Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “aile hukuku”nda, nafaka, tazminat ve boşanma gibi konuların “arabuluculuk” sistemiyle çözülebileceğini öne sürdü.
Aile hukukunun tamamen değiştirileceğinin sinyalini veren Tunç, arabuluculuk’la ‘her iki tarafın da dikkate alınacağını’ söyledi.
NTV‘ye konuşan Tunç şunları kaydetti:
“Özellikle aile hukuku ile ilgili geniş bir çalışmamız var. Aile hukukunu sil baştan ele alacağız. Aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım. Şu anda aile hukukunda mümkün değil. Aslında birçok ülkede aile hukuku alanında arabuluculuk uygulaması iyi gidiyor. Türkiye’de de aile hukukunda arabuluculuk söz konusu olursa. Boşanma, tazminat, nafaka sorunları ile ilgili arabuluculuk olabilir. Vatandaşların mağduriyetini gidermemiz lazım. Her iki tarafı da dikkate alarak bir çözüm bulunmalı.”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da kadınların süresiz nafaka uygulamasının, “Kabul edilemez” olduğunu söylemiş; bazı kadınların, “Kocamı seviyorum, dönmek istiyorum” diyerek 6284 Sayılı Kanun’un uygulanmasını istemediğini savunmuştu.
Kira davalarında arabuluculuk başlıyor
Kira davalarında da yarından itibaren zorunlu arabuluculuk uygulaması başlıyor. Bir ay içinde uzlaşma sağlanamaması halinde yargı yolunun yine açık kalacağını aktaran Tunç, anlaşma sağlanırsa sorunun ‘dostane’ şekilde çözüleceğini; yüzde 25’lik sınırın iki tarafın da anlaşması halinde aşılabileceğini dile getirdi.
Bakan Nisan 2020’de cezaevlerinde başlayan Covid-19 izinlerine yönelik ise 9 bin 56 mahkûmun cezaevine dönmediğini ve bu kişilerin firari durumunda olacaklarını da bildirdi.
Bilim insanları, iklim krizine bağlı ölümlerle ilgili incelediği 180 makalenin sonucunda gelecek yüzyılda yaklaşık olarak bir milyar insanın iklim felaketleri sonucu hayatını kaybedebileceği sonucuna ulaştı. Bu felaketlerden ise dezavantajlı kesimlerin, yoksul vatandaşların etkileneceği bildirildi.
Çalışmaya göre yakılan her bir ton fosil yakıt, bir insanın ölümüne neden oluyor.
Geleceğe dair çoğu tahmin gibi, bu tahmin de birkaç varsayıma dayanıyor. Bunlardan biri “1000 ton kuralı” adını taşıyor. Buna göre, insanlığın yaktığı her bin ton karbondioksit, gelecekteki bir kişinin ölümüne dolaylı olarak neden oluyor.
Dünya, korkulduğu üzere sanayi öncesi dönemin küresel ortalama sıcaklığına göre 2°C üzerinde bir sıcaklığa ulaşırsa bu, önümüzdeki on yıllarda birçok yaşamın kaybı anlamına geliyor. Şu andan itibaren her 0.1°C sıcaklık artışı, yaklaşık olarak 100 milyon ölüm riski taşıyabilir.
Fotoğraf: AP
‘İnsanlık hızlı bir şekilde harekete geçmeli’
Kanada‘daki Western Ontario Üniversitesi‘nden Enerji Uzmanı Joshua Pierce, “Bilimsel olarak uzlaşılan 1,000 ton kuralını ciddiye alırsanız ve hesapları yaparsanız, küresel ısınmanın önümüzdeki yüzyıl boyunca bir milyar erken ölüme yol açtığını görürsünüz” diyor ve insanlığın hızlı bir şekilde harekete geçmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
İklim krizinin ölümler üzerindeki etkisi, bugün dahi hesaplaması zor bir konu olarak nitelendiriliyor. Birleşmiş Milletler‘e göre, çevresel faktörler her yıl yaklaşık 13 milyon insanın yaşamına mal oluyor. Ancak bu ölümlerin kaçının doğrudan iklim değişikliğinden kaynaklandığı net olarak bilinmiyor. Bazı uzmanlar da yalnızca anormal sıcaklıkların bile yılda beş milyon yaşamı etkileyebileceğini savunuyor.
Uzmanlar, iklim krizinin etkilerinin çok yönlü olmasının araştırmaları etkilediğini ifade ediyor. Mahsul kayıpları, kuraklık, sel, aşırı hava koşulları,orman yangınları ve yükselen denizler; insan yaşamını karmaşık ve incelikli şekillerde etkileyebiliyor.
‘Gelecek nesillere zarar veriyoruz’
İklim felaketlerinin gelecekteki ölüm sayısını tahmin etmenin zor olduğunu belirten Pierce ve Avusturya’daki Graz Üniversitesi‘nden Richard Parncutt, konunun takip edilmesinin önemine dikkat çekiyor. Pierce ve Parncutt, yöntemlerinin halkın sayıları daha kolay anlamasını sağladığını ve aynı zamanda mevcut hareketsizliğimizin ne kadar kabul edilemez olduğunu vurguladığını belirtiyor.
“Küresel ısınma, bir milyar insan için ölüm kalım meselesi” diyen Pierce, “İklim modellerinin tahminleri netleştikçe çocuklara ve gelecek nesillere verdiğimiz zarar giderek eylemlerimizden kaynaklı hale geliyor” diye konuşuyor.
İklim krizi Güney Yarımküre’yi daha çok tehdit ediyor
Bu noktayı vurgulamak için, Pierce ve Parncutt, Avustralya‘daki AdaniCarmichael kömür madenini ele alarak 1000 ton kuralını uyguladı. İkili, bu madendeki tüm rezervler yakılırsa gelecekte yaklaşık 3 milyon kişinin erken ölümüne neden olabileceğini belirtti.
