Ana Sayfa Blog Sayfa 8

[COP29] İklim aktivistleri ‘trilyonlarca dolar’lık finansmandan azına razı değil

Azerbaycan‘ın başkenti Bakü‘de devam eden BM İklim Zirvesi, (COP29) daha önce Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde düzenlenen zirvelerdeki gibi büyük ve geniş çaplı eylem ve protestolara sahne olmuyor.

Bunda Azerbaycan’ın İlham Aliyev liderliğindeki yönetiminin muhaliflere, hak savunucularının protesto eylemlerine karşı sert tavrının etkisi var. Azerbaycan uzun yıllardır kötü bir insan hakları siciline sahip ve hükümet düzenli olarak gazetecileri, aktivistleri ve bağımsız politikacıları hedef alıyor. Yönetim, hak örgütleri tarafından COP29 öncesinde iklim aktivistleri ve gazeteciler de dahil olmak üzere ifade özgürlüğüne yönelik yoğunlaşan bir baskıya öncülük etmekle suçlanmıştı.

Zirvenin pazartesi günü başlamasından bu yana iklim aktivistlerinin COP29’un mekanında,  müzakerelerin sürdüğü iç salonunda protesto eylemi yapmasına dün ilk kez izin verildi.

Aktivistler, emisyonları azaltmanın yanı sıra, gelişmiş ülkelerin taahhütlerini artırmalarını talep ediyor.

Latin Amerika ve Karayipler İklim Finans Grubu‘ndan Sandra Guzman Euronews‘e şunları söyledi:

“Bugün iklim finansmanı ihtiyaçlarının trilyonlarla ölçüldüğünü ve bunun için sadece milyarlarca dolar aldığımızı biliyoruz. Bu nedenle, sadece emisyonları azaltmak için değil, aynı zamanda bu krize uyum sağlama kapasitemizi artırmak için de yatırım yapmak üzere trilyonlar talep etmek için buradayız. Ayrıca, tüm dünyada halihazırda maruz kaldığımız kayıpları ve hasarları da ödeyeceğiz. Bu yeni kolektif hedef bir teşvik olmakla birlikte, iklim değişikliği bağlamında mücadeleye devam etmemize yardımcı olmanın bir yoludur.”

Önümüzdeki pazartesi günü ilgili bakanlarının Bakü’ye gelmesiyle birlikte mevcut resmi olmayan taslak metin üzerinde daha fazla ilerleme kaydedilmesi bekleniyor.

Yıllık iklim finansmanı için “Yeni Kolektif Niceliksel Hedef” (NCQG) adı verilen yeni bir finansman rakamı üzerinde anlaşmaya varmak COP29’un temel hedeflerinde en önde geliyor.

Guzman, paranın hibe olması gerektiğini, kredi olmaması gerektiğini belirterek, “Uyum politikalarından kar elde edemezsiniz” dedi.

Karbon kredisi ticaretine tepki

Önceki gün de Paris Anlaşması‘nın 6. maddesi gereği karbon kredileri ticaretini düzenleyen temel kurallara ilişkin anlaşmanın zirvenin ilk gününde biraz da “aceleyle” onaylanması iklim adaleti gruplarının protestolarına neden olmuştu.

Yeşil Nokta[COP29] Karbon kredisi kuralları onaylandı, iklim kampanyacıları aceleden rahatsız

Gruplar, uzlaşmanın dünyanın en büyük kirleticilerini serbest bıraktığını; emisyonları kaynağında kesmek yerine anlamlı değişiklikler yapmadan kirletmeye devam etmelerine olanak tanıyan krediler satın alabileceklerini söylüyor. Tepkilerini göstermek için de zirvenin yapıldığı alanın yakınındaki bir stadyuma en zengin ülkelerin sorumluluklarını üstlenmeleri ve iklim değişikliğiyle mücadeleye adil bir şekilde katkıda bulunmaları çağrısında bulunan “Pay Up” pankartı astılar.Alman iklim aktivisti Line Niedeggen, Bakü Stadyumu eyleminin mesajının “tarihi kirleticilerde, gelişmiş ülkelerde yeterli para var. Bunu vermeyi ertelemeyi ve sanki başkasının sorumluluğuymuş gibi davranmayı bırakmalılar” olduğunu söyledi.

Gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadelesi için 1 trilyon dolardan fazlasının taahhüt edilmesini talep ediyor. Konuyla ilgili müzakereler halen devam ederken, Donald Trump‘ın ABD‘si Çin‘in daha fazla finansal katkı yapması için baskı yapıyor. Brezilya gibi bazı ülkeler de bağışçı tabanını genişletmeye çalışıyor.

Bir diğer aktivist grup ise iklim değişikliğinin yol açtığı zararları anlatan 10 metre uzunluğunda faturayla eylem yaptı.

Aktivistler, zengin ülkelerin emisyonlarının yol açtığı iklim krizinin bedelini ödemeye devam eden savunmasız topluluklara “milyarlarca değil, trilyonlarca dolar” tutarında iklim finansmanı sağlanmasında daha fazla gecikme olamayacağını söyledi; askeri harcamaları azaltmaları “kayıp ve hasar” fonuna ödeme yapmaları çağrısında bulundu.

ActionAid International’da iklim adaleti konusunda çalışan Teresa Anderson, “Bugün sergilediğimiz devasa fatura, gelişmekte olan ülkelerin halihazırda üstlendiği kayıp, hasar, uyum ve azaltma maliyetlerini açıkça ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkeler kontrolden çıkan iklim bozulmasını önlemek istiyorlarsa, Küresel Güney’e olan borçlarını ödemeliler.”

Zengin kirletici ülkelerin eylemsizliğini ve iklim finansmanını kredi yerine kamu hibeleri şeklinde sağlamayı reddetmelerini eleştiren eylemciler, bu nedenle en çok etkilenen savunmasız ülkeler ve insanların çöküşün eşiğine itildiğini belirtti.

Asya Halkları Borç ve Kalkınma Hareketi‘ni temsil eden Filipinler‘den Lidy Nacpil, “İhtiyaç duyulan trilyonlardan daha az olan hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceğiz. Anlamlı bir anlaşma elde edebilmek için mücadele ediyoruz. Bu zirveden sonuç alamazsık bir sonrakine kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Eylemde konuşan Tanzanyalı genç aktivist Sylvia Kijangwa, şunları söyledi:

“Ülkemde kadınlar ve genç kızlar su aramak için giderek daha fazla uzun mesafeler yürümeye zorlanıyor ve bu da onları yaban hayatı tarafından saldırıya uğrama ve su kuyularında kötü muamele görme riskine sokuyor. Bu Finans Günü’nde, iklim krizine en az katkıda bulunan ülkelerden gelen bu kadınlar için adalet talep ediyoruz. Çocuklarımız, boş vaatlerin norm haline gelmesiyle gıda krizi nedeniyle yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. COP29, hâlâ ödediğimiz iklim etkilerinin maliyetleri için finansman sağlamanın doğru zamanı.”

İlham Aliyev ve hükümeti İsrail’i sıkı şekilde destekliyor ve bu ülkeye gaz ve petrol ihracatından büyük kar sağlıyor.

İklim adaleti talep koalisyonunun bir parçası olan War on Want‘ın yöneticisi Asad Rehman, Bakü’de düzenlenen bir panelde şunları söyledi:

“İnsanlığın geleceğinin tehlikede olduğu bir kavşaktayız, insanlık için bir ölüm kalım mücadelesiyle karşı karşıyayız: Bir tarafta herkesin onurlu bir şekilde yaşama hakkı var, diğer tarafta duvarlar ve çitlerle çevrili ve kurban edilmiş insanların olduğu bir dünya var.”

