Ana Sayfa Blog Sayfa 74

LGBTİ+ aktivisti İris Mozalar: Çocukların evlerini yakanları eleştirdiğim için tutuklandım

Haber: Eylül Deniz YAŞAR

*

10 Temmuz akşamı ev baskınıyla İstanbul’da gözaltına alınan LGBTİ+ hakları aktivisti İris Mozalar bugün çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Bir gecelik gözaltının ardından bugün Çağlayan Adliyesi’ndeki savcılık ifadesinin ardından tutuklama talebiyle 9. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen  Mozalar için  TCK Madde 216/1‘ maddesi kapsamında, “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu” gerekçe gösterilerek tutuklama kararı çıktı.

Mozalar’ın Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülmesi bekleniyor.

Trans Onur Haftası ve İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası adına Çağlayan Adliyesi önünde İris Mozalar’ın tutuklanmasına ilişkin bir basın açıklaması okundu. Avukat Polat Yamaner de kısa bir açıklama yaptı.

‘Katliam yapmak isteyenler serbest, ben eleştirdiğim için tutuklu’

Tutuklama kararı sonrası avukatları aracılığı ile ulaştığımız Mozalar, kendisi ile dayanışma gösteren kamuoyuna selamlarını ileterek tutuklanma kararına ilk tepkisini Yeşil Gazete ile paylaştı:

“Hakim tutuklanma kararımı okuduğunda mahkemede verdiğim tepkiyi tekrarlamak istiyorum: Küçücük çocukların evlerini yakanlar, katliam gerçekleştirmek isteyenler serbest bırakılırken ben bunu eleştirdiğim için tutuklandım.”

Avukat Karaköçek: Kararın hukuksuzluğu ortada

Mozalar’ın avukatı Gizem Karaköçek ise “Kararın hukuksuzluğu ortadadır. Bu hukuksuz karara karşı hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Karapörçek müvekkili Mozalar’ın Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderileceğini de bildirdi.

Mozalar’ın tutuklanmasına konu olan suçlama 2 Temmuz’da Twitter’daki sosyal medya hesabı üzerinden atmış olduğu tweet’lere dayanıyor.

30 Haziran’da Kayseri‘de Suriyeli bir erkeğin bir çocuğu istismar ettiği iddiasından sonra Suriyelilere karşı bir cadı avına dönüşen linç saldırılarını eleştiren tweet’ler atan Mozalar’ın atmış olduğu tweet’lerin ekran çıktılarını paylaşan bazı sosyal medya hesapları,  5 Temmuz itibariyle bu ekran çıktılarını sosyal medyada dolaşıma sokarak Mozalar’ı hedef alan paylaşımlar yapmıştı.

Kömürden vazgeçemeyen Çin, rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarında lider oldu

Dünya genelinde rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarını inceleyen sivil toplum kuruluşu Global Energy Monitor (GEM), tüm rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarının üçte ikisine ev sahipliği yapan Çin‘in yenilenebilir enerji yatırımlarında liderliğini üstlendiğini gösterdi.

Şu an 180 gigawatt (GW) şebeke ölçeğinde güneş ve 16 GW ölçeğinde rüzgar enerjisinin bulunduğu Çin’de toplam 339 GW rüzgar ve güneş enerjisi daha kurulması planlanıyor. Amerika Birleşik Devletleri‘nin (ABD) ise yapım aşamasında olan 40 GW güneş ve rüzgar santrali bulunuyor.

Xi Jinping’in stratejisi etkili oldu

Araştırma kapsamında GEM, doğrudan şebekeleri besleyen 20MW ve üstündeki güneş enerjisi sahalarını inceledi. Çin’de küçük ölçekli güneş enerjisi kapasitesi çoğunlukta olduğu için ülke genelindeki toplam güneş enerjisi yatırımının raporda hesaplanandan çok daha yüksek olduğu belirtildi.

Çin’in yenilenebilir enerji yatırımlarındaki artış, devlet başkanı Xi Jinping‘in yeşil enerji üretimini de kapsayan ‘yeni kaliteli üretici güçler’ için duyulan ihtiyaca yönelik stratejisinin bir sonucu olarak yorumlandı.

Yenilenebilir enerji yatırımları yeterli değil, kömürden çıkış gerekiyor

Ancak Çin ekonomisinin karbon yoğunluğunu yüzde 18 azaltma hedefine ulaşmak için mevcut yatırımlar hala yeterli değil.

Çin’in 2030 yılına kadar tüm enerjisinin yüzde 25’ini fosil olmayan kaynaklardan üretme hedefine ulaşabilmesi için 1600 ila 1800 GW arasında güneş ve rüzgar enerjisi kurması gerekiyor.

2020-2023 yıllarında enerji tüketimindeki artışın yüzde 50’sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması hedeflenmişti ancak yalnızca yüzde 30’u karşılanabildi.

