Gediz Deltası’nda göç sırasında gözlemlenen çeltikçi, orman düdükçünü ve dövüşkenkuş ilkbahar göç döneminde göllenen alanda konaklıyor. Bu türlerin yanında yeşilbaş, flamingo, kızılbacak, incegagalı martı, küçük akbalıkçıl ve büyük akbalıkçıl gibi su kuşları ile kerkenez, saz delicesi ve şahin gibi yırtıcı kuş türleri alanı beslenmek için yıl boyunca kullanıyor.

gediz deltası

Proje sahasındaki sondaj ve gözlem kuyularının alanı Türkiye’de uzunbacak ve mahmuzlu kızkuşu türlerinin doğal ortamında en yakından gözlenebildiği alanların başında geliyor ve her iki tür de bu alanda ürüyor.

Doğa Derneği’nin çalışmalarına göre, projenin gerçekleşmesi halinde alanda üreyen ve beslenen kuşlar zarar görecek, yaşam alanları hızla yok olan pek çok kuş türünün yaşamı tehlikeye girecek.

Gediz Deltası jeotermal arama tehdidi altında
UNESCO Adayı Gediz Deltası’nda kuşların yaşamı kayıt altına alındı
İzmir’in Gediz Deltası, 114 kuş türünün üreme alanı

‘Gediz Deltası’ndaki hukuksuz projelere karşı buradayız’

İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Şefika Yıldırım Sert yaptığı açıklamada, “‘İnsan Haklarının Başkenti İzmir’ vizyonuyla hareket eden İzmir Barosu, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir doğanın içinde, tüm canlılarla bir arada yaşamayı da evrensel bir hak olarak kabul etmektedir. Gediz Deltası kendine özgü ekosistemi ve barındırdığı sulak alanlarıyla çok farklı sayı ve türde canlıya ev sahipliği yapıyor. Bu alanı korumak, kentin, İzmirlilerin ve doğanın haklarını savunmak adına, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleriyle birlikte açtığımız bu dava, Avukatlık Kanunu’nun Barolara yüklediği görev ve sorumluluğun doğal bir sonucudur. Ayrıca kent dayanışmasının da etik bir gerekliliğidir. İzmir Barosu, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da doğa, kent ve insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmaya, korumaya ve bu kavramlara işlerlik kazandırmaya devam edecektir” dedi.

gediz deltası

Proje sahası olarak belirtilen ve 2 sondaj kuyusunun, 3 adet gözlem kuyusunun açılmasının planlandığı bölgenin biyoçeşitlilik açısından önem taşıdığını ve bu faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi halinde bölgenin ve barındırdığı biyoçeşitliliğin yok olacağını belirten Doğa Derneği Avukatı Cem Altıparmak, konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Doğa Derneği’nin son yıllarda yaptığı araştırmalar, deltanın güney kıyılarının yani İzmir ili ile neredeyse iç içe geçmiş kısmının, nesli tehlikedeki kuşlar için sanılandan çok daha önemli olduğunu ortaya koydu. Bu bölgedeki sulak çayırlar, çamur düzlükleri ve kıyı alanının korunması gerektiğini bilimsel raporlar ve koruma statüleri söylüyor. Bu dava Gediz Deltası’nı şehirleşmenin olumsuz etkilerinden korumak için hayati önem taşıyor” dedi.

Davacılar arasında yer alan EGEÇEP vekili Av. Leyla Bilgin de konu hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Projede her bir ÇED alanı içerisinde sondaj makinesi ve yerüstü tankların konumlandırılacağı beton platform, çamur dinlendirme havuzu, konteyner alanı, bitkisel toprak ve hafriyat toprağı depolama alanı bulunuyor. Bu kadar yapının alanın ekolojik döngüsünü yıkacağı aşikar. Bu yapılar ve alandaki hareketlilik yaban hayatı üzerinde strese yol açacak, habitat ve bitki örtüsü kaybedilecek, gürültü ve toz gibi sonuçlar ortaya çıkacak. Pek çok canlının üremesi, beslenmesi ve hayatta kalmasını sağlayan sulak alanları, korumak ve onarmak gerekirken, bunun aksi projeler kabul edilemez.”

Milletvekilinden uyarı: Yenişehir tren yolunda su baskını tehlikesi var

Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa-Ankara hızlı tren hattının Yenişehir noktasında yerinde incelemeler yaptı ve su baskını riskinin tarımsal faaliyetlere engel olabileceği yönünde uyarılarda bulundu.

CHP Bursa Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesi Orhan Sarıbal’ın yerinde incelemeler yaparak aktardığı üzere, düz bir zeminde ve yoğun yağış alan bir bölgede yer alan Yenişehir tren yolundaki menfezler, yeterli değil.