Yeni finans yöntemleri: Dayanışma vergileri, kripto paralar…

İklim finansmanı hedefi konusunda endişeler ve görüş ayrılıkları derinleşirken, bazı ülkeler Azerbaycanlı yetkililerin iyimser olmasına rağmen anlaşma şansının düşük olduğunu söylüyor.

Zirvede, dayanışma vergileri, iklim eylemi için acilen ihtiyaç duyulan paranın bir kısmını toplamak için popüler bir seçenek olarak ortaya çıktı. Olası hedefler arasında kripto para, aşırı zenginler ve sık uçanlar yer alabilir.

Küresel Dayanışma Vergileri çalışma grubunun yeni raporuna göre, kripto para birimi, yüksek karbonlu mal ve hizmetlere uygulanacak yeni dayanışma vergileri setine dahil edildiğinde, iklim krizi için yılda 5 milyar dolar gelir elde edilecek.

Kripto paralar, enerji yoğun materyaller. Bir tahmine göre, bitcoin madenciliği geçen yıl küresel enerji talebinin yaklaşık yüzde 1’ini oluşturuyordu. Küresel Dayanışma Vergileri görev gücünün ikinci raporuna göre, enerji için kWh başına sadece 0,045 dolar ücretlendirmek 5 milyar dolar üretebilir.

Raporda NCQG’ye katkı sağlamak için  geri dönüştürülmüş malzemeden ziyade polimerlerden plastik üretmeye uygulanan bir plastik üretim vergisi ve yüzde 2’lik bir servet vergisi de öneriliyor.

Deştin’de çimento şirketi, protestocu iki köylü çocuğa açtığı davayı kaybetti

Muğla’nın Muğla’nın Menteşe ve Yatağan ilçelerine bağlı Bayır ve Deştin mahallelerinin ortak sınırı olan Tekağaç mevkisinde kurulmak istenen entegre çimento fabrikasına karşı bölge halkının mücadelesi sırasında gözaltına alınan iki çocuk, yargılama sonrasında beraat etti.

Fabrika için verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu raporu ve Menteşe Belediyesi’nin verdiği ruhsat; köylülerin uzun süren direnişi sonucunda iptal edilmiş, Deştinliler zaferlerini bir festivalle kutlamıştı.

Yeşil NoktaDoğasına sahip çıkan Deştinlilere jandarma tarafından darp ve gözaltı
Yeşil NoktaDeştin’de bilirkişi raporu çıktı: Çimento fabrikası bölgeye uygun değil, rapor yetersiz
Yeşil NoktaAdalet nöbetine devam eden Deştinliler çimento fabrikasına geçit vermiyor
Yeşil NoktaDeştin’de doğa kazandı: Mahkeme, entegre çimento tesisinin ÇED raporunu iptal etti
Yeşil NoktaDeştinliler’den festival: Çimentocuları nasıl yendiğimizi dünya görsün istedik
Yeşil NoktaMahkemenin Deştin’de çimento fabrikasına verdiği kararı Danıştay bozdu

Fabrika’yı açmak isteyen Muğla Çimento A.Ş.’nin sahibi Cemal Karakurt ve jandarma protestolar sırasında gözaltına alınan 11 kişiye karşı “çalışma hürriyetinden yoksun kılmak” ve “görevini yaptırmamak” suçlamasıyla  dava açmıştı.

Yargılananlardan biri 15 diğeri 17 yaşındaki iki Deştinli çocuk, dün görülen duruşmada beraat etti.

Muğla 4. Asliye Mahkemesi kararında, Anayasa’nın 34. Maddesi uyarınca herkesin toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğü bulunduğuna ve eylemin “ölçülü” olduğuna hükmetti.

‘Davaları kaybeden şirket hala fabrikayı açmaya çalışıyor’

Kararı değerlendiren Deştin Çevre Platformu Sözcüsü Haluk Özsoy, şirketin hala bölge halkının kazanımının çevresinden dolaşarak fabrikayı açmaya çalıştığını söyledi:

“Şirket, mahkemeyi köylüler ve Muğla halkı kazanmış ve ikinci ÇED raporunu da iptal ettirmiş olmasına rağmen, geçerli bir rapor varmış gibi “eksikleri tamamlayıp geleceğiz” maddesine dahil olmaya, hukuk yoluyla edindiği bu kazanımı hukuksuz Ali Cengiz oyunlarıyla elimizden almaya çalışıyor.

Bilirkişilerin ‘burada fabrika kurulması hukuksuzdur’ dediği bir raporda neyi düzelteceksin? Zeytinlikleri ortadan kaldıracaksan, o da suç. Dün bütün parababaları toplanmış ve nasıl yeşil badana yaparız, bu imkansız ve hukuksuz projeyi, davayı kaybetmemize rağmen hayata geçirebiliriz diye toplantı yapmış.”

Özsoy, şirketin şikayeti olumlu bulunup çocuklar cezalandırılsaydı olabilecekleri de şöyle anlattı:

“Çocuklara açtıkları davayı kazanmış olsalar ne kazanacaklardı? O çocuklar hapis cezası alsalar, ıslah evine gönderilseler mutlu mu olacaklardı? Evet olacaklardı ki denediler.

Süreç, son gelişmelerle birlikte romantik Yeşilçam filmlerini solda sıfır bırakacak bir hale geldi: Kötü patronlar halka zulmeder, ‘evden çık yıkıyorum’ diye kapına polis gönderir, ne mahkeme kararı dinler ne başka bir şey, hatta yeri gelince başka patronlarla da birleşip  hep beraber köylülere zulmederler, hapse attırırlar…

Biz bu senaryoyu gerçekten yaşıyoruz. Ancak unutmamak lazım ki o filmlerin sonunda cefa çeken, zorlanan iyiler, direnen köylüler ve halk kazanır.”

EkoFilm Platformu’ndan ‘Çevre Dostu Prodüksiyonlar’ için rehber

Film ve medya sektörünü sürdürülebilir adımlarla dönüştürmek isteyen tüm sektör profesyonellerine yönelik hazırlanan Çevre Dostu Sürdürülebilir Film Yapımı Prodüksiyon Rehberi yayımlandı!

EkoFilm: Sürdürülebilir Yapım Platformu, yapım süreçlerinde doğaya daha az zarar verecek yöntemlerin yaygınlaştırılmasını hedefiyle ekolojik çözümler sunan kapsamlı bir rehber oluşturdu. Yapımcılar, yönetmenler ve sektörün tüm paydaşlarına yönelik bu rehber enerji kullanımından karbon ayak izini azaltmaya, malzeme seçimi ve atık yönetimine kadar geniş bir içerik sunuyor.

Türkiye’de film ve medya sektörü için ilk kapsamlı kaynak

EkoFilm Platformu’nun kurucularından Dr. Ekin Gündüz Özdemirci ve Nurten Bayraktar, Türkiye’de bu konuyla ilgili ilk kapsamlı kaynak olan bu rehberin iyi uygulamalarla sektörde önemli bir değişime öncülük etme potansiyeli olduğunu söyledi:

“Tüm sektörleri gezegenin sınırlarını esas alarak dönüştürmemiz gereken bir dönemdeyiz. Bu rehberin film ve medya sektörünün dönüşümü için yol gösterici olmasını, gönüllü çabalar ve karar alıcıların inisiyatifi ile birlikte hızla gelişmesini diliyoruz.”