Asya Politika Enstitüsü Çin İklim Merkezi direktörü Li Shuo, “Çin’in hedeflerine ulaşabilmesi için yenilenebilir enerji yatırımlarına devam etmesi önemli. Ancak hedeflere ulaşmak düşünüldüğü kadar kolay değil çünkü ülkede hala kömür tüketiminden uzaklaşmaya yönelik bir işaret yok” dedi.

Fotoğraf: Lian Zhen

Kömür yatırımları devam ediyor

GEM’in Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi ile gerçekleştirdiği daha eski bir analiz ise Çin’de kömürlü termik santral onaylarının 2022-2023 yıllarında 2016-2020 yıllarına oranla dört kat arttığını gösterdi. Aynı dönemde toplam kömür tüketimi ise yıllık ortalama yüzde 0,5’ten yüzde 3,8’e yükseldi.

Çin hala kömür endüstrisinin ülkenin GSYİH’sini arttırmak için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyor. Ancak temiz enerji sektörleri de Çin ekonomisinin büyümesine yardımcı olabilir. GEM analizinde 2023 yılındaki GSYİH büyümesinin yüzde 40’ını yenilenebilir enerji sektörünün oluşturduğu hesaplandı.

Raporun yazarları, Çin’in devasa yenilenebilir enerji birikimini enerji üretimine dönüştürmesi, fosil yakıtları terk etmesi ve karbon emisyonlarını olabildiğince erken azaltması gerektiğini söylüyor.

Batı Karadeniz’de ‘orman hortumları’: Binlerce ağaç devrildi

Yüzde 65’inden fazlası ormanlarla kaplı olan Bartın, Karabük ve Zonguldak’ta 2023 yılının kasım ayından 2024’ün haziran ayına kadarki sekiz aylık dönemde, ormanlarda bir çok hortum meydana geldi.

Bartın’ın 33 bin 531 hektar, Zonguldak’ın 201 bin 521 hektar, Karabük’ün de 287 bin 761 hektar ormanı bulunuyor.

Hortumlar sonrası Zonguldak’ın Alaplı, Devrek ilçeleri ve Dirgine bölgesi, Bartın’ın Ulus ilçesi, Karabük’ün Yenice ilçesi ve Büyükdüz ile Eğriova bölgelerinde binlerce kayın, köknar ve karaçam ağacı devrildi.

Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerinin, devrilen ağaçların tespiti ve kaldırılması için başlattığı çalışmalar sürüyor.

‘Son aylarda bölgede alışılmadık değişiklikler yaşanıyor’

Bartın Üniversitesi (BARÜ) Orman Fakültesi Orman Amenajmanı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Durkaya, son aylarda bölgede çok dikkat çekici hava olaylarının yaşandığını belirterek şu bilgileri verdi.

“2023 yılı sonu ve 2024 yılının mayıs ve haziran aylarında bölgemizde çok dikkat çekici değişiklikler var. Bu aylarda bölgemizde rekor sıcaklıklar kaydedildi. Buna bağlı olarak da deniz suyu sıcaklıklarında rekor sıcaklıklar tespit edildi. Bu iklimde yaşanan düzensizlikler, tabii bunlar küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olarak marjinal hava olaylarının yaşanmasına neden oldu. Bölgemizde daha önceden çok alışık olmadığımız hortum olayları görülmeye başlandı. Daha önceden de görülüyordu ama sıklığı ve şiddeti gittikçe artmaya başladı. Bu küresel iklim değişikliği sürecinde bunun artarak devam edeceği şu anda tahmin edilebilir. Bölgede yaşanan ağaç devrikleri sonrasında Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri de sahada çalışmalarına başlayarak, ağaçların damgalanmasına başlandı. Sonrasında bu ağaçların alandan çıkartılmasıyla tam hasar ortaya çıkacaktır. Çünkü hortumlarda devrikler düz bir şekilde olmuyor. Hepsi birbirinin üzerine devrildiği için çalışmaların uzun süreceğini görüyoruz.”

Küresel ısınmanın sonuçlarından birinin de yağış düzensizliği olduğunu kaydeden Durmaz,  “Yani 3-5 ay içerisinde düşmesi gereken yağışın 20 dakikada aniden düşmesidir. Yine Bartın’da son yılarda bu yağış konusundaki rejimin son yıllarda artış gösterdiği görüyoruz ve sel olaylarına dönüşüyor. Bu sel konusunda ormanlar da dahil olmak üzere erozyon ve toprak kayıplarına neden oluyor. Evet ormanlarımız, topraklarımızı erozyona karşı korur ama aşırı yağışlarda bazen ormanlarımızın da yapacağı çok bir şey kalmıyor” diye konuştu.

Bartın’ın Ulus ilçesi Kumluca beldesindeki orman varlığının ekonomiye katkısında büyük rol oynayan kooperatifler de Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı çalışmalara destek veriyor. Sınırlı Sorumlu Zafer ve Çevre Köyleri Tarım Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mustafa Güney, daha önce nadiren görülen ama bu yıl sayısı artan hortumlardan dolayı devrilen ağaçların “olağanüstü bir durum” olduğunu söyledi.  İlgili tüm kurumların çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Güney, tekrarının yaşanmamasını diledi.