İki bilim insanı, “Tehlikede olanlar halihazırda Güney Yarımküre’deki çocuklar ve Carmichael kömürlerinin tüketilmesi, onların gelecekteki ölümlerine neden olması muhtemel” diyor.
Teknik olarak 1000 ton kuralı, gelecekteki karbon emisyonlarından kaynaklanabilecek olası iklim geri besleme döngülerini dikkate almaz, bu da karbon emisyonlarından kaynaklanan gelecekteki çevresel olumsuz etkileri daha da kötü, hızlı hale getirebilir.
Temkinli olma zamanının geçtiğini vurgulayan Pierce, “Organizasyonlar, iklim bilimcileri modellerini çalıştırıp sonra onlara dair rapor sunduklarında, herkes kıyamet habercisi gibi görünmek istemediği için genellikle temkinli bir yaklaşım benimser. Biz işimizi yaptık ve durum iyi görünmüyor” dedi.
Hatay’ın Antakya ilçesine bağlı olan Dikmece mahallesinde zeytinlik alana yapılması planlanan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) konutlarına karşı Dikmece halkının direnişi 33 gündür sürüyor.
Vatandaşlar acele kamulaştırmalara karşı toprağını, yaşamı, zeytinliklerini ve yerlerini, yurtlarını korumaya çalışıyor. Her biri kaygıyla olanları izlerken aynı zamanda tüm güçleriyle buna karşı direniyorlar. 6 Şubat’ta yaşadıkları depremin ardından kamulaştırmaya karşı mücadele ederken dillerinden şu cümle dökülüyor:
“Deprem yıkmadı ama bu devlet bizi yıkacak.”
Ne olmuştu?
6 Şubat depremlerinin hemen ardından, uzmanların tüm uyarılarına rağmen hızlıca başlatılan deprem konutu inşaatları kapsamında çok sayıda arazi kamulaştırılmıştı.
Antakya merkeze 10 km mesafedeki Gülderen ve Dikmece, dağlık arazi yapısı nedeniyle tercih edilse de bölgede zeytinlikler başta olmak üzere tarım arazileri bulunuyor. Depremzede yurttaşlar ise geçim kaynakları olan tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı çıkıyor.
Gülderen’de 61 parsel 14 Nisan tarihli Cumhurbaşkanı kararı ile kamulaştırılırken, TOKİ’nin Dikmece ihalesini alan Sarıdağ İnşaat şirketi de nisan ayı sonunda bölgedeki çalışmalarına başladı. İhaleye göre, bölgede 1415 adet konut inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi yapılacak.
Yeni araştırmalar, iklim değişikliğiyle birlikte şiddetli kuraklıktan şiddetli yağışlara kadar şiddetli hava değişimlerinin daha yaygın hale geldiğini söylüyor.
Bir bilim insanı ekibi bu eğilimi analiz etmek için 1980’den 2020’ye kadar olan verilere baktı. Konuma bağlı olarak, kuraklıktan tehlikeli sağanak yağışlara ani geçiş olasılığı bu dönemde yüzde 0,25’ten yüzde 1’e yükseldi.
Uzmanlar, Avrupa‘nın dünya çapında bu eğilimin kötüleştiği yedi bölgesel sıcak noktadan biri olduğunu söylüyorlar.
ABD‘deki Teksas Üniversitesi’nde profesör olan çalışmanın yazarlarından Zong-Liang Yang , “Özellikle kuraklıktan sele doğru ani geçişten endişe duyuyoruz. Toplumlar genellikle kuraklık gibi doğal afetlere tepki vermekte zorluk çekiyor ama şimdi bir anda sel baskınları da çoğaldı. Ve bu birçok yerde oluyor.”
Son yıllarda bu eğilimin çok sayıda örneği yaşandı. ABD Kaliforniya, Çin, Türkiye gibi ülkeler ağır kuraklık yaşarken, bir anda bastıran şiddetli yağışlar nedeniyle sel baskınlarına maruz kaldı.
Hava koşullarındaki ani değişikliklere iklim değişikliği başta olmak üzere El Nino ve La Nina gibi hava olayları neden olabiliyor. Ancak çalışmanın yazarları, bu olaylarda toprağın kendisinin de etki yaratabileceğini bulduklarını; kuraklıktan sonra sağanak yağış olasılığını artıran ‘kara bazlı geri bildirim döngüleri’ keşfettiklerini açıkladı.
Buna göre, nemli bölgelerde kuraklık, topraktan ve bitkilerden suyun buharlaşmasına neden oluyor ve yoğun yağışların gelişmesi için nem kaynağı sağlıyor Kurak bölgelerde, sıcak hava ve düşük basınç, okyanuslar ve denizlerden nem çekerek tehlikeli yağış olasılığını artıyor.
İklim değişikliği etkiyi büyütüyor ve yaygınlaştırıyor
Araştırmacılar, iklim değişikliğinin de bu hızlı değişimleri daha yaygın hale getirmesinin beklendiğini söylüyor.
Çalışmanın diğer yazarı, Euronews‘e konuşan Hong Kong Politeknik Üniversitesi‘nden Profesör Shuo Wang, “İklim değişikliği, arka arkaya kuraklıkları ve selleri körüklüyor, bu da geniş çapta yıkıma, can kaybına ve mülk, altyapı ve çevreye zarar verilmesine neden oluyor” diyor.
Kara tabanlı geri bildirim döngülerinin keşfi, tahmine dayalı iklim modellerinin doğruluğunu artırmaya yardımcı olabilir. Ayrıca toplulukların kuraklık ve sel arasındaki dalgalanmalara daha iyi hazırlanmalarını da destekleyebilir.
