Ana Sayfa Blog Sayfa 519

33 hak örgütü: Köpük’ü işkenceyle öldüren kişi yargı önünde hesap vermeli

Kırklareli Coştur İşhanı’nda, iki aylık köpeğe dakikalarca işkence ederek öldüren kişinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması ve kamu hizmeti olarak hayvan barınağında çalışması, 33 hak savunucusu örgüt tarafından protesto edildi.

Kırklareli Barosu Hayvan Hakları Merkezi, fail Fatih Bücekler’in barınak sorumlusu gözetiminde hayvanlarla ilgilenmesi şartıyla serbest bırakılması kararına itiraz etti. İtirazı değerlendiren hakimlik, Bücekler hakkındaki barınakta çalışma şartının kaldırılmasına ve haftada üç gün karakol imza şartı getirilmesine karar verdi.

Kırklareli Barosu‘nun önünde toplanan hayvan hakları örgütlerinin temsilcileri ve avukatlar, “Cezasızlığın, şiddetin  her türlüsünü olumlayarak hem kamuoyu vicdanını yaraladığına hem de toplum güvenliğini tehdit ettiğine vurgu yaptı; “Bizler biliyoruz ki, çevre katliamlarında, kadın cinayetlerinde ve hayvanlara şiddet olaylarında failleri cesaretlendiren bu cezasızlık halidir” dedi.

33 örgütün imza verdiği açıklama şöyle:

“Önümüze gelen her olayda failler trajikomik bahaneler öne sürmekte, kendilerini aklamak için hayvanları suçlamaya çalışmakta, yaptıklarının cezasız kalacağı düşüncesiyle bazen pişmanlık dahi göstermemektedirler. Artık kürekle başına vurularak öldürülen, kulübesinde yakılan, Köpük gibi dakikalarca işkence edilerek öldürülen hayvanların görüntülerini izlemeye, haberlerini almaya metanetimiz kalmadı.

Köpük’e işkence edip öldüren şahsın, tüm Türkiye’de dalga dalga yayılan hayvan katliamlarını gerçekleştiren, nefret dilini yayan ve öldürme çığırtkanlığı yapan herkesin yargı önünde hesap vermesini istiyoruz. Canice hislerle iki aylık bir yavruyu hayattan koparan bu kişinin tutuklu yargılanmasını istiyoruz. Mahkemenin anlaşılamaz bir şekilde Köpük’ü öldüren bu kişi ile ilgili olarak verdiği bir diğer karar olan hayvan barınağından çalışması yönündeki karardan dönüldüğünü ise dün itibarıyla öğrenmiş bulunuyoruz. Böyle bir karardan kamuoyu baskısı ile dönülmemeliydi, böyle bir karar en başta verilmemiş olmalıydı. Ancak bu duruma da değinmeyi, başka hâkimlerin başka vakalarda da failin barınaktaki hayvanlara da aynı işkenceyi yaparak öldürmesi ihtimalini düşünmeksizin bu yönde bir karar vermesi ihtimaline karşı önemli buluyoruz.”

Bu acımasızlıkların meşruiyetini adalet sağlamakla görevli mahkemeler tarafından artık görmezden gelinmemesini isteyen aktivistler, “Hayvanların yaşayan ve hissedebilen bireyler olduğunun anlaşılmasını istiyoruz. Hak savunucuları, gönüllüler, avukatlar olarak adliyelerde çabalamaktan vazgeçmeyeceğimizi, insanlar için ve insanlar tarafından oluşturulmuş mahkemelerde hiçbir söz hakkı olamayacak olan Köpük ve diğer hayvanlar adına ses çıkarmaya çalışacağımızı, hayvanların bu adaletsizliğe ve vicdansızlığa mahkûm edilmesine izin vermeyeceğimizi kamuoyuna saygı ile bildiririz” dedi.

İmzacılar şu şekilde:

  • Animal Save Türkiye
  • Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Doğa Dostu Topluluğu
  • Bağımsız Hayvan Topluluğu
  • Bartın Yaşamak Hakkım Platformu
  • Başka Bir Hayat Diliyorum Derneği
  • Bi Pati Ver Düzce Hayvanları Koruma Derneği
  • Bir Umut Derneği
  • Bostancı Patileri
  • Burak Özgüner Hayvan Hakları Çalışma Merkezi
  • Deneye Hayır Derneği
  • Doğa Dostu ve Hayvanları Koruma Derneği
  • Doğa ve Hayvanseverler Derneği
  • Doğanın Çocukları
  • Dokuz Eylül Üniversitesinde Deneye Hayır Platformu
  • Dört Ayaklı Şehir Platformu
  • Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği
  • Hayat Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği
  • Haydos Ortaca Hayvan Dostları Derneği
  • HayHakAvukat Platformu
  • Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM)
  • Hayvan Hakları ve Etiği Derneği
  • Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi
  • Hayvanlara Adalet Derneği (HAD)
  • Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği (HAYKURDER)
  • Kartepe Hayvan Dostları Platformu (KARTEPEHAYDOST)
  • Kocaeli Doğa ve Hayvan Dostları Derneği (KOHAYDER)
  • Sokaktaki Patili Canları Yaşatma Derneği (PADER)
  • Türkiye Hayvanları Koruma Vakfı
  • Türkiye Vegan Derneği (TVD)
  • Umutlu Patiler Derneği
  • Veganizm Özgürlüktür Platformu
  • Yaşamdan Yana Derneği
  • Yunuslara Özgürlük Platformu

[Seçime Doğru] Can Selçuki: Her seçim bölgesi özel olarak planlanmalı

Video-Röportaj: Müjgan HALİS

14 Mayıs’ta düzenlenecek Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerine bir buçuk ay kaldı. Seçim sürecine odaklandığımız video dizisiyle, vatandaşların oy tercihleri belirleme süreçlerinin daha sağlıklı yürüyebilmesini umuyoruz. İlk konuğumuz Türkiye Raporu Araştırma Direktörü Can Selçuki. 

Selçuki ile yaklaşan seçimlerde ittifaklara sıkışan partilerin stratejilerini  ve vatandaşların bunlara olası yanıtını konuştuk. 

*

TİP’in seçim tercihi, Yeşiller Sol’a kaybettirir mi?