‘Mutlak orman derinliğimiz azaldı

Prof. Ali Durkaya, hortumların yanı sıra Türkiye’nin en zengin orman varlığı arasında yer alan Batı Karadeniz’deki ormanlarda yoğun tarım nedeniyle yaşanan sorunlara da değindi:

Filyos havzasında yeterli yağış ve uygun toprak koşulları nedeniyle, bölgemiz karışık ormanlar kurmaya elverişli ortamlar arasında bulunmaktadır. Bölgemiz ağaçların çok verimli bir yetişme ortamı olduğu için Avrupa’nın sıcak noktaları arasında yer almaktadır. Gen koruma ormanları arasındaki Yenice ormanlarımız da buradadır. Bölgemizin toprak yapısı killi, su tutma kapasitesi yüksek, bitki besin elementleri açısından da yüksek bir toprak yapımız var. Fakat yetişme ortamımızın bir handikabı var. Geçmiş yıllarda yoğun tarım yapıldığı için şu anda ormana dönüşmüş pek çok alanda erozyon nedeniyle mutlak toprak derinliğimiz biraz azaldı. Yani ana kayanın üzerindeki toprak derinliğimizin nispeten düşük olduğunu söylememiz gerekir.”

 

‘İngiltere’de muhafazakarların yenilgisinde yeşil politikalardan vazgeçmek önemli rol oynadı’

Birleşik Krallık‘ta önceki muhafazakar hükümetin ülkenin “yeşil taahhütleri” sulandırmasının, yaşadıkları büyük seçim yenilgisine katkıda bulunan “felaket bir yanlış değerlendirme” olduğu kaydedildi. 

More in Common tarafından yapılan araştırma, net sıfır politikalarındaki “U dönüşü”nün İşçi Partisi ve Liberal Demokratlara olan desteği artırdığın gösteriyor. Daily Mail, gazetesi de seçmenlerinin bu iki partiye oy verme motivasyonlarında iklim değişikliğinin konut ve suç oranlarının bile üzerinde yer aldığını ekliyor

More in Common’ın analizine göre, iklim değişikliğini daha az önemli görenler,  yenilenebilir enerji üretimini artırmayla hala seçimlerde oy kullanmayı yönlendiren en büyük faktör olan “yaşam maliyetini düşürme” arasında bağlantı kuruyor.

Ankete katılanların %70’inden fazlası, İşçi Partisi’nin daha temiz enerjiye geçişi finanse etmeye yardımcı olmak için tasarlanan ve devlet tarafından işletilecek GB Energy şirketini desteklediğini belirtiyor. Hem Muhafazakar hem de Reform UK seçmenleri de, devlet tarafından işletilen bir firmanın “ülke için iyi olacağı” kanısında. Söz konusu partilerden seçmenlerin sırasıyla yüzde 56 ve yüzde 59’u bu firmayı destekliyor.

İngiltere seçimlerinin kazananı İşçi Partisi, yeni başbakan Keir Starmer
‣ İngiltere İşçi Partisi’nin iklim finansmanı taahhütleri umut verici ama yetersiz
‣ Reform adaylarının iklim inkarcılığı halkın güvenini ve demokrasiyi tehdit ediyor

Miliband’dan iklim politikası

Çevre, Gıda ve Kırsal İşler Bakanlığı‘nın (Defra) bildirdiğine göre, yeni İşçi Partisi hükümeti “değişim için beş ana politika önceliğini” duyurdu. Bunlar, arasında doğayı, gıda sistemini ve toplulukları iklim değişikliğinin etkilerinden korumak da yer alıyor.

Bakanlığın öncelikleri arasında İngiliz sularını temizlemek, sıfır atık ekonomisine geçiş için bir yol haritası oluşturmak, çiftçileri desteklemek, doğanın iyileşmesini sağlamak ve toplulukları su baskınlarından korumak yer alıyor.

Yeni enerji bakanı Ed Miliband da bakanlığı için enerji güvenliğini artırmak ve faturaları kesmek, GB Energy’yi kurmak ve iş yaratmak gibi altı önceliği açıkladı. 

 

Ülkenin bir yanında sel olurken diğer yanında sıcaktan tarlalar kurudu

Aşırı sıcak geçen günlerin ardından sabah erken saatlerden itibaren etkili olan sağanak yağışlar ülkenin doğusunda da batısında da sele neden oldu. İzmit ve Iğdır‘da etkili olan sağanak yağış sele dönüştü. Geçtiğimiz günlerde ise (7 Temmuz) Karadeniz Bölgesi, yoğun sağanak yağışlarla sarsılmıştı. Sel ve küçük çaplı heyelanlar fındık bahçelerini vurdu. Ülkenin bir yanında sağanak yağışlar sellere neden olurken bir yanında ise kavurucu sıcaklarla tarlalar kuruyor.

Sel ve kuraklık, en tehlikeli doğal afetlerden bazıları. Tuhaf görünse de iklim krizi, ikisini de aynı anda tetikliyor. Çünkü iklimin değişmesi, suyun gezegenimiz etrafında hareket etme şeklini yani, su döngümüzü de değiştiriyor. Genel olarak, sulak alanlar daha sulak olurken ve kuru alanlar daha da kuruyor. 

