Ana Sayfa Blog Sayfa 1312

AKP ısrarcı, köylüler direniyor: Zorava’yı HES’e kurban etmeyeceğiz

Video-Haber: Metin YOKSU

*

Zorava Çayı, Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Kuşdalı Köyü (Şavuran) ile Bilgili Köyü arasında bulunan vadide yer alıyor.

Halihazırda üzerinde kurulu bir hidroelektrik santral (HES) bulunan çayın üzerine şu anda ikinci bir HES ve bir baraj göleti yapılmak isteniyor.

“Zorova Çayı iki HES’i kaldırmaz” diyen bölge halkı ise projeyi iptal ettirmek için kararlı.

Zorova etrafı ağalarla kaplı

Siirt Merkez’den Eruh’a giderken karayolunun 50’nci kilometresindeki yol ayrımından içeri girdiğinizde kimi zaman toprak kimi zaman ise köstebek yuvasına dönmüş sekiz kilometrelik bozuk yoldan Kuşdalı ile Bilgili Köyü mevkiine doğru yol alıyorsunuz.

Yol boyunca akarsuyu çok az görebiliyorsunuz. Suyu görmek için onu koruyan ağaçların hemen yanı başına gitmeniz gerekiyor. Yol boyunca bıttım, nar, dut, badem ve meşe ağaçları akarsuyun etrafındaki sıklığı adeta HES yapmak isteyenlere karşı kalkan olmuş vaziyette…

HES’in getirdiği yıkım

Yol boyunca devam eden doğal güzellik, Zorova Çayı üstünde 2015 yılında kurulmuş HES ile son buluyor. Tepeden santrale yaklaşmaya başladığınızda sık ağaçlar yerine betonerme yapılara ve dağı delen boru manzaralarına bırakıyor.

Kuşdalı Köyü sakinlerinden ve HES’in iptali için dava açan Fatma Elçiçek, “Önceden su o kadar çoktu ki köprüden dahi geçemiyordunuz” sözleriyle çaydaki değişimi anlatıyor. Şu anda ise su miktarı iyice azalmış durumda.

Elektrik Irak’a satılıyor

Yolun sağ tarafında Irak’a doğru yol alan devasa elektrik direkleri hemen gözünüze çarpıyor.

Buradaki üretilen elektrik doğrudan Irak’a satılıyor ve HES’in getirdiği yıkımı yaşayan köylüler buradaki elektrikten dahi faydalanamıyor.

Mahkemeye rağmen süreç yeniden başlatıldı

İşte tüm bu korkunç manzara 7-8 kilometrelik alan içinde tekrarlanmak isteniyor. Kuşdalı Köyü mevkiinden Zorava’nın başka bir kolu uzanıyor. Şiddetli akan akarsu da bir öncekinde olduğu gibi devasa borulara hapsedilmek isteniyor.

İkinci HES anlaşması ile ilgili Devlet Su İşleri ile Tigris Enerji arasında 2019 yılında su anlaşması imzalandı. 2019 yılında hukuki mücadeleye başlayan köylüler aleyhlerine sonuçlanan mahkeme kararını Danıştay’a götürerek davanın lehte bozulmasını sağladı.

HES yapılacak vadi bölgesi

Plan değişikliği mecliste kabule edildi

AKP’liler ise projenin yerini değiştirerek yerleşim alanın kısa bir mesafe hesaplaması ile yerleşim yerinden ormanlık alana taşıdı.

Danıştay’ın ÇED iptal kararına rağmen 2 Ağustos tarihinde Siirt İl Genel Meclisi’nde aynı bölgede HES yapılması için İmar Planı değişikliğine ilişkin öneri üç HDP oyuna karşı 15 oyla kabul edildi.  Fatma Elçiçek, askıya çıkan karara itiraz etmek için hazırlandıklarını söyledi.

‘HES’in kimseye faydası yok’

Kuşdalı köylülerinin yanı sıra akarsu boyunca yaşayan tüm köylüler tek geçim kaynakları ise Zorava Çayı. Köylülerden Selim Elçiçek, “Bu suyun üstünde nar, bıttım, ceviz, dut, üzüm daha ne ararsanız var. Bunlar da kimsenin malı değil yoldan geçerken suyun kenarına inin göz hakkınızı alın gidin. Hepsi buranın doğallığıdır” diyor.

