Ana Sayfa Blog Sayfa 107

Erdoğan: Sokak hayvanlarını toplayacağız, hayvanseverler sahiplenirse ‘sonraki adıma’ gerek kalmaz!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında sokakta yaşayan ve sahibi olmayan hayvanlarla ilgili AKP’nin hazırladığı ve Meclis grubuna görüşmek üzere gönderilen yasa değişikliğine ilişkin konuştu.

Türkiye‘de artan bir kuduz tehdidi olduğunu öne süren Erdoğan, Türkiye’nin risk açısından şu anda Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı kategoride yer aldığını söyledi.

Yurt genelinde 4 milyon sahipsiz hayvan olduğunun tahmin edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı, “Sahipsiz köpek sayısını, yakala-kısırlaştır metoduyla çözmek istedik. Ama bu bir çözüm olmadı. Veriler bu metodun dünyanın diğer ülkelerinde de sahipsiz hayvan sayısını azaltmadığını gösteriyor. Bu sorunu köklü şekilde bir çözüme kavuşturmamız şart. Bu meseleyi çözmüş ülke örneklerini inceliyoruz. Tüm taraflarla istişare halindeyiz” diye konuştu.

‘Kimse bizim merhametimizi sorgulamasın, ne yaptıysak millet için yaptık’

Erdoğan, yapılması planlanan değişiklikle birlikte önceliklerinin sokakta yaşayan hayvanları  sahiplendirmek olduğunu belirterek “Hiç kimse bizim merhametimizi sorgulamasın. Kimse bize merhamet üzerinden ders vermeye kalkmasın” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın konuyla ilgili sözleri şöyle:

“Elitlere değil, halka baktık. Bağıranların değil, sessiz yığınların sesi olduk. Tuzu kurularla değil, şehrin çeperlerinde hayat mücadelesi verenlerle yol yürüdük. Allah’tan ve devletten başka hiç kimsesi olmayanlar için siyaset yaptık. Ne yaptıysak milletimiz için yaptık. Artık tahammül edilemez noktaya varan sahipsiz köpek sorununa işte bu zaviyeden bakıyoruz.

Türkiye’de 4 milyon civarında sahipsiz köpek olduğu tahmin ediliyor. Resmi rakam 2 milyon. Ancak bu konuda sağlıklı bir sayım yapılamadığı için rakamın en az iki kat olduğu varsayılıyor. Bu sayı her yıl katlanarak artıyor. Bununla birlikte kuduz tehdidi de büyüyor. 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı 260 bin iken, 2023 yılında bu sayı 438 bine yükseldi. Son 5 yılda hayvana çarpma şeklinde 3 bin 534 trafik kazası, 55 ölüm, 5 bin 147 yaralanma vakası gerçekleşti.

Gelişmiş hiçbir ülkede olmayan başıboş köpek sorunumuz var. Bazı ülkeler Türkiye’ye gelecek vatandaşlarını kuduz ve sahipsiz köpekler için uyarmaya başladı.

Kuduz riski açısından Türkiye, şu an Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı risk kategorisinde yer alıyor. Hayvanlardan insana bulaşan hastalık riski de giderek yükseliyor. Bizim medeniyetimiz bir merhamet medeniyetidir. Biz doğum yapacak bir köpek için ordusunun yolunu değiştiren bir peygamberin ümmetiyiz.

Hak savunucuları katliam yasasına karşı sokakta: Dostlarımızın yanındayız, artık yeter!
Veteriner Hekimleri Birliği’nden ‘katliam yasası’ kararı: Öldürmeyecek, yaşatacağız
İlk tasarılar ‘sızdı’: Katliam yasasına karşı eylemler sürüyor
Bahçeşehir Üniversitesi’nden ‘sokakta yaşayan hayvanlar’ raporu: Katliam çözüm değil

‘Yakala-kısırlaştır çözüm değil’

“Canlıya her zaman merhametle yaklaştık. Hiç kimse bizim merhametimizi sorgulamasın. Kimse bize merhamet üzerinden ders vermeye kalkmasın. 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu’nu biz çıkardık. Hayvanları mal statüsünden çıkarıp, can statüsüne aldık. Sahipsiz köpek sayısını, yakala-kısırlaştır metoduyla çözmek istedik. Ama bu bir çözüm olmadı. Veriler bu metodun dünyanın diğer ülkelerinde de sahipsiz hayvan sayısını azaltmadığını gösteriyor. Bu sorunu köklü şekilde bir çözüme kavuşturmamız şart. Bu meseleyi çözmüş ülke örneklerini inceliyoruz. Tüm taraflarla istişare halindeyiz.