Wang, bulgularının hızlı kuru-ıslak geçişlerin etkilerini hafifletmek için erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesine ilişkin bilgiler sağladığına dikkat çekti.
Bir orman rodeosu, gizli bir yıldız gözlemcisi ve iş üstündeki bir mason (duvarcı) arı, yılın 59. Yaban Hayatı Fotoğrafçısı Yarışması‘nda yer alan hayranlık uyandıran görüntülerden sadece birkaçı.
13 Ekim 2023’te dünyanın dört bir yanından 100 olağanüstü fotoğrafın yer aldığı yarışmadaki fotoğraflar Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi‘nde sergilenecek.
Guardian‘ın aktardığına göre; bu yılki yarışmaya 95 ülkeden, her yaştan ve deneyim seviyesinden fotoğrafçı, 49 bin 957 fotoğraf ile katılım sağladı. Başvurular, sektör uzmanlarından oluşan uluslararası bir panel tarafından yaratıcılık, özgünlük ve teknik mükemmellik açısından değerlendirildi.
Her kategorinin kazananları ve prestijli büyük unvan ve genç büyük unvan ödülleri, 10 Ekim 2023’te yaban hayatı televizyon sunucuları ve doğa koruma uzmanları Chris Packham ve Megan McCubbin‘in ev sahipliği yapacağı bir törenle duyurulacak.
Mercan bağlantıları, Alex Mustard, İngiltere. – Hayalet kaya balığı, bir deniz yelpazesinin dalları arasında yüzerken Mustard, sağlıklı bir mercan resifinin biyolojik çeşitliliğini gösterir. Mustard, normalde ürkek olan kaya balığını özellikle seviyordu ama karede birden fazla kaya balığını resmetmeye kararlıydı. Mercan resifleri birbirine bağlı türlerin çeşitliliğini destekler ancak iklim değişikliği nedeniyle ısınan denizler nedeniyle risk altındadır. Yer: Lembeh boğazı, Kuzey Sulawesi, Endonezya Fotoğraf: Alex Mustard/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıBuz üzerinde Sakarmeke (Coot), Zhai Zeyu, Çin – Zeyu, ağzında kıvranan çopra balığıyla buz üzerinde dik durmaya çalışan bir sakarmekeyi yakalar. Zeyu bu fotoğraf için soğukta bekledi ve kuzeydoğu Çin’deki donmuş bir gölette hareket eden sakarmekeleri izledi. Bu sakarmeke yiyecek bulmak için suda çabalıyordu ve sonunda bir çopra balığı yakaladı. Sakarmekeler, Avrupa ve Asya’ya, Kuzey Afrika ve Avustralya’ya kadar uzanan bir yelpazeyle en yaygın kuşlar arasında yer alıyor. Yuva yapmak için geniş açık su alanlarına ihtiyaç duyarlar ve yaşam alanları insanlar tarafından rahatsız edildiğinde popülasyonları etkilenebilir. Yer: Dalian, Liaoning, Çin Fotoğraf: Zhai Zeyu/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıKar bizonu, Max Waugh, ABD – Waugh, karları tekmeleyen bir plains bizonunu yakalıyor. Waugh, aracından bizonun ivme kazanarak yokuş aşağı yola doğru ilerlemeye başladığını gördü. Bu orijinal kompozisyonu yaratmak için bizonu sıkı bir şekilde çerçeveledi. Bir zamanlar Kuzey Amerika’nın büyük bölümünde bol miktarda bulunan ve geniş bir alana yayılan bizon, 1800’lerin sonlarında neredeyse yok olana kadar avlandı. Sayıları yavaş yavaş artıyor, ancak ayrı popülasyonlarla sınırlı, koruma yönetimine bağlı ve arazi kullanımı değişiklikleri ve arazi mülkiyeti nedeniyle yaşam alanları kısıtlanıyor. Yer: Yellowstone Milli Parkı, Wyoming, ABD Fotoğraf: Max Waugh/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıPossum’un gece yarısı atıştırması, Caitlin Henderson, Avustralya – Henderson balkonunda beklenmedik bir misafir buldu: büyük bir ağustos böceğini yiyen bir keseli sıçan. Fotoğrafçı ‘Burada kafalar vardı, orada kanatlar vardı’ diyor. Pencere kenarında oturan sıradan fırça kuyruklu keseli sıçanı görmüştü. Avustralya’ya özgü bu gece keseli hayvanı oldukça yaygın ve yerel olarak bol miktarda popülasyona sahip. Uzun, keskin pençeleri ağaçlarda yaşamak için yaratılmıştır, ancak insanlarla çatışmaya girdiği kentsel ortamlara da kolayca uyum sağlamıştır. Yer: Malanda, Queensland, Avustralya Fotoğraf: Caitlin Henderson/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıMason arı iş başında. /Solvin Zankl, Almanya – Zankl, yuvasının çatısını inşa eden iki renkli bir mason (duvarcı) arıyı yakaladı. Zankl, arının onu tekrar bulabilmek için yuvanın çevresindeki önemli noktaları ezberlediğini biliyordu. Yönünü bozmamak için, ekipmanı her ayrıldığında daha da yaklaştırıyordu. İki saat sonra arı, ekipmanını bir dönüm noktası olarak kullanmaya başladı. İki renkli mason arılar yumurtlamak için salyangoz kabuklarını kullanırlar. Kabuğu larvaları için polen ve nektarla doldururlar, sonra da onu çimen ve yapışkan tükürükle kapatırlar. İnsanlar bazen salyangozları zararlı olarak görürler ancak bu tür onlar