Ana Sayfa Blog Sayfa 73

Akbelen üçüncü yılında buluşmaya çağırıyor: Biz bitti demeden bu dava bitmez!

MUĞLAMilas‘a bağlı İkizköy‘deki Akbelen Ormanı için mücadele eden köylüler, 20 Temmuz Cumartesi günü buluşma çağrısı yaptı. Akbelen’deki mücadelenin üçüncü yılında yapılacak bu buluşmadan tam bir yıl önce de (24 Temmuz 2023) YK Enerji, ormandaki ağaçları bir bir kesmeye başlamış, kolluk kuvvetleri ormanı korumaya çalışan direnişçilere sert müdahalede bulunmuştu. İkizköylü yurttaşlar o günleri şöyle anlatıyor:

“Geçtiğimiz yıl bugünlerde, Akbelen ormanı kesilmesin diye başladığımız nöbetin henüz ikinci yılını yeni bitirmişken, 24 Temmuz sabahına büyük bir güçle karşımıza dikilen kesim ekiplerinin, kolluğun, bilumum gücün baskı ve şiddetiyle uyandık.

Dünyanın gözleri önünde, haksız ve hukuksuzca, hiç bir toplumsal meşruiyeti ve kamu yararı olmadığı halde; biz köylülerin ve aklı, bedeni, yüreği bizlerle olan milyonlarca insanın hayır demesine rağmen ormanımızı kestiler.”

Fotoğraf: Cansu Acar
Akbellen Nöbet Alanı, 6 Ağustos 2023, büyük buluşma – Fotoğraf: Cansu Acar

‘Biz bitti demeden bu dava bitmez!’

Akbelen Ormanı için mücadele veren İkizköylüler, 20 Temmuz saat 15.00’da İkizköy Karadam Köy Meydanı’nda gerçekleştirilecek buluşma için ise şu çağrıda bulundu:

“Akbelen Ormanımızın kesiminden bir yıl sonra, mücadelemiz devam ederken ve nöbetimizin üçüncü yılı dolarken, büyüyerek devam eden baskılara karşı; tüm dostlarımızı İkizköy’de yapacağımız buluşmaya, birlikte güçlenmeye, dayanışmaya çağırıyoruz! Biz bitti demeden bu dava bitmez!”

AKP sokakta yaşayan hayvanlar için yasa değişikliği teklifini Meclis’e sundu: Toplatma ve öldürmede geri adım yok!

AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler, sokakta yaşayan hayvanların toplatılması ve öldürülmesine ilişkin hazırladıkları “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi“ni TBMM Başkanlığı‘na sundu.

Daha sonra bir basın açıklamasıyla teklifin içeriğine ilişkin bilgi veren Güler, tasarının 17 maddeden oluştuğunu bildirdi.

Açıklamadan önce çıkanlar şöyle:

‘Kuduz riskli vakalar arttı’ iddiası

TBMM‘de kabul edilen “ev hayvanları”na dair sözleşme olduğunu, hükme bağlanmış “pek çok olay ve karar” bulunduğunu söyleyen Güler, Hayvanları Koruma Kanunu’nda sokakta yaşayan hayvanların bakım evlerinde kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra yaşadığı yere bırakılması uygulaması olduğunu hatırlattı.

20 yıllık tarihlerinde 2.5 milyona yakın sahipsiz köpeğin kısırlaştırıldığı, 550 bine yakın hayvanın ise sahiplendirildiğine dair raporları olduğunu söyleyen Güler, “Mevcut tedbirlere rağmen mahalli idarelerimizin yetersiz kaldığını görüyoruz. Bu durum nelere sebebiyet verdi. Kuduz riskli vakalar artmış durumda” dedi.

Oysa veteriner hekimleri birliği ve tıp örgütlerinin raporlamalarına göre Türkiye’de kuduz vakaları artmıyor. Uzmanlar, bir sokak hayvanıyla her temasın “kuduz riski” olarak değerlendirilip aşılandığını, bu nedenle de “kuduz riskli” vakaların sayısının çok göründüğünü ancak köpeklerin ısırması dolayısıyla kuduz tedavisi olanların yılda 2 kişiyi geçmediğini söylüyor.

‣ Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor

‘Ötanazi getiriyoruz’

Güler, bazı ilçelerde kuduz riski nedeniyle karantina uygulanmak zorunda kalındığını belirterek, “Mevcut durum böyleyken bakanlık raporuna göre birçok kazanın meydana geldiği, bu kazalarda vefat eden vatandaşımızın sayısını 50-55 olduğu ortaya çıktı. Kuduz riski taşıyan, saldırganlaşmış, rehabilite imkanı olmayan sahipsiz köpeklerin “uyutulması” yani ötanazi kavramını da bu düzenlemede getiriyoruz” dedi.

Bütün hayvanlar toplatılacak

Hayvandan hayvana, hayvandan insana geçen çok farklı parazitlerin, insanların yürüyüş yaptığı alanlarda köpek dışkısı nedeniyle tehdit oluşturduğunu öne süren Güler, “Merkezinde insanı, hayvanı ve toplum sağlığını koruma başlığını getiriyoruz. Bu tanımlama devamında da kanunun belli maddelerinde bir uygulamayı değiştiriyoruz. Tarım bakanlığımızın desteği yanında sokak köpeklerinin bulunduğu yerlerden alınması, barınaklarda kaliteli yaşam alanı oluşturulması, sahiplendirilmenin teşviki, barınaklarda ameliyathane kurulması”nı öngörüyoruz diye konuştu.

Hayvan hakları savunucuları ise çok sayıda örneğin gösterdiği üzere barınakların “ölüm kampları” işlevi gördüğünü belirterek, sokakta yaşayan hayvanların buralarda toplanmasına karşı çıkıyor.

Hak aktivistlerinden ‘Barınak Gerçekleri’…
‣ Cinayet mahalli barınakta nöbet: Yollar kapatıldı, köpeklerin akıbeti bilinmiyor
Cehennem…

Açıklamaya göre, sahiplendirme için bakanlıkların destek vereceği bir program oluşturulacak.

