Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Yunanistan’a iki adet yangın söndürme uçağı göndereceğini duyurdu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini söyledi.
Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Türkiye’nin bize göndereceği 2 yangın söndürme uçağı için teşekkür ettim” ifadelerini kullandı.
Σε σημερινή τηλεφωνική μας επικοινωνία ευχαρίστησα τον ΥΠΕΞ της Τουρκίας @MevlutCavusoglu, ο οποίος με ενημέρωσε ότι δύο τουρκικά πυροσβεστικά αεροσκάφη θα αποσταλούν στην Ελλάδα, καθώς, όπως επισήμανε, πλέον οι πυρκαγιές στην Τουρκία είναι υπό έλεγχο. pic.twitter.com/7jcUtKx1bz
İklim krizinin neden olduğu aşırı sıcak ve kuraklığın etkisiyle Yunanistan’da görülen yangınlar bu hafta rüzgarın da etkisiyle büyük alanlara yayıldı.
Eğriboz Adası ve Mora Yarımadası’ndaki yangında binlerce hektar ormanlık arazi kül oldu. Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis, Yunanistan genelinde devam eden yangınlarla mücadeledeki herhangi bir başarısızlık için halktan özür dileyerek, hataların tespit edilip düzeltileceğine dair söz verdi.
Öte yandan Yunan Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Yorgos Kuumendakis de yangın söndürme uçaklarının yangınla mücadeledeki başarısızlığı nedeniyle pazartesi günü istifasını sundu.
Türkiye’de yangın söndürme uçakları tartışması
Türkiye’de ise 28 Temmuz günü başta Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar uzun süre kontrol altına alınamadı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada 274 yangının kontrol altına alındığı belirtildi.
İki haftaya yakın süredir devam eden Muğla’daki yangın kontrol altına alınırken Mersin’de yeniden yangın çıktığı belirtildi. Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadele için gerekli sayıda yangın söndürme uçağının olmaması tepkilere yol açmıştı.
İspanya’dan iki yangın söndürme uçağı, bir ulaştırma uçağı ve 27 pilot, yangın söndürme çalışmalarına destek olmak için Türkiye’ye gelmişti.
Türkiye’nin Yunanistan’a hangi yangın söndürme uçağını göndereceği ise bilinmiyor.
Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için yok edilmek istenen Akbelen Ormanı’nında başlayan ağaç katliamının durdurulması için bölge halkının mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor.
Ağaç katliamının son bulması için ise Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye bir çağrı yazısı kaleme alındı. Başta bazı ekoloji örgütlerinin imzaladığı metinde, “Akbelen Ormanı’ndaki kesimi derhal durdurun, hukuk dışı kesim yapanlar hakkında gereken işlemleri derhal yerine getirin” denildi.
‘Karar verilemedi’
Metinde, dava süreciyle ilgili bilgi verildi ve davada bugüne kadar yürütmeyi durdurma konusunda karar verilemediğinden bahsedildi:
Tarım ve Orman Bakanı Sayın Bekir Pakdemirli’ye,
Bilindiği gibi tarafınızdan verilen 28.11.2020 tarihli olur ile ‘Muğla, Milas, İkizköy’ sınırları içinde (Akbelen ormanı olarak bilinen) Milas Orman işletme Müdürlüğü Kayadere Orman İşletme Şefliğinin 136, 137 no’lu orman bölmelerinde ve Karacahisar Orman İşletme şefliğinin 135 no’lu orman bölmesinde yer alan ‘Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. adına maden açık işletme izni’ verilmiştir. İşlemin iptaline ilişkin dava Muğla 1.İdare Mahkemesi’nin 2021 /563 E. sayılı dava dosyası ile devam etmektedir. Davada bugüne kadar yürütmeyi durdurma konusunda karar verilememiştir. YD kararı, mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonuna bırakılmıştır, ancak bilirkişi seçimindeki yanlışlık ve eksiklikler nedeniyle şu ana kadar keşfe de gidilememiştir.”
‘100 kadar ağacı kesildi’
Bunun yanında, Türkiye’de bir süredir devam eden orman yangınları sırasında bile, ağaç kesimine devam edildiği ifade edildi:
Bu arada, malumunuz olduğu üzere yaklaşık on günden bu yana devam eden ve önlenemeyen orman yangınları, bölgenin orman varlığının önemli bir bölümünü yok etmiştir. Sanki yangınlarla ormanlar yok olmamış ve halen yangınlar kontrol altına alınamamış gibi, Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.nin adamları ağaç kesimine başlamışlardır. Işıkdere tarafından Akbelen Ormanına giren şirket çalışanları, 100 kadar ağacı kesmişlerdir. İkizköylüler ile Akbelen Ormanını korumak için nöbet tutan yurttaşların müdahalesi ile kesim durdurulmuştur.
Bilindiği gibi; Anayasa’nın 169/3.maddesine göre; ‘Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Diğer yandan Anayasanın 17/1.maddesine göre; ‘Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir’, 56/1,2.maddesine göre de; ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
‘Kesimi derhal durdurun’
Akbelen ormanındaki hukuk dışı kesimin, yaşam savunucuları tarafından durdurulduğu, ancak bu görevin öncelikli olarak Bakanlıkta olduğu vurgulandı ve Bakana ormandaki kesimin derhal durdurulması için çağrı yapıldı:
Diğer yandan yaşanan orman yangınlarından sonra, Akbelen ormanı için tarafınızdan verilen 28.11.2020 tarihli izin ile birlikte orman alanlarını daraltan ya da yok eden bütün ruhsat ve idari izinlerin geçerliliği kalmamıştır, bunların yeniden gözden geçirilmesi ve geri alınması yaşama hakkının korunmasının gereğidir.
