Ana Sayfa Blog Sayfa 998

Pınar Demircan: Türkiye, Akkuyu Nükleer Santrali’yle kendi Fukuşima’sını yaratıyor

Japonya’nın Fukuşima kentindeki nükleer felaketin üzerinden geçen 11 yılda, felaketin izleri silinmemişken Türkiye, Nükleer Düzenleme Kanunu‘nu Meclis’ten geçirdi.

Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali sırasında Çernobil ve Zaporijya nükleer santrallerinin kontrolünü ele geçirmesiyle tekrar nükleer felaket senaryolarının konuşulmaya başlandığı şu günlerde, Yeşil Gazete Nükleer Editörü ve nükleersiz.org koordinatörü Pınar Demircan, çıkarılan kanunla Türkiye’nin büyük risk altına sokulduğu uyarısı yaptı.

Evrensel’den Volkan Pekal’a konuşan Demircan, işletmeci şirketin korunması adına Fukuşima’da “güvenli” kabul edilen sınır dozlarının 20 kat üzerine çıkarılmasını örnek göstererek nükleer enerjiyi özel şirketlere açan kanun sayesinde muafiyetler ve sermayeye sağlanan olanaklarla Türkiye’nin kendi Fukuşima’sını yaratacağını söyledi:

“Bugün Fukuşima’nın üzerinden 11 yıl geçmiş olmasına rağmen dünya standartlarına dönüş olmamıştır. Buna karşın ilçede okullar açılmış, radyasyon nedeniyle evlerini terk eden ödenen tazminatlar kesildiği için başka şehirlerde geçimini sağlayamayan yurttaşlar evlerine geri dönmek zorunda kalmıştır. Yani radyasyon sınır dozları ile ilgili olarak ilçeye özel düzenlemelerle standartlara uyum karşısında çevre ve insan sağlığını riske eden çok temel bir muafiyet sağlanmıştır. Tazminat ödeme yükünden kurtulmak isteyen TEPCO şirketi ve devletin okulları açmasının arkasında ise bölge “çocuklar için bile güvenli” imajının verilmek istenmesi yatmaktadır.”

Demircan, 8 Mart’ta yayımlanarak yürürlüğe giren kanundaki muğlaklık nedeniyle nükleer tesis işletmeciliğinin özel sektöre açıldığını belirterek, “Bir T.C vatandaşı kanalıyla alınan lisansın yerli ya da yabancı devletlere ait şirketler kanalıyla kullanılmasının önü açık görünüyor” dedi.

‘Fukişima’da felakete şirketin maliyet kaygısı neden oldu’

Nükleer teknolojiyi 1970’lerden itibaren kullanan Japonya’da Fukuşima nükleer felaketinin meydana gelmesinde işletmeci TEPCO şirketinin tsunami riskine karşı yükseltmesi gereken duvarı maliyet hesabı nedeniyle 7 metre yükseklikte bıraktığını ve bunun bir felakete yol açtığını anımsatan Demircan, “Nükleer santraller gibi ekosistemin çok geniş coğrafyalarda radyoaktif kirlilik yaratma olasılığı karşısında maliyetlerden kaçınma ve kâr etme eğilimi içindeki şirketlerin hizmet vermesi radyoaktif felaketleri hem davet eder hem de derinleştirebilir” diye konuştu.

Kendi nükleer teknolojisine sahip olan Japonya’da da devletin yurttaşlarını gözünü kırpmadan şirketleri ve sermayeyi korumak için harcayabildiğini vurgulayan Demircan, “Nükleer santrallerle ilgili her şey aslında neoliberal kapitalist sistemin bir fonksiyonu olarak işlemektedir ve nükleer santraller bir sistem sorunudur. Ülkemizde de farklı olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Fukuşima felaketini gösteren dört foto.

Atık sorunu

Akkuyu NGS’de süreçlerin şeffaf yürütülmediğine ve radyoaktif atıklarla ilgili bir açıklama yapılmadığına işaret eden Pınar Demircan, süreci şöyle açıkladı:

“Kullanılmış yakıt haline gelen yakıt çubukları her yıl yenileriyle değiştirilerek, reaktörden çıkarılmış olanlar 20-30 yıl soğutulmak üzere havuzlarda bekletilecek. Ardından kanunda bahsi geçen atık ihracı işlemi adı altında atıklar Rusya’nın yeniden işleme tesisine gönderilecek. Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan krizin bir nedeni de Ukrayna’nın atıklarını Rusya’ya göndermekten vazgeçmesiydi. Yani Türkiye de bu atık ihracatını yapmak, Rusya’ya ihtiyacı olan yakıtı sağlamak için yüz milyonlarca dolar tutarındaki maliyete katlanmak zorunda olacak. Rusya’da işlenen atıktan geriye kalan kısım ise atık ithalatı ile geri alınacak” diye konuştu. Atıkların Türkiye tarafından inşa edilen depoda 100 milyon yıl korunması gerektiğini de vurgulayan Demircan, Nükleer atıklarla ilgili bu ihracat ve ithalat süreçleri lojistik hizmetleri çerçevesinde Türkiye’de çevre ve insan sağlığı için çok riskli olacaktır. Bu hizmetlerin bir de özel şirketler eliyle verildiğini düşünün.”

Demircan’ın kullanılmış yakıt çubukları ve atıklarla ilgili ayrıntılı değerlendirmesi için şu yazıyı okuyabilirsiniz.

Pınar Demircan, İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen radyoaktif tehlikeye karşı TENMAK‘ın iki yıldır harekete geçmediğini de hatırlattı:

“Kanunun 9.  maddesinin 3. fıkrasında ‘Radyoaktif atıklar çevreye salınamaz veya bırakılamaz denildiği gibi e şıkkında da sahipsiz radyoaktif madde tespit edildiği takdirde TENMAK ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yaparak gerekli tedbirleri alır veya aldırır, bertaraf dahil gerekli iş ve işlemleri yürütür’ deniyor. Bu ibare her şeyden önce TENMAK’ın neden İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen radyaoktif  tehlikeye karşı kuruluşunun üzerinden iki yıl geçmesine karşın hiç bir önlem alınmadığını açıklamasını gerektirmektedir. Radyoaktif atıklara karşı yurttaşlarını koruyacağının varsayılmasını düzenlerken Gaziemir‘deki sorunun sahipsiz bırakılması gelecekte nükleer atıklarla ilgili sorunların da çözümsüz bırakılacağını söylüyor.”

