Ana Sayfa Blog Sayfa 1999

[Yeşil Gazete Tv] Karantina günleri: Vaka sayıları tutarsız, bilgi akışı eksik, eylülde ikinci dalga gelebilir

Yeşil Gazete Tv’deki Karantina Günleri programı, 13 Haziran’daki son yayının ardından geçtiğimiz pazartesi özel bir yayınla izleyicilerin karşısına çıktı. İstanbul Politikalar Merkezi kıdemli araştırmacısı, İklim Koordinatörü ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Ümit Şahin, sosyolog Koray Doğan Urbarlı ve Yeşil Gazete Genel Yayın Yönetmeni Alev Karakartal’ın hazırladığı programda, Türkiye‘de vaka sayılarında düşüş yaşanırken yoğun bakımda yatan hastaların sayısındaki artış arasındaki tutarsızlık konuşuldu, izleyicilerin soruları yanıtlandı.

Aktif vaka sayısının mayıs haziran ayları itibarıyla hızla düşmeye başladığına ancak yoğun bakım hastalarının oranının yüzde ikilerden yüzde 11,3’lere çıktığına değinen Ümit Şahin, aktif vaka sayılarının ve yoğun bakım hastalarının oranları arasındaki tutarsızlığın açıklama gerektirdiğini vurguladı ve Sağlık Bakanlığı‘ndan hiçbir yetkilinin konuyla ilgili bilgi vermemiş olmasının dikkat çekici olduğunu söyledi.

‘Medya az yer veriyor’

Programda ayrıca Van, Diyarbakır, Hakkari başta olmak üzere bölgesel vaka sayılarında yaşanan yükselişe ve kentlerdeki hastanelerin yatak kapasitesinin hastaları karşılayamayacak duruma geldiğine değinildi. Yayında, medyada koronavirüs haberlerine giderek daha az yer verilmesi eğilimine de değinildi ve bunun olası nedenleri sorgulandı.

Öte yandan Ümit Şahin, basının koronavirüs haberlerine daha az yer vermesinin insanlarda rahatlamaya yol açtığını vurguladı ve bu durumun vatandaşlarda sosyal mesafe ve maske takma gibi korunma önlemlerine uymada daha az istekli olmasını beraberinde getirdiğini söyledi.

Tedbirlerin elden bırakılmasının yol açabileceği olası tehlikelere dikkat çeken Şahin, böyle devam edilmesi durumunda Eylül’de ikinci bir dalganın başlayabileceği endişesini dile getirdi ve şunları söyledi:
 
Karantinaya dönelim demiyoruz ama maske en önemli şey; başka herhangi bir koruma önlemi kalmadı çünkü. Alınan tüm önlemler kaldırıldı ve maske ve mesafe korunmadığı zaman bu salgının önüne geçmeniz mümkün değil.

Elektrikli araçlar Büyükada’da seferlerine başladı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin (İBB) elektrikli araçları dün Adalar’da seferlerine başladı. Araçlar ilk olarak Büyükada’da yola çıktı.

Adalar’da hizmet verecek olan araçların güzergahları da belli oldu. Buna göre Büyükada‘daki araçlar Çarşı-Tepeköy-Kadıyoran güzergahında, Çarşı-Maden-Nizam güzergahında ve Lunapark Meydanı-Büyüktur güzergahında görev yapacak.

Heybeliada‘da Çarşı-Akçakoca-İtfaiye güzergahında ve Çarşı-Çamlimanı güzergahında, Burgazada‘da Çarşı-Kalpazankaya güzergahında, Kınalıada‘da ise Çarşı-Narçiçeği arasında seferler yapılacak.

Adalı olmayanlar 12 lira ödeyecek

Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü (UKOME) kararıyla Adalar’da hizmet verecek araçların ücret tarifeleri de geçtiğimiz hafta belli olmuştu. Tarifeye göre, 13 kişilik elektrikli araçlarla yapılacak seferlerde Adakart sahipleri 3 lira 50 kuruş ödeyecek.

Adakart’ı olmayan ve İstanbulkart kullanacak yolcular ise 12 lira ücret ödeyecek. Ada Taksi‘lerde ise Adalılar için taksimetre açılış ücreti 5 lira, kilometre başına ise 3 lira 10 kuruş ücret ödenecek. Turistler için ise açılış ücreti 15 lira ve kilometre başına ücret 12 lira olarak belirlendi.

13 STK’dan tepki

Öte yandan Adalı 13 sivil toplum kuruluşu ve inisiyatifi bir bildiri kaleme alarak, elektrikli araçların gelişiyle birlikte Adalar’ın tüm yollarının yaya yolu olmaktan çıkartılmasına tepki gösterdi.

Elektrikli araçların kullanıma başlamasının “Kültürel ve doğal dokusu ile korunması gereken nadide bir değeri yok edecek vahim bir karar” olduğu savunulan bildiriden yaya yolunun önemine değinildi. Yaya yolunun önemine değinilen bildiride, Türkiye’de yaya yolu kavramının mevzuata yansımadığı ve Adalar’da hayata geçirilmesi halinde tüm ülkeye örnek teşkil edebileceği; ancak elektrikli araçlar yüzünden bu fırsatın kaçırıldığı ifade edildi.

