Ana Sayfa Blog Sayfa 1084

TMO, gelen tepkiler üzerine geri adım attı: Hububat ürünleri eski fiyattan satılacak

Toprak Mahsulleri Ofisi, (TMO) ocak ayında zamlı olarak satışa sunduğu 1 milyon 220 bin ton hububatı gelen tepkiler üzerine eski fiyattan satacağını açıkladı.

TMO tarafından 2 Ocak 2022 günü yaptığı açıklamada, toplam 1 milyon 220 bin ton hububat ürününü (buğday, arpa, mısır) satış fiyatlarında ton başına 450 ile 700 TL arasında değişen zamlı fiyatla satışa sunulacağını duyurulmuştu.

Yeni açıklamaya göre, ocak ayında ekmeklik buğdayın tonu 3 bin 225 ile 3 bin 275 TL yerine aralık ayında olduğu gibi 2 bin 650 TL’den satılacak. Makarnalık buğday 3 bin 900 ile 3 bin 950 TL yerine 3 bin 200 ile 3 bin 250 TL’den, arpanın tonu 2 bin 550 TL yerine 2 bin 50 TL’den, mısırın tonu 2 bin 950 TL yerine 2 bin 500 TL’den satışına devam edilecek.

TMO’nun ‘Kamuoyu Açıklaması’ başlığıyla yaptığı açıklama

Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından yapılan açıklamada, karar şöyle duyuruldu:

Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 2022 yılı Ocak ayı satış fiyatlarıyla ilgili olarak kamuoyunda özellikle ekmek fiyatlarında aşırı artışa neden olacağına yönelik değerlendirilmeler yapıldığı gözlemlenmektedir.

Toprak Mahsulleri Ofisi, hasat başından bu yana hammadde fiyatlarının tüketicilerimiz ile hayvan yetiştiricilerimizi olumsuz etkilemesini önlemek amacıyla un ve yem regülasyonu kapsamında piyasa fiyatlarının oldukça altında bir seviyeden ilgili sektörlere satış yapmaktadır.

TMO Kasım ve Aralık aylarında buğday, arpa ve mısır satış fiyatlarını değiştirmemiş, stoklarındaki ekmeklik buğdayları un üreticilerine; ekmeklik un satış fiyatlarının peşin, 185-200 TL/çuval aralığında olması şartıyla satışa sunmuştur.

Her yıl olduğu gibi 2022 yılı Ocak ayında da TMO satış fiyatlarında güncelleme yapılarak, ilgili un ve ekmek sektörleri ile paylaşılmıştır.

Ancak yapılan bu fiyat değişikliği bahane edilerek ekmek fiyatlarında yüksek oranda artış yapılması gerektiği gibi kamuoyunu yanıltıcı değerlendirmeler ve iç piyasa hububat fiyatlarındaki gerilemeler de dikkate alınarak;

TMO’nun 2022 Ocak ayı hububat satışlarına 2021 Kasım ve Aralık ayı fiyatlarıyla devam edilmesi kararı alınmıştır.

Bu kapsamda ekmeklik buğday satışlarına (No:2); önceki aylarda olduğu gibi 2.650 TL/ton, ekmeklik un satış fiyat taahhütlerine 185-200 TL/çuval, arpa satışlarına 2.050 TL/ton, mısır satışlarına ise 2.500 TL/ton fiyatlarla devam edilecektir.
TMO olarak ilgili sektörlerle iş birliği içinde gıda enflasyonuyla etkin bir şekilde mücadele etmeye devam edeceğimizi, un üreticilerimize, kanatlı, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiricilerimize yönelik ürün temininin yeni hasat dönemine kadar kesintisiz devam edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Aşı karşıtı Sırp tenisçi Novak Djokovic’in Avustralya’ya girişine yasak

Teniste erkekler dünya sıralamasının 1 numarası Sırbistanlı tenisçi Novak Djokovic’in Avustralya’ya giriş vizesinin iptal edildiği bildirildi. Djokovic’in, sezonun ilk Grand Slam turnuvası Avustralya Açık’a katılmak için gittiği Melbourne Havaalanı’nda ülkeye giriş şartlarını yerine getiremediği için vizesinin iptal edildiği duyuruldu.

