EkolojiFoto GaleriManşet

Hasankeyf’ten Milas’a bir yangının orta yerinde [Fotoğraf öyküsü]

0

Haber: Metin YOKSU

*

İstanbul’dan Batman’a geleli üç yıldan fazla oldu. Bu süre zarfında dünyanın gözü önünde 12 bin yıllık tarihe sahip insanlık mirası Hasankeyf sulara gömüldü.

Elbette birdenbire olmadı. 2008 yılında başladığım gazetecilik mesleğimin ilk yıllarından itibaren Hasankeyf’i yakından takip eden bir muhabirim. Tarihi kentte ilk patlatmaların başlamasının ardından bir tesadüf üzerine mesleğim beni yaşadığım topraklara geri getirdi.

Geldiğim günden bu yana ekoloji haberleri başta olmak üzere hak odaklı bir habercilik anlayışında ısrarcı davranarak çalışmalarımı sürdürdüm. Son üç yılda Hasankeyf ve Mezopotamya’nın ilk liman kenti olan Tel-Fafan’daki insanların evlerinin, topraklarının ve canlıların sular altında boğulmasına şahitlik ettim.

Yangına 26 saatlik otobüs yolculuğu

Yaşanan felaketler karşısında gazetecilik yapmanın çeşitli zorluklarını hepimiz biliyoruz. İşte tam da bu duygularla daha önce ziyaret ettiğim Muğla, Milas, Marmaris, Antalya’nın en güzel ormanlarının yandığını gördüm.

Bir gazeteci olarak oturup uzaktan seyretmek olamazdı. Hele ki sene başından bu yana iklim krizinin etkilerini araştıran bir gazeteci olarak yaşananları yerinde izlemek ve belki yapabilecek bir şey vardır diyerek kendi imkanlarımla 26 saatlik bir otobüs yolculuğunun ardından Marmaris’e geçtim.

Üç aktarmalı otobüs yolculuğunun ardından 2 Ağustos’u 3 Ağustos’a bağlayan gece 02.30’da Marmaris otogarına vardığımda bir gönüllü dayanışma ağının içinde buldum kendimi.

Dayanışmanın güzelliği

Çeşitli şehirlerden yangın söndürme ekipmanları ve yiyecek ve içecekler ile dolu koliler birkaç gönüllü tarafından Marmaris İçmeler civarına götürülüyordu. Refleks ile biz de onlara katılarak sivillerin kendi imkanları ve belediyenin de desteği ile oluşturdukları koordinasyon merkezine ulaştık.

Buraya vardığımızda sabah için yapılan bir hazırlık olduğunu öğrendik. Herkes bir işin ucundan tutmuş kimisi sabah kahvaltılıklarını hazırlıyor, kimisi sabah yangın bölgelerine gidecek olan içecekleri de ayarlarken kimileri de kaos gibi görünen bir ortamda çok sıkı bir düzenlemenin yaşandığını gösteren planlamaları hazırlıyordu.

Dışarıdan baktığınızda herkesin sakin çalıştığını zannederken yaklaştıkça büyük hummalı ve en önemlisi de iyi organize olmuş bir çalışma düzenini görüyorsunuz.

Marmaris’teki koordinasyon alanında planlama yapan bir gönüllü

Çevik kuvvet ekiplerinden yardım teklifi

Yol yorgunu olmamıza rağmen meslek gereği olsa gerek yaklaşık bir saat boyunca yaşananları izlemek için her çadırın önüne gidip neler oluyor diye gözlemlerken buldum kendimi.

Bu sırada bir de baktım ki çevik kuvvet ekipleri de gönüllülerin çalışmasını seyrediyor. Bir ekip amirinin gönüllülere yaklaşarak “Eğer isterseniz bizim ekip de size yardım edebilir” dediğini duydum.

Ardından aynı ekip, gönüllülerin bir kamyonet dolusu şişe sularını indirmesine ve düzenlemesine yardım etti. “İşte olması gereken bu. Keşke Hasankeyf’te de böyle olsaydı” diye geçirdim içimden.

Gezi Parkı ile paralellikler

Kalacak yerimiz yoktu. Koordinasyon merkezinden bir gönüllü kaldıkları bir otele yerleştirerek bize yardımcı oldu.

