Ana Sayfa Blog Sayfa 112

Türkiye’de pestisit bildirimi had safhada: ‘Denetimler yetersiz’

Gıda ve Yemler İçin Hızlı Alarm Sistemi (RASFF) 2023 Raporu, Türkiye’nin pestisit kaynaklı bildirimlerde yine ilk sırada yer aldığını ortaya koydu. Rapora göre, 2023 yılında gıda kaynaklı risklerden dolayı yapılan 357 bildirimin 167’si pestisitler nedeniyle yapıldı.

Zehirsiz Sofralar Platformu, ihracattaki bu duruma dikkat çekerek, iç pazardaki denetimlerin ve sonuçlarının Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanmasını talep ediyor.

AB Komisyonu, gıda ve yemlerde yapılan kontroller sırasında tespit edilen gıda güvenliği risklerini, RASFF portalı üzerinden kamuoyuyla paylaşıyor. Alarm ve Dayanışma Ağı’nın (ACN) 2023 yılına dair yayınladığı özet rapora göre, Türkiye meyve ve sebzede pestisit kaynaklı bildirimlerde dört yıldır zirvede. Bu bildirimlerin çoğunluğu sınırda reddedilen ve ülkeye iade edilen ürünlerle ilgili. Pestisit kaynaklı bildirimlerde Türkiye’yi Mısır ve Hindistan takip ediyor.

pestisit
Kaynak: bugday.org

Raporda, mikotoksin kaynaklı bildirimlerin başında kuru incir yer alırken, Antep fıstığı, kuru üzüm, helva ve pul biber gibi ürünler de dikkat çekiyor. Bakteri tespitinde ise tahin ve susam gibi ürünlerde salmonella bildirimi öne çıkıyor. Ayrıca yasaklı maddeler içeren takviye edici gıdalar, bitki çayları ve detoks ürünleri de önemli bir sorun olarak raporda yer alıyor.

Pestisit kalıntısı en çok biberde bulunurken, limon ikinci sırada yer alıyor. Mandalina, portakal, greyfurt, nar, domates, kabak gibi meyve ve sebzelerde de limit üzeri pestisit kalıntısı tespit edildi. Ancak, bu ürünlerin AB’nin Türkiye’den ithal ettiği ana kalemler olması nedeniyle bu durum dikkat çekici.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yıllık faaliyet raporlarına göre, 2021’de 373 bin 204 denetim yapıldı ve alınan 14 bin 744 numuneden 772’si olumsuz sonuçlandı. 2023 yılında ise denetim sayısı 394 bin 624’e çıkarken, numune sayısı 12 bin 737 ile bir önceki yıla yakın kaldı, ancak olumsuz numune sayısı 2 bin 22’ye yükseldi. Bu, neredeyse her altı numuneden birinin sorunlu olduğunu gösteriyor.

Nisan’da da 50 ürünün 31’i sınırdan döndü: ‘İade edilen ürünler nereye gidiyor?’
İklim değişikliği meyve verimliliğini ve ticaretini etkiliyor

Bakanlık, RASFF bildirimlerine istinaden uygun olmayan ürünlerin yurda girişine izin verilmediğini açıklasa da, bu açıklama tonlarca ürünün akıbeti konusunda tüketicilerin kaygılarını gidermekten uzak kalıyor. Ayrıca, biber, turunçgil ve yaprağı yenen sebzelerde kalıntının önlenmesi amacıyla bazı illerde yapılan çalışmaların yetersiz olduğu belirtiliyor.

Zehirsiz Sofralar Platformu, pestisit denetimlerinin tohumdan çatala kadar her aşamada yapılmasını ve sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılmasını talep ediyor. Buğday Derneği danışmanı Merve Atınç Saral, yasaklanmış pestisitlerin hala kullanıldığını belirterek, denetimlerin yetersizliğine dikkat çekiyor. Saral, “2023 bildirimlerinde Fenbutatin Oxide, Aldicarb, Chlorothalonil gibi zararlı maddelerin hala kullanıldığını görüyoruz. Denetimlerin yeterli yapılmadığını ve bu maddelerin piyasadan toplatılmadığını gösteriyor” dedi.

Buğday Derneği’nin öncülüğünde kurulan Pestisit Eylem Ağı, zehirli pestisitlerin yasaklanması ve doğa dostu yöntemlerle üretim yapan çiftçilerin desteklenmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Zehirsiz Sofralar Platformu koordinatörlerinden Alper Can Kılıç, pestisitlerin çocukların gelişimine zarar verdiğini ve acilen yasaklanması gerektiğini vurguluyor. Kılıç, “Başka türlü tarım mümkündür. Sağlıklı bir gelecek için pestisitlere dayanan tarım sistemi yerini agroekolojik, organik ve onarıcı tarıma bırakmalıdır” dedi.