Sayın Bakan; sağlıklı yaşamın güvencesi ve müşterek varlıklarımızdan olan Akbelen Ormanı’ndaki kesimi derhal durdurun, hukuk dışı kesim yapanlar hakkında gereken işlemleri derhal yerine getirin, son koşullara göre, 28.11.2020 tarihinde verdiğiniz izni geri alın.”
Okyanusların korunması için çalışan OceansAsia kuruluşu, okyanuslarda yaklaşık 1,6 milyar maskenin “yüzdüğünü” söylüyor.
‘Masks on the Beach: The Impact of Covid-19 on Marine Plastic Pollution’ başlıklı raporu inceleyen B2Press’in paylaştığı verilere göre, maskelerin 4 bin 680 ila 6 bin 240 ton arasında ek bir deniz kirliliğine yol açtığı tahmin ediliyor.
Ayrıca tek bir maskenin tamamen yok olmasının 450 yıl kadar süreceği belirtiliyor.
Maske telleri canlılara zarar veriyor
B2Press’in incelediği raporda, tek kullanımlık maskelerin doğada biyolojik olarak parçalandığına ve mikroplastiklere dönüşerek hayvanlar tarafından kolayca yutulabildiğine dikkat çekiliyor.
Buna göre yutulan plastikler besin zinciri boyunca transfer edildiğinden insanlar için de ciddi sağlık riski oluşturuyor. Deniz ekosistemini tehdit eden maske kaynaklı bir başka tehlikenin ise tek kullanımlık maskelerin burun destek telleri olduğu görülüyor.
Raporda bu tellerin balık ve kuşlar için boğulma riskini artırdığı, plastik yüzeyinin ise alg çoğalmasını uyararak maskelerin özellikle kaplumbağalar tarafından yiyecek olarak algılanıp tüketilmesine neden olduğu belirtiliyor.
2021’de 52 milyar maske üretildi
Online PR Servisi’nin incelediği raporda, 2050 yılında denizlerde balıktan daha çok plastik bulunacağına dair tahminler de yer alıyor. Buna göre 2021’de toplam 52 milyar tek kullanımlık maske üretildiği ve bu maskelerin yüzde üçünün denizleri kirletebileceği öngörülüyor.
Tek kullanımlık yerine yıkanabilir ve yeniden kullanılabilir maskelerin teşvik edilmesi ve atık yönetiminin iyileştirmesi ise denizlerdeki kötüye gidişin durdurulmasında etkili olacağı belirtilen önlemler arasında sayılıyor.
Çin, Nisan 2020’de 450 milyon maske üretti
Maske kullanımı dünya çapında Dünya Sağlık Örgütü‘nün pandemiyi resmi olarak ilan etmesinin ardından zorunlu kılınmış ve bu zorunluluğun fabrika ve atölyelerin tam kapasite tek kullanımlık maske üretmeye başlamasına neden olan büyük bir talep şoku yarattığı ifade edildi.
İncelenen verilerin üretimdeki patlamayı da ortaya koyduğu belirtildi. Buna göre maskelerin çoğu Çin’de üretilirken sadece Nisan 2020’de ülkenin günlük maske üretimi 450 milyon adet olarak kayıtlara geçti.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi, (DİSK-AR) Türkiye İstatistik Kurumu‘nun (TÜİK) dün açıkladığı haziran ayına ait işgücü istatistikleri verileriyle ilgili bir değerlendirme yayımladı.
Değerlendirmede, TÜİK’in pandemi döneminde kullanmış olduğu yöntemin salgın dönemine özgü çalışma hayatı düzenlemelerini (işten çıkarma yasağı, ücretsiz izin ödeneği, kısa çalışma vb) dikkate almadığı için işgücü piyasasına ilişkin gerçek durumu yansıtmaktan uzak ve tartışmalı olduğu ifade edildi. Ayrıca, açıklanan istihdam artışı ve işsizlik azalışının yeni istihdam yaratılmasından daha çok pandemi nedeniyle işbaşında olmayan veya kısa çalışanların tam açılmayla birlikte işlerine dönmelerinden kaynaklı olduğu kaydedildi.
TÜİK, haziran ayında işsiz sayısı 823 bin kişi azalarak 3 milyon 399 bin kişiye gerilediğini duyurmuştu.
DİSK-AR’ın değerlendirmesi
DİSK-AR, açıklanan rakamların izaha muhtaç olduğunun özellikle altını çizdi ve yaptığı değerlendirmede şunları belirtti:
Haziran 2021’de ekonominin açılmasıyla birlikte zamana bağlı eksik istihdam sayısında bir azalma olması olağandır. Nitekim Mayıs 2021’de 1 milyon 962 bin olan mevsim etkisinden arındırılmış zamana bağlı eksik istihdam sayısı Haziran 2021’de 691 bin kişi azalarak 1 milyon 271 bine gerilemiştir. Ancak zamana bağlı eksik istihdamdaki bu azalma yeni istihdam yaratılması ve dar tanımlı işsizliğin düşmesi anlamına gelmemektedir. Zaten bu durum halihazırda istihdamda olan kişilerin tam zamanlı çalışmaya başlamasıdır.