Reha Erdem’in yönettiği ekofilm ‘Neandria’, koşu yarışlarına hazırlanan genç bir kızın küçük bir köyde hayatta kalma mücadelesi ve bölge için planlanan bir taş ocağı projesini konu alıyor.

Sürdürülebilir Yapım Rehberi için buraya tıklayın.

EkoFilm Sürdürülebilir Yapım Platformu

Kapadokya Üniversitesi Çevreci Beşerî Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin yürütücülüğünde, Londra Brunel Ünversitesi’nin ortaklığında hayata geçen EkoFilm Platformu, British Council Going Global Partnerships programı olan Connect4Innovation: Birleşik Krallık Türkiye Yükseköğretim Kurumsal Ortaklıklar Fonu tarafından desteklenen “Connect 4 Environmental Sustainability in Film and the Media (Sinema ve Medya Sektörlerinde Çevresel Sürdürülebilirlik için Birleşmek)” başlıklı proje kapsamında kuruldu.

Üniversite, sektör ve sivil toplum iş birliğinin örneklerinden biri olan projenin destekçileri arasında yapımcı Zeynep Atakan’ın kurucusu olduğu YAPIMLAB, yönetmen Reha Erdem’in kurucularından olduğu Atlantik Film, Yuvam Dünya Derneği ve Sinema-Televizyon Sendikası bulunuyor.

Karaburun Koruma Alanı’nda tarım alanları üzerine bir GES girişimi daha

İzmir Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Öres Elektrik Üretim A.Ş’nin Karaburun İlçesi Parlak Mahallesi‘nde yapmayı planladığı  Salman Rüzgar Enerji Santrali’ne Yardımcı Kaynak Güneş Enerji Santrali  Projesi’nin İnceleme, Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısında değerlendirileceğini duyuruldu.

Projeye ilişkin itirazları Parlak Mahallesi muhtarı Kadriye Gültekin paylaştı:

 “..Salman RES alanı ve yapılması planlanan yardımcı Güneş Enerji Santrali, ‘Karaburun – Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB)’ sınırları içinde kalmaktadır. Aynı zamanda GES yapılması planlanan arazi hazineye ait mera vasıflı bir arazidir. Mera Kanunu gereğince, mera alanları vasfı dışında kullanılamaz ve daraltılamaz. Ancak 2008 yılı sonrası yapılan yasa değişiklikleri gerekli görülen enerji yatırımları için tahsis ve kiralama işlemini mümkün kılmaktadır. Bu doğrultuda GES kurulması planlanan hazine arazisine ilişkin Mera Kanunu uyarınca Mera Tahsis Amacı Değişikliği Yapılması planlanmaktadır. 1/100.000 İzmir – Manisa Çevre Düzeni Planı’nda da arazi tarım alanı kullanımındadır.”

Bölgenin temel geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğunu belirten Gültekin, Parlak ve Badembükü ovasında mandalina, nergis, nar, kayısı ve kiraz yetiştiriciliği yapıldığı bilgisini verdi:

“Proje, alana zarar verecektir. Yarımadada RES proje sahaları genel olarak mera, tarım ve orman alanların üzerinde yer almaktadır. Bu yatırımlar tarım ve hayvancılığı olumsuz etkilemektedir. Alandaki kadimden beri kullanılan tescilli meralar, zeytinlik ve rüzgar enerjisi santralleri için tahsis edilmesi sebebiyle daraltılmıştır.”

Yeşil NoktaKaraburun’da RES’lerden sonra GES tartışması
Yeşil NoktaKaraburun’un GES mücadelesi devam ediyor: İptal edilen proje için yeniden ÇED süreci başlatıldı
Yeşil NoktaKaraburun’da depolamalı güneş enerji santraline tepki: Zeytin ve narenciye ağaçlarımız tehdit altında
Yeşil NoktaKaraburun Küçükbahçe’nin meralarına GES tehdidi
Yeşil NoktaKaraburun’da GES şirketi bakanlık kararını hiçe saydı: Yüzlerce zeytin hukuksuzca katledildi
Yeşil Noktaİzmirli meslek odalarından Akdeniz foklarını korumaya yönelik çağrı: Karaburun’dan elinizi çekin
Yeşil NoktaKaraburun Kent Konseyi’nden GES projesine karşı suç duyurusu
Yeşil NoktaKaraburun Kent Konseyi: Temiz enerji bahanesiyle doğa tahribatına razı değiliz

2018 yılı Karaburun Milli Emlak Şefliği verilerine göre Parlak Mahallesi’nde toplam 753 hektar tarım ve mera alanı zeytinlik faaliyetleri için (ağaçlandırma) tahsis edildi. Şimdi bu alanlar RES ve GES projelerinin kullanıma açılmak isteniyor.

Gültekin, bölge halkı adına yarın yapılacak olan İDK toplantısında ÇED sürecinin durdurulması ve iptal edilmesini talep etti.

‘Koruma kalkanı yerini yağmaya bıraktı’

Proje’nin ÇED Dosyasını inceleyerek değerlendirme raporunu ilgili birimlerle paylaşan Karaburun Sivil İnisiyatifi ve Karaburun Yerel Fok Komitesi ’nin verdiği bilgiler ise şu şekilde:

“..Projenin ÇED raporunda; GES projesinin alanın yapısını tümüyle değiştireceği, vejetasyonunu tamamen yok edeceği, habitat kaybına yol açacağı ve çevresindeki rüzgar enerji santrali yapıları ile kümülatif etkisinin düşünülmesi gerektiği belirtilmektedir.  Projenin, çevresindeki RES yatırımları ile bölgede yaratacağı “yıkım” ortadadır.

ÇED raporunda ayrıca; güneş enerji santrallerinin duyarlı yörelere mesafeli alanlarda kurulması gerektiği belirtilmektedir, ancak “Karaburun – Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi “ duyarlı yöre sayılmamaktadır.

2019 yılında kentsel sit ilan edilen Sazak Köyü, Öres Elektrik A.Ş’nin  Salman RES ve GES projesi bağlantı yolları üzerindedir. Salman RES türbinlerinin bozduğu silüet, şimdi GES projesiyle kültürel mirasa zarar verecektir. Kentsel Sit ilan edilmiş Sazak Köyü’nde koruma amaçlı imar planları yapılmadan alan çevresine yatırım onayları verilmesi, Yerel Yönetim ve Kamu Kurumlarının ne kadar iletişim içinde olduğunun somut göstergesidir.”

Parlak Mahallesi sınırları içinde yapılması planlanan Salman GES proje alanında uluslararası ve ulusal ölçekte koruma altına alınan bitki, sürüngen, memeli ve kuş türlerinin mevcut olduğu belirtilen raporda; tüm bu canlı türlerinin zarar göreceği, ayrıca projenin konumu itibarı ile kuşlar için önemli tali göç yollarının üzerinde bulunduğu vurgulandı:

“Karaburun – Ildırı Körfezi ÖÇKB ilanı sonrası bölgenin biyoçeşitliliğini ve sosyo-ekonomik yapısını önde tutan kararlar gereklidir. Bu bölge ve sahip olduğu değerler enerji faaliyetleri için feda edilmektedir. Projeye ilişkin ÇED raporuna göre, ilgili projenin ekonomik ömrünün 25 yıl olduğu belirtilmektedir. Koruma bölgesinde binlerce yılda oluşan bitki örtüsü ve habitat alanlarının tahribatına izin verilmemelidir. Koruma bölgesine ilişkin yönetim planlaması süreci bitmeden, alana ilişkin bütüncül kararlar verilmeden, kurum görüşleri tamamlanmadan enerji projelerine ilişkin ÇED raporları değerlendirilmemeli; ÇED dosyası geri çekilerek iptal edilmelidir.”