2015 yılında bu HES’in zarar verip vermeyeceğini bilmediklerini ifade eden Selim Elçiçek, “Ama gözlerimiz ile gördük. Bu HES’in kimseye faydası yok. Sadece iki insana faydası var. Oysa bu suyun bana, sana, Botan’a kadar giden tüm köylülere faydası var. En önemlisi doğaya faydası var. Bu suyun etrafında içinde en az 100 çeşit hayvan yaşıyor. Baraj olursa bunlara ne olacak?” diyerek HES’in olmaması için mücadele edeceklerini söylüyor.

‘Zorova’yı HES’e kurban etmeyeceğiz’

Hukuk mücadelesini sürdüren Fatma Elçiçek ise, “Bardağın dolu tarafının olmadığını kendi gözlerimizle gördük. Türkiye’nin herhangi bir yerinde HES istemiyoruz. Bozkurt’ta HES’in insanlara ne kadar zarar verdiğini de gördük” diyor.

Hukuk kararının çiğnenerek hidroelektrik santralin yapılması için yeni bir çaba içerisine girildiğini belirten Elçiçek, “Bu kararla HES’e HES ekliyorlar. Zorava Çayı’nın üstünde 3 HES yapılmak isteniyor. Bu da Zorava’yı yok etmek demek. Zorava’yı HES’e kurban etmeyeceğiz” yorumunu yapıyor.

‘Zararını anlamak için teknik bilgiye gerek yok’

Bilgili Köyü sakinlerinden Nurullah Yaşodun ise HES’in zararını anlatmak için teknik bilgiye ihtiyaç olmadığını gözleri ile bakan herkesin yıkımı görebileceğini söylüyor.

HES’i istemediklerini ve yapılması durumunda doğanın bozulacağını ve tüm canlıların yaşamanın tehlikeye gireceğini vurgulayan Yaşodun, herkesi HES’e karşı çıkmaya ve doğayı korumaya çağırıyor.

İBB, Hamidiye Su ile ilgili iddialara yanıt verdi: Denetimler yapıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, (İBB) İBB’ye ait Hamidiye Su‘ya taşeron olarak dolum yapan şirketin, Şile‘deki doğal kaynaklardan su aldığı, kaynak sular yetmeyince de kuyu suyunu kullanmaya başladığı yönündeki haberlere cevap verdi.

İBB, söz konusu firmadan 12 ay kaynak suyu tedariği yapıldığını, bu süre zarfında da uygun üretim yapılıp yapılmadığı ilişkin Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Valiliği tarafından denetimlerin yapıldığı kaydedildi.

Sabah Gazetesi “Kuyu suyunu vatandaşa ‘Hamidiye Su’ diye satmışlar” başlığıyla yayımlanan haberde, Şile’de bulunan bir kuyudan alınan suyun “Hamidiye Su” markasıyla satıldığı, İBB’ye ait Hamidiye Su’ya taşeron olarak dolum yapan şirketin, Şile’deki doğal kaynaklardan su aldığı, kaynak suları yetmeyince kuyu suyunu kullanmaya başladığı iddia edilmişti.

‘Denetimler yapıldı’

İBB tarafından yapılan açıklamada, son zamanlarda basında ve sosyal medyada, “Kemer Su İşletmeleri Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.” ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) iştiraki HAMİDİYE A.Ş arasındaki iş ilişkisine dair yanlış haberler ve yorumların yer aldığı belirtildi ve şunlar söylendi:

HAMİDİYE AŞ, 01.07.2020- 01.07.2021 tarihleri arasında talepleri karşılamak için söz konusu firmadan fason kaynak suyu tedariki yapmıştır. Firma, yönetmelik gereği su üretimi yapmadan önce, İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nden ‘Kaynak Suyu Üretim İzni’ni almıştır.

Uygun üretim yapılıp yapılmadığı, 3 ayda bir İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nce; yılda bir kez de Sağlık Bakanlığı’nca kontrol edilmiştir. Uygunluk raporları alınmıştır. Sözleşme süresince teftişler, 25/06/2021 tarihine kadar eksiksiz yapılmıştır. Firmadan su alımına dair sözleşme süresi, 01.07.2021 tarihinde bitmiştir. HAMİDİYE AŞ, bu tarihten sonra bahsi geçen firmadan su satın almamıştır.”