TÜİK’e göre Haziran 2021’de, yaz mevsiminde ve ekonominin tam açıldığı bir dönemde, mevsim etkisinden arındırılmış işgücünde 222 bin kişilik bir azalma yaşanmıştır. Oysa beklenen, ekonomideki açılma nedeniyle insanların işgücü piyasasına daha fazla girmesidir. İşgücündeki azalma izaha muhtaçtır ve gerçekçi değildir.
TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığımız hesaplamaya göre Mayıs 2021 ve Haziran 2021 arasındaki bir aylık dönemde mevsim etkisinden arındırılmış zamana bağlı eksik istihdamdaki azalma 691 bin kişidir. Bu kişilerin Haziran 2021’deki tam açılmayla birlikte tam zamanlı çalışmaya döndüklerini söylemek mümkündür. TÜİK’e göre Mayıs 2021 ile Haziran 2021 arasındaki bir aylık dönemde mevsim etkisinden arındırılmış istihdam artışı 602 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. Bu iki veri oldukça birbirine yakındır. Ancak zamana bağlı eksik istihdam kapsamındakiler zaten istihdamda kabul edilmektedir. Zamana bağlı eksik istihdamdaki azalma istihdamda bir artış anlamına gelmeyecektir. İstihdamdaki artışın sebebi zaman bağlı eksik istihdamdaki azalış olamaz. Ancak TÜİK verilerinden bu sonuca varıldığını söylemek mümkündür.
Öte yandan Mayıs 2021’de pandemi ödeneklerinden yararlananların (kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği ve işsizlik ödeneği) sayısı 2 milyon 502 bin kişiyken, Haziran 2021’de bu sayı 552 bin kişi azalarak 1 milyon 950 bin kişiye düşmüştür. Dolayısıyla 552 bin kişi pandemi ödenekleri almayarak muhtemelen işbaşına dönmüş veya tam zamanlı çalışmaya başlamıştır. Öyle anlaşılmaktadır ki istihdamdaki artış ve işsizlikteki azalış yeni yaratılan işlerden kaynaklanmamaktadır. İstihdam artışının sebebi daha çok Haziran’da ekonominin açılması sebebiyle daha önce zamana bağlı olarak eksik çalışan veya pandemi ödeneği alanların işbaşına geri dönmesinin yanlış bir biçimde yeni istihdam olarak değerlendirilmesidir. Dolayısıyla istihdamda net bir artıştan ve yeni işler yaratılmasından söz etmek güçtür. TÜİK’in sorduğu sorular veya katılımcıların bu sorulara verdiği yanıtlarda istihdamda olma, işbaşında olma, işsiz olma ve iş arama gibi konuların birbirine karışmış olması güçlü bir ihtimaldir.
Diğer yandan son 1 yılda (Haziran 2020-Haziran 2021) işten çıkarma yasağına rağmen 1 milyon 49 bin kişinin işsizlik ödeneğine başvurduğu ve bunlardan 337 bin kişinin ödenek almaya hak kazandığı İŞKUR verilerinden görülmektedir. Aynı şekilde İŞKUR’da kayıtlı işsiz sayısı Mayıs 2021’de 2 milyon 893 bin iken Haziran 2021’de 2 milyon 950 bin kişiye yükselmiştir. Dolayısıyla veriler bize Mayıs 2021’e göre ve son 1 yılda kayıtlı işsiz sayısının artmakta olduğunu gösteriyor. Bilindiği gibi İŞKUR aktif iş arama kanallarından birisidir. Kayıtlı verilerde aktif iş arama kanallarındaki işsiz sayısı artarken TÜİK’e göre işsiz sayısının (aktif iş arama kanallarından birine başvuranlar) 823 bin kişi azalması da ayrıca izaha muhtaçtır.
Dünya Hayvanları Koruma Topluluğu‘nun Yaban Hayatı Kampanya Yöneticisi Edith Kabesiime, “10 Ağustos Dünya Aslan Günü” vesilesiyle düzenlenen çevrimiçi toplantıda son 25 yılda kıtadaki aslan nüfusunun şiddetli şekilde gerilediğini söyledi.
Kabesiime, “Afrika’da çok sayıda aslan, yaşam alanlarının daralması, arazilerin bölünmesi, yabani hayvan ticareti, vahşi hayvan eti kaçakçılığı ve insani çatışmalar nedeniyle öldü” ifadelerini kullandı.
20 bine kadar geriledi
AA’nın haberine göre bu durum değiştirilmediği takdirde, Afrika’nın artık hayvanseverler için turistik bir merkez olmayacağını belirten Kabesiime, devletlerin yabani hayvan ticaretini durdurmak için acilen katı tedbirler alması gerektiğini ifade etti.
Afrika’da yaklaşık 100 yıl önce 200 bin olan aslan nüfusunun şu anda 20 bine kadar gerilediği tahmin ediliyor. Aslan nüfusunun en büyük tehdit altında olduğu bölge ise Batı Afrika.
Meksika’da yerli halklar Puebla eyaletine bağlı Cuanala‘da bulunan Fransız gıda tekeli Danone’ye ait su fabrikasını bastı.
Meksikalı devrimci Emiliano Zapata’nın doğum gününde gerçekleştirilen işgalde yerli halklar bölgedeki suyu satarak kendilerini susuz bırakan Bonafont şirketini protesto etti.