Bizim bu sorunu köklü şekilde sonuca ulaştırmamız şart. Tarım Bakanlığımız sahipsiz köpek sorununu en ince ayrıntısına kadar çalışmaktaydı. Çok büyük bir kesim herkes için güvenli hale gelmesini istemektedir. Bizim de buna kayıtsız kalmamız düşünülemez. Biz sahipsiz köpeklerin sahiplenmesini amaçlıyoruz. Hazırlanan kanun teklifiyle bakımevi olmayan yerlerde köpek bakım evleri kurulacak, sahipsiz köpekler bu bakımevlerine konulacak, sahiplendirme kampanyaları yapılacak. Hayvanseverlerimizin bu bakımevlerinden daha fazla hayvan sahiplenerek daha fazla sorumluluk alacağına inanıyoruz. Böylece ‘sonraki adıma’ ihtiyaç kalmayacak.

 

 

Hava kirliliğine maruz kalan bebeklerde mental hastalık riski artıyor

İngiltere‘deki Bristol Üniversitesi tarafından yürütülen yeni bir araştırma, anne karnında hava kirliliğine maruz kalan bebeklerin ergenlik döneminde bazı ruh sağlığı sorunları geliştirme riskinin arttığını gösterdi. 28 Mayıs’ta JAMA Network Open‘da yayımlanan çalışma, erken yaşlarda hava ve gürültü kirliliğinin uzun vadeli ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceledi.

Artan kanıtlar, toksik gazlar ve partiküllerden oluşan hava kirliliğinin, ruh sağlığı sorunlarının başlamasına katkıda bulunabileceğini gösteriyor. Kirliliğin kan-beyin bariyerini zayıflatarak, nöroenflamasyonu (sinir sistemi iltihabını) ve oksidatif stresi artırarak ve doğrudan beyne girerek ve dokuya zarar vererek ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceği düşünülüyor.

Bu yeni çalışmada, araştırmacılar hamilelik, erken çocukluk ve ergenlik dönemlerinde hava ve gürültü kirliliğine maruz kalmanın, psikotik deneyimler (halüsinasyonlar ve paranoyak düşünceler gibi), depresyon ve anksiyete gibi üç yaygın ruh sağlığı problemi üzerindeki uzun vadeli etkilerini inceledi.

Mikroplastikler her yerde: Köpek ve insan testislerinde de tespit edildi
Avrupa’da ‘temiz pişirme’ zirvesi düzenleniyor: Afrika’da yarım milyon insanın hayatı kurtarılabilir
[İklim Masası] ‘Görünmez katil’ hava kirliliği İstanbul’u tehdit ediyor 

Araştırma ekibi, 1991-1992 yılları arasında Bristol bölgesinde 14 binin üzerinde hamile kadını kapsayan Avon Longitudinal Study of Parents and Children (ALSPAC) adlı doğum kohort çalışmasından 9 binin üzerinde katılımcının verilerini kullandı. Katılımcıların erken çocukluk dönemine ait verilerini, 13, 18 ve 24 yaşlarındaki ruh sağlığı raporlarıyla eşleştirerek, Güneybatı İngiltere‘deki dış mekan hava ve gürültü kirliliği seviyeleri ile karşılaştırdılar.

Araştırma, hamilelik ve çocukluk dönemlerinde ince partikül madde (PM2,5) seviyelerindeki küçük artışların, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinde daha fazla psikotik deneyim ve depresyon semptomları ile ilişkilendirildiğini ortaya koydu. Bu ilişkiler, ailede psikiyatrik geçmiş, sosyoekonomik durum ve yeşil alanlar gibi diğer risk faktörleri göz önünde bulundurulduktan sonra da devam etti.

Bristol Üniversitesi’nin Nüfus Sağlığı Bilimleri Bölümü’nden Dr. Joanne Newbury, “Çocukluk, ergenlik ve erken yetişkinlik, psikiyatrik bozuklukların gelişimi için kritik dönemlerdir. Dünya genelinde, etkilenenlerin neredeyse üçte ikisi 25 yaşına kadar hastalanıyor. Bulgularımız, hava kirliliğinin (ve potansiyel olarak gürültü kirliliğinin) zihinsel sağlık üzerindeki olumsuz etkisini gösteren farklı nüfuslardan, yerlerden ve çalışma tasarımlarından elde edilen artan kanıtlara ekleniyor” dedi.

Kuzey Kore, Güney’e çöp ve atık dolu yüzlerce balon gönderdi

Kuzey Kore, güney komşusuyla ‘mücadelesi’nde yeni bir strateji benimsedi: İçi çöp ve atık dolu devasa balonları Güney Kore‘ye göndermek.

Güney Kore ordusunun Müşterek Kurmay Başkanları (JCS) salı gecesinden itibaren Kuzey’den “büyük miktarda balon” geldiğini fark etmeye başladı ve çarşamba sabahı itibarıyla 150’den fazla balon tespit etti.