Bakan Güler’in konuşmasında, daha önce pek çok AKP’li tarafından dile getirilen “mahalleli tarafından bakılan ve korunan köpeklerin yerinde bırakılacağına” ilişkin herhangi bir cümle de bulunmuyor. Bütün hayvanların barınaklarda toplanması halinde, burada “biriken” binlerce sağlıklı köpeğin akıbeti ise taslakta yer almıyor

Belediyelere para ve hapis cezası

AKP’li Güler tüm süreçlerde yetkinin belediyelerde olduğunu,  kanuna uymayanlara hapis ve para cezası verileceğini belirtti:

“Besleme noktasında iyi örnekleri olan belediyeler olduğu gibi kanunun açık emrine rağmen maalesef bütçeyi kullanmayan, yeterli çalışma yapmayan mahalli idarelerimiz var. Bu uygulamayı yapmayanlara 6 aydan 2 yıla kadar hapis yaptırımı öngörüyoruz. Ciddi ihmaller de var. Belediye ya da farklı insanlar mücavir alanlara atarak bu işten kurtulmaya çalışıyorlar. Bunu da yaptırıma bağlıyoruz. 50 bin lira para cezası olacak bunun da. Tarım Bakanlığı’mızın barınakların nitelikli hale getirilmesi noktasında güçlü desteğini kanunda başlık olarak yaptık. İnşallah kanun sonrası bakanlık düzenlemeler ile bunun uygulamasını nitelikli hale getirmek için çaba ortaya koyacaktır.”

Güler, belediyelere 2028 yılına kadar geçiş dönemi için “imkan sağlayacakları” belirtti ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ni iyi örnek olarak verdi.

Antep Belediyesi’ne bağlı hayvanat bahçesi ise hayvan ölümleri, açlık, susuzluk ve hastalıktan ölen hayvanlarla biliniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edilen aslan da burada bulunuyor. 12 yıl önce hayvanat bahçesine getirilen ve dünyadaki ilk tüp bebek olan fil Gabi hakkındaki sorular ise yıllardır yanıt bulmuyor.

‣ Aktivistler Gaziantep’ten seslendi: Hayvanat bahçeleri kölelik merkezleridir, kapatın!
Gaziantep’ten seyirlik bir acı: Hayvanat bahçesine gittiniz, ya sonrası?

Abdullah Güler, sokakların hayvanlar için bir yaşam alanı olarak tarif edilemeyeceğini öne sürerek, Daha kaliteli, daha korunaklı yaşam alanlarında olmayı hak ediyorlar. Bu kanunumuzda herhangi bir sebep olmadan bir hayvanımızı öldürdüğünüzde 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası getiriyoruz” dedi.

Hak aktivistleri bir kez daha sokakta

Haftalardır yasa değişikliğine karşı kent sokaklarında nöbet tutan, son olarak da Meclis önüne giden Yaşam için Yasa aktivistleri, Güler için açıklamasından sonra tüm hak savunucularını taslağa karşı, cumartesi günü İstanbul’da yapılacak eylemlerine katılmaya çağırdı.

Grup, “Yasalaşması an meselesi olan katliam yasa tasarısına karşı, 13 TEMMUZ CUMARTESİ, SAAT 19.00’DA, ŞİŞHANE MEYDANI’NDA yapılacak basın açıklamasına, tüm demokratik kitle örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını, yaşam hakkı savunucularını bekliyor, mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz” duyurusu yaptı.

 

Paris 2024 Olimpiyat Oyunları için binlerce göçmen otobüslerle sınır dışı edildi

26 Temmuz-11 Ağustos tarihlerinde Fransa‘nın başkenti Paris‘te gerçekleştirilecek 2024 Olimpiyat Oyunları‘na günler kala Fransız hükümeti, binlerce evsiz göçmeni Paris’ten otobüslerle sınır dışı etti.

Göçmenler barınma vaatleriyle otobüslere bindirilerek sokaklarından ve şehirlerinden uzaklaştırıldı.

Olimpiyatlar küresel birlik ve barışın bir sembolü olarak sunulsa da arka planda farklı bir durum yaşanıyor. Genellikle yoksul bölgelere kurulan Olimpiyat Köyleri, burada yaşayan insanların marjinalleştirilmesine, bölgede soylulaştırma faaliyetlerinin başlamasına ve birçok insanın evinden olmasına neden oluyor.

İnsanlar otobüslerle sınır dışı edildi

Bu yıl Fransa’da yaşanan durum da pek farklı değil. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un ‘ülkenin ihtişamını sergileyecek’ dediği Olimpiyat Oyunları için hazırlanan alan, binlerce insanın kamplarda, barınaklarda ve terk edilmiş binalarda yaşadığı bir banliyö bölgesine kuruldu.

Temmuz 2023’te yasa dışı ‘işgale karşı’ para ve hapis cezası getiren bir yasa çıkarıldı. Nisan ayından beri yüzlerce kişi polisler eşliğinde Paris’in güneyinden tahliye edildi ve Olimpiyatlar bir kez daha marjinalleştirilmiş insanları yerlerinden etmek için bahane olarak kullanıldı.

New York Times kaynaklarının aktardığına göre Paris’ten hükümet yetkilisi Christophe Noël du Payrat, geçen yıldan beri kentten çoğu bekar erkekler olmak üzere 5 bin kişinin tahliye edildiğini söyledi. Bu kişiler genellikle Lyon ve Marsilya gibi şehirlere gönderiliyor.

Olimpiyat Köyü’nün yakınlarındaki terk edilmiş bir çimento fabrikasından tahliye edilen Mohamed Ibrahim, otobüsle Paris’e iki saatlik mesafedeki Orléans‘ın dışındaki bir kasabaya götürüldüklerini söyledi. Otobüste bulunan diğer bir göçmen ise “Size rastgele bir bilet veriyorlar. Bilet Orléans’a gidiyorsa oraya gidiyorsunuz” dedi.

Hükümet otobüslerin Olimpiyatlarla bağlantısını reddetti

Hükümet yekilileri konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti. Ancak bu tahliyelerin Paris’teki konut sıkıntısını çözmek için yapıldığı açıklandı.

L’Equipe gazetesinin bir hükümet yetkilisinden edindiği bilgiye göre hükümet, Olimpiyat sahalarının yakınlarındaki sokaklarda bulunan evsiz insanları tespit etmek ve bu insanları oyunlar başlamadan önce bölgeden uzaklaştırmak istedi.