Fabrikanın suyu kesildi
Cholulteca Birleşik Halkları tarafından 8 Ağustos’ta yapılan eylemde fabrikanın su kuyuları kapatıldı. Yerliler dört ay boyunca abluka altına aldıkları Paris merkezli küresel Danone’ye ait Bonafont fabrikasının bölgeden ayrılmasını istiyorlar.
Green Left sitesinden Tamara Pearson’ın haberine göre fabrikanın ana girişini kapatan yerli halklar kurdukları çadırlar ve bariyerlerle direnişlerini ayladır sürdürüyorlardı.
Birgün Gazetesi’nin aktardığı haberde yerli toplulukların, yerel ve ulusal hükümetleri, Bonafont’u ve diğer şirketleri kirlilik, su kıtlığı ve bölgelerindeki diğer sorunlardan sorumlu tuttuğu belirtildi.
Fotoğraf: Tamara Pearson
‘Burayı halk yönetiyor’
1 Ağustos Pazar günü tesisi ele geçirmek ve halklar lehine kullanmak için karar alan direnişteki topluluklar, bir hafta sonrası için hükümet yetkilileri ve Bonafont şirketi yöneticileriyle halka açık bir toplantı çağrısında bulundu. Ancak çağrıya şirket ve hükümet kanadından bir yanıt gelmedi.
Katılımın gerçekleşmemesi üzerine hükümeti ve şirketi protesto eden yerli topluluklarının temsilcileri bölgelerindeki toprak ve suyun kötüye kullanılmasına engellemek için ortak karar aldı.
21 topluluk temsilcisi şirketin büyük su şişeleme tesisini işgal etmeye karar verdi. Almoloya, Tlautla, Colonia José Ángeles, Ometoxtla, Zacatepec, Cuanalá, Nextetelco, Coronango, Tepalcatepec, Cuachayotla, Cuapan, Xoxtla ve Cuautlancingo’dan gelen topluluklar Bonafont’un ve diğer şirketlerin kaynakları haksız bir şekilde kullandığını belirtiyorlar.
Fotoğraf: Tamara Pearson
Zapata’nın doğum gününde
Eylem, Meksikalı devrimci Emiliano Zapata’nın 142’inci doğum günü olan 8 Ağustos’a denk getirildi. Eylemciler ilk iş olarak tesis içindeki güvenlik kameralarını devre dışı bıraktı ve girişleri engellemek için büyük kayalar kullandı.
Puebla eyaletinin doğusundaki Iztaccíhuatl volkanik kaynaklardan su çıkarmak için kullanılan kuyuları kapattılar. Bonafont, günde 1,4 milyon litre su çıkarırken, yerliler susuz kalıyordu.
Tesise giren topluluklar, “Suyumuz satılık değil” sloganları attı. Tesis girişinin yakınına ‘Burayı halk yönetiyor’ sloganları yazıldı. Eylemciler, mülkün halk tarafından yönetilmesini istiyor. Bonafont günde 1,4 milyon litre su çıkarırken yerliler susuz kalıyor.
Fotoğraf: Tamara Pearson
‘Mirasımızı savunuyoruz’
Topluluklar gelecek pazar gecesine kadar işgal edilen dev su şişeleme tesisiyle ne yapacaklarına karar vermek için meclisler toplayacak. Eylemciler “Diyaloğa açığız, ancak müzakereye açık değiliz. Topluluğumuz bu yağma şirketinin kapandığını ilan ediyor” diyor. Bir yerli temsilcisi eylemin önemini şu sözlerle belirtiyor: “Atalarımızın bize bıraktıklarını savunmak zorundayız.”
Bonafont fabrikası 1996’dan beri bölgede. Meksika’da 16 bin su arıtma ve şişeleme tesisi bulunuyor. Danone, Coca-Cola ve Pepsico pazarın yüzde 82’si kontrol ediyor. Nestle Water ve Keurig Dr. Pepper da Puebla Eyaleti’nde faaliyet gösteriyor.
Bu şirketler halkın suyunu gasp ederken su çıkarma hakkı için yılda ortalama 2 bin 600 peso (168 ABD Doları) ödüyor. 8 Ağustos 1879’da doğan Meksika devriminin liderlerinden Emiliano Zapata 10 Nisan 1919’da öldürüldü.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün kuvvetli sağanak yağış uyarısı verdiği Karadeniz‘de akşam saatlerinde etkili olan yağış nedeniyle birçok ilde, sel ve su baskınları gerçekleşti.
Bartın‘da heyelan meydana gelirken, evi yıkılan bir kadın selde kayboldu. Karabük‘te sel felaketi yaşandı. Sinop‘ta istinat duvarı çöktü. Kastamonu‘daki iki otomobil ise toprak altında kaldı.
Bartın’da bir kadın kayboldu
Bartın’da gece saatlerinde etkili olan sağanak yağışın ardından Bartın-Karabük yolunda çökme meydana geldi. O sırada yoldan geçen araçlar sele kapıldı.
İki köye ulaşım sağlayan köprüler yıkıldı, su baskınları yaşandı. Evlerinde mahsur kalan bazı vatandaşlar ise AFAD, UMKE ve itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı.
Fotoğraf: DHA
Sel sonucunda Ulus ilçesine bağlı Akörensöküler köyünde bazı evlerde hasar oluştu. Bazı evlerin yıkıldığı köyde, yıkılan bir evde bulunan 80 yaşındaki bir kadının sel sularına kapıldığı öğrenildi.