Ne olmuştu?

Öres Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılması planlanan ve toplam kapasitesi 51,2497 MWm/23,75 MWe olarak belirlenen projeyle ilgili, Mayıs 2022’de  yapılmak istenen ÇED halkın katılımı toplantısı bölge halkı tarafından engellenmişti.

Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü yetkilileri tarafından tutulan tutanakta, “Bölgede yoğun RES projelerinin olduğu GES projeleri ile kalan mera alanlarının da yok olacağı, faaliyetin istenmediği protestolarla yoğun bir şekilde dile getirilerek, halk bilgilenmek istemediği için toplantı alanında düzenlenen tutanakla alandan ayrılındı” denilmişti.

Daha sonra proje ile ilgili yeni bir inceleme ve değerlendirme süreci başladı ve 11 Ekimde İDK toplantısı yapıldı.

Toplantıda Karaburun Sivil İnisiyatif ve Karanburun Yerel Fok Komitesi’nin hazırladığı değerlendirme raporu ve Parlak Muhtarlığı’nın itirazları ilgili birimlerle paylaşıldı.

[COP29] ‘Müzakereler 2030’a kadar 1 trilyon dolarlık finansmana odaklanmalı’

İklim Finansmanı Bağımsız Üst Düzey Uzman Grubu‘nun bugün yayımladığı rapora göre, Çin dışındaki yükselen piyasa ve gelişmekte olan ülkelerin Paris Anlaşması’nı yerine getirmek için ihtiyaç duydukları yatırımlar için 2030’a kadar 1 trilyon dolara ihtiyaç duyuluyor. 2035’e kadar ihtiyaç duyulan iklim finansmanı ise 1,3 trilyon dolar.

Azerbaycan‘ın başkenti Bakü‘de düzenlenen COP29 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi‘nde müzakereler liderlerin de ülkelerine dönmesinin ardından heyetlerarası iklim finansmanı görüşmelerine odaklandı.

Rapor şu uyarıda bulunuyor:

“2030’dan önce yatırımlarda yaşanacak herhangi bir eksiklik, takip eden yıllar üzerinde daha fazla baskı yaratacak ve iklim istikrarına giden yolda daha dik ve potansiyel olarak daha maliyetli bir yol oluşturacaktır. Dünya şimdi ne kadar az şey başarırsa, daha sonra o kadar fazla yatırım yapmamız gerekecek. Geciken eylem, kritik hedefleri yakalamak için daha kısa zaman dilimlerinde daha da büyük meblağları harekete geçirmemiz gerekeceği anlamına gelir. Ayrıca, iklim ve doğa riskleri arttıkça uyum ve dayanıklılığın yanı sıra kayıp ve hasar ile doğanın restorasyonuna yönelik yatırım ihtiyaçları da keskin bir şekilde artacaktır.”

İklim Finansmanı Bağımsız Üst Düzey Uzman Grubu

 

Amar Bhattacharya, Vera Songwe ve Nicholas Stern‘in eş başkanlığını yürüttüğü Grup, COP26‘dan bu yana birbirini izleyen COP Başkanlıkları altında iklim finansmanı gündemine ilişkin müzakereleri destekliyor.

 

Grup, Glasgow İklim Paktı, Şarm El-Şeyh gündemi ve COP28 Küresel İklim Finansmanı Çerçevesi ile güçlendirilen Paris Anlaşması taahhütlerinin, azminin, girişimlerinin ve hedeflerinin yerine getirilmesi için gerekli olan kamu ve özel yatırım ve finansmanın teşvik edilmesi ve etkinleştirilmesi için politika seçeneklerinin ve tavsiyelerinin geliştirilmesine ve ortaya konulmasına yardımcı olmakla görevlendirildi.

 

Bu, Grup tarafından yayınlanan üçüncü rapor. 

Rapor, 2015 yılında Paris’te düzenlenen COP21 Birleşmiş Milletler iklim değişikliği zirvesinde alınan karara istinaden, ülkelerin COP29’da 2025 sonrasında gelişmekte olan ülkelere yönelik mali destek için “yeni bir toplu sayısallaştırılmış hedef” (NCQG) üzerinde müzakere ettikleri sırada yayımlandı.

Ülkeler yeni hedefin 2025’ten önce “yıllık 100 milyar ABD doları tabanından” belirlenmesi konusunda mutabık kaldı.

En büyük pay Çin’in

Yeni raporun önemli saptamaları şu şekilde:

“İklim eylemi için öngörülen küresel yatırım ihtiyacının 2030 yılına kadar yılda yaklaşık 6,3-6,7 trilyon dolar olduğunu tahmin ediyoruz; bunun 2,7-2,8 trilyon doları gelişmiş ekonomilerde, 1,3-1,4 trilyon doları Çin’de ve 2,3-2,5 trilyon doları Çin dışındaki gelişmekte olan ülkelerde.

Bu son ülkeler, bugünden 2030’a kadar ortalama artan yatırım ihtiyaçlarının neredeyse yüzde 45’ini karşılayacak, ancak özellikle Sahra Altı Afrika olmak üzere geride kalıyorlar. 2035 yılı için, iklim eylemi için küresel yatırım gereksinimlerinin yılda yaklaşık 7-8,1 trilyon dolar olacağını, gelişmiş ekonomilerin 2,6-3,1 trilyon dolara, Çin’in 1,3-1,5 trilyon dolara ve Çin dışındaki gelişmekte olan ülkelerim 3,1-3,5 trilyon dolara ihtiyaç duyacağını tahmin ediyoruz.

Bu ihtiyaçlar, Paris Anlaşması’nın hayata geçirilmesi için gerekenlere ilişkin tahminlerimizdir ve yatırımlar aynı zamanda sürdürülebilir büyümeye ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına hayati bir katkı sağlayacaktır.”

COP29 Başkanlığı ve ADB_HQ tarafından düzenlenen toplantıda katılımcılar, gelişmekte olan piyasa ve ekonomilerde iklim finansmanının bulunabilirliğini, karşılanabilirliğini ve erişilebilirliğini sağlamak üzere Çok Taraflı Kalkınma Bankalarının (ÇKB) rolünü tartışmak için bir araya geldi.

‘Güven inşa edilmeli’

Uluslararası kamu ve özel sektörün yanı sıra diğer tüm kaynaklardan sağlanacak dış finansmanın 2030 yılına kadar toplam yatırım ihtiyacının yılda 1 trilyon dolarını, 2035 yılına kadar ise yaklaşık 1,3 trilyon dolarını karşılaması gerekeceğine dikkat çeken yazarlar, “Yatırım fırsatlarının değişen doğası göz önüne alındığında, sınır ötesi özel finansmanın bu ihtiyaçların yaklaşık yarısını karşılayabileceğini savunuyoruz” diyor.

Yazarlar, raporda yer alan rakamların Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşmak için “2030 yılına kadar toplam iklim finansmanında dört kattan fazla, dış finansmanda ise altı kattan fazla artış” anlamına geldiğine dikkat çekiyor.