Hayır TİP’in ne önerdiğine bakmak lazım. Takip ettiğim kadarıyla TİP bazı yerlerde ortak listeyle girelim, bazı yerlerde ayrı girelim ve hatta bazı yerlerde de YSP’nin lehine hiç aday göstermemeyi de kabul etmişti. Sonuç itibariyle TİP’in benim anladığım, gördüğüm kadarıyla basit bir hesabı var. Diyorlar ki; bazı seçim bölgelerinde bize oy verebilecekken, Yeşil Sol Partisi‘ne oy vermeyecek bir seçmen kitlesi var ve bu seçim bölgelerinde biz milletvekili çıkartabiliriz. Zaten günün sonunda konuştuğumuz milletvekili sayısı beş altı. Dolayısıyla buradan yola çıkarak kararıyla ittifaka vekil kaybettirecek gibi bir yaklaşıma girmek bence doğru değil.

Küçük partilere oy vermek isteyenler nasıl bir strateji izlemeli?

Bir kere bir küçük parti, bir ittifaktaysa veya o ittifak barajı geçiyorsa o partinin baraj sorunu yok. Ancak baraj sorunu olmaması illa milletvekili çıkartacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla oy kullandığınız seçim bölgesinde bu küçük parti bir veya iki vekil çıkartabilecek kadar oy alıyor mu, buna bakmak lazım.

Siz özellikle her seçim bölgesi içinde ayrı bir strateji öneriyorsunuz değil mi?

Bu her ittifak için geçerli. Millet İttifakı’ndan bir örnek verelim. Şimdi bazı yerlerde ortak bazı yerlerde ayrı liste yapıyorlar. Yani ne her yerde ayrı liste yapmak ne de ortak liste yapmak kesin çözümdür. Millet İttifakı’ndan örneğin Gelecek Partisi‘nin Konya‘da kuvvetli olduğunu düşünülüyorsa o zaman Gelecek Partisi’nin listelerinden girilmeli. Ama örneğin Edirne‘de Cumhuriyet Halk Partisi’nin daha kuvvetli olacağı varsayılırsa o zaman Cumhuriyet Halk Partisi listesinden girilmeli. Balıkesir örneğinde ise CHP ve İYİ Parti’nin ayrı listelerden girmesiyle, ittifak en fazla milletvekili çıkarma potansiyeline sahip. Bu nedenle Türkiye’nin 87 seçim bölgesinde de bu hassasiyetler göz önüne alınarak strateji yapılmalıdır. Tek bir çözümü yok bu işin.”

Ortak liste, daha fazla milletvekili çıkaracaktır

Yeni seçim sistemi biraz kafa karıştırıyor, d’hondt sisteminin püf noktaları nelerdir?

Püf nokta şu: Eskiden bir seçim bölgesinde oylar veriliyordu, o seçim bölgesine ait vekillikler önce toplam oya göre dağıtılıyordu, sonra ittifakı oluşturan partilere dağıtılıyordu. Şimdi ittifakların toplam oy oranı dikkate alınmıyor. Doğrudan partilerin aldıkları oy nispetinde d’hondt sistemi kullanılarak milletvekillikleri alınıyor. Dolayısıyla barajı geçse bile tek başına milletvekili çıkartamayacak partiler, eskiden ittifakın toplam oylarına yaptıkları katkı sayesinde ittifakın hissesini arttırabiliyorlardı, artık yapamıyorlar. İşte ortak liste çalışmaları bu yüzden daha da önem kazanıyor.

Millet İttifakı içinde daha muhafazakâr kanatta yer alan Saadet Partisi, DEVA ve Gelecek Partisi için ittifak içinde ittifak seçenekleri de konuşuluyor. Sizce bu doğru bir yol mudur?

Bir kere ittifak içerisinde ittifak tanımı doğru değil, ittifak içerisinde liste ortaklaşması tanımı doğru. Evet; DEVA, Gelecek, Saadet belirli İYİ Parti de olabilir; bu dört partinin ortaklaşması gerçekten de daha fazla milletvekili sonucunu ortaya çıkartabilir.

Elinizdeki verilere göre özellikle AK Parti’nin Doğu Güneydoğu’da kaybettiği söylenen oyların bu sözünü ettiğimiz üç partiye gitme eğilimi nedir?

Millet İttifakı içerisinde Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu en kuvvetli parti şu anda Cumhuriyet Halk Partisi. Kemal Kılıçdaroğlu 2015 Haziran seçimlerinden bu yana bir tutarlı bir politika takip ediyor. Belki dokunulmazlıkların kaldırılması oylaması bu politikanın dışında tutulabilir. Bu yolun dışında ama o günden bugüne kadar da yapılanlar ortada. Doğu Masası marifetiyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgede çok yoğun bir çalışma yaptığını da görüyorum. Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel olarak bölgeye uzak bir parti değil. Kürt siyasi hareketinin abileri, en önde gelen akil adamları diye sayabileceğimiz isimlere baktığımızda 70’li yıllarda Cumhuriyet Halk Partisi’nden yer aldıklarını unutmamak lazım.”

HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin, Cumhur İttifakı’na katılmasının etkileri neler olabilir?

Tam ölçememekle beraber şöyle bir değerlendirmem var. Bu seçimi kazanmak için oyların en az yüzde 50’si gerektiği için ortada bulunan seçmene hitap edebiliyor, ürkütmemeniz lazım. Yeniden Refah ve HÜDAPAR‘ın kimlik aidiyet üzerinden hitap ettiği bir kitle olduğu doğru ancak büyüklükleri tartışılır. Fakat politika tercihleri bakımından da ortada bulunan seçmeni ürkütme potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. Bu ikisinin netine bakmak lazım. Henüz araştırmalarımızda onu tespit edebilmiş değiliz.

İkinci tur, İnce’nin oylarına bağlı

Doğu Perinçek, Muharrem İnce için ‘tavşan aday’ tabirini kullandı. Hem buna yorumunuz hem de gençliğin İnce’yi tercih ettiğine dair görüşlere dair düşünceniz nedir?

Bir siyasi parti liderinin diğerine böyle yakışıksız bir benzetme yapabilmesi için yüzde 0.2’den fazla oy alması lazım.