Bazı vatandaşların evlerinde mahsur kaldığı belirtilirken, ekiplerin köylere ulaşma çabası devam ediyor. Ayrıca, Kumluca beldesinde de derelerin taştı ve çok sayıda evde su baskını yaşandı.
Bartın Valisi: Köylere ulaşılmaya çalışılıyor
Yenihan köyüne giden Bartın Valisi Sinan Güner de selin vurduğu bölgelerle ilgili açıklama yaptı. Vali Güner, “Saat 03.00 sıralarında ilk ihbarlar gelmeye başladı. Şu an bulunduğumuz Bartın Abdipaşa Ulus karayolu üzerindeki yol, çeşitli heyelanlar nedeniyle kapalıydı. Açtık buraya kadar ulaştık ancak burada menfez göçmüş durumda. Buradan ilerisi yok. Servis yoluyla ulaşımı sağlamış olduk. Dere yatağında evler vardı, oradaki insanları kurtardık. Aracın üzerinde yardım bekleyenler vardı, sele kapılmış araçlar vardı, onları kurtardık. Kumluca beldesine bağlı Akörensöküler köyünde bütün köprüler yıkılmış servis yolları ile geçmeye çalışıyoruz. Ulus’un Zafer köyünde bütün ulaşımı sağlayan her türlü köprü yıkılmış durumda. Karabük Valiliği’nden destek istedik o taraftan gelinebilecek yollardan onlar gelmeye çalışıyor. Özel idare ekipleri de patika yollardan araçları yürüterek inmeye çalışıyorlar” dedi.
Fotoğraf: DHA
Karabük’te evleri su bastı
Karabük‘te kuvvetli sağanak hayatı olumsuz etkiledi. Kent merkezi ve ilçelerde aniden bastıran sağanak nedeniyle bazı ev ve iş yerlerinde su baskınları yaşandı. Rögarların taştığı bazı caddelerde oluşan su birikintileri nedeniyle araçlar güçlükle ilerledi.
Karabük Belediyesi ekipleri, olumsuzluk yaşanan bölgelerde su tahliye çalışması başlattı.
Safranbolu ilçesine bağlı Esentepe Mahallesi’nde de bazı apartmanların bodrum katındaki daireleri su bastı. İhbar üzerine bölgeye gelen Safranbolu Belediyesi itfaiye ekipleri, tahliye işlemi gerçekleştirdi.
Sinop’ta istinat duvarı çöktü
Sinop’ta gece saatlerinde de etkili olan sağanak yağış nedeniyle yığma taştan bir istinat duvarı çökerek yanında park halinde olan otomobile hasar verdi.
Şehirde etkisini hissettiren yağışlar nedeniyle gece 23.30 sıralarında Tarakçı Sokak’ta meydana gelen olayda, yığma taşla inşa edilmiş istinat duvar kenarlarını tuttuğu suya doyan toprak zemine dayanamadı. Duvarın küçük bir bölümü çökme meydana gelerek yanında park etmiş olan 06 ABK 057 plakalı otomobilde maddi hasara neden oldu.
Diğer bir olaysa Enver Bahadır Caddesi üzerinde yaşandı. Sağanak yağışın etkisiyle yolun üzerine küçük çapta bir toprak kayması meydana geldi. Cadde üzerine kayan toprak yığını gelen iş makineleri ile kaldırıldı. Bu sırada gelen trafik polisleri çevrede önlem aldı. Cadde bir süre trafiğe durdurulduktan sonra tekrar açıldı.
Fotoğraf: DHA
Kastamonu’da iki otomobil toprak altında kaldı
Kastamonu‘nun Küre ilçesinde etkili olan sağanak nedeniyle 2 otomobil toprak altında kaldı.
Küre ilçe girişinde etkili olan sağanak nedeniyle toprak kayması meydana geldi. Salih Balta’ya ait seyir halindeki otomobil ile otoparkta bulunan Recep Turan’a ait otomobil toprak altında kaldı.
Karayolları ve Belediye ekiplerince yapılan çalışmanın ardından araçlar kurtarılarak yol kontrollü olarak trafiğe açıldı.Yağışların halen etkisini sürdürdüğü bölgede, ekipler vatandaşları dikkatli ve tedbirli olmaları konusunda uyardı.
Türkiye’de artan afetler
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “2020 Meteorolojik Afetler” raporuna göre Türkiye’de de iklim krizi sel ve su baskını gibi afetlerin sayısını her geçen yıl artırıyor.
Rapora göre Türkiye’de 2020 yılında 297 sel olayı meydana geldi. Son 10 yılda her yıl yaklaşık olarak 100 ve daha fazla sayıda sel olayı gerçekleşti. 2020 yılı 1940 yılından bu zamana kadar sel afetinin en fazla görüldüğü üçüncü yıl oldu.
Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği, (TMMOB) Resmi Gazete‘de de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye Elektrik İletim A.Ş’nin (TEİAŞ) özelleştirme kapsamına alınmasının iptali için dava açtı.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TEİAŞ’ın özelleştirilmesiyle ilgili yaptığı açıklamada TEİAŞ üzerindeki kamu kontrolünün devam edeceğini ileri sürmüştü.
‘TEK’in bölünme sürecinin devamı’
Dava dilekçesinde, elektriğin kesintisiz, güvenilir ve kaliteli bir şekilde sürdürülmesinin, tüm toplumu ilgilendirdiğine işaret edildi.