Ayrıca, yağmuru, daha çok şiddetli sağanak şeklinde yaşıyoruz ve bu da daha büyük bir sel riskine yol açıyor. Başka bir deyişle, ısınan dünyamız doğrudan selleri tetiklemese de, sel yaratan faktörlerin çoğunu şiddetlendiriyor.

Fotoğraf: DHA

İzmit’te sel

Bugün (11 Temmuz) İzmit‘te sağanak nedeniyle bir cadde su altında kalırken sürücüler, bölge esnafı ve vatandaşlar zor anlar yaşadı.

DHA’nın haberine göre İzmit‘te öğle saatlerinde etkili olan yağış, hayatı olumsuz etkiledi.

Cedit Mahallesi İnönü Caddesi, yüksek mahallelerden gelen yağmur suyu, çamur ve taşlar nedeniyle su altında kaldı.

Cadde üzerindeki araçlar ilerlemekte zorluk yaşarken, esnaf ise suyun dükkana girmemesi için kendi imkanlarıyla müdahalede bulundu.

Cadde üzerinde dükkanı bulunan esnaf Murat Ciner, “Kanalların azlığından ve gerekli giderlerin olmamasından dolayı her yağmurda böyle oluyor. Dükkanlarımızı korumak için mecburen başında bekliyoruz” dedi.

Kocaeli Valiliği tarafından yağmur nedeniyle oluşabilecek olumsuzluklara karşı uyarı yapıldı. Valilik, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Bugün 10.00 ile 15.00 saatleri arasında Kocaeli, Yalova ve Sakarya çevrelerinde yerel olarak kuvvetli sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış beklenmektedir. Meydana gelebilecek ani sel, su baskını, yıldırım, yerel dolu yağışı, ani kuvvetli rüzgar ve kısa süreli fırtına ile ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olmaları gerekmektedir.”

Fotoğraf: DHA

Iğdır’da sel

Iğdır’ın yüksek kesimlerinde etkili olan sağanak yağış ve dolu sele neden oldu, tarım arazilerinde hasar oluştu.

Hava sıcaklığının yer yer 40 dereceye kadar çıktığı Iğdır’da sağanak yağış ve dolu da etkili oldu. Kentin yüksek kesimlerindeki köylerde başlayan sağanak yağış, kısa sürede şiddetini artırarak doluyla birleşti ve sele neden oldu.

Yağışın etkisiyle bazı bölgelerde su birikintileri oluşurken, dolu taneleri ise tarım arazilerinde ve yerleşim alanlarında hasara yol açtı. Sel suları yerleşim yerlerine yaklaşırken, bazı köy yolları da ulaşıma kapandı.

Edirne’de ayçiçeği tarlaları kurudu

Bir tarafta ise kavurucu sıcaklar yaşanıyordu. Edirne‘de hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ile süt olum devresindeki ayçiçeği ekili bazı tarlalar kurudu. Bu tarlalarda toprak çatlarken, ürünlerin gelişimi de durdu.

Fotoğraf: DHA

Trakya Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yalçın Kaya, “Artık bu ekim zamanının yavaş yavaş çok daha öne çekilmesinde fayda var. Bitkinin üç tane temel öğesi var. Bunlardan en önemlilerinin başında süt olum devresi ki şu anda ayçiçeğinin olduğu dönem. Bu dönemde bitkiye aslında yağıştan ziyade serin hava gerekiyor, rüzgar gerekiyor. Çünkü süt olum devresinde olan aşırı sıcaklar, verimi yüzde 30-40’a varan şekilde etkiliyor” dedi ve ekledi:

“Özellikle son zamanlarda son derece fazlaca hissettiğimiz küresel ısınma gibi bir gerçek var; en önemli neden bu. Bu yüzden iklimler değişti, kış daraldı. Daha önce buğdayın ekim ayı, ekim ayıydı ama maalesef kasım ayına geldi. Yine aynı şekilde ayçiçeğinde nisan ayı, bizim için ekim ayıydı. O da artık yavaş yavaş öne çekilmeye başlandı. Normalde 5-6 ay süren kışlar artık 3-4 ay sürmeye başladı. Birinci neden bu. Artık kesinlikle küresel ısınmayı tüm benliğimizle, ürettiğimiz ürünlerle, yaşamımızda tamamen hissediyoruz.”

 

COP29’un ev sahibi Azerbaycan, petrolden elde ettiği gelirle iklim fonu başlatmayı planlıyor

Bu yıl kasım ayında yapılacak iklim zirvesi COP29‘un ev sahibi olan Azerbaycan, zirve öncesi iklim finansmanı harekete geçirmek  için sembolik bir adım attı. Buna göre, devlete ait petrol şirketi SOCAR’ın katkısıyla, “yeşil projeler” için 500 milyon dolarlık bir iklim fonu başlatacak.