Paris ve çevresinde yaşayan 100 bin evsiz için yeterince barınak bulunmadığı için hükümet, geçen yıldan beri 10 tane geçici barınak kurdu.

Olimpiyatlar’ın gerçekleştirildiği ve her üç kişiden birinin göçmen olduğu Seine-Saint-Denis bölgesi ülkedeki en yüksek göçmen oranına sahip bölgelerden biri. Hükümet ise Olimpiyatlar kapsamında bölgeyi yeniden düzenlemek için milyarlarca euro harcadı.

‘Sosyal yardım ve barına vaat edildi’

Geçen yıl, polis, evsizlerin kamp alanlarına ve terk edilmiş binalara düzenlediği baskınları arttırdı. Yerel yetkililer de tahliyelere destek oldu.

Charles de Gaulle Havalimanı‘nda uçak temizliği yapan Yussuf Ahmed, “Bize barınma ve sosyal yardım sözü verdiler” dedi. Ancak hükümet, ‘sığınma başvurusu vaatlerinin’ ardında bölgedeki göçmenleri önce tespit etmeyi, daha sonra ise sınır dışı etmeyi planlıyordu.

Mülteci statüsünde olduğu için hükümetin destek programından yararlanamayacağından haberi olmayan Ahmed gibi insanların tek çaresi ise otobüslere binmek oluyor.

Otobüslerin rotasını takip eden New York Times muhabirleri, Orléans’daki barınağın şehrin dışında üç katlı bir otel olduğunu ve burada hiçbir personelin veya sosyal yardım hizmetinin bulunmadığını bildirdi.

Fotoğraf: Pascal Rossignol

‘Barınaklar sınır dışı edilmenin bekleme odası’

Evsizler varış noktalarında üç hafta barınaklarda kalıyor ve sığınma hakkı için incelemeye alınıyor. Uygun görülenler sığınma başvurusu yaparak bir konutta yaşamaya hak kazanıyor. Ancak geçici barınaklarda yaşayan insanların yüzde 60’ı uzun vadeli konutlara yerleşemiyor.

Sığınma başvurusu yapamayanlara ise barınaklardan ayrılmaları söyleniyor ve bu kişiler için sınır dışı edilme emri veriliyor.

Paris’te çalışan avukat Emmanuel Pereire, geçici sığınaklar “Burası sınır dışı edilmenin bekleme odası” diyor. Bazı avukatlar, göçmenleri mümkün olduğunca otobüslerden kaçmaları konusunda uyarıyor.

Duruma tepki gösteren Marsilya Belediye Başkan yardımcısı Audrey Garino ise “Marsilya’da evsizlere yer bulacak para yok ama evsizleri Paris’ten buraya getirecek para var mı?” dedi.

Çin’in hızlı moda bağımlılığı doğaya zarar verirken ‘işçi köleliği’ni de besliyor

Dünyanın en büyük tekstil üreticisi ve tüketicisi olan Çin‘de her yıl 26 milyon ton, çoğu geri dönüştürülemez sentetiklerden yapılmış giysi çöpe atılıyor.

Ülkenin doğu kıyısındaki Zhejiang eyaletindeki bir geri dönüşüm fabrikası, acil atık sorunuyla başa çıkmak için atılmış pamuklu giysileri yeniden kullanıyor. Şanghay‘daki genç yenilikçi tasarımcılar da eski giysileri yeni giysilere dönüştürerek veya plastik şişeler, balık ağları, un çuvalları ve hatta ananas yaprakları gibi atık maddelerden giysiler yaratarak bunu yapmaya çalışıyor. Ancak bu çabalar, dünya çapında hızla yayılan bir tüketici tabanı için ucuz sentetik giysiler üreten dev hızlı moda markalarının yanında sönük kalıyor.

Uzmanlar, gerçek değişimin ancak sıkı bir sıfır atık iş akışı veya Çin hükümetinin müdahalesiyle mümkün olduğuna inanıyor.

AP, Çin’in tekstildeki geri dönüşüm çabalarının hızlı moda çılgınlığı karşısında nasıl başarısız olduğuna dair bir rapor hazırladı.

Raporun en önemli çıkarımları şöyle:

Hızlı moda sentetikleri değil, pamuk geri dönüştürülüyor 

Çin’in en büyük tekstil şirketlerinden biri olan Wenzhou Tiancheng Tekstil Şirketi gibi şirketler, pamuklu giysileri geri dönüştürmek için çaba gösteriyor.  Ancak bu gibi fabrikalar, giyim sektörünün “hızlı moda” tarafından domine edildiği bir ülkede pek de etkili olmuyor.  Hızlı moda ürünü olarak adlandırılan ve çoğu çok ucuza üretilip birkaç kez kullanılabilen giysiler, pamuktan değil sentetiklerden üretiliyor. İklim değişikliğine, hava ve su kirliliğine katkıda bulunan petrokimyasallardan üretilen bu sentetikler, Çin’deki iç giyim satışlarının %70’ini oluşturuyor.

Tekstil atıkları ve moda sürdürülebilirliği konusunda çalışan, kar amacı gütmeyen Ellen MacArthur Vakfı‘na göre, dünya çapında giysilerin yalnızca yüzde 12’si geri dönüştürülebiliyor ve bu acil bir küresel sorun haline gelmiş durumda.

Çin’de ise tekstillerin yalnızca yaklaşık yüzde 20’si geri dönüştürülüyor. Bunların neredeyse tamamı da pamuklu giysilerden oluşuyor.

Moda uzmanı Shaway Yeh‘ göre, “döngüsel sürdürülebilirliği” sağlamak için büyük Çinli markaların atıklarının tamamen önlenmesi gerekiyor: “İşe geri dönüştürülebilir elyaflardan başlamak gerekiyor ve sonra tüm bu atık tekstiller tekrar kullanıma sunulmalı.”

Çin pamuğundaki zorLa çalışmanın izleri

Kâr amacı gütmeyen Human Rights Foundation‘dan Claudia Bennett, Çin pamuğunun üretimindeki bir başka önemli soruna dikkat çekiyor: Pamuğun çoğu , ağırlıklı olarak Sincan eyaletinde yaşayan ülkenin etnik Uygur azınlığının zorla çalıştırılmasından elde ediliyor.

