Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Paris Moda Haftası’nın Marsilya sokaklarından haberi yok

0
Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Fransa’da 27 Haziran’da 17 yaşındaki Nahel M.’nin polis tarafından öldürülmesinin ardından son günlerde birkaç şehirde yoğun protestolar yaşanıyor. Cenazenin ardından 6 bin kişinin katıldığı ve “adalet istiyoruz” sloganlarının atıldığı barışçıl yürüyüşün ardından Fransa’da gerilim oldukça hızlı tırmandı.

Nerdeyse tamamının Fransız sömürgesi ülkelerden gelen gençlerin oluşturduğu eylemciler hafta sonundan beri polisle çatışıyor. Nahel Paris’te öldürülmesine rağmen çatışmalar Marsilya, Lyon, Toulouse, Strazburg ve Lille’de yaşanıyor, en yoğun olduğu yer ise Marsilya. Bunun bir sebebi göçmen yoğunluğu, diğeri de öfkesi. Fransa’da yoksul göçmen azınlıklar polisin ırkçı profillemesi, şiddet ve ayrımcılıktan uzun süredir şikayetçi.

Protestolara katılanların yaş ortalaması da Nahel gibi 17.

Protestolar oldukça şiddetli geçiyor, sokaklar ve binalar ateşe veriliyor, mağazalar yağmalanıyor. Kadınlar tacizlerden dolayı gece dışarı çıkamıyorlar, güvende hissetmiyorlar. Tüm bu tablo Fransız milliyetçiliğinin “işte vahşi fırsatçılar, şimdi de mağazaları yağmalıyorlar” bakışını oldukça kolaylaştırıyor.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Özellikle Marsilya’nın son 10 yıldır uyuşturucu çetelerinin elinde olması, polisin müdahale etmek bir yana bu 10 yılda belirli bölgelerden çekilmiş olması, isminden ve adresinden dolayı iş bulamayan azınlık göçmen grupların bu çetelerden başka şansı kalmaması ve her yıl göz göre göre vahşice öldürülen onlarca gencin varlığı, yoksulluğu ve öfkeyi büyüten koşullar arasında.

Marsilya Belediye Başkanı Benoit Payan, yağma ve şiddetin kabul edilemeyeceğini söyleyerek hükümetten askeri birlik gönderilmesini istedi. Ülke çapında 45 bin polis eylemlerde görev yaparken yoksul göçmen halk soruyor: Bu polisler uyuşturucu çeteleri her yıl onlarca genci öldürürken neredeydi?

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Paris’te lüks moda şovları devam ediyor

Fransa’nın birçok şehrinde bunlar yaşanırken, dünyanın moda başkenti Paris’te moda haftası etkinlikleri ve şovları devam ediyor. Birçok moda markasına ev sahipliği yapan kentte lüks moda ülke çapında yaşanan bu çatışmalardan, sistematik ırkçılık, yoksulluk, şiddet olaylarından hiç etkilenmedi.

Schiaparelli, Dior, Chanel, Iris Van Herpen, Jacquemus ve birçok lüks marka şovlarına ve partilerine ünlülerin katılımıyla devam ederken Paris moda haftasında bu yıl Sudi yatırımlar da dikkat çekiyor. Couregges ve Chloe yalnızca partilerini iptal ettiler, fakat eylemleri gören ve bu sebeple etkinliğini iptal ettiğini açıklayan tek marka Celine oldu.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Aynı sıralarda Marsilya’da turistlerin yoğun olduğu mağazalar caddesi Saint-Ferreol protestoların yoğun yaşandığı yerlerden biri olmuş, mağazalar yağmalanmış, henüz yağmalanmayan mağazalar da bunu önlemek için tahta levhalarla vitrinlerini kapatmış durumda.

Mağaza yağmaları ne söylüyor?