Dört Grand Slam turnuvasının ilk ayağı olan etkinliğe katılan tüm sporcu ve çalışanların aşılı olması ya da bağımsız bir kurul tarafından verilen muafiyeti olması gerekiyor.

Dünyanın en katı salgın kısıtlamalarının uygulandığı ülkelerden biri olmasının ardından ilk kez on binlerce günlük vaka kaydedilen Avustralya’da söz konusu muafiyet kararı Sırp tenisçinin meslektaşları dahil, tepkilere neden olmuştu.

Başbakan Morrison: Kural kuraldır, kimse için istisnası yok

Avustralya Sınır Güvenliği (ABF) tarafından yapılan açıklamada, Djokovic’in ‘Avustralya’ya giriş şartlarını yerine getirmek için uygun kanıt sağlamadığı’ ve bu nedenle vizesinin iptal edildiği duyuruldu.

ABF’nin açıklamasında, “Girişte geçerli bir vizeye sahip olmayan veya vizeleri iptal edilen vatandaş olmayanlar gözaltına alınacak ve Avustralya’dan çıkarılacak” dendi.

Djokovic’in durumuyla ilgili Twitter hesabından açıklama yapan Avustralya Başbakanı Scott Morrison, “Hiç kimse kuralların üzerinde değildir. Güçlü sınır politikalarımız, Covid-19’dan dünyadaki en düşük ölüm oranlarından birine sahip olan Avustralya için kritik öneme sahip, teyakkuzda olmaya devam ediyoruz” dedi.

Morrison, dün yaptığı açıklamada, tıbbı muafiyet gerekçesini belgeleyemediği takdirde Djokovic’e farklı muamele yapılmayacağını ve ilk uçakla evine gönderileceğini söylemişti. Melbourne Havaalanı’nda sekiz saat bekletildikten sonra gözetim merkezi olarak kullanılan bir otele götürülen Djokoviç’in avukatları ise karara itiraz başvurusu yaptı.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Djokovic’in vizesinin iptal edilmesine “Novak’ımıza, tüm Sırbistan’ın onunla olduğunu söyledim. Dünyanın en iyi tenisçisine yapılan bu tacizin bir an önce son verilmesi için her şeyi yapıyoruz” sözleriyle tepki gösterirken, Djokovic’in tutulduğu otelin önünde de tenisçinin destekçileri bir eylem yaptı. Babası Srdjan Djokovic ise oğlunun Melbourne havalimanında kapısında polislerin beklediği bir odada tutulduğunu belirterek ”Bu sadece Novak için değil tüm dünya için verilen bir mücadele” dedi.

Nadal: Her kararın sonuçları var

Djokovic’in en büyük rakiplerinden İspanyol tenisçi Rafael Nadal, Avustralyalıların bu olaya tepki göstermelerinin “çok normal olduğunu” söyledi.

Turnuva için Melbourne’da olan Nadal, “Eğer aşılıysanız Avustralya Açık’ta oynayabilirsiniz. İki yıl boyunca o kadar çok insan öldükten sonra sanırım pandemiyi bitirmenin tek yolu aşılar” diye konuştu. Djokovic’in Avustralya’ya girişi engellendiği için “üzüldüğünü” belirten Nadal, bir yandan da rakibinin aşılanmadığı için bu tip zorluklarla karşılaşabileceğinin farkında olduğunu da söyledi: “Djokovic bu kararı kendisi verdi. Herkes kendi kararlarını almakta özgür ancak bu kararların sonuçları olacaktır.”

Pazartesi günü görülecek davada Djokovic’in sınır dışı edilip edilmeyeceğine karar verilecek.

Avustralya Açık Turnuvası, 17-30 Ocak’ta Melbourne kentinde düzenlenecek.