Bennett, “Dünya genelinde pamuklu giysilerin beşte biri Uygurların zorunlu çalıştırılmasıyla bağlantılı” diyor.

ABD, mayıs ayında Uygurların zorunluğu işçiliğiyle üretilen mallardan kaçınmak için 26 Çinli pamuk tüccarından ithalatı engellemişti. Ancak  tedarik zinciri çok belirsiz olduğu için, Uygur pamuğu “Made in China” etiketi taşımayan ülkelerde üretilen giysilerde de yaygın olarak kullanılıyor:

“Çok sayıda giyim markası Uygurların zorla çalıştırıldığı pamuk üretimine bağalı. Bunlar tedarik zincirindeki şeffaflık eksikliğinin arkasına saklanıyor.”

Hızlı moda markaları sürdürülebilirlik konusunda düşük puan alıyor

Bağımsız moda gözlemcisiRemake’in, büyük giyim şirketlerini çevresel, insan hakları ve eşitlik uygulamaları açısından değerlendirdiği bir rapora göre, en tanınmış markalar arasında hesap verebilirlik çok az.

Grup, yaklaşık 6 bin Çinli giyim fabrikasını kendi etiketi altında gruplandıran çevrimiçi pazar yeri Shein‘e olası 150 puana göre sadece 6 puan verdi. Çinli hızlı moda e-ticaret devi Temu ise Remake’den sıfır puan aldı. Kim Kardashian‘ın kurucu ortağı olduğu ABD markası SKIMS ve düşük fiyatlı marka Fashion Nova da sıfır puan aldı.

Sürdürülebilirlik alanında en yüksek puanı alan ise ABD perakendecisi Everlane. Everlane 40 puanla sadece kriterlerin yarısını yerine getirebildiğini gösterdi.

Çin’in iç politikası, destek olmuyor

Aslında kullanılmış giysilerden geri dönüştürülen pamuğun Çin’de yeni giysiler yapmak için kullanılması yasak. Bu kural başlangıçta, kirli malzemeyi geri dönüştüren merdivenaltı üretimleri ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Ancak bu durum, örneğin Wenzhou Tiancheng fabrikasında kullanılmış giysilerden üretilen sıkı dokunmuş, halat benzeri pamuk ipliğinin büyük makaralarının yalnızca ihraç edilmek üzere, çoğunlukla Avrupa‘ya satılabileceği anlamına geliyor.

Daha da kötüsü, birçok Çinli tüketici kullanılmış ürün satın almak istemiyor. Wenzhou fabrikasının satış müdürü Kowen Tang, bunun sebebinin hane halkı gelirlerinin artması olduğunu söylüyor: “Yeni kıyafetler, yeni eşyalar almak istiyorlar.”

Genç Çinli tasarımcıların ‘sürdürülebilir moda’ ürünlerinin  etkisi

Genç Çinliler arasında sürdürülebilirliğe ilişkin artan farkındalık ise, geri dönüştürülen ürünlerden ve ikinci el kıyafetlerden “yeniden üretim” yapan yeni giyim işletmelerinin ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor.

Örneğin, 30 yaşındaki tasarımcı Da Bao‘nun, 2019 yılında ikinci el kıyafetlerden yola çıkarak yepyeni ve şık moda tasarımları yaratan Şanghay merkezli Times Remake markasını internette yayınlamasıyla başlayan girişim, şu anda bir giysi mağazasına dönüştü.

Vintage parçaların yanı sıra yeniden yapılmış giysileri de satan bir mağazasıyla ilgili konuşan Bao, tasarımların “geçmişin stiliyle günümüz moda estetiğinin birleşiminden oluştuğunu ve benzersiz bir şey ortaya çıkardığını” söylüyor.

Bir diğer tasarımcı Zhang Na‘nın, plastik şişeler, balık ağları ve un çuvalları gibi atık malzemelerden yapılmış giysiler, çantalar ve diğer aksesuarları satan Reclothing Bank adında bir moda markası oldukça rağbet görüyor.

Na’nın ürünlerin etiketlerinde, bileşimlerini, nasıl yapıldıklarını ve malzemelerin menşeini gösteren QR kodları bulunuyo ve Filipinler’de yüzyıllardır süregelen bir gelenek olan ananas yaprağından yapılan tekstil lifleri de dahil olmak üzere köklü üretim yöntemlerinden yararlanıyor.

Çinlilerin alışkanlıkları nasıl değiştirilecek?

Geri dönüştürülmüş giysiler, maliyetli üretim yöntemleri nedeniyle hızlı moda markalarına göre çok daha yüksek fiyat etiketine sahip.

Delaware Üniversitesi’nde moda ve giyim çalışmaları profesörü olan Sheng Lu, sorunun burada yattığını söylüyor:

“Yapılan araştırmalar, tüketicilerin geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen giysilere daha fazla para ödemeye istekli olmadığını, bunun yerine bu tür giysilerin ikinci el malzemeden yapıldığını gördükleri için daha düşük fiyat beklediklerini gösteriyor”

Lu, kullanılmış giysileri edinme, ayırma ve işleme maliyetlerinin daha yüksek olması nedeniyle, giysilerin üretiminin çok ucuz olduğu Çin’de sürdürülebilir modanın geniş çapta başarılı olabileceğini düşünmüyor: “Şirketlerin finansal teşviki yok. Gerçek değişim için, tıpkı elektrikli araç endüstrisini ilerleten hedefler gibi,  ‘en tepeden daha net sinyaller verilmeli”

 

 

Trans hareketinin tarihi sergisi DÖN-DÜN-BAK, yasaklandı

Türkiye‘deki trans hareketinin tarihine odaklanan DÖN-DÜN-BAK  sergisi yasaklandı.

10. Trans Onur Haftası etkinlikleri kapsamında 26 Haziran – 27 Temmuz tarihleri arasında Tütün Deposu‘nda ziyarete açık olması planlanan sergi, Beyoğlu Kaymakamlığı‘nın tebligatıyla yasaklandı.

