Ana Sayfa Blog Sayfa 762

Yağışlı hava geldi: 24 il için uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) bugün Türkiye’nin pek çok şehrinde sağanak yağış bekliyor.

Adana, Artvin, Bursa, Giresun, Hatay, Mersin, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, K.Maraş, Ordu, Rize, Samsun, Sivas, Tokat, Trabzon, Yozgat, Yalova ve Osmaniye için sarı kodlu uyarı; Bartın, Sakarya, Zonguldak ve Düzce için ise turuncu kodlu uyarı yapıldı.

Tahminlere göre hava sıcaklıkları mevsim normallerinin 4 ila 8 derece altına düşecek ancak hafta başında tekrar yükselecek.

Bugün ülke genelinde parçalı ve çok bulutlu hava bekleniyor. Marmara’nın kuzey ve doğusu, Karadeniz,  İç Anadolu, Doğu Akdeniz, Doğu Anadolu ile Antalya, Gaziantep, Kilis, Batman ve Siirt çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Marmara, Kuzey Ege ve orta Karadeniz çevrelerinde ise kuvvetli poyraz etkili olacak.

 

 

Marmaris’teki orman yangını kontrol altına alındı

MUĞLA – Dün 12.30 sularında Muğla’nın Marmaris ilçesinde Yalancıboğaz-Aksaz yolu üzerindeki ormanlık alanda çıkan yangının bu sabah itibariyle kontrol altına alındığı açıklandı.

Güçlü rüzgarın etkisiyle yayılan alevlere gece boyunca karadan müdahale edildi. Sabah, havadan müdahele tekrar başlatıldı.

AFAD  yangına 14 uçak, 34 helikopter, 332 araç ve 1457 personel ile müdahele edildiğini açıkladı.

Muğla Valisi Orhan Tavlı, gece yaptığı açıklamada tüm ekiplerin sahada olduğunu belirterek, ” An itibariyle yerleşim yeri tehdidi yoktur. Yerleşim yerleri ile ilgili tüm tedbirler alındı” dedi.

Tavlı, bu sabah 07.30’da yangının kontrol altına alındığını söyledi.

DHA’nın aktardığna göre  jandarma ekipleri, bölgede arıcılık yapan M.Y.’nin (85) kovanlarının yaklaşık yarım metre ön tarafında ateş yaktığını belirledi. Gözaltına alınan şüphelinin işlemlerinin sürdüğü kaydedildi.

Yanan alan miktarına dair henüz bir bilgi paylaşılmadı.

Dün söndürme çalışmalarına katılmak için Kastamonu‘dan kalkan söndürme helikopterinin Denizli‘de düşmesi sonucu iki kişi yaşamını yitirmiş, mürettebattan 5 kişi de yaralanmıştı.

 

Diyanet’e akan milyarlar: MEB’in ihalesini de aldı

2021’de 2 milyar 104 milyon TL gelir elde eden ancak devasa gelirine karşın Sayıştay’ın denetim kapsamı dışında bırakılan Diyanet Vakfı’nın ticari işletmesi Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Yayın Matbaacılık, MEB’in 1,5 milyon TL’lik ihalesini üstlendi.

BirGün‘den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre; şirketin 2017 itibarıyla kamudan aldığı ihalelerin toplam maliyeti, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ihalesinin ardından 4 milyon 638 bin 250 TL’ye ulaştı. Milli Eğitim Bakanlığı, 27 Haziran’da, “Eşleştirme Kartları Basım” ihalesi açtı.

Diyanetle ekonomi: O fetva öyle değildi 

MEB 2’nci Akşam Sanat Okulu Ders Aletleri Yapım Merkezi koordinesinde, pazarlık yöntemiyle gerçekleştirilen ihaleyle 11 şirket ilgilendi. İhaleye teklif veren şirket sayısı ise üç oldu.

Teklifi geçerli sayılan şirketler arasında Türkiye Diyanet Vakfı’nın ticari işletmesi TDV Yayın Matbaacılık da yer aldı. Şirketin, “Eşleştirme Kartları Basım” ihalesine 1 milyon 599 bin 996 TL’lik teklif sunduğu bildirildi. İhaledeki en düşük teklif olarak kayıtlara geçen 1,5 milyon TL’lik teklifin ardından MEB ile TDV Yayın Matbaacılık arasında sözleşme imzalandı.

Fiyatları tayin eden, darlık ve bolluk veren Allah’tır

MEB’in 1,5 milyon TL’lik ihalesini kazanan TDV Yayın Matbaacılık’ın kamu ihale geçmişi de dikkati çekti. Şirketin, Ekim 2017-Temmuz 2022 döneminde kamudan toplam altı adet ihale aldığı öğrenilirken ihalelerin içeriği, ihaleyi gerçekleştiren kurumlar ve sözleşme bedelleri şöyle kaydedildi:

  • Boyama Seti Çantası, Şahinbey Belediyesi: 1 milyon 767 bin TL
  • Eğitim Materyali Baskı Hizmeti, MEB: 516 bin TL
  • Modern Toplumda Görgü Kuralları Kitabı, Şehitkamil Belediyesi: 300 bin TL
  • Kitap Basım Hizmeti, Amasya Belediyesi: 46 bin TL
  • Kitap Satın Alınacak, Şahinbey Belediyesi: 891 bin TL
  • Eşleştirme Kartları Basım, MEB: 1 milyon 599 bin TL

Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi’nin sermayesi, yıllar içinde yapılan artışlarla 50 milyon TL’ye kadar çıktı. Şirketin sermayesinde yıllara göre yaşanan artış, Ticari Sicil Gazetesi kayıtlarına şöyle yansıdı:

  • Şubat 2015: 9 milyon 15 bin TL
  • Ekim 2016: 18 milyon 276 bin TL
  • Aralık 2019: 33 milyon 439 bin TL
  • Haziran 2021: 41 milyon 975 bin TL
  • Mart 2022: 50 milyon 975 bin TL

Musa Anter Davası zaman aşımından düşürüldü

Kürt gazeteci ve yazar Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da öldürülmesine ilişkin davanın karar duruşmasında Ankara 6’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi, davanın zaman aşımından düşmesine karar verdi.