olmadan hayatta kalamaz. Yer: Witzenhausen yakınında, Hesse, Almanya Fotoğraf: Solvin Zankl/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıOrman rodeosu, Atsuyuki Ohshima, Japonya – Ohshima, bir makağın bir geyiğin üzerine atlaması gibi sıra dışı bir etkileşimi çerçeveliyor. Sika geyiğinin arkasındaki ani bir hareket Ohshima’nın gözüne çarptı. Genç bir Yakushima makağı, bir ağacı sıçrama tahtası olarak kullanarak geyiğin sırtına atladı. Yakushima Adası’ndaki maymunların geyiklere rodeo yapması nadirdir, ancak duyulmamış da değildir. Genç erkek makakların dişi geyiklere tutunarak onlarla çiftleşmeye çalıştığı görüldü. Ancak bu durumda makak genç bir dişiydi ve görünüşe göre serbest sürüşün tadını çıkarıyordu. Yer: Yakushima, Kagoshima, Japonya Fotoğraf: Atsuyuki Ohshima/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıKedi Yürüyüşü, Shashwat Harish, Kenya – Harish, gösterdiği sabır nedeniyle bir anlık göz temasıyla ödüllendirildi. Harish, Masai Mara’ya yaptığı bir gezi sırasında yakınlarda bir leoparın görüldüğünü duydu. Araçta saatler süren arama ve bekleyişin ardından leopar ortaya çıktı ve Harish bu zarif portreyi çekti. Leoparlar büyük kedilerin en küçüğüdür ve genellikle Masai Mara’da suya yakın yerlerde görülürler. Habitat kaybı, avlanma ve avlarının azalması nedeniyle nüfusları azalıyor. Yer: Masai Mara ulusal koruma alanı, Narok, Kenya Fotoğraf: Shashwat Harish/Yılın Yaban Hayatı fotoğrafçısıKaybolan fok, Bruno D’Amicis, İtalya – D’Amicis, Akdeniz fokunun mozaiğe benzer bir görüntüsünü yakaladı. İzin altında çalışan D’Amicis, birkaç saat boyunca bir çıkıntının üzerinde saklanarak yattı; fok sığ sularda süzülerek aşağıdaki bir mağaraya doğru kayboldu. Sudaki yansımalar fokun gizlenmesine yardımcı oldu ve türün tamamen yok olma tehlikesine işaret etti. Bu tür, tarihi avcılık ve yaşam alanlarına insan müdahalesi nedeniyle artık Dünya’da en çok nesli tükenmekte olan memelilerden biri. Akdeniz fokları bir zamanlar açık kumsallarda dinleniyordu, ancak artık çoğu mağaraların güvenliğini arıyor. Yer: Yunanistan Fotoğraf: Bruno D’Amicis/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıMantar büyüsü, Agorastos Papatsanis, Yunanistan – Papatsanis, geyik kalkanı mantarının solungaçlarının altında dans ediyormuş gibi görünen spor girdaplarını aydınlatıyor. Spor yayılımının büyüsünü ortaya çıkarmayı amaçlayan Papatsanis, hava akışını en aza indirecek şekilde şemsiyeler kurdu, bir ışık ve bir reflektör yerleştirdi ve kamerasını, bu sıklıkla görülmeyen eylemi uçucu toz dalgaları olarak vurgulayacak şekilde açtı. Bu yumurta şeklindeki minik sporların milyarlarca tanesi hava akımları tarafından dağılır. Bu odun çürüten mantar, çoğunlukla geniş yapraklı ağaçların kütüklerinde ve düşmüş dallarında ortaya çıkar. Yer: Olimpos Dağı, Pieria, Yunanistan Fotoğraf: Agorastos Papatsanis/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıYaşam için yarış, Yazan: Donglin Zhou, Çin – Zhou, bir kar leoparının Pallas kedisini avlamasının dramını yakalıyor. Kar leoparı harekete geçtiğinde, Zhou bunun bir dağ sıçanının peşinde olduğunu varsaydı çünkü “Pallas’ın kedisi kayalara çok iyi uyum sağlıyordu.” Ancak bir dakikadan kısa sürede kar leoparının çenesindeydi. Her iki tür de iyi bir şekilde kamufle edilmiştir ve bırakın birlikte olmayı, herhangi bir zamanda görülmeleri bile zordur. Büyük yırtıcı kuşların ve kurtların Pallas kedilerini avladığı bilinse de, bunların kar leoparları tarafından avlandığını görmek nadir görülen bir manzaradır. Yer: Gayi, Siçuan, Çin Fotoğraf: Donglin Zhou/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıAteş Kuşları, Elza Friedländer, Almanya – Friedländer, kontrollü bir şekilde çıkarılan bir yangının neden olduğu yanmış zeminin önünde bir çift beyaz leyleği yakalıyor. Kenya’nın Masai Mara bölgesinde ateş yakıldıktan kısa bir süre sonra aralarında ak leylek ve çaylağın da bulunduğu yüzlerce kuş bölgeye geldi. Çoğu makul bir mesafeyi korudu, ancak leylekler kolay av arayışı içinde ön saflara doğru ilerledi. Yangın çıkarmak, yeni büyümeyi teşvik etmek ve çalılıkların yayılmasını kontrol etmek için otlakları kontrol etmenin yaygın ama tartışmalı bir yoludur. Bu, özellikle yangının kolayca yayıldığı kuraklık zamanlarında tehlikeli bir taktik olabilir. Yer: Rhino Ridge, Masai Mara ulusal koruma alanı, Kenya Fotoğraf: Elza Friedländer/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıÖlümüne dövüş, Jasper