Burada yaşananları ve bu hızlı organizasyonu Gezi Parkı Direnişi’nde de gördüğümü ifade etmek yanlış mıdır doğrudur bilmem ama takdir kamuoyunun diyeyim…

Çiçekleri yanmış bir bölge sakini yanan alanları gösteriyor

Sincap yavrusu ile karşılaşma

Sabahın ilk ışıklarıyla Marmaris’in bal üretimi ile meşhur Osmaniye, Bayır ve Turgut mevkiilerine gitmek için yola çıktık.  Yolumuzun üstünde bir sincap yavrusu sağa sola koşuşturuyordu. Bu görüntü akıllara bir soruyu getiriyordu:

“Bölgedeki canlıların yaşamı için herhangi bir önlem alındı mı? Yoksa onlar da kendi haline mi bırakıldı?”

Uzmanların belirttiğine göre bölgede toprağın sıcaklığı 50 dereceye ulaşmış durumdaydı. Ve biz yangının ulaşmadığı yerde dahi kalın tabanlı ayakkabı ile toprağa basmamıza rağmen ayaklarımızın yandığını hissediyorduk. Peki ya burada yaşam süren ve yangından kurtulan canlılar! Onlar ne yapıyordu?

Güneş öğlen 15.00 civarında yangın nedeniyle görünmez halde

‘Tek tesellim aileme zarar gelmemesi’

Yangın kimi yerlerde evleri, kimi yerlerde ise ahırları yakıp geçti. Evini yananlardan Mustafa Şahin evini alevler sardığında evde değilmiş fakat çocukları ve ailesi buradaymış.

Evinin yanmasının ardından çevreden yardım almış. Devletin güçlü olduğunu ama insanların kendi imkanları ile daha fazla dayanışma gösterdiğini ifade ederken tüm belleğinin sıfırlandığını ve evinin içinde en güzel anılarının ise küle döndüğünü anlattı.

Tek tesellisinin ailesinden herhangi birine bir şey olmaması olduğunu bize anlatırken 15 yaşındaki küçük kızı yanımıza geldi. Kız çoğunun sesini duyan ve yangından sağ kurtulan kedisi ise gelip ona sarıldı.

Yangındayken kedisini kaybettiğini anlatan kız çocuğu, kedinin bulduğu küçük bir su birikintisi sayesinde hayatta kaldığını anlattı.

Çevredeki birçok hayvan ise o kadar şanslı değilmiş. Bir komşuları yangından kaçmaya çalışırken 22 keçisini ahırı saran alevler yüzünden kaybetmiş.

Doğanın kendisini onarmasını istiyorlar

Burada bunlar yaşanırken bölge genelinde bundan sonra neler olacağı konuşmaya başlanmıştı bile… Bölge her ne kadar turizm ile anılsa da dünya çam balı üretiminde de birinci sırada yer alıyor.

Bölgedekiler yetkililerin fidan dikimine başlanacağı açıklamalarını endişeyle takip ediyor. Onlara göre doğanın kendisini onarmasına izin vermek en doğru yöntem.

Bir yandan çam balı üretmeye devam edip edemeyeceklerini merak eden köylülerin, şu anda kapkara olan ağaçların yeniden yeşillenme umutlarını taşımaları, doğaya olan saygılarını da gözler önüne seriyor.

Arıları yanmış bölge sakini yaşadıklarını telefonla bir akrabasına anlatıyor

Siyasetçiler ve şovlar

Köylüler ile görüşmemizin ardından ise Turgut mevkiine gidiyoruz. Burada yoğun bir söndürme çalışmasına şahit oluyoruz. Tabi alana vardığımızda birkaç siyasetçi de gözümüze çarpıyor.

Kısa bir süre de söndürme çalışmalarına şahit olurken İzmir’den Göztepe taraftarı olan Enes Sakal, Mardinli olduğunu da vurgulayarak üç gündür yangın söndürme çalışmalarında olduğunu ve kendilerini yönlendirecek olan profesyonellerin olmadığını belirtti.

Alana gelen siyasetçilerin sürekli arttığını belirten Sakal, “Bütün siyasileri buraya şovlarını yapmak için de davet ediyoruz” diyerek iğnelemede bulundu.

‘Nerede bizim uçaklarımız?’

Yangının başından bu yana alanda olan gönüller arasında bulunan Selin Süsoy’u ise kenarda yorgunluktan mola verirken buldum. Devasa çam ağaların arasında karşılaştığım Süsoy’a yaklaştığımda direk ilk tepkisi “Nerede bizim uçaklarımız? Gelseler de bizi de ağaçları da kurtarsalar” oldu.

‘Beş saattir aynı yeri söndürmeye çalışıyoruz’

Süsoy’un ardından ise Nijeryalı Karvin Alibayo ile karşılaştım. İtfaiye ekiplerinin dediklerini yapmaya özen gösterdiğini ifade eden Alibayo, “Burada tek eksiklik devletin eksiliğidir. Bir de insanlarda daha fazla bir farkındalık olması gerekiyor. Bu ormanın elde gitmemesi için herkesin yardımcı olması gerekiyor. Burası bizim ciğerimiz” dedi.