RASFF 2023 raporu, Türkiye’nin pestisit kaynaklı bildirimlerde ilk sırada yer aldığını ve denetimlerin yetersiz olduğunu gösteriyor. Zehirsiz Sofralar Platformu, iç pazardaki denetimlerin artırılması ve sonuçlarının şeffaf bir şekilde paylaşılması gerektiğini belirtiyor.

Hak savunucuları katliam yasasına karşı sokakta: Dostlarımızın yanındayız, artık yeter!

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi öncülüğünde İstanbul Beşiktaş İskelesi Meydanı’nda bir araya gelen yaşam savunucuları, sokakta yaşayan köpeklerin korunmasını talep ederek, AKP ve MHP‘nin “Hayvanları Koruma Kanunu”nda yapmayı planladığı değişikliklere karşı durdu.

Eylemde, “Yüzyıllardır köpeklerle paylaştığımız bu sokaklarda, dostlarımızın yanındayız” sloganları atıldı ve hayvan hakları savunucuları, tasarının geri çekilmesi için çağrıda bulundu.

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi adına basın bildirisini okuyan Öykü Yağcı, “Tecrit ve katliam odaklı yasa tasarısına karşı, sokakta yaşayan köpekleri, yani mahalle sakinlerimizi savunmak için buradayız. ‘Ötenazi, uyutma, doğal yaşam alanı, Avrupa modeli’ gibi yumuşatılmış ifadelerle sokakta yaşayan köpeklerin ömür boyu hapsedilmesine ve öldürülmesine yönelik etik dışı ve kanun dışı uygulamaları protesto etmek için buradayız” dedi.

AKP’ye hatırlatma: Köpekleri öldürmeye kalkışmak, soykırım demektir, suçtur!
Varank’tan katliama destek açıklaması: ‘Uyutmayı’ sonuna kadar destekleyeceğim

Açıklamada , yasa tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım Komisyonu’nda bugün görüşüleceğini ve önümüzdeki haftalarda yasalaşmak üzere meclise sunulacağı belirtildi ve “Hayvanlarla birlikte içine çekildiğimiz nefret örgütlenmesi yeni değil. 2000’li yılların ortalarından bu yana sokakta yaşayan hayvanları toplamak, hapsetmek ve öldürmek için hep aynı tehditle karşı karşıya bırakılıyoruz” denildi.

katliam yasası

Eylemde, katılımcılar “Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin”, “Eşit, adil, yaşanabilir bir dünya için hayvan hakları Anayasaya”, “Katliamdan yasa tasarısı olmaz” pankartları açtı. Eylemciler, yetkililerden “katliam yasasını” geri çekmelerini ve hayvan haklarına saygı göstermelerini talep etti. Yaşam savunucuları, sokak köpeklerinin öldürülmesine karşı direnişlerini sürdüreceklerini ve toplumun her kesiminden destek beklediklerini belirtti.

Eylemde okunan basın bildirisinde şu ifadeler yer aldı:

  • 20 yıldır kanunda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmeyen, yani hayvanları kısırlaştırmayan, besleme, bakım ve rehabilitasyonlarını yapmayan, onları başka ilçelere, ormanlara, çöplüklere atan ve popülasyonun artmasına sebep olan belediyelerin suçunu köpeklere atamazsınız.
  •  Hissiz birer eşyaymış gibi, hayvanların kataloglardan, internetten, merdivenaltından yasal ve yasadışı üretimine, satışına ve ticaretine izin verip hayvan terk etme fiillerine caydırıcı cezalar getirmeyen yasa yapıcıların sorumluluğunu köpeklere yıkamazsınız.
  •  Barınaktan hayvan sahiplendirme bilincini aşılamayan, hayvanlarla beraber yaşamanın yükümlülükleri konusunda sistemli bir şekilde farkındalık ve eğitim çalışmaları yapmayan yerel ve merkezi yönetimlerin yükünü köpeklere atamazsınız.
  •  Halihazırda yasalara aykırı şekilde işleyen dev “toplama merkezlerinin” ihalelerine ve inşaatlarına halkın vergileriyle binlerce dolar harcayan ve bu tesisleri “ölüm kampları” şeklinde kullanan belediye başkanlarının rant hırslarını köpeklerden çıkaramazsınız.
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi: Hayvanların yaşam hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı
Hak savunucularından vekillere çağrı: Hayvanların ve yaşamın yanında olun
  •  Geçici bakımevlerinde ve toplamalar sırasında hayvanlara yönelik şiddet ve işkence fiillerinde bulunan belediye çalışanlarının, veteriner hekimlerin ve emri veren belediye başkanlarının “soruşturma engeline takılmadan yargılanmasına” engel olan iktidarın ve siyasi partilerin ellerindeki kanı köpeklere bulayamazsınız.
  •  Hayvana zulmedenlere “yatarı olmayan, ertelenebilen, iyi hal indirimi uygulanan ve para cezasına çevrilebilen” caydırıcılıktan uzak göstermelik hapis cezalarını, “devrim gibi yasal düzenleme” güzellemesiyle sunan vekilleri, katilleri aramıza salan cezasızlık sistemini köpeklere karşı kullanamazsınız.

