Dış Köşe

İstanbul’da yeni kentlere değil, eski kentlerin yerinden dönüşümüne ihtiyaç var – İkbal Polat

0
İkbal Polat

Demokratikleşme paketiyle ilgili yazımızda belirtmiştik; AKP’nin genel seçimleri yerel seçim, yerel seçimleri de genel seçim havasında geçiren bir taktiği var. 2011 genel seçimlerinde AKP’nin seçim vaadi; 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, kentin iki yakasına birer şehir kurmak ve yeni anayasa yapmak idi. Yeni Anayasayı yapamadı. Diğerleri için ise olanca gücüyle uğraşıyor.

Tarhan Erdem, Radikal’deki 14 Ekim tarihli yazısında, Kanal İstanbul’un felaket projesi olup olmadığını ve hatta BDP ve Yeşiller ve Sol Gelecek partilerinin konu hakkındaki görüşlerini de soruyor.

Önce, vakti zamanında 3. Köprüye karşı çıkıp da şimdi 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul ve İstanbul’un iki yakasına iki kent kurmak fikri neden gelişir, bunun sebeplerini sorgulayalım.

İşin uluslararası boyutunda 3. Havaalanı projesi ile Avrupa’daki Frankfurt, Paris, Amsterdam, Madrit, Roma gibi havaalanlarındaki transit business işini İstanbul’a kaydırmak ya da Kanal İstanbul projesi ile de boğazdan geçiremediği tankerlerin geçmesini ya da Kuzey Marmara Otoyolu ve 3. Köprü projesi ile transit yük taşımacılığını sağlamak gibi hedefleri var hükümetin.

Lakin tüm bu projelerin hizmet ettiği yatırım alanı “kent kurmak” kısmında yatıyor.

2006 yılında Birgün gazetesine yazdığım “AKP simcity mi oynuyor?” başlıklı yazıda, AKP’nin inşaat sektörünü ekonominin lokomotifi yaptığını, TOKİ aracılığıyla devletin nasıl bir inşaat endüstrisi yaratmaya çalıştığını anlatmıştım. Ve eklemiştim, sermaye birikim süreçleri, kendini yeniden üretme alanı olarak kentsel mekanı seçti. Peki o günden bugüne ne oldu? Son durum için Türkiye İMSAD, “İnşaat ve İnşaat Malzemeleri Sektörünün 2013 Yarıyıl Değerlendirme Raporu”na bakalım.

Rapora göre; “Türkiye inşaat pazarı kamu yatırımlarıyla büyüyor, özel sektör altı çeyrektir küçülme seyrinde”. Bu değerlendirmede soracağımız temel soru, özel sektör neden büyüyemiyor? Sebep belli, özel sektörün inşaat üreterek kazanabileceği arsa ve talebin olmaması. Peki arsa ve talep nasıl yaratılır? Hükümet bunun cevabını İstanbul’da, kentin iki yanına kent kurarak, 3. Köprü ve 3. Havaalanı ile altyapı sağlayarak oluşturmaya çalışıyor. İnşaat şirketleri için kentler kuruluyor, köprüler yapılıyor, kanallar açılıyor. Çünkü inşaat şirketlerinin konut ve yapı üretebilmesi için arsaya ihtiyaç var. Kuzey Ormanları hem kamunun hem de üzerinde insan yok, dolayısıyla da sorunsuz mis gibi alanlar.

Peki mevcut kentsel alan içindeki arsalar, kentsel dönüşüm özel sektöre çare olamaz mı? Şu andaki haliyle olamıyor. Çünkü inşaat şirketleri insanlarla uğraşmak istemiyor. Ya da uğraşmak isteyenler de çeteleşerek sorunlarını hallediyorlar. Örneğin, İnanlar İnşaat’dan Serdar İnan, kendi cephesinden durumu şöyle anlatıyor