Ayrıca, dilekçede Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) tarafından elektriğin halka kamu tarafından kamu hizmeti olarak verildiği hatırlatılıp, sonrasında gelişen süreç şöyle anlatıldı:
Buna karşın yeniden yapılandırma çalışmaları adı altında çeşitli yabancı elektrik tröstleri ve şirketlerin kılavuzluğunda ve Dünya Bankası ve IMF’nin yönlendirmeleri ile elektrik hizmetlerinin kamu elinden özel sektöre geçişini sağlamak için çalışmalar başlatılmış ve TEK’in küçük parçalar halinde özelleştirilebilmesi amacıyla Üretim, İletim ve Dağıtım İdareleri olarak üç parçaya ayrılmasına karar verilmiştir.”
Bu özelleştirme kararının TEK’in bölünme sürecinin devamı olduğunun da altı çizildi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık hedef gösterdiği İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sivas’ta esnaf ziyareti yaptığı sırada sözlü saldırıya uğradı.
Zara ilçesine giden Akşener, ilçe meydanında esnaf ziyareti sırasında işyeri sahipleri ve yurttaşlarla sohbet ederek fotoğraf çektiriyordu.
‘İstifa edin’
Toplanan kalabalığın içerisindeki Mustafa Etiş isimli kişi, “Meral Hanım sizi CHP meclise sokmadı mı? 15 milletvekiliyle, oyla girmediniz siz oraya, çok haktan söz ediyorsanız istifa edin” diyerek Meral Akşener’e seslendi.
Akşener ise “Evet aynen öyle oldu sevgili kardeşim. Çok teşekkür ederim. Seni mi kıracağım, sağ olasın her şeyimizi yapmıştık. Seçimde dediler ki giremezsiniz. Kimsenin beklemediği bir işi yaptım. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’na gittim. 15 milletvekili geldi. YSK da mecbur kaldı” cevabını verdi.
‘Kendisi FETÖ’cüdür’
Bu sırada partililer ile gerginlik yaşayan Etiş, “Bana bağırmayın. Millet aç diyorlar. Kim geçim sıkıntısı çekiyormuş. Gelsin o geçim sıkıntısı çekene para vereyim, zekat vereyim. Öyle bir şey yok. Millet şunlardan bir kurutulamadı” dedi.
Ardından “Kendisi FETÖ’cüdür” iddiasında bulunarak Akşener’i hedef göstermeye çalıştı. Kalabalıktan birkaç kişi de bu sözlü saldırıya dahil oldu. Bunun üzerine polis kalabalığı dağıttı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meral Akşener’in Rize ziyaretinde sözlü saldırıya uğramasının ardından “Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler” demişti.
İstanbul’dan Batman’a geleli üç yıldan fazla oldu. Bu süre zarfında dünyanın gözü önünde 12 bin yıllık tarihe sahip insanlık mirası Hasankeyf sulara gömüldü.
Elbette birdenbire olmadı. 2008 yılında başladığım gazetecilik mesleğimin ilk yıllarından itibaren Hasankeyf’i yakından takip eden bir muhabirim. Tarihi kentte ilk patlatmaların başlamasının ardından bir tesadüf üzerine mesleğim beni yaşadığım topraklara geri getirdi.
Geldiğim günden bu yana ekoloji haberleri başta olmak üzere hak odaklı bir habercilik anlayışında ısrarcı davranarak çalışmalarımı sürdürdüm. Son üç yılda Hasankeyf ve Mezopotamya’nın ilk liman kenti olan Tel-Fafan’daki insanların evlerinin, topraklarının ve canlıların sular altında boğulmasına şahitlik ettim.
Yangına 26 saatlik otobüs yolculuğu
Yaşanan felaketler karşısında gazetecilik yapmanın çeşitli zorluklarını hepimiz biliyoruz. İşte tam da bu duygularla daha önce ziyaret ettiğim Muğla, Milas, Marmaris, Antalya’nın en güzel ormanlarının yandığını gördüm.
Bir gazeteci olarak oturup uzaktan seyretmek olamazdı. Hele ki sene başından bu yana iklim krizinin etkilerini araştıran bir gazeteci olarak yaşananları yerinde izlemek ve belki yapabilecek bir şey vardır diyerek kendi imkanlarımla 26 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından Marmaris’e geçtim.
Üç aktarmalı otobüs yolculuğunun ardından 2 Ağustos’u 3 Ağustos’a bağlayan gece 02.30’da Marmaris otogarına vardığımda bir gönüllü dayanışma ağının içinde buldum kendimi.
Dayanışmanın güzelliği
Çeşitli şehirlerden yangın söndürme ekipmanları ve yiyecek ve içecekler ile dolu koliler birkaç gönüllü tarafından Marmaris İçmeler civarına götürülüyordu. Refleks ile biz de onlara katılarak sivillerin kendi imkanları ve belediyenin de desteği ile oluşturdukları koordinasyon merkezine ulaştık.
Buraya vardığımızda sabah için yapılan bir hazırlık olduğunu öğrendik. Herkes bir işin ucundan tutmuş kimisi sabah kahvaltılıklarını hazırlıyor, kimisi sabah yangın bölgelerine gidecek olan içecekleri de ayarlarken kimileri de kaos gibi görünen bir ortamda çok sıkı bir düzenlemenin yaşandığını gösteren planlamaları hazırlıyordu.