Muharrem İnce toplumda destek gören bir siyasetçi, ki cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalıp kalmayacağı da Sayın İnce’ye olan desteğin ne yönde evrileceğiyle alakalı. Hem Memleket Partisi‘ne hem Muharrem İnce’ye desteğin özellikle ilk defa oy kullanacak kitle ile biraz daha üst yaş grubu genç seçmenden geldiği doğru. Sayın İnce de kampanyasını bu yönde bu kitleye hitap ederek sağlamlaştırmaya çalışıyor. Gençlik, anti siyaset yani mevcut siyasi aktörlere ve kurumlara güvenmiyor. Dolayısıyla popülist liderler için çok verimli bir seçmen grubu. Bunu olumsuz bir şey olarak söylemiyorum, bu bir tespit ve araştırmalarınızdan çıkıyor.

Elinizdeki son veriler Kılıçdaroğlu-Erdoğan yarışı hakkında ne diyor?

“Elimizdeki veriler Sayın Kılıçdaroğlu’nun yarışa önde girdiğini gösteriyor. Bu da son yirmi yılda ilk defa görülen bir dinamik. Çünkü biz şuna alışığız. Recep Tayyip Erdoğan‘ın önde başlayıp oylarını muhafaza ettiği muhalefetin geride başlayıp oyu arttırmaya çalıştığı bir 20 yıl geçirdik. Şimdi tam tersi bir dinamikle başlıyoruz. Muhalefet önde oyları muhafaza etmeye çalışıyor, Erdoğan geride yeni oy almaya çalışıyor.”

Endişelisine iklim hareketine giriş kitabı: İklim Hikayesini Umutsuzluktan Olasılığa Dönüştürmek

İklim kriziyle ilgili oldukça yaygın bir karamsarlık olması şaşırtıcı değil.  Küresel ısınma için hedeflenen 1,5 derecelik üst limitin önümüzdeki on yılda aşılabileceğine işaret eden son Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu da göz önüne alındığında, durumun iç karartıcı olduğu gerçeğini göz ardı etmenin de bir yolu yok.

İklim kaynaklı felaketler artıyor: Geçtiğimiz yaz Avrupa‘da yaşanan sıcak dalgaları, Pakistan‘daki yıkıcı seller, veya Afrika Boynuzu‘nda milyonları etkilemeye devam eden kuraklık bunlardan sadece birkaçı.

‣ IPCC Raporu: Mevcut planlar insanlığı tehlikeli bir geleceğe götürüyor, ısınmanın 2 dereceyle sınırlanması zor
‣ IPCC Sentez Raporu’nun kısa bilimsel bireşimi

Buna rağmen, bilim insanları harekete geçmek için çok geç olmadığı konusunda net.

Feminizm, çevre, politika, mekan ve sanat gibi bir çok konuda yazan yazar Rebecca Solnit ve dijital hikaye anlatıcısı Thelma Young Lutunatabua ise Çok Geç Değil: İklim Hikayesini Umutsuzluktan Olasılığa Dönüştürmek başlıklı yeni bir deneme kitabının editörlüğünü yaptı. Kitap, Haymarket Books tarafından yayımlandı.

Fotoğraf: Extinction Rebellion (Yok Oluş İsyanı)

Ne yapacağını bilemeyenlere destek

Solnit “İnsanlar her şeyi kazanmazsan her şeyi kaybedersin sanıyorlar. Çok geç olduğunu düşünüyorlar. Kimsenin umursamadığını, kimsenin bir şey yapmadığını düşünüyorlar” diyor: “İnsanların iklim değişikliğinin gerçekleri ve bu konuda neler yapabileceğimiz hakkında doğru bilgilere ihtiyacı olduğuna gerçekten inanıyoruz.”

Dünyanın dört bir yanından Adrienne Maree Brown, Mary Annaïse Heglar ve Farhana Sultana gibi iklim bilimci, aktivist ve iletişimcileri bir araya getiren koleksiyon, dünyanın karşı karşıya olduğu ekolojik kriz nedeniyle endişe duyan ama bu konuda ne yapacağını bilemeyenlere destek olmak için bir başlangıç seti olarak tasarlandı.

Fotoğraf: Louise Gravel / Radio-Canada

‘Umut, istediğimiz geleceği yaratabileceğimiz alana sahip olduğumuzun farkına varmak’

Sırasıyla Solnit ve Young Lutunatabua tarafından kaleme alınan “Zor, İmkansız Demek Değildir” ve “Hiçbir Şey Kaçınılmaz Değildir” başlıklı iki makaleyle başlayan kitap, fosil yakıtları kullanmamaktan, uyum ve hafifletmeye kadar birçok mevcut çözümün yanı sıra iklim krizine karşı tutumumuzu yeniden düşünmelerine yardımcı olacak çerçeveleri ve şimdi harekete geçildiğinde geleceğin nasıl görünebileceğini okuyuculara sunuyor.

Umut fikri, kitabın önemli temalarından birini oluşturuyor. The Solutions Project‘tin iletişim stratejisti Young Lutunatabua, “Umut, her şeyin yoluna gireceğinin garantisi değil” diye konuşuyor: “Umut, hareket alanı olduğunun, geleceğin belirsiz olduğunun ve bu belirsizlik içinde adım atıp istediğimiz geleceği yaratabileceğimiz bir alana sahip olduğumuzun farkına varmak demek.”

Fotoğraf: Jens Meyer / AP

‘Biraz sabretmeniz lazım’

Geleceğimizi şekillendirmede herkesin bir rol oynaması gerektiği ise kitaptaki bir başka önemli mesaj. Bu nedenle Solnit ve Young Lutunatabua, çoğu yerli aktivistler ve beyaz olmayan aktivistler tarafından kazanılan iklim zaferlerinin “son derece eksik” bir listesine kitapta yer veriyor. Young Lutunatabua, şunları söylüyor:

Ellerinizi havaya kaldırıp iklimin çok büyük bir sorun olduğunu söylemek, ne yapacağımı bilmiyorum demek çok kolay. Ama insanlara, diğer insanlarla birlik olduğunuzda güce sahip olabileceğinizi gösteren örnekler vermek istiyoruz.

Solnit, kitapta iklim kriziyle ilgili eylemin “dolaylı sonuçları” olabileceğini vurguluyor ve örnek olarak Alexandria Ocasio-Cortez‘in hikayesine işaret ediyor. Ocasio-Cortez barmen olarak çalışırken, ABD‘li kongre üyesi Dakota Erişim Boru Hattı‘nın planlanan inşaatına tepki olarak düzenlenen Standing Rock protestolarına katılmıştı. Proje nihayetinde devam etmiş olmasına rağmen, çevre hareketinin çok sayıda zincirleme etkisi oldu ve Ocasio-Cortez ilerleyen zamanlarda Yeşil Yeni Mutabakat‘ı Kongre’ye sundu.