Yayımlanan fotoğraflar, dev balonların taşıdığı plastik atıklar, kullanılmış tuvalet kağıtları, piller, kağıt parçaları, çeşitli atıklar taşıyan balonların Güney Kore’nin sınır kentlerindeki yollara ve kaldırımlara saçıldığını gösteriyor.

JCS, balonların içeriğinin devlet kurumları tarafından analiz edildiğini belirterek, ordunun Birleşmiş Milletler Komutanlığı ile işbirliği yaptığını da sözlerine ekledi.

Açıklamada, “Kuzey Kore’nin eylemleri açıkça uluslararası hukuku ihlal ediyor ve vatandaşlarımızın güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Balonlardan doğacak tüm sorumluluk tamamen bu ülkeye ait olup, Kuzey Kore’yi insanlık dışı ve düşük seviyeli eylemlerini derhal durdurması konusunda sert bir şekilde uyarıyoruz.”

Yerel yönetimler ayrıca kuzey Gyeonggi ve Gangwon eyaletlerinde yaşayanlara “tanımlanamayan nesneler” konusunda uyarıda bulunmak için mesajlar gönderdi ve açık hava etkinliklerine karşı tavsiyelerde bulundu. JCS, paketlerin yerleşim alanlarına, havalimanlarına ve otoyollara zarar verme riski taşıdığını söyledi.

‘Psikolojik balon savaşı’

Kuzey Kore devlet medyası KCNA‘ya göre bu hareket, Kuzey’e sıklıkla propaganda broşürleri, yiyecek, ilaç, radyolar ve Güney Kore haberlerini ve televizyon dizilerini içeren USB bellekler de dahil olmak üzere materyaller gönderen Güney Koreli aktivistlere karşı misilleme amaçlı.

Kuzey Kore’den kaçanlar da dahil olmak üzere Güney’deki kampanyacılar, Güney Kore Parlamentosu’nun 2020’de bu tür eylemleri yasaklamasından sonra bile uzun süredir bu malzemeleri balonlar, insansız hava araçları ve sınır ötesi nehirde yüzen şişeler aracılığıyla gönderiyordu.

Kuzey Kore Ulusal Savunma Bakan Yardımcısı Kim Kang Il, Kuzey Kore’yi ülkelerinin sınır bölgelerine “çeşitli kirli şeyler” dağıtarak psikolojik savaş yöntemleri kullanmakla suçladı ve karşılık vereceklerini ilan etti.

Kuzey Kore’nin otoriter lideri Kim ise “Yakında Güney Kore’nin sınır bölgelerine ve iç kesimlerine atık kağıt ve pislik yığınları dağılacak ve bunları ortadan kaldırmak için ne kadar çaba gerektiğini doğrudan deneyimleyecek. Ulusal egemenliğimiz, güvenliğimiz ve çıkarlarımız ihlal edildiğinde derhal harekete geçeceğiz” diye konuştu.

2020 yılında çıkan ve iki ülke arasında balon göndermeyi yasaklayan yasa, Güney ordusunun bir zamanlar iki Kore arasındaki 2018 zirvesinin ardından ekipmanı geri çekene kadar Kuzey’e karşı psikolojik savaşın bir parçası olarak desteklediği hoparlör propaganda yayınlarını da kısıtlamıştı.

Ancak parlamento yasağı kabul ettikten sonra bile eylemciler balon göndermeye devam etmeyi planladıklarını söylemişti.

Bu ayın başlarında Özgür Kuzey Kore İçin Savaşçılar örgütü, Kuzey Kore’ye, Kim Jong Un’u kınayan 300.000 broşür ve K-pop ve müzik videoları içeren 2.000 USB çubuğu içeren 20 balon gönderdiğini söylemişti.

Kuzey Kore, onlarca yıldır dünyanın geri kalanından neredeyse tamamen yalıtılmış durumda ve hangi bilgilerin girip çıktığı üzerinde sıkı bir kontrole sahip. Filmler ve kitaplar da dahil olmak üzere yabancı materyaller, devletin onayladığı birkaç istisna dışında yasaklanmış durumda. Sığınmacılar, yabancı kaçak mallarla yakalananların sıklıkla ağır cezalarla karşı karşıya kaldıklarını söylüyor.

Bu yılın başlarında Güney Koreli bir araştırma grubu, Kuzey Koreli gençlerin K-dramaları izleyip dağıttıkları için ağır çalışma cezasına çarptırıldığını gösterdiğini iddia ettiği görüntüleri yayımlamıştı.

 

 

Danıştay Validebağ’ı inşaata açacak plan iptalini onayladı

Danıştay, İstanbul’un son yeşil alanlarından Üsküdar‘daki Validebağ Korusu’nu betona boğacak projenin  ihalesi için 2021 yılında mahkeme tarafından verilen iptal kararını onadı.

