Konya’yı gördünüz mü? Mamak’ı?
Barınak denilen ‘cehennem çukuru’na üst üste doldurulmuş köpeklerden seçtikleri birini, kürekle öldüresiye döven işçilerin görüntüleri hani? 7-8 adam tarafından bir köşeye kıstırılmış hayvanın çığlıkları yeri göğü inletirken, diğerlerinin öteki köşede sinmiş; vahşeti ve sıranın kendilerine gelmesini çaresiz gözlerle izleyişlerini? Ya kerameti kendinden menkul ‘saldırgan’ gerekçesiyle, kendini korumaya çalışan kadının arkasına gizlenen hayvanın işkenceyle, darpla toplama merkezine götürülüşünü? Aç bırakıldıkları için birbirine saldıran, parçalayan hayvanları da görmüşsünüzdür belki..
Ne hissettiniz, nasıl düşündünüz bilmem. Aranızda “Oh olsun, kurtulduk şu itlerden” diyeni de vardır mutlaka. Ama epey kişinin “Biz bunu kastetmedik ki, bu kadarı vahşet, onları ortadan kaldırmak için daha ‘insani’ yollar bulmalı’ dediğini zannediyorum. İnsan bu nihayetinde, vicdan sahibi bir varlık, öyle değil mi?
Geçenlerde İstiklal Caddesi’nde balonlarla oynayan bir köpeğin görüntülerini yayınladık Yeşil Gazete hesabından. Balonlara bayılıyormuş, çevredeki esnafın mağazaları süsledikleri balonları buldukça, burnuyla havaya atıp peşinden koşturup duruyor. Neşesini, keyfini, masum mutluluğunu başkalarıyla da paylaşalım, gününüz iyi geçsin istedik. Herhalde gazete tarihinde yemediğimiz küfürün, duymadığımız hakaretin bin katını o gün işittik: İtperver! Yeni sıfatımız… Medeni olmaya davet edildik, dünyada uygar hiçbir ülkede sokaklarda hayvan yaşamadığı ‘bağırıldı’ yüzümüze, hayvan saldırılarında yaşamını yitirenlerin, yaralananların fotoğrafları; photoshop’la yapılmış korkutucu köpek görselleri paylaşıldı. Sanki birinin karşısına diğerini koymak mümkünmüş ve doğruymuş; bir acıyı duymak diğerini hissetmekten alıkoyarmış gibi katliam çağrıları doldurdu timeline’ımızı: Hepsini yok edin, savunanları, yanında duranları da yok edemiyorsanız seslerini kesin!
Köpek sevmiyorsunuz, tamam. Belki dininiz, belki yetiştirilme tarzınız buna uygun değil. En “uygar” gördüğünüz ülkelerde bile park ve bahçelerde yaşayan sincapları, çeşitli kemirgenleri hatta maymunları, şehir farelerini, kedileri, yarasaları, kirpileri, tavşanları, yılanları, atları, kuşları, böcekleri ve türlü çeşit yaban hayvanını; yaşam alanlarını işgal ettiğimiz için kent çeperlerine gelen kurtları, tilkileri, ayıları da hepten yok edecek miyiz peki? “Ötekiler” yok olunca, huzura mı ereceğiz?
Hıncını en zayıf gördüğünden çıkarmak
Birkaç aydır düzenli ve sistemli biçimde, bir sürek avı haleti ruhiyesiyle hayvan katliamları yapılıyor memleket sokaklarında. Her yer kan revan. Görüntüler, kimsenin ‘münferit, sıra dışı” demesine, diyebilmesine cevaz da vermiyor. Üstelik şiddet sadece hayvanlara yönelik de olmuyor, onları koruyan veya sadece yiyecek veren bile bundan nasibini alıyor. İzmir’de hayvanlara yiyecek veren bir ailenin fertlerinin sokak ortasında kurşuna dizildiğini de mi unuttunuz? Hayvan aktivistlerine, HAYKURDER Başkanı Erman Paçalı’ya yönelik ölüm tehditlerini, fiziksel şiddeti içeren saldırıları, belediye aracı içinde kanlar içinde can çekişen köpek görüntülerini paylaşan Nilay Aydın’ın aracının kurşunlanmasını, türlü çeşit tacizleri de duymadıysanız ekleyeyim.