Rapora göre, 2030 yılında Çin dışındaki gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yıllık yaklaşık 2,4 trilyon dolarlık yatırım ihtiyacının yaklaşık 1,6 trilyon doları temiz enerji geçişi, 0,25 trilyon doları uyum ve dayanıklılık, 0,25 trilyon doları kayıp ve zarar, 0,3 trilyon doları doğal sermaye ve sürdürülebilir tarım ve 0,04 trilyon doları da adil bir geçişin teşvik edilmesi için: “Gelişmiş ülkelerden gelen iki taraflı katkılar toplam iklim finansmanının küçük bir bileşeni olsa da, güven inşa etmek, daha zor ihtiyaçların bazılarını karşılamak ve diğer finansman kaynaklarından yararlanmak için kritik öneme sahiptir.”

Rapor, Dünya Bankası da dahil olmak üzere çok taraflı kalkınma bankalarının (MDB’ler) “NCQG’nin bir parçası olarak kredi verme kapasiteleri artırmasının önemine dikkat çekerken, iklim yatırımlarının geniş ölçekte serbest bırakılması” çağrısında bulunuyor.

İmtiyazlı finansmandaki mevcut boşluğu doldurmak için “yenilikçi çözümlerin aktif bir şekilde uygulanmasını” öneren yazarlar, zirvede standartları belirlenen gönüllü karbon piyasasının da ihtiyaç duyulan gelirleri yaratmada yeni bir ivme yaratabileceğini vurguluyor.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

[COP29] Arjantin zirveden çekildi, Fransa çevre bakanı katılmaktan vaz geçti

Azerbaycan‘ın Bakü kentinde devam eden BM İklim Zirvesi‘nde (COP29) Arjantin müzakerecilerini çekme kararı aldı.

Ülkenin aşırı sağcı lideri Javier Milei, yakından desteklediği, ikinci kez ABD Başkanlığı’na seçilen “inkarcı” Donald Trump gibi iklim krizinin “sosyalist bir yalan olduğu” kanısında.  Geçen yılki seçim kampanyası sırasında da Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini vaat etmişti, ancak henüz bunu gerçekleştirmedi.

Milei, Bakü’deki hükümet müzakerecilerinden zirveden çekilip geri dönmelerini emretti.

The Guardian’a konuşan Arjantin Çevre Müsteşarı Ana Lamas kararı doğruladı:

“Dışişleri Bakanlığı’ndan artık müzakerelere katılmamamız yönünde talimat aldık. Size söyleyebileceğim tek şey bu.” Lamas, Arjantin’in Paris Anlaşmasından ayrılmayı planlayıp planlamadığı sorusunu yanıtlamadı.

Javier Milei, iktidara gelir gelmez Çevre Bakanlığı’nın seviyesini müsteşarlığa düşürmüştü.

Aşırı sağcı lider, dün Trump ile görüştüğünü duyurmuş; ardından da sözcüsü Trump’ın onun “En sevdiği başkan” olduğunu söylediğini aktarmıştı.

Fransa Çevre Bakanı Bakü’ye gitmiyor

Fransa Çevre Bakanı Agnes Pannier-Runache ise Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in daha önce Fransa’nın denizaşırı topraklarındaki eylemlerini eleştiren bir konuşma yapmasının ardından zirveye katılmak üzere Bakü’ye yapacağı seyahati iptal etti .

Pannier-Runache, Fransız milletvekillerine, “Aliyev’in Fransa ve Avrupa‘ya yönelik yaptığı açıklamalar kabul edilemez” dedi.

Aliyev’in sözlerinin Birleşmiş Milletler görüşmelerinin “davranış kurallarının açıkça ihlali” olduğunu söyleyen Fransız Bakan, ayrıca ülkesinin engin petrol ve gaz rezervlerini “Tanrı’nın bir hediyesi” olarak tanımlamasının ardından Aliyev’in “fosil yakıtlar hakkındaki aynı derecede kabul edilemez yorumlarını” da eleştirdi.

Yeşil Nokta[COP29] İklim Zirvesi’nin ev sahibi Aliyev: Petrol ve doğal gaz Tanrı’nın armağanı

Pannier-Runacher, şahsen katılmama kararına rağmen, Bakü’deki Fransız müzakereci ekibinin iklim değişikliğinden “gezegeni ve halklarını korumak” için bir anlaşma yapma çabalarından vazgeçmeyeceğini söyledi.

Liderler  döndü, müzakereler finansmana odaklandı

Zirvenin dördüncü günü dünya liderlerinin konuşmalarının ardından evlerine dönmeleri nedeniyle daha sessiz geçecek. Bu hafta, müzakerelerin temel konusu olan iklim finansmanına odaklanılacak.

Taraflar, gelişmekte olan ülkelerin iklim felaketleriyle başa çıkmalarına ve fosil yakıtları aşamalı olarak kaldırmalarına yardımcı olmak için fon almasını garantileyen bir anlaşma üzerinde anlaşmaya çalışıyor.

Bu acil bir durum çünkü 2009’da üzerinde uzlaşılan ve ancak 2022’de yerine getirilen 100 milyar dolarlık destek anlaşması bu yıl sona eriyor.  Görüşmeler, 2035 yılına kadar yılda en az 1 trilyon dolar (küresel ekonominin yaklaşık yüzde 1’i) hedefine odaklandı. Gelişmekte olan ülkelerse en az 1,3 trilyon dolar talep ediyor.

Carbon Brief‘ten Josh Gabbatiss, finansmana ilişkin müzakerelerin geldiği noktaya ilişkin sosyal medyada bir güncelleme yayınladı: 

“İklim finansmanı müzakerelerine ilişkin yeni metinlerin dolaşımda olduğundan söz edildiğini görmüş olabilirsiniz. Bu öneriler eş başkanlar tarafından hazırlandı ve müzakereciler ile sivil toplum gözlemcileri arasında dolaştırıldı, ancak bazı nedenlerden dolayı UNFCCC web sitesinde yayımlanmıyor.

Kısacası, gelişmekte olan ülkeler salı günü eş başkanlar tarafından bir araya getirilen dokuz sayfalık ince metni oybirliğiyle reddetti. Bir çok gelişmiş ülke de bundan memnun değildi.  Eş başkanlardan herkesin önerilerini dikkate alan yeni bir metin üretmelerini istediler.

Sonuç, tahmin edilebileceği gibi, dokuz sayfadan 34 sayfaya şişmiş bir metin oldu. Dün gece, eş başkanlara, daha yönetilebilir hale getirmek için bu metni önemli ölçüde kısaltma yetkisi verileceği umudu vardı. Bunun yerine, katılımcılar onlardan biraz fazlalığı kesmelerini istedi, ancak önemli bir şey eklememelerini veya çıkarmamalarını talep edildi.

Sonuç olarak sadece bir sayfa daha kısa bir metin ortaya çıktı. Şu anda müzakereler devam ediyor.”

CHP’li Salıcı: İklim Kanunu ‘fonları kapmaya’ değil, sosyal adalete odaklanmalı  

CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakü‘de devam eden BM İklim Zirvesi’nde (COP29) yaptığı konuşmada, yakında Meclis’e geleceğini söylediği “İklim Kanunu”na ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı.

İklim krizinin, dünyanın üzerinde uzlaştığı bir konu olduğunu söyleyen Salıcı, “Mevsimler şaştı. Geçen hafta İspanya’daki selde 223 insan hayatını kaybetti, 93 kişi kayıp ve ekonomik zarar en az 3,5 milyar dolar. Bu mesele bizi çok yakından ilgilendiriyor. Göçten enerjiye, sanayiden tarıma kadar her alanda ilgilendiriyor. Ama AKP, İklim Kanunu’na dar bir grup dışında kimseyi hazırlamıyor” dedi.