Geçtiğimiz hafta görülen ve kararın verileceği beklenen son duruşma, dosyanın zaman aşımı süresinin dolacağı 20 Eylül’den bir gün sonrasına (21 Eylül’e) ertelenmişti.

Kararın ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi’ndeki basın açıkalmasında konuşan Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, duruşma tarihinin 21 Eylül’e ertelenmesinin bilinçli olduğunun altını çizerek şu ifadelere yer verdi:

“Ayın 20’sinde babamın öldürülmesinin 30 yılı doldu ve bir gün sonra da mahkeme kararını verecekti. Bugün de duruşma yapıldı. Duruşmanın sonucunun ne olacağını biz evvelden de tahmin etmiştik. Yargı tamamen siyasi olarak işliyor. Bunun daha büyük bir kanıtı olamaz. Demokrasinin, adaletin, hukukun çiğnendiği bir karar alınmıştır. Adalet, hukuk bir darbe almıştır. Babam ikinci defa öldürülmüştür.”

Anter’in katledilmesine dair açılan dava, JİTEM Ana Davası ve1993 yılında öldürülen Ayten Öztürk’ün davasıyla birleştirilmişti.

Dün Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya Musa Anter’in oğlu Dicle Anter’in yanı sıra, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüleri, milletvekilleri, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD MYK Üyesi Nuray Çevirmen, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan, JİTEM Davası’na dair ilk iddianameyi hazırlayan eski savcı İlhan Cihaner, DİSK Basın İş İç Anadolu Bölge Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplumsal Hukuk üyesi avukatlar ve pek çok sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

Mezopotamya Ajansı‘nın aktardığına göre duruşma öncesi iki polis, salonun bir üst katından davaya katılanların fotoğraflarını çekti.

Sanıksız başlayan duruşmada mahkeme başkanı dava dosyasına gelen evrakları okudu veyakalamalı sanıklar hakkında yazılan müzekkerelere, sanık Abdulkadir Aygan (Aziz Turan) hakkında Adalet Bakanlığı’na yazılan müzekkere ve sanık Cemil Işık’ın ölmesine dair Adalet Bakanlığı’na yazılan müzekkerelere cevap verilmediğini belirtti.

İnsanlığa karşı suç kapsamındadır, dava düşürülemez

İlk sözü alan Avukat Öztürk Türkdoğan, “Musa Anter’in öldürülmesi insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Dava bu kapsamda ele alınmalıdır. İnsanlığa karşı suç kapsamında ele alınan dosyalarda zamanaşımı kuralı işlememektedir. Türkiye’de hepimizin bildiği bir gerçek var. Devlet içerisindeki çetelerin bizim kontra-gerilla dediğimiz işlediği cinayetler hep devam etti. Bir suç örgütünün devam eden eylemleri söz konusudur. Tekil bir suç açısından süre hesaplanamaz. Sürekli işlenen suçlar bakımından ele alınması gerekir” diye konuştu.

Türkdoğan ‘Adaletin ciddi anlamda yara aldığını’ belirterek katılan vekillerin zamanaşımı ihtimalini değerlendirerek 2021 yılında davanın ayrılmasını talep ettiğini ancak mahkemenin bunu kabul etmediğini hatırlattı.

Devlet de biz de katili biliyoruz

Avukatlarından Oya Aydın da Anter Davası’nın zamanaşımı kapsamında ele alınmayacağına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve uluslararası hukukta örneklerini anlattı.

Madımak Katliamı ve 12 Eylül Davaları’nda verilen kararlardan örnek veren Aydın, şunları söyledi:

“Zamanaşımı uygulanmamasının en önemli argümanlarından biri de devletin cezasızlık politikasının gözlemlenmesi, uzun sürmesi, yargısal pasizifizm gerekçe göstermiştir. Bu dosyada çok sayıda delil vardı. Çok üst düzey tanıklar dinlendi. Abdulkadir Aygan, Mahmut Yıldırım’ın yaşadığını iddia etti. Devletin dahil olduğu bir cinayette mahkûmiyet kararı verilecekken, ısrarla birleştirmeye karşı çıkması ve dosyanın sonuçlandırılması talebi görmezden gelindi. Bu davada Musa Anter’i öldüren kişiler bellidir. Biz katilimizi biliyoruz. Devlet de biliyor.”

AKP’li Orhan Miroğlu’nun avukatı Serhat Menzilcioğlu da hazırladığı yazılı savunmasını okudu. Menzilcioğlu, katılan vekillerinin ithamlarına dair de Miroğlu’nun yazılı gönderdiği mektubu okudu. Miroğlu, mektubunda 30 yıl boyunca adalet aradığını öne sürerek, PKK’yi cinayetin merkezinde olmakla suçladı. MİT eski Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, dosya kapsamında tanık olarak dinlendiğinde, AKP’li Miroğlu’nu devlet ajanı “Tayfun” olarak tanıdıklarını söylemişti.