 

Van’daki flamingo alanı ‘kesin korunacak hassas bölge’ ilan edildi

Karar, Resmi Gazetesi’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Filyos’ta TPAO’ya tahsis

Zonguldak‘ın Çaycuma ilçesinde bulunan Filyos Endüstri Bölgesi‘nin sınırları ise değiştirilerek bazı alanlar TPAO‘ya münferit yatırım yeri olarak tahsis edildi. Bu kapsamda TPAO tarafından Endüstri Bölgeleri Kanunu uyarınca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü hesabına yatırılacak tutar, sabit yatırım tutarının binde biri olarak belirlendi.

Kaos GL, Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar’a çağırıyor

Kaos GL, Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar‘ın 2022 çağrısını yayınladı. Buluşmalar çevrimiçi ortamda veya yüz yüze etkinliklerle gerçekleşecek.

“Patikalarda buluşalım” diyen Kaos GL, buluşmalara şu şekilde çağrı yaptı:

Sosyal hizmet uzmanları, avukatlar, öğretmenler, ruh/akıl sağlığı uzmanları, sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri, feministler, alternatif medya kuruluşları, sağlıkçılar, insan hakları savunucuları, mülteci/göç alanında çalışanlar, iklim aktivistleri, HIV ve cinsel haklar alanında çalışan aktivistler, ayrımcılığa karşı ses çıkartmak isteyen ve LGBTİ+ alanında farkındalık geliştirmek, mücadelemize rengini ve sesini katmak isteyen herkese açık çağrımız. Kaos GL Derneği, Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalarla online ve yüz yüze etkinliklerle sizlerle buluşmak istiyor.”

Buluşmaların tarihleri

Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar kapsamında aşağıda yer alan günlerde yapılacak etkinlikler destekleniyor:

  • 27 Ocak – Holokost Anma Günü
  • 1 Mart – Sıfır Ayrımcılık Günü
  • 3 Mart – Dünya Seks İşçileri Günü
  • 4 Mart – HPV Farkındalık Günü
  • 8 Mart – Dünya Kadınlar Günü
  • 31 Mart – Uluslararası Trans Görünürlük Günü
  • 26 Nisan – Lezbiyen Görünürlük Günü
  • 1 Mayıs – Emek ve Dayanışma Günü
  • 16 Mayıs- Yaşlı LGBTİ+ Onur Günü
  • 17 Mayıs – Uluslararası Homofobi, Transfobi, Bifobi Karşıtı Gün
  • 24 Mayıs – Panseksüel ve Panromantik Görünürlük Günü
  • Haziran – Onur Ayı
  • 12 Haziran – Orlando Katliamı Anması
  • 18 Haziran – Translarla Eşitlik Günü
  • 20 Haziran – Dünya Mülteciler Günü
  • 28 Haziran – Stonewall Direnişi Yıldönümü
  • 14 Temmuz – Uluslararası Non-binary Günü
  • 16 Temmuz – Uluslararası Drag Günü
  • 1 Eylül – Dünya Barış Günü
  • 20 Eylül 1994 – Kaos GL Dergisinin ilk sayısı yayınlandı
  • 23 Eylül – Biseksüel Görünürlük Günü
  • 8 Ekim – Uluslararası Lezbiyen Günü
  • 11 Ekim – Açılma Günü
  • 20 Ekim – Uluslararası Zamir Günü
  • 24-30 Ekim – As+ Farkındalık Haftası
  • 26 Ekim – İnterseks Farkındalık Günü
  • 8 Kasım – İnterseks Dayanışma Günü
  • 20 Kasım – Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü
  • 25 Kasım – Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü
  • 1 Aralık – Dünya AIDS Günü
  • 10 Aralık – Dünya İnsan Hakları Günü
  • 17 Aralık – Dünya Seks İşçilerine Yönelik Şiddetle Mücadele Günü

Homofobi Karşıtı Yerel Buluşmalar, Kaos GL tarafından 2006 yılından bu yana organize ediliyor.

