Ana Sayfa Blog Sayfa 108

Avdan’da maden şirketine direnen 75 yaşındaki Hatice Kocalar’a para cezası

Denizli, Avdan‘da maden şirketine karşı toprağını savunan 75 yaşındaki Hatice Kocalar‘a birden fazla şirket çalışanını yaraladığı gerekçesiyle para cezası verildi.

Silahla basit yaralama iddiasıyla ceza istenen Hatice Kocalar’a çeşitli indirim ve artırımların neticesinde iki kişiyi darp etmekten ayrı ayrı 2 bin 240 TL, toplam 4 bin 480 lira para cezası verildi.

Tavas ilçesindeki Avdan köyünde, 14 Ocak 2022’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tarım arazilerine kömür madeni için yapılan acele kamulaştırmaya karşı çıkan Kocalar, duruşma çıkışında şöyle konuştu:

“Toprağını, namusunu korumak suç sayılmaz. Ben toprağımı savundum. Ben şehit torunuyum. Benim dedem, Ali Çavuş, Çanakkale’de toprağını korurken kalmış. Beni babam bununla eğitti. Ben eğitim görmedim, ben öğüt gördüm, öğüt! Ben koruyorum toprağımı. Yürüye yürüye koca dağlar yol olur, korumazsan yeşil ova çöl olur, at ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır. Benim şanım kalsın bu toprağımı koruduğum için. Kepçelerle çiğneyecek oldular yılmadım korkmadım, dizinin üstüne para çantası koymuş para teklif edecek oldular kanmadım, almadım. Beni korkutmaya çalıştılar, korkmadım. Alnım açık başım dik, ben Cumhuriyet kadınıyım, ben Atatürk kadınıyım. Ben milliyetçiyim Atatürkçü. Onurluyum toprağımı koruduğum için, gururluyum, mutluyum.”

Şirket faaliyetlerini her şeye rağmen sürdürdü

Acele kamulaştırma kararına karşı çıkan köylüler, tepki göstermiş ve madene karşı topraklarını, zeytinlerini savunmuştu. Acele kamulaştırma kararına karşı açılan davada ise yürütmeyi durdurma kararı verilmişti.

Fakat mahkeme kararına rağmen Avdan Madencilik Enerji Sanayi ve Ticaret Şirketi faaliyetlerini sürdürdü.

Avdan’da Danıştay’ın kararına rağmen şirket bildiğini okuyor

Ne olmuştu?

Maden şirketinden tarlasına ekin ekmek için izin alan Hatice Kocalar, binbir emekle tarlasına ekinlerini ekmiş, ekinler yetişmeye başladıktan sonra bir gün maden şirketine ait kepçe ve kamyonlar, tarlaya girmeye çalışmıştı.

Tarlasında olan Hatice Kocalar, itiraz davalarının sürdüğünü söyleyerek iş makinelerini tarlasına almak istemeyince mühendisler gelmiş ve tartışma çıkmıştı.

Söz konusu mühendisler 75 yaşındaki Hatice Kocalar tarafından darp edildiğini söylemiş ve şirket tarafından Kocalar’a dava açılmıştı.

Söz konusu olayın ardından Hatice Kocalar’ın eşi kalp krizi geçirdi ve ameliyat geçirdi. Aile hala toparlanmaya çalışıyor.

Avdan’da Danıştay’ın kararına rağmen şirket bildiğini okuyor

Türkiye, 2023 yılında 47 gün aşırı sıcak yaşadı

Climate Central, World Weather Attribution (WWA) ve Kızılhaç Kızılay İklim Merkezi, bugün sıcak hava dalgaları ve dünya genelinde aşırı sıcaklara maruz kalan insan sayısına ilişkin yeni bir rapor yayımladı.

Rapor, dünyanın kayıtlara geçen en sıcak yılı olan 2023 ve küresel sıcaklıkların rekor kırdığı art arda 11 ay (Haziran 2023 – Nisan 2024) boyunca aşırı sıcak olaylarını inceliyor ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin milyarlarca insan için tehlikeli aşırı sıcakları artırdığını ve sıcak hava olaylarını daha uzun ve daha olası hale getirdiğini ortaya koyuyor.