Doest, Hollanda – Doest, kamerasıyla trenin çarptığı bir filin hissettiği aşırı stresin son anlarını yakalıyor. Kaza filin kalçasını onarılamayacak ölçüde parçaladı ve filin öldürülmesi gerekti. Farklı bir görev için parkta bulunan Doest, yaşananlara tanık oldu. Park müdürünün tren şirketinin trenleri yavaşlatmasını sağlama çabalarına rağmen, Lopé ulusal parkında düzenli olarak yaban hayatı-tren çarpışmaları yaşanıyor; yılda 20 kadar fil bu kazalardan etkileniyor. Trenler, dünyanın bilinen rezervlerinin yüzde 25’ini barındıran Moanda madeninden manganez taşıyor. Manganez demir ve çelik üretiminde kullanılan bir metaldir. Yer: Lopé milli parkı, Gabon Fotoğraf: Jasper Doest/Yılın Yaban Hayatı FotoğrafçısıÖdül yakalama: Jef Pattyn, Belçika/Hollanda – Pattyn, sahil boyunca yelkenli balığı sürükleyen bir balıkçıyı yakalar. Pattyn günlerce balıkçıların avlarını kıyıya getirmelerini, etrafı kuşlarla çevrili olup onların da paylarını almaya çalışmasını izlemişti. Bu fotoğrafın çekildiği sabahın erken saatlerinde balıklar denizde hazırlandı ve kamyonlara yüklendi. Esnaf balıkçılığı, Ekvador’un Pasifik kıyısında yaşayan insanlar için hayati önem taşıyan bir istihdam sağlıyor. Bu, uluslararası filoların gerçekleştirdiği endüstriyel ölçekli balıkçılıkla karşılaştırıldığında küçük ölçeklidir. Ancak deniz memelilerinin ağlara dolaşması nedeniyle esnaf balıkçılığın hala bir etkisi var. Yer: Puerto López, Manabí eyaleti, Ekvador Fotoğraf: Jef Pattyn/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıSavaş yavrusu, Michał Siarek, Polonya – Siarek, Poznań Hayvanat Bahçesi’nden bir ekibin tahliye edilen bir kaplan yavrusunu kontrol etmek için bir sandığı açtığı anı kaydediyor. Siarek, savaşın yıktığı Ukrayna’nın dört bir yanından kaplanlar gibi özel mülkiyetteki vahşi hayvanlar da dahil olmak üzere hayvanları tahliye etme çabalarını belgeledi. ‘O gece beni değiştirdi’ diyor. ‘Hâlâ kamyonun içinde olan bir aslanın çığlığını duymak, bir sonraki tahliye operasyonuna yardım etmeye karar vermemi sağladı.’ Hayvanların çoğu 2022’de Doğu Ukrayna’daki sıcak çatışma noktalarından kurtarıldı. Polonya sınırında hayvanlar yeniden sandıklara yerleştirildi ve Poznań Hayvanat Bahçesi’ne, ardından Avrupa’daki barınaklara bırakıldı. O zamandan beri 200’den fazla hayvan kurtarıldı. Yer: Poznań Hayvanat Bahçesi, Polonya Fotoğraf: Michal Siarek/Yılın yaban hayatı fotoğrafçısıZulüm görenin yüzü, Neil Aldridge, Güney Afrika – Aldridge, bir tilkinin büyük olasılıkla köpeklerden kaynaklanan yaralanmalarına dikkat çekiyor. Bir rehabilitasyon merkezindeki derme çatma ininden dışarı bakan bu tilkinin kalıcı olarak açıkta kalan dişlerini ve gözünü çerçeveledi. Bu görüntü, Aldridge’in İngilizlerin kızıl tilkiyle olan karmaşık ilişkisini fotoğraflayan dokuz yıllık projesinin bir parçası. İngiltere ve Galler’de 2005 yılından bu yana tilkileri zehirlemek, siperleri kapatmak veya yok etmek ya da onları avlamak için köpekleri kullanmak yasa dışıdır. Bu hayvanın uğradığı yaralanmalar muhtemelen tilkinin inine onu temizlemek için yasa dışı olarak gönderilen köpeklerden kaynaklanmıştır. Yer: Kent, İngiltere, Birleşik Krallık Fotoğraf: Yılın yaban hayatı fotoğrafçısı
Ay’ın güney kutbu yakınlarına, geçen hafta başarıyla uzay aracı indiren ilk ülke olan Hindistan, iki gün sonra da Güneş‘e doğru yola çıkmaya hazırlanıyor.
Hedef, Güneş’teki hareketleri izlemek ve uzay havasına etkilerini incelemek için uzay tabanlı bir gözlemevi kurmak. Bu, Hindistan için bir ilk.
Daha önce NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) da Güneş’i incelemek için uydular yerleştirmişti. Ancak Aditya-L1 adlı Hindistan’ın misyonunda bazı farklı özellikler bulunuyor.
Aditya, Saskritçe ve Hintçe’de Güneş demek. BBC‘nin aktardığına göre, her şey planlandığı gibi giderse, uzay aracı 2 Eylül Cumartesi günü TSİ 08.20’de, Chennai‘nin 100 km kuzeyindeki Sriharikota‘daki Hindistan’ın ana uzay üssünden fırlatılacak.
Hindistan Uzay Araştırma Ajansı (ISRO) tarafından yayımlanan fotoğraflar, roketin artık fırlatma rampasına tam anlamıyla entegre olduğunu gösteriyor.
Aditya, Dünya’dan 1.5 milyon km uzaklığa gidecek
Uzay aracı aslında Güneş’e ulaşmayacak, Dünya’dan 1,5 milyon kilometre uzaklığa gidecek. Bu, Dünya ile Ay arasındaki mesafenin neredeyse dört katı. Güneş, Dünya’dan 151 milyon kilometre uzakta bulunuyor. Yani gidilecek yol Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığının neredeyse yüzde 1’i.