‘Tek dertleri dünyada dolaşan fonları kapmak’

Salıcı, paylaşımında ‘Yeşil Mutabakat’ gereği, Avrupa‘da üretimin karbondan arındırılmasına yönelik çalışmaları hatırlattı:

“Başta fosil yakıt endüstrisi olmak üzere bazı endüstriler daralacak, yeşil enerji kaynaklarına önemli yatırımlar yapılacak. Bu mutabakat hayata geçtikten sonra karbon ayak izi hem üretim süreçlerinde hem de dış ticarette belirleyici olacak. Karbon ayak izi ölçülecek ve ölçümden geçemeyen malların üretimine ve ticaretine kısıtlamalar gelecek.”

Türkiye’nin Irak, İran, Eritre, Libya ve Yemen ile birlikte Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan son altı ülkeden biriyken, Avrupa Yeşil Mutabakatı imzalanınca alelacele anlaşmayı Meclis’e getirdiğini hatırlatan CHP’li milletvekili, “Sonra da Bakanlığın adına İklim Değişikliği eklediler ve İklim Şurası topladılar. Birdenbire aydınlanma yaşayıp iklim krizinin farkına mı vardılar? Tabii ki hayır. Tek dertleri yeşil dönüşüm için dünyada dolaşan fonları kapmak” dedi.

Adil dönüşüm ve sosyal adalet uyarısı

Oğuz Kaan Salıcı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘in “Sürdürülebilirlik finansmanının dünyada 2032 yılında 31 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Arzuladığımız payı alamıyoruz” ve ilgili bürokratların “Dünya Bankası’yla 3,1 milyar dolarlık finansman paketi anlaşması yaptık” sözlerini de anımsatarak, meselenin sadece bu parayı Türkiye’ye getirmek değil, aynı zamanda bu parayı doğru amaçla kullanmak olduğunu vurguladı:

“Bu paraların millete temiz hava, temiz su, temiz enerji olarak dönmesi gerekir. Sağlıklı yaşam olarak dönmesi gerekir. Elektrik ve ısınma faturalarının düşmesi olarak dönmesi gerekir. Yeni ve iyi ücretli iş olanakları olarak dönmesi gerekir.” 

 

Altını çiziyorum: İklim krizi bir finansman meselesi değildir. Bir sosyal adalet meselesidir. Fonların üreten, eken, biçen, çalışan, çabalayan herkes için kullanılması gerekir.

 

Çiftçiye ‘Artık eskisi gibi üretmeyeceksin’ diyeceksen, iklim dostu teknolojiler kazandıracaksın. İklim krizi birçok kanser türünü tetikliyorken halk sağlığını koruyacaksın. Vergileri özel jetiyle seyahat etme lüksüne sahip olanlara yıkacaksın. Karbon vergisini herkese salmayacaksın. Araba üreten firmanın patronuyla araba kullanan şoföre aynı bedeli ödetmeyeceksin. Bu aynı zamanda ekonomik planlama meselesidir.” 

Yenilenebilir enerji ve planlama çağrısı

Türkiye’nin geleceğine karar vermesi gereken bir dönemeçte olduğunu kaydeden Salıcı, enerji bağımsızlığı, yenilenebilir enerji dönüşümü için siyasi irade ve planlamanın önemine vurgu yaptı:

“Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında, orta sınıfı güçlü, kentsel dönüşümünü hızlandırmış ve enerji talebi yüksek bir ülke olacaksak enerjide arz güvenliği bir milli güvenlik meselesidir. Yeşil enerjideki payımızı artırarak, enerji bağımsızlığımıza daha fazla yaklaşabiliriz. Dış ticaret açığımızı düşürebiliriz. Ege’de, Akdeniz’de, İç Anadolu’da, hatta KKTC’de yenilenebilir enerji, iklim değişikliği, teknoloji ve verimlilik merkezleri kurabiliriz. Türkiye’yi raylı sistemlerle örebilir, ulaşımda ve taşımacılıkta 85 milyon için kolaylık sağlayabiliriz. Cam sanayindeki üstünlüğümüzü güneş enerjisi panelleri üretimine yönlendirebiliriz.

Bu örnekleri artırabilirim. Tüm bunlar için siyasi irade ve planlama şart. Siyasi tarihimizde meşhur bir laf vardır: ‘Bize plan değil, pilav lazım’. Çok net söylüyorum. Artık plan yoksa pilav da yok. Bize önce plan lazım. Yeşil dönüşümün halk için, halkla beraber yapılması lazım. Bize kral değil, kural lazım.”

[COP29] Bakan Kurum ilk kez ‘fosil yakıtlardan çıkış’tan söz etti: Tarih yok

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Bakü’de gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Taraflar Konferansı‘nda (COP29)’da ilk kez fosil yakıtlardan çıkışa dair açıklama yaptı.

Zirvedeki özel oturumda Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine yönelik Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesini açıklayan Kurum’un ifade ettiği yol haritası 2053 yılında yüzde 50 yenilenebilir enerji ve yüzde 30 nükleer enerji hedefini kapsıyor.

Fosil yakıtlardan çıkış hedefi belirtilmezken, metinde kömür kelimesi dahi yer almıyor.

Yeşil Nokta[COP29] Türkiye iklim yol haritasını paylaştı: Kömürden çıkış yine yok
Yeşil Nokta[COP29] İklim STK’leri Türkiye’nin kömürden çıkış planlamasını talep ediyor

Kurum’un 2053 Türkiye’nin Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi sunumunun ardından Greenpeace Türkiye Program Direktörü Berkan Özyer, “Uzun vadeli hedefte kömür ve genel olarak fosil yakıtlardan çıkışa yönelik hiçbir hedefin yer almamasına” dair bir soruyu doğrudan Bakan Kurum’a yöneltti.

Kurum, 2053 yenilenebilir hedeflerini tekrar dile getirdikten sonra “Zaman içerisinde fosil yakıtlardan bu süreçte çıkmış olacağız. Emisyon üretmeyen enerji tesis edecek adımları da inşallah atmaya devam edeceğiz” yanıtını verdi. Böylece Bakan Kurum, ilk defa fosil yakıtlardan çıkış hedefini dile getirmiş oldu.

Greenpeace: Kademeli çıkış için iddialı bir tarih belirlenmeli

Özyer, Bakan Kurum’un açıklamasına dair şu değerlendirmede bulundu:

“Fosil yakıtlardan çıkış açıklamasını bakanın ağzından ilk defa duymak önemli bir adım. Daha geçen sene ‘Fosil yakıt kullanımını azaltacağız’ açıklamasını yapmıştı. Ancak fosil yakıtlardan çıkış, net bir hedef koymak ve planlama yapmakla mümkün olabilir. Bu nedenle acilen fosil yakıtlardan kademeli çıkış için iddialı bir tarih belirlenmelidir.”

Bu niyetin ilk adımının da Afşin-Elbistan A Termik Santrali’ne, yeni bir santral büyüklüğünde, 688 MW’lık ek ünite yapılmasının iptali olmalısı gerektiğini belirten Özyer, “‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’ raporu kömürden adil bir çıkışın 2030 yılında yapılmasının mümkün olduğunu gösteriyor. Şimdi hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na hem de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na soruyoruz: Fosil yakıtlardan çıkış için net tarih ne zaman?” dedi.

‘Çözüm olarak gösterilen nükleer enerji yeni sorunlar yaratır’

Bakan’ın COP29’da sunduğu 2053 Türkiye’nin Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi (Long-term Low Emission Development Strategy – LTS), 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için sektörel stratejik hedefleri, farklı sektörlere yönelik temel politikaları belirliyor ve yol haritasını oluşturuyor.