İklim Değişikliği Endeksi (CSI, bkz. bölüm 2) seviye 2 veya daha yüksek olan 90. yüzdelik dilimin üzerindeki gün sayısı. Sarı çerçeveli bölgeler, Dünya Hava Durumu İlişkilendirmesi tarafından tanımlanan, 15 Mayıs 2023 ile 15 Mayıs 2024 tarihlerinde meydana gelen sıcak dalgası olaylarının olduğu ülkeleri temsil ed. 22 Mayıs 2024’te yapılan analiz ECMWF ERA5 verilerine dayanıyor. 

1991-2020 döneminde, yerel bölgeler özelinde gözlemlenen sıcaklıkların %90’ından daha sıcak gerçekleşen gün sayısı, aşırı sıcak gün sayısı olarak ifade edilen raporda öne çıkan bulgular şöyle:

  • 12 aylık dönemde, 6,3 milyar insan (küresel nüfusun yaklaşık %78’i), insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle en az iki kat daha olası hale gelen en az 31 gün aşırı sıcak yaşadı.
  • Son 12 ayda, dünya genelinde, insan kaynaklı iklim değişikliği, iklim değişikliğinin olmadığı bir dünyada yaşanacak olan aşırı sıcaklara ortalama 26 gün daha ekledi.
  • World Weather Attribution kriterlerini kullanan çalışma, 90 farklı ülkede 76 aşırı sıcak dalgası tespit etti. Bu olaylar milyarlarca insanı risk altında bıraktı.
15 Mayıs 2023’ten 15 Mayıs ayına kadar mevcut iklimde fosil yakıtların yakılmasıyla sıcaklıkların yüzde 90’ın üzerinde olduğu ek günler. 

Türkiye’de aşırı sıcak gün sayısı 2.5 kat arttı

Raporda Türkiye’den de veriler alıyor. İklim değişikliğinin etkisiyle, bölgeler özelinde yaşayan insanların maruziyetini referans alarak ve tüm nüfusun ortalaması alınarak yapılan hesaplamada Türkiye’nin 2023 yılında 47,6 gün aşırı sıcak yaşadığı belirtiliyor. İklim değişikliğinin etkisi olmasaydı bu sayının 18,8 gün olacaktı.

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Maldivler iklim krizi karşısında dünyanın desteğini bekliyor

Maldivler Devlet Başkanı Mohamed Muizzu, iklim krizinin Maldivler gibi küçük ada devletleri üzerindeki varoluşsal tehdidine karşı dünya genelinde acil yardım çağrısında bulundu.

Özellikle deniz seviyesinin yükselmesi, adaların bir metreye kadar deniz seviyesinin üstünde olması nedeniyle büyük bir tehdit. Muizzu, 1989 yılında Maldivler’in bu sorunu ilk kez küresel sahneye taşıdığını hatırlatarak, yıllar içinde iklim direnci ve uyum tedbirleri için çaba gösterdiklerini ifade etti.

The Guardian’a yazan Muizzu, dünya genelindeki Küçük Ada Devletleri‘nin (SIDS) küresel ısınmanın etkilerini minimal destekle karşıladığını belirtti. Maldivler’in küresel emisyonların sadece yüzde 0,003’ünden sorumlu olduğunu, ancak iklim krizinin varoluşsal sonuçlarını ilk yaşayan ülkelerden biri olduğunu vurguladı. Zengin ülkelerin bu topluluklara karşı ahlaki bir sorumluluğu olduğunu belirten Muizzu, SIDS ülkelerinin, en az gelişmiş ülkelerin aldığı finansmanın yalnızca yüzde 14’ünü aldığını ifade etti.

maldivler

Maldivler’in turizm endüstrisinin sağladığı gelir nedeniyle gelişmekte olan ekonomi olarak sınıflandırıldığını belirten Muizzu, bu durumun düşük maliyetli finansman fırsatlarından yararlanmalarını engellediğini söyledi.

Küresel finansal yapının mevcut haliyle amacına uygun olmadığını belirten Muizzu, bu yapıların SIDS’in ekonomik gerçekliğini yansıtamadığını ve kritik finansman fırsatlarından mahrum kaldıklarını ifade etti. Muizzu, “Eğer finansmanın nasıl dağıtıldığı ve projelerin iklim direnci fonu için uygun görülmesi konusunda acilen yeniden değerlendirme yapmazsak, milyonlarca insan evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak” dedi.

