Hatay’ın Samandağ ilçesinde yer alan ve sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle korunması gereken önemli bir sulak alan olan Milleyha Kuş Cenneti, 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş depremleri ile meydana gelen yıkımın ve kentlerde birikerek salgın hastalığa sebep olma riski doğuran atıkların kurbanı olmaktan kıl payı kurtuldu.
Farklı illerden bölgeye gelerek moloz ve atık sorunlarını çözmek için canla başla çalışan belediyeler, 13 Şubat’ta yıllardır bir türlü layıkıyla korunamayan Milleyha Sulak Alanı’na enkaz ve çöp taşımaya başlamıştı. Durumu fark eden vatandaşların iletmesi üzerine kuş gözlemcisi Emin Yoğurtçuoğlu ve yaban hayatı araştırmacısı Dr. Yasin İlemin başta olmak üzere birçok doğasever duruma dikkat çekerek yetkililerden hassasiyet talebinde bulunmuştu.
‣ Deprem yetmedi: Hatay’da biriken çöpler ve enkaz artıkları Milleyha Kuş Cenneti’ne atıldı
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar ve Amasya Valisi Mustafa Masatlı saatler içerisinde duruma müdahale ederek yüzlerce bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan alanın temizlenmesi için çalışmaların başlatıldığını duyurmuştu.
‣ Milleyha Sulak Alanı’na bırakılan enkaz ve çöpler temizlenmeye başladı
Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Yasin İlemin, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada hem Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi hem de NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği olarak ekolojik öneme sahip alanların korunması için ilgili bakanlık, kurum ve belediyeler ile diyalog halinde olduklarını ifade etti.
Moloz ve atıkların Milleyha Sulak Alanı’na bırakılmasının ardından bölgedeki vatandaşların üst seviyede duyarlılık göstermesiyle doğal alanın korunmasına yönelik bir adım atılabildiğini aktaran İlemin, “Vatandaşın hassasiyeti üst seviyede olduğu için ilgili bakanlıklar bu konuda hemen aksiyon aldılar ve Milleyha’nın ve sulak alanın temizlenmesine hemen başlandı” diye konuştu.
Benzer durumlar yaşanabilir
Fakat doğaseverler ve çevre örgütleriyle aktivistler hala enkaz ve atıkların akıbetinin ne olacağı, Milleyha’da kıl payı atlatılan ekolojik sorunların başka bir yerde yaşanma ihtimali olup olmadığı konusunda endişeli.
Atıkların akıbetini değerlendiren İlemin, henüz Milleyha Kuş Cenneti dışındaki bir alandan moloz ve atıkların doğal yaşam alanlarına bırakıldığına dair bir duyum olmadığını belirtti.
İlemin, “Daha çok erken aşamalardayız. Ancak özellikle mart ayının başından itibaren buna benzer ihbar ve duyumların gelmesini bekliyoruz” diyerek, enkaz kaldırma çalışmalarının hızlanması ve kentlerde atık sorununun daha da büyümesiyle bu tip durumların ilerleyen haftalarda görülebileceğine dikkati çekti.
‘Çöpler, geri dönüşü olmayan sorunlara yol açabilir’
Afet bölgesinde doğal yaşamla ilgili molozlar dışındaki bir başka sorunun da çöpler olduğunun altını çizen İlemin, şu uyarılarda bulundu:
“Özellikle tehlikeli atıklar (kimyasal, tıbbi benzeri) büyük sorun oluşturabilir. flora ve faunayı geri dönüşsüz bir şekilde etkileyebilir. Tehlikeli atıkların depolandığı alanlardaki molozlar kaldırılırken bu nokta göz önüne alınmalı. Bu molozlarda kontaminasyon olabileceği göz önünde bulundurularak bertaraf doğal alanlara zarar vermeden yapılmalı.”