ISRO, Twitter’dan yaptığı bir paylaşımda fırlatmadan L1’e (Lagrange noktası) kadarki sürenin Aditya-L1 için yaklaşık dört ay olduğunu yazdı. Lagrange noktası, uzayda Güneş ve Dünya gibi iki büyük cismin çekim kuvvetlerinin dengelendiği yer anlamına geliyor. Uzay aracı bu denge noktasını yakıt tüketimini azaltmak için de kullanacak.
Ne amaçlanıyor?
Hindistan’ın uzay aracı Güneş’in fotosfer ve kromosfer olarak bilinen en dış katmanlarını gözlemleyecek, uzay havasını neyin yönlendirdiğini inceleyecek. Dünya’daki kuzey ve güney ışıkları ile elektromanyetik rahatsızlıklara neden olan güneş rüzgarının dinamiklerini daha iyi anlamaya çalışacak. Atmosfer tarafından filtrelendiği için Dünya’dan incelenemeyen radyasyonu da gözlemleyecek.
Aditya-L1 konuşlandırıldığında böyle görünecek
ISRO, misyonun; koronal ısınma, taçküre kütle atımı, güneş patlamaları ve bunların özelliklerinin yanı sıra uzay havasının dinamikleri gibi Güneş özelliklerini anlamamıza yardımcı olacak önemli bilgiler sağlamasını umuyor.
Hindistan hükümeti, yaklaşık 46 milyon dolar maliyet öngörülen projeyi 2019 yılında onaylamıştı. Henüz bu maliyetin ayrıntıları açıklanmadı ancak araç uzayda beş yıldan uzun süre kalacak şekilde tasarlandı.
ISRO, derin uzay görevleri için daha az güçlü roketler kullanıyor ve daha uzağa gitmek için yerçekimi kuvvetinden yararlanıyor. Bu, Ay ve Mars gibi hedeflere gitmek için gereken süreyi uzatsa da fırlatma maliyetini önemli ölçüde azaltıyor.
İnsansız Chandrayaan-3 aracı, geçen hafta ay yüzeyine inmiş; Hindistan, ABD, Rusya ve Çin‘in ardından Ay’a başarıyla iniş yapan dördüncü ülke oldu. 2014 yılında da Hindistan, Mars’ın yörüngesine bir araç yerleştiren ilk Asya ülkesi olmuştu. Gelecek yıla kadar Dise ünya’nın yörüngesine üç günlük mürettebatlı bir misyon başlatılması planlanıyor.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), su tüketimi tasarruf tedbirleri kapsamında, İstanbul‘daki bahçe ve peyzaj sulama aboneliklerini geçici olarak durdurdu.
Uygulamanın barajlardaki su rezervlerinin istenilen seviyeye gelene kadar devam edeceğini belirtilen İSKİ, Dünyadaki yaygın uygulama ve ülkemizde yürürlükte olan mevzuat gereği Su ve Kanalizasyon İdarelerinin ana görevi; öncelikle insani tüketim amaçlı içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması olup su kaynaklarının yeterli olması halinde diğer çevresel su talepleri karşılanacaktır” dedi.
Coğrafi konumu nedeniyle iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında bulunan Türkiye, bu yaz, Akdeniz havzasındaki diğer ülkeler gibi art arda çok sayıda sıcak dalgasına maruz kaldı. Türkiye’nin batısında 1960’lardan bu yana sıcak dalgası sıklığı her 10 yılda ortalama 0,4 artarken sıcak dalgalarının uzunluğu iki gün, yoğunluğu 2°C artıyor. Bu, hem aşırı sıcaklıklara bağlı ölümlere hem de kuraklık, su sıkıntısı, gıda arzında sorunlara yol açıyor.
Barajlarda su seviyesi yüzde 29’a düştü
Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, yaz sezonu boyunca yağış azlığı yaşanması gibi nedenlerle nedeniyle İstanbul barajlarındaki su seviyesi alarm verecek düzeye düştü. Kurum tasarruf tedbirleri kapsamında 28 Ağustos’ta bahçe ve peyzaj sulama aboneliklerini geçici olarak durdurma kararı aldı.
İSKİ’den kararla ilgili yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Dünyadaki yaygın uygulama ve ülkemizde yürürlükte olan mevzuat gereği Su ve Kanalizasyon İdarelerinin ana görevi; öncelikle insani tüketim amaçlı içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması olup su kaynaklarının yeterli olması halinde diğer çevresel su talepleri karşılanacaktır. Bu durum İSKİ Abone Hizmetleri Tarife ve Uygulama Yönetmeliği’nin 24. maddesinde; ‘İdarenin insani tüketim amaçlı içme ve kullanma suyunu temin etmesi esas olup kuraklık, tabi afet, savaş vb. olağan dışı hallerde insani su tüketiminin teminini sürdürebilmek gayesi ile şehre verilecek günlük su miktarında tasarrufa gidebilir, bu kapsamda insani su hakkı dışındaki abonelere su satışında geçici kısıtlamalar yapabilir’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Marmara Bölgesi‘nde uzun süreden beri olağanüstü bir kuraklığın yaşanmakta olduğu, ardı ardına sıcaklık rekorlarının kırıldığı ve bu durumun su kaynaklarımız üzerinde yarattığı olumsuz durum herkesin malumudur. Yaz aylarıyla beraber ortalama günlük su tüketimi de geçmiş yıllar ortalamasının çok üzerine çıkarak 3.500.000 m3 seviyesine ulaşmış; barajlarımızdaki güncel doluluk oranı ise bugün itibarıyla yüzde 29,76 oranına gerilemiştir.”