En ufak bir yangın yerini söndürdüklerinde sevindiklerini belirten Alibayo, yaklaşık beş saattir aynı yeri söndürmeye çalıştıklarını söyledi.

Yol kesme olayına şahit olduk

Akşam saatlerinde Marmaris Merkez’e geçtik ve gelen haberler daha da kötü. Çünkü Milas’ta yangın büyüdüğünü ve oradaki Kemerköy Termik Santrali’nin alevlere teslim olduğunu öğrendik. Kısa sürede Ören ve çevre mahalleleri tahliye edilmeye başlandı.

Gazeteciler olarak biz de hızlıca o alana gitmeye çalıştık. Muğla girişinde yolun sivil araçlarla kapatıldığını fark ettik. Önce ne olduğunu anlamadık ancak bize de kimlik sorulduğunda işin rengin belli oldu.

Tepki gösterince yabancı plakalı bir aracı kendilerine hedef alarak şüphelendiklerini ve bu yüzden arama yapmak istediklerini söylediler. Benim kameramı görünce de bu sefer polis çağıracağını ifade ederek bir kamu görevini usulsüz bir şekilde nasıl üstlendiklerine şahit olduk. Gazetecililer olarak belki orda oluşumuz yeni bir olayın da önüne geçmiş olabilir.

Ören hayalet şehri

Sonraki gün Ören’e giderek burada kenti dolaştık.  Kent adeta bir hayalet şehre dönmüştü. Bir açık lokantada ise önlerindeki biraları yudumlayan Örenlilerle karşılaştık. “Biz buralıyız. Ne olacaksa burada olsun. Bir yere gitmiyoruz” dediler.

Balkonda nöbet

Oradan ayrılıp farklı bir yangın bölgesine geçtik. Burada yolumuz kesildi ve içeriye alınmadık. İçeriye sadece “makul” olan gazeteciler alınıyormuş. Orada bir süre zaman kaybettikten sonra dağ köylerine doğru yola çıktık.

Günlerdir yanan alanlardan biri olan ve helikopterlerin az sayıda uğradığı Akçakaya Köyü’ne vardık. Burada insanlar günlerdir itfaiye ekipleri ile söndürme çalışmalarına katılıyordu.

Olası bir kozalak atmasına karşı evlerinin çatısına dahi hortum uzatan Yılmaz ailesi balkonda tedirgin bir şekilde bekliyordu. Sırayla nöbet tuttuklarını söylediler.

Habere giderken haber olmak!

Bu sırada yaptığım yol kapatma haberinin bir geri dönüşü olarak biz gazetecinin yaşayabileceği en zor anları yaşadım. Bir yandan haber Türkiye’nin gündemine gelirken bir yandan da hedef haline geldim.

Yalnız olmadığımı da biliyorum. Aynı gecede Halk TV’nin Marmaris’teki canlı yayını basıldı. Ören sahilinde iki meslektaşımın silahlı kişiler ile çantaları arandı ve hakarete maruz kaldılar.

Bunlar yaşanırken, arkamda bir basın yayın kuruluşunun olmaması ve Milas’tan Marmaris’e geçme imkânı bulamama nedeniyle alanı terk etmek zorunda kaldım. Bu satırlar da Hasankeyf’in hemen yanı başından yazılıyor zaten.

Hikayeler yolda da devam ediyor

Biz alanı terk ederken bile yoldaki hikayeler devam ediyordu. Marmaris’ten Batman’a gelecek olan otobüse bindiğimizde 24 saatten fazla sürecek yolculuğumuzun ilk dakikalarında Bursa’dan Marmaris’e bir otelde temizlik işçisi olarak çalışan Nedim Ateş ile tanıştık.

Çalıştığı otel yandığı için günler boyunca söndürme çalışmalarına katılmış. Yapacak bir şey kalmayınca kasım ayına kadar çalışması gereken Ateş de Denizli’deki nar hasadına yetişmek için yola çıkmış.

Üstündeki kıyafetlerin bile yangının izlerini taşıdığı Ateş, “Olan oldu biten bitti. Şimdi yolculuk Denizli’ye günde 120 TL yevmiye ile nar ağaçlarında hasada gideceğim. Üç ay sürer orası sonrası Allah Kerim” diyerek yangının bir başka boyutuna dikkat çekiyor.

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.