Bildiriden öne çıkan kısımlar şu şekilde:

Adalar’ın yollarının yaya yolu kalması Adalar’ın günümüze kadar gelebilmiş tarihi kentsel dokusunun, eşsiz mimari mirasının, peyzaj değerlerinin, adaların üçte ikisini kaplayan ormanlarının ve ekolojisinin, korunabilmesi için kilit öneme sahiptir. Yaya yolu statüsünü kaldırmak Adaları miras değerlerini çoktan yitirmiş herhangi bir İstanbul İlçesine benzetecek, kimliksizleştirecek, elle tutulamayan mirası olarak addedebileceğimiz benzersiz atmosferini ve yaşam biçimini kaybetmesine neden olacaktır.

‘Bir çeşit metrobüs sistemi’

Bugün Adalar’da karşı karşıya olduğumuz durum, elektrikli araçları yaya ve bisikletlerden ayıran bir çeşit metrobüs sistemidir. Yayalar ve bisikletler toplu taşıma aracının iki tarafındaki dar şeritlere mahkum bırakılmış, yayanın hükmü kalmamıştır. Bu vahim karardan acilen geri dönülmesini ve ada yollarına çakılan ve dizilen tüm bariyerlerin kaldırılmasını talep ediyoruz.

Bildiride imzası bulunan kuruluşlar şöyle:

Dünya Mirası Adalar Girişimi, Ada Gönüllüleri Derneği, Adakademi Vakfı, Adalar Vakfı, Adalar Demokrasi Meclisi, Adaların Atları Platformu, Arka Güverte, Adalar Denizle Yaşam, Spor ve Kültür Derneği, Burgazada Kültür ve Kalkınma Derneği, Burgazada Marta Dayanışması, Burgazada Mahalle Meclisi, Cesaret Derneği, Heybeliada Kütüphane Derneği.

Kaymakamlık reddetmişti

Adalar’da faytonlar, onlarca atın geçen yıl Ruam hastalığı nedeniyle ölmesinin ardından yasaklanmıştı. İBB‘nin faytonları satın almasının ardından, elektrikli araca geçileceği kararlaştırılmış ancak Adalar Kaymakamlığı, İmamoğlu‘nun elektrikli araç kullanımı için yaptığı başvuruyu reddetmişti.

Kriz daha sonra Erdoğan‘ın devreye girmesiyle çözülmüştü.

Marmaris’teki yunus parkı mühürlendi

Marmaris Hayvan Hakları Derneği (MAHAKDER) ilçedeki yunus parkının işletmesini yapan şirketin satış ofisi ve gösteri merkezine kilit vurulduğunu açıkladı. . Marmaris Belediyesi’ne yapılan bilgi edinme başvurusu sonucu ortaya çıkan ruhsatla ilgili bir sorun nedeniyle tesisin faaliyetlerinin askıya alındığı tahmin ediliyor.  

Geçtiğimiz yıllarda Muğla’ya bağlı Marmaris’te faaliyet gösteren MAHAKDER ve Muğla Doğa ve Hayvan Hakları Platformu üyeleri, pek çok kez “yunuslara özgürlük” eylemi yapmış ve tesisin kapatılması için Muğla Barosu Doğal Yaşamı Koruma ve Hayvan Hakları Komisyonu‘nun desteğiyle Marmarislilerden imza toplamıştı. Marmaris Çevrecileri Derneği de  deniz içinde hapsedilen yunusların gösteri ve terapiye zorlandığı tesisin kapatılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurmuştu.   

Türkiye’de yunus parklarının kapatılması için yerelde 10 yıldır mücadele veren Yunuslara Özgürlük Platformu, ilçedeki yunus gösteri ve terapi merkezinin kapatılması ve hayvanların sağlık kontrollerinin yapılıp korunması için bir kez daha yetkili kurumlara seslendi.

Platformdan yapılan çağrı şöyle: 

“Şimdi sıra, Kaş ve Fethiye’de olduğu gibi, Marmaris’teki hayvan hapishanesinin tamamen kapatılmasında ve yunusların korunmasında… Bunun için gelin hep birlikte sürecin takipçisi olalım! 

TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun nihai raporunda, 10 yıllık kapsamlı mücadelemizin sonucu olarak, Türkiye’de yunus parklarının yasaklanması ve mevcutların kapatılması tavsiye kararı olarak sunulmuşken ve yasama sürecinde bu kararın uygulanması beklenirken;

  1. Tesis sahipleri tarafından belediyeye işyeri açma ve çalışma ruhsatı başvurusu yapılması halinde işletme ruhsat vermemesi için öncelikle Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’a,
  2. Tesisteki hayvanların bu süreçte tesis sahiplerinin yunusları ihmal etmediğinin denetlenmesi, deniz memelisi uzmanı veteriner hekimlerce yunusların sağlık kontrollerinin yapılması ve park tamamen kapatılana dek yunusların şimdilik yerinde, daha sonra ise oluşturulacak bir rehabilitasyon alanında korunması için de Marmaris İlçe Tarım ve Orman Müdürü Nejmettin Kaya’ya sesleniyoruz.

Marmaris’teki yunus parkı bir daha açılmamak üzere kapatılmalıdır.

Marmaris Belediyesi, İstanbul, Antalya, Kuşadası ve Alanya gibi sınırları dahilinde yunus parkı olan diğer belediyelere örnek olacak şekilde hayvanlar lehine ilerici bir karar alarak hayvan esaretini sonlandırmalı; hayvanların acısından turizm geliri elde edilmesine daha fazla izin vermemelidir. 

Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilçe teşkilatı ise, yıllardır denetlemediği bu tesise ve burada tutsak edilen hayvanlara karşı yasal yükümlülüklerini yerine getirerek hayvanlara kötü muamele karşısında harekete geçmelidir.

Gelişmeleri bölgedeki sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yakından takip edecek ve sizi de bilgilendireceğiz. Önümüzdeki günlerde doğa ve hayvan hakları savunucularının desteğine daha fazla ihtiyacımız olacak. Tüm hayvan hapishaneleri kapatılana dek mücadelemiz sürecek!”

Sosyal Medya yasası yürürlükte

TBMM‘de kabul edilerek yasalaşan Sosyal Medya düzenlemesi Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Düzenlemeyle, yükümlülüğünü yerine getirmeyen yer sağlayıcılarına, caydırıcılığın sağlanması için verilecek idari para cezası artırılacak. Suç oluşturan kısmi içeriğin çıkarılmasının mümkün olduğu durumlarda, erişimin engellenmesi kararı yerine içeriğin çıkarılması kararının verilmesi imkânı sağlanacak.

Sosyal ağ sağlayıcılara temsilci zorunluluğu

7253 İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”da yer alan değişiklikliklere göre; sosyal ağ sağlayıcılara birçok yükümlülük ve idari para cezası geliyor. Türkiye’den günlük erişimi 1 milyon fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların yetkili en az bir kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirleyecek.

Bu temsilci, kişiler tarafından özel hayat gizliliğinin ve kişilik haklarının ihlali kapsamında yapılacak başvuruların cevaplandırılması ve yetkili makamlarca gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğinin sağlanması amacıyla görev yapacak.

Bant daraltılması ve para cezaları

Temsilci belirlenmemesi durumunda iki aşamalı idari para cezası, devamında reklam yasağı ve iki aşamalı internet trafiği bant genişliğinin daraltılması öngörülüyor.

Sosyal ağ sağlayıcının yapılan bildirimlere, tanınan sürelere, verilen idari para cezalarına ve reklam yasağına rağmen temsilci belirlememesi durumunda ise hakim kararıyla soyal ağ sağlayıcının internet trafiği birinci bant genişliğinin birincide yüzde 50, ikincide de yüzde 50 ila yüzde 90 oranında daraltılabilmesi öngörülüyor.

İkinci kez verilecek bant daraltılması kararında sosyal ağ sağlayıcı tarafından verilen hizmetin niteliğine göre ölçülü ve ulaşılmak istenen amaçla uyumlu bir oran belirlenecek.

Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında verilecek idari para cezası 10 bin lira ile 100 bin arasından 1 milyon TL’ ile 10 milyon TL arasına çıkarılacak.

Kişisel başvurulara 48 saat içinde yanıt zorunluluğu

Yine günlük erişimi bir milyondan fazla ola yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarına kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizlilğinin ihlali durumunda kişiler tarafından yapılacak başvuruları cevaplandırması için 48 saat süre verilecek.

Cevabın olumsuz olması halinde sosyal ağ sağlayıcıya gerekçe gösterme zorunluluğu getirilecek. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ağ sağlayıcıya 5 milyon TL idari para cezası verilecek.

Ağ sağlayıcıların adli ve idari merci kararları ile kullanıcıların taleplerini hagi oranda ve ne kadar sürede yerine getirdiklerinin tespiti için istatiksel ve kategorik bilgileri içeren raporları Türkçe olarak sunmaları istenecek ve sosyal ağ sağlayıcı tarafından yayımlanacak. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda 10 milyon TL para cezası verilecek.

İçeriğin çıkarılması 

Bu ağ sağlayıcıların Türkiye’deki kullanıcılarının verilerini Türkiye’de barındırma yönünde gerekli tedbirleri almaları düzenlenecek. Hukuka aykırılığa hakim veya mahkeme kararıyla tespit edilen içeriğin sosyal ağ sağlayıcıya bildirilmesine rağmen 24 saat içerisinde içeriğin çıkarılmaması ve erişimin engellenmemesinden doğan zararlar tazmin edilecek.

İnternet ortamında intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş ve kumar oynanması gibi yayınlarla ilgili verilen erişim engellenmesi kararı yerine mümkün olduğu durumlarda içeriğin çıkarılması kararı verilecek.

İnternet ortamında kişilik haklarının ihlal edilmesine ilişkin durumlarda da içeriğin çıkarılması kararı getiriliyor.

Ayrıca söz konusu içeriğin kaldırılmasına rağmen arama motorlarında listelenmesine ilişkin de bir düzenleme getirilerek burada da başvurucunun adı ile ihlale konu içeriğin ilişkilendirilmemesi isteniyor.

Digital aktivist Ahmet A. Sabancı gazetemize yaptığı açıklamada, “Yasa bize bir şey söylemiyor, daha ziyade, diledikleri her şeyi bu gruba dahil edebilmek için bir açık kapı bırakmak istiyor gibi görünüyorlar” değerlendirmesi yapmıştı. Sabancı, yasayla asıl amaçlananın, devletin, yargı kurumlarının ve polisin kişisel verilere erişimini kolaylaştırmak olduğunu kaydetmişti. 

Alevler Türkiye’yi sardı: Hatay, İzmir ve Çanakkale’de orman yangınları

Sıcaklıkların artması ve gerekli önlemlerin alınmamasıyla birlikte orman yangınları da sayı ve boyut olarak artışa geçti. Bugün içerisinde Hatay, Çanakkale ve İzmir’de sebebi henüz bilinemeyen yangınlar meydana geldi.