Bunun yanında Türkiye’nin iklim politikalarına dair bir başka belge de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca 12 Kasım’da açıklanan 2024-2028 Stratejik Planı. 2024-2028 Stratejik Planı’nda da petrol ve doğalgaz altyapısının güçlendirileceği, petrol ve doğalgaz arama ve üretiminin artırılacağı, yerli kömür arama ve üretiminin artırılacağı belirtiliyor.

Greenpeace Türkiye İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Emel Türker Alpay da her iki belge ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi’nde iklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden biri olan kömüre dair herhangi bir plan yer almıyor. Enerji dışındaki pek çok sektör için de tatmin edici azaltım hedefleri öngörülmüyor. Belgede yer verilen nükleer enerji ise iklim değişikliği ile mücadelede küresel sıfır emisyon hedefine katkı sağlamada etkisiz ve pahalı bir yatırım. Nükleer kazalarda gördüğümüz gibi pek çok güvenlik sorununu beraberinde getiriyor ve nükleer atık sorunu hala çözülebilmiş değil. ”

Türker Alpay iklim değişikliği için hızlı, ucuz ve güvenli bir çözüme ihtiyacımız  olduğuna dikkat çekti; her iki stratejik plan ile  Türkiye’nin önüne koyduğu 2053 net sıfır hedefini karşılamasının mümkün olmadığını vurguladı:

“İklim değişikliği ile mücadelede yapılması gereken açık ve net: Fosil yakıtlardan vazgeçmek ve bizi bu açık hedeften uzaklaştıracak nükleer gibi çözüm önerilerine yanaşmamak. Emisyonlarının %20-25’i kömürlü termik santrallerden kaynaklanan Türkiye’nin iddialı bir iklim hedefi için yeni kömürlü termik santral yapmama kararı alması ve kademeli olarak kömürden çıkışı planlaması gerekiyor.”

 

New Jersey ormanları dört gündür yanıyor

ABD‘nin New Jersey ve New York sınırlarında cumartesi günü başlayan orman yangını, beş bin dönümlük bir alana yayılarak devam ediyor.

West Milford ile Sterling Forest Eyalet Parkı arasında başlayan yangını kontrol altına almak için çalışmalar gece gündüz sürüyor ancak yangın hafta sonundan bu yana büyümeye devam etti ve pazartesi sabahı yaklaşık 2 bin 500 dönümden beş bin dönüme sıçradı.

Yangında gönüllü orman bekçisi olan 18 yaşındaki Dariel Vasquez, düşen molozların altında kalarak hayatını kaybetti.

Güvenlik endişeleri nedeniyle New Jersey’de planlanan 80’nci yıllık Gaziler Günü Geçit Töreni de dahil olmak pek çok etkinlik iptal edildi.

Yerel yetkililer, tarihi dönüm noktaları da dahil olmak üzere en az 25 yapının alevlerin tehditi altında olduğunu bildirdi. Buna, Bağımsızlık Savaşı döneminden kalma Long Pond Ironworks Eyalet Parkı’ndaki sekiz önemli tarihi yapı da dahil.

Yağmur da söndüremedi

Bölge, bir aydan uzun süredir yağış almıyordu. Yangın sırasında ilk yağmur yağmasına rağmen, nem orman yangınının yoğunluğunu azaltmaya yetmedi. Pazar günkü yağış sırasında yaklaşık 0,64 cm.  yağmur düştü, ancak yetkililer bunun yalnızca geçici bir rahatlama sağladığını ve ekiplerin alevlerle mücadeleye devam etmeden önce dinlenmelerine olanak tanıdığını belirtti.

Kuraklık koşullarının şiddetli rüzgarlarla daha da kötüleşmesiyle, New Jersey ve New York bu sezon orman yangınlarına karşı özellikle savunmasız kalmıştı. Eyaletin Orman İtfaiye Servisi’ne göre, 1 Ekim’den bu yana itfaiyeciler 4.500 dönümlük alanı kaplayan 537 orman yangınına müdahale etti. New York’ta ise aynı dönemde yaklaşık 60 ayrı orman yangını oldu ve 2.100 dönümlük alanı kül etti. 

Orange County Yöneticisi Steven Neuhaus, yakındaki birçok sakinin gönüllü tahliye taleplerine uyduğunu doğruladı. Yaklaşık 40 ev tahliye edildi. 

New Jersey Orman İtfaiyesi Şefi Bill Donnelly ise yangını tamamen söndürmenin haftalar alabileceğini söyledi. Yangının nasıl başladığı ve bu kadar hızlı yayıldığını anlamak için çalışmalar sürüyor. 

29 Ekim’den bu yana tehlikeli çevre koşulları nedeniyle ormanlarda ateş yakma yasağı getirilmiş ve vatandaşlar mangal yapmaktan veya açık havada ateş yakmaktan kaçınmaya çağrılmıştı. 

İklim değişikliğine bağlı, kuru koşullar, kuraklık ve sert esen rüzgarların birleşimi, orman yangınları için “mükemmel” bir ortam yaratıyor. Dev yangınlar artık daha sık meydana geliyor ve söndürülmeleri de haftalar, bazen aylar alıyor. Orman yangınları, ağaçların emdiği karbondioksitin tekrar atmosfere salınması nedeniyle de iklimi katlamalı şekilde etkiliyor. Bunun yanı sıra insan müdahaleleri, ormanlık alandaki elektrik hatları ve trafolar da yangınların çıkmasındaki ana etkenler.

 

 

Küresel karbon bütçesi raporu: Karbondioksit emisyonları 2024’te de artıyor

Küresel Karbon Projesi bilim ekibi tarafından yapılan yeni araştırmaya göre, fosil yakıtlardan kaynaklanan küresel karbon emisyonları 2024 yılında rekor seviyeye ulaşacak.

2006’dan bu yana Paris Anlaşması hedeflerine yönelik ilerlemeyi yıllık olarak ölçen ve bugün yayımlanan 2024 Küresel Karbon Bütçesi raporu,  fosil karbondioksit (CO2) emisyonlarının 2023 yılına göre yüzde 0,8 artışla 37,4 milyar tona ulaşacağını öngörüyor.

Earth System Science Data‘da yayınlanacak olan ön baskı, emisyonların bu hızla devam etmesi halinde, ısınmayı yüzde 50 olasılıkla 1,5°C ile sınırlamak için kalan karbon bütçesinin altı yıl içinde aşılabileceğini ortaya koyuyor.

Çalışma Türkiye’ye dair bilgiler de sunuyor. Yıllık fosil yakıt CO2 emisyonlarının 2022 seviyelerinden azalarak 2023 yılında 432,1 Mt’a ulaştığı görülüyor. Türkiye için ülke verilerine buradan ulaşabilirsiniz.

Uzmanlar endişeli: ‘Zirve’ yakın değil

Araştırmacılar iklim değişikliğini yavaşlatmak için emisyonların acilen azaltılması gerekmesine rağmen, araştırmacılar dünyanın fosil yakıt kaynaklı CO2 emisyonlarında zirveye ulaştığına dair hala “bir işaret” olmadığını söylüyor.

Arazi kullanım değişikliğinden (ormansızlaşma gibi) kaynaklanan 4,2 milyar tonluk emisyonla birlikte, toplam CO2 emisyonlarının geçen yıl 40,6 milyar tondan 2024 yılında 41,6 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor.

Son 10 yılda, fosil yakıt kaynaklı CO2 emisyonları artarken, arazi kullanım değişikliği kaynaklı CO2 emisyonları ortalama olarak azaldı ve toplam emisyonlar bu süre zarfında kabaca aynı seviyede kalmıştı.