Kastamonu’daki sel uydu görüntülerinde: Dere yatağı 300-350 metrelere kadar yayıldı

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi, Batı Karadeniz‘de yaşanan ve 81 kişinin ölümüne yol açan sel felaketinin yarattığı tahribatı, uzaydan görüntüledi.

İncelemelerde sel öncesi ile sonrasının görüntüleri karşılaştırıldı.

İTÜ UHUZAM Müdürü ve İTÜ İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Yanalak,  “30 metre genişliğinde olan dere yatağı sel sonrası 300- 350 metrelere kadar yayıldı” ifadelerini kullandı.

‘Bir yıllık yağış 2-3 saatte yağdı’

Yanalak DHA’ya yaptığı açıklamada “Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi , olarak yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleriyle sel felaketi sonrası oluşan hasarlar üzerine bir çalışma yaptık. Görüntülerde sel felaketinin etkileri çok açık bir şekilde gördük. Sel felaketi Karadeniz’in farklı bölgelerinde oldu ancak en çok Bozkurt ve Abana bölgelerinde can kayıplarına ve hasarlar oluştu” dedi.

Özellikle iklim değişikliği sebebiyle yağışın dağılışının farklılaştığını belirten Prof. Dr. Yanalak,  “Özellikle Bozkurt ve Abana bölgesine 1 yılda yağacak yağışın yarısı 2-3 gün gibi kısa bir sürede yağdı. Böyle olunca ciddi mal ve can kayıpları yaşandı. Bu durumu uydu görüntülerinde çok net bir şekilde görmekteyiz” ifadelerini kullandı.

30 metreden 350 metreye

Uydu görüntülerinde köprü, bina ve yollarda belirgin hasarlar olduğunu belirten Prof. Dr. Yanalak, “Abana bölgesinde bir delta oluştuğunu görebiliyoruz. Yine bütün havza boyunca taşınabilen malzemelerin selle birlikte taşınıp yığıldığını görebiliyoruz. 30 metre genişliğinde olan dere yatağı sel sonrası 300- 350 metrelere kadar yayıldı” ifadelerine yer verdi.

Yanalak, “Yine burada birçok yıkılmış binalar ve köprüleri tespit ettik. Onun dışında yine belirgin bir şekilde yeşil alan ve futbol sahası gibi alanların tamamen kaybolduğunu ve sel altında kaldığını görebiliyoruz” dedi.

Gelişmiş ülkeler bile güvende değil: İklim krizi Batı Avrupa’da sel ihtimalini dokuz kat artırdı

Yapılan bir araştırmaya göre temmuz ayında Almanya ve Belçika’da ölümcül sel felaketine neden olan yağış, iklim krizi nedeniyle dokuz kat daha muhtemel hale geldi.

Ek olarak araştırmada iklim değişikliğinin Batı Avrupa’da selin yüzde 20’ye kadar daha yoğun yaşanmasına neden olduğu belirtiliyor.

Çalışma, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli‘nin yakın zamanlı raporunun, insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının aşırı havanın kötüleşmesinin ana nedeni olduğuna dair “kesin” kanıtlar olduğuna dair bulgularını güçlendiriyor.

38 bilim insanı çalıştı

 World Weather Attribution (WWA) tarafından yayınlanan araştırma 38 bilim insanı tarafından yürütüldü. Çalışmada, meteorolojik ölçümler, yüksek çözünürlüklü bilgisayar modelleri ve hakemli araştırma yöntemleri kullanıldı.

Günümüzün sıcak ikliminde Almanya, Belçika ve Hollanda’daki selin arkasındaki gibi aşırı yağış sıklığını, insan kaynaklı iklim değişikliğinin olmadığı bir dünyada beklenen sıklık ile karşılaştırdı.

İklim krizi etkisi kesin

The Guardian’dan Damian Carrington’ın haberine göre bilim insanları iklim krizinin aşırı yağışların meydana gelme olasılığını 1,2 ila dokuz kat artırdığını ve bölgedeki bu tür sağanakların artık yüzde 3 ila yüzde 19 daha yoğun olduğunu tespit etti.

Küresel ısınmadan kaynaklanan daha sıcak hava, 1C artış başına yüzde 7 daha fazla su buharı tutabilir. Artan olasılık aralığı, kullanılan iklim modellerinin çeşitliliğinden kaynaklanıyor. Ancak kesin olan şey ise yaşanan felaketler ile iklim krizi arasındaki bağlantı.