“Yapmanız gerekenlerin hiçbirini yapmayıp hayvanları hedef gösteremezsiniz! Yok etmeye çalıştığınız milyonların hak ve adalet anlayışı, beraber yaşamayı nesilden nesile aktarmaya devam eden kültürel kodlarımız buna izin vermeyecek.
Sokaktaki dostlarımızı öldürmeyi hedefleyen tecrit ve katliam tasarısı meclisten geri çekilene kadar her gün sokaklarda olacağız. Etik, bilimsel ve yaşam hakkından taraf olan tek çözüm kısırlaştırmak, yerinde yaşatmak, üretim ve satışı yasaklamaktır.
Türkiye çapındaki tüm yaşam savunucularını, dostlarımızla paylaştığımız sokaklarda varlık göstererek diğer il ve ilçelerde de direniş ve eylemler başlatmaya çağırıyoruz.
Yarın ve her gün gelin, hayvanlar için tek ses olalım: Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin!”

‘Katliam yasasına, köpeklerin ölüm fermanına karşıyız!’

Ankara’da da Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi çağrısıyla bir araya gelen hayvan hakları savunucuları, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önünde düzenledikleri eylemde yasa tasarısının geri çekilmesini talep etti. Eyleme, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Perihan Koca ve İbrahim Akın ile Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan da katılarak destek verdi.

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi üyesi Güliz Gündüz, yaptığı açıklamada, bu tasarının sokak köpekleri için bir “ölüm fermanı” anlamına geldiğini belirterek, toplumsal direnişin ülke çapında yükseldiğini söyledi.

Gündüz, “Yıllardır ismini hak etmeyen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun ‘kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat’ ilkesini temel alan 6. maddesini delmek isteyen Tarım ve Orman Bakanlığı ve iktidar partisiyle daimi bir mücadele içindeyiz. Hayvanları ve haklarını korumakla yükümlü olanlar, bizzat onları yok etmeye ve suç işlemeye devam ediyor” dedi.

Açıklamanın ardından hayvan hakları savunucuları, oturma eylemi gerçekleştirerek yasa tasarısına olan tepkilerini sürdürdü. Gündüz, “Sokaktaki hayvanları öldürmeyi hedefleyen ‘katliam tasarısı’ geri çekilene kadar sokakta olacağız. Türkiye çapındaki tüm yaşam savunucularını, diğer il ve ilçelerde de direniş ve eylemler başlatmaya davet ediyoruz. Yarın ve her gün gelin, hayvanlar için tek ses olalım: Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin” diyerek tüm hak savunucularını mücadeleye katılmaya çağırdı.

AKP’ye hatırlatma: Köpekleri öldürmeye kalkışmak, soykırım demektir, suçtur!

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi kurmayları 2021 yılında yürürlüğe sokulan ve düzenli uygulanamayan yasayı hiçe sayarak sokak hayvanlarının kaderini değiştirecek yeni bir yasa tasarısı hazırlıyor. Tasarı barınak resmi sitelerinde bir ay boyunca ilanı paylaşılan sokak hayvanının “uyutulması” üzerine.

“Uyutma” dedikleri pamuklara sarıp, mışıl mışıl uyutmak değil, kalbine iğne ile zehir zerk etmek anlamına geliyor. Bunu yapan kişi gözümde bir katildir, çünkü bu bir soykırımdır. Soykırım devletler tarafından uygulanamaz, uygulanması suç teşkil eder.

Hak aktivistleri katliam yasasına izin vermez

Devletler barışçıl çözümler üretmekle yükümlüdür. Kısırlaştırma, aşılama, beslenme odaklarının yapılması, halkın bilinçlendirilmesi gibi basit çözümler dünya üzerindeki tüm türlerin bir arada barış içinde yaşamasını sağlayacaktır.

Sokakta yaşayan köpeklerin popülasyonlarının artması kısırlaştırmadan sorumlu yerel yönetimlerin görevlerini yapmadığını gösterir. İlgili bakanlıkların mevcut fonları uygun olarak kullanmadığını gösterir. Bu öldürme odaklı yasa tasarısının kanunlaşması halinde ülkenin hayvan hakları aktivistleri sokaklara dökülecek ve buna izin vermeyecektir.

