ManşetHayvan Hakları

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi: Hayvanların yaşam hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı

0

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, uzun süredir yürütülen mücadeleye rağmen hala yürürlüğe konulamayan Hayvan Hakları Yasası ile ilgili endişelerini ve taleplerini dile getirmek için bir basın toplantısı düzenledi.

İnisiyatif, 9 Kasım 2019’da yaşamını yitiren hayvan hakları savunucusu Burak Özgüner’in annesi Eray Özgüner‘in çağrısı ile kurulmuştu.

Toplantıda Hayvanları Koruma Kanunu’nun, yaşam hakkı savunucularının talepleri ve çalışmaları doğrultusunda değişmesi gerektiğini vurgulandı. Yasanın içeriğiyle ilgili çekincelerinin bulunduğu belirtilen açıklamada “Ancak yasanın Meclis gündemine yıllardır inatla getirilmemesi bir yana, nasıl getirileceği yönünde çok ciddi endişelerimiz bulunuyor” denildi.

‘Bu kadar zor mu?’

Basın açıklamasında ilk sözü Eray Özgüner aldı. Özgüner, Burak’ın 8 yaşında hayvan hakları mücadelesine başladığını hatırlatarak, “8 yaşında bir çocuk cumhurbaşkanına, başbakana mektuplar yazdı, dernekler irtibata geçti. Ömrünü bu mücadeleye adadı. Mecliste milletvekillerin kapılarında bekledi. Anlattı, anlattı. Bütün vekiller dinledi, çünkü doğruydu anlattıkları. İlk kez TBMM’de kanun teklifi üzerinden uzlaşıldı” ifadelerini kullandı.

Hayvanların çektiği acıları görmezden gelen kanunların neden değiştirilmediğini soran Özgüner, “14 yıldır bu kadar zor mu? Cumhurbaşkanı, tüm siyasi partilere sesleniyoruz yaşamdan yana saf tutmanızı bekliyoruz. Hayvanlar için adaletli bir kanun çıkaralım, hayvanların açısı son bulsun” dedi.

‘Sahipli-sahipsiz hayvan tanımı değişmeli’

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi adına ortak açıklamayı Dört Ayaklı Şehir’den Başak Deniz Özdoğan okudu. Özdoğan, 2004 yılında yürürlüğe giren ve önümüzdeki haftalarda yeniden TBMM’nin gündemine gelmesi beklenen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun, yaşam hakkı savunucularının talepleri ve çalışmaları doğrultusunda değişmesi gerektiğini vurguladı. Özdoğan şu talepleri sıraladı:

Gerçekten hayvanların haklarını koruyan bir yasa için öncelikle hayvanlar duygulu varlıklar olarak tanımlanmalı; mevcut kanundaki sahipli- sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılmalı; hayvana yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine hapis cezası yaptırımı getirilmeli, ceza alt sınırı 3 yıl olarak belirlenmeli; hayvanlara yönelik hak ihlâllerinin soruşturulması konusunda cumhuriyet savcıları re’sen yetkili kılınmalı; mevcut kanunun 6. Maddesi asla değiştirilmemeli;  Evcil ve egzotik hayvan üretimi, ticareti ve satışı yasaklanarak suç kapsamına alınmalı; “yasaklı ırk” ve “tehlikeli ırk” tanımı kaldırılmalı; avcılık yasaklanmalıdır.

‘Hayvan dövüşleri yasaklanmalı’

Başak Deniz Özdoğan’dan sonra söz alan Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nden Fatma Biltekin, yasanın meclise bir an önce gelmesini beklediklerini söylerken sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve yasa taslağının sivil toplum ile paylaşılması gerektiğini belirtti ve talepleri sıraladı:

Hayvanat bahçeleri ve sirkler yasaklanmalı, yunus parkları kapatılmalı, Hayvan dövüşleri, güreşleri ve yarışları istisnasız bir şekilde yasaklanmalı; hayvan deneyleri yasaklanmalı; alternatif yöntemlere geçilmeli; atlı faytonlar ve at arabaları ülke genelinde yasaklanmalı; hayvan kürkü üretimi ve ülkeye girişi yasaklanmalı; canlı hayvan ticareti yasaklanmalı; havai fişek kullanımı yasaklanmalıdır.”

‘Toplum beklentilerine cevap veren bir yasa’

Hayvanlara Adalet Derneği’nden avukat Hülya Yalçın ise hukuken kolay uygulanabilir bir yasa beklentisini dile getirdi. Yalçın, “Meclis Araştırma Komisyonu’nun, tüm siyasi partilerin mutabık kaldığı somut önerilerine ve toplum beklentilerine cevap veren, hukuken uygulanabilir bir yasa bekliyoruz.  Hayvanların duygusal ve sosyal canlılar olduğu gerçeğinden yola çıkarak, kendi anayasal haklarımız çerçevesinde onların yaşam haklarını korumak için herkesi Yaşam İçin Yasa çağrımıza ortak olmaya davet ediyoruz. Hayvanlara karşı artan şiddetin sosyal boyutunun da dikkate alınarak, toplumsal talebin de karşılanacağı yasa beklentimizi Meclise bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.