“Akkuyu NGS’nin bugün Ukrayna’yı işgal etmiş olan Rusya tarafından ‘yap sahip ol işlet’ türünde bir anlaşmayla yapılmakta oluşu ülkemizi riskinin yanı sıra nükleer santralleri işgal ederek hem Avrupa’ya yönelik tehdit hem de çatışmanın diğer tarafı olan Ukraynalılara karşı kalkan olarak kullanan Rusya devletinin sahipliğinde gerçekleşecek olması Türkiye’nin değil geleceğini, bugününü bile tehlikeye atmaktadır” diyen Demircan, Akkuyu NGS projesinin iptal edilmesi gerektiğini söyledi.

 

Şubat ayında sıcaklık ortalaması 1,3 derece arttı

Türkiye’de 4,1 derece olarak kaydedilen uzun yıllar şubat ayı ortalama sıcaklığı bu sene 5,4 derece olarak gerçekleşti.

Şubat ayında en düşük sıcaklık -26,7 derece ile Van Özalp‘te, en yüksek sıcaklık ise 24,5 derece ile Şırnak Cizre’de tespit edildi. Ölçümlere göre, Şubat 2022’de sıcaklık ortalaması, uzun yıllar ortalamasının 1,3 derece üzerine çıktı.

Bu yılın şubat ayında ortalama sıcaklıklar Lüleburgaz, Alanya, Adana, Kaş, Acıpayam, Kale-Demre, Akçakoca, Zonguldak, İnebolu, Sinop, Samsun, Trabzon, Bafra, Oltu, Doğu Anadolu bölgesinin kuzeyi ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde mevsim normallerinin üzerinde, yurdun diğer bölgelerinde mevsim normalleri civarında gerçekleşti.

Marmara bölgesinde geçen ay ortalama sıcaklıklar, Lüleburgaz çevrelerinde mevsim normallerinin üzerinde, bölgenin diğer kesimlerinde mevsim normalleri civarında gerçekleşti. Bölgenin şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı 6,1 derece iken, geçen ay 7,2 derece olarak tespit edildi. En düşük sıcaklık -5,6 derece olarak Balıkesir merkezde, en yüksek sıcaklık ise 21,1 derece olarak Balıkesir’in Gönen ilçesinde ölçüldü ve ortalama sıcaklıklar, bölgenin tamamında mevsim normalleri civarında yaşandı.

Ege bölgesinde ise 7,4 derece olan uzun yıllar ortalama sıcaklığı geçen ay 7,9 derece olarak tespit edildi. Bölgede en düşük sıcaklık -9,7 derece olarak Afyonkarahisar‘da, en yüksek sıcaklık ise 20,6 derece olarak Muğla‘nın Milas ilçesinde tespit edildi.

Akdeniz’de en yüksek sıcaklık 23,9 derece 

Türkiye’de kışların ılık geçtiği Akdeniz bölgesinde ise ortalama sıcaklıklar Alanya, Adana, Kaş, Acıpayam ve Kale-Demre çevrelerinde mevsim normallerinin üzerinde, bölgenin diğer kesimlerinde mevsim normalleri civarında oldu.

Akdeniz’in şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı 8,6 derece iken, ortalama sıcaklık bu yıl 9,6 derece ölçüldü. Bölgede en düşük sıcaklık -13,1 derece olarak Göksun’da, en yüksek sıcaklık ise 23,9 derece olarak İskenderun’da tespit edildi.

İç Anadolu bölgesinde ortalama sıcaklıklar, bölgenin tamamında mevsim normalleri civarında gerçekleşti. Bölgenin 0,9 derece olan şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı geçen ay 1,5 derece olarak gerçekleşti. En düşük sıcaklık -19,3 derece olarak Sivas Gemerek‘te, en yüksek sıcaklık ise 17,3 derece olarak Aksaray ve Kayseri’de ölçüldü.

Karadeniz’de 1.5 derecelik artış

Karadeniz bölgesinde şubat ortalama sıcaklıkları Akçakoca, Zonguldak, İnebolu, Sinop, Samsun, Trabzon, Bafra ve Oltu çevrelerinde mevsim normallerinin üzerinde, bölgenin diğer kesimlerinde mevsim normallerinde yaşandı.

Bölgede 4 derece olan şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı, 2022’de 5,5 derece olarak gerçekleşti. Bölgede en düşük sıcaklık -13,5 derece ile Bolu’da, en yüksek sıcaklık ise 24,4 derece ile Artvin Hopa‘da kaydedildi.

Doğu Anadolu bölgesinde ortalama sıcaklıklar Ardahan, Erzurum, Kars, Iğdır, Elazığ, Horasan, Doğanşehir ve Başkale çevresinde mevsim normallerinin üzerinde. bölgenin diğer kesimlerinde mevsim normalleri civarında yaşandı. Bölgenin şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı -2,8 dereceyken, 2022’de ortalama sıcaklık -0,5 derece olarak tespit edildi.

Doğu’da en düşük sıcaklık Van’ın Özalp ilçesinde -26,7 dereceyle, en yüksek sıcaklık ise Diyarbakır Ergani‘de 17,1 dereceyle tespit edildi.

Kuraklığın hakim olduğu Güneydoğu Anadolu bölgesinde ortalama sıcaklıklar, Batman ve Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde mevsim normallerinde, bölgenin diğer kesimlerinde mevsim normallerinin üzerinde yaşandı. Bölgenin 6,1 derece olan şubat ayı uzun yıllar ortalama sıcaklığı bu yıl 8,8 derece olarak gerçekleşti. En düşük sıcaklık -5,7 dereceyle Batman’da, en yüksek sıcaklık ise 24,5 dereceyle ise Şırnak Cizre’de ölçüldü.