Bir önceki AKP‘li Üsküdar Belediyesi, Validebağ için 2021’de için “Koru Rehabilitasyon ve Düzenlemesi Yapım İşi” ihalesi düzenlenmişti. Validebağlıların korunun inşaata açılacağı ve betonlaşacağı gerekçesiyle ihalenin iptali için açtığı davada, iptal kararı verilmişti.

Validebağ davası görüldü: Koru kazandı
Validebağ Savunması: Siz giderken ağaçlar size selam duracak demiştik!
Bir mücadele ve kazanım örneği olarak Validebağ Savunması

Projeyle ilgili yerel mahkemenin iptal kararını Danıştay da onadı.

‘Koruydu, koru kaldı’

“Validebağ Korusu’nu talana açan ihaleyi iptal eden, bu güzel doğal alanın koru olarak kalmasını sağlayan kararı Danıştay da onadı. Karar kesinleşti. Üsküdar Belediyesi’nin AKP’li eski yönetimi tarafından yapılan ihale ile, koruda 500 araçlık otopark, metrelerce yol ve yapılar olacak, koruya beton girecek, doğal yaşama son verilecekti. Bu ihalenin iptaline yönelik karar Danıştay tarafından da onandı. 360 dönümlük cennet bir alan, 1. Derece Doğal Sit Alanı, geleceğimize, canlılara, insanlara, Üsküdarlılara kaldı. Koruya ‘moloz’ dökenler değil, çeyrek asırdır emek verenler kazandı. Validebağ, koruydu; yine koru kaldı.

 

Ulaşımda en fazla sera gazını ‘zengin beyaz erkekler’ yayıyor

İngiltere‘de ulaşım kaynaklı sera gazı emisyonlarının en büyük kısmının zengin beyaz erkekler tarafından salındığı belirlendi. Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü’nün (IPPR) yaptığı araştırma, ulaşım emisyonlarını gelir, cinsiyet, yerleşim yeri, etnik köken ve yaş gibi çeşitli demografik faktörlere göre inceledi. Araştırma, uluslararası ve iç hat uçuşları, özel araç kullanımı ve toplu taşıma gibi ulaşım türlerine göre emisyonları detaylandırdı.

The Guardian‘ın aktardığına göre araştırma, Britanya’nın en zengin yüzde 0,1’lik kesiminin, düşük gelirli bireylerden yirmi iki kat, ortalama gelirlilerden ise on iki kat daha fazla ulaşım emisyonu ürettiğini ortaya koydu.

Yıllık geliri 100 bin poundun üzerinde olan kişiler, 30 bin poundun altında geliri olanlara kıyasla yılda en az iki kat daha fazla mesafe kat ediyor. En yoksul yüzde 10’luk kesim ise en az emisyon üreten grup olmakla birlikte, uçuşlar hala toplam emisyonlarının yarısından fazlasını oluşturuyor.

Erkekler sera gazı salımından daha fazla sorumlu

Erkekler, kadınlara göre ulaşım kaynaklı emisyonlardan daha fazla sorumlu. Erkekler yılda ortalama 5 bin 30 kg CO2e emisyon üretirken, kadınlar 3 bin 780 kg CO2e emisyon üretiyor. Uçuşlar, hem erkekler hem de kadınlar için ulaşım emisyonlarının yüzde 70’ini oluşturuyor, ancak erkekler ortalama 3 bin 508 kg CO2e, kadınlar ise 2 bin 783 kg CO2e emisyon üretiyor.

Erkekler ayrıca özel araç kullanımı ve motosikletle de kadınlardan daha fazla emisyon salıyor. Kadınlar ise toplu taşımada daha kısa mesafeler katetseler de emisyonları neredeyse eşit. Erkekler toplu taşımada daha fazla tren kullanırken, kadınlar daha çok otobüs kullanıyor ve otobüslerin kilometre başına emisyonları daha yüksek.

sera gazı
Grafik, İngiltere’de ulaşım kaynaklı sera gazı emisyonlarının yoksulluk düzeyine göre dağılımını gösteriyor. En yoksul grupların en az, en zengin grupların ise en fazla emisyonu ürettiği görülüyor. Uçuşlar, özellikle daha yüksek gelirli gruplarda önemli bir emisyon kaynağı.    (Kaynak: The Guardian)

Uçuş kaynaklı emisyonlar 25-35 yaş arasında zirve yaparken, 65 yaş üstü kişiler en az uçuş yapan grup. Özel araç kullanımında ise en yüksek emisyonlar 49-65 yaş arasında görülüyor. Toplu taşıma emisyonları ise gençler arasında en yüksek seviyedeyken, yaş ilerledikçe azalıyor.

Kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, kentsel alanlarda yaşayanlara göre daha fazla emisyon üretiyor. Kırsal kesimde özel araç kullanımı daha yaygın olduğundan, toplu taşımanın daha az yaygın olduğu bu bölgelerde emisyonlar daha yüksek oluyor.

Araştırma, “beyaz Britanyalı” ve “beyaz olmayan Britanyalı” gruplar arasında emisyon farklarını da inceledi. Beyaz Britanyalılar, kişi başına uçuşlar ve özel araç kullanımı yoluyla daha fazla emisyon üretirken, beyaz olmayan Britanyalılar toplu taşımada biraz daha fazla emisyon üretiyor.

Dünya Bankası: Tarımda dönüşüm sera gazı emisyonlarını üçte bir azaltabilir
Greta Thunberg: İnsan hakları olmadan iklim adaleti olmaz

‘Sera gazı emisyonlarını azaltmak adaletsizliği ortadan kaldırabilir’

İngiltere’de ulaşım, şu anda en büyük emisyon kaynağı. Rapor, hükümetin toplu taşıma sistemlerini hızla iyileştirmesi, aktif seyahati teşvik etmesi ve elektrikli araçlara geçişi hızlandırması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, özel jetlere yeni vergiler getirilmesi ve 2030’da benzinli ve dizel araçların yasaklanmasının geri getirilmesi öneriliyor.

IPPR’den kıdemli araştırmacı Maya Singer Hobbs, “Emisyonları azaltmak, eğer adil bir şekilde yapılırsa, bazı adaletsizlikleri de ortadan kaldırabilir. Ancak herkesin aynı değişiklikleri yapması gerekmiyor; maddi olarak en iyi durumda olanların en fazla çabayı göstermesi gerekiyor” dedi.

IPPR’den baş araştırmacı Stephen Frost ise, çalışmanın kimlerin emisyonlarını azaltmada en iyi konumda olduğunu ve ulaşım sisteminin şu an kimler için çalıştığını gösterdiğini belirtti. Frost, “Net sıfır hedeflerine ulaşma çabalarımızı yavaşlatmanın zamanı değil, bu sadece mevcut ulaşım eşitsizliklerini artırır. Bir sonraki İngiltere hükümeti, daha sürdürülebilir seyahat için inandırıcı, adil ve insan odaklı bir plan sunarak hızlanmalı” dedi.

Brezilya’da sel felaketi: Can kayıpları artıyor, kültürel miras tehlikede

Brezilya’nın güneyindeki Rio Grande do Sul eyaletinde 29 Nisan’dan bu yana etkili olan şiddetli yağışlar ve seller, büyük yıkıma yol açtı. Sivil Savunma’nın açıklamasına göre, ölenlerin sayısı 169’a yükselirken, 56 kişi hâlâ kayıp. Sellerden etkilenen 2,3 milyon kişinin 600 bini yerinden edildi.

The Sun gazetesinin aktardığına göre eyaletteki 469 kasabada arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bazı bölgelerde su seviyesinin azalmasıyla birlikte su şebekelerinin onarımı ve halkın içme suyuna erişimi sağlanmaya başlandı. Ancak hâlâ 42 otoyol, köprüler ve caddeler sular altında ve normale dönüş zaman alacak.

Rio Grande do Sul Valisi Eduardo Leite, “Bu, eyalet tarihinin en yıkıcı olayı” diyerek 180 günlüğüne “felaket durumu” ilan ettiklerini ve insanların tahliyesi için ciddi çaba gösterdiklerini belirtti. Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva ise bölgeyi yeniden ayağa kaldıracaklarını açıkladı.

brezilya

Müzeler ve kültür alanları tehlikede

Sel felaketi, eyaletteki kültürel miras alanlarını da tehdit ediyor. Brezilya Kültür Bakanlığı tarafından oluşturulan görev gücüne göre, eyaletteki 378 müzenin 50’sinden fazlası yapısal zarar gördü.

Porto Alegre’deki Casa de Cultura Mario Quintana (CCMQ) gibi kültürel merkezlerde büyük hasar meydana geldi. CCMQ’nun zemin katındaki ticari alanlar ve sinemalar su altında kaldı, birçok eser ise taşınarak koruma altına alındı. Müze müdürü Germana Konrath, binanın iç ve dış mekanlarının yeniden boyanması, ahşap çerçeve ve kapıların değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Brezilya’da sel 149 kişinin ölümüne neden oldu: ‘Haftalarca sürebilir’
Brezilya’da hissedilen sıcaklık 60 dereceyi geçerek rekor kırdı
Kenya ve Tanzanya’yı şiddetli yağmur ve sellerin ardından tropik siklon vurdu