İlgili bakanlıkları, yerel yönetimleri ve aklı olan herkesi acilen göreve çağırıyoruz.

AKP’li Varank’tan katliama destek açıklaması: ‘Uyutmayı’ sonuna kadar destekleyeceğim

Eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı ve AKP‘nin Bursa Milletvekili Mustafa Varank, yaşam alanları ellerinden alınan ve sokaklarda yaşamak zorunda bırakılan köpekleri ‘uyutma’ adı altında katletmeye ilişkin yeni yasa teklifine sahip çıktı.

“Uyutma” dahil tüm teklifleri sonuna kadar destekleyeceğini söyleyen Varank, “Annelerimizin çocuklarını okula göndermeye, yaşlılarımızın sokakta yürümeye endişe ettiği bir düzende sorumluluk bize, tüm siyasetçilere aittir” dedi.

‘İnsan hayatından daha kıymetlisi yoktur’

Varank’ın sosyal medya paylaşımı şöyle:

“Çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız, başıboş sokak köpeklerinden ötürü ciddi sıkıntı içinde. Ölümle sonuçlanan sayısız vaka, travma yaşayan onca yavrumuz, hayatları sönen nice insanımız var. Biz inanıyoruz ki: insan eşref-i mahlukattır, insan hayatından daha kıymetlisi yoktur.

Annelerimizin çocuklarını okula göndermeye, yaşlılarımızın sokakta yürümeye endişe ettiği bir düzende sorumluluk bize, tüm siyasetçilere aittir. Bursalı hemşehrilerimizin TBMM‘deki temsilcisi olarak bu sorunun çözümü için Meclis’e gelecek olan uyutma dahil tüm teklifleri sonuna kadar destekleyeceğim.”

Latmos Dağları’nda maden tehdidine karşı halk harekete geçti

Aydın’ın Koçarlı ilçesi sınırlarındaki Bağarcık Mahallesi Çörlen Mevkii‘nde, milyonlarca yılda oluşan kayalar, maden şirketleri tarafından kırıcı ve delicilerle paramparça ediliyor. Batı Anadolu’nun arkeolojik, jeolojik ve biyolojik çeşitlilik açısından en zengin doğa alanlarından biri olan Latmos (Beşparmak) Dağları, yoğun maden faaliyetleri nedeniyle hızla tahrip ediliyor.

Latmos Dağları, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeye aday bir bölge olarak kabul ediliyor. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projeleri kapsamında yapılan değerlendirmeler sonucu, maden faaliyetlerinin kesinlikle yapılamayacağı “Nitelikli Doğal Koruma Alanı” statüsü için başvuru yapılmıştı ve onay aşamasına gelinmişti. Ayrıca, bölge Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün “Öneri Milli Park Sahası” içinde yer alıyor ve daha önceki işletme talepleri de olumsuz sonuçlandı.

latmos

Mevcut maden faaliyetleri, Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından sit kapsamına alınan alanlara çok yakın bir konumda devam ediyor. İzinsiz olarak yürütülen bu faaliyetler, ağır tonajlı iş makineleri ile milyonlarca yılda oluşan benzersiz kayaları geri dönülmez biçimde tahrip ediyor.

latmos

Maden faaliyetleri başladığında Latmos Dostları çatısı altında toplanan sivil toplum kuruluşları, Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu‘ndan arkeolog Nezih Başgelen, EKODOSD’dan Bahattin Sürücü ve Latmos Platformu‘ndan Dr. Varol Aydın’la birlikte kamu kurumlarına ziyaretler gerçekleştirdi.

Bölgedeki maden sorunuyla ilgili hazırlanan dilekçe, Aydın Vali Yardımcısı Dr. Mehmet Göbekmerdan’a sunuldu. Ayrıca, Koçarlı Kaymakamlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Aydın Şube Müdürlüğü’ne yapılan ziyaretlerde, maden çalışmalarının ivedilikle durdurulması talep edildi.

latmos

21 Mayıs’ta maden faaliyetleri geçici olarak durdurulduğu ancak, ertesi gün çalışmaların tekrar başlatıldığı ve kayaların kırılmaya devam edildiği, iş makinelerinin alanda bulunduğu bildirildi. Önceki yıllarda basında “Latmos’ta kaya resimlerini kurtaran madenci” olarak çıkan Egamin Mineral Madencilik firması, bölgenin kültürel peyzajını bozduğu ve geri dönüşü olmayan zararlara yol açtığı için sivil toplum örgütleri tarafından protesto ediliyor.