Miroğlu’nun beyanlarının mektupla gönderilmesine müşteki avukatları tepki gösterdi. Mektubun okunmasının usule uygun olmadığını dile getiren avukat Nuray Özdoğan, “Bildikleri varsa gelip, anlatması gerekir. Biz tanık değil, sanık olarak dinlenmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Mahkeme başkanı Menzilcioğlu’na, “Mektup dinleyecek makam değiliz.” dedi.
Avukatlar mektubun okunması sırasında salonu terk etti. İzleyicilerin bir kısmı da tepki salonu terk etti.

HDP Hukuk Komisyonu üyesi Avukat Alişan Şahin, “provokasyon için gelmişsiniz” sözleriyle Menzilcioğlu’na tepki gösterdi.

Menzilcioğlu’nun bütün tepkilere rağmen Miroğlu’nun mektubu okumak istemesine tepki gösterilirken Avukat Menzilcioğlu, PKK’ye söz söylediği için rahatsız olunduğunu öne sürdü. Menzilcioğlu’nun ısrarlı mektup okumasına karşı avukatlar, salona yeniden girerek, bitirilmesini talep etti.

Babam devlet içinde örgütlenmiş kişiler tarafından katledildi

Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, söz almak istedi. Anter, “Babam Musa Anter devlet içinde örgütlenmiş kişiler tarafından katledildi. Türk yargısı harekete geçmediği için AİHM’e başvurduk. İhlal kararı verildi. Bize göre failler bellidir. Bu failler ve onlara emir verenlerin yargılanması gerekir. Devlet içinde örgütlenen, devlet adına suç işleyenler yargılanmalıdır. Susurluk araştırma raporu, faili meçhul cinayetleri araştırma raporunda detaylı anlatım var.

Bugün tarihi bir karar verilecek. Ya adalet kaybedilecek cezasızlık kültürü devam edecek.

Hakikat ve adalet için ya insanlığa suç kapsamında ele alacak ya da davayı düşüreceksiniz. Devlet içerisinde suç işlediğini iddia eden devlet görevlileri ve tetikçiler korunup, kollanmaktadır.

Hakikat ve adalet mücadelemiz devam edecek.

kararını açıklayan mahkeme heyeti, Musa Anter davası için 30 yıllık zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle davanın düşürülmesine, Ayten Öztürk cinayetinin de zamanaşımından düşürülmesine, suç tarihi 1996 yılı olan JİTEM Ana Davası’nın ayrılmasına ve devam edilmesine karar verdi.

Devleti bugün bir kez daha cezasızlık politikası izledi

Karar sonrası açıklama yapılmak istendi. Adliyenin D kapısından çıkan duruşma izleyicilerinin önü kesilerek, adliyenin diğer tarafından yapılacak açıklamaya katılmalarına izin verilmedi.

Milletvekilleri ve HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ı kitleden ayıran polis, avukatlar, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcilerini de ablukaya aldı.

Polisler ile kitle arasında yaşanan gerginlik uzun sürdü, vukatlar ve polisler arasında tartışmalar ve arbede yaşandı. Duruma tepki gösteren kitle, açıklama yapmak üzere İHD Ankara Şube’sine geçti.

Sancar, adliye önünde şunları söyledi:

“Cezasızlık bu ülkede derin bir devlet politikasıdır, siyasal kültürün ihtiyaç duyulduğunda devreye sokulan sabit bir unsurudur. Cezasızlık devlet suçlarının, devletle bağlantılı suçların devlet içindeki örgütlenmeler tarafından işlenen suçların örtülmesinin bir yöntemidir.
AKP ve MHP iktidarı da kendisinden önceki dönemlerin bu kültürünü sahiplenmiş bu politikasını kararlı bir şekilde hayata geçirmeye devam etmektedir.

Her şey çıplak bir şekilde ortada olmasına rağmen davanın 30 yılda bitirilmemiş olması hukuki gerekçelerle asla açıklanamaz. Tam tersine politik bir tercihin, son derece net bir yansımasıdır.

İHD Şubesi’nde konuşan Avukat Türkdoğan, verilen yargı kararını beklediklerini ancak son ana kadar kararın değişmesi umuduyla mücadele ettiklerini söyledi:

“Geçen hafta mahkeme heyeti açık bir şekilde duruşmayı 21 Eylül’e bırakarak dava zamanaşımı süresi olan 30 yılın bittiği tarihten bir sonraki güne duruşma günü verdi. Apê Musa gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu raporunda bile insanlığa karşı suç kapsamında sayılan bir bilge insanın katledilmesini adil ve alelade bir suç gibi değerlendirerek 30 yıllık zamanaşımı süresini uygulaması, cezasızlık politikasını gösteriyor. Türkiye Cumhuriyet devleti bugün bir kez daha cezasızlık politikası izledi. Bugün bir kez daha verdiği sözleri tutmadı ve hiçbir zaman da tutmamıştı. Apê Musa bir devlet cinayeti sonucu katledildi. Devlet içindeki kişiler bu cinayeti işledi.

Musa Anter davasının zamanaşımına uğramaması ve gelecekte olan davalara bir ayna olmasını umduklarını belirten Dicle Anter de, “Maalesef devam eden davalarda zamanaşımına uğrayacaktır. Sözün bittiği yerdeyiz. Karar sırasında 5 dakika ara verildi. 10 dakika karar okundu. Karar ellerinde hazırdı. Fazla bir şey beklemek iyimserlik olur” dedi.