‘Gelişmiş ülkeler bile güvende değil’

Oxford Üniversitesi’nden Friederike Otto, “Bu seller bize, gelişmiş ülkelerin bile gördüğümüz ve iklim değişikliğiyle daha da kötüleştiği bilinen aşırı hava olaylarına karşı güvende olmadığını gösterdi” dedi.

Otto, “Bu acil bir küresel zorluk ve buna adım atmamız gerekiyor. Bilim açık ve yıllardır böyleydi” ifadelerini kullandı.

Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan 17 kişi hakkında hapis cezası isteniyor

İstanbul Beyoğlu’nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü‘nde yapılan Feminist Gece Yürüyüşü’ne katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 17 kişi hakkında 2 yıl 8 aydan, 7 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açıldığı öğrenildi.

ANKA‘da yer alan habere göre, gece yürüyüşünde gözaltına alınan 17 kişi hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, yönetme ve bunların hareketlerine katılma” suçlamalarıyla; 2 yıl 8 aydan, 7 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, 10. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Gece vakti ev baskınıyla gözaltına alınan 13 kadın ve ifade vermeye çağrılan beş kadın çıkarıldıkları mahkemede adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

13 kişi hakkında yurt dışı çıkış yasağı, dört kişi hakkında da yurt dışı çıkış yasağının yanı sıra imza adli kontrol şartı getirilmiş, 18 yaşından küçük olan bir kişi ise karakola imza atma şartıyla serbest bırakılmıştı.

A Milli Kadın Voleybol Takımı dörtte dört yaptı

A Milli Kadın Voleybol Takımı, 2021 Avrupa Şampiyonası D Grubu’ndaki 4’üncü maçında Finlandiya‘yı 3-0 yendi.

Romanya’nın Kaloşvar kentindeki BT Arena‘da oynanan karşılaşmaya milliler, etkili bloklarla başladı ve ilk seti 25-19 kazandı.

Ebrar Karakurt ve Tuğba Şenoğlu‘nun performanslarıyla öne çıktığı ikinci setti 25-12 gibi rahat bir skorla geçen milli takım, 3’üncü seti de 25-15 alarak grup mücadelesinde dörtte dört yapmayı başardı.

Grup liderliği için son müsabaka

Kadın sporcular bir önceki müsabakalarında İsveç‘i 3-0 yenmişlerdi.

Takım; Sırbistan, Romanya, Hırvatistan ve Bulgaristan‘ın ortaklaşa düzenlediği organizasyonda bugün beşinci ve son maçında Hollanda ile grup liderliği için karşı karşıya gelecek. Karşılaşma saat 17.30’da başlayacak.

Kazdağları’nda çıkan yangın ikinci gününde: Havadan müdahale tekrar başladı

Balıkesir’in Edremit ilçesi Güre Beldesi Kavurmacılar Mevkii’nde dün başlayan orman yangını hala devam ederken, yangına tekrar havadan müdahale ediliyor.

Sabah saatlerinde bölgede dumanların tekrar görülmesi üzerine, yangının söndürülmesi için helikopterler devreye girdi.

Yangına, karadan 38 arazöz, 14 su ikmal aracı, çeşitli iş makineleri ve 250’ye yakın personel müdahale ederken, çalışmalar gece boyunca da devam etti.

Havadan da akşam saatlerine kadar 17 helikopter ve dört uçakla müdahale edildi. Gün içerisinde yangının kontrol altına alınması bekleniyor. Yangının çıkış nedeni ise henüz belirlenemedi.

Yeni rektörü protesto eden öğrencilere Boğaziçi’nde ve Sarıyer’de polis müdahalesi 

Boğaziçi Üniversitesi’ne Prof. Dr. Mehmet Naci İnci’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni rektör olarak atanmasını protesto etmek isteyen sekiz Boğaziçili öğrenci gözaltına alındı.

Sarıyer AKP İlçe Binası önünde bir araya gelen öğrenciler burada bir basın açıklaması gerçekleştirmek istedi. Boğaziçi Dayanışması tarafından yapılan açıklamada polisin eyleme izin vermediği belirtildi.

‘Baş kayyım gitmeden piyonlar gitmez’

Polisin engeline rağmen açıklama okuyan öğrenciler, “Mesele yalnızca Boğaziçi meselesi değildir. Mesele Başkanlık sisteminde daha da antidemokratik hale gelen tek adama demokratik kurumlara yönetici atama yetkisi veren sistemin tamamıdır” ifadelerini kullandı.