Henüz söndürme çalışmalarının devam ettiği yangınlarda toplamda ne kadarlık bir alanın yangından etkilendiği ise henüz bilinmiyor.

Hatay’da dört farklı noktada yangın

Hatay’da yer alan Amanos Dağları eteklerindeki Alahan Mahallesi yakınlarında bulunan ormanlık alanın birbirlerine yakın 4 farklı noktasında henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.

AA’nın aktardığına göre ihbar üzerine bölgeye, 4 helikopter, 1 yangın söndürme uçağı, 20 arazöz, 2 dozer, 10 su tankı ve çok sayıda yer ekibi sevk edildi. Havadan ve karadan müdahale edilen yangının kontrol altına alınması için çalışmalar sürüyor.

Yangının yerleşim yerlerine yakın olduğu fakat henüz tehdit etmediği bildirildi.

Fotoğraf: AA

Çanakkale’de yangın

Çanakkale’nin Yenice ilçesinde Pazarköy ile Payidaroba mevkii arasında saat 14.30 sıralarında henüz bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı.

Bölgeye sevk edilen orman işletme müdürlüğü ekipleri yangına havadan helikopterle ve karadan arazözlerle müdahale ediyor.

İzmir Balçova’da yangın

Gün içerisindeki bir başka yangın ise İzmir’in Balçova ilçesindeki ormanlık alanda çıktı. AA’nın aktardığına göre Balçova’da teleferik civarındaki ormanlık alanda yangın başladı.

İhbar üzerine bölgeye İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’ne bağlı 2 helikopter ve 5 arazöz sevk edildi. İzmir Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri de yangın bölgesine yönlendirildi.

Fotoğraf: Ömer Evren Atalay – Anadolu Ajansı

‘Orman yangın alarmı ilan edilsin’

Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Alipaça Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada ormanların yangın alarmı verdiğine ve geç olmadan gerekli önlemlerin alınması gerektiğine dikkat çekmişti

Alipaça, yangınların iklim değişikliği, ormanlara girişlerin artması ve pandemi koşullarında yaşanan orman tahribatı sebebiyle çoğaldığını belirtiyor. 

Yangınlardaki en büyük sebebin insan ihmali olduğunu belirten KOS, Orman Yangın Alarmı ilan edilmesini ve en azından orman yangınlarının sıklaştığı yaz aylarında tabiat parkları dahil bütün ormanların denetimsiz insan girişine kapatılmasını talep ediyor.

 

‘Yoğun bakım sayısındaki tutarsızlığı gizleyemeyince veri paylaşımını durdurdular’

Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’de görülen koronavirüs salgınına dair her gün paylaşılan verilerde yeni bir döneme giriliyor. Artık yoğun bakımdaki ve entübe hastaların sayıları yerine ‘ağır hasta sayısı’ ile ‘zatürre oranı’ paylaşılacak.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı açıklamada değişikliğin koronavirüs tablolarını uluslararası standarda uygun hale getirmek için yapıldığını belirtti.

Yeşil Gazete olarak görüşünü sorduğumuz İstanbul Politikalar Merkezi iklim programı direktörü ve halk sağlığı uzmanı Dr. Ümit Şahin ise “Bu tür veriler ancak zamansal değişim görülebildiği ve bir trend belirlendiği zaman anlamlıdır. Yeni bir veri açıklamaya başlamış olabilirler, ama önceden açıklanan bir verinin açıklanması durduruluyorsa bir sorun var demektir” uyarısında bulundu.

Şahin: Yoğun bakım sayısı 1280’e kadar çıktı

Şahin’e göre bu değişikliğin sebebi oldukça açık: Yoğun bakımda yatan Covid-19 hastalarının sayısının ve bu sayının aktif vakalara oranının normalleşme kararıyla birlikte artmaya başlaması: 

 “Nisan ayı ortasında salgın pik yaptığı sıralarda 2 bine yaklaşan yoğun bakımda yatan hasta sayısı 6 Haziran’da 591’e kadar düşmüştü. Ancak bu tarihten sonra tekrar artmaya başladı ve bu verinin açıklandığı son gün olan 29 Temmuz’da 1280’e kadar çıktı. Bu, 6 Mayıs’taki sayıya geri dönüldüğü anlamına geliyor.”

‘Aktif vakaya oranı yüzde 12’ye çıktı’

Öte yandan yoğun bakımdaki hastaların aktif vakalara oranının daha da ilginç bir hal aldığını belirten Ümit Şahin şunları söyledi: “Aktif vaka kategorisi, toplam vaka sayısından iyileşenler ve ölenler çıkarılınca kalan, halen enfeksiyonu taşıyan, hastalığı aktif olarak geçirmekte olan kişilerin sayısını veriyor. Salgının en ciddi olduğu dönemde yüzde 6’ya kadar çıkan ve Haziran başında iyileşenler arttığı halde yüzde 2’ye gerilemiş bulunan aktif vakalar içindeki yoğun bakımda yatan hasta oranı 29 Temmuz’da yüzde 12’ye çıkarak rekor seviyeye ulaştı.” 

Şahin, hastalık haziran ayından itibaren daha ağır seyretmeye başlamadığına göre bunun tek açıklamasının aktif vaka sayısını belirleyen yeni vaka sayısının eksik bildirilmesi olabileceğini kaydetti. 