Bakü’nün, “gelecek için iklim yatırım fonu” adını koyduğu fon toplama çalışmasıyla diğer fosil yakıt üreticilerinden daha fazla sermaye toplanması hedefleniyor.

Ancak söz konusu miktar, gecen yıl  Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde düzenlenen COP28′de duyurduğu ve 2030 yılına kadar iklim eylemleri için 250 milyar dolarlık özel sektör yatırımı sağlamayı amaçlayan ilk 30 milyar dolarlık fonla karşılaştırıldığında oldukça düşük kalıyor.

COP29 yetkilileri ise Azeri fonunun fosil yakıt şirketlerinin toplu paraları veya gelirlerinin bir kısmını bağışlayabilecekleri bir mekanizma kurarak katkıda bulunmaları için bir başlangıç ​​noktası oluşturacağını söylüyor.

Aliyev hala petrol ve doğal gazı savunuyor

Kendi de iklim değişikliğinin sonuçlarından mustarip olan Azerbaycan’ın bu adımı, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev‘in bu yılın başlarında ülkenin “Tanrı vergisi” petrol ve doğal gaz rezervlerini savunmasının ardından geldi. Aliyev, Avrupa’nın enerji talebi nedeniyle ülkenin fosil yakıtlarına önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyulacağını ileri sürmüştü.

Birçok diplomat ve müzakereci ise petrol ve doğalgaz gelirlerine büyük ölçüde bağımlı olan ülkenin, fosil yakıtlardan nasıl uzaklaşılacağı sorusunu ele almakta istekli olmadığı yönündeki endişelerini dile getirmişti.

COP28’de 200’e yakın ülke, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için fosil yakıtlardan “adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde” geçiş yapmayı kabul etmişti ancak BM’nin yürüttüğü  iklim süreci kapsamında bu hedefe yönelik çok az ilerleme kaydedildi.

COP29’un üst düzey bir yetkilisi, Financial Times‘a iklim odaklı fondan elde edilen yatırım getirilerinin kendilerine geri aktarılacağını söyledi. Yetkili, “Konsept hazır olduğunda, potansiyel katkıda bulunabileceğini düşündüğümüz taraflara ulaşacağız… Fosil yakıt üreten ve kullanan tüm ülkelerden girişimin parçası olmalarını isteyeceğiz” dedi. Fonun fosil yakıt şirketlerine ek vergi anlamına gelmeyeceğini de sözlerine ekledi.

Azeri yetkililer şu anda sermayenin yüzde 50’sinin aşırı hava olaylarından en çok etkilenen gelişmekte olan ülkelere ayrılıp ayrılmaması konusunu görüşüyor.

Bonn’daki hayal kırıklığı sürüyor

Haziran ayında Almanya‘nın Bonn kentinde COP29 öncesi gerçekleştirilen BM iklim görüşmeleri, iklim finansmanı için yeni bir hedef konusunda gelişmekte olan ve gelişmiş ülkeler arasında karşılıklı suçlamalarla sona ermişti.

2009 yılında belirlenen yıllık 100 milyar dolarlık hedefe, programın iki yıl gerisinde kalınarak ve mevcut yardımların yeniden sınıflandırılmasının ardından, ancak geçen yıl ulaşıldı. Bonn’da AB ve ABD gibi büyük bağışçılar, ekonomik büyümede ilerleme kaydeden Çin ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri gelecekte daha fazla fon sağlamaya çağırsa da bu baskı, iklim değişikliğinin ardındaki tarihi emisyonların daha zengin ekonomilerin sorumluluğu olduğu gerekçesiyle sert bir direnişle karşılandı. Çıkmaza giren BM’nin iklim müzakerecileri, COP29’da iklim hedeflerinin küresel ısınmanın sonuçlarıyla mücadele edecek şekilde güncellenmesi ihtimali konusunda hayal kırıklığına uğradı.

Türkiye son 23 yılın en kurak haziran ayını yaşadı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, bu yılın haziran ayı alansal yağış verilerini yayınladı. Rapora göre son 23 yılın en az yağış alan haziran ayını yaşadık.

Rapora göre 2024 yılının haziran ayında boyunca 11,9 mm ile sınırlı kalan yağışlar, 33,6 mm olan haziran ayı ortalamalarının ve 58,1 mm olan 2023 yılı haziran ayının altında kaldı.

Bu yıl haziran ayı ortalamalarının yüzde 65 altında kalan yağışlar, geçen yıla göre yüzde 80 azaldı.

Burdur’da kuraklık tehditi tehlikeli boyutlara ulaştı
Meteoroloji’den ‘olağanüstü kuraklık’ alarmı: Nisan’da yağışlar yüzde 67 oranında düştü

En büyük düşüş Marmara Bölgesi’nde

Bölge bazında bakıldığında ise Batı ve Orta KaradenizMarmara Bölgesi (Kırklareli hariç), Kıyı Ege, Antalya‘nın doğusu, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Elazığ, Diyarbakır ve Bingöl‘de yağışlar yüzde 60 oranında azaldı.

Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin‘in sahil kesimleri ise ortalanın yüzde 20 üzerinde yağış aldı.