Yaşanılan sorunların baş sorumlusunun AKP iktidarı olduğu belirtilen açıklamada “Baş kayyım gitmeden piyonları gitmez” denildi. Açıklamada “Herkesi iktidara karşı demokrasi mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi.

Boğaziçi Dayanışması tarafından yapılan bir başka paylaşımda basın açıklamasını okuyan sekiz öğrencinin gözaltına alındığı belirtildi.

Boğaziçi’nde kapılar öğrencilere yine kapandı

Öte yandan yeni atanan rektörü Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü’nde protesto etmek isteyen öğrencilere de polis müdahale etti. Öğrenciler ve öğretim üyeleri öğle saatlerinde Kuzey Kampüs’te bir araya gelmiş buradan sloganlar eşliğinde Güney Meydan’a yürüyüş gerçekleştirmişti.

Rektörlük binası önünde forum gerçekleştiren öğrenciler basın açıklaması yapmak için yukarıya çıkmak istediğinde polis ve özel güvenlik kampüs kapılarını öğrencilerin üzerine kapattı.

https://twitter.com/budirenisi/status/1429811756000555012

Boğaziçi Dayanışması tarafından yapılan paylaşımda “Polis ve işbirlikçi güvenlik Güney Kapıyı kilitleyerek basın açıklamamızı yapmamızı engellemeye çalışıyor. Basın açıklamamızı okuyana kadar buradan ayrılmayacağız” ifadeleriyle yapılan müdahaleye tepki gösterildi.

Neden kabul etmiyorlar?

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri yeni rektör Naci İnci’yi neden rektör olarak kabul etmediklerini şu gerekçelerle dile getirmişti:

  1. Naci İnci’nin rektör adaylığı Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından yapılan güven oylamasında yüzde 90’dan fazla karşı oy aldı.
  2. Naci İnci vekâleten rektörlük yaptığı süre boyunca Can Candan ve Feyzi Erçin hocalarımız ile CİTOK Koordinatörü Cemre Baytok’un işine hukuksuz ve keyfî bir şekilde son verdi.
  3. Aynı dönemde Naci İnci, karar alma süreçlerinde kurum içi usul, kural ve hukuki düzenlemeleri yok saydı; bölüm, fakülte, Üniversite Yönetim Kurulu ve Senato gibi kurulların iradelerini çiğnedi. Bu hukuksuz işlemler dolayısıyla yüze yakın hocamız çeşitli davalar açtı, “görevi kötüye kullanma” suçunu da içeren suç duyurularında bulundu.
  4. Naci İnci öğrencilerimizi haksız ve hukuksuz disiplin soruşturmalarıyla baskı altına aldı.

Genco Erkal’a ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten 4 yıl 8 ay hapis istemiyle iddianame düzenlendi

Tiyatro sanatçısı Genco Erkal hakkında, ikisi 2016, biri 2020 yılında paylaşılmış üç ayrı tweetten ötürü ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesiyle iddianame düzenlendi. İddianamede, ‘suçun aleni ve zincirleme işlendiği’ gerekçesiyle cezanın arttırılması istendi.

İhbardan beş yıl sonra iddianame

İddianameye göre Erkal hakkında 20 Temmuz 2016’da İ.K. tarafından e-mail yoluyla Emniyet’e ihbarda bulunulmuştu. İhbar beş yıl sonra işleme kondu ve bir araştırma raporu hazırlandı. Erkal’ın @dostlartiyatro rumuzlu hesabında inceleme yapılarak, seçilen üç tweetin ‘Erdoğan’a hakaret suçu içerdiği’ ileri sürüldü.

Buna göre de Erkal’ın  1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.

Söz konusu tweet’ler şöyle:

7 Haziran 2016: Ailenin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına diplomayı ortaya bir koy bakalım. Arkadaşın rektörden de olsa, sahte de olsa görelim şunu.
16 Kasım 2016: Başkanlık sistemi yetmez. Türk usulü çobanlık sistemi olsun.
16 Ağustos 2020: ‘Erdoğan, Ayder Yaylası’nda 2022’ye kadar çalışmanın bitirilmesini hedefliyoruz.’ Eyvaaah, güzelim doğa harikası Ayder Yaylası’nı bitirmeye karar vermiş. Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor.”