AB, Ukrayna işgali başladığından beri Rusya’dan 9 milyar Euro’luk fosil yakıt aldı

Europe Beyond Coal tarafından yapılan yeni bir analize göre, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Rusya‘dan günde yaklaşık 600 milyon Euro değerinde kömür, petrol ve fosil gaz ithal ediyor. Canlı ENTSO-G ve Eurostat verilerine dayanan bir web sayacıyla yapılan analiz, AB’nin Rusya’nın Ukrayna‘yı işgal başlattığı 24 Şubat’tan bu yana Rus fosil yakıtlarına 9 milyar Euro’dan fazla ödeme yaptığını da ortaya koydu.

Europe Beyond Coal kampanya direktörü Kathrin Gutmann, “AB liderleri, Rus fosil yakıtlarına olan bağımlılığı azaltmak için yeni önlemler almayı düşünürken, Rusya’nın elde etmeye devam ettiği fosil yakıt kârının büyüklüğünü anlamak kritik önem taşıyor” dedi.

Kömür, petrol ve doğal gazın, Ukrayna’daki savaşı ve can kayıplarını körüklediğini söyleyen Gutmann, “Avrupa’nın enerji geçişi, iklim krizi için olduğu kadar barış için de bir gerekliliktir. Hükümetlerin, enerji tasarrufu ve barışı teşvik eden yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş konusunda acil harcamalar yapma taahhüdü vermeleri gerekiyor. Öncelik herkes için güvenli ve barışçıl bir gelecek olmalıdır” açıklamasında bulundu.

‘Avrupa’nın fosil yakıt bağımlılığı hepimiz için ölümcül hale geldi’

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi Baş Analisti Lauri Myllyvirta da “Fosil yakıt ödemelerindeki milyarlarca euro, Avrupa‘nın Rusya’nın acımasız saldırısına verdiği tepkileri baltalıyor. AB, önümüzdeki yıllarda Rusya’dan ithalat bağımlılığını ortadan kaldırmak için temiz enerjitye dair umut verici planlar uygulamaya koysa da şu anda nakit akışını durduracak çarpıcı bir önleme ihtiyaç var. AB liderlerinin acilen savaşı finanse eden bu ithalatlara kısıtlama getirmesi gerek” dedi.

Ukrayna İklim Ağı‘ndan iklim ve enerji politikası uzmanı Oleg Savitsky ise “Bugün Avrupa’nın fosil yakıt bağımlılığı hepimiz için ölümcül hale geldi: Küresel barışı baltaladı, bizi nükleer silahlara sahip çılgın bir diktatörün rehineleri haline getirdi, savaşlarını finanse ederek Rusya’daki faşist baskıyı güçlendirdi” dedi ve şöyle devam etti:

Putin‘in Ukrayna’daki savaşı, Mariupol‘deki doğum hastanesinin bombalanması ve insani koridorlara saldırması gibi soykırım eylemleri, Avrupalı ​​liderlerin acil ve net bir ahlaki seçim yapmasını gerektiriyor: Sorumsuz seyirciler olarak ‘endişelerini ifade etmeye’ devam mı edecekler yoksa kanlı diktatörle enerji anlaşmaları devam ederken kararlı ve hızlı bir şekilde harekete mi geçecekler?”

Sedef Kabaş’a iki yıl dört ay hapis cezası ve tahliye

Cumhurbaşkanı’na ve iki bakana hakaret suçlamalarıyla 12 yıl 10 ay hapis cezası istenen gazeteci Sedef Kabaş 49 günlük tutukluluğun ardından, ilk kez hakim karşısına çıktı.

İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savcı Kabaş’ın cezalandırılması yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti ise ilk duruşmada kararını açıkladı ve Kabaş’ın “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılarak, tahliyesine karar verildi. Kabaş’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘ya ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu‘na hakaret suçundan beraatine karar verildi.

Kısıtlı izleyici alındı

Sedef Kabaş’ın Bakırköy Cezaevi’nden getirildiği duruşmada avukatları Uğur Poyraz ve Kerem Altıparmak ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun avukatları katıldı.

Duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, CHP Milletvekili Utku Çakırözer, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ve sanatçı Melike Demirağ‘ın da aralarında bulunduğu, salona girmesine izin verilen sınırlı sayıda izleyici izledi.

‘Ağır eleştiri ifade özgürlüğü kapsamında’

Duruşmada savunmasını yapan Kabaş, “Mevcut iktidarın bana ve bize yaşattıklarına rağmen gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Yurtdışında aldığım eğitimlerden sonra kendi isteğiyle yurda dönmüş bir gazeteciyim. Hakkımda açılmış tek bir dava yok” dedi.

Önceki yıllarda yaptığı başka bir konuşmanın AKP’liler tarafından montajlanarak yayınlandığını belirten Kabaş şunları söyledi:

“Konuşmamın içeriği kasıtlı bir şekilde çarpıtılmış ve kamuoyuna izletildi. Goebbels yöntemlerini eleştirdiğim konuşmam Goebbels yöntemleriyle hedef gösterildi. Merak ediyorum acaba hukuk karşısında hakkımı aramak bu husumetin sebebi midir? Bu kişiler şimdi de atasözünden hakaret çıkarıp cezalandırılmamı istiyorlar. Ben bugün IŞİD üyesi olup, emniyetin canlı bomba listesinde olsaydım serbest olacaktım, uyuşturucu ticareti yapsaydım rahat rahat dolaşacaktım”

” Otele, devlet ihalelerine çöküp millete küfretseydim suçlu olmayacaktım. Merak ediyorum acaba hukuk karşısında hakkımı aramak bu husumetin sebebi midir?”diye soran Kabaş, “Cumhurbaşkanına hakaret etmedim, etmem, edilmesini de onaylamam. İktidarı gerekirse en ağır şekilde eleştiririm ve takdir edersiniz ki bunlar ifade özgürlüğü kapsamındadır ve bir gazetecinin görevidir.  Sözlerimde Erdoğan’ın ismini bile kullanmadım ama üzerine alındı. Bunların hepsi eleştiri, hakaret olarak kabul edilemez. Aksi halkın haber alma hakkını gasp etmek anlamına gelir.” dedi.

Kabaş ayrıca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB/ 5 yıl içinde başka bir suç işlememesi halinde cezanın ertelenmesi) kabul etmediğini beyan etti.