Cumartesi İnsanları’ndan ve Toplumsal Bellek Platformu’ndan Hüseyin Ocak da şunları söyledi:

“Bugün bir gerçeğe daha ulaştık ki Türkiye’de barış severler, aydınları, bilge insanlarını katletmeyi vacip kıldılar. Apê Musa’nın katilleri bu planı Ankara’da planlamışlardı. İtirafçılar öyle söylüyordu. Bugün yine bu fermanı Ankara’dan aldılar. Biz bu dava bitti demeden, bitmez. Apê Musa’nın düşünceleri yol göstermeye devam edecek.”

Yeşiller Partisi’nin ikinci yıldönümünde Özlem Teke: Yeşillerin tam da zamanı

Yeşiller Partisi, bugün ikinci yıldönümünü kutluyor.

Partinin Eş Sözcüsü Özlem Teke ile Yeşiller’in Türkiye siyasetindeki önemini, geçtiğimiz iki yılı ve geleceği konuştuk.

2020 yılında bugün kuruluş için resmi başvuruyu yapan ve tüm talepleri eksiksiz yerine getiren partinin tüzel kişilik kazanması İçişleri Bakanlığı tarafından hukuksuzca engelleniyor.

Teke, bu süreçten şöyle bahsediyor:

” ‘Alındı’ belgesi verilmemesi nedeniyle yaşadığımız sorunları çözmek hukuki mücadeleden önce bütün yolları denedik. Bakanlıkla iletişim kurmaya çalıştık fakat neden belgemizi alamadığımza dair bize nitelikli bir yanıt verilmedi. Bakanlık şu an mahkemeye de geçerli bir yanıt vermiş değil.”

‣ CİMER’den Yeşiller Partisi’ne ‘boş’ yanıt: Başvuru alındı belgesi bile aylardır yok
‣ Yeşiller Partisi’nin kuruluşunun engellenmesi Meclis gündeminde

En kısa zamanda belgelerini alacaklarını söyleyen Teke, Yeşiller’in Meclis’te ve siyaset arenasında olmasının önemine vurgu yapıyor ve “Yeşiller Meclis’e ne katabilir? sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“Aslında Yeşiller’in tam da zamanı! Dünyadaki refleksler tam da bunu gösteriyor. Yanı başımızda, Avrupa’da, yedi ülkenin koalisyon hükümetlerinde Yeşil partiler görev başında. Çünkü iklim krizi şu anda gezegenimizin en önemli sorunu. Bugüne kadar gelen büyüme paradigmalarının, doğayı ve insanı sömürerek geldiğimiz noktanın eleştirisi Yeşiller’in temel gündeminin başında geliyor. Bugün buna karşı üretilmiş bir Yeşil yeni düzen paradigması var artık.”

Dünya önemli bir değişimin eşiğinde. Türkiye, bu küresel sorunlardan muaf değil, emisyonları açısından da sorumlu. Ekonomisi hafriyat ekonomisine, madenciliğe, enerji yoğun bir sanayi üstüne kurulu bir ülkede yaşıyoruz. Çok ciddi adımları, derhal atmamız lazım.

Yeşiller Partisi hem iktidarları hem de muhalefet partilerini bu yeşil bakış açısıyla çok etkileyebilecek ve dönüştürebilecek bir parti. Bu yüzden Türkiye’nin Yeşiiller’e çok ihtiyacı var.

Teke, Avrupa’daki Yeşil partilerin en büyük başarılarından birinin, ‘ittifak yapabilme ve ortaklaşabilme’ olduğunu belirterek Yeşiller Partisi’nin önümüzdeki seçime dair planlarını da şöyle aktarıyor:

“İttifaklar son dönemde küçük partilerin de kendini gösterebileceği ve Meclis’e girebileceğe bir sistemi beraberinde getirmişti. Seçim kanunundaki son değişikliğe kadar bizim de kendimiz yakın hissettiğimiz bir ittifak üzerinden girişimlerimiz daha kolay olabilecekti, listelerden aday gösterebilecektik. İttifaklara hala açığız. Şu an siyasi koşullar ve ittifakların durumu tam olarak netleşmiş değil, seçim süreçleri hızlandıkça bizim de tavrımız netleşecek ve üyelerimizle aldığımız ortak kararları yerine getireceğiz.”

Yeşiller TBMM’de: Türkiye’nin Yeşiller Partisi’ne ihtiyacı var

Yeşiller Partisi’nin ittifak tartışmalarına bakışı

Partiden de doğum günü vesilesiyle bir açıklama yayımladı.

“İlk günkü kararlılığımızla: Biz bu yangını söndüreceğiz!” başlıklı açıklamada şunlar kaydedildi:

Yeşiller Partisi olarak kuruluş başvurusu yapmamızın üzerinden tam iki yıl geçti. Benzersiz bir parti kapatma biçimiyle, alındı belgemizin verilmemesiyle başlatılan siyasi blokajla karşı karşıyayız. Kuruluşumuzu yasallaştırmak için başlattığımız hukuk mücadelemiz sürüyor.

Siyaset yapmanın anayasal hakkımız olduğu, izne tabi olmadığı bilinciyle yolumuza devam ediyoruz.

Bu iki yıl Yeşiller Partisi’nin ana politika alanı olan iklim krizi açısından önemli eşiklerin aşıldığı, sıcak hava dalgalarının, yangın, sel ve kuraklıkların yaygın bir şekilde yaşamı tehdit ettiğini sıklıkla gözlemledik. Çoklu krizlerin yarattığı küresel türbülansın ekonomik, sosyal ve siyasi etkileri savaş, göç ve ekolojik yıkımlarla derinleşiyor.”