İklim grevinde gençlerden ‘Dünya Günü’ çağrısı: İklim adaleti istiyoruz
İklim krizi, Birleşik Krallık ve İrlanda’da ‘dinmeyen yağmurlar’a neden oluyor
Avrupa’da bu yaz yine sıcak rekorları kırılacak

Uluslararası toplumdan iklim krizi desteği çağrısı

Maldivler’in iklim kriziyle mücadele için dış finansmana ihtiyaç duyduğunu belirten Muizzu, Birleşmiş Milletler’in yaklaşan Dördüncü Uluslararası SIDS Konferansı’nda, SIDS’in kırılganlıklarını yansıtan yeni bir ölçü olan çok boyutlu kırılganlık endeksinin (MVI) küresel olarak benimsenmesi çağrısında bulunacaklarını söyledi. Muizzu, “MVI, projelerin nasıl finanse edileceği konusunda kriterleri yeniden düşünmemize yardımcı olabilir ve ülkelerimizde sürdürülebilir kalkınma dalgası başlatabilir” dedi.

Sonuç olarak Muizzu, dünya genelindeki finansörlerin SIDS ülkelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için destek sağlaması gerektiğini vurguladı. “Sadece hayatta kalmak için değil, aynı zamanda adil ve eşit bir dünya için de mücadele ediyoruz” ifadeleriyle çağrısını yineledi.

[İklim Krizi] Pakistan’da sıcaklıklar 52 dereceyi aştı

Pakistan’ın güneyindeki Sindh eyaletinde sıcaklıklar 52 dereceyi aşarak yaz mevsiminin en yüksek seviyesine ulaştı. Mohenjo Daro kasabasında sıcaklık 52,2 dereceye kadar çıktı. Pakistan Meteoroloji Departmanı yetkilisi Shahid Abbas, bu sıcaklıkların ülkenin rekor seviyelerine yaklaştığını belirtti.

Son bir ayda Asya genelinde yaşanan aşırı sıcaklıkların insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle daha da kötüleştiği bildirildi. Uluslararası bilim insanları, bu durumun iklim değişikliğinin etkilerini net bir şekilde ortaya koyduğunu vurguladı.

‣ [İklim Krizi] Avrupa’da bu yaz yine sıcak rekorları kırılacak
Asya’da El Niño etkisiyle sıcaklık rekorları kırılıyor
Afganistan ve Pakistan’da meydana gelen sel ve yıldırımlar onlarca can aldı

Reuters’in aktardığına göre Pakistanlılar, sıcak dalgalarına alışmaya çalışıyor. Yerel doktor Mushtaq Ahmed, kasaba halkının aşırı sıcak hava koşullarına alıştığını ve genellikle kapalı alanlarda veya su kenarlarında vakit geçirdiklerini belirtti. Pakistan’ın iklim değişikliğinden en çok etkilenen beşinci ülke olduğunu belirten Başbakan’ın iklim koordinatörü Rubina Khursheed Alam, hükümetin sıcak hava dalgaları nedeniyle farkındalık kampanyaları yürüttüğünü açıkladı.

Pakistan

Pakistan’da kaydedilen en yüksek sıcaklık, 2017 yılında Belucistan eyaletine bağlı Turbat şehrinde 54 derece olarak ölçülmüştü. Bu sıcaklık, Asya’daki ikinci ve dünyadaki dördüncü en yüksek sıcaklık olarak kaydedildi.

Pakistan Meteoroloji Departmanı Şefi Sardar Sarfaraz, Mohenjo Daro ve çevresindeki sıcak hava dalgasının azalacağını, ancak Sindh’in diğer bölgelerinde, özellikle ülkenin en büyük şehri olan Karaçi’de yeni bir sıcak dalgasının beklendiğini ifade etti.

Arsuz’da krom madeni protestosu: Köylülerden şirkete izin yok

Bugün (28 Mayıs’ta) saat 9.00’da Höyük Mahallesi meydanında toplanan köylüler, Krommer Madencilik Şirketi yetkililerinin saat 10.00’da gelmesiyle birlikte protestolarına başladı. Toplantının yapılmasına izin vermeyen köylüler, şirket yetkililerinin alandan ayrılmasına neden oldu.

arsuz

Hatay’ın Arsuz ilçesine bağlı Höyük Mahallesi’nde 2019 yılından bu yana Krommer Madencilik Şirketi’nin krom ocağı projesine karşı süren mücadele devam ediyor.