Aydın’da 8,500 yıllık tarihe sahip Latmos’a yapılması istenen iki madene karşı dava açıldı
Latmos Dağı’nda maden tehdidi büyüyor: Çörlen’e kepçeler girdi
Latmos Dağı’na iyi haber: Mahkeme maden şirketinin izinlerini iptal etti

Latmos gönüllülerinden Serhat Özhan, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada şirketin 2007 yılında aldığı ‘ÇED Gerekli Değildir’ raporundan sonra faaliyete geçmediğini belirtti. Daha sonra şirket, gerekli izinlerin 2017’de alındığını iddia ederek, yakın zamanda bölgede faaliyete ve yıkıma başladı. Özhan, şöyle açıkladı:

“Bakanlığın sayfalarında konuyla ilgili bir bilgiye biz ulaşamadık; resmi olarak bakanlığın ne izin verdiğini, nasıl izin verdiğini bilemiyoruz. Ancak şirket faaliyetlerine, arkeolojik sit alanından geçerek, maden bölgesi olarak izin verildiğini söylediği yerde kendine ait bir yol açmadan çalışmalarına devam ediyor. Hatta Orman Müdürlüğü’nden de bu yollar için izin alınması gerekiyor, bu izinler de ortada yok.”

Tüm sivil toplum örgütleri adına yapılan basın açıklamasında, mevcut maden çalışmalarının ivedilikle durdurulması ve iş makinelerinin bölgeden çekilmesi talep edildi. Ayrıca, çalışmaları durdurmayan görevlilerin adli, idari ve hukuki bağlamda sorumlu olacakları belirtildi. Latmos Dağları’nın korunması için kamuoyundan ve yetkililerden acil destek bekleniyor.

Meteoroloji’den ‘olağanüstü kuraklık’ alarmı: Nisan’da yağışlar yüzde 67 oranında düştü

Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün nisan ayı raporlarına göre, Türkiye genelinde yağışlar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 67 oranında, normaline göre ise yüzde 50 oranında düştü.

Karadeniz Bölgesi, son 64 yılın en düşük yağışını aldı. Nisan 2024 ise son 53 yılın en sıcak nisan ayı olarak kayıtlara geçti.

Müdürlüğün, Nisan 2024 meteorolojik kuraklık durumuna ilişkin haritaları da, birçok bölgede olağanüstü ve şiddetli kuraklık yaşandığı gösteriyor. Normalin Yüzdesi İndeksi (PNI) haritasına göre Trakya, Çanakkale, Muğla, Mersin‘in bazı bölgeleri, Güneydoğu Anadolu’nun batısı, Hakkari ve Van çevreleri haricindeki tüm Türkiye’de ‘şiddetli kuraklık (acil durum)’ ibaresine yer veriliyor.

Türkiye’de tarım kuraklık ve aşırı sıcaklar nedeniyle tehlike altında
Türkiye’nin yüzde 75’i kalıcı kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya
IPCC raporundan Türkiye için kuraklık, toprak kayıpları ve kırılganlık çıktı
Türkiye’de kuraklık krizi büyüyecek: Bu yıl tarımsal verim azalacak, 2040’a kadar su stresi artacak

Türkiye’nin neredeyse yüzde 70’lik kısmının şiddetli kuraklık yaşadığını gösteren bu haritaya göre, geri kalan bölgelerin de yine önemli bölümü orta şiddete ve hafif kurak tehlikesi altında görülüyor.

İklim değişikliğine neden olan kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımında yaşanan artış küresel ortalama sıcaklıklarda yükselişe neden olurken bu durum aşırı hava olaylarını, sel felaketlerini ve kuraklığı beraberinde getiriyor. Tüm Akdeniz havzası gibi, Türkiye de bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biri. Küresel ısınma faktörüne bu yıl El Nino etkisinin eklenmesiyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de aşırı hava olayları meydana geldi.

Standart Yağış İndeksi (SPI) haritasına göre de Orta Karadeniz, Muğla‘nın doğusundan Antalya‘nın batısına kadar olan bölge, Uşak-Kütahya‘nın bir kısmı, Bolu ve Kırşehir‘de bazı bölgeler ‘olağanüstü kurak’ olarak belirtiliyor. Aynı bölgelerin daha geniş çevrelerine bakıldığında da yine Türkiye’nin büyük kısmının ‘çok şiddetli kurak’, ‘şiddetli kurak’, ‘orta kurak’ tehlikesi yaşadığı görülüyor.

Yağışlar yüzde 60 azaldı

Türkiye geneli nisan ayı yağışı, normalinin ve geçen yıl nisan ayı yağışının altında gerçekleşti. Nisan ayı normali (1991-2020) 57,5 kilogram, 2023 yılı nisan ayı yağışı 86,8 kilogram iken 2024 yılı Nisan ayı yağışı metrekareye 28,5 kilogram oldu. Yağışlar normaline göre yüzde 50, geçen yıl nisan ayı yağışlarına göre yüzde 67 azaldı.