10. Trans Onur Haftası Komitesi tarafından sosyal medya üzerinden yapılan konuya ilişkin açıklamada “[…] ilmek ilmek ördüğümüz ‘Dön-Dün-Bak Türkiye’de Trans Hareketinin Tarihi’ adlı arşiv sergimiz, bugün 15:00 sularında Beyoğlu Kaymakamlığı’nın tebligatıyla yasaklandı. Polis, sergide yer alan bütün materyallerin toplanması ve serginin kapatılması yanı sıra sosyal medya ve web sitesindeki ilgili içeriklerin kaldırılmasını tebliğ etti. Ancak bunların yapıldığını teyit ettikten sonra mekândan ayrıldı. Tebligatta ayrıca bu konuda yapılacak basın açıklamalarının dahi yasak olduğu yazıyordu” denildi.

“Bizden korkuyorsunuz” diyen komite, Tütün Deposu çalışanlarına gösterilen ancak bir örneği teslim edilmeyen tebligatta, serginin yasaklanma gerekçelerinin “halkı kin ve düşmanlığa sevk” ve “provokasyon” olduğunun belirtildiği ifade edildi.

Söz konusu açıklamanın devamında “Bu sergi 80’Ii yıllardan beri olageldiği hallerini, transların bütün baskılara rağmen çatlaklardan sızmayı başardığını kanıtladı” ifadelerine yer verilerek şunlar aktarıldı:

“Siz yasaklasanız da biz arşivimize ve direniş geçmişimize her zaman sahip çıkacağız. Bizi, geçmişimizi, izlerimizi bu yasaklarla silemezsiniz, biz her çatlaktan sızmayı biliriz, bunu sergideki tarihimizden de öğrendik.

Direnişimizi, yasımızı, neşemizi nasıl yaşadığımızı, bu mücadeleyi nasıl ördüğümüzü sergi için bir araya getirdiğimiz eylem görüntüleri, basın açıklamaları, pankartlar, posterler, çeşitli yayınlar, şarkılar, filmler, tiyatro oyunlarıyla gözler önüne serdik ve dedik ki bu hareketin en az 40 yıllık geçmişi var!

Biz baskılara hiçbir zaman boyun eğmedik! Döne döne direndik! Bize de bak, ne de güzeliz! Bizi, geçmişimizi, izlerimizi bu yasaklarla silemezsiniz! Biz her çatlaktan sızmayı biliriz.”

Türkiye’deki trans hareketinin 40 yılına odaklanan ve arşivleri ortaya koyan sergiyi göremediyseniz ve söz konusu yasaklama nedeniyle sergiyi ziyaret etme hakkınız elinizden alındıysa sergiye ilişkin ayrıntılı bilgiye bianet‘ten Tuğçe Yılmaz‘ın “Mağdur değiliz, direnen özneleriz” başlıklı haberinden ulaşabilirsiniz.

Belgeselci Sibel Tekin’in haksız koruma tedbiri ve tutukluluğu için 25 bin TL tazminat ödenecek

Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi, devletin 16 Aralık 2022-30 Ocak 2023 tarihleri arasındaki haksız koruma tedbiri için Sibel Tekin‘e 25 bin TL tazminat ödemesine karar verdi.

Akademisyen ve gazeteci Sibel Tekin, 15 Aralık 2022 tarihinde Ankara’nın Tuzluçayır semtinde ‘Karanlıkta Başlayan Hayat’ belgeselinin çekimleri sırasında infaz koruma memurlarının bulunduğu servis aracının kadrajına girmesi üzerine ‘örgüt talimatıyla belgesel çekimi adı altında keşif yapma’ iddiasıyla suçlanmıştı.

17 Aralık’ta evine yapılan baskınla tutuklanarak Sincan Cezaevi‘ne gönderilen Tekin, 44 gün cezaevinde tutuldu.

Sibel Tekin’in tutuklanmasına tepkiler sürüyor: İnsanların hayatlarıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı

Karanlıkta işe giden insanları görüntülediği için tutuklanan Tekin’in Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde gerçekleştirilen altıncı duruşmasına katılanlar, savcının Tekin’i örgütlerle bağlantılı olmakla suçladığını ancak hangi örgüte üye olduğunun belirtilmediğini aktardı.

26 Ocak tarihli tahliye dilekçesinin ardından mahkemenin ‘adli kontrol altına alınmak suretiyle’ tahliye kararının ardından Tekin, 30 Ocak’ta tahliye edildi.

Karanlıkta işe gidenleri ‘örgüt talimatıyla’ çektiği gerekçesiyle yargılanan Sibel Tekin beraat etti
Sibel Tekin duruşmasında adli kontrol kalktı: Gazeteciyim, çekim için izin almam gerekmiyor
Belgeselci Sibel Tekin adli kontrol şartıyla tahliye edildi

Maddi ve manevi tazminat talep edildi

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği‘nin aktardığına göre Tekin’in avukatları Mehtap Sakinci ve Hümeyra Taşkıran, 2 Nisan 2024 tarihinde haksız gözaltı ve tutukluluk için maddi ve manevi tazminat talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı‘na başvurdu.

Başvuruda “Yaklaşık 1,5 yılda yaşanan bu süreçte kendisinin ve tüm ailesinin yaşadığı haksızlıkların telafisinin imkânı bulunmamaktadır. Masum bir insan, haksız bir şekilde gözaltına alınmış, tutuklanmış, suçsuzluk karinesi yok sayılarak, etkin bir soruşturma yapılmadan alelacele önce yargılama mercileri önünde mağdur edilmiş, akabinde de bu süreç idari birimler ve toplumun katkısı ile en üst seviyeye ulaşmıştır” ifadeleri yer aldı.

Maddi tazminat reddedildi, manevi tazminat kısmen kabul edildi

Sibel Tekin’in avukatları, başvuruda 10 bin TL maddi ve 250 bin TL manevi tazminat talep etti. Mahkeme, ‘maddi tazminat talebinin koşulları oluşmadığından’ talebin reddine karar verdi. Ancak haksız koruma tedbirinin uygulandığı 16 Aralık 2022-30 Ocak 2023 tarihleri arasında yaşanan gözaltı ve tutukluluk süresi için manevi tazminat talebi kısmen kabul edildi.

Mahkeme, devletin Sibel Tekin’e 25 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Tekin’in avukatları, maddi tazminat talebinin reddi ve manevi tazminatın kısmi kabulü için verilen kararı istinaf edeceklerini açıkladı.