Marsilya’da yaşayan fotoğrafçı Şener Yılmaz Aslan, daha önce izlediği eylemlerden daha farklı seyrettiğini söylüyor:

“Cuma günü takip etmeye başladığım eylemlerin seyri yıllardır takip ettiğim eylemlerden çok çok farklı görünüyordu. Bir iki cılız slogan dışında hiç slogan atıldığını duymadım. Eylemcilerin çoğunluğu 13 ila 20 yaş aralığındaydı. Herhangi bir kortej oluşturma, yürüyüş organizasyonuna da rastlamadım. Eylemciler yalnızca bir yerlerde irili ufaklı kalabalıklar oluşturuyorlar, bu şekilde de kendilerini güvende hissediyorlardı. Yeterli kalabalık oluştuğundaysa kendilerine en yakın polisleri taşla ya da sözlü olarak taciz ediyorlardı. Eğer kalabalık polisin uzak olduğu bir yerlerde oluşmuşsa önce barikat kuruluyor sonra bu barikat ateşe veriliyor ve hemen ardından da hedeflenen bir mağazanın kapıları kırılmaya çalışılıyordu. Kapısı açılabilen mağazanın içine hızlıca dalıyorlar  ve taşıyabilecekleri kadar ürünü kucaklayıp götürüyorlardı. Bazıları taşıma işini motorsikleti olan diğer arkadaşları ile yardımlaşarak yapıyordu, bazıları sırt çantalarını dolduruyordu.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Başta bir fotomuhabir olarak bulunduğum bu ortamda tam olarak neler olduğunu anlamakta çok zorlandım ve durumu yanlış buldum çünkü ben bir insanın ölümünün ardından gerçekleştirilen bir eylemde kamulaştırmaya bu kadar yoğunlaşılmasının ölen kişiye saygısızlık olacağını ve eylemin gerçek amacından şaşmış olacağını düşündüm, ardından bunun üzerine uzun uzun düşünme fırsatım oldu. Eylemcilerin çoğunluğunun daha önce hiçbir eylem deneyimi olmadığını fark ettim. Örgütlü filan da değillerdi. Eylem alanlarında hiçbir bayrağa bile rastlamadım. Eylem, bir kısım küçük gruplar dışında tek bir amaca yönelik gibiydi, zenginlerin onlardan aldıklarını geri almak. Ancak bu doğal tepki hiçbir eylemcinin bilinçli yaptığı bir şey değildi. Yani antikapitalist bir düzlemden bakmıyorlardı ama pratikte tam olarak antikapitalist davranış sergiliyorlardı.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Mağazalardan içeriye dalan yüzlerce kişinin hiçbir tereddütlü haline rastlamadım. Her şeyi dışarıdan gözlemleyen biri olarak sürekli bir sorgulama içindeydim. Bu eylemleri gerçekleştiren insanların çoğunluğu Afrika kıtasında yıllarca bizzat Fransa tarafından sömürülmüş ülkelerden geliyorlardı. Onlardan çalınanları geri almak en çok onların hakkı değil miydi?

Bu sonuca varmak çok da uzun sürmedi. Belki de göçmen kökenli olduğu için kolayca bir kurşunla öldürülen bir gencin arkasından yapılabilecek en iyi eylemlerden biriydi kamulaştırma. Her ne kadar ‘bilinçli’ gibi durmasa da, aslında bu onların sömürgeciliği cezalandırma yöntemiydi, çünkü çok iyi biliyorlar kapitalistler en çok da çaldıklarının çalınmasından korkar.”

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

Moda endüstrisinde işler her zamanki gibi

Moda endüstrisinin üretim zincirindeki her bir halkasında farklı bir sınıf, eşitlik, hak mücadelesi, her bir mücadelenin bir diğeriyle bağlantısı, tarihi var. Fransız sömürgesi Arap ülkelerindeki pamuk üretiminden Paris Moda Haftasının yeni “hiti” Arap milyonlarına uzanan hikayenin  görünmeyen tarafında yoksulluk, ayrımcılık, sömürüyle var olan kapitalizm var. Bu koşullar milyonlarca yoksul insanı kendi ülkelerinde veya göçtükleri ülkelerde çok kötü koşullarda yaşamaya, çalışmaya ve öfkeye sıkıştırıyor.

Marsilya’daki mağazalar yoksul ülkelerde açlık sınırının altında çalışarak ürünlerini üreten, mağazalarında işe almadıkları sınıfların öfkesine vitrinlerini çivilemiş, Paris’te lüks markalar, zenginler ve ünlüler gözlerini kapatmışken; yerel ve merkezi yöneticiler silahlı müdahale peşindeyken, öfke ve şiddet artarken, milliyetçilik ve ırkçılık yükselirken; parmakla diğerini göstermek yerine meseleye daha dürüst bir yerden yaklaşmak, gerçek ve sürdürülebilir adımlar atmak gerekli.

Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.