Birçok ilde nisan yağışlarında yüzde 80 azalma yaşandı

Nisan yağışları Bilecik, Bursa, Kastamonu, Samsun, Amasya, Tokat, Giresun, Rize, Trabzon Rize, Artvin, Ardahan, Burdur, Afyonkarahisar, Denizli ve Antalya sahil kesiminde yer yer yüzde 80’in üzerinde azalma gösterdi. İller içinde normaline göre en fazla azalma, yüzde 85 ile Artvin ve Ardahan‘da ölçüldü.

Karadeniz’de son 64 yılın en düşük yağış miktarı

Tüm bölgeler normalinin altında yağış alırken, en fazla azalma gösteren bölge yüzde 84 ile Karadeniz oldu. Bölgenin 2024 yılı Nisan ayı yağışları son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. En az yağış 8,5 kilogram ile Ardahan‘da kaydedilirken, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon, Bayburt, Artvin ve Ardahan’da son 64 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti.

En fazla yağış Hakkari’ye

İl geneli yağışlarda en fazla yağış 95,7 kilogram ile Hakkari‘de gerçekleşti.  En fazla artış ise yüzde 61 ile Çanakkale‘de oldu. İstanbul Avrupa Yakası, Kırklareli, Çanakkale ve Mersin Mut çevrelerinde yüzde 60’ı aşan artışlar kaydedildi.

Yağışlı gün ortalaması 5,9 güne düştü

Türkiye genelinde nisan ayında 1991-2020 normali 10,8 gün olan yağışlı gün ortalaması bu nisan ayında 5,9 yağışlı güne düştü. Yağışlı gün sayıları Ege Bölgesi, İç Anadolu‘nun ve Akdeniz Bölgesi‘nin batısı, Bolu, Bursa, Bilecik, Mersin, Şanlıurfa, Mardin, Bingöl, Siirt, Şırnak ve Artvin çevrelerinde 5 günün de altına düştü. Edirne, Kırklareli, Samsun, Ordu ve Trabzon çevrelerinde 10-15 gün aralığında gerçekleşti.

Bölgelere göre azalan yağışlar

Bu yılın nisan ayında, normaline göre bakıldığında yağışlarda Marmara‘da yüzde 58 azalma gerçekleşti. Ege‘de yüzde 67, Akdeniz’de yüzde 70, İç Anadolu‘da yüzde 65, Karadeniz’de yüzde 84, Doğu Anadolu’da yüzde 65, Güneydoğu Anadolu’da yüzde 36 azalma yaşandı.

DEM Parti: Hayvanların katledilmesine izin vermeyeceğiz

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, AKP iktidarı tarafından hazırlanan ve sokakta yaşayan hayvanların toplu katliamını öngören yasa teklifine tepki gösterdi.

‘Sokak hayvanları sahipsiz değil’

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Hatimoğulları, “AKP iktidarı, sokak hayvanlarına yönelik yapacağı düzenleme ile sokaktaki canları katletmeyi planlıyor. “Uyutma” adı altında sokak hayvanlarının öldürülmesine izin vermeyeceğiz. Partimiz DEM Parti; doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarının güvence altına alınması için mücadelesini sürdürecek” dedi.

Bakırhan ise şunları paylaştı: 

“Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, sokakta yaşayan hayvanları katletmeyi hedefleyen yasa tasarısına karşıyız. Sokak hayvanlarının katledilmesine izin vermeyeceğiz. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi gereği; yaşayan bütün canlılar doğal haklara sahiptir, biri diğerinden daha üstün değildir ve insanlar tarafından hayvanlara saygı gösterilmelidir.”

CHP lideri Özel’den köpek katliamı tasarısını tepki: Tutar tarafı yok

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, AKP‘nin başta köpekler olmak üzere sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesi yönündeki planlarına karşı çıktı. Özel, 2021’de uzmanlardan görüş alınarak hazırlanan ve Meclis’te kabul edilen Araştırma Komisyonu Raporu‘nu hatırlattı.

Hayvan Hakları Raporu tamam, sıra Meclis’te
Suçlu kim? Sokakta yaşayan hayvanları korumaya çalışanlar mı yoksa kamu kurumları ve yöneticiler mi?
İktidar bloğunun hazırladığı ve Meclis’e göndermek istediği yasa taslağında “hayati tehlike” oluşturdukları iddiasıyla sokakta yaşayan köpeklerin toplanıp, 30 gün içinde sahiplenilmemesi halinde öldürülmesi yer alıyor.