Savcı üst sınırdan ceza istedi

Savunmanın ardından Savcı Kabaş’ın “cumhurbaşkanına hakaret” ve Süleyman Soylu hakkındaki sözleri için “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarından cezalandırılmasını ve cezaların üst sınırdan verilmesini talep etti. Savcı, Adil Karaismailoğlu açısından da hakaret suçu oluşmadığı gerekçesiyle Kabaş’ın bu suçlamadan beraatına karar verilmesini istedi.

İlk duruşmada karar

Mahkeme heyeti verilen aranın ardından Sedef Kabaş’ın “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarından beraatine kararı verdi. Kabaş, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediği sabit olduğu gerekçesiyle 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tahliyesine karar verildi.

Buğday Derneği’nden ‘Enerji Dönüşümü Raporu’: Çözüm, tüketime sınır koymaktan geçiyor

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Enerji Dönüşümü Raporu’nu yayımladı. Çeşitli kaynaklardan verilerin derlendiği raporda, “Sadece üretim kaynakları ve yöntemlerimiz değil, paylaşım ve tüketim yöntemlerimiz de sorunlu” denilerek çözüm önerileri paylaşıldı.

Türkiye’de kullanılan enerjinin %83,3’ünün kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil kaynaklardan sağlandığı belirtilen raporda, elektrik üretiminde de fosil yakıtların payının son bir yılda %58’den %64’e çıktığı ve kullanılan enerjinin %70’inin yurtdışından dövizle alındığı kaydedildi.

2021 yılında üretilen elektriğin, %16,8’i’nin köylünün kullandığı suyun önüne set çeken ve pek çok ağacın kesilmesine sebep olan hidroelektrik santrallerden (HES) sağlandığı aktarılırken, kuraklık sonucu oluşan su kaybının HES’lerden elektrik üretimini ciddi oranda düşürmesi sonucu fosil yakıtın enerji üretimindeki payının da yükseldiği bildirildi.

Sıfır emisyon hedefinden fazlasına ihtiyaç var

Raporda, rüzgar ve güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payının, Türkiye’de son beş yılda yaklaşık %4’ten %12’ye yükselmesine rağmen fosil yakıtların enerji üretimindeki payının da arttığı bilgisi yer aldı.

Fosil yakıtların enerji üretimindeki payının kademeli şekilde azaltılarak enerji arzının tamamının yenilenebilir kaynaklardan karşılanabileceğini vurgulayan raporda şöyle denildi:

“Dünyada yenilenebilir enerji üretimi artıyor ama fosil yakıtların üretimdeki payı azalmıyor. Güneş ve rüzgar sınırsız da olsa, bu kaynaklardan enerji üretmek için gereken çelik, bakır, cam gibi hammaddelerin sınırlı olması, çözmemiz gereken asıl meselenin tüketim çılgınlığı olduğunu söylüyor. Tükettiğimiz her bir meta ya da hizmetin ciddi bir enerji maliyeti var.”

Fosil yakıtların sağlık yükü

Raporda, Sağlık ve Çevre Birliği’nin (HEAL) Sağlık Etkileri Özel Raporu’nun verilerine de yer verildi: Halen çalışan kömür santralleri, 55 yılda 4,8 trilyon lira sağlık maliyetinin yanı sıra 200 bin erken ölüme neden oldu. Sadece Zonguldak,Çanakkale, Muğla ve İskenderun’daki santrallerin neden olduğu sağlık yükü, Türkiye toplamının %40’ına karşılık geliyor.

Raporun halen 16 ilde faaliyette olan 50 MW’ın üzerindeki büyük kömürlü termik santrallerin, 117 bin 661 erken doğuma, 1 milyon 247 bin çocukta bronşit vakasına, 62 milyon iş günü kaybına yol açtığını ortaya koyduğu da vurgulandı.

“Temiz ve adil enerji; üretim ve dağıtımda kayıpların önlenmesi, yerel üretim-tüketim modellerinin ve enerji kooperatiflerinin yaygınlaşması ve adaletli dağıtım stratejilerinin hayata geçirilmesiyle mümkün olabilir” denilen raporda, hükümetlerin kirletmeyi pahalı hatta yasa dışı hale getirmesinin de bir çözüm adımı olabileceği ifade edildi.

Yapılacak yöntemsel değişikliklerin bütünsel anlayışla ele alınması gerektiği söylenirken, Türkiye’de bina sektöründe %30, sanayi sektöründe %20 ve ulaşım sektöründe %15 olmak üzere, dört Keban Barajı inşa edebilecek değerde enerji tasarruf potansiyeli olduğuna da dikkat çekildi.

Enerjiyi yerlleştirmek, enerji yoksulluğunu bitirebilir

Dünyanın en zengin yüzde birinin, en yoksul yüzde 50’nin karbon emisyonunun iki katına neden olduğunun altı çizilen raporda, ‘kendin üret, kendin tüket’ gibi yöntemlerle yeniden tasarlanacak bir sistemin, enerji yoksulluğunu tersine çevrilebileceği belirtildi. Buna ilişkin “Dezavantajlı grupları, yerelde üretilen enerjiden faydalanmalarını sağlayarak, avantajlı hale getirebiliriz” ifadeleri yer aldı.

Gelecekte kömür ve doğal gaz üretiminde çalışanların işsiz kalabileceğine değinilerek, yapılacak yatırımların enerji madenciliğinin  yükünü taşımış, olumsuz etkilerine maruz kalmış; toprakları, suyu ve kültürel varlıkları zedelenmiş toplumlara destek olması gerektiği de belirtildi.

Raporun sonunda, sürdürülebilir bir enerji dönüşümü için çözüm önerileri şöyle özetlendi:

  • Merkeziyetçi enerji sistemleri yerine yerel sistemlerin güçlenmesi,
  • Karlılığın yerini sürdürülebilir ve adil paylaşıma dayalı şirket
    yapılanmalarının almasını; ulusal ve uluslararası hukukta buna yönelik
    düzenlemelerin yapılması,
  • Kirletici kaynak kullanımı ve üretim yöntemleri yerine, doğal varlıkların sürdürülebilirliğini esas alan yöntemlere geçilmesi,
  • Enerji yatırımlarında, toplum yararının, yerel halkın çıkarlarının, çevre ve sağlık etkilerinin hassasiyetle dikkate alınması,
  • Fosil kaynaklarla işleyen kirli sistem ve teknolojilerden vazgeçilirken, iş kaybı gibi nedenlerden dezavantajlı hale gelecek topluluklar için istihdam ve sosyal güvence sağlamaya yönelik planların yapılması,
  • Daha fazla üretim ve tüketimin yerine yeterliliğin ve adil paylaşımın teşvik edilmesine yönelik adımların atılması.