Dışarıdan baktığınızda herkesin sakin çalıştığını zannederken yaklaştıkça büyük hummalı ve en önemlisi de iyi organize olmuş bir çalışma düzenini görüyorsunuz.
Marmaris’teki koordinasyon alanında planlama yapan bir gönüllü
Çevik kuvvet ekiplerinden yardım teklifi
Yol yorgunu olmamıza rağmen meslek gereği olsa gerek yaklaşık bir saat boyunca yaşananları izlemek için her çadırın önüne gidip neler oluyor diye gözlemlerken buldum kendimi.
Bu sırada bir de baktım ki çevik kuvvet ekipleri de gönüllülerin çalışmasını seyrediyor. Bir ekip amirinin gönüllülere yaklaşarak “Eğer isterseniz bizim ekip de size yardım edebilir” dediğini duydum.
Ardından aynı ekip, gönüllülerin bir kamyonet dolusu şişe sularını indirmesine ve düzenlemesine yardım etti. “İşte olması gereken bu. Keşke Hasankeyf’te de böyle olsaydı” diye geçirdim içimden.
Gezi Parkı ile paralellikler
Kalacak yerimiz yoktu. Koordinasyon merkezinden bir gönüllü kaldıkları bir otele yerleştirerek bize yardımcı oldu.
Burada yaşananları ve bu hızlı organizasyonu Gezi Parkı Direnişi’nde de gördüğümü ifade etmek yanlış mıdır doğrudur bilmem ama takdir kamuoyunun diyeyim…
Çiçekleri yanmış bir bölge sakini yanan alanları gösteriyor
Sincap yavrusu ile karşılaşma
Sabahın ilk ışıklarıyla Marmaris’in bal üretimi ile meşhur Osmaniye, Bayır ve Turgut mevkiilerine gitmek için yola çıktık. Yolumuzun üstünde bir sincap yavrusu sağa sola koşuşturuyordu. Bu görüntü akıllara bir soruyu getiriyordu:
“Bölgedeki canlıların yaşamı için herhangi bir önlem alındı mı? Yoksa onlar da kendi haline mi bırakıldı?”
Uzmanların belirttiğine göre bölgede toprağın sıcaklığı 50 dereceye ulaşmış durumdaydı. Ve biz yangının ulaşmadığı yerde dahi kalın tabanlı ayakkabı ile toprağa basmamıza rağmen ayaklarımızın yandığını hissediyorduk. Peki ya burada yaşam süren ve yangından kurtulan canlılar! Onlar ne yapıyordu?
Güneş öğlen 15.00 civarında yangın nedeniyle görünmez halde
‘Tek tesellim aileme zarar gelmemesi’
Yangın kimi yerlerde evleri, kimi yerlerde ise ahırları yakıp geçti. Evini yananlardan Mustafa Şahin evini alevler sardığında evde değilmiş fakat çocukları ve ailesi buradaymış.
Evinin yanmasının ardından çevreden yardım almış. Devletin güçlü olduğunu ama insanların kendi imkanları ile daha fazla dayanışma gösterdiğini ifade ederken tüm belleğinin sıfırlandığını ve evinin içinde en güzel anılarının ise küle döndüğünü anlattı.
Tek tesellisinin ailesinden herhangi birine bir şey olmaması olduğunu bize anlatırken 15 yaşındaki küçük kızı yanımıza geldi. Kız çoğunun sesini duyan ve yangından sağ kurtulan kedisi ise gelip ona sarıldı.
Yangındayken kedisini kaybettiğini anlatan kız çocuğu, kedinin bulduğu küçük bir su birikintisi sayesinde hayatta kaldığını anlattı.
Çevredeki birçok hayvan ise o kadar şanslı değilmiş. Bir komşuları yangından kaçmaya çalışırken 22 keçisini ahırı saran alevler yüzünden kaybetmiş.
Doğanın kendisini onarmasını istiyorlar
Burada bunlar yaşanırken bölge genelinde bundan sonra neler olacağı konuşmaya başlanmıştı bile… Bölge her ne kadar turizm ile anılsa da dünya çam balı üretiminde de birinci sırada yer alıyor.
Bölgedekiler yetkililerin fidan dikimine başlanacağı açıklamalarını endişeyle takip ediyor. Onlara göre doğanın kendisini onarmasına izin vermek en doğru yöntem.
Bir yandan çam balı üretmeye devam edip edemeyeceklerini merak eden köylülerin, şu anda kapkara olan ağaçların yeniden yeşillenme umutlarını taşımaları, doğaya olan saygılarını da gözler önüne seriyor.
Arıları yanmış bölge sakini yaşadıklarını telefonla bir akrabasına anlatıyor
Siyasetçiler ve şovlar
Köylüler ile görüşmemizin ardından ise Turgut mevkiine gidiyoruz. Burada yoğun bir söndürme çalışmasına şahit oluyoruz. Tabi alana vardığımızda birkaç siyasetçi de gözümüze çarpıyor.
Kısa bir süre de söndürme çalışmalarına şahit olurken İzmir’den Göztepe taraftarı olan Enes Sakal, Mardinli olduğunu da vurgulayarak üç gündür yangın söndürme çalışmalarında olduğunu ve kendilerini yönlendirecek olan profesyonellerin olmadığını belirtti.