‘Parayı seçime harcadık diyemezsiniz’

Özel, CHP Genel Merkezi’ni ziyaret eden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ile ortak basın açıklamasında yaptığı açıklamada, söz konusu  raporda bir hayvan hakları fonu kurulmasının önerildiğini ve gelir modelinin de belirlendiğini anımsatarak, “Bunu tüm siyasi partiler böyle söyledi ve Meclis karara bağladı. Bugün tasarruf tedbirleri söz konusu olunca, ‘Efendim biz parayı seçim ekonomisine harcadık bu köpekleri uyutalım’ derseniz, bunun tutar bir tarafı yok” diye konuştu.

BBP lideri Destici: ‘Köpek katliamı çalışmalarımızı’ yürütüyor, devletimizi destekliyoruz

Raporda “uyutma”nın ancak hasta ve tedavi edilemez hayvanlar ile kontrolü mümkün olmayan birtakım hayvanlarla sınırlı olduğunu hatırlatan CHP lideri şunları söyledi: “Sokak hayvanlarının çoğalmasını engellemeyle ilgili bir uyutma tedbiri kesinlikle yok. Ama burada soruna bir müdahale var. Diyor ki rapor, bir hayvan hakları fonu kurulmalıdır. Bu fon da belediyelerin topladığı emlak, çevre, temizlik vergilerinin yanı sıra at yarışı ve Milli Piyango gibi şans oyunlarından pay aktarımı ile finanse edilmesi öngörüldü. Toplanan paranın da barınakların yapılması, hayvanların kısırlaştırılması gibi harcamaları karşılaması planlanmıştı.”

‘Meclis kendi kararına sahip çıkmalı’

Tüm siyasi partilerin ortaklaşa bu raporu karara bağladığını hatırlatan Özel, “Bugün tasarruf tedbirleri söz konusu olunca, ‘Efendim biz parayı seçim ekonomisine harcadık bu köpekleri uyutalım’ derseniz bunun tutar bir tarafı yok. O yüzden bu fon kurulmalı ve başta kısırlaştırılma olmak üzere bu para barınaklara gitmelidir. Tedavi edilemeyen hayvanlar üzerinde son tedbir olarak zaten bilim insanları tarafından da ifade edilmektedir. Bizim yaklaşımımız meclisin kendi raporuna sahip çıkmasıdır.” diye konuştu.

 

BBP lideri Destici: ‘Köpek katliamı çalışmalarımızı’ yürütüyor, devletimizi destekliyoruz

Destici: Köpekler toplanıyor, ‘hastalıklı olanları uyutma’ çalışmalarımızı sürdürüyoruz

“Bu konuda çok netiz. Şu anda bu durum, insan hayatına ciddi tehdit oluşturmaya başladı. BBP olarak bize teslim edilen belediyelerde bir  ay içinde bu çalışmalarını başlatacağımızı ifade ettik. Köpekler toplanıyor, tedavi görmesi gerekenler tedavi göreceği yere gönderiliyor. Barınaklardaki hastalıklı, saldırgan olanların uyutulması konusunda çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu yasa teklifini desteklediğimi ifade ediyorum. İktidarıyla muhalefetiyle çözümü birlikte bulmamız lazım.”

Barolar Birliği’nden katliam tasarısı için Meclis’e çağrı: Toplum vicdanında kabul görmez
 Hak savunucuları ve vatandaşlar, köpekler için idam fermanına karşı sokağa çıkıyor
‣ Katliam tasarısına karşı hak savunucuları bugün üç ilde direniş başlatıyor

 

Tonlarca GDO’lu mısır ve kanolanın kontrolsüz piyasaya sürüldüğü iddia edildi

Yurt dışından Tekirdağ limanına gelen tonlarca mısır ve kanola, kontrol edilmeden, piyasaya sürüldüğü iddia edildi. GDO’lu olduğu iddia edilen toplam 10 gemi ürünün, kontrolden geçmeden tahliye edilmesine ilişkin iddialarla ilgili savcılık soruşturma başlattı.

Rusya ve Ukrayna’dan gemilerle getirilen tonlarca mısır ve kanolanın, kontrol edilmeden sahte analiz raporları hazırlanarak, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sistemine yüklendiği ve gemilerden tahliye edildiği ileri sürüldü.

Buna göre, beş firma tarafından ithal edilen yedi gemi mısır ve üç gemi kanolanın sahte analiz raporları, Tekirdağ İl Tarım ve Orman Müdürlüğü personelinin şifresi kullanılarak, sisteme yüklendi ve gemilerden tahliye edildi. Kurum içerisindeki bir çalışanın durumu ihbar etmesi üzerine, savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı konuya ilişkin soruşturma başlattı.

Söz konusu ürünlerin bir kısmına ulaşıldığı, bir kısmının ise nerede olduğunun bilinmediği öğrenildi.