Solnit, “İnsanların kendilerini yenilgiye uğramış hissetmelerine neden olan bir başka unsur da, bir şeyi yapmanın anında, doğrudan, bariz sonuçlarını göremediklerinde, yaptıklarının hiçbir etkisinin olmadığı fikri. Ancak değişim genellikle yavaş, dolaylı ve önceden tahmin edilemeyen şekillerde fiilen gerçekleşir; biraz sabretmeniz lazım” diyor.

Fotoğraf: Ivanoh Demers / Radio-Canada

Pasif değil, aktif bir umut vaat ediyor

Kitapta yer alan denemeler, gerek iklim hareketinde derin ve aktif rol oynayan, gerekse tamamen yeni başlayanlar için gelecek için umut vaat ediyor – üstelik pasif değil, aktif türden bir umut. Kitabın sonunda Solnit ana mesajını aktarıyor:

Tüm gücünle savaş ve asla pes etme.

Vogue‘da Emily Chan’in imzasıyla yayımlanan metin Yeşil Gazete tarafından çevrilmiştir.

Fransa’da hükümeti protesto eden enerji çalışanları şalterleri indirdi

Bugün (7 Nisan) Fransa‘da hükümetin emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran reformunu protesto eden bir sendika elektriği kesti. Kesintiden binlerce tüketici etkilendi.

Genel Çalışma Konfederasyonu‘nun (CGT) enerji şubesi, yerel saatle 11.00 itibarıyla Haute-Garonne ve Ariege‘nin güneybatı bölgelerini etkileyen elektrik kesintisinin sorumluluğunu üstlendiğini açıkladı.

Kamu enerji tedarikçisi Enedis, Haute-Garonne’da 4 bin ve Ariege’de 14 bin hane ile çok sayıda fabrikanın elektrik kesintisinden etkilendiğini doğruladı.

Enerji işçileri, mart ayında petrol rafinerilerini kapatma ve benzin istasyonlarına akaryakıt transferini durdurarak ülkeyi bloke edeceklerini duyurmuşlardı.

‣ Paris’te çöp toplayıcıları emeklilik reformuna tepki olarak süresiz greve gidiyor
Fotoğraf: Jeremias Gonzalez / AP

‘Demokratik bir krizin ortasındayız’

Ülkede haftalardır işçiler ve sendikalar, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un  tam emekli maaşı alabilmek için en az 43 yıl çalışmayı şart koşan ve emeklilik yaşının 2030’a kadar 62’den 64’e yükseltilmesini içeren emeklilik reformuna karşı gösteriler ve grevler düzenleyerek artan öfkeyi dile getiriyor.

Fransa genelinde yüz binlerce insan, gösterilere devam ederken, Lyon, Nantes ve Paris gibi şehirlerdeki protestolar sırasında göstericilerle polis arasında çatışmalar yaşandı.

Başkent Paris’teki protestocular, Macron’un 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk tur oylamasına liderlik ettiğinde yaptığı tartışmalı kutlama gecesine ev sahipliği yapmasıyla tanınan La Rotonde restoranının tentesini kısa süreliğine ateşe verdi. Polisin “radikal unsurlar” olarak tanımladığı yüzlerce kişi çöp kutularını ateşe verdi ve restoranın çevresindeki polislere mermiler fırlattı.

Fotoğraf: AP
‣ Fransa’da emeklilik reformu protestolarında Bordeaux belediye binası ateşe verildi

Lyon’da polis, bazı dükkanların yağmalanması ve banka camlarının kırılması üzerine göz yaşartıcı gaz kullandı. Rennes‘de polis göz yaşartıcı gaz kullandı ve burada da protestocular polis memurlarına mermi attı.

Mart ortasından bu yana gösterilerde polis ve protestocular arasında çatışmalar yaşanmasına rağmen, sendikalar her hafta bir günlük ulusal grevlere ve barışçıl sokak gösterilerine öncülük ediyor. Son haftalarda protestolara katılım biraz düşmüş olsa da, sendikalar Fransız halkına reformun rafa kaldırılmasını talep etmek üzere gösterilere katılmaya devam etmeleri için ısrar ediyor.

Merkezci CFDT sendikasının başkanı Laurent Berger, “Hâlâ reformun iptal edilmesini istiyoruz” dedi: “Sosyal bir krizin, demokratik bir krizin ortasındayız.”

‣ Fransızları sokağa döken emeklilik yasasına Senato onayı: Yeni grevler bekleniyor
Fotoğraf: Stephane Mahe / Reuters

Ne olmuştu?

Emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını öngören yasa tasarısının son halinin parlamentodan geçtikten sonra meclis onayına sunulması gerekiyordu.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yasa tasarısının Ulusal Meclis’ten geçirilebileceğinden ‘emin olmadığı’ için, yasa tasarısını hayata geçirmek için perşembe günü erken saatlerde halihazırda tartışmalı olan yürütme yetkilerine başvurarak Anayasa’nın 49.3 sayılı maddesini kullanmaya karar vermişti.

Macron, sistemin çökmesini önlemek için yasa tasarısında öngörülen değişikliklerin gerekli olduğunu söyledi.

Fransa Anayasası’na göre yasal olsa da bu hareket, muhalefet partilerinin tepkisiyle karşılandı.

Macron’un, Parlamento sürecini atlamak amacıyla özel anayasal yetkilerin kullanılıp kullanılmayacağına karar vermek için Başbakan Elisabeth Borne‘un, diğer bakanlar ve siyasi partilerin meclis gruplarının başkanlarıyla istişarelerde bulunduğu ifade edildi.

Borne’un attığı bu adım, pazartesi öğleden sonra parlamentoda görüşülmek üzere hükümete karşı iki gensoru önergesi sunan muhalefet milletvekilleri tarafından şiddetli eleştirilere yol açtı.

Tüm muhalefet partilerinin bir araya gelmesini gerektireceğinden, iki gensoru önergesinin geçmesi pek olası görünmüyor. 287 oyluk mutlak çoğunluk barajını tutturmak için, siyasi yelpazede radikal soldan Marine Le Pen‘in aşırı sağcı partisine ve Nicolas Sarkozy‘nin sağcı cumhuriyetçi partisine kadar birleşik bir cephe olması gerekiyor.