‘Hayvanat bahçeleri son bulsun’

Hülya Yalçın’dan sonra söz alan Yunuslara Özgürlük Platformu’ndan Öykü Yağcı, hayvan hapishanelerinin kapatılması gerektiğini belirtti:

Bugün yunus parkı sahipleri, avcılar, faytoncular, hayvan dövüştürenler ve pet shop sahipleri, “dernek” adı altında Meclis’te kulis yapıp siyasi bağlantılarını devreye sokarken, biz sadece hayvanlar için adalet istiyoruz. Soruyoruz: Meclis’te bizi temsil eden vekiller, 10 yunus parkına dokunmayarak Türkiye sularından yunusların etik dışı ve yasadışı şekilde avlanmasına izin verecek mi? Yoksa bu tesisleri yasaklayarak ve mevcutları kapatarak milyonlarca insanın özgürlük çağrısına kulak mı verecek? Meclis, hayvanat bahçeleri, yunus parkları ve hayvanlı sirklerdeki bu kirli ticareti artık sonlandırmalıdır. Bunun yerine hayvanların kullanılmadığı, yeni ve gelişmiş teknolojileri hayata geçirerek tüm dünyaya örnek olacak adımlar atmalıdır.”

‘Sadece bizim talebimiz değil’

Sarıyer Kent Dayanışması ve İstanbul Kent Savunması’ndan Ezgi Öz sokak hayvanlarının sokak sakinleri olduğunu söyledi ve “Sokağımızda yaşayan hayvanlar, sokağımızın, kentimizin sakinleridir ve ortak yaşama kültürümüzün getirdiği sorumluluk bilincinin geliştirilmesi gerekmektedir” dedi. Öz konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

Bugün burada Yaşam İçin Yasa diyerek paylaştığımız taleplerimiz, sadece bizlerin talepleri değil; dükkanı önünde kedi köpeği besleyen esnafın, köyde hayvanlarla birlikte büyüyen çocukların, soğuktan korumak için sokak hayvanlarına yuva yapanların, mahalle gönüllülerinin, havai fişek patlatma kuşları korkutma diyenlerin, evinin önünde, şehrin çeperlerinde canlar için besleme yapanların da talepleri.”

‘Kampüslerde hayvanların ihtiyaçları karşılansın’

Boğazici Üniversitesi Çevre Kulubü’nden Tuğba Uştu üniversite kampüslerinin canlıların da yaşam alanı olduğunu ifade etti:

Biz öğrenciler, kampüs hayvanların ihtiyaçlarını kendi emeğimiz ve harçlığımızla karşılamaya çalışıyoruz, ancak kaybettiğimiz canların hesabını soramıyoruz. Kampüsler için hayvan varlığı belgesi oluşturulmasını, üniversitelerde uygun birimler açılmasını ve hayvanlarının bakım ve ihtiyaçlarının karşılanmasını talep ediyoruz. Kedisiz, köpeksiz üniversite kampüsü hayal edemiyoruz.”

‘Şiddet normalleştirilmemeli’

İnsanların insanlara ve hayvanlara uyguladığı şiddet ve bu şiddeti uygulama gerekçelerinin aynı olduğunu dile getiren Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Özge Özgüner şu ifadeleri kullandı:

Maruz bırakılanın insan mı hayvan mı olduğuna bakılmaksızın fail odaklı bir yaklaşım ve cezalandırma gerekli. Çünkü yaşatılan acı aynı ve hayvanlar, insan istismarına karşı savunmasız. Cezasızlıkla şiddet normalleştirilmemeli, suça davetiye çıkarılmamalı.

Kadın cinayetlerini durduracağız dediğimiz gibi hayvan cinayetlerini durduracağız dememiz gerekiyor, Eşit, özgür, sömürüsüz, sınıfsız bir dünya tahayyülümüzün içine hayvanları da dahil etmemiz gerekiyor. Gelin “yaşam için yasa” diyelim birlikte. Çünkü hayvanlar yoksa çok eksiğiz.”

‘Avcılık yasaklansın’

Kuzey Ormanları Savunması’ndan Onur Küçük, hayvanların yaşamının korunması, iklim krizine karşı mücadelenin, ekosistem sürekliliğinin, kent ekolojisinin temeli olduğunu belirtti. Avcılığın yasaklanması gerektiğini belirten Küçük şu ifadeleri kullandı:

 Hayvanlar için adalet talebi, hem iklim krizine karşı yaşanabilir bir dünya için, doğanın sömürülmediği, şiddetin cezasız kalmadığı ve teşvik edilmediği bir Türkiye için mücadele eden tüm ekoloji mücadelesinin, hak örgütlerinin, emek ve adalet mücadelesinin öncelikli gündemlerden biri olmalıdır. Tüm ekoloji ve doğa koruma mücadelesinden omuzdaşlarımızı da hayvanlara adalet mücadelesine destek vermeye çağırıyoruz.”

‘Gereken tek şey vicdani bakış açısı’

Vegan Derneği Türkiye’den Ebru Arıman adaletin yalnızca bir türe özgü olamayacağını söyledi. Adalet, eşitlik ve özgürlük hakkının yaşayan her türün en temel ihtiyacı olduğunu belirten Arıman konuşmasına şöyle devam etti:

Hayvanlara tuzak kurma, avlama, esaret altında tutma, bedenini sömürme, işkence etme, vücut bütünlüğünü bozma, ailelerini dağıtma, stres altında yaşamaya mahkum etme ya da öldürme gibi hak ihlalleri, etik ve adil değildir, hiç bir zaman da olmayacaktır.  Hayvan haklarında yaşanan derin mağduriyeti anlayabilmek için gereken tek şey vicdani bir bakış açısı. Hayvanlar da toplumun birer öznesi/ bireyi olarak görülene dek onlar için hak mücadelemizi sürdüreceğiz. “

Basın açıklaması Burak Özgüner’in “imkânımız yok belki ama hayvanlar, insanlar ve doğa için yani istisnasız herkes için topyekûn özgürlük isteyenler olarak, “bulunduğumuz yerden dünyayı değiştirmeye devam edeceğiz”, reddedişimiz, neşemiz, öfkemiz ile…” sözleri okunduktan sonra bitti.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.