Mercosul Bienali gibi önemli kültürel etkinlikler de ertelendi. Porto Alegre’deki Fundação Iberê Camargo, su baskınından önce bodrum katındaki eserleri tahliye etti. Ancak küçük müzeler, büyük zarar gördü; örneğin Museu Histórico Visconde de São Leopoldo‘daki birçok tarihi eser sular altında kaldı.

brezilya

Brezilya hükümeti, eyalete yaklaşık 10 milyar dolar değerinde bir federal yardım paketi açıkladı. Rio Grande do Sul’deki hasar 3,7 milyar dolar olarak tahmin ediliyor ve eyaletteki iş yerlerinin yüzde 90’ı kısmen veya tamamen zarar gördü. Vali Leite, eyaletin altyapısını yeniden inşa etmenin en az bir yıl süreceğini belirtti.

Unesco’nun Brezilya temsilcisi Marlova Jovchelovitch Noleto, sel felaketinin insan faaliyetleri ve sosyal eşitsizliklerin bir sonucu olduğunu vurguladı. Son otuz yılda eyalette ortalama yağış miktarı yüzde 30 artarken, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik kamu politikalarının yetersiz olduğu ifade edildi.

Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izni davasında kritik duruşma

Muğla’nın İkizköy mahallesinde yer alan doğa koruma derneği KARDOK’un, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na karşı açtığı dava 3 Haziran 2024 tarihinde Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülecek. Dava, YK Enerji’nin işlettiği Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izni ve lisansının iptali talebini içeriyor.

KARDOK, santralin çevre mevzuatına uyumlu olmamasına rağmen yüksek hava, su ve toprak kirliliğine yol açarak hukuka aykırı çalıştırıldığını savunuyor.

Kömürlü termik santrallerin çevre mevzuatına uyumlu hale gelebilmeleri için belirlenen sürede gerekli yatırımları tamamlamaları gerekiyor. Kemerköy Termik Santrali de bu kapsama giriyor ve mevzuata uyum sağlamak için 31 Aralık 2019 tarihine kadar süre verilmişti. Ancak YK Enerji yetkilileri, Ağustos 2023’te yaptıkları açıklamada çevre yatırımlarının yalnızca yüzde 60’ını tamamladıklarını ifade etmişti. Bu açıklama, KARDOK avukatları tarafından ihbar kabul edildi ve Ekim 2023’te Çevre Bakanlığı’na dava açıldı.

Dava sürecinde, çevre izninin hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi için istenen resmi belgeler Çevre Bakanlığı tarafından mahkemeye sunulmadı. Ayrıca davada teknik inceleme yapılabilmesi için bilirkişi keşfi de henüz gerçekleştirilmedi. Ancak Muğla 2. İdare Mahkemesi, 3 Haziran 2024 tarihinde duruşma yapılmasına karar verdi.

İkizköy Çevre Komitesi yaptığı açıklamada, Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinin 40 yıldır bölgeyi kirlettiğini belirtti. Komite, santrallerin neden olduğu sağlık sorunlarına ve çevresel zararlara dikkat çekerek, “Tam 40 yıldır Kemerköy ve Yeniköy termik santrallerinin zehirli dumanını soluyoruz. Kanser, KOAH, kalp krizi her evden gencecik yaşta ölümlere yol açıyor. Bu eski ve kirli santraller, külleri ve atıksuları ile hem toprağımızı, hem yeraltı sularımızı hem de denizimizi kirletiyorlar” şeklinde ifade etti.

Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri’nin durdurulması için Bakanlığa başvuru yapıldı
Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin bedelini kim ödüyor?
Kemerköy Termik Santrali için yaklaşık 100 milyon TL devlet desteği

Benzer bir dava, İkizköy’e yedi kilometre uzaklıktaki Yeniköy Termik Santrali’nin çevre izninin iptali için Aralık 2023’te açıldı. Kemerköy, Yeniköy ve Muğla’daki diğer bir kömürle çalışan santral olan Yatağan santrallerinin çevreye verdikleri zarardan ötürü kapatılması gerektiğine dair bir karar, 2005 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmişti. Ancak bu karara rağmen üç santral 20 yıldır çalıştırılmaya devam ediliyor.

Kemerköy Termik Santrali’nin çevre izninin iptali için açılan davanın duruşması, 3 Haziran 2024 Pazartesi günü saat 14.00’te Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde yapılacak. İkizköy Çevre Komitesi ve tüm yaşam savunucuları, duruşmada dayanışma çağrısında bulunarak, “Kirletiyorsa kapat!” sloganıyla çevre izninin iptal edilmesini talep ediyor.

İklim krizinin müsebbiblerinden SUV’ların küresel satışları 2023’te rekor kırdı

Arazi araçlarının  (Sport Utility Vehicle-SUV) satışları, 2023’te yeni bir rekora imza atarak dünya çapında satılan tüm yeni otomobillerin yarısını oluşturdu.