‘Günlük vaka 900 değil 1500 civarında olmalıydı’

Hastalığın ağırlık düzeyinin değişmediğini ve 11 Haziran’daki oranın (yüzde 3) olası yoğun bakım/aktif vaka oranı olduğunu varsayarsak Temmuz ayı sonu itibariyle aktif vaka sayısının 11 bin değil 40 bin civarında olduğu ortaya çıkıyor.

Şahin bu durumun günlük yeni vaka sayısını 900 civarında değil, 1500 civarında olmasını gerektirdiğini vurguladı.

Yeni vaka sayısının eksik bildirilmesinin hafif ve şüpheli vakalara ve temaslılara eskisi kadar fazla test yapılmamasıyla açıklanabileceğini belirten Dr. Şahin “Verilerdeki bu tuhaf gidişat gizlenemez hale gelince ve bütün uzmanlar da aynı noktadan eleştirmeye başlayınca yoğun bakımda yatan hasta sayısını açıklamayı durdurdular” ifadelerini kullandı.

‘Bakanlık en önemli veriyi gizliyor’

Bunun yerine nasıl tanımlandığı belli olmayan bir ağır hasta bir de pnömoni kategorisi yarattıklarını belirten Şahin bunların da geçmişteki düzeyleri bilinmediği için karşılaştırma yapılamayacağını hatırlatarak şunları dile getirdi: 

Bu nedenle bu verilerin hiçbir anlamı yok. Epidemiyoloji karşılaştırma ve trend izleme bilimidir. Bir gün o sayıyı bugün bu sayıyı verirseniz bilgi vermiş değil bilgiyi gizlemiş olursunuz.

Bakanlık salgının asıl durumunu görmemiz açısından kalan en önemli veriyi gizliyor ve bunu da uluslararası kriterlere uygun başka bir veriyi açıklamalarına bağlıyor. O zaman yoğun bakım sayısını vermeye devam etsinler, yeni açıkladıkları iki kategori için de gidebildikleri kadar geriye giderek geçmiş verileri de versinler ki bir işe yarasın.

Ağır hasta kimleri kapsıyor?

Ağır hastanın tanımı ise tam olarak yapılmadı. Ümit Şahin “Anladığım kadarıyla yoğun bakımda yatanlar arasında entübe edilmiş olanlar ve klinik durumu nedeniyle entübe ihtimali olanları kapsıyor” dedi. Şahin’e göre verilen sayının bir gün önceki entübe sayısından biraz fazla ama yoğun bakım sayısından epey az olması bu tahmini doğruluyor.

Bu durumun da yoğun bakıma yatırdıkları her hastanın ağır hasta olmadığını açıklamak anlamına geleceğini söyleyen Şahin “Neden ağır olmayan hastaları yoğun bakıma yatırdıklarını da açıklamaları gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

Normalleşme dönemiyle birlikte Alsancak

‘Mayıs ortasındaki seviyeye geri döndük’

Salgının genel seyrine dair de bir değerlendirmede bulunan Şahin, “Salgın, Mayıs ayı ortalarındaki düzeyine geri döndü ve kronikleşti. Zorlayıcı toplumsal önlemler en alt seviyeye çekildi ve tedaviye ağırlık verildi. Bakanlığın stratejisi ‘Siz kendinizi koruyun, ama hasta olursanız biz sizi iyileştiririz’ şeklinde özetlenebilir” dedi.

Dr. Şahin’in öngörüsüne göre, eylül sonuna kadar salgın bu düzeyde seyredebilir ve eğer dünyada kontrol alına alınamaz veya Avrupa’da tekrar kontrolden çıkarsa, Türkiye’de de ekim veya kasım ayında, daha birinci dalga tam bitmeden ikinci dalganın gelmesi çok muhtemel.  

‘Salgın kontrolü vatandaşa bırakılıyor’

Türkiye’de salgın kontrolünün tamamen yurttaşlara bırakıldığını; maske  zorunluluğu ve 65 yaş üstü için sokağa çıkma kısıtlaması dışında gönüllü kısıt uygulamasına geçildiğini anlatan Ümit Şahin, haziran başından bu yana salgının kontrolden çıkmasının ve kronikleşmesinin bu önlemlerin yeterli olmadığını gösterdiğini kaydetti. “Ama daha fazla ne yapılmalı sorusuna cevap vermek için elimizde yeterince veri yok. Açıklanan veriler de yorum yapılamaz hale getiriliyor.” 

Trump seçimlerin ertelenmesini önerdi

ABD Başkanı Donald Trump, 3 Kasım 2020’de yapılması planlanan genel seçimlere posta yoluyla oy kullanma sistemi nedeniyle şaibe karışacağını savunarak seçimlerin ertelenmesini önerdi. 2020 seçimlerinin ABD tarihinin “en kusurlu ve hileli” seçimleri olacağını iddia eden Trump, Twitter üzerinden yaptığı ve sabitlediği paylaşımda, “Seçimleri insanlar düzgün, sağlam ve güvenli şekilde oy kullanana kadar erteleyin???” yazdı.

Trump, aynı zamanda seçimlerin ABD tarihi için bir utanç kaynağı olacağını savundu.

Demokrat Parti’nin başkan adayı olmasına kesin gözüyle bakılan Joe Biden, nisan ayında yaptığı açıklamada “Şu sözlerimi unutmayın: Bence o bir şekilde seçimleri erteletmeye çalışacak. Hiçbirimizin anlam veremeyeceği bir mantık sunacak” demişti.