Yağışların en çok azaldığı bölge yüzde 92 ile Marmara Bölgesi oldu. Haziran ayı normali 41,5 mm olan bölge, 3,4 mm yağış aldı.

Ege ve Akdeniz bölgelerinde son 23 yılın, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde son 21 yılın, İç Anadolu Bölgesi’nde son 12 yılın en düşük yağışı meydana geldi.

Haziran ayının 3,4 günü yağışlı geçti

Türkiye genelinde haziran ayında ortalama 3,4 yağışlı gün yaşandı. 1991-2020 yıllarında ortalama yağışlı gün sayısı 6,5’ti.

Yağışlı gün sayıları Ege Bölgesi’nin orta ve kıyı kesimi ile Antalya’nın batısı, Adana’nın güneyi, Gaziantep, Kilis ve Maraş çevrelerinde 3 günün altına düştü.

Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğu kesimleri ile Doğu Karadeniz çevrelerinde ise 10-15 gün yağışlı geçti.

İl genelinde ise en az yağış 0,4 mm ile İzmir‘de gerçekleşirken en fazla yağış 97 mm ile Rize’de gerçekleşti.

Yağış düşüş oranı en yüksek il yüzde 98 ile Çanakkale olurken Hakkari, yüzde 26 ile yağış artış oranının en yüksek olduğu il oldu.

Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, İzmir, Kocaeli, Yalova’da son 64 yılın, Adana, Ardahan ve Osmaniye’de son 44 yılın, Adıyaman, Aydın ve Kütahya’da son 23 yılın, Manisa’da son 22 yılın, Amasya, Balıkesir, Bartın, Bolu, Çankırı, Çorum, Düzce, Eskişehir, İstanbul, Karabük ve Kastamonu’da son 21 yılın en düşük yağışı gerçekleşti.

İklim değişikliği yağış döngüsünü değiştiriyor

İnsan faaliyetlerinin sonucunda sera gazı miktarındaki artışın neden olduğu iklim değişikliği, sıcaklıkların yükselmesine ve yağış döngülerinin değişimesine neden oluyor.

Türkiye’de azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar, su kaynakları üzerinde baskıya neden olurken buharlaşma giderek artıyor ve toprak nem kaybediyor.

Yağış miktarındaki düşüş, kuraklık ve çölleşmeye karşı savunmasız olan Türkiye’de iklim değişikliğine dayanıklı su yönetim planlarının önemini de gözler önüne seriyor.

[İklim Masası] İnsan kaynaklı iklim değişikliği Türkiye’de kurak alanları artıracak
İklim krizinin dört atlısı: Sıcak dalgaları, kuraklıklar, yangınlar ve seller

Basın ve ifade özgürlüğü örgütlerinden Açık Radyo’nun lisans iptaline kınama

Yerel ve uluslararası düzeyde 18 basın meslek ve ifade özgürlüğü kuruluşu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) Açık Radyo’nun lisansını iptal etme kararını kınadı.

Türkiye’de bağımsız medyaya yönelik sistematik taciz olduğunu belirten örgütler, Türkiye’yi Anayasa ve uluslararası insan hakları hukuku doğrultusunda basın ve ifade özgürlüğünü koruma yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırdı;  Açık Radyo’nun lisansının iade edilmesini talep etti.

RTÜK’e sansür yerine ifade özgürlüğünü koruma çağrısı

Bildiri şöyle:

Açık Radyo’nun lisansının iptali, RTÜK’ün bu yıl altı farklı radyo ve televizyon kanalına uyguladığı bir dizi cezanın devamı niteliğinde. Eleştirel yayınlarıyla bilinen bu medya kuruluşları arasında dört kez yüzde 2 idari para cezasına çarptırılan Now TV ve yine üç kez yüzde 2 para cezasına çarptırılan TELE1 de bulunuyor.

Açık Radyo örneğinde ceza gerekçesi olarak gösterilen ifadeler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de dahil olmak üzere uluslararası insan hakları hukuku tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamındadır. RTÜK’ü, Açık Radyo’nun lisansını derhal iade etmeye çağırıyoruz.

RTÜK’ü görevi gereğince hareket etmeye, ifade özgürlüğünü ve medyada çoğulculuğu güvence altına almaya, eleştirel ve bağımsız medyayı sansürlemek yerine korumaya davet ediyoruz.

Türkiye yetkililerini de medya düzenlemelerine yönelik yaklaşımlarını gözden geçirmeye çağırıyoruz.

İmzacı kuruluşlar da şu şekilde:

  • Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
  • ARTICLE 19
  • Articolo 21
  • Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
  • Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24)
  • Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
  • Freedom House
  • Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
  • Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
  • Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
  • IFEX
  • İsveç PEN
  • PEN Amerika
  • PEN Norveç
  • Uluslararası PEN
  • Medya ve Göç Derneği (MGD)
  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
  • Yabancı Medya Derneği.