Alana gelen siyasetçilerin sürekli arttığını belirten Sakal, “Bütün siyasileri buraya şovlarını yapmak için de davet ediyoruz” diyerek iğnelemede bulundu.
‘Nerede bizim uçaklarımız?’
Yangının başından bu yana alanda olan gönüller arasında bulunan Selin Süsoy’u ise kenarda yorgunluktan mola verirken buldum. Devasa çam ağaların arasında karşılaştığım Süsoy’a yaklaştığımda direk ilk tepkisi “Nerede bizim uçaklarımız? Gelseler de bizi de ağaçları da kurtarsalar” oldu.
‘Beş saattir aynı yeri söndürmeye çalışıyoruz’
Süsoy’un ardından ise Nijeryalı Karvin Alibayo ile karşılaştım. İtfaiye ekiplerinin dediklerini yapmaya özen gösterdiğini ifade eden Alibayo, “Burada tek eksiklik devletin eksiliğidir. Bir de insanlarda daha fazla bir farkındalık olması gerekiyor. Bu ormanın elde gitmemesi için herkesin yardımcı olması gerekiyor. Burası bizim ciğerimiz” dedi.
En ufak bir yangın yerini söndürdüklerinde sevindiklerini belirten Alibayo, yaklaşık beş saattir aynı yeri söndürmeye çalıştıklarını söyledi.
Yol kesme olayına şahit olduk
Akşam saatlerinde Marmaris Merkez’e geçtik ve gelen haberler daha da kötü. Çünkü Milas’ta yangın büyüdüğünü ve oradaki Kemerköy Termik Santrali’nin alevlere teslim olduğunu öğrendik. Kısa sürede Ören ve çevre mahalleleri tahliye edilmeye başlandı.
Gazeteciler olarak biz de hızlıca o alana gitmeye çalıştık. Muğla girişinde yolun sivil araçlarla kapatıldığını fark ettik. Önce ne olduğunu anlamadık ancak bize de kimlik sorulduğunda işin rengin belli oldu.
Tepki gösterince yabancı plakalı bir aracı kendilerine hedef alarak şüphelendiklerini ve bu yüzden arama yapmak istediklerini söylediler. Benim kameramı görünce de bu sefer polis çağıracağını ifade ederek bir kamu görevini usulsüz bir şekilde nasıl üstlendiklerine şahit olduk. Gazetecililer olarak belki orda oluşumuz yeni bir olayın da önüne geçmiş olabilir.
Ören hayalet şehri
Sonraki gün Ören’e giderek burada kenti dolaştık. Kent adeta bir hayalet şehre dönmüştü. Bir açık lokantada ise önlerindeki biraları yudumlayan Örenlilerle karşılaştık. “Biz buralıyız. Ne olacaksa burada olsun. Bir yere gitmiyoruz” dediler.
Balkonda nöbet
Oradan ayrılıp farklı bir yangın bölgesine geçtik. Burada yolumuz kesildi ve içeriye alınmadık. İçeriye sadece “makul” olan gazeteciler alınıyormuş. Orada bir süre zaman kaybettikten sonra dağ köylerine doğru yola çıktık.
Günlerdir yanan alanlardan biri olan ve helikopterlerin az sayıda uğradığı Akçakaya Köyü’ne vardık. Burada insanlar günlerdir itfaiye ekipleri ile söndürme çalışmalarına katılıyordu.
Olası bir kozalak atmasına karşı evlerinin çatısına dahi hortum uzatan Yılmaz ailesi balkonda tedirgin bir şekilde bekliyordu. Sırayla nöbet tuttuklarını söylediler.
Habere giderken haber olmak!
Bu sırada yaptığım yol kapatma haberinin bir geri dönüşü olarak biz gazetecinin yaşayabileceği en zor anları yaşadım. Bir yandan haber Türkiye’nin gündemine gelirken bir yandan da hedef haline geldim.
Yalnız olmadığımı da biliyorum. Aynı gecede Halk TV’nin Marmaris’teki canlı yayını basıldı. Ören sahilinde iki meslektaşımın silahlı kişiler ile çantaları arandı ve hakarete maruz kaldılar.
Bunlar yaşanırken, arkamda bir basın yayın kuruluşunun olmaması ve Milas’tan Marmaris’e geçme imkânı bulamama nedeniyle alanı terk etmek zorunda kaldım. Bu satırlar da Hasankeyf’in hemen yanı başından yazılıyor zaten.
Hikayeler yolda da devam ediyor
Biz alanı terk ederken bile yoldaki hikayeler devam ediyordu. Marmaris’ten Batman’a gelecek olan otobüse bindiğimizde 24 saatten fazla sürecek yolculuğumuzun ilk dakikalarında Bursa’dan Marmaris’e bir otelde temizlik işçisi olarak çalışan Nedim Ateş ile tanıştık.
Çalıştığı otel yandığı için günler boyunca söndürme çalışmalarına katılmış. Yapacak bir şey kalmayınca kasım ayına kadar çalışması gereken Ateş de Denizli’deki nar hasadına yetişmek için yola çıkmış.
Üstündeki kıyafetlerin bile yangının izlerini taşıdığı Ateş, “Olan oldu biten bitti. Şimdi yolculuk Denizli’ye günde 120 TL yevmiye ile nar ağaçlarında hasada gideceğim. Üç ay sürer orası sonrası Allah Kerim” diyerek yangının bir başka boyutuna dikkat çekiyor.