Gensoru önergelerinden biri, merkezci grup Liot tarafından bir tür çok partili önerge olarak öne sürüldü ve solcu partiler ittifakı tarafından ortaklaşa imzalandı. Bir başka gensoru önergesi, Le Pen’in 88 milletvekili bulunan aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi tarafından önerildi.

Emeklilik maaşlarındaki değişikliklere karşı birçok sendika birleşerek grev kararları almıştı. Yaklaşık iki ay devam eden protestoların ardından, söz konusu yasa tasarısının açıklanmasıyla eylemler ülke geneline yayıldı. Birçok sektör, bu haftadan itibaren grevlere katılmayı planladığını açıkladı.

23 Mart’ta Bordeaux ilindeki protestocular kentin belediye binasını ateşe vermişti. Olayın görüntülerinde, belediye binasının ön kapısının alev aldığı görülmüştü.

6 Nisan’da 11’inki kez ülke çapında protestolar ve grevler düzenlenmişti.

Paris’teki çöp toplayıcıları 13 Nisan’dan itibaren süresiz greve gitme kararı almıştı. Bu grevle Paris’in sokaklarında çöp yığınları oluşurken, fare popülasyonunda artış olduğu ve salgın hastalık risklerinin bulunduğu kaydedilmişti.

[Seçim günlüğü] DSP, Erdoğan’ı destekleyecek

AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım ve parti sözcüsü Ömer Çelik‘in  ziyareti sonrası DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a desteklerini açıkladı.

DSP’nin ‘doğru ve tutarlı olan bir parti’ olduğunu söyleyen  Aksakal, “DSP’nin bir devlet tecrübesi vardır. Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu seçimlerde desteklenmesi konusunda görüşümüzü paylaştık” dedi.

Seçime Cumhur İttifakı’yla birlikte gireceklerini de belirten Aksakal, “DSP parlamentoda olacak. AKP listelerinden orada olacak” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’na ret

Millet İttifakı‘nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dün Önder Aksakal’ı ziyaret etmişti.

Önder Aksakal, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, partileri için vatan ve bayrak’ın çok önemli olduğunu belirtmiş ve şunları söylemişti:

“14 Mayıs seçimlerini bir önceki seçimlerden ayıran, günümüzde yaşadığımız hadiseleri dikkatle değerlendirdiğimizde en önemli özellik,  küresel emperyalist yapılarla kadim Türk devletinin arasında bir seçim olduğudur. Cumhuriyetimizin yüz yıllık geçmişi ile hesaplaşma hayalleri kuranlarla DSP elbette ki Türk milletinin bu hassasiyetiyle gerektiği karşılığı her zaman vermiştir, bundan sonra da vermeye devam edecektir. Ben de Sayın CHP Genel Başkanımıza, Sayın Cumhurbaşkanı Adayımıza çıktığı yolda hayırlı, başarılı sonuçlar elde etmesini temenni ediyorum. Çalışma arkadaşlarına da göstermiş oldukları bu nezaket için saygılarımı sunuyorum.”

ZeroBuild Summit’23’de sıfır enerjili binalar için örnek yapı ziyarete sunulacak

Dördüncü Uluslararası Sıfır Enerji Binalar Zirvesi ZeroBuild Summit’23’, bu yıl 26-29 Nisan 2023 tarihlerinde gerçekleştirilecek.

45. Yapı Fuarı TurkeyBuild İstanbul evsahipliğinde İstanbul Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek zirve,  “Sıfır Enerji Bina Mümkün-ZeroBuild Possible” sloganı ile hibrit olarak yapılacak. Zirvede daha iyi mimarlık, daha iyi mühendislik kavramları vurgulanırken yapı malzemeleri ve teknolojileri sayesinde Sıfır Enerji Bina’ların nasıl yapılabileceği örneklerle aktarılacak.

 ZeroBuild Institute, oturumlarda anlatılan uygulamaları fiziki olarak gösterebilmek amacıyla küçültülmüş ölçekte, örnek bir Sıfır Enerji Bina uygulaması tasarladı. Sıfır Enerji Bina bileşenlerinin çizimleri, yapı malzemeleri ve teknolojilerinin de bulunacağı örnek üzerinden ziyaretçilere detaylı bilgiler sunulacak. Sıfır Enerji Bina için en önemli kriterler olan yüksek düzeyde yalıtım, yüksek performanslı pencere ve kapı sistemleri, hava sızdırmazlığı, enerji verimi yüksek mekanik sistemleri içeren ürünleri bu alanda görebilecek olan ziyaretçiler, alternatif enerji sistemlerinde yeni teknolojiler hakkında da bilgi sahibi olabilecek.

ZeroBuild Summit’23 Direktörü Gamze Kaçmaz.

Daha iyi mimarlık ve mühendislikle sıfır enerjili binalar mümkün

Zirvede “daha iyi mimarlık” ve “daha iyi mühendislik” kavramlarının yeniden ele alınacağına dikkat çeken ZeroBuild Summit’23 Direktörü, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gamze Karanfil Kaçmaz şu bilgileri verdi:

“Sıfır Enerji Bina’ların uygulamasında mimarlık-mühendislik bilgilerinin bütüncül bir şekilde ele alınması gerekiyor. Henüz tasarım aşamasında; çevreye uyumlu, doğal kaynakları minimum düzeyde tüketen, doğal ışığın ve açıklıkların güneşin yönüne göre düzenlendiği, iklim koşullarının dikkate alınarak ısıtma, soğutma ve aydınlatma yüklerinin azaltıldığı ve enerji verimi yüksek sistemlerin seçildiği, ekolojik peyzaj ile desteklenen bütüncül bir mimari yaklaşım ile tasarlanmalılar”

Kaçmaz,  uygulama aşamasında ise; bina kabuğunun yüksek düzeyde yalıtım ve sızdırmazlığının sağlanması için zemin, duvar ve çatı izolasyonunun uygun tip ve kalınlıkta yapılması gerektiğinin altını çizdi:

“Doğru yalıtımlı kapı ve pencere kullanımı ile bina kabuğunun yalıtım ve sızdırmazlığı desteklenmektedir. Yüksek enerji verimliliği, ısıtma/soğutma, aydınlatma ve bina içinde kullanılacak tüm cihazlar için önemli bir kriterdir. Kullanılacak bu cihazların enerji tüketimi en düşük seviyede olmalıdır. Tüm bu kriterler sağlanarak yapılmış bir binanın enerjisinin tamamı veya büyük bir bölümü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabilir.”