arsuz

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) sürecine karşı çıkan köylüler, daha önce de projeyi engellemek için toplantının açılmadığına dair tutanak tutturmuş ve proje ruhsatının iptali için iki ayrı dava açmıştı. Şu anda Danıştay 8. Daire önünde incelemede olan davaların hukuki süreci devam ediyor.

arsuz

Köylüler, 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremin ardından bölgede yaşanan yıkım ve zorlukların üstesinden gelmeye çalışırken, şirketin yeniden köye gelerek ekolojik yıkım gerçekleştirme çabalarını kınadı. Höyük Kültür Sanat Doğa ve Dayanışma Derneği (HÖKSAD) tarafından yapılan basın açıklamasında, “Depremin izlerini hala derinden yaşadığımız kadim şehrimizde, halk çadırlarda, konteynerlerde sağlıksız ve insani olmayan koşullarda hayatlarını sürdürmeye çalışırken, yeni sorunlar üretmeye yönelik adımlar atılmaktadır” denildi.

Krom Ocağı Projesi kapsamında açılacak sekiz galeride günde on altı dinamit patlatılması planlanıyor. Bu durumun yeraltı su kaynaklarının yönünü değiştirme ve fay hatlarını harekete geçirme tehlikesi taşıdığı belirtiliyor. Halk, depremin getirdiği ağır psikolojik ve fiziki sorunlarla boğuşurken, böyle bir projenin doğayı tahrip edeceği ve canlı hayatını olumsuz etkileyeceği konusunda endişelerini dile getiriyor.

HÖKSAD’ın açıklamasında, “Doğayı, canlıları ve ekolojik döngüyü hiçe sayan politikalardan, projelerden vazgeçilmesini istiyoruz. Yaşam alanını savunan yöre insanları olarak, doğayı talan etme inadınıza karşı, her zamanki duruşumuz ve kararlı tutumumuzla sizin yapacağınız toplantıyı tanımıyoruz. Bütün siyasi partileri, STK’leri, doğaseverleri, sorumlu kurum ve kuruluşları projenin iptali için dayanışmaya davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.

Şirket yetkilileri, tutanağa “Halk bilgilenmek istemedi, toplantı sonlandı” yazıp köyden ayrılmak istedi. Ancak Höyüklüler, şirketin bu yazısını kabul etmedi ve arbede çıktı. Köylüler, tutanağa “Toplantı hiç açılmadı” yazdırmak istedi. Höyüklüler, Hatay Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nden gelen görevlilerin de şirketin yanında yer aldığını belirtti.

Arsuz Belediye Başkanı ve Milletvekili, toplantının açılmadığına dair şerh düştü. Mahalleli, her ihtimale karşı kendi tutanaklarını tutup imzaladıklarını ve gerekli yerlere teslim edeceklerini ifade etti.

İliç faciasından sorumlu bir kişi daha tutuklandı

Erzincan‘ın İliç ilçesindeki altın madeni sahasında 13 Şubat’ta meydana gelen toprak kaymasıyla ilgili soruşturmada bir kişi daha tutuklandı. Olay sonrasında başlatılan soruşturma kapsamında şirketin yatırım projelerinde müdürlük görevini yürüten Güney Afrikalı Shaun Schwartz da tutuklananlar arasında yer aldı.

İliç’teki maden faciası nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Shaun Schwartz, Ankara‘da mahkemeye çıkarılarak cezaevine gönderildi. Böylece soruşturma çerçevesinde tutuklu sayısı on üçe yükseldi. Toprak altında kalan beş işçiyi arama kurtarma çalışmaları ise kesintisiz olarak devam ediyor.

Faciayla ilgili hazırlanan 260 sayfalık bilirkişi raporu, soruşturma dosyasına sunuldu. Raporda, 32 kişinin kusurlu olduğu tespit edilirken, bu kişilerden yirmi üçü tali, dokuzu ise asli kusurlu olarak belirlendi. Kusurlular arasında şirkette üst düzey yönetici konumunda bulunan yabancı uyruklu yedi kişi de bulunuyor.

İliç faciasında altı kişi daha tutuklandı: Anagold Türkiye müdürü de aralarında
Araştırma Komisyonu’nun İliç’teki incelemesi sonlandı: Bakanlıklar topu taca attı

Raporda, proje yönetim mekanizmasının doğru ve işler şekilde sürdürülmediği, maden alanındaki uyarı sisteminin yetersiz olduğu ifade edildi. 13 Şubat’ta yaşanan toprak kaymasında kaybolan dokuz işçiden dört işçinin cenazesine ulaşılmıştı.