Yeşil yeni düzen tüm dünyada ana akımlaşıyor

“Türkiye, iktidarın kendi güncelini dayattığı koşullarda, tüm küresel krizlere karşı daha da kırılgan hale gelirken muhalefetin sesi daha da kısılıyor. Yeşiller Partisi engelleniyor. Oysa Yeşillerin öncülük ettiği yeşil yeni düzen tüm dünyada ana akımlaşıyor. Kaybedecek zamanımız yok.

Yaşanabilir tek gezegen evimiz dünya iki senedir tüm dehşetiyle yanmaya devam ediyor. Siyaset yapmamızın engellendiği iki senenin ardından yeniden ve tüm kararlılığımızla haykırıyoruz: Biz bu yangını söndüreceğiz!”

Google’dan tren bileti arama özelliği: Amaç karbon emisyonu düşük yolculuklar

Google arama motoru, Google Seyahat’te karbon emisyonu konusunda daha bilinçli tercih yapmak isteyenler için tren bileti arama özelliği getirdiğini duyurdu.

Şimdilik ABD, Japonya, Almanya, İtalya ve İspanya gibi belirli ülkelerde arama yaparak tren bileti satın almanızı sağlayacak yeni özellikle şirket, kullanıcıların daha bilinçli seyahat seçeneklerine ulaşmasını kolaylaştırabileceğini söylüyor.

Buna göre, örneğin “Berlin’den Viyana’ya trenler” gibi iki varış noktasını aramanız, bir Google aramasındaki çeşitli listelere erişmenizi sağlayacak.  Buradan, biletinizi satın almak için sizi ortak web sitesine götürecek doğrudan bir bağlantıya tıklayabileceksiniz.Arama motoru, kullanıcıları 2011’den bu yana daha ucuz uçuş ve otel seçeneklerini sunuyordu; geçen yıl da Google Haritalar’da karbon emisyonu takibi yer almıştı. Haritalar yakıt açısından verimli sürüş rotaları sağlamanın yanı sıra, uçuşlarla ilişkili karbon emisyonları hakkında bilgi sunuyordu.  Şirket yakın zamanda çevre dostu navigasyonu Avrupa’ya da genişletti.

Henüz Türkiye’ye açık değil

Düşük emisyon filtresi Türkiye’den de kullanılabilir durumda olsa da tren bileti satın alma opsiyonu henüz açık değil.

Eko-sertifikalı uçuş ve oteller

Benzer seyahatlere kıyasla daha düşük emisyona sahip uçuşları görüntülemek istiyorsanız Google Flights’taki ‘Düşük Emisyon’ filtresini devreye sokmanız gerekiyor.

Uygulama “google.com/travel” üzerinde otel aradığınızda da aynı şekilde çalışıyor. ‘Eko-sertifikalı’ filtresini seçtiğinizde görünüm güncelleniyor, yalnızca eko-sertifikalı konaklamaları içeren bir liste karşınıza çıkıyor.

Marmaris’teki orman yangını söndürmek için giden helikopter düştü: İki kişi hayatını kaybetti

MUĞLA– Marmaris’in Aksaz mevkiindeki kızılçam ormanında, yaklaşık bir saat önce yangın başladı. Bölgeden yükselen dumanlar farklı ilçelerden görüldü. Yangına havadan ve karadan müdahale başlatıldığı bildirildi.

Yangını söndürme çalışmalarına destek için Kastamonu’dan Marmaris’e  giden yangın söndürme helikopterinin Denizli‘nin Çardak ilçesi yakınlarında düşmesi sonucu 2 kişi hayatını kaybetti, 5 kişi de yaralandı.

İçişleri Bakanlığı’ndan kazaya ilişkin yapılan açıklamada, 5 Rus, 2 Türk olmak üzere toplam 7 kişilk mürettebatı olan helikopterdeki iki kişinin hayatını kaybettiği, mürettebatın da yaralandığı belirtildi. Hayatını kaybeden Rus mürettebatın adlarının Aleksandr İakovlev ile Aleksey Volkov olduğu bildirildi.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamasına göre açıklamada, orman yangınına, 14 uçak, 35 helikopter, 82 arazöz, 5 dozer ve 472 personel ile havadan ve karadan müdahale devam ediyor.

 

 

 

HRW raporu: Türkiye’de dokuz yaşındaki çocuklar plastik atık tesislerinde, sağlıkları pahasına çalışıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch- HRW) yeni raporu, Türkiye’de dokuz yaşlarındaki çocukların plastik atık geri dönüştürme merkezlerinde, ömür boyu sürebilecek ciddi sağlık riskleri altında çalıştığını ortaya koydu.

Çin’in plastik atık ithalatını 2018’de yasaklamasının ardından Avrupa’dan Türkiye’ye gönderilen plastik atıklar rekor derecede artmış, 2021 yılında 446 bin 432 tona ulaşmıştı. Birleşik Krallık ise aynı yıl Türkiye’ye 122.898 ton plastik atık ihraç etti.