ZeroBuild Summit’23’e dair tüm bilgilere web sitesinden ve sosyal medya hesaplarından ulaşılabilirsiniz.

 

Burdur’da su alarmı: Araç ve halı yıkamak yasaklandı

Son yıllarda su varlığının önemli kısmını kaybeden Burdur‘da kuraklık tehlikesine karşı bir dizi önlem hayata geçirildi.

Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, ‘Göller Yöresi’ olarak anılan bölgede birçok gölün kaybedildiğini, kuraklığın yanı sıra içme suyunda da önemli bir sorun olduğunu ve bu ayki meclis toplantısında içme suyuna ilişkin önlemler alacaklarını söyledi.

Ercengiz’in açıklamalarının ardından Burdur Belediye Meclisi’nin nisan ayı toplantısında, konu gündeme geldi.

Toplantıda; Ercengiz’in gündeme ek madde olarak sunduğu önerge ile belediye mücavir sınırları içerisinde içme suyu şebekesini kullanarak araç, halı ve benzeri malzeme yıkamanın, bahçe ve tarla sulamanın, iş yeri ve bina kaldırımları yıkamanın yasaklanması kararı görüşüldü.

Konuya ilişkin meclis üyelerine bilgi veren Ercengiz şunları söyledi:

“Malumunuz; geçen yıl içme suyunda sorun yaşadık. Havzamızın yer altı su kaynakları hızla azalıyor. Şu anda başka bir su kaynağımız yok. Ülkemiz bu yıl önemli bir susuzluk sorunu yaşayacak. Kuraklık haritasını zaman zaman Meteoroloji Genel Müdürlüğü yayınlıyor. Bölgemiz maalesef aşırı kuraklık çeken bölgelerden biri. Birkaç gündür yağmur yağıyor. Çok mutlu oluyorum. İnşallah bahar aylarında daha fazla yağış alır ve yazın su sorunu yaşamayız.”

Önlemler aldıkları ve yeni sondajlar yaptıklarını anlatan Ercengiz, “Ancak yer altında ne kadar su kaldığını kestiremiyoruz. Bu nedenle de zabıtamızdan bu konuda bir yönetmelik güncellemesi yaparak, caydırıcı olması  ve vatandaşımızda bir duyarlılık oluşturma adına böyle bir gündem maddesini aldık” dedi.

Daha sonra yapılan oylamada; bir çekimser oy karşılık gündemi maddesi, oy çokluğu ile kabul edildi.

Burdur Belediye Meclisi’nde alınan kararla; belediye mücavir sınırları içerisinde içme suyu şebekesini kullanarak araç, halı ve benzeri malzeme yıkamak, bahçe ve tarla sulamak, işyeri ve bina kaldırımları yıkamak yasaklandı.

Karacasöğüt yat limanında, arkeolojik buluntulara rağmen kapasite artışı

Marmaris‘teki Karacasöğüt Koyu‘nda Helenistik döneme ait arkeolojik buluntular keşfedildi.

Marmaris Kent Konseyi ve Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) 2021 yılından itibaren Karacasöğüt’te MUÇEV ve Global Marin’in yat limanlarındaki kapasiteyi arttırmak istemeleri, dolayısı ile denizel alanda doğanın yıkıma uğrama tehdidine karşı yasal girişimlerde bulunulmuştu.

Dava başvurusunda Karacasöğüt Koyu’nun doğal varlıkları, peyzaj ve kültürel-tarihi değerlerinin belirlenmesi, görüntülenmesi, elde edilen bulguların da bir rapora dönüşmesi talep edildi. 28 Eylül 2022 tarihinde Karacasöğüt Koyu’nda SAD üyelerince yapılan dalış sonucunda önemli arkeolojik buluntulara rastlandı. Dalış sonuçlarının rapora dönüştürülmesi üzerine de yasal süreç başlatıldı.

Marmaris Kent Konseyi’nin aktardığına göre, süreç şöyle işledi:

“Çevre aktivistleri, Bodrum Sualtı Müze Müdürlüğü’ne, Muğla Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne bir dilekçe ile raporu sunup arkeolojik buluntuları tespit, tescil işlemlerini başlatmalarını ve koruma amaçlı önlemleri almalarını talep etti.  Bodrum Sualtı Müzesi de başvuru üzerine harekete geçerek yerinde yaptığı inceleme ile limanın arkeolojik değerini onayladı.

Bakanlık oluruyla…

Elde  edilen görüntüler ve bulgular eşliğinde tescilin yapılması ve limanın koruma altına alınması amacıyla hazırlanan rapor, 27.01.2023 tarihinde 3423852 sayı numarası ile Muğla Tabiat Varlıkları Müdürlüğü’ne bildirdi. Ancak Valilik ve Muğla Çevre Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, raporu yok sayarak 03.02.2023 tarihinde Karacasöğüt limanında bulunan Global Marin şirketinin yat yanaşma projesine “ÇED Gerekli Değildir” kararı verdi.

Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı da MUÇEV’ in yat yanaşma projesine hızlıca İDK toplantı tarihi verdi.

Aktivistler, “Karacasöğüt Koyu’nun arkeolojik niteliklerinin zarar görmemesi için, ilgili bölümünün her türlü deniz üstü faaliyet, demirleme ve dalışı yasaklayarak böylesi önemli bir tarihi mirası koruması gerekirken; bürokrasinin arkasına sığınarak ortak mirasımız olan değerlerin tahrip edilmesine veya yok edilmesine sebep olunması affedilir bir ihmal sayılmayacaktır” dedi.

“Koruma bölge kurulu kararında da belirtildiği gibi, liman çevresi ve ÇED gerekli değildir kararı verilen şirket alanının, tarihi ve arkeolojik değeri 2013 yılındaki ortaya konduğu halde süreç ortak kültürel mirasımızın mutlak korunması ile sonuçlandırılmayıp üstüne üstlük yok etmeye yönelik girişimler ve projelere destek veriliyor” diyen Marmaris Kent Konseyi üyeleri, şunları kaydetti:

“Karacasöğüt yaşayanlarınca arkeolojik değerlerin tescilinin yapılması için dava açılmıştır. Doğal ve arkeolojik sit değerlerinin zarar görmesinden endişe duyan yerel halk, Marmaris Kent Konseyi ve MUÇEP, MUÇEV ile GLOBAL Marin’in kapasite artırımları karşısında hukuki mücadeleyi dayanışma içerisinde sürdürmektedir. Önlem alınmadığı takdirde hukuki sorumlulukları doğacak idari
makamlar, tescil kararını bir an evvel çıkarmalı ve marina adı altında yapılacak kapasite artırımları ile ilgili süreçler de durdurulmalıdır.”