Bahçeşehir Üniversitesi’nden ‘sokakta yaşayan hayvanlar’ raporu: Katliam çözüm değil

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hayvan ve Doğa Hukuku Laboratuvarı, Yunanistan, Çekya, İspanya gibi Avrupa ülkelerinde sokaktaki hayvanlara ilişkin kanunları inceledi.

Laboratuvarın Türkiye’de sokakta yaşayan hayvanlara ilişkin tek kanuni düzenleme olan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması tartışılan değişikliğe ilişkin toplumun bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanan bilgi notu şöyle:

‘Avrupa’da sokakta köpek yok ve öldürme tek çözüm’ argümanı doğru değil

“Özellikle sokakta yaşayan köpeklerin ‘uyutulma’ adı altında öldürülmesini de içerdiği iddia edilen değişiklik taslağının desteklenmesi amacıyla ortaya atılan söylemlerden öne çıkanlar Avrupa’da sokak köpeği olmadığı ve sahiplendirilmeyen köpeklerin uyutulmasının tek çözüm olduğudur.”

“Yaptığımız araştırmayla bu söylemlerin doğru olup olmadığını inceledik. Vardığımız sonuç, bu söylemlerden ilkinin gerçeği kısmen yansıttığı, ikincisinin ise doğru olmadığı yönündedir. Avrupa ülkelerinden bazılarında sokak köpeği olmadığı doğru olmakla birlikte bazılarında sokakta yaşayan köpek bulunmaktadır.”

“Sokakta yaşayan köpeğin olmadığı ülkelerde ise bu sonuca sahiplendirilmeyen hayvanları öldürmekle ulaşan ülkeler olduğu gibi, daha kapsamlı bir yöntemle köpekleri öldürmeden ulaşan ülkeler de bulunmaktadır.”

Avrupa Birliği ülkelerinden Doğu-Batı ile eski-yeni üye çeşitliliğini içerecek şekilde seçilen ülke örneklerindeki durum aşağıdaki gibidir:

Yunanistan

Yunanistan’da 2021’de yürürlüğe giren kanunla nüfusu 3000 kişiyi geçen belediyeler, standartlara uygun bakım evi yapmak zorundadır. Sokakta yaşayan hayvanlar bakım evine alındıktan sonra kayıt altına alınır, aşılanır, kısırlaştırılır ve gerekli tedavilerin yapılmasından sonra 3 ay hayvan bakım evinde tutulur. 3 ayda sahiplendirilemeyen hayvanlar alındıkları yere geri bırakılır. Bunun aksine işlem yapan belediyelerin hukuki sorumluluğu vardır ve hesap verme yükümlülüğü altındadırlar.

Bu kanun hayvan üreticisine, 9 yaşına basan evcil hayvanların üretimde kullanılmasının yasaklanması ve evcil hayvanların tüm hayatları boyunca en fazla 6 kere üretimde kullanılabilmesi sınırları koyarken; evcil hayvan sahiplerine, sadece bir kere çiftleştirmelerine izin verilmesi gibi sınırlamalar getirerek köpek üretim ve satışı kontrol altına almıştır. Bu önlemlerle Yunanistan sokakta yaşayan hayvan popülasyonunu kontrol altına aldığı görülmektedir.

Hollanda

Hollanda’daki düzenlemelerin arka planında bizim kültürümüze benzer toplumsal ve kültürel faktörler önemli rol oynamaktadır.

Örneğin Hollanda kültüründeki uzlaşma ve yapıcılık ögeleriyle birlikte toplumsal düzlemde de evcil hayvanların ailenin bir üyesi olarak görülmesi öldürme içermeyen yöntemlerle sokak köpeği sorununun çözülmesini sağlamıştır.

Hollanda’nın izlemiş olduğu yöntem, “topla, kısırlaştır, aşıla ve aldığın yere bırak” şeklinde anılmaktadır. Bu yöntemle birlikte Hollanda’daki dişi sokak köpeklerinin en az %70’i kısırlaştırılmıştır. Yine hayvan sahipleri, hayvan bakımı konusunda eğitilmiş ve evcil hayvanlar için kayıt sistemi getirilmiştir. Böylece, evcil hayvanların sokağa terk edilmesi engellenmiştir.