Bugüne kadar 35 farklı ilde gerçekleşen etkinliklerde, kimi zaman öğrenci toplulukları vasıtasıyla üniversitelerde akademik tartışmaların gündeme gelmesi sağlandı. Kimi zaman ise meslek grupları, yerel aktivistler, kadın örgütleri ve diğer toplumsal hareketlerle iş birlikleri oluşturarak heteroseksizmi tartışacak ortamlar yaratıldı.

Buluşmalara şehirlerinde ev sahipliği yapmak isteyenler, [email protected] adresine e-posta gönderebilir.

Çevre Bakanlığı, Zonguldak’taki amfi tiyatro ve yeşil alanın üzerine cami yapılmasını talep etti

Ereğli Belediye Meclisi’nin toplantısında konuşan Posbıyık,  cami yeri için bakanlığa yedi yer önermelerine rağmen sahile el konduğunu ileri sürdü.

Posbıyık, bir süre önce Milli Emlak Müdürlüğü’ne davet edildiğini, burada yaptıkları konuşmada, müdürlüğe cami gerekiyorsa, bunun için altı-yedi yer önerdiklerini anlattı:

“İlerleyen zamanda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum‘dan bana bir davet geldi. Kent meydanına yapılacağı söylendi. Sonra ortaya çıktı ki sahilde amfi tiyatronun olduğu alana yapılacak. Ben de denizin içine yapmalarını istedim. Başta Vali Bey olmak üzere herkes bu teklifime karşı çıktı” ifadelerini kullandı.

‘Amfi tiyatronun ortasına cami koymuşlar’

Sözcü’ye konuşan  Halil Posbıyık, bakanlıktan imar değişikliği yapılması için planların geldiğini kaydetti:

“Planda amfi tiyatroya camiyi koymuşlar. Yanlarına müştemilat yapacaklar. Aynı zamanda kafeleri, park ve bahçeleri almışlar. Yapacakları caminin bulunduğu yere 120 metre uzaklıkta İskele Cami var, 160 metre uzaklıkta İsmail Ağa Cami var, 210 metre uzaklıkta Ali Molla Cami var, 270 metre uzaklıkta Orta Cami var.  Mecliste oylamaya sokacağız. Hep beraber ret kararı vereceğiz. Sonrada hukuki mücadelemizi başlatacağız” 

 

Van’da işkence gören köylüler haberini yapan gazeteciler beraat etti

Van’da askeri helikopterden atılan ve işkenceye uğrayan Servet Turgut ve Osman Şiban‘ın haberini yaptığı için 9 Ekim 2020’de tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) ve Jinnews Haber Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi, Nazan Sala ve Zeynep Durgut “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın bugün görülen karar duruşmasında beraat etti.

Nazan Sala “örgüt propagandası” suçlamasından 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı, ancak hükmün açıklanması geriye bırakıldı.

Gazeteci Adnan Bilen kararı sosyal medya hesabından “Helikopter davasında beraat ettik” diyerek duyurdu.

Ne olmuştu?

11 Eylül 2020’de Van’ın Çatak ilçesinde operasyon düzenleyen askerler Servet Turgut ve Osman Şiban’ı gözaltına almıştı. Gözaltına alınan köylüler işkence görmüştü. İşkence gören köylülerden 57 yaşındaki Servet Turgut 30 Eylül 2020 tarihinde tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti. Turgut’un otopsi raporunda kesin ölüm sebebi belirlenemedi. Vücudunda morluklar ve kırıklar olduğu raporda yer almıştı.

Gazeteciler Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi ve Nazan Sala gözaltına alınan köylülerin helikopterden atıldıklarını ve işkence gördüklerini haberleştirmişti.

9 Ekim 2020’de Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala tutuklanmıştı. Adnan Bilen, Cemil Uğur, Şehriban Abi, Nazan Sala ve tutuksuz yargılanan  Zeynep Durgut hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında gazeteciler tahliye edilmişti.

Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “halkı galeyana getirme, devlet aleyhinde algı ve kamuoyu oluşturma, devletin birliğini ve ülkenin bütünlüğünü bozma, devlet büyüklerini ve kurumlarını aşağılamaya yönelik provakatif içerikli yayınlar yapma” suçlamalarına yer verilmişti.