 

İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Mamurek, Samandağ, Deştin ve Akkuyu’daki direnişlere destek

İklim Adaleti Koalisyonu, Mamurek, Samandağ, Deştin ve Akkuyu‘da yapılan insan ve çevre sağlığının ön plana alınmasını talep eden direnişlere destek verdiğini açıklayarak yetkililere yanlış enkaz kaldırma uygulamalarına ve ekokırıma son vermeleri çağrısında bulundu.

Koalisyon, Kahramanmaraş depremlerinin yaşandığı afet bölgesi başta olmak üzere Türkiye‘nin dört bir yanında devam eden ve yaşam hakkını savunan direnişlere destek vermek hedefiyle bir basın açıklaması yayımladı.

Açıklamada “Biliyoruz ki depremin 11 ili etkileyen bir felakete dönüşmesinin başlıca nedenleri, rant hırsı ile inşa edilen depreme dayanıksız binalar, bilimsellikten uzak imar planları, afete müdahale için hemen hiçbir önlemin gereğince alınmamış olması, devlet kurumlarındaki liyakatsız ve koordinasyon kurmayı başaramayan kadrolar ve halkın önemsenmediği yönetim biçimidir” ifadelerine yer verildi.

Afet nedeniyle ailelerini, yakınlarını, evlerini, işlerini kaybetmiş, yiyecek, su ve hijyen gibi en temel gereksinimleri dahi ancak kısmen karşılanmış depremzedeler, depremin ardından Şanlıurfa ve Adıyaman‘daki sel felaketinin ağır sonuçlarına maruz kaldı.

‣ Samandağ’da enkaz döküm alanına karşı yaşam nöbeti başladı

‘Halk sağlığına ilişkin uyarı ve talepler dikkate alınmıyor’

Bu yıkımlara, kaldırılan enkazlarla birlikte başta kanserojen asbest tozu olmak üzere zehirli enkaz tozlarının ve kimyasalların yol açacağı sağlık sorunları ekleniyor. Tüm uyarılara rağmen enkazlar afet bölgesinde “inanılmaz bir hızla” kaldırılıyor.

Bu aceleciliğin inşaat rantının önünü açmak için yapıldığını ve yaratacağı büyük tehlikelerin göz ardı edildiğini belirten çevre savunucuları, “Oysa deprem bölgesinin acil ihtiyaçları gıda teminidir, nitelikli geçici barınmadır, halk sağlığı hizmetleridir” ifadelerini kullandı. Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Tarım alanlarına, meyve bahçelerine, yol kenarlarına, çadırkentlerin-yerleşim yerlerinin bulunduğu alanların hemen yanına, su havzalarına, vadilere dökülen molozlar, hem halk sağlığını tehdit etmekte hem de doğal miras alanlarını zehirlemektedir. Havanın, yeraltı ve yerüstü sularının, toprağın ve besinlerin zehirlenmesine yol açan tüm bu işlemler, Hafriyat ve Yıkıntı Atıkları Yönetmeliği ile Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Yönetmeliği yok sayılarak yapılmaktadır. Emek, meslek, ekoloji örgütlerinin ve yerel halkın bu konuyla ilgili uyarıları ve talepleri de dikkate alınmamaktadır.”

‣ ‘Deprem sonrası moloz ve atıklar doğru bertaraf edilmezse risk büyük’

‘Yeni sosyal ve ekolojik yıkımlara geçit vermeyeceğiz’

Konuya yönelik günlerdir gerçekleştirilen protestolar, Anayasa‘nın “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir” diyen 56’ncı maddesine dayanıyor.

Bu ödevin görmezden gelindiğini vurgulayan İklim Adaleti Koalisyonu, yetkililere halka kulak verme çağrısında bulundu:

“Deprem bölgelerindeki halkın çağrısına ve direnişine acilen kulak verilmeli ve molozlar, yalnız ve ancak yönetmeliklere uygun bir biçimde kaldırılmalıdır. Enkazlardaki delilleri karartan, sermayenin kazancını önceleyen moloz kaldırma faaliyetleri öncelik değildir. Ranta dayalı bu uygulama derhal durdurulmalıdır.”

Koalisyon, tüm bina yıkma, enkaz kaldırma, taşıma ve depolama işlemlerinin yol ve yöntemlerinin, kurulacak yeni yaşam alanlarının nasıl ve nerelerde olması gerektiğinin kararını uzmanlarla yerel halkın ortaklaşarak vermesini, bir kez daha, rant uğruna, bölgenin geleceğini yok edecek uygulamalara geçit verilmemesini talep etti ve “Deprem sonrası yeni sosyal ve ekolojik yıkımlara geçit vermeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz” diye ekledi.

Samandağ’daki Yaşam Nöbeti’ne 16 örgütten destek: Geleceğimizi enkaza çevirmeyin

Deştin’de direniş devam ediyor

Muğla‘nın Yatağan ilçesine bağlı Deştin köyünde yapılması planlanan çimento fabrikasının “korkunç bir doğa katliamı” yaratacağı öngörülüyor. Projeye karşı yerel bir direniş halen devam ediyor.

Çimento fabrikası yapılmasının, bölge ormanının yok olması, halk sağlığının büyük bir risk altına sokulması, tarımsal üretimin sonlanması anlamına geleceğini aktaran ekoloji örgütü, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın adında geçen ‘iklim değişikliği’ sözcüğüne uygun olarak imza koyduğu uluslararası taahhütler gereği, hava kirliliği ve biyolojik çeşitliliğin yok olmasına karşı görevini yerine getirmesini bekliyoruz” diye belirtti.

‘Akkuyu’nun müjdesini veren yönetim anlayışını kınıyoruz’

Birçok uzman, Mersin‘de yapımı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali‘nin (NGS) faaliyete başlamasının büyük bir çevre felaketini tetikleyeceğini ifade ediyor.