Uzmanlar, bu büyük ve ağır araçların artan satışlarının küresel ısınmaya neden olan karbon emisyonlarını artırdığı konusunda uyarıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yapılan analize göre, 2023’te SUV’lardan kaynaklanan artan emisyonların küresel CO2 artışının yüzde 20’sini oluşturuyor. IEA, eğer SUV’lar bir ülke olsaydı, Japonya ve Almanya‘nın ulusal emisyonlarının önünde, dünyanın en büyük beşinci CO2 yayıcısı olacaklarını bildirdi.

İklim kaynaklı aşırı hava koşullarının etkisi artarken küresel taşımacılık sektöründen kaynaklanan emisyonlar, Covid salgını dışında son yıllarda hızla arttı. SUV satışları da geleneksel otomobillerdeki yüzde 3’lük artışa kıyasla 2023’te yüzde 15 artış gösterdi.

Guardian‘ın aktardığına göre, IEA, SUV’lardaki artışın ana nedenlerinin “SUV’lerin bir statü sembolü olarak çekiciliği”, otomobil üreticileri tarafından pazarlanması ve bunların daha konforlu olduğuna yönelik algılar olduğuna işaret ediyor. Kurum ayrıca SUV’ların daha yüksek ön kısımları nedeniyle çarpışmalarda yayaların daha fazla yaralanmasına sebep olduğunu ve şehirlerde normal araçlara göre daha fazla yer kapladığını belirtiyor.

Araçlar, giderek büyüyor ve genişliyor

2023’te satılan yeni SUV’ların yaklaşık yüzde 20’si tamamen elektrikli veya şarj edilebilir hibritler oldu. Ancak daha büyük araçlar daha büyük akülere ihtiyaç duyuyor, bu da kritik minerallerin tedariki üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor ve çalışmak için daha fazla elektriğe ihtiyaç duyuyorlar.

Analizi yapan IEA’dan Laura Cozzi ve Apostolos Petropoulos, “SUV’lar gibi daha ağır ve daha az verimli araçlara yönelik eğilim, son yıllarda ulaşım sektöründe elde edilen gelişmeleri büyük ölçüde geçersiz kılıyor” diyor.

Düşünce kuruluşu Ulaştırma ve Çevre‘den (T&E) James Nix de şunları ekliyor: “Daha yüksek marj peşinde olan otomobil üreticileri yalnızca tek bir yön biliyor: Daha büyük ve daha ağır. Yeni araçlar her yıl daha da genişliyor ve otobüs ve kamyon kadar büyüyor.  Kanun koyucular genişlik sınırları, ulusal vergiler ve park ücretleri konusunda adım atmadığı sürece Avrupa, Kuzey Amerika‘nın yolundan gidecek.”

SUV’ların 2023’teki 1 milyar ton CO2 emisyonu, bir yılda yüzde 10 arttı

SUV’lar ortalama orta büyüklükteki bir araçtan 200-300 kg daha ağır otomobiller ve bunlardan yaklaşık yüzde 20 daha fazla CO2 yayıyorlar.

2023 yılında dünya çapında yollarda 360 milyondan fazla SUV vardı ve 1 milyar ton CO2 emisyonu üretiyordu ; bu rakam, 2022’ye göre yaklaşık %10 artış gösterdi. Sonuç olarak, küresel petrol tüketimi de günde 600.000 varil arttı; bu da 2020’deki toplam büyümenin dörtte birinden fazla oldu.

Zengin ülkelerde 2023 yılında yaklaşık 20 milyon yeni SUV satıldı ve ilk kez yüzde 50’lik pazar payı aşıldı. IEA’ya göre dünya çapında yeni araçların yüzde 48’i SUV’du ve eski araçlar da dahil olmak üzere bugün yollarda bulunan her dört otomobilden biri SUV.

IEA verilerine göre elektrikli otomobil satışları hızla artıyor ve 2023 yılında bunların yüzde 55’i SUV’lardan oluşuyor. Cozzi ve Petropoulos, “Fosil yakıtlı arabalardan elektrikli araçlara geçiş, uluslararası enerji ve iklim hedeflerine ulaşmada kilit bir strateji idi. Ancak araba üretmek için daha az malzeme kullanmak aynı zamanda ‘sürdürülebilir bir gelecek için de gereklidir” diyor.

Aralarında Fransa, Norveç ve İrlanda‘nın da bulunduğu bazı ülkeler SUV’lara olan talebi dizginlemeye çalışırken, Paris büyük araçlar için park ücretlerini üç katına çıkarıyor.