COP27’ye ev sahipliği yapacak Mısır, iklim riski altında

Bu yılın kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’na (COP27) ev sahipliği yapacak Mısır, iklim değişikliği kaynaklı ciddi felaketlerin yaşanabileceği ülkeler arasında yer alıyor.

Resmi verilere göre, iklim değişikliği nedeniyle Nil Deltası‘nın taşması, tarım alanlarının zarar görmesi, mercan kayalıklarının yok olması ve olağanüstü hava olaylarının artması öngörülüyor. Felaket senaryoları arasında İskenderiye‘nin sular altında kalması da yer alıyor.

‘Nil Deltası dünyanın en tehlike altındaki bölgelerinden biri’

Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati, geçen aralık ayında yaptığı açıklamada, ülkenin kuzeyinde nüfusun ve tarım, sanayi, turizm tesislerinin yoğunlukta olduğu Nil Deltası’nda su seviyesinin yükselmesi ve iklim değişikliğine karşı hassasiyetine dikkati çekerek burayı “dünyanın en çok tehlike altındaki bölgelerinden biri” olarak nitelendirmişti.

Abdulati, Mısır hükümetine bağlı Kıyı Koruma Kurulunun 2025’e kadar tamamlanması beklenen “iklim değişikliğinin kuzey kıyıları ve Nil Deltası üzerine etkilerine uyumun sağlanması” konusunda bir proje yürüttüğünü ifade etti.

Mısır’ın kuzeyindeki 69 kilometre uzunluğundaki bir hat üzerinde projenin uygulanacağını duyuran Abdulati, BM Yeşil İklim Fonu‘nun projeye 31 milyon dolar tutarında ödenek ayrıldığını kaydetti.

İskenderiye’nin sular altında kalması

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson da geçen yılın kasım ayında düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Mısır’da İskenderiye, ABD‘de Miami ve Çin‘de Şanghay şehirlerinin sular altında kalma tehlikesine işaret etmişti.

Baraj mühendisliği uzmanı Mısırlı Muhammed Hafız, İskenderiye’nin tamamının deniz seviyesinin altında kalmasını beklemediğini ancak şehrin dalgalar tarafından erozyona uğrama riski taşıdığını ifade etti.

Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Abdulati ise İskenderiye’deki durumun Mısır için sürpriz olmadığını, uzun süredir konuyla ilgili çalışmalar yürütüldüğünü aktardı.

İskenderiye’de su baskınlarına karşı 7 milyar cüneyh (yaklaşık 445 milyon dolar) tashih edildiğini açıklayan Bakanlık, beton bariyerler, dalgakıran ve erken uyarı sistemi dahil birçok önlemin alındığını duyurdu.

2021’de meyve-sebze üretimi yüzde 50 düştü

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi‘nin çalışmasında ise deniz seviyesinin yarım metre yükselmesinin, yaklaşık 1 milyon 500 bin dönümlük tarım arazisinin sular altında kalmasına, tuzlu suyun toprağa sızarak mahsulleri ve tarımsal üretimi olumsuz etkilemesine yol açabileceği uyarılarına yer verildi.

Araştırmacı Amine Fayed‘in raporuna göre, 2021 yazında Mısır’da sıcaklıkların daha önce görülmemiş şekilde yükselmesi, üretime ve ürün kalitesine yansıdı. Meyve ve sebze üretiminde yüzde 50’den daha fazla düşüş yaşandı.

Geçen ay BM ve Mısır’ın beraber yürüttüğü çalışmada da Şarm eş-Şeyh’te iklim değişikliği kaynaklı hava dalgalanmaları nedeniyle daha yüksek sıcaklıklara ve tuz oranına dayanıklı tarım ürünlerinin ekilmesi tavsiyesinde bulunuldu.

Mercan kayalıkları yok oluyor

Bu çalışmaya göre, Kızıldeniz‘deki mercan kayalıkları, kayalıkların dayanıklılık sınırının ötesinde artan su sıcaklığı, kayalara ulaşan güneş ışınlarındaki azalma ve deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklı tehlikelerle karşı karşıya bulunuyor.

Mercan kayalıklarının şimdiden “ağarmaya” başladığı belirtiliyor. İklim Değişikliği Konferansı’nın raporunda, en karamsar senaryoya göre 2100 yılına kadar Mısır’daki mercan kayalıklarının yaklaşık yüzde 72’sinin yok olabileceği tahminine yer verildi.

Mısır Turizm Bakanlığı geçen ekim ayında, kayalıklara zarar verenlere hapis ve para cezası verilmesini öngören Rezervlerin Korunması Yasası‘nın sürekli uygulanmasının dışında Mısır’da 209 türü bulunan mercan kayalıklarını korumak için uluslararası bir çevre koruma girişimine de onay verdi.

Olağanüstü hava olayları arttı

Meteoroloji Kurumu Erken Uyarı Müdürü Mahmud Şahin, ülkede “iklim değişiklikleri nedeniyle şiddetli hava olayları meydana geldiğini” belirtiyor. Beni Suveyf bölgesi 51 milyon metreküp yağışla son 300 yılın en yağmurlu dönemini geçirdi.

Mısır hükümeti, sel tehlikesine karşı 2014’ten bu yana 1500 koruma tesisinin inşa edildiğini duyursa da ülkede yoğun yağışlardan dolayı birçok bölgede sel felaketi yaşandı.

Yerel basına ve resmi verilere göre de Mısır’da özellikle geçen yıldan beri turistik şehirlerden İskenderiye ve Hurgada‘da eşi benzeri görülmemiş toz fırtınaları, yüksek sıcaklıklar, kısa sürede yoğun yağmur ve kar yağışları görüldü.