İklim krizi: Bursa’da 62 yıllık kasım ayı sıcaklık rekoru kırıldı
Bursa Kirazlıyayla’da bilirkişi keşfi: Yenişehir Ovası’na saatli bomba kuruluyor

Bölgedeki çiftçilerin uyarısı üzerine bölgeye ulaştığını ifade eden Sarıbal, “Şu anda sular iki gündür çekilmiş ama mevcut arazi bataklık, sürüm, işleme yapılamıyor” dedi.

Mart ayının sonuna yaklaştığımızı ve Nisan ve Mayıs’ta yağacak yağmurlarda ekim yapmanın zorlaşacağını hatırlatan Sarıbal, “Ekim yapılsa bile eğer bu menfezler çalışmaz, bu drenajlar çalışmazsa araziler su altında kalacak ve dolayısıyla hem verim kaybı, hem üretim kaybı ama en önemlisi, çiftçinin ciddi bir maliyet kaybı olacak” diyerek, tüm yetkilileri bölgede gerekli çalışmaları yapmaya çağırdı.

Dikmece’den Hasan Özgün: ‘Her şeyimizi depremde kaybettik, şimdi kazanma zamanı’

Yerel seçimler öncesinde ekoloji aktivistlerinin mücadelelerini ve taleplerini ele aldığımız video serimizde bu hafta konuğumuz, Hatay Dikmece direnişinden Hasan Özgün.

Dikmece’de tarım arazileri ve zeytinlikler üzerine yapılması planlanan TOKİ konutları projesine karşı çıkan bölge halkı, konuyu yargıya taşımıştı. Antakya merkeze 10 kilometre mesafedeki Gülderen ve Dikmece, dağlık arazi yapısı nedeniyle yapılaşma için tercih edilse de bölgede zeytinlikler başta olmak üzere tarım arazileri bulunuyor.

Gülderen’de 61 parsel 14 Nisan 2023 tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile kamulaştırılırken, TOKİ’nin Dikmece ihalesini alan Sarıdağ İnşaat şirketi de nisan ayı sonunda bölgedeki çalışmalarına başladı. İhaleye göre, bölgede 1415 adet konut inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi yapılacaktı.

Projeye karşı çıkan Dikmece halkının direnişini anlatan Hasan Özgün, “her şeyimizi zaten depremde kaybettik. Şimdi kazanma zamanı. Umutluyuz, çünkü kazanmaktan başka şansımız yok” diyor.

Dikmece’ye ‘resmi zevat çıkarması’nda sorular cevapsız kaldı
‣ Dikmeceliler Bakanlık ve TOKİ’ye toplu dava açtı
‣ Özel, direnişin 112’nci gününde Dikmece’de: Mahkeme ‘dur’ deyince durulmuyorsa düzen kalmaz

Agrobay işçilerinin Ankara Yürüyüşü yağmur altında 3’üncü gününde

İzmir Bergama‘daki Agrobay Seracılık’ta çalışırken Tarım-Sen’e üye oldukları için işten çıkarılan işçiler, Ankara’ya başlattıkları yürüyüşün üçüncü gününde. Soğuk ve yağmur altında yürüyüşlerini sürdüren kadınlar, üçüncü gün  Manisa’nın Soma merkezine ulaştı. İşçiler,  Soma Ömer Halis Demir İmam Hatip Lisesi yanında konaklama yaptıktan sonra yeniden Ankara’ya doğru yola çıktı.

211 gündür haklarını alabilmek için gece gündüz direnen ve eylem yapan işçiler bir sonuç alamayınca Ankara’ya doğru yürüyüşe geçmişti. Yürüyüşün 10 gün sürmesi bekleniyor.

211 gündür haklarını alabilmek için gece gündüz direnen ve eylem yapan işçiler bir sonuç alamayınca Ankara’ya doğru yürüyüşe geçmişti. Yürüyüşün 10 gün sürmesi bekleniyor.

‘Çalışma Bakanı görevini yapmazsa, Bakanlık önüne geliyoruz’

Bugünkü eylemlerinde şirket yöneticilerine ve hükümete seslenen kadın işçiler, “Seçimler üzerinden güdülen siyasetin işçilerin nezdinde hiçbir karşılığı yok. İşçi sınıfının dostu olanları biliyoruz, geri kalanın üstüne yürüyoruz” dedi. 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı görevini yapmaya çağıran kadınlar, “Şayet siz görevinizi yapmazsanız eylemimizi Bakanlık önüne taşıyacağız” diye konuştu.