Erkal: Hakareti kendime yakıştırmam 

İddianamede ifadesine yer verilen Erkal, paylaşımların kendisine ait olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Hiçbir zaman hakaret yoluna başvurmadım. Bunu kendime yakıştırmam. Ben cumhurbaşkanlığı sistemine, çevre katliamlarına, laik bir ülkede sürekli din olgusunun siyasi malzeme olarak kullanılmasına, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, insanların düşünceleri nedeniyle hapis yatmasına, yoksulları daha yoksul kılan bir düzene karşıyım. Buna ilişkin görüşlerimi eleştiri sınırları içerisinde aktardım.”

İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesi‘ne gönderilen iddianame kabul edilirse Erkal, önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.

 

İstanbul’da katılımcı bütçe: İBB yatırımları oylamaya sunuldu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) “Katılımcı Bütçe” modelini yaşama geçiriyor. Bu proje ile İstanbulluların yatırımlar arasında tercih yaparak önceliklerini belirlemesi ve kaynakların ne şekilde kullanılacağını bilmesi amaçlanıyor.

“Bütçe Senin, Karar Senin. İstanbul için Birlikte Karar Verelim” sloganıyla başlatılan projeyle, yerel demokrasinin güçlendirmesi ve İstanbulluların şehir hakkında daha çok söz sahibi olması hedefleniyor.

2022 bütçesine karar verilecek

İstanbul Kent Konseyi ve İBB Strateji Geliştirme Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen uygulama kapsamında, İBB’nin 2022 yılı bütçesi İstanbullularla birlikte hazırlanacak.

İstanbullular yatırımlar arasında tercihte bulunarak öncelikleri belirleyecek ve belediye kaynaklarının ne şekilde kullanıldığını bilecek. Önerecekleri fikir ve projelerle, İstanbul’un sorunlarının çözümüne katkı sunacak, belediye çalışmalarına yön verecek.

Son tarih 29 Ağustos

İBB 2020-2024 Stratejik Planı ve mevzuata uygun, teknik açıdan yapılabilir tüm projeler 21-29 Ağustos tarihleri arasında bu adres üzerinden İstanbulluların oylamasına sunuldu. Oylamaya 12 yaşından büyük ve İstanbul’da ikamet eden tüm vatandaşlar katılabiliyor.

Vatandaşların aktif katılımı ile birbirinden farklı proje modellerinin ve uygulama biçimlerinin demokrasi içerisinde değerlendirilmesine imkan sağlayan modelle, kentliler kamu kaynaklarının ne şekilde kullanıldığını izleyecek, sosyal politikalar arasında tercihte bulunabilecek ve kamusal kaynakların kullanım önceliğini belirleme fırsatı elde edecek.

Katılımcı bütçe nedir?

İBB’nin 16 milyon için geliştirdiği insan odaklı “Katılımcı Bütçe Modeli”, yeni belediyecilik anlayışı çerçevesinde; halkın yararına olacak projelerin halkla birlikte devreye alınmasını ve harcamaların bu önceliklere göre yapılmasını öngörüyor.

Hesap verebilirlik ve kapsayıcılık ilkelerini ön plana çıkaran proje ile yerel yönetimlerde dayanışma ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, iş birliklerinin güçlenmesi ve temel hak ve hizmetlere erişimde sosyal adaletin sağlanması isteniyor.

İstanbullular böylece kaynaklarının ne şekilde kullanıldığını izleyecek, sosyal politikalar arasında tercihte bulunabilecek ve kamusal kaynakların kullanım önceliğini belirleme fırsatı elde edecek.

Birçok ülkede uygulanıyor

2000’li yılların başından itibaren Latin Amerika, Avrupa ve Afrika şehirlerine hızla yayılan Katılımcı Bütçe Modelinin; demokratik, şeffaf ve katılımcı yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesinde son derece etkili olduğu görüldü.

Yönetim sistemleri birbirinden farklılık gösteren Kuzey Amerika, Rusya ve Çin’de merkezi hükümetlerce yasal çerçeveleri oluşturulan bu uygulama, kalıcı bir hal aldı. Türkiye’de ise katılımcı bütçe; Ankara, Eskişehir, Diyarbakır, Çanakkale, Batman, Ordu-Fatsa, Bursa-Nilüfer ve İstanbul-Şişli’de toplumcu belediye anlayışı içinde kendine yer buldu.