“‘Sanki Bizi Zehirliyorlar’: Türkiye’de Plastik Geri Dönüşümünün Sağlık Üzerindeki Etkileri” başlıklı 89 sayfalık raporda öne çıkan bulgular şöyle:

  • Plastikler petrol ve gazdan üretiliyor, daha sonra kimyasal katkı maddeleri ile karıştırılıyor.
  • Fosil yakıtlar ve kimyasal katkı maddeleri plastik üretimi sürecinde plastiğe dönüştürülüyor ve bu süreçte insan sağlığına zararlı toksik kimyasallar açığa çıkıyor.
  • Çöpe atma, düzenli depolama ve yakma gibi plastik geri dönüşümü ve bertarafı faaliyetlerinin de sağlık ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerle ilişkisi bulunuyor ve bu faaliyetler de sera gazları yayabiliyor.
  • Plastik kullanımı mevcut büyüme seyrini sürdürürse, 2050 yılına kadar üretim ve yakmadan kaynaklanan sera gazı emisyonları küresel karbon bütçesinin yüzde 15’ine ulaşacak.
  • Tarihsel olarak, şimdiye kadar üretilmiş tüm plastiğin sadece yüzde dokuzunun geri dönüştürülmüş olduğu tahmin ediliyor.
  • Plastik geri dönüşüm tesisi çalışanları ve bu tesislerin yakınlarında yaşayanlar, geri dönüşüm sırasında yayılan zehirli toz ve dumanları soluduklarında zararlı kimyasallara maruz kalıyor.
  • Bu durum, tüm canlıların sağlıklı bir yaşam sürme haklarını tehdit ediyor.
  • Hava kirliliğine maruz kalmak, kanser ve üreme sistemi hastalıkları da dahil olmak üzere yaşam boyu sürecek önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirebiliyor.

Avrupa’ya çağrı: Çöplerinizi kendi ülkenizde yok edin

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Krista Shennum raporla ilgili “Türkiye’de hükûmet yasalarını uygulamakta başarısız oluyor. İnsanları ve çevreyi koruyan düzenlemeler var ancak uygulama yok ve bu durum ciddi sağlık sorunlarının önünü açıyor” dedi.

“Avrupa’nın en zengin ülkeleri çöpünü Türkiye’ye gönderiyor” diyen Shennum,  “Bu yolla, Türkiye’nin en dezavantajlı gruplarından olan çocuklar, sığınmacılar ve göçmenler ciddi çevre ve ve sağlık risklerinin altında bırakılıyor” diye konuştu.

İnsan Hakları Örgütü, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği’ni atıklarını kendi ülkeleri içinde yönetmeleri çağrısında bulunurken Türkiye’nin de 2021’in haziran ayında uygulanan ancak hızlıca kaldırılan plastik atık ithalatı yasağını yeniden uygulaması çağrısında bulundu. 

‘Nefes alırken zorlanıyorum’

HRW, raporu hazırlarken  Adana ve İstanbul’da 24’ü geçmişte ya da şimdi plastik geri dönüştürme tesislerinde çalışan 64 kişiyle konuştu. Konuşulan kişilerin üçte birinin çocukken çalışmaya başladığı ya da hâlâ çocuk olduğu belirtildi. 

Bu kişilerden son beş yıldır Adana’da plastik atık geri dönüştürme merkezinde çalıştığını söyleyen 20 yaşındaki Ahmet, tesiste çıkan gazları emen “dev bir kazandan” bahsediyor.  Ahmet, “Bu gazı içime çektiğimde ciğerlerimin sıkıştığını hissediyordum. İki ay önce orada çalışmayı bıraktım ancak nefes alırken hâlâ zorlanıyorum” diyor.

Araştırmacılar, tesislerde sığınmacılar ve kayıtsız göçmenlerin de çalıştığını tespit etti. 

Tesislerin yakınlarında yaşayanlar ise evlerine koku geldiğini ve hava kirliliği nedeniyle camlarını açamadıklarını anlatıyor. Raporda tesislerden bazılarının okullara, hastanelere ve evlere “tehlikeli derecede” yakın olduğu belirtildi.

Plastik, büyük ölçüde petrolden üretilen bir ürün. Plastik atık geri dönüştürüldüğü için parçalanır ve yüksek sıcaklıklarda eritilir, bu da hava kirleticilerini ve toksinleri serbest bırakan bir işlemdir. Yeterli koruma olmadan yayılan toksinler astıma, nefes almada zorluk ve göz tahrişine katkıda bulunabilir. Bilim adamları ayrıca bu toksinlere maruz kalmayı artan kanser riski, nörolojik etkiler ve üreme sistemine zarar ile ilişkilendirdiler.

Pastikler ayrıca sera gazı salarak iklim krizine katkıda bulunuyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne yaptığı açıklamada 2017-2021 yıllarında 105 tesisin denetime girdiğini, 26’sının yasayı çiğnediğinin tespit edildiğini belirtmişti.

Avrupa Komisyonu sözcüsü, “Atıklarının kendi sorumlulukları olduğunu” kabul ederek son zamanlarda ihracatını izlemek için çok daha sıkı önlemler önerildiğini söyledi. Bunlar arasında, ihracatın sürdürülebilir bir şekilde yönetildiğine dair “yetersiz garanti” olduğunda ihracatın askıya alınması da dahil olmak üzere önlem alınması yer alıyor. Teklifler, AB’deki ihracatçılar için varış noktasındaki tesisleri atık açısından bağımsız olarak denetleme zorunluluğunu içeriyor. Sözcü, önlemlerin uluslararası ticaret kurallarına aykırı olacak genel bir yasağı içermediğini söyledi.

Birleşik Krallık Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı sözcüsü de, atıkların çoğunun kendi ülkelerinde işlenmesi gerektiğine vurgu yaptı: “OECD üyesi olmayan ülkelere plastik atık ihracatını yasaklamayı ve Türkiye gibi OECD ülkeleri de dahil olmak üzere yasa dışı atık ihracatını kısıtlamayı taahhüt ediyoruz. Yasal gerekliliklere aykırı olarak atık ihraç ettiği tespit edilenler iki yıl hapis ve sınırsız para cezası ile karşı karşıya kalabilirler.”