Trump ise bir süredir birçok insanın koronavirüs pandemisi nedeniyle posta yoluyla oy kullanacak olmasının seçime şaibe karıştıracağını savunuyordu. ABD lideri, iddialarına dair hiçbir dayanak sunmadı.

ABD’de yapılan tüm anketlerde Demokrat Biden, Trump’ın büyük bir farkla önünde bulunuyor. 

Medya Gözlem Raporu: Gazeteci sorgularsa tutuklarız, kapatırız!

Nisan-Mayıs-Haziran 2020 Bia Medya Gözlem Raporu yayımlandı. Rapor,  Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi’nin siyasi ortaklık politikalarının bir sonucu olarak, medya özgürlüğünün İnsan Hakları Strateji Belgesi ruhuna aykırı bir şekilde ağır baskılara maruz bırakıldığına işaret ediyor.

Rapordan bazı bilgiler şöyle:

Haberciye hapis tehdidi yaygın

Erol Önderoğlu, İdil Aydınoğlu ve Sinem Aydınlı‘nın hazırladığı rapora göre, Türk Ceza Kanunu (TCK), Terörle Mücadele Kanunu (TMK), MİT Kanunu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Kanunu ve Sermaye Piyasaları Kanunu (SPK) kapsamında 93 gazetecinin toplamı dört ağırlaştırılmış müebbet ve 883.5 yıl hapis cezası istemiyle, beşinin de toplam 1 milyon 260 bin TL manevi tazminat talebiyle yargılanıyor. Rapor döneminde, bir çok gazetecilik davası, 15 Haziran sonrasına bırakıldı.

Nisan – Mayıs – Haziran 2020 döneminde en az iki gazeteci tutuklandı. Bu habercilerden Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız halen tutukluyken, Hakan Aygün aynı dönem içerisinde tahliye edildi. Libya’da hayatını kaybeden bir MİT mensubunun cenazesinin haberleştirilmesi nedeniyle altı gazetecinin tutuklanması, üçü ilk duruşmada tahliye edilse de, “devletin gizli bilgilerini ifşa” ile suçlanan gazetecilerin, otoriter rejimlerde ne denli kolay tutuklanabileceklerine ve adli kontrolle sınırlandırılabildiklerine işaret etti.

 

Koronavirüs döneminde iktidarın ekonomi politikalarına eleştirel yaklaşma ve Libya’ya müdahale gibi dış politikalara karşı çıkmanın gazetecilere yönelik de tutuklama uygulamasına gidildi.

Koronavirüs salgınının ardından yoğun risk altında olan hapishanelerdeki nüfusunun azaltılması amacıyla girişilen infaz düzenlemesine Terörle Mücadele Kanunu ve MİT Kanunu’nun dahil edilmemesi nedeniyle, “terör örgütü propagandası”, “terör örgütüne yardım”, “üyelik” vb. gibi suçlamalarla tutuklanmış olan çok sayıda gazeteci tahliye edilmedi.

Yerel haberciler hedef

Raporda, üç gazetecinin gözaltına alındığı, üçünün de ifade vermeye çağrıldığı Nisan – Mayıs – Haziran 2020 döneminde, yerel gazetecilerin araştırmacı rollerinin yetkilileri rahatsız ettiği rakamlarla ortaya kondu. Bu dönemde, İsmail Dükel, Türkiye’nin dış politikasına dair veriler üzerine düşündüğü, Bursa’dan Yusuf Kayışoğlu çevre mücadelesini izlediği, Kocaeli’den Gökhan Karabulut ise, koronavirüse dair sağlık politikalarını eleştirdiği için gözaltına alındı. Sakarya’da AKP Sakarya milletvekili Ali İhsan Yavuz’un “Medya güzellikleri yazmıyor” sistemine “İyi ki varsın” yazısıyla karşılık veren üç haberci “hakaret” suçlamasıyla Emniyet’te ifade vermeye zorlandı.

İki saldırı, yedi tehdit, kadın gazetecilere sözlü saldırılar

Nisan-Mayıs-Haziran 2020 döneminde, iki gazeteci fiziki saldırıların hedefi olurken yedisi de tehdit edildi. Bu dönemde, iki kadın gazeteci (Şirin Payzın ve Nevşin Mengü) cinsiyetçi hakaret ve cinsel taciz ile karşı karşıya kalırken, Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Yavuz Selim Demirağ dahil iki gazeteci ölüm tehdidi aldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Saygı Öztürk’e sözlü saldırıda bulunurken bir kişinin fiziki saldırısına uğrayan İzmir Menemen merkezli Çağrı Haber gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Çağrı Radyo Genel Yayın Yönetmeni Ulvi Tanrıverdi, hastaneye kaldırıldı.

Geçen yılın aynı döneminde de en az 10 gazeteci saldırıya uğramıştı. Bu saldırılar 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’ni izleyen süreçte, daha ziyade Cumhur İttifakı ortakları AKP ve MHP’yi eleştirenlere yönelikti. 2018’in aynı döneminde ise iki haberci ve bir medya bürosu saldırıya uğramış, bir medya organı da sözlü saldırının hedefi olmuştu. Yedisi ölümle tehdit olmak üzere toplam 65 gazeteci de tehdit edilmişti.

‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’: Altı yılda 61 gazeteci mahkum

Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yayınlar ve düşünceler nedeniyle yaygın şekilde kullanılmaya başlanan TCK’nın 299. maddesi, 1 Temmuz 2020’ye kadar en az 61 gazetecinin hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edilmesine zemin oluşturdu.