DEVA kurucusu Metin Gürcan için 20 yıl hapis cezası istendi

Ankara‘da, ‘siyasal ve askeri casusluk’ suçundan tutuklanan DEVA Partisi kurucu üyesi Metin Gürcan hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak, iddianame düzenlendi.

İddianamede, Gürcan’ın yabancı devlet görevlileriyle paylaştığı tespit edilen bilgilerin, devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler olduğu belirtilerek, 20 yıla kadar hapsi talep edildi.

Metin Gürcan, 26 Kasım’da İstanbul’daki evinde gözaltına alınmış; sorgusunun ardından sevk edildiği Ankara Adliyesi’nde çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklanmıştı. 

‘Gizli kalması gereken bilgiler…’

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Düzenlenen iddianamede Gürcan’ın yabancı devlet görevlileriyle paylaştığı tespit edilen bilgilerin, devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerden olduğu belirtildi. Teknik ve fiziki takip ile de Gürcan’ın yabancı devlet görevlileriyle yaptığı görüşmelerin ortaya çıktığı anlatılan iddianamede, bu takiplere ilişkin elde edilen görsellere de yer verildi.

Gürcan ise suçlamaları kabul etmeyerek, emekli olduktan askeri ve jeo-stratejik analizler yaptığını, açık kaynaklardan derlediği analizleri telif karşılığında diplomatlara sunduğunu söyledi.

Ankara 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, Metin Gürcan’ın, Türk Ceza Kanunu‘nun 328’inci maddesi gereğince ‘siyasal ve askeri casusluk’ suçunu işlediğinin sabit olduğu belirtilerek, 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

‘Tehlikeli ırk’ genelgesine dava açıldı

Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bazı köpek türlerini “tehlike arz eden hayvanlar” olarak belirlediği genelgeye karşı harekete geçti.  Danıştay‘a başvuran Vakıf, yürütmenin durdurulmasını talep ediyor. 

Tarım ve Orman Bakanlığı genelgeyle birlikte Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully ırkı köpekleri “tehlike arz eden hayvanlar olarak” belirlemişti. Ayrıca bir ay içerisinde bu hayvanların sahiplerince kısırlaştırılıp kaydettirilmesi, yasaklara aykırılık halinde ise hayvanlara el konularak barınaklara götürülmesine  yönelik düzenlemeye gidilmişti.

‘Hayvanlar değil, genelge tehlikeli’

İptal davasını açan Vakıf Başkanı Erman Paçalı, “Hayvanlar tehlikeli değil ancak genelge son derece tehlikeli” derken,  vakfın avukatlarından Özlem Yazıcıoğlu da genelgenin hayvanların yaşam hakkını ihlal edecek nitelikte ve objektif kriterlerden yoksun, kusurlu bir düzenleme olduğunu kaydetti.

Paçalı başvurunun ardından şunları söyledi:

“Uzmanların görüşlerinin aksine bazı köpek ırklarına tehlike atfederek hayvanların yaşam hakkının ihlali ile sonuçlanacak düzenlemelere giden bakanlığın çıkarttığı genelge içeriğinde sözü edilen hayvanlardan çok daha tehlikeli bir genelgedir ve on binlerce masum hayvanın acı içinde ölümüyle sonuçlanacak yaptırımlar barındırmaktadır. Ne zaman kurulduğu, kimlerden oluştuğu, hangi metotlarla çalışıldığı, bu çıktıya nasıl ulaşıldığı belirsiz bir komisyon sürecinin sonunda hiç de profesyonel bir yaklaşım ortaya koymayan bir genelgeyle bazı ırklar için acı ve işkence dolu bir süreç tetiklenmiştir.”