Mahsa Amini’nin ardından tepkiler dinmiyor: İranlı ve Türkiyeli kadınlar konsolosluk önünde

İran‘da, başörtüsü takma kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından 13 Eylül’de gözaltına alındıktan sonra komaya giren ve ardından hayatını kaybeden  22 yaşındaki Mahsa Amini için tepkiler artarak devam ediyor.

Ülkede, polisin sert müdahalesi nedeniyle beş kişinin hayatını kaybettiği büyük protesto gösterileri sürüyor,  İranlı kadınlar protesto amacıyla saçlarını kestikleri videoları sosyal medyada paylaşıyor, gösterilerde çıkardıkları başörtülerini yakıyor.

Mahsa Amini’nin arkasından bir ülke sokakta: Protestolarda beş kişi öldü

Protesto eylemleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye‘de de gerçekleştiriliyor. Önceki gün Antalya‘daki  Atatürk heykeli önündeki bir etkinlik yapılmış; dün ise İstanbul Taksim Meydanı’nda eylem düzenlemek isteyen İranlı kadınlar polis tarafından engellenmiş; iki kadın da gözaltına alınmıştı.

Taksim’de Mahsa Amini protestosuna polis engeli: Fotoğrafları toplandı, kadınlar gözaltına alındı

Bugün de kadınlar Ankara‘da ve  İstanbul‘daki İran Başkonsolosluğu önünde toplandı. Konsolosluk’taki protestoya katılan kadınlar sıklıkla  ‘Yüzlerce, binlerce lanet olsun İslami rejime’, ‘Mahsa Amini isyanımızdır’, “Kahrolsun diktatörlük’ sloganları attı.

Ankara Caddesi’nde toplanan kadınlar, Amini için İranlı kadınlara destek vererek saçlarını kesti.

Burada İranlı kadınlar adına konuşan Pita Seperniyan, ‘Türkiye’den ses çıkarıyoruz. İranlı kadınlar erkek egemenliğine karşı çıkıyor. İranlı kadınlar kazanacak. Sınırların olmadığı, özgürlüğümüzü yaşayabileceğimiz dünyayı kuracağız. Susmuyoruz korkmuyoruz itaat etmiyoruz. Emeğimize bedenimize kimliğimize sahip çıkacağız” dedi.

Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu adına konuşan Rüya Kurtuluş da ‘Mahsa’nın katledilmesi İran’da 43 yıldır süren dinci politikaların sonucudur. Sokaklarda adeta cadı avına çıkılıyor.  LGBTİ+’ların ilişkileri suç sayılıyor. Geçtiğimiz günlerde 2 LGBTİ+ aktivisti idama mahkum edildi. İran uzağımızda değil, yanıbaşımızda” diye konuştu.

Protesto eyleminde okunan açıklama ise şöyle:

Mahsa’nın direnişi ve mücadelesi biz kadınların da mücadelesidir! 

Günlerdir İran sokakları yanıyor. Günlerdir dünyanın her yerinde biz kadınların içi yanıyor, öfkesi, isyanı büyüyor. Bir kadın daha ona dayatılan sınırları reddettiği için devlet şiddeti ile öldürüldü!

22 yaşındaki Kürt kadın Mahsa Amini, İran’da Molla rejimi tarafından yönetilen ve “Ahlak Polisi” diye bilinen irşad devriyeleri tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle işkenceyle tutuklandı. Polis karakoluna götürülen Mahsa, aynı gece hastaneye kaldırıldı ve oradan da ölüm haberi geldi. Amini’nin başına aldığı darp nedeniyle beyin kanaması geçirmesi sonucu yaşamını yitirdiği kesinleşti. Yani polis tarafından katledildi Mahsa Amini!

Dünyanın her yerinde erkek egemen sisteme ve devlet şiddetine karşı mücadele eden kadınlar, Mahsa Amini’nin katledilmesine karşı başta İran olmak üzere sokaklara döküldü. Faşist İran rejimini ve kadınların yaşam tarzlarına müdahale eden ahlak polisi gibi kurumları protesto eden gösteriler, yürüyüşler yapılıyor. Kadınlar toplu halde başörtülerini çıkararak, ateşe vererek mücadelelerini yeni bir boyuta taşıyor. İran rejimi ise Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgeler başta olmak üzere halkın üzerine ateş açmaya, saldırmaya devam ediyor.

Mahsa’nın katledilmesi İran’da 43 yıldır süren dinci ve kadın düşmanı politikaların sonucudur.  İran’da 1979’dan bu yana kadınlara başörtüsü dayatılıyor. Sokaklarda irşad devriyeleri adeta cadı avına çıkıyor. Kadınlar tutuklanıyor. LGBTİ+ların cinsel, duygusal, romantik ilişkilenmeleri suç sayılıyor. Geçtiğimiz günlerde LGBTİ+ aktivisti olan Zahra Seddighi ve Elham Choobdar “yeryüzünde fitne çıkarma” iddiasıyla idama mahkum edildi.