RTÜK'ten ‘Ermeni Soykırımı’ ifadesi nedeniyle Açık Radyo’ya yayın durdurma cezası

Lisans iptalinin yürütmesi durduruldu

Açık Radyo yönetimi, kapatma kararının ardından bir kez daha kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla dün yaptığı açıklamada, hukuk mücadelesinin başlatıldığını duyurmuştu. 

Yeni Zelanda’da okyanus sıcaklıkları en yüksek seviyeye ulaştı

Yeni Zelanda‘nın resmi veri ajansı Stats NZ‘nin yayınladığı verilere göre 2022-2023 yıllarında Yeni Zelanda’da okyanus ve kıyı sularının sıcaklığı en yüksek seviyeye ulaştı.

1982 yılından beri deniz yüzeyi sıcaklıkları 0,63 ila 1,05 derece arasında arttı. En yüksek artış ortalama 0,74 ila 1,35 derece arasında ısınan Doğu Yakası Güney Ada‘sında kaydedildi.

Okyanustaki rekor sıcaklıkların gezegen için felaket sonuçları olacak
Güney Yarımküre’de de bahar ‘sıcak geçiyor’: Yeni Zelanda’da eylül rekorları
Araştırma: Okyanuslar beş yıl üst üste en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı
2023’te okyanus yüzeyinin sıcaklığı, 20 yıllık ısınmaya eş değer artış gösterdi

Ajansın çevre ve tarım istatistikleri yöneticisi Stuart Jones, “Deniz yüzeyi sıcaklıklarını ölçmek bize okyanusun en üretken tabakalarının ne kadar hızlı ısındığını anlatıyor” dedi.

Diğer yandan ısınan suların hacmi arttığı için deniz seviyesi de giderek yükseliyor.

Denizlerdeki sıcak dalgaları da rekor seviyelere ulaştı. Tasman Denizi, 2022 yılının yüzde 61’ini sıcak dalgasının etkisinde geçirdi. Batı Kuzey Adası‘nda da yılın yüzde 89’unda sıcak dalgası koşulları yaşandı.

Sıcaklık artışı deniz ekosistemini bozuyor

Küçük sıcaklık artışlarının bile deniz ekosistemini bozabileceğini söyleyen Jones, sıcaklık artışlarının bazı türleri yer değiştirmek zorunda bıraktığına ve hastalık risklerini arttırdığına dikkat çekti.

Denizlerin ısınması, besin zincirlerini destekleyen organik maddeler olan fitoplanktonların (mikroskobik algler) birincil üretimini etkiliyor. Stats NZ verileri de mikroskobik alglerin sayısındaki azalma ile yüzey sıcaklıklarındaki artışın ilişkisine işaret ediyor.

Guardian‘ın aktardığına göre Wellington Victoria Üniversitesi‘nden deniz biyologu Dr. Christopher Cornwall, yoğun ısı dalgalarının denizlerde habitat oluşturan yosun gibi türleri öldürdüğünü söyledi.

Daha önce yaşanan sıcak dalgaları, Yeni Zelanda’daki deniz süngerlerinin ağarmasına, güney boğa yosunlarının yok olmasına, büyük balıkların karya oturmasına ve penguenlerin ölümüne yol açmıştı.

Okyanusta alarm: Yüzyıl sonunda tropikal okyanusta hiç balık kalmayacak!
Araştırma: Okyanusların ısınması ahtapotları kör edebilir
Yeni Zelanda denizlerinde sıcak dalgası koşullarının yaşandığı aylar
Kaynak: NOAA

Üç yönden de ısınıyor

Uzmanlar, Yeni Zelanda’nın coğrafi konumu ve küresel okyanus akıntılarının hareketi nedeniyle normalden daha yüksek sıcaklıklar yaşıyor olabileceğini söylüyor.

Ulusal Su ve Atmosfer Enstitüsü‘nün baş bilim insanı Matt Pinkerton, “Yeni Zelanda, Pasifik Okyanusu, Tasman Denizi ve Güney Okyanusları arasında sıkışmış durumda. Bu bölgelerin üçü de çok fazla ısındı” diyerek Yeni Zelanda’nın üç yönden de sıcaklığa maruz kaldığını söyledi.

Yeni Zelanda’nın etrafı okyanuslarla çevrili olduğu için aşırı ısınmadan korunduğu düşünülüyordu ancak Pinkerton, yeni verilerin bunun doğru olmadığını gösterdiğine dikkat çekti.

Isınan okyanus iklimi değiştiriyor

GNS Science‘dan iklim bilimci Dr. Georgia Grant, ısınan denizlerin hem Yeni Zelandalılar’ı etkileyeceğini hem de ada ülkesinin hava durumunu değiştireceğini söyledi.

Dünya genelinde okyanuslar, insanların neden olduğu iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı ısınmanın yüzde 90’ına yakınını emiyor. Okyanus sıcaklıklarının artması ise Gabrielle Kasırgası gibi fırtınaların daha şiddetli hale gelmesine neden oluyor.

Lady Freethinker’dan Erdoğan’a mektup: Köpeklerin öldürülmesi etik ve mantık dışı

Uluslararası hayvan hakları örgütü Lady Freethinker, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a mektup göndererek Hayvanları Koruma Kanunu‘nda yapılması planlanan sokakta yaşayan köpeklerin toplatılıp öldürülmesini içeren yasa tasarısına tepki gösterdi.