İklim Adaleti Koalisyonu, açıklamasında “Akkuyu Nükleer Santrali’nin faaliyete başlatılması amacıyla ilk yakıtın 27 Nisan tarihinde geleceğinin müjdesini veren yönetim anlayışını kınıyoruz” ifadelerini kullanarak şunları söylüyor:

“Henüz inşaatı devam eden santrale yakıtın getirileceğine yönelik duyuruların santralin çalışmaya başlaması için değil, seçim propagandası yapma amaçlı olduğunun farkındayız. Fay hattının üstünde yer alan bu santralin çalışmaya başlaması halinde, korkunç sonuçlar verecek bir çevre felaketinin insan eliyle tetiklenmiş olacağını buradan kamuoyuna duyuruyor ve çağrılarımızı yineliyoruz: Yakıt temini ve Akkuyu Nükleer Santral inşaatı derhal durdurulmalı, tüm anlaşmalar iptal edilmelidir.”

‘Suç işlenmeye devam ediliyor: Ekokırım iç hukukta yer almalı’

Deprem bölgelerinde, çimento fabrikası önünde ve nükleer santrale karşı yapılan direnişlerin amacının doğanın, bugünün ve gelecek nesillerin yaşam hakkını savunmak olduğunu kaydeden çevre aktivistleri, “Bugüne kadar özellikle son yirmi yılda  giderek artan bir hızda  toprağa, suya ve havaya kalıcı ve telafi edilemez zararlar verilmiştir, bugün de verilmeye devam edilmektedir. Bu faaliyetlerin tüm sorumluları, hiçbir bedel ödemeden, suç işlemeye devam etmektedir” dedi.

Aktivistler, sorumluların yargıya taşınması adına, ekokırım olarak bilinen doğa katli suçunun iç hukukta yer alması için gereken tüm çalışmaları yapmaya devam edeceğini duyurdu.

Fotoğraf: Mehmet Temel

‘Ekokırımları unutmayacağız, sorumlularını affetmeyeceğiz, hesap soracağız’

Malatya Mamurek, Hatay Samandağ, Muğla Deştin ve Mersin Akkuyu’daki direnişler, doğal ve kültürel mirasların gelecek nesillere taşınmasını, özne olarak doğanın haklarının savunulmasını ve yaşam alanlarının korumasını hedefliyor.

İklim Adaleti Koalisyonu, bu mücadelelere destek verdiğini açıklayarak, şu ifadeleri kullandı:

“Mamurek, Samandağ, Deştin ve Akkuyu’da yapılan veya yapılması planlanan ekokırıma dur diyoruz ve yaşam savunucularının direnişini İstanbul’dan destekliyoruz. Dün depremin 60’ıncı günü nedeniyle yapılan anmada Samandağ’dan ‘Gitmedik, buradayız’, ‘Unutmayacağız, affetmeyeceğiz, helalleşmeyeceğiz’, ‘Ma rıhna nıhna hon’ sloganları yükseliyordu. bizler de her zaman deprem bölgesindeki halkların yanında olmaya devam edeceğiz. Ekokırımları unutmayacağız, sorumlularını affetmeyeceğiz, hesap soracağız.”

Depremin 60’ncı günü: Önce erzak aradık şimdi molozla uğraşıyoruz

Video haber: Burcu Özkaya GÜNAYDIN

*

6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden 60 gün geçti. Samandağ ilçesinde Deprem Dayanışması ikinci ay yürüyüşü düzenledi. Samandağlı depremzedeler, Deniz Hastanesi önünden, Abdullah Cömert Parkı’na kadar yürüdü.

Karanfillerin, bahurların, reyhan dallarının taşındığı, “Buradaydık, buradayız, burada olacağız! Sevgiden tuğlalarla yeniden kuracağız bu kenti” yazılı pankart arkasında yapılan yürüyüşe, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SKYP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Sık sık, “Örgütlü bir halkı kimse yıkamaz”, “Deprem değil, ihmal öldürür” “Buradayız, gitmiyoruz” sloganları atıldı.

‘Kel Dağı durdukça asi aktıkça burada olacağız’

Yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşundan sonra Hatay Deprem Dayanışması‘ndan Cansel Arslan, “Sizlere yıkılan evlerimizden, ışıksız sokaklarımızdan işyerlerimizin ve okullarımızın enkazlarının arasından sesleniyoruz. Musa Dağı ve Kel Dağı yerinde durdukça, Akdeniz önümüzde dalgalandıkça, Asi Nehri yanı başımızda aktıkça Samandağ ve Samandağlılar yaşayacak” diye konuştu.

Fotoğraf: Burcu Özkaya Günaydın

Eylemde söz alan İklim Adaleti Koalisyonu‘ndan Levent Büyükbozkırlı, moloz dökümleri ve asbeste dikkat çekti. Büyükbozkırlı, “Molozların kontrollü bir şekilde kaldırılması lazım. Antakya Antakyalıların, Samandağ Samandağlılarındır. Dolayısıyla enkazların nasıl kaldırılacağına ve nerelere döküleceğine buranın halkı karar vermelidir” dedi.

Fotoğraf: Burcu Özkaya Günaydın

Molozların döküldüğü Yeşilköy Mahallesi‘nden depremzede Mehmet Ali Ergin, “Hakkımızı helal etmiyoruz” diyerek, moloz dökümüne tepki gösterdi. Ergin, “İlk günde yoktular, 60’ncı günde de yoklar. Biz hiçkimse ile helalleşmiyoruz” şeklinde konuştu.

Fotoğraf: Burcu Özkaya Günaydın

Yeşilköylüler yine nöbette

Öte yandan dün günlerdir moloz dökümüne karşı doğasını, suyunu savunan Samandağ, Yeşilköy mahallesinde halk yine nöbetteydi. “Depremden ölmedik, tozdan, asbetten öleceğiz” diye tepki gösteren halkın eylemine dün HDP İl Eşbaşkanı Naim Özbek ve HDP Hatay Milletvekili Barış Atay da katıldı.

Fotoğraf: Burcu Özkaya Günaydın

Depremzedelerin acısını dahi yaşayamadığı 60 günlük bir süreç yaşandığını söyleyen Atay, “Önce erzak, sonra su, konteyner, barınma gibi temel ihtiyaçlar için şimdi de içinde ne tür kimyasal olduğunu bilmediğimiz ve insanların zorlukla bulduğu çadırların karşısına dökülen molozlarla uğraşıyoruz” dedi. Yaşam nöbeti jandarmayla korunan moloz döküm alanının alkışlarla protesto edilmesiyle son buldu.