İran uzağımızda değil. Yanı başımızda. İran uzağımızda değil. Bu topraklarda LGBTİ+ların varlığına karşı düşmanlık geçen hafta sonu devlet desteğiyle sokağa döküldü. Valilik izniyle, RTÜK’ün reklam desteğiyle İslamcı gerici bir güruh ve kendilerine cumhuriyetçi diyen bir başka ırkçı grup bir arada nefret söylemleriyle yürüyüş yaptı. Bu ülkede hakkını aramaya çalışanlara sokaklar yasak, bir kişi daha eksilmemek için meydanlara çıkan kadınlara karşı polis şiddeti, işkence ve taciz var. Ama şeriat propagandası, ırkçılık, nefret söylemi devletin izniyle büyütülüyor. İran çok uzağımızda değil.

Tarikatlar talep ediyor, İstanbul sözleşmesi feshediliyor. Bir grup erkek kendini mağdur baba ilan ediyor nafaka hakkımız gasp edilmeye çalışılıyor. Aktroller hedef gösteriyor, konserler yasaklanıyor, sanatçılar, gazeteciler tutuklanıyor. Kadınların sadece aile olduğunda, o şiddet dolu ailelerin içine hapsolduğunda var sayıldığı, LGBTİ+ların varlığının yok sayıldığı bir dayatmanın, bir faşizmin altında her şeye rağmen yaşıyoruz, direniyoruz. İran uzağımızda değil. Bu ülkede hukuk toplumun belirli kesimlerine karşı, kadınlara karşı, LGBTİ+lara karşı… düşman hukukuyla işliyor.

Hukuk bittiyse direniş haktır!

Yıllardan beri İranlı kadınlar, başörtüsü dayatması başta olmak üzere, “şeriat kuralları” adı altında yaşamlarına müdahale eden erkek egemenliğine karşı mücadele ediyor. Zorunlu başörtüsüne karşı mücadele, kadınların bir bütün olarak patriyarkal ve kadın düşmanı rejime karşı mücadelesinin sembolü olmuş durumda. Geçtiğimiz yıllarda dünyaya yayılan “beyaz çarşambalar” bugün bireysel eylemler olmaktan çıkıp kolektifleşiyor. Bugün İran sokaklarından aşina olduğumuz bir ses yükseliyor: “Jin, Jiyan, Azadi

Bizler de Türkiye’den İranlı kadınların sesini yükseltiyoruz. Mahsa Amini’nin katili İran Molla rejimidir. Mahsa’nın katili erkek egemen sistemdir. Mahsa’nın ve İranlı kadınların mücadelesi hepimizin mücadelesidir.

İran’da Türkiye’de ve tüm dünyada… Mahsa için, özgürlüğümüz için, hayatlarımız için isyan!”

Türkiye’nin ilk kadın deniz koruyucuları göreve başladı

Türkiye’de ilk kez 2013 yılında Akdeniz Koruma Derneği (AKD) tarafından deniz koruma alanlarında geliştirilen “Deniz Koruyuculuğu Sistemi” bünyesinde ilk kadın deniz koruyucuları Gökova Körfezi ve Fethiye-Göcek’te göreve başladı.

Deniz Koruyucuları, balıkçılığa kapalı alanlarda karşılaştıkları yasa dışı faaliyetleri (avcılık, uygunsuz tekne bağlama, denize atık boşaltma, vb.) kaydederek, tutanaklarıyla birlikte oluşturulan iletişim ağı üzerinden başta Sahil Güvenlik birimleri olmak üzere İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yerel birimlerine rapor ediyor.

Sistem nasıl çalışıyor?

Melisa Nur Çolak.

Deniz Koruyuculuğu Sistemi, ilk olarak AKD tarafından 2013 yılında Gökova Körfezi’ndeki Balıkçılığa Kapalı Alanları (BKA) koruma etkinliğinin artırılması için uygulanmaya başladı. Ardından sistem Fethiye-Göcek’te yer alan balıkçılığa kapalı alanlarda da başlatıldı.

Her iki bölgede de dört  istasyon, yeri bot ve altı deniz koruyucusu, devriye çalışmalarını sürdürüyor. Gökova Körfezi’nde Ayşenur Ölmez, Fethiye-Göcek’te Melisa Nur Çolak ise Türkiye’nin ilk kadın deniz koruyucuları.

Dernek, sistemin etkinliğini ölçmek için Balıkçılığa Kapalı Alanların içinde ve dışında eş zamanlı izleme çalışmaları yürütüyor. Akdeniz foku, kum köpekbalığı, deniz çayırları, makroalg ve mercan türleri, balık biyokütlesi ve günlük balıkçılık verileri konularındaki izleme çalışmaları, gelecek koruma çalışmalarının planlanmasına ve denizel biyoçeşitlilik ve sosyo-ekonomik yapı üzerindeki etkilerinin ölçülmesine katkı sağlıyor.

Deniz koruyucuları yasa dışı avcılığın daha çok yaşandığı saatler olan sabahın erken ve gecenin geç saatlerinde balıkçılığa kapalı alanlarda devriye çalışmaları gerçekleştiriyor. Ceza kesme yetkisi bulunmayan deniz koruyucuları, Anayasa’nın 56. maddesi kapsamında yasadışı eylemlerin önlenmesi konusunda kamu kurumlarına bilgi ve gerektiğinde destek veriyor.

Ayşenur Ölmez, ekip arkadaşı ile.

Akdeniz Koruma Derneği 2020-2021 yıllarında Deniz Koruyuculuğu  Sistemi ile Gökova Körfezi ve Fethiye-Göcek’te bulunan balıkçılığa kapalı alanlarda toplam 1933 devriyede 27,885 kilometre kat ederek kontrol gerçekleştirdi. Bu devriyelerde 338 yasa dışı avcılık faaliyetini kamu kurumlarına raporladı.