Lady Freethinker, Türkiye‘nin diğer ülkelere örnek olan sokaklarda köpeklerle birlikte yaşama kültürüne dikkat çekerek 21. yüzyılda sokak köpeklerinin kontrolü için etik ve bilimsel yöntemlerden ayılmamak gerektiğini söyledi.

‘Köpekleri toplatma ve öldürme’ yasası Meclis’e geliyor, hak savunucuları sokakta
Sokakta yaşayan hayvanlar için yasa teklifi yazılıyor: Hasta ve rehabilite edilemeyenler öldürülecek

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım Komisyonu üyeleri başta olmak üzere milletvekillerine hitaben yazılan mektup, Erdoğan’a e-posta, faks ve posta ile gönderildi.

Hayvan hakları örgütünün başkanı Nina Jackel imzasıyla iletilen mektup, örgütün sokak köpeklerinin toplanmasını, geçici bakım evlerine kapatılmasını ve 30 gün içinde yuvalandırılmayan köpeklerin öldürülmesini teklif eden yasa tasarısına karşı endişelerini dile getirdi.

Bakım evlerinin kaynakları ve kapasitesi sınırlı, denetim yetersiz

“Yuvalandırma işlemlerine 30 gün veya daha fazla süre tanınması, sokak hayvanlarının uygun şekilde rehabilite edilebilmeleri ve her birine adil bir şans verilmesi için yeterli değildir” diyen Jackel, geçici bakım evlerinin kaynak sınırlılığına ve kapasite artışını karşılayamayacak durumda olmasına dikkat çekti.

Lady Freethinker, Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi ile istişarede bulunduğunu belirterek barınaklardaki ‘dehşet verici’ koşullardan haberdar olduklarını belirtti.

Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nden ‘gerçek’ adalet çağrısı

Jackel, mektupta “Kafes ve kulübelerin idrar ve dışkıyla kaplanmış olduğu, köpeklerin taze su ve yiyeceğe erişemediği, hayvanların aşırı kalabalık alanlarda ve açlık sınırında yaşadığı, bazılarının cansız veya ağır yaralı olduğu” görüntülerden bahsetti.

2022 yılında Konya Geçici Hayvan Bakımevi‘nde bir personel tarafından kürekle dövülerek öldürülen köpeğe dair uluslararası basında çıkan habere atıfta bulunan Jackel, “Yetersiz denetim ve yasal yaptırımların eksikliği; istismar ve ihmal vakalarının artmasına, bu vakaların açığa çıkarılmamasına sebep olacak ve ıstırabın önü alınamayacaktır” dedi.

‘Etik ve mantık dışı’

Köpeklerin agresif, kuduz riskli, yeme bozukluğu olan veya bozuk anatomili gibi sınıflarla tanımlanmasına ve bu köpeklerin toplatılarak öldürülmesine ‘etik ve mantık dışı’ diyerek tepki gösteren örgüt, bu tür protokollerin zaten yeterli sayıda nitelikli personeli olmayan yerel yönetimlere olması gerekenden daha fazla karar alma yükümlülüğü ve yetkisi atfettiğini söyledi.

Köpeklerin öldürülmesinin temel bir yaşam hakkı ihlali olduğunu belirten Jackel, köpeklerin tedavi edilmesini, rehabilite edilmesini ve yuvalandırılmasını talep etti.

AKP’ye hatırlatma: Köpekleri öldürmeye kalkışmak, soykırım demektir, suçtur!
Kuduz bahanesiyle katliam yasası meşrulaşmaz: Yılda en fazla 2 vaka görülüyor

‘Bilimsel uygulamalardan uzaklaşmayın’

Sokakta yaşayan köpeklerin nüfusunu kontrol etmek için dünya çapında etkinliği kanıtlanan sistematik ve etik kısırlaştırma programları gibi bilimsel uygulamalar bulunuyor. Bu uygulamaları örnek gösteren Jackel, “insanların ve hayvanların barış içinde bir arada yaşayabilmesi için toplumsal farkındalık kampanyaları yapılması ve ‘barınak’ olarak bilinen geçici tedavi, bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden yuvalandırmaların teşvik edilmesi” gerektiğini belirtti.

Lady Freethinker, terk edilen hayvanların takip edilmesini ve caydırıcı şekilde cezalandırılmasını, hayvan üretimi ve satışını durdurulması için önlemler alınmasının da köpek popülasyonunun kontrolü için etkili olabileceğini söylüyor.

Son olarak örgüt, “Yüzyıllardır Türkiye’nin yaptığı gibi, insanların ve hayvanların barış içinde bir arada yaşaması için yöntemler geliştirmenin hayati öneme sahip olduğuna ve diğer ülkeler için emsal teşkil edeceğine inanıyoruz” diyerek kitlesel öldürme gibi çağ dışı uygulamalardan uzaklaşmak gerektiğini vurguladı.