‘Yaşadığımız binlerce kayıptan fazlasını verebiliriz’
İlemin, sosyal medya platformu Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarda da yaşanan büyük deprem sonucu devasa bir enkaz ve moloz ortaya çıktığını hatırlatarak “Bu hafriyatlar uygun bertaraf edilmezse yaşadığımız binlerce kayıptan fazlasını verebiliriz” uyarısında bulunmuştu.
Enkazlarda bulunan izolasyon malzemelerindeki kimyasallar, zararlı plastik türevleri ve asbest başta olmak üzere insan sağlığı ve ekosistem için zararlı pek çok madde bulunuyor.
Yakında yıkılan binaların yerine yeni bina inşaatlarına başlanacağını kaydeden İlemin, “İnşaat öncesi hazırlık aşamasında mevcut hafriyatlar doğal alanlardaki vadi tabanlarına, doğal sulak alanlara ve tarım alanlarına dökülürse bölgede büyük bir tehlike başlayacak” dedi.
Yasin İlemin, bu durumun hem çevre hem de insan sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açacağını aktardı: “İlk olarak madde çevrimleri (su döngüsü) ile bu zararlı maddeler toprağa ve yeraltı sularına karışacak. Buna bağlı olarak tarım alanlarında yetişen gıdalar insanlar tarafından tüketildikçe uzun vadede başta kanser olmak üzere hastalıklar görülecek.”
Büyük bir tehlike bizi bekliyor! Araştırma alanım doğa ve ekoloji olduğu için aktarmam gerekiyor. Yaşanan büyük deprem sonucu devasa bir enkaz ve moloz ortaya çıktı. Bu hafriyatlar uygun bertaraf edilmezse yaşadığımız binlerce kayıptan fazlasını verebiliriz. Nasıl mı? + pic.twitter.com/unFgjRzXv1
— Yasin İLEMİN (@anatoliacaracal) February 14, 2023
Afetten etkilenen bölgenin bir tarım cenneti olduğu kadar eşsiz bir biyolojik çeşitliliğe de sahip olduğunu kaydeden İlemin, şu uyarıları yaptı:
Doğal alanlara gelişigüzel bırakılacak bu zararlı maddeler ekosistemdeki besin zinciri ile bütün biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyecek. Doğadaki bitki ve hayvan türleri zarar görecek ve ölecek.
Molozlar nasıl bertaraf edilmeli?
İlemin, doğal yaşama ve dolayısıyla insan sağlığına zarar vermemesi için molozların bertarafı konusunda dikkatli bir yol izlenmesi gerektiğini belirterek, sızdırmasız zeminlerin tercih edilmesi gerektiğini kaydetti.
Molozların içeriğindeki doğaya zarar verebilecek kimyasal maddelerin yağmur ve kar sularıyla toprağa ve topraktan da yer altı sularıyla diğer bölgelere taşınma riski olduğuna işaret eden Dr. İlemin, şunları söyledi:
Yer altı ve üstü sularıyla temastan mutlaka kaçınılması gerekiyor. Moloz döküm sahaları mutlaka ve mutlaka korunan alanlardan, sulak alanlardan ve yaban hayatı alanlarından uzakta olmalı. Yer seçiminde bu noktalara dikkat edilmeli.
Deprem enkazında bulunan plastik, metal ve cam gibi pek çok malzemenin de geri dönüştürülebileceğini hatırlan İlemin sözlerini sözlerini şöyle noktaladı:
Evet depremler binlerce canımızı aldı. Geride kalan insanlarımızın daha güzel bir geleceğe ulaşabilmesi için yapacağımız şey çok basit. Üzerinde yaşadığımız doğayı korumak ve anlamak. Koruduğumuz sürece bu coğrafyanın bütün değerleri ile daha sağlıklı bir yaşam bizi bekliyor. Bu toprakların coğrafyası ve jeolojisini anlayarak buna göre yapılar inşaa edersek de bir daha böyle büyük can kayıpları yaşamayacağımız çok açık.