“Kentsel dönüşüm yapılması gereken yerlerde ya üstünde gecekonduların olduğu, ya eski eserler içine girmiş-Süleymaniye’nin etrafındaki binaları düşünün-bunların yıkılması, yapılması gerekiyor. Ya da eski kooperatifler, ya da eski gecekondu mahallelerinin dönüştürülmesi mümkün değil. Burada yüzlerce insan var. Mesela Fikirtepe örneğini ele alırsak. Fikirtepe’de ada bazlı 1’e 2 yerler var. İmar verilmesine rağmen problem devam ediyor. İşin sonuna kadar hesaba katılmamış sorunlar çıkacak. Mesela, 300 kişilik bir adanın olduğu yerde, hadi 300 kişiyi ikna ettik imzalarını aldık, daha sonra paylaşımda sorun var, daha sonra 5 seferde tapu alınacak. Temel atılacak tapu alınacak, binayı yapacak tapu alınacak burada sorun var. İmza almak gerekiyor, vekalet almak gerekiyor. Arsa sahibinin birisi sana kızacak vekaletten seni azledecek veya vefat edecek. 300 kişilik bir adada işin başından sonuna kadar ortalama 20 kişi vefat ediyor. 20 kişinin 80 tane, 100 tane varisi oluyor. Varisin birisi Almanya’da, bazıları Paris’te, yurt dışında çalışan insanlar var. Bunların bazıları da bulunamıyor. Binde bir hisse, on binde bir hisse bulunamıyor. Bunu bulamadığın zaman hiçbir şey yapman mümkün değil. Yüzde 100 çoğunluk gerektiriyor, tapudaki her işlem. Tapuya gideceksin kat irtifakı kuracaksın yüzde 100 çoğunluk gerekiyor. Tapuda iskan alacaksın, herkesin muvafakatini istiyor. Kanunun temelinde değişiklik gerekiyor. Kentsel dönüşüm yasasında şöyle bir kural koydular. Bunu aşmak için. Üçte iki çoğunluk tamam derse, üçte bir tamam demezse, Şehircilik Bakanlığı parayla alabilir dediler. Senin 100 kişinin oturduğu bir kooperatifin var. 80 kişi tamam diyor, 20 kişi itiraz ediyor. 80 kişi Şehircilik Bakanlığına müracaat ediyorsun, bakanlık diğer 20 kişinin hissesini satın alabiliyor. Kentsel dönüşüm kanunu dedikleri bu. Peki o 20 kişiyi aldın. Ama 80 kişi var geride. Bunlardan vefat oldu. Varislerde sorun çıkabilir.”

Ve sonra şöyle devam ediyor: “1. Bölgemiz Kartal, orda Asl-ı Bahçe projemiz var, Uğur Mumcu Mahallesinde. İkinci bölge Sarıyer. Sarıyer de üçüncü köprüden dolayı. Sarıyer tüneli yapıldı, devamında Zekeriyaköy tüneli yapılacak. Ve İstanbul’un kuzeye doğru bir temayülü var. Güneyde deprem riski var. Güneyden Kuzey’e doğru insanların gitme isteği var.”

Görüldüğü üzere özel sektör, kentsel dönüşüm yerine İstanbul’un kuzeyindeki orman alanlarına yöneliyor. Peki burada sorun nedir?

AKP, kentsel dönüşüm işini becerememektedir. Kentsel dönüşüm için çıkarılan afet yasası pek çok yönetmelikle eksikleri tamamlanmaya çalışılmasına rağmen kentsel dönüşümün adil ve hukuka uygun nasıl yapılacağını tariflememektedir. Yasa kırsal alanının kentsel alana çevrilmesini tarif ederken kentsel alanın dönüşümünün araçlarını ise hesaba katmamıştır. Kentsel dönüşüm yasası bu haliyle kentsel alanları yenilemeye değil kırsal alanın dönüşümünü ve her yöne kentsel büyümeyi sağlamaya yöneliktir.

Ayrıca merkezden, bakanlık eliyle yapmaya çalıştığı kentsel dönüşüm projelerine ne halkımız ne de özel sektör itibar etmemektedir. Şu an mevcutta gelişen kentsel dönüşüm projelerinde ise yurttaşlar banka ve inşaat şirketleriyle başbaşa bırakılarak çetelerin eline teslim edilmiştir.

İstanbul’un yeni kentlere değil mevcut kentlerinin sağlıklaştırılmasına, depreme karşı dayanıklı hale getirilmesine, sosyal donatılar açısından zengin mekanlar haline getirilmesine ihtiyaç var. İstanbul’daki yapı stoğunun ve yerleşim alanlarının durumu bellidir. Hızla bu alanların dönüşüme tabii olması gerekir. Bunun için de kentsel dönüşüm projeleri, yerel yönetimlerin eliyle ve mahallenin katılımıyla oluşturulacak planlama ve finansman modelleriyle yapılmalıdır.

Merkezden yapılan kentsel dönüşüm projelerine karşı yerinden-katılımcı dönüşüm süreçleri inşa edilmelidir.

İkbal Polat www.turnusol.biz

İkbal Polat

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.