İstanbul’da fırtına ve kar: Unkapanı Köprüsü’nün bağlantı noktası koptu

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından 1987 kışından beri en kuvvetli yağış olacağı uyarısı yapılan, İstanbul’da 9 Mart’ta başlayan, dün gün boyu aralıklarla süren kar yağışı kentte etkili olmaya devam ediyor. Rüzgar ve karın etkisiyle Unkapanı Köprüsü’nde hasar meydana geldi. Unkapanı Köprüsü’ndeki bağlantı noktalarının açılması nedeniyle köprü üzerindeki trafik akışı, çift yönlü olarak trafiğe kapatıldı.

Gece saatlerinde zaman zaman etkisini artırarak tipi şeklinde etkili olan kar yağışı, hayatı olumsuz etkiliyor. THY Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamada, İstanbul ve Sabiha Gökçen havalimanlarında 12 Mart tarihli sefer iptalleri yapıldığı duyuruldu. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Taşımacılık AŞ, yoğun kar yağışı nedeniyle Ankara-İstanbul arasında altı, Ankara-Konya arasında dört olmak üzere, toplam on ilave YHT seferi konulduğunu bildirdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Vatandaşlara herhangi bir sıkıntı yaşatmamak için arazide çok özverili bir çalışma var” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğluAfet Koordinasyon Merkezi’nde (AKOM) İstanbul’da etkili olan kar yağışıyla ilgili son durumu değerlendirerek “Yer yer yoğun olması gereken kar yağışının yanı sıra gün boyu kısa periyodlarla etkili olmaya devam edeceği Meteoroloji tarafından tarafımıza bildirildi. Bu birkaç gün yoğun geçecek, özellikle yoğun kar yağışı ve soğuk havanın dört gün boyunca İstanbul genelinde de etkili olması bekleniyor. Bununla beraber bazı ilçelerimizde kar kalınlığının yükseleceğini bildirildi. Bazı yerlerde 20 santimetreye yaklaşan kar kalınlığı söz konusu” dedi. İmamoğlu bugün gerçekleşecek kar yağışlarına ilişkin ise şu açıklamada bulundu:

“İstanbul’da kar yağışının Cuma günü çok daha etkili olması bekleniyor. Hava sıcaklığı da ciddi oranda düşecek ve yollarda buzlanma artacak. İstanbulluları yarın da zorunlu olmadıkça özel araçlarıyla kesinlikle yola çıkmamaları konusunda bir kez daha uyarmak isterim.”

Sakarya, Kocaeli, Kayseri, Nevşehir, Niğde, Yozgat ve Kırşehir de dahil olmak üzere yurt genelinde yağışı etkisini gösteriyor.

Fotoğraf: Ali Atmaca – Anadolu Ajansı

İstanbul kara büründü

İstanbul Anadolu yakasında TEM otoyolu Samandıra gişeleri çıkışında yoğun kar nedeniyle yolda kalan otomobiller, trafikte yoğunluğa neden oldu. Bazı bölgelerde durma noktasına gelen trafik nedeniyle Maltepe sapağına ulaşım sağlanamadı. Kartal Balıkesir Caddesi‘nde zeminde biriken yaklaşık 10 santimetre kar nedeniyle araçlar yolda ilerlemekte güçlük çekti. Avrupa yakasında Eyüpsultan Topçular Mahallesi Beylerbeyi Caddesi‘nde bir İETT otobüsü arızalandı. Şişli‘de etkisini sürdüren kar yağışı, ara sokakları beyaz örtüyle kaplarken, vatandaşlar yolda yürümekte zorlandı.

Fotoğraf: Taha Erham Keleş – Anadolu Ajansı

Beşiktaş Barbaros Caddesi‘nde yoğun kar yağışı nedeniyle bazı araçlar ilerlemekte zorluk çekerken, yokuşu çıkamayan bazı araçlar geri geri giderek alternatif güzergahlara yöneldi. Ümraniye Tatlısu Mahallesi‘nde ise kayganlaşan yolda duramayan 2 otomobil, inşaat şantiyesine girdi. Herhangi bir yaralanmanın olmadığı kazalarda araçlarda hasar oluştu.

Öte yandan Pendik‘te kar yağışının da etkisiyle kayarak devrilen tırın sürücüsü yaralandı ve ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından, “Meteoroloji Bölge Müdürlüğümüzden alınan son veriler neticesinde, ilimizde Esenler, Harem ve tüm cep otogarlardaki otobüslerin çıkışlarına kontrollü olarak izin verilmektedir” açıklaması yaptı. Yerlikaya, ayrıca kent içindeki tır ve kamyonların trafiğe çıkışlarına da kontrollü olarak izin verildiğini kaydetti.

Rusya Kiev’e daha da yaklaştı, Mauripol’de siviller zor durumda

Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgalinin 16. gününde ABD Savunma Bakanlığı, Rus kuvvetlerinin son 24 saat içinde başkent Kiev‘e beş kilometre daha yaklaştığını açıkladı.

Şehrin kuzeyindeki bir konvoyun uydu görüntüleri, Rusya kuvvetlerini yeni bir saldırı için yeniden konuşlandığını gösteriyor. Kiev Belediye Başkanı Vitali Klitschko, işgalin başlamasından bu yana kentte yaşayan yaşayan üç milyon kişiden yaklaşık iki milyonunun şehri terk ettiğini açıkladı.

Rusya Savunma Bakanlığı bugün Mariupol ve dört şehirde daha sivillerin çıkışı için bir insani koridor açılacağını duyurdu, bundan sonra her gün saat 10.00’da bu koridorların açılacağını söyledi. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Veresçuk, dün tek bir sivilin bile kentten çıkamadığını söyledi .

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, son iki gün içinde 100 bin insanın çatışmaların olduğu kentlerden tahliye edildiğini açıkladı. Zelenski’nin verdiği bilgilere göre, Perşembe günü tahliye edilenlerin sayısı 40 bini geçti. Zelenski kente su, gıda ve ilaç gönderme çabalarının Rus tankları tarafından engellendiğini ileri sürdü.

Rusya sınırına 50 kilometre mesafedeki Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkov’da, devam eden bombardımanlar yüzünden yüzlerce sivil, kentin metro istasyonuna sığındı.

Savaştan sonra her şeyin yeniden inşa edileceğini söyleyen Zelenski, hükümet tarafından planlamalar yapıldığını belirterek “Rus işgalinden geriye hiçbir iz kalmayacak” dedi.