Bu yıl, hem fosil yakıt hem de arazi kullanım değişikliği kaynaklı CO2 emisyonlarının, kuraklık koşullarının 2023-2024 El Niño iklim olayı sırasında ormansızlaşma ve orman bozulması yangınlarından kaynaklanan emisyonları şiddetlendirmesiyle artacağı öngörülüyor.

Halihazırda her yıl 40 milyar tondan fazla salınan CO2’nin atmosferdeki seviyesi yükselmeye devam ederek giderek daha tehlikeli hale gelen küresel ısınmaya yol açıyor.

Araştırma ekibinde Exeter Üniversitesi, East Anglia Üniversitesi (UEA), CICERO Uluslararası İklim Araştırmaları Merkezi, Münih Ludwig-Maximilian Üniversitesi, Alfred-Wegener Enstitüsü ve dünya çapında 80 başka kurum yer aldı.

Çalışmayı yöneten Exeter Küresel Sistemler Enstitüsü’nden Prof. Pierre Friedlingstein, iklim değişikliğinin etkilerinin giderek daha dramatik hale geldiğini ancak fosil yakıtların yakılmasının zirveye ulaştığına dair hala bir işaret olmadığını söyledi:

“Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için zaman daralıyor ve COP29’da bir araya gelen dünya liderleri, sanayi öncesi seviyelerin üzerinde 2°C’lik ısınmanın çok altında kalma şansını elde etmek için fosil yakıt emisyonlarında hızlı ve derin kesintiler yapmalıdır.”

Friedlingstein küresel olarak net sıfır CO2 emisyonuna ulaşana kadar, dünya sıcaklıkları artmaya devam edeceği ve giderek daha ciddi etkilere neden olacağı uyarısı da yaptı.

UEA Çevre Bilimleri Okulu Royal Society araştırma profesörü Corinne Le Quéré de şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu yıl küresel emisyonlardaki bir başka artışa rağmen, en son veriler fosil yakıtların yerini alan yenilenebilir enerji kaynaklarının ve elektrikli otomobillerin artan penetrasyonu ve son on yıllardaki ormansızlaşma emisyonlarının azalmasının ilk kez doğrulanması ile yaygın iklim eyleminin kanıtlarını gösteriyor.”

Oslo CICERO Uluslararası İklim Araştırmaları Merkezi’nden Dr. Glen Peters ise ülkeler düzeyinde olumlu ilerleme kaydedildiğine dair pek çok işaret olmasına ve küresel fosil CO2 emisyonlarında zirvenin yakın olduğuna dair bir his olmasına rağmen, bunun hala çok zor olduğuna işaret etti:

“İklim eylemi kolektif bir sorundur ve bazı ülkelerde kademeli emisyon azaltımları gerçekleşirken, diğerlerinde artışlar devam ediyor. Küresel emisyonları net sıfıra doğru aşağı yönlü bir yörüngeye oturtmak için tüm ülkelerdeki ilerlemenin yeterince hızlı olması gerekiyor.”

Karbon giderimi yöntemlerinin katkısı milyonda bir

2024 Küresel Karbon Bütçesi’nden elde edilen diğer önemli bulgular şunlar:

  • Küresel olarak, 2024 yılında farklı fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonların artacağı öngörülüyor: kömür (%0,2), petrol (%0,9), gaz (%2,4). Bunlar küresel fosil CO2 emisyonlarının sırasıyla %41, %32 ve %21’ine katkıda bulunuyor. Projeksiyonlardaki belirsizlik göz önünde bulundurulduğunda, kömür emisyonlarının 2024 yılında düşme olasılığı devam ediyor.
  • Çin‘in emisyonlarının (küresel toplamın %32’si) %0,2 oranında marjinal bir artış göstereceği öngörülüyor, ancak öngörülen aralık emisyonlarda olası bir düşüşü de içeriyor.
  • ABD emisyonlarının (küresel toplamın %13’ü) %0,6 oranında azalacağı öngörülüyor.
  • Hindistan‘ın emisyonlarının (küresel toplamın %8’i) %4,6 oranında artacağı öngörülüyor.
  • Avrupa Birliği emisyonlarının (küresel toplamın %7’si) %3,8 oranında azalacağı öngörülüyor.
  • Dünyanın geri kalanındaki emisyonların (küresel toplamın %38’i) %1,1 oranında artacağı öngörülüyor.
  • Uluslararası havacılık ve deniz taşımacılığının (küresel toplamın %3’ü ve ulusal/bölgesel toplamlardan ayrı olarak sayılır) 2024 yılında %7,8 artacağı, ancak 2019 pandemi öncesi seviyesinin %3,5 altında kalacağı tahmin ediliyor.
  • Küresel olarak, arazi kullanım değişikliğinden (ormansızlaşma gibi) kaynaklanan emisyonlar son on yılda %20 oranında azalmıştır ancak 2024 yılında artmaya devam edecek.
  • Yeniden ağaçlandırma ve ağaçlandırma (yeni ormanlar) yoluyla kalıcı CO2 giderimi , kalıcı ormansızlaşma emisyonlarının yaklaşık yarısını dengeliyor.
  • Teknolojiye dayalı karbondioksit gideriminin mevcut seviyeleri (ağaçlandırma gibi doğaya dayalı yöntemler hariç) fosil yakıtlardan salınan CO2 ‘nin sadece milyonda birini karşılıyor.
  • Atmosferik CO2 seviyelerinin 2024 yılında milyonda 422.5 parçaya ulaşması, 2023’te milyonda 2.8 parçaya ve sanayi öncesi seviyelerin %52 üzerine çıkması bekleniyor.
  • Geçici El Niño iklim olayının etkileri de 2023 yılında karadaki ekosistemler (“karadaki CO2 yutağı” olarak bilinir) tarafından karbon emiliminde bir azalmaya yol açtı ve El Niño’nun 2024 yılının ikinci çeyreğinde sona ermesiyle bu azalmanın toparlanacağı öngörülüyor.
  • 2024’te yangınlardan kaynaklanan emisyonlar, özellikle Kanada’daki aşırı 2023 orman yangını sezonu (2024’te de devam etti) ve Brezilya’daki yoğun kuraklık nedeniyle, 2003’te uydu kayıtlarının başlangıcından bu yana ortalamanın üzerinde oldu.
  • Kara ve okyanus CO2 yutakları, iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmelerine rağmen toplam CO2 emisyonlarının yaklaşık yarısını karşılamaya devam etti.

Küresel ısınmanın 1,5°C’yi geçmesine ne kadar var?

Analiz, 1,5°C hedefinin aşılmasından önce kalan “karbon bütçesini” sadece tek bir yıl için değil, birden fazla yıl boyunca tutarlı bir şekilde tahmin ediyor.

Küresel Karbon Bütçesi ekibi, mevcut emisyon oranıyla küresel ısınmanın yaklaşık altı yıl içinde sürekli olarak 1,5°C’yi aşma ihtimalinin %50 olduğunu tahmin ediyor. Bu tahmin, özellikle CO2 dış etkenlerden (örneğin CH4, N2O, aerosoller) kaynaklanan ek ısınmanın belirsizliği nedeniyle büyük belirsizlikler taşıyor.

Ancak, kalan karbon bütçesinin – ve dolayısıyla 1,5°C hedefine ulaşmak ve iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için kalan zaman – neredeyse tükenmiş durumda.

Çalışmaya buradan ulaşabilirsiniz.