‘Katliamdan başka sonuç doğurmaz’

Bir ırka tehlike atfedildiğini ancak tehlikenin ne olduğunun belirsiz olduğunu söyleyen Paçalı, genelgenin olası sonuçlarını da şöyle açıkladı:

“Hayvanın ırkına atfedilen tehlike niteliğinin ortadan kalkması halinde ne olacağı belli değil. Verilen süre hayatın olağan akışına aykırı. Tıbbi gerekçelerle anestezi altına alınma olanağı bulunmayan veya güçten düşmüş hayvanların akıbetlerinin ne olacağı açıklanmamış, 1003’in belediyeden sadece 256’sında geçici bakımevi var ve el konulan ülke genelindeki tüm hayvanların bakım sorumluluğu bu 256 tesise yüklenmiş. Bu bakımevleri zaten tam kapasite ile çalışıyor. Üstelik bu merkezler geçici bakımevi statüsünde olduğundan fiziksel olanakları da ona elverişli. El konulan hayvanlar için uzun dönem barınma ihtiyacı bu merkezlerde karşılanamaz. Bir hayvanı 7-8 metrekarelik bir kafeste ömür boyu yaşamaya mahkum etmek hem etolojisine aykırı hem de uzun dönemde ciddi sağlık sorunlarına sebep olacak bir uygulamadır. Bunu bile bile bakımevlerine bu işi yüklemek de katliamdan başka bir sonuç doğurmaz.  Altyapısı oluşturulmamış, baştan aşağı amatör bir girişim bu. Bu genelgenin bu şekli ile uygulanması demek amacını aşarak on binlerce hayvanın yaşam hakkının ihlal edilmesi demek olur.”

‘Telafisi güç sonuçlar doğurur’

Vakfın avukatı Özlem Yazıcıoğlu ise genelgenin uygulanabilirlikten yoksun olduğuna ve bir yığın fiili imkansızlık içerdiğine vurgu yaptı: “Hukuki gerekçelerini başvurumuzda izah ettiğimiz üzere bu genelgenin yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini talep ettik. Bu şekilde yürütmeye devam edilmesi hayvanlar için telafisi imkansız yahut güç sonuçlar doğuracaktır. O sebeple öncelikli talebimiz yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi olmak üzere genelgenin iptali için dava açtık”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antep’te bir çocuğun köpek saldırısında yaralanmasının ardından “sahipsiz hayvanların yeri barınaklardır” demiş ve belediyeleri göreve çağırmıştı. Hemen ardından belediye ekiplerinin sokaklardan işkenceyle hayvan topladığı görüntüler yayılmış, dövülerek, bayıltılarak bilinmeyen yerlere götürülen köpekler için  kampanyalar başlatılmıştı.

Erdoğan’ın açıklamalarından bir gün sonra da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da aynı konulu bir genelge yayımladı. 

Ordu Gölköy’deki HES projesi için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi

Ordu Çevre Derneği (ORÇEV) ve halkın Ordu‘nun Gölköy ilçesinde Kardelen HES’in imar değişikliği projesine karşı açtıkları davada Ordu İdare Mahkemesi “Yürütmeyi Durdurma” kararı verdi.

ORÇEV konuyla ilgili yaptığı açıklamada, hem bilirkişi heyetinin hem de mahkeme heyetinin HES şirketinin projesindeki çelişkili durumunu ortaya çıkardığını ifade etti.

‘Bu karar, kesin sonuç değil’

Ordu İli Gölköy İlçesinde Çetilli, Çatak, Gölköy Mahallelerini kapsayan Kardelen HES için hazırlanan 1/5000 ölçekli ilave Nazım İmar Planı Değişikliği ile 1/1000 ölçekli İlave Nazım İmar Planı Değişikliği’nin onaylanmasına dair Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü kararının hukuka aykırı olduğu, suyun yetersizliği, ekolojik ve yaban hayatına zarar vereceği, temiz su kaynaklarını olumsuz etkileyeceği gibi gerekçelerle dava açılmış ve Ordu 1’nci İdare Mahkemesi tarafından görevlendirilen bilirkişi heyetinin raporu da davacılar lehine olmuştu.