Şehir hayvanlarına yönelik son zamanlarda iyice ayyuka çıkan nefret ve hıncın, özellikle son 20 yıldır içinde debelendiğimiz öfke, kendinden olmayana, benzemeyene yönelik kinden azade olduğunu söylemek mümkün değil. Öyle bir yarılma hali ki bu, bizi bir toplum olmaktan çıkardı epeydir; diğerine diş bileyen, mümkünse bizzat onu/onları yok etmeye gönüllü yığınlar haline getirdi. Bizzat en üst düzeyden ve perdeden, kendi vekillerinin tamamının oy verdiği, kendi çıkardıkları kanunu çiğnemekte hiç beis görmeyenin, “vazgeçtim, toplayın” emrini verdiği/verebildiği, can pazarına dönmüş bir memlekette, hayata olan hıncını en zayıf gördüğünden, en korunaksız olandan çıkarması en kolayı gibi görünüyor olmalı. Kadınlara, farklı cinsel eğilimlere sahip olanlara, rengi, ırkı çoğunluktan değişik olanlara yapılanlara çok benzemiyor mu?
Biliyorsunuzdur ihtimal; bu hayvanları biz, insanlar binlerce yıl önce evcilleştirdik; biz olmadan yaşayamaz hale getirdik. Kırma veya yeni türler ürettik, her türlü hizmetimizde kullandık; yaşam yolculuğumuz ortaklaştı. Artık ormana bırakıp kaçma dönemini çoktan geçtik yani. Hem orman kalmadığından hem de bu hayvanlar artık “vahşi” olmadığı için. Zannettiğiniz gibi insanlara karşı savaş açmış falan da değiller; kötü yürekli oldukları, insandan nefret ettikleri için, ‘keyifli’ bulduklarından ya da benzeri “insani” birtakım itkilerle saldırganlaşmıyorlar. Kuduz gibi nadir görülen –ve şifası da olan- hastalıklar dışında, tıpkı sizin gibi kendilerini, yavrularını koruyor, tehdit algılamadıkları sürece insanlarla bir arada kısa hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Bildiğinizden emin olmadığım başka şeyler de var: Tıpkı bizim gibi onların da hakları olduğu mesela. En başta da yaşam hakkı. Bırakalım, insana ‘default’ yüklü geldiği iddia edilen evrensel adalet, hakkaniyet duygusu ve vicdanı, bakın sizi de bağlayan kanunlar ne diyor:
“5199 sayılı Kanun’un 14.maddesi ve 28/A maddesi uyarıca; hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek ve öldürmek yasaklanmış olup, 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (m) bendinde düzenlenen yasağa aykırı davranmak suretiyle bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence eden veya acımasız ve zalimce muamelede bulunan kişi altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile, BİR EV HAYVANINI VEYA EVCİL HAYVANI KASTEN ÖLDÜREN KİŞİ ALTI AYDAN DÖRT YILA KADAR HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILIR.
Maddede düzenlenen suçların veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, hayvan koruma gönüllüsü, hayvan koruma derneği üyeleri, hayvan koruma vakfı üyeleri veya hayvanlara bakmak yahut onları korumakla görevlendirilen kişiler tarafından işlenmesi durumunda verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Aynı kanunun Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinde, geçici bakımevlerinde aranacak şartların (Md.24), sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların bakımı (Md.21) düzenlenmiştir.