 

Altı ayda en az 878 işçi hayatını kaybetti: En çok ölüm sanayi işkolunda

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi‘nin (İSİG) 2024’ün ilk altı ayına ilişkin raporuna göre; yalnızca altı ayda en az 878 işçi hayatını kaybetti. Raporda bu yıl dikkat çekilmesi gereken işkolunun madencilik olduğu belirtildi. Erzincan, İliç‘teki Anagold Madencilik‘in altın madeninde yaşanan faciada hayatını kaybeden işçilerin yanı sıra ülke genelinde madenlerden iş cinayetleri haberlerinin gelmeye devam ettiğine dikkat çekildi. Madencilik işkolunda 40 işçi hayatını kaybetti.

İliç
Erzincan, İliç’te siyanür ve ağır metalli liç yığınının işçilerin üzerine kaymasının ardından çalışmaların yapıldığı günlerden bir görüntü.

Altı ayda en az 878, her gün en az 5 işçi hayatını kaybetti

Raporun verilerinin yüzde 71’i ulusal basından; yüzde 29’u ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrenilen bilgilere dayanıyor.

Rapora göre 2024 yılının ilk altı ayında en az 878, her gün “en az” 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Kaynak İSİG

İSİG’in raporuna göre; 2024 yılının ilk yarısında iş cinayetlerinin dağılımı şöyle:

  • İş cinayetleri her yılın ikinci yarısında “mevsimlik çalışmanın artmasıyla beraber” (havaların ısınmasıyla esas olarak tarım işkolundaki mobilizasyon ve üretim artışı) yükseliyor. Haziran ayında tarım işkolundaki ölümlerin tüm iş cinayetlerindeki oranı yüzde 30’a yaklaştı.
  • 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 757 ücretli (işçi ve memur) ve 121 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor…
  • SGK son yıllarda kendi nam ve hesabına çalışanların ölümlerini “iş kazası istatistikleri”ne eklese de iki elin parmaklarını geçmiyor. Oysa biz iş cinayetleri istatistiklerinde çiftçi ve esnafların çalışırken ölümlerini de düzenli olarak kayıt altına alıyoruz. Ancak son iki yıldır bu ölümlerde kısmi bir düşüş var, bunun nedenini “çiftçi ve esnafların da ücretliler ordusuna katılmasındaki artış” olarak değerlendiriyoruz.
  • Yine kadın hareketinin bir talebi ve kazanımı olarak son iki yıldır, ev hanımı diye tabir ettiğimiz ücretsiz ev işçilerinin çalışırken ölümlerini (7 ölümle en görünür biçimi cam silerken düşme) genel işler işkolunda “kendi nam ve hesabına çalışanlar” olarak kayıt altına alıyoruz.
  • “Kendi nam ve hesabına çalışanlar”ın içinde çiftçilerin oranının yüzde 75-80 civarında olduğunu ve yine ölen çiftçilerin büyük bir çoğunluğunun 50 yaş üstü olduğunu belirtmeliyiz.

İş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı

2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise şöyle:

  • İnşaat, Yol işkolunda 224 işçi;
  • Tarım, Orman işkolunda 141 emekçi (51 işçi ve 90 çiftçi);
  • Taşımacılık işkolunda 103 işçi;
  • Konaklama, Eğlence işkolunda 63 işçi;
  • Belediye, Genel İşler işkolunda 49 işçi;
  • Metal işkolunda 45 işçi;
  • Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 41 emekçi;
  • Madencilik işkolunda 40 işçi;
  • Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 24 işçi;
  • Savunma, Güvenlik işkolunda 18 işçi;
  • Enerji işkolunda 16 işçi; Sağlık,
  • Sosyal Hizmetler işkolunda 15 işçi;
  • Gıda, Şeker işkolunda 14 işçi;
  • Petro-Kimya, Lastik işkolunda 13 işçi;
  • Tekstil, Deri işkolunda 12 işçi;
  • Ağaç, Kâğıt işkolunda 24 işçi;
  • Çimento, Toprak, Cam işkolunda 11 işçi;
  • Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi;
  • İşkolu belirlenemeyen 36 işçi hayatını kaybetti…

Deprem bölgesinde inşaatlar yükselirken: Bölgede en az 49 işçi hayatını kaybetti

İSİG’in raporuna göre; işçi ölümlerinde ilk sırada inşaat işkolu geliyor:

“Bu noktada bir hususa dikkat çekmek gerekiyor. Yılbaşıyla birlikte 11 deprem şehrimizde inşa faaliyetleri hızlandı ve bölgede en az 49 inşaat işçisi hayatını kaybetti.”

Raporda ayrıca madencilik işkolundaki iş cinayetlerine de şöyle değiniliyor:

“Bu yıl dikkat çekilmesi gereken bir işkolu madencilik. İliç Anagold maden işçisi katliamının da yaşandığı bu dönemde ülke genelinde madenlerden iş cinayetleri haberleri geliyor.”

En az 26 moto kurye hayatını kaybetti

Öte yandan pandemi ile birlikte kitleselleşen bir meslek olan moto kuryelerin güvencesiz bir şekilde çalıştırıldığına dikkat çekilerek “İş yetiştirme baskısının bir sonucu da iş cinayetleri. Bu dönem en az 26 moto kurye arkadaşımızı kaybettik, onlarca arkadaşımız yaralandı” denildi.

İş cinayetlerinin sektörlere göre dağılımı

İSİG’in raporuna göre 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin sektörel dağılımı şöyle:

  • 303 sanayi sektörü işçisi,
  • 227 inşaat sektörü işçisi,
  • 207 hizmet sektörü işçisi
  • 141 tarım sektörü işçisi hayatını kaybetti.

‘En fazla ölüm sanayide meydana geliyor’

Raporda sanayi işkolundaki ölümlere ilişkin olarak “Sanayi işkollarındaki ölümler ilk sıralarda olmasa da (taşımacılık hariç) sanayinin çok farklı işkollarında (maden, metal, enerji, tekstil, kimya, gıda, tersane, çimento, ağaç, sanayi taşımacılığı vd.) olduğu gerçeğinin altını çizmek gerekiyor” ifadeleri kullanılarak “sektörel olarak en fazla ölüm sanayide meydana geliyor” denildi.