Bilirkişi heyeti raporu sonrası değerlendirme yapan Ordu 1’nci İdare Mahkemesi heyeti, yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Mahkeme kararının ardından bir açıklama yapan ORÇEV Yönetim Kurulu, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararının ardından kesin kararında da halkın lehine bir karar vereceğine inandıklarını ifade etti:

Kardelen HES’in yapılmak istendiği dere, Gölköy ilçesinin içinden geçerek Gölköy, Çatak ve Çetilli mahallerinden devam ederek Fatsa’dan denize ulaşıyor. Derede az su bulunuyor. Ayrıca yöre halkının su kaynağını oluşturuyor. Borulara, kanallara alınacak su, derenin kurumasına neden olacak.

Bunu dernek olarak yöre halkına anlattık. Onlar da karşı olduklarından ortak dava açtık. Halk, Bilirkişi Heyeti’nin inceleme yaptığı gün neden karşı olduklarını anlattılar, Heyet de kendi uzmanlık alanındaki raporları iddialarımızı doğruladı. Mahkeme de rapor doğrultusunda telafisi olmayan zararları önleme adına ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi. Bu karar, kesin sonuç değil, ancak kesin sonucunda da halkın lehine olacağına inanıyoruz.”

‘Çelişkiler ortaya çıkarıldı’

ORÇEV açıklamasında, hem bilirkişi heyetinin hem de mahkeme heyetinin HES şirketinin projesindeki çelişkili durumunu ortaya çıkardığını da belirtti:

Hem bilirkişi heyeti hem de mahkeme heyetinin HES şirketinin projesindeki çelişkili durumunu ortaya çıkardığını görüyoruz. Kararda bu açıkça vurgulanıyor.

Kararda, ‘Kardelen Regülatörü ve HES projesi kapsamında dava konusu planlanacak alanda yer alan yükleme havuzuna ilişkin açıklamalara sadece plan açıklama raporu ile plan paftaları arasında uyumsuzluk bulunduğu, …iletim tünelinin, plan paftalarında güzargah şeklinde gösterildiği ancak plan sınırları içine alınmadığı, bu durumun planlama esaslarına aykırı olduğu, imar planına esas olan Jeolojik-jeoteknik Etüt raporunun projede yer alan iletim kanalını kapsamadığından düzenlenen raporların yetersiz ve eksik olarak hazırlandığı gibi gerekçeleri vurgulayarak, uyuşmazlığa konu 1/5000 ölçekli İlave Nazım İmar Planı Değişikliği ile 1/1000 ölçekli İlave İmar Planı Değişikliği’nin hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır’ denilerek yürütmeyi durdurma kararı verildi.”

1 Nokta 5: LGBTİ+’lar için iklim krizi kılavuzu

İklim kriziyle ilgili yapılan araştırmalar, bu krizin en çok kırılgan grupları etkilediğini ve etkileyeceğini ortaya koyuyor.

Bu kırılgan grupların içerisinde yer alan LGBTİ+’lar için 17 Mayıs Derneği, “İklim Krizine Giriş-Dönüşüme Kendimizden Başlamak: İklim101-Tavsiyeler Kılavuzu”nu geçtiğimiz günlerde yayımladı.

1 Nokta 5’in 13. bölümünde Yeşil Gazete editörü Merve Özçelik, 17 Mayıs Derneği’nden Özge Gökpınar ile bu kılavuzu ve iklim krizinin LGBTİ+’ları nasıl etkilediğini konuştu.

Gökpınar, iklim hareketini LGBTİ+ hareketinin değişmez bir unsuru haline getirmeyi amaçladıklarının altını çizdi.

“Dışlanma, tecrit, kısıtlı sosyal ağlar sebebiyle LGBTİ+’lar toplumdaki diğer grupların kolayca erişebildiği kaynak ve uyum araçlarından yoksun oluyor” diyen Özge Gökpınar, afetler sırasında LGBTİ+’lar ve LGBTİ+ çiftlerin devletçe makro çiftler olarak tanınmadıkları için yardım desteğine erişemediklerini belirtti.

Gökpınar, bu sebeple de LGBTİ+’ların istatistiki çalışmalarda yer alamadıklarını ve ihtiyaçlarının görünmez hale geldiğini dile getirdi.

1 Nokta 5