Yaşanan olağanüstü kuraklığa karşın hayati önem taşıyan su kaynaklarının korunması, suyun verimli kullanılması ve su israfının önlenmesi amacıyla bu önlemi aldıklarını belirten İSKİ yönetimi, tasarruf çağrılarına rağmen su tüketiminde azalma sağlanmadığına dikkat çekti; önceliklerinin kente kesintisiz içme suyu temini olduğunu belirtti:
“Suyun daha verimli ve tasarruflu kullanılmasına yönelik duyurularımıza rağmen, günlük su tüketiminde arzulanan azalma sağlanamayınca, su arzının güvenliğini temini için bir takım tedbirler alma zorunluluğu hasıl olmuştur. İSKİ yaklaşık 7 milyon aboneye hizmet vermektedir. 7 milyon abone içerisinde ise 15.462 konut/işyerine ait bahçe ve peyzaj sulama aboneliği bulunmaktadır. Bu abonelerin aylık su tüketimleri ortalama 100.000 m3 civarında iken son dönemlerde 800.000 m3 seviyesine ulaşmıştır.
Bahçe ve peyzaj sulama abonelerinin kullandığı su miktarı ile yaklaşık 95 bin meskenin 1 aylık su ihtiyacı karşılanabilmektedir. Bu verileri değerlendiren İSKİ, 16 milyon İstanbullu hemşerimizi susuz bırakmamak, abonelerimizin öncelikle içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması adına bahçe ve peyzaj sulama abonelerinin su kullanımlarının geçici olarak durdurulmasına ilişkin karar almak durumunda kalmıştır. Barajlardaki su rezervlerimizin istenilen seviyelere ulaşması halinde alınan karar gözden geçirilerek bahçe sulama aboneliklerinin su kullanımına yeniden izin verilecektir.”
Milli Eğitim Bakanlığı, (MEB) 2023-2024 eğitim öğretim yılı itibarıyla uygulanacak haftalık ders çizelgelerinde değişiklik yaptı.
Buna göre, yabancı dillerle ilgili seçmeli dersler kaldırıldı, sanat ve sporla ilgili seçmeleri dersler daraltıldı. İlkokul ve ortaöğretimde din dersleri sayısı ise artırıldı.
MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nca yayımlanan yeni haftalık ders çizelgesine göre, ortaokulda din dersi, 16 saate çıkarıldı. Öte yandan tüm ortaokullarda birinci sınıfta 18 saat Arapça dersi verilmesine olanak sağlandı.
Anadolu liselerinde yabancı dil seçmeli dersleri ve güzel sanatlar dersleri kaldırıldı
Ortaöğretimde ise din derslerinin 16 saate kadar çıkabilmesinin önü açıldı. Liselerde sekiz saat olan zorunlu din dersine dört saat seçmeli zorunlu, dört saat de tercihe bağlı seçmeli ders eklendi.
Haftalık ders çizelgelerinde en çarpıcı değişiklik Anadolu liselerinde yaşanacak. Anadolu liselerinde yabancı dil seçmeli dersleri olmayacak. 2022-2023 eğitim öğretim döneminde seçmeli ders olarak çizelgede de yer alan güzel sanatlar dersleri 2023-2024 eğitim öğretim döneminde çizelgede yer almayacak.
Din eğitimi veren okulların sayısı da ayrılan kaynak da artırıldı
Öte yandan bakanlığın din eğitimi veren okul sayısının artırması harcamalara da yansıdı. Verilere göre, dini eğitim yapan okullar için son üç buçuk yılda harcanan para, 60 milyar 124 milyon 605 bin TL oldu. İmam hatip ortaokulları ile imam hatip liselerini kapsayan okullara harcanan bütçede geçen yıllara göre ciddi artış yaşandı.
BirGün‘den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre, MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, 2020’de yaptığı harcamaların toplamı 10 milyar 78 milyon 100 bin TL oldu. Müdürlük, 2021’de ise harcamasını 11 milyar 914 milyon 839 bin TL’ye yükseltti. Geçen yıl ise müdürlük, harcama rekorunu kırdı. Buna göre 2022’deki harcama kayıtlara, 20 milyar 642 milyon 274 bin TL olarak geçti.
Yılın ilk altı ayında 17 milyardan fazla bütçe
Din öğretimi yapan okullar için yılın henüz ilk altı ayında toplam 17 milyar 489 milyon 389 bin TL bütçe verildi. Bu okullara yılın tamamında harcanması öngörülen paranın 33 milyar 452 milyon 904 bin TL olduğu da bildirildi.
İsviçre‘nin Zürih merkezli hava durumu şirketi Meteonews‘e göre, ülke genelinde ağustos ayında sıcaklık, 1991’den 2020’ye kadar olan sıcaklık ortalamasının 2°C derece üzerinde seyretti.
Etkili olan sıcak dalgası nedeniyle 2023’ün ağustos ayı, 1992, 2003 ve 2022 yıllarının ardından “en sıcak dördüncü ağustos” olarak kayıtlara geçti.
Ülke genelinde ayın başında etkili olan serin hava, 10 Ağustos itibarıyla yerini bunaltıcı sıcaklara bıraktı. 25 Ağustos’a kadar yaşanan süreçte bazı günler rekor sıcaklıklar ölçüldü.
Hafta sonu itibarıyla ülke genelinde sıcaklıklar azaldı, bazı yerlerde şiddetli yağışlar görüldü. Bu ay ülkeye düşen yağış, ortalamanın yaklaşık yüzde 30 üzerinde idi.
Hafta sonu itibarıyla hava sıcaklıklarında sert düşüşün yaşandığı ülkede 28 Ağustos’ta kar yağışı görüldü.