Nisan-Mayıs-Haziran 2020 döneminde altı gazeteci (Mustafa Hoş, Cem Şimşek, Özgür Paksoy, Ahmet Sever, Necla Demir ve Erk Acarer), Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle halen “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla toplam 28 yıl hapis istemiyle yargılanıyordu.

AYM’den ‘keyfi tutukluluk’ ve ‘sansür’ cezası

Anayasa Mahkemesi (AYM), Nisan-Mayıs-Haziran 2020 döneminde bir gazetecinin ikinci kez tutuklanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlâl ettiğine hükmederek, devleti 30 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti. Ayrıca AYM, sendika.org sitesine erişimin tümüyle engellenmesiyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi, idareyi 6 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti.

Geçen yılın aynı döneminde AYM 13’ü gazeteci toplam 29 kişi ve bir medya kuruluşunun başvurusunu görüştü. “İfade özgürlüğünü ihlal” gerekçesiyle üç gazeteciye 95 bin 207 TL tazminat (mahkeme gideri dahil) ödenmesine hükmetti. AYM, 15 tutukluya da toplam 7 bin 500 TL ödenmesini kararlaştırdı. AYM’nin bu dönemde devlete yönelttiği tazminat cezasının toplam tutarı 102 bin 707 TL oldu.

RTÜK: 48 para, dört uyarı, 29 program durdurma cezası

Nisan-Mayıs-Haziran 2020 döneminde, AKP ve MHP üyelerinin ağırlıkta olduğu Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) sadece bağımsız ve eleştirel televizyon kanallarına uyguladığı çok sayıda yayın yasağı ve para cezaları nedeniyle değil, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in söylemleri, Kuzey Kıbrıs merkezli Diyalog TV’nin TÜRKSAT uydusundan çıkarılması, Kurul’un şiddet karşısında çifte standartlı davrandığı ve benzeri tartışmalarla da gündemde oldu.

Kurul, Nisan-Mayıs-Haziran 2020 döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına 48 para, 4 uyarı ve 29 program durdurma cezası verirken radyo kuruluşlarına 4 para ve 3 kez yayın durdurma cezası verdi. Kurul, TV’lere toplam 5 milyon 906 bin 326 TL ve radyolara 25 bin 035 TL idari para cezası verdi.

Geçen yılın aynı döneminde TV kuruluşlarına 19 para, 19 da program durdurma cezası verilmişti. Kurul, TV’lere toplamda 943 bin 787 TL para cezası kesti.

17 yeni işten çıkarma

Koronavirüs salgını nedeniyle otoparka kurulan konteynerde çalıştırılan CNN Türk kanalının yedi muhabir ve dokuz kameramanı önce izne çıkarıldı, ardından işlerine son verildi. Gazeteci-yazar İsmail Saymaz’ın Best FM’deki “Bunu Ben De Söylerim” programı sonlandırıldı.

Geçen yılın aynı döneminde en az 30 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işten ayrılmaya itildi. Ayrıca TRT yönetimi, 169 tecrübeli TRT emekçisini Devlet Personel Başkanlığı’na “İstihdam Fazlası Personel (İFP)” olarak bildirdi.

Zuckerberg: Hükümet ve düzenleyiciler internet için kuralları güncellemeli

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli teknoloji devleri Amazon, Google, Facebook ve Apple’ın üst yöneticileri endüstri içindeki tekelleşme iddiaları ve pazar uygulamaları hakkında Kongre’de ifade verdi.

Jeff Bezos (Amazon CEO’su), Mark Zuckerberg (Facebook CEO’su), Sundar Pichai (Google CEO’su) ve Tim Cook (Apple CEO’su), Temsilciler Meclisi Adalet Komitesi Rekabet Alt Kurulu tarafından düzenlenen oturuma video konferans yoluyla katıldı.

Burada konuşan Zuckerberg, şirketine yöneltilen, “nefret söylemleri” paylaşımlarının uygun bir şekilde denetlenememesi, kullanıcıların gizliliğinin ihlali ve haksız rekabet oluşturma eleştirilerine ilişkin görüşlerini aktardı.

Acil bir tehlike ve zarar teşkil etmedikçe Facebook’un mümkün olduğu ölçüde ifade özgürlüğünü savunduğunu belirten Facebook CEO’su  “Biz Amerikan ekonomisinin üstüne kurulduğu demokrasi, rekabet, katılımcılık ve ifade özgürlüğü değerlerine inanıyoruz” dedi.

İnsanların teknoloji şirketlerinin büyüklüğü ve gücü konusunda duyduğu endişeleri anladığını savunan Zuckerberg, şunları söyledi. “Nihayetinde, şirketlerin zararlı içerik, gizlilik ve seçim bütünlüğü gibi önemli konularda sadece kendi başlarına karar vermemeleri gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden hükümet ve düzenleyicilerin bu alanda daha aktif bir rol alması ve internet için güncellenmiş kurallar belirlenmesi çağrısında bulunuyorum.” 

Amazon’dan pazar payı savunması 

İlk defa Kongre üyeleri karşısında ifade veren Amazon’un CEO’su Jeff Bezos ise Kongre üyelerini zorluklarla geçen çocukluğunu ve sektöre 1994’te evinin garajından internette kitap satarak girdiğini anlatı.  Bezos, devasa ve rekabetçi küresel perakende pazarında Amazon’un durumuna değinerek, şirketin ABD perakende pazarındaki payının yüzde 4’ten az yer tuttuğunu ifade etti.