2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle:

  • Ezilme, Göçük nedeniyle 175 işçi;
  • Trafik, Servis Kazası nedeniyle 169 işçi;
  • Yüksekten Düşme nedeniyle 133 işçi;
  • Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 111 işçi;
  • Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 65 işçi;
  • Elektrik Çarpması nedeniyle 40 işçi;
  • İntihar nedeniyle 38 işçi;
  • Şiddet nedeniyle 31 işçi;
  • Patlama, Yanma nedeniyle 28 işçi;
  • Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 23 işçi;
  • Diğer nedenlerden dolayı 65 işçi hayatını kaybetti…

Aşırı sıcaklar ve iş cinayetleri

Aşırı sıcaklara bağlı ölümlere ilişkin ise İSİG raporunda şunlara yer verildi:

“Geçtiğimiz yıl sıcakta çalışırken beyin kanaması ve kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden PTT, enerji, inşaat işçileri oldu. Bu yıl da Adana’da bir tarım işçisini kalp krizi geçirmesi sonucu kaybettik. 2024 yılında Mayıs ayı ile beraber aşırı sıcaklar başladı. Şu an sıcaklılar zirve noktasına ulaştı ve 40-50 derece sıcakta açık alanda çalışan işçiler var.”

Yaşlara göre iş cinayetleri: 14 yaş ve altı 13 çocuk işçi hayatını kaybetti

Rapora göre; 2024 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına dağılımı şöyle:

  • 14 yaş ve altı 13 çocuk işçi,
  • 15-17 yaş arası 20 çocuk/genç işçi,
  • 18-29 yaş arası 175 işçi,
  • 30-49 yaş arası 361 işçi,
  • 50-64 yaş arası 215 işçi,
  • 65 yaş ve üstü 52 işçi,
  • Yaşını bilmediğimiz 42 işçi hayatını kaybetti…

Hak aktivistlerinden ‘Barınak Gerçekleri’…

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, köpeklerin özgürlüğü ve yaşam hakkını tehdit eden tecrit ve katliam yasasını halkın gözünde meşrulaştırmak için yapılan “doğal yaşam alanı, modern ve butik barınak” güzellemelerine Barınak Gerçekleri serisiyle tepki gösterdi.

Hayvanlar için ölüm kamplarına dönen barınakların hali, aktivistlerin #BarınaklarÖlümKampı ve #BarınakGerçekleri etiketleriyle paylaştığı fotoğraf ve videolarla gözler önüne serildi.

Barınak güzellemeleri gerçeği yansıtmıyor

Barınak Gerçekleri etiketiyle Gaziantep, Kocaeli, AnkaraAfyon ve diğer birçok şehirden barınak görüntüleri paylaşıldı.

20 yıldır yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gereğince geçici bakım ve rehabilitasyon hizmeti sunması gereken barınaklardaki durumu anlatan inisiyatif, “Kanunun öngördüğü şekilde hayvanları tedavi edip kısırlaştırıp aşılama yapmayanlar, 1300 belediyenin 1100’ünde geçici bakım evi kurmayanlar, şimdi onları acı ve pislik içindeki bu hapishanelere kapatıp öldürmek için yasa çıkarmaya çalışıyor” dedi.

Ölüm kamplarına döndü

“Türkiye’nin her yerinde barınaklar, esaret ve işkencenin hüküm sürdüğü, usulsüz toplamaların katliamla sonuçlandığı, kapalı kapılar ardında kedilerin ve köpeklerin açlık, susuzluk ve hastalığa terk edildiği, barınak görevlileri ve hayvan düşmanı veteriner hekimeler tarafından eziyet görüp öldürülüğü yerler” diyen inisiyatif, Barınak Gerçekleri ile barınak güzellemelerinin gerçeği yansıtmadığını anlattı.

Aktivistler, “Dev toplama merkezleri açmak için orman alanlarının rant projelerine dönüştürülerek yok edildiği “doğal yaşam alanı” adı altında yeni bir pazarlama tekniği ile sunulan” barınakların köpeklerin açlık, susuzluk, yaralanma ve ölüm tehdidiyle karşı karşıya bırakılan dev mezarlıklar olduğunu söyledi.

İşkence merkezleri cezasız kalıyor

Soruşturma engelleri nedeniyle hayvan hapislerinden ve ölümlerinden sorumlu belediyelerinin bugüne kadar hiçbir ceza almadığına dikkat çeken inisiyatif, Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın bu işkence merkezlerini denetlemesini ve iktidarın da yasal düzenlemelerinde asıl failleri hedef almasını talep ediyor.

Aktivistler, köpeklerin barınaklarda rahatça ve güvenle yaşayacağını düşünenlere, barınaklardaki kayıtsızlığın ‘hayvanları açlığa, susuzluğa, hastalığa, sefalete ve ölüme’ gönderdiğini söyledi. İktidarın etiğe ve hukuka aykırı söylem ve uygulamalarının mahalle sakini köpekleri sokaklarda kurulan ortak yaşam alanlarından koparamayacağını belirten aktivistler, “Çünkü susmuyoruz, korkmuyoruz, dostlarımızı vermiyoruz” dedi.   

Hayvan hakları savunucuları “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük” sloganlarıyla TBMM’ye yürüdü
Sokakta yaşayan hayvanlar için yasa teklifi yazılıyor: Hasta ve rehabilite edilemeyenler öldürülecek
Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor

 

Yurttaşlar, tutuklanan İris Mozalar için bugün Kadıköy’de bir araya gelecek

İnsan ve hayvan hakları aktivisti İris Mozalar’ın tutuklanması üzerine hak savunucuları Mozalar için özgürlük talebinde bulunmak için çağrıda bulundu. Mozalar için bugün (12 Temmuz) Kadıköy’deki Süreyya Operası önünde bir araya gelinecek. Eylem saat 19.30’da gerçekleştirilecek. Çağrıda şu ifadelere yer verildi:

“Arkadaşımız İriz Mozalar için özgürlük istemekten vazgeçmeyeceğiz.”

10 Temmuz akşamı ev baskınıyla İstanbul’da gözaltına alınan LGBTİ+ hakları aktivisti İris Mozalar dün (11 Temmuz) çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Bir gecelik gözaltının ardından Çağlayan Adliyesi’ndeki savcılık ifadesinin ardından tutuklama talebiyle 9. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen Mozalar için TCK Madde 216/1‘ maddesi kapsamında, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu” gerekçe gösterilerek tutuklama kararı çıktı.