Rus güçlerinin Lutsk ve Ivano-Frankivsk şehirlerine saldırdığını Rusya Savunma Bakanlığı doğruladı. Buna göre Rusya birlikleri ilk kez Ukrayna’nın batısındaki şehirlere yöneldi.

Rusya’nın, ABD‘nin Ukrayna’da biyolojik silah geliştirdiğine dair iddialarını Beyaz Saray “saçmalık” cevabıyla reddetti. ABD ve İngiltere, Rusya’nın sahte haberlerle Ukrayna’da olası bir kimyasal saldırı için zemin yaratmaya çalıştığını söyledi.

İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss Rusya’nın Ukrayna’ya karşı kimyasal silah kullanması konusunda çok endişeli olduklarını söylerken, Beyaz Saray basın sözcüsü Jen Psaki, Rusya’nın, iddialarının, ‘Rusya’nın önceden tasarladığı olası saldırıyı haklı çıkarmaya çalışan bir hile’ olduğunu ifade etti.

Rusya: Hastaneye saldırıldığı iddiası provakasyon

Rusya, çarşamba günü bombalanan Mariupol’deki çocuk ve doğum hastanesinin, Ukrayna güçleri tarafından kullanılan bir merkez olduğunu iddia etti.

Twitter, İngiltere‘deki Rusya Büyükelçiliği’nin hesabından paylaşılan ilgili paylaşımları kaldırdı. Rus büyükelçiliğinin mesajında saldırı reddedilmezken, hastanenin kullanımda olmadığı, aşırı sağ Ukraynalı milliyetçi bir tabur tarafından ele geçirildiği iddia ediliyordu. Zelenski, bombalamada 17 kişinin yaralandığını hatırlattı ve hastanedekilerin sirenlerin çalmasıyla sığınaklara kaçarak kurtulduğunu söyledi.

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov ise “Rus güçleri sivillere ateş etmez” dedi.

Öte yandan Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Mariupol’daki durumun kritik olduğunu, şehirdeki su ve gıda stoklarının tehlikeli seviyelere düştüğünü belirtti. Mauripol için sivil yardım kuruluşları birkaç gündür yardım çağrıları yapıyor.

AB liderleri toplandı

Avrupa Birliği (AB) liderleri, Rusya’nın Ukrayna işgali, Rusya enerjisine bağımlılık ve Ukrayna’nın AB üyelik başvurusu gibi  konuları görüşmek üzere Fransa’nın başkenti Paris’te buluştu. Versailles Şatosu‘nda düzenlenen zirvenin ilk günündeki oturumda Ukrayna’nın durumu, savaşın enerji sektörüne etkileri vesavunma konuları ele alındı.

Toplantı sonrası paylaşılan bildiride, Rusya ve Belarus’a yaptırımların devam edeceği, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen savaş suçu soruşturmasından memnun olunduğu aktarıldı. Bildiride, nükleer tesislerin güvenliğinin sağlanması konusunda çağrı yapıldı.

Zirveye katılan Macaristan Başbakanı Viktor Orban‘ın, “Bizim açımızdan en önemli konu olumlu sonuçlandı; Rusya doğal gaz ve petrolüne yaptırım uygulanmayacak. Macaristan’a enerji tedariği önümüzdeki süreçte güvenli” açıklaması dikkat çekti.

Bugünkü oturumlarda da aynı konuların geniş şekilde ele alınması bekleniyor. Rusya’ya uygulanacak yaptırımların yanı sıra diğer gündem maddeleri Ukrayna’ya silah yardımı ve Avrupa’ya gelen yaklaşık 2 milyon 200 bin Ukraynalı sığınmacının durumu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden telefonda görüştü.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da iki liderin Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda “ortak kaygılarını” ve Ukrayna için desteklerini dile getirdikleri aktarıldı.

Erdoğan, krizin derinleşme ihtimaline karşı Türkiye’nin her iki tarafla konuşabilmesinin  önemli olduğunun söyledi ve Türkiye’nin ABD’den 40 yeni uçak alımı ve mevcut F-16‘ların renovasyonunu içeren talebinin en kısa sürede neticeye ulaştırılmasını beklediğini ifade etti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, bugün Antalya Diplomasi Forumu’nda temaslarda bulunacak ve konuşma yapacak.

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Cumhurbaşkanı Andrzej Duda ile görüşmek üzere gitiği Polonya ziyareti sırasına düzenlenen basın toplantısında, ABD’nin NATO topraklarının her karışını savunmaya hazır olduğunu belirtti. Polonya ve ABD, Ukrayna’ya savaş uçağı gönderilmesi konusunda anlaşmazlığa düşmüştü.

Ukrayna’ya yardım, Rusya’ya yaptırım

ABD Kongresi dün Ukrayna’ya 13.6 milyar dolarlık acil yardım desteğini de içeren harcama tasarısını onayladı. Biden’ın bugün G7 ve Avrupa Birliği‘ne Rusya ile ticari ilişkilerin askıya alınması çağrısında bulunması ve birçok Rus ürünü için kısıtlama açıklaması yapması bekleniyor.

Facebook ve Instagram, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle nefret söylemi kurallarını Ukrayna, Ermenistan, Azerbaycan, Estonya, Gürcistan, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Romanya ve Slovakya’da geçerli olmak üzere geçici olarak değiştirdiğini duyurdu. Buna göre Rus işgalcilere ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin‘e yönelik söylemler paylaşım kurallarının ihlali sayılmayacak fakat Rusya sivillerine yönelik nefret söylemine izin veilmeyecek.

Rusya’nın ABD Büyükelçiliği‘nden yapılan açıklamada, karara tepki göstererilerek Facebook’un bağlı olduğu Meta şirketinin “Ruslara karşı nefret ve düşmanlığı kışkırtan, saldırgan ve suç taşıyan siyaseti çirkin faaliyetlerini durduruması” istendi.

Goldman Sachs,Rusya’dan çekilme kararı alan ilk ABD bankası olurken, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) de Rusya’daki faaliyetlerini durdurdu. Rusya’dan çekilen son şirketler arasında Uniqlo‘yu işleten Japon giyim şirketi JPMorgan Chase ve inşaat ekipmanı üreticisi Caterpillar da yer aldı.