Oysa ağızlardan hiç düşmeyen “insani” çözümler hep var, biraz zaman alsa da zor değil üstelik. Sadece bundan sorumlu olan, bu nedenle maaş alan insanların ve kurumların görevini yapması yetecek. Mesela;
- Öncelikli olarak, kentlerdeki tüm köpek nüfusuna yönelik kapsamlı ve gerekli sağlık koşullarının sağlandığı bir kısırlaştırma kampanyasının başlatılması,
- Şehir hayvanlarının kafeslere tıkıldığı cezaevi konseptli barınaklarda toplatılıp, esarete ve sonunda ölüme terk edilmesine son verilmesi,
- Belediye barınaklarının bir sürgün yeri olmaktan çıkması, işinin ehli, hayvansever personelden oluşması; veteriner hekimler, teknikerler, biyologlar, zooteknisyenler ve benzeri uzmanların görev yaptığı, geniş alanlara sahip kompleksler haline getirilmesi,
- Buralara teşhis, tedavi, bakım ve diğer ihtiyaçları için mümkün olan en geniş kaynağın ayrılması, her yerine dışarıdan serbestçe izlenecek kameralar takılması,
- Hayvan hakları örgütleri ve gönüllülerin düzenli ve sürekli denetimine açılması, hayvanseverlerin mama ve diğer ihtiyaçlarını gidermelerine olanak sağlanması,
- Okullarda hayvan hakları ve hayvanlarla birlikte yaşamayı öğreten derslerin müfredata girmesi, öğrencilerin düzenli barınak ziyaretinin ve buradan bir hayvan sahiplenmesinin cesaretlendirilmesi,
- Çocuklara henüz küçükken, tıpkı trafik ışıklarının anlamını, şehir kurallarını öğrettiğiniz gibi sokaktaki hayvanlara nasıl davranacağının, onlarla nasıl güvenli ilişki kuracağının öğretilmesi,
- Kent sokaklarında belirli ve güvenli besleme alanları oluşturulması, aşılamalarının yapılması,
- Evcil hayvan satışının her şekilde yasaklanması gibi..
Yasal zorunluluk olduğu halde yetki ve sorumluluk verilmiş belediyeler ve merkezi yönetim işlerini yapmıyor diye katliam mı yapalım, ille elimize, ruhumuza kan mı bulaşsın? Düzeltmek, onarmak, kurumları işlerini yapmaları için zorlamak, baskı kurmak zahmetli, öldürmek, yok etmek daha mı kolay? İnsan insanın cehennemi de cenneti de olabilir ya isterse, belki insan olmayana reva gördüğümüzün her daim “cehennem” oluşunu sorgulamamızın zamanı gelmiştir. Hayırsızada‘nın kefaretini hala üzerinde taşıyanların torunları olarak, artık “günahlarımızdan arınma” zamanıdır belki…
Yüreğiniz dayanıyorsa görüntüleri bulup izleyin. Sonra da vicdanınıza danışın, aklınızla tartın ve yapılanlara itirazınız varsa bu masumların hesabını siz sorun. Onlar haklarını arayamaz zira, seslerini çıkaramaz. Siz olanı biteni görünür hale getirir ve yapanların/yaptıranların yakasını bırakmazsanız, dünya işte o zaman “bir anlığına güzelleşir”, gayya kuyusuna dönmüş hayatımıza dair bir umut yeşerir.
*
Not: Konya’daki barınakta, bir köpeği kürekle defalarca vurarak öldüren çalışanla ona yardımcı olan kişi tutuklandı. Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Hayvan Sağlığı Şube Müdürü ise görevden alındı. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medyada yaptığı açıklamada, vahşetin onların da vicdanını yaraladığını ve derinden üzdüğünü, hayvanlara yapılan zulüme asla müsamaha göstermeyeceklerini bildirdi, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sokakta köpek olmaz, onların yeri barınak” sözlerini sahiplenerek şunları söyledi: “Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi hem sokak hayvanlarına sahip çıkacak hem de insanımızın bu tür sorunlarla karşılaşmamasını sağlayacak tavrımızı daha etkili şekilde uygulayacağız. Yetkililer bu doğrultuda gerekli tedbirleri almak üzere talimatlandırılmıştır.”
Verilen talimat, kanuna aykırıysa ne yapacağını ise sorulmadığı için olsa gerek, söylemedi.
Geceyarısı notu: Konya’da Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde bir köpeğin kürekle kafasına vurularak öldürülmesine ilişkin haberlere, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın talebiyle erişim engeli getirildi. Engelliweb’in bildirdiğine göre cinayete dair haberler ve sosyal medya paylaşımları Ankara 3’üncü Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla erişime engellendi ve silinmelerine hükmedildi. Neden? Hayvan hakları aktivistleri ise bugün başta Konya olmak üzere Türkiye’nin pek çok ilinde protesto eylemi yapacak. İstanbul‘daki eylem 13.30’de Beşiktaş Meydanı’nda.