Tutuklama kararı sonrası avukatları aracılığı ile ulaştığımız Mozalar, kendisi ile dayanışma gösteren kamuoyuna selamlarını ileterek tutuklanma kararına ilk tepkisini Yeşil Gazete ile şöyle paylaşmıştı:

“Hakim tutuklanma kararımı okuduğunda mahkemede verdiğim tepkiyi tekrarlamak istiyorum: Küçücük çocukların evlerini yakanlar, katliam gerçekleştirmek isteyenler serbest bırakılırken ben bunu eleştirdiğim için tutuklandım.”

Mozalar’ın avukatı Gizem Karaköçek ise “Kararın hukuksuzluğu ortadadır. Bu hukuksuz karara karşı hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz” demişti.

Mozalar’ın tutuklanmasına konu olan suçlama 2 Temmuz’da Twitter’daki sosyal medya hesabı üzerinden atmış olduğu tweet’lere dayanıyor.

30 Haziran’da Kayseri‘de Suriyeli bir erkeğin bir çocuğu istismar ettiği iddiasından sonra Suriyelilere karşı bir cadı avına dönüşen linç saldırılarını eleştiren tweet’ler atan Mozalar’ın atmış olduğu tweet’lerin ekran çıktılarını paylaşan bazı sosyal medya hesapları,  5 Temmuz itibariyle bu ekran çıktılarını sosyal medyada dolaşıma sokarak Mozalar’ı hedef alan paylaşımlar yapmıştı.

LGBTİ+ aktivisti İris Mozalar: Çocukların evlerini yakanları eleştirdiğim için tutuklandım

Hayvan hakları savunucuları “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük” sloganlarıyla TBMM’ye yürüdü

Hayvan Hakları Yaşam Özgürlük İnisiyatifi ve Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi, meclisten geçirilmek istenen tecrit ve katliam yasasını protesto etmek için dün Ankara Meclis Parkı‘nda bir araya geldi.

Eyleme DEM Partili milletvekili Perihan Koca‘nın da katıldığı protestoda “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük”, sloganları atıldı.

Aktivistler, tüm yaşam hakkı savunucularını tecrit ve katliam yasa tasarısı meclisten geri çekilene kadar her gün, 09.00-21.00 saatleri arasında Ankara Meclis Parkı’nda ve 18.30’da Ankara Sakarya Caddesi‘nde devam edecek olan nöbete davet etti. 

‘Köpekleri toplatma ve öldürme’ yasası Meclis’e geliyor, hak savunucuları sokakta
Lady Freethinker’dan Erdoğan’a mektup: Köpeklerin öldürülmesi etik ve mantık dışı

Polis yürüyüşü ve basın açıklamasını engellemeye çalıştı

Sokaktayım Yanındayım Direnişi‘nin 49. gününde bir araya gelen aktivistlerin Meclis’e yürüyüşü ve basın açıklaması polis tarafından engellenmeye çalışıldı.

Engelleme çabalarına rağmen Cemal Süreya Parkı‘ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) Dikmen Kapısı‘na yürüyen eylemciler, Meclis’in Dikmen Kapısı’nın önünde basın açıklamasını okudu. Basın açıklamasının ardından aktivistler Meclis Parkı’nda yaşam nöbetine başladı.

İnisiyatiflerin ortak basın açıklamasını gerçekleştiren Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nden Güliz Gündüz, Ankara’nın Yenimahalle ilçesindeki bir binada ölü bulunan 15 köpeği hatırlatarak konuşmasına başladı ve “15 köpek işkence edilirken neler hissetti? Kaçmak istedi kaçamadı. Sadece bir kere o köpeklerin yerine koyun kendinizi. Zorla bir yerde tutulduğunuzu, sürekli işkenceye uğrayan bedeninizin son bir umutla kaçmaya çalışıp bağlandığını düşünün, ne hissederdiniz?” diye sordu.

‘Barınak görmemiş insanların hayvanlar hakkında ne çok sözü varmış’

“Saldırgan hayvanların öldürülmesini içeren yasa tasarısını sunduk” diyen AKP Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu‘na “Her gün şiddete uğrayan, taşla sopayla kovalanan hayvanlardan ne yapmasını bekliyordunuz?” diye soruldu.

AKP Grup Başkanı Abdullah Güler‘in “Kuduz riski taşıyan, rehabilite edilemeyecek şekilde azgınlaşmış, barınaklarda diğer hayvanlara zarar veren, hastalık riski noktasında barınakta kalma imkanı kalmayan hayvanların ötenazi yoluyla” öldürüleceğine dair yaptığı açıklamaya da “Bir kere bile bakım evi gezmemiş, barınak görmemiş insanların hayvanlar hakkında ne kadar çok sözü varmış”  diyerek tepki gösterildi.

Barınaklardaki koşullara dikkat çekildi

Gündüz, kuduz riski taşımanın kuduza yakalanmış olmak anlamına gelmediğine dikkat çekerek toplama kampı olarak nitelendirdikleri barınaklarda hayvanların aç bırakıldığı şiddet gördükleri ve küçük bir alanda çok sayıda hayvanla birlikte yaşamak zorunda kaldıkları için agresifleşebileceğine dikkat çekildi.

“Yine çalışmayan berbat belediyelerinizin faturasını hayvanlara mı keseceksiniz? Barınaklarınız virüs yuvası. Sağlıklı giren hayvan hasta çıkıyor. Barınaktan çıkardığımız hayvanların epikriz raporunu da yollayalım mı size? Yaşama umudu olan, iyileşme umudu olan hayvanları berbat belediyeleriniz tedavi edemedi diye öldüreceksiniz öyle mi?” sözleriyle barınakların durumuna tepki gösterildi.

Sokakta yaşayan hayvanlar için yasa teklifi yazılıyor: Hasta ve rehabilite edilemeyenler öldürülecek
Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor

Son olarak “Birazcık adalet duygunuz varsa ne öldürmeyi ne de toplamayı savunabilirsiniz” diyen Gündüz, sokaklardaki tehlikenin hayvanlar değil ataerkil sistemin kurduğu bozuk düzen olduğunu vurgulayarak “Sokaklarda tehlikeli olan, hayvanları gözünü kırpmadan öldürenlerdir. Sokaklarda tehlikeli olan, çocuklarını küçük yaşta evlendirmek isteyenlerdir” dedi.