‘Sel sularına camlı önlem’ projesine karşı Bartınlılar bir araya geldi

Bartın ırmağının kıyısına AKP-MHP ittifakındaki eski belediye yönetimi tarafından yapılan sel baskınlarını önlemek için örülen cam ve beton setlere karşı yurttaşlar tepkili.

Bartın Irmağı İnisiyatifi çağrısıyla bir araya gelen halk, söz konusu önlemin hem kentin nehirle bağlantısını keseceği için hem de yükselen sulara karşı herhangi bir şekilde bir çözüm olmayacağı için imza kampanyası başlattı.

Bartın Irmağı’nın yanı başına yapılmaya başlanan cam set ve beton blokların boyu bir buçuk metreyi geçmezken kentte yıllar önce meydana gelen selde su bu setlerin metrelerce üzerine çıkmıştı.

Söz konusu camları yalnızca birkaç milimetrelik vidalar tutuyor. Öte yandan bu uzun setin aralıklı bir şekilde inşa edilmesi de suları nasıl tutacağı konusunda akıllarda soru işaretleri oluşturuyor.

İnisiyatifin çağrısıyla önceki gün Bartın Yalı mevkiinde, Bartın Irmağı kenarında bir araya gelen Bartınlılar projeye karşı başlattıkları kampanya için destek çağrısında bulundu.

Buluşmaya Bartın Belediye Başkanı M. Rıza Yalçınkaya ve Belediye Meclis Üyeleri, Bartın İl Genel Meclisi Üyeleri, Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır, Bartın TSO Başkanı Halil Balık , CHP İl ve İlçe Yönetimi, Mimarlar Odası Bartın Şubesi Başkanı Selda Çelikyay, DEVA Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi, Memleket Partisi, Sol Parti temsilcileri, Bartın Kesk Bileşenleri, Bartın Eğitim İş, Bartın Mahalle Muhtarları, Bartın Barosu ve Bartın STK’ları katıldı.

Karacasöğüt’teki yat limanı için ‘ÇED gerekli değil’ kararına itirazlar sürüyor

Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Karacasöğüt Koyu‘nda Global Marin Sportif Denizcilik Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılmak istenen “Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi” projesine verilen “ÇED gerekli değildir” kararı tepkiyle karşılandı.

Marmaris Kent Konseyi, bölge halkı ve doğa savunucuları adına bu kararın iptali için dava açtı ve Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde devam eden davada bilirkişi raporu sunuldu.

karacasöğüt

Çevre Mühendisi Doç. Dr. Serkan Eker, Orman Mühendisi Öğr. Gör. Gürkan Demiröz, Biyolog Doç. Dr. Ademi Fahri Pirhan, Hidrobiyolog Öğr. Üyesi Dr. Levent Yurga, İnşaat Mühendisi Öğr. Gör. Mustafa Afşin Erdoğan, Arkeolog Şükrü Koçak, Hirdojeolog Adnan Pir, Harita Mühendisi Hüseyin Ökten ve Su Ürünleri Uzmanı Prof. Dr. Ali Yıldırım Korkut’tan oluşan bilirkişi heyeti, proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararının uygun olduğu yönünde oy birliği ile görüş bildirdi.

Bilirkişi heyetinin raporu, projenin 1. derece arkeolojik sit alanı içinde yer aldığını belirtmesine rağmen olumlu görüş bildirmesiyle halkın tepkisini çekti.

Danıştay 4. Dairesi’nin daha önce benzer bir projeyi, sadece bir kısmı 1. derece arkeolojik sit alanında olduğu için iptal ettiğine dikkat çeken aktivistler, bilirkişi heyetinin bu karara rağmen olumlu görüş bildirmesini eleştirdi. Proje alanının orman, doğal sit ve Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alması da tepkilerin bir diğer nedeni oldu.

Doğa savunucuları, bilirkişi raporunun bilimsel tarafsızlıktan uzak olduğunu savunarak yeni bir bilirkişi heyeti talep edeceklerini belirtti. Mahkemeye sunulan itiraz dilekçesinde, raporun bilimsel çevrelerde ve hukuk dünyasında tartışılmaya devam edileceği vurgulandı.

Marmaris Kent Konseyi yayımladığı bilgi notunda şu ifadelere yer verdi:

“Danıştay’ın iptal kararına karşın bilirkişi heyetinin olumlu kanaat bildirdiği projenin tamamının Danıştay kararına konu 1. derece arkeolojik sit alanı içerisinde yer aldığını görmezden gelmelerini esefle karşılıyoruz. Bu nedenle bilirkişi raporuna itiraz ederek yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasını Mahkemeden talep edeceğiz. Öyle görünüyor ki hem akademik çevrelerde hem de hukuk dünyasında bu bilirkişi raporu tartışılmaya, bilimsel tarafsızlıktan uzak raporlar arasında anılmaya devam edecektir.”