GDO’lu ürünler Meclis gündeminde

CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Cumhuriyet Başsavcılığı ve yetkili kurumlara çağrıda bulunarak, söz konusu skandala ilişkin sorumluların bulunmasını talep etti. DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar ise GDO’lu olduğu iddia edilen ürünlere ilişkin soru önergesi sundu.

Meclis Genel Kurulu’nda konuşan CHP vekili Aygun, şunları söyledi:

“GDO’lu yedi tane gemi, üç  tane de GDO şüpheli kanola gemisi, toplam 10 tane gemi Tekirdağ’a girmiş. Eğer siz kendi üreticinizi desteklemiş olsaydınız dışarıdan gemiler gelmezdi, vatandaşımıza sağlıklı ürünleri yedirirdik. Ben buradan tekrar sesleniyorum: Ülkemizin gerçek efendisi olan üreticilerine sahip çıkalım, esnafına sahip çıkalım. Ukrayna’dan, Rusya’dan gelen gemiler şu anda sorunlu ve biz geleceğimizi, sağlığımızı şu anda yok ediyoruz, tehlikeye atıyoruz.”

Cem Avşar ise Ticaret Bakanı Ömer Bolat’a Tekirdağ’da analiz sonuçları manipüle edilerek girişleri yapılan ve GDO’lu olduğu iddia edilen ürünleri sordu. Soru önergesi sunan Avşar, girişi olan ürün miktarının ne olduğunu, güvenlik zafiyetinin olup olmadığını, bu ürünlerin piyasaya yayılıp yayılmadığını kamuoyun endişeyle cevap aradığı sorular olduğunu söyledi:

“Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü laboratuvarlarında analiz sonuçlarının manipüle edilerek ithal edilen genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) içeren ürünlerin, GDO’suz gibi gösterildiği iddia edilmektedir. İddiaya göre olay, Tekirdağ Limanı’nda Malkara’da faaliyet gösteren bir firma tarafından ithal edilen GDO’lu ürünün laboratuvar sonuçları değiştirilmiş ve bu şekilde tonlarca GDO’lu ürün ülkeye sokulmuştur. Söz konusu iddia ve söylentiler kamuoyunda endişeyle takip edilmektedir”.

Avşar şunları anlattı: “Söz konusu olayın Tarım İl Müdürlüğü içerisinden bir kurum çalışanı tarafından yapılan ihbarla ortaya çıktığı, ihbarın ardından Tekirdağ Tarım İl Müdürlüğü’nün harekete geçerek Bakanlıktan müfettiş talep ettiği, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu ve ilk denetimlerde laboratuvardaki analiz sonuçlarının bazı parametrelerinin değiştirildiğinin tespit edildiği, Tarım İl Müdürlüğü laboratuvarında çalışan bazı kişilerin savunmalarında ‘şifremiz çalındı’ şeklinde açıklamalarda bulundukları, yapılan ilk denetimlerde ise, numune analiz sonuçlarının manipüle edildiğine dair somut bulgular bulunduğu, bazı siyasi figürlerin devreye girerek olaya müdahale etmeye çalıştığı, bu müdahalenin şüphelilerin kurtarılması amacıyla yapıldığı iddia ve söylentileri kamuoyunda endişeyle takip edilmektedir.”

Avşar’dan sorular: Ne kadar tarım ürününün girdi, piyasaya dağıtıldı mı?

GDO’lu ürünlerin halk sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri göz önüne alınarak kamuoyunun beklentileri karşılanması ve endişenin giderilmesini isteyen Avşar, Bakan Bolat’a şu soruları yöneltti:

  • GDO’lu olduğu iddia edilen ne kadar ve hangi tür tarım ürünü/ürünlerinin girişi olmuştur?
  • Ülke genelinde başka limanlarda buna benzer vuku bulan olaylar ve tespitleriniz var mıdır?
  • Şayet varsa bu hususta ne tür tedbirler alınmış ve yaptırımlar uygulanmıştır
  • Veri güvenliği, denetim ve kontrol sistemi nasıl sağlanmaktadır?
  • Uluslararası ticaret yapan limanlarımızın ve ilgili laboratuvarların veri güvenliği, denetim ve kontrol sistemi nasıl sağlanmaktadır?
  • Bu güvenliği sağlamak üzere dijital güvenlik ağı ve siber güvenlik duvarı gibi güvenlik sistemleri mevcut mudur?
  • Söz konusu GDO’lu ürünler piyasaya dağılmış mıdır?
  • Şayet dağıldıysa kullanıldığı veya ulaştığı yerler tespit edilmiş midir?
  • Gerekli geri toplama işlemleri yapılmış mıdır?