İsviçre Federal Meteoroloji ve Klimatoloji Ofisi‘nin X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, Valais kantonunda yer alan 1,638 metre rakımlı Zermatt bölgesinde kar yağdığı bildirilmişti.
24 Ağustos’ta termometrelerin 31,2°C dereceyi gösterdiği bölgede, 28 Ağustos’ta sıcaklık 0,5°C ölçülmüştü.
Ülke basınında yer alan bazı haberlerde, “İsviçre sonbaharı yaşamadan kış mevsimine geçiş yaptı” yorumları yapılmıştı.
Birleşmiş Milletler‘in (BM) hazırladığı yeni bir rapor, dünyanın dört bir yanından yüz binlerce kişinin, online dolandırıcılıkta çalıştırılmak için Güneydoğu Asya‘ya kaçırıldığını ortaya koyuyor. Bu insanların arasında Türkiye vatandaşları da bulunuyor.
Myanmar‘da en az 120 bin, Kamboçya‘da ise 100 bin kişi bu dolandırıcılık işlerinde çalışmaya zorlanmış durumda. Kurbanların çoğu Asyalı erkekler, ancak Afrika ve Latin Amerika gibi daha uzak bölgelerden getirilenler de var. Sorun yıllardır biliniyordu, ancak BM raporu bu boyutta yapılan ilk kapsamlı çalışma oldu.
Başvurulan dolandırıcılık merkezlerinin konumları (Kapsamlı olmayan liste) – Harita: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi
Rapora göre, pandemi döneminde uygulanan kısıtlamalar milyonlarca insanın evlerinde mahsur kalmasına ve internette daha fazla zaman geçirmesine neden oldu. Bu insanlar online dolandırıcılık ağı kuranlar için hedef kişilere dönüştü.
BBC‘den Kelly NG‘nin aktardığına göre; bu suç çetelerinin hedef grubu, kısa yoldan para kazanmak isteyen eğitim seviyesi daha düşük kişiler olageldi. Ancak çeteler artık profesyonel işlerde çalışan, eğitimli insanları da hedef alıyor.
Raporda, insanları siber suça zorlayanlar, yönetimin ve hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu ve otoritenin tartışmalı olduğu bölgeleri tercih ediyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, “Dolandırılan kişiler için adalet çağrısında bulunmaya devam ederken, bu karmaşık olgunun iki grup mağduru olduğunu unutmamalıyız” diyor. Bu dolandırıcılık merkezlerinin bir yılda milyarlarca dolar gelir elde ettiği tahmin ediliyor.
BBC de dahil olmak üzere çeşitli medya kuruluşları bu suç şebekelerinin kurbanı olan insanlarla konuştu. Bu kişiler genellikle kolay iş ve abartılı avantajlar vaat eden reklamlarla kandırılarak Kamboçya, Myanmar ve Tayland‘a gönderiliyor.
Kaynak: Sri Lanka Guardian
İşkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalıyorlar
Oraya vardıklarında tutsak edilip online dolandırıcılık merkezlerinde çalışmaya zorlanıyorlar. İtaat etmeyenler ise güvenliklerine yönelik tehditlerle karşılaşıyor. Birçoğu işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kalıyor.
Bazı suç şebekeleri aşk ve romantizm arayışında olanları da hedef alıyor. Geçen yıl yaşanan trajik bir vakada, 25 yaşındaki bir Malezyalı, sadece internet üzerinden konuştuğu bir “kız arkadaşıyla” buluşmak için Bangkok‘a gitmişti. Bu kişi daha sonra Myanmar‘a kaçırıldı ve online dolandırıcılık yapan şirketler için çalışmaya zorlandı. Ailesiyle son telefon konuşmasında, hastalık numarası yaptığı iddiasıyla dövüldüğünü anlattı. Aynı adam bir ay yoğun bakımda kaldıktan sonra öldü.
BM, birçok Güneydoğu Asya ülkesindeki mevcut düzenlemelerin genellikle uluslararası standartların gerisinde kaldığını ve pandemiden bu yana online dolandırıcılık operasyonlarının gelişme hızına ve şekline “büyük ölçüde” yanıt veremediğini belirtiyor.
29 Ağustos 2023’te çekilen bu fotoğraf, Endonezya’nın Riau Adaları eyaletindeki Batam’daki Kara Industrial Park’daki bir binada online dolandırıcılık örgütünden olduğu şüphesiyle polis baskını sırasında tutuklanan bir grup Çin vatandaşını gösteriyor. Çinli mevkidaşlarından gelen ihbar üzerine harekete geçen Endonezya polisi, 83 erkek ve beş kadını tutukladı. – Fotoğraf: AFP
‘Damgalanma riski ve utanç hissi nedeniyle birçok vaka bildirilmiyor’
BM İnsan Hakları Ofisi‘nde göç konusunda kıdemli danışman Pia Oberoi, mağdurların kandırılarak yaptırıldıkları iş nedeniyle “damgalanma riski ve utanç hissi” yüzünden çok daha fazla vakanın bildirilmediğini söylüyor.
Rapor, uygun bir müdahalenin “sadece organize suçla mücadele etmek ya da sınır kontrollerini uygulamaktan ibaret olmaması”, insan ticareti mağdurlarına koruma ve adalet sağlaması gerektiğini vurguluyor.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, hükümetleri bu suç şebekelerini çökertme konusunda kararlı davranmaya çağırdı:
“Etkilenen tüm devletlerin, yolsuzlukla mücadeleye yönelik ciddi ve sürekli çabalar da dahil olmak üzere, insan haklarını güçlendirmek, yönetişimi ve hukukun üstünlüğünü geliştirmek için siyasi irade göstermeleri gerekiyor.”