İngiltere, aralarında Chelsea futbol kulübünün sahibi Roman Abramovich ve Putin’le bağlantılı milyarder Oleg Deripaska‘nın da bulunduğu yedi Rus oligarkına yeni yaptırımlar açıkladı.

Türkiye’de havayolu şirketi Pegasus, 27 Mart’a kadar Rusya’ya uçuşların durdurulduğunu açıkladı.

Rusya devlet televizyonunda yayımlanan bir hükümet toplantısında konuşan Putin, Batı‘nın yaptırımlarına yanıt olarak, ilgili “Bizim için yaratmaya çalıştıkları tüm sorunlara mutlaka bir çözüm bulacağız” dedi. Putin, çekilen şirketlerin varlıklarını kamulaştırmayı düşündüğünü söyledi.

Beyaz Saray basın sekreteri Jen Psaki, bu sözlere cevaben bu tür varlıklara el konulmasının sonunda Rusya için daha fazla ekonomik sıkıntıya yol açacağını söyledi.

Çevre aktivistleri maden yönetmeliğine karşı bir araya geliyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen ve Mart başında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Maden Yönetmeliği değişikliğine karşı tepkiler devam ediyor.

İzmir Güzelbahçe’de 70’e yakın sivil toplum örgütü, ekoloji dernekleri, doğa dernekleri, odalar ve kent konseyleri “Zeytin hayattır, zeytinime dokunma” diyerek yönetmeliğin iptal edilmesi çağrısıyla bir araya gelecekler.

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve Çeşme Çevre Platformu çağrısıyla bir araya gelen çevre aktivistlerinin bulunacağı İzmir Güzelbahçe’deki toplantısında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Yarımada belediye başkanları, Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce, Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran, Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan dahil olmak üzere siyasi parti temsilcileriyle milletvekilleri de bulunacak.

Zeytinlikleri maden işletmelerine açan yönetmeliğe dava yağıyor

Ne olmuştu?

Resmi Gazete’de Mart başında yayımlanan yönetmelikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açıldı. Yönetmelik İkizköy’deki Akbelen Ormanı‘nda açılmak istenen kömür ocağı için yapılan bilirkişi keşfi öncesinde değiştirildi. Maden ocağına ve keşif öncesinde zeytinlik alanlarda maden tesisi yapılmasının önünü açan yönetmeliğe karşı İkizköylüler ’Yuh yuh soyanlara’ diyerek Akbelen Ormanı’nda keşif heyetini karşılamıştı. İkizköylülerin avukatı Arif Ali Cangı  yönetmelikle ilgili olarak “Sanki bizim keşfimizi bekler gibi yönetmelik değişti” demişti.

Yönetmelik zeytin sahasında madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından izin verilebilmesini sağlıyor.

Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ şöyle:

“Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir.”

Dört yıllık zirve: Cari açık 7,1 milyar doları aştı

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Ocak 2022’ye ait ödemeler dengesi verilerini açıkladı. Buna göre cari açık son dört yılın zirvesine çıkarak 7,1 milyar dolara ulaştı.

Cari işlemler açığı Ocak’ta 7,1 milyon ABD doları oldu. Aralık 2017’den bu yana en yüksek cari açık gerçekleşmiş oldu. Cari işlemler hesabı 12 aylık dönemde ise 20,22 milyar dolar açık verdi. Cari açıkta ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının 8,3 milyon dolara yükselmesinin etkili olduğu belirtildi.

Cari açık beş milyar dolar arttı

Merkez Bankası verilerine göre; cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre beş milyar 336 milyon dolar arttı. 12 aylık cari işlemler açığı 20 milyar 223 milyon dolar oldu. Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı, bir önceki yılın aynı ayında bir milyar 251 milyon dolar fazla vermişken, bu ay bir milyar 487 milyon dolar fazla verdi.

Hizmetler dengesi kaynaklı net girişler bir önceki yılın aynı ayına göre 975 milyon ABD doları artarak bir milyar 631 milyon ABD dolarına yükseldi. Hizmetler dengesi altında seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler bir önceki yılın aynı ayına göre 891 milyon ABD doları arttı ve bir milyar 494 milyon dolara yükseldi.

Birincil gelir dengesinden kaynaklanan net çıkışlar, bir önceki yılın aynı ayına göre 190 milyon ABD doları azalarak 360 milyon ABD doları olarak gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayında 26 milyon ABD doları net giriş kaydeden ikincil gelir dengesi kaleminde, bu ayda 50 milyon ABD doları net çıkış  kaydedildi.

Portföy yatırımlarında 766 milyon dolarlık net çıkış

Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler 516 milyon ABD doları oldu. Portföy yatırımları 766 milyon ABD doları tutarında net çıkış kaydetti. Resmi rezervlerde bu ay 942 milyon ABD doları net azalış gözlendiği bildirildi.

TCMB’nin verilerine göre; Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi piyasasında 352 milyon ABD doları net satış ve devlet iç borçlanma senetleri piyasasında 98 milyon ABD doları net satış yaptığı görüldü. Yurt dışındaki tahvil ihraçlarıyla ilgili olarak bankalar 104 milyon ABD doları net geri ödeme, diğer sektörler ise 500 milyon ABD doları net kullanım gerçekleştirdi.

Yurt dışı bankaların yurt içindeki mevduatları, yabancı para cinsinden 79 milyon ABD doları ve Türk Lirası cinsinden 117 milyon ABD doları net artış olmak üzere toplam 196 milyon ABD doları net artış kaydetti.

Rezervlerde 942 milyon dolarlık azalış

Yurt dışından sağlanan kredilerle ilgili olarak; bankalar ve Genel Hükümet sırasıyla 496 milyon ABD doları ve 84 milyon ABD doları net geri ödeme gerçekleştirmişken, diğer sektörler 83 milyon ABD doları net kullanım gerçekleştirdi. Resmi rezervlerde bu ay 942 milyon ABD doları net azalış gözlendi.

Beklentiler rekor seviyelere ulaşan enerji ithalatının ticaret açığında sert büyümeye yol açmasıyla, cari açığın 7,2 milyar dolara yükselmesi yönündeydi.