Şirketin küçültülmesini önerenlere, Walmart’ın Amazon’dan iki kat büyük olduğunu hatırlatan Bezos, Amazon’un haksız rekabet oluşturacak şekilde üçüncü taraf satıcıların gizli bilgilerini topladığı eleştirilerini de reddetti.

Google: İnternet reklam maliyetleri yüzde 40 düştü

Google’ın CEO’su Sundar Pichai de yazılı olarak verdiği ifadede, Google’ın, fiyatların serbest olduğu ve ürünlerin sürekli iyileştirildiği belirtti.

Pichai, Google’ın e-ticaret pazarındaki diğer şirketlere karşı haksız avantaj sağlamak için arama motorlarını değiştirdiği yönündeki suçlamalara karşı, “Twitter, Instagram, Pinterest, Comcast ve diğerlerindeki reklam rekabeti, son 10 yılda internet reklam maliyetlerinin yüzde 40 düşürülmesine yardımcı oldu ve bu tasarruflar tüketicilere daha düşük fiyat olarak yansıdı” dedi. 

Avrupalı düzenleyiciler Google’a söz konusu suçlamalardan dolayı 2,7 milyar dolar ceza keserken, ABD’nin 50 eyaletindeki savcılar da eylülde Google hakkındaki tekelleşme iddiaları üzerinden soruşturma başlatmıştı.

Apple: Fiyalarımız makul 

Dünyada en fazla telefon satan üçüncü büyük şirket Apple’ın CEO’su Tim Cook da “Apple, iş yaptığımız alanda baskıcı bir pazar payına sahip değildir.” diye konuştu. Apple’ın teknik sınırlamalarla pazardaki rakiplerini devre dışı bıraktığı ve tüketicilere yüksek fiyatlar uyguladığı yönündeki ithamları da reddeden Cook, diğer şirketlere kıyasla fiyatların makul olduğunu savundu.

Cook, “Apple dükkanları açıldığından bu yana komisyonları asla yükseltmedik veya tek bir ücret eklemedik.” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump ise, Kongre’deki oturum başlamadan önce attığı tweette, bu şirketlerin sınırlandırılarak kontrol altına alınması yönünde çağrıda bulundu. Trump, “Yıllar önce bunu yapması gereken Kongre, eğer bu şirketlere adalet getirmezse bunu Başkanlık kararı ile ben yapacağım” dedi. 

Washington’da yıllardır sadece konuşulduğunu ancak hiçbir eylemin yapılmadığını öne süren Trump, “Ülkemiz bundan bıkmış ve usanmış vaziyettedir” ifadelerini kullandı. 

Kaftancıoğlu Kanal İstanbul itirazını sundu: İstanbul’u bir kez kurtardık, yine kurtaracağız

Kanal İstanbul projesinin alt yapısını hazırlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanarak askıya çıkarılan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarına itirazlar sürüyor.

29 Temmuz günü CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu Ataşehir‘deki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne giderek itiraz dilekçesini sundu.

Kaftancıoğlu’nun beraberinde ilçe başkanları, il yöneticileri, partililer ve Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı da itiraz edenler arasında yer aldı.

‘İstanbul’u bir kez daha kurtaracağız’

Burada Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu ile birlikte basın açıklaması düzenleyen Kaftancıoğlu, “Biz, 25 yıl aradan sonra İstanbul’u yeniden halka vererek kurtardık. Emin olun bir kez daha İstanbul’u kurtaracağız” dedi.

Açıklamanın devamında “Aradan yıllar geçtiğinde, İstanbul’un binlerce çocuğuna İstanbul’u ve sizlerin geleceğini kurtarmak adına mücadele ettik diyebilmek için böylesine kıymetli bir mücadeleyi toplumsallaştıran, yan yana mücadelenin imkanını oluşturan Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’na teşekkür ediyorum” ifadeleri kullanıldı.

‘Amaç birilerini zengin etmek’

Pandemi sürecinde yurttaşın yoksulluk derdi içindeyken hükümetin böyle bir projeyle ilgilenmesini eleştiren Kaftancıoğlu, “Dünyada ve Türkiye’de ilk defa deneyimlediğimiz bir pandemi sürecinde yurttaşlar can, yokluk ve yoksulluk derdi içindeyken birileri tarafından böylesi bir süreçte vatandaşın ne açlığıyla ne sağlığıyla ne de eğitim sorunlarıyla ilgilenmeden, ÇED raporları doğru dürüst oluşturulmadan, 1/100 binlik planlara ettiğimiz itirazlarımıza henüz cevap verilmemişken, aceleci bir şekilde tek derdimiz buymuşçasına 1/100’lik ve 1/5000’lik planların nasıl askıya çıkarıldığına hep birlikte tanıklık ediyoruz” dedi.

Kaftancıoğlu konuşmasının devamında “Biz bu yapılanların amacının ne olduğunu biliyor, kimleri zengin etmek olduğunu görüyoruz. 6 yıl öncesinde sanki rüyalarında görmüşler gibi oralarda kimlerin arsa aldığını biliyoruz. Gördüklerimiz, 16 milyon İstanbullunun mücadelesi sayesinde kurtuluşun önünü açacaktır” şeklinde konuştu.

İtirazlar 4 Ağustos tarihine kadar ÇŞB İstanbul İl Müdürlüğü ya da Cimer üzerinden gerçekleştirebilecek.