Ek olarak güçlü hayvan refahı yasaları, hayvan sahiplerinin evcil hayvanlarını sokağa bırakmaları veya onlara zalimane davranmaları hâlinde hapis cezası
ve yüklü miktarda para cezası öngörerek caydırıcılığı sağlamıştır. Bugün Hollanda’da sokakta yaşayan köpeğe rastlanmamaktadır.

Çekya

Hayvanların Zulme Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi dikkate alınarak düzenlenen Çek yasalarına göre hayvana yönelik zulüm yasaktır. Vahşi hayvan olmadıkça bir hayvanı terk etmek de hayvana yönelik zulüm kapsamında sayılmaktadır.

Sokakta yaşayan ve terk edilmiş hayvanların nüfus kontrolünü sağlamak amacıyla sorumlu tutulan belediyeler, Veterinerlik Yasası uyarınca, veterinerlik faaliyetini gerçekleştirecek profesyonel nitelikte bir kişi tarafından kalıcı olarak yapılan işaretleme ve mikroçipleme gibi yalnızca hafif veya geçici ağrıya neden olan yöntemler kullandıktan sonra sahiplendirmektedir.

Uygulamada ise Çek barınaklarında hiçbir sağlıklı hayvanın öldürülmediği, tüm sokak hayvanlarının bakım altında tutulduğu görülmektedir. Sokak hayvanlarına ötanazi uygulamasının tek yasal gerekçesi, hayatta kalmasının hayvan için kalıcı ıstırap, zayıflık, ölümcül hastalık, ciddi yaralanma, genetik veya doğuştan kusur,
aşırı halsizlik veya yaşlılık halidir. Kasabalarda uzun süreli bakıma elverişli olmayan, hayvanın sahibi iletişime geçene kadar veya bir hayvan barınağına nakledilene kadar tutulduğu kabul kampları kurulmuştur. Hayvan barınaklarındaki köpekler için kısırlaştırma ise ancak talep üzerine yapılabilmektedir.

Romanya

2008’de çıkarılan “Hayvanları Koruma Kanunu” ile sokak hayvanlarının kısırlaştırılmasıyla popülasyon kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Ancak bu yasa, binlerce hayvanın barınaklarda uzun süre geçirmesine, buna bağlı olarak hastalık ve açlık gibi nedenlerle ölmesine yol açmıştır.

2 Eylül 2013’te dört yaşındaki bir çocuğun köpek saldırısında hayatını kaybetmesi, halkın bir kesiminin tepkisine neden olmuştur. Bunun sonucunda, Romanya’nın başkenti Bükrȩş’te büyük bir yürüyü̧ş düzenlenmiştir. Devlet Başkanı Traian Basescu hükümetten bu konuda tedbirler almasını istemiştir. Hükümet, sahipsiz sokak köpeklerinin itlafıyla ilgili yeni bir yasa çıkaracağını duyurmuştur.

2013’te kabul edilen Sokak Hayvanlarına İlişkin Kanun’a göre, köpeklerin yakalandıktan sonra 14 gün boyunca tutulması, sahiplendirilmedikleri takdirde ise öldürülmeleri için özel hizmet ve barınakların kurulmasına izin verilir. Bu kanun ile barınakların bu hayvanları öldürmek için para alması, binlercesinin para kazanmak amacıyla toplanıp öldürülmesine neden olmaktadır.

Avrupa Birliği her sene Romanya’ya sokak köpeklerinin popülasyonunu kontrol altına almaları için bütçe göndermektedir. Buna karşın Romanya’da sokakta yaşayan köpeklerin sayısı kontrol altına alınabilmiş değildir.

İspanya

İspanya’daki hayvan refahı yasası, hayvan istismarının sonucunda bir yılı aşan hapis cezaları, ölüm durumunda ise 36 aya kadar hapis cezası öngörmektedir.

Mali cezalar, ihlalin ciddiyetine bağlı olarak 500 ila 200.000 Euro arasında değişmektedir. Tüm kediler için, özel üreme izni olmadıkça altı aylık olmadan önce kısırlaştırılması ve mikroçip takılması zorunlu tutulmuştur. Şehirlerdeki sokak kedilerinin kısırlaştırılması bu kanunda yer almıştır. Günde ortalama 800 hayvan ile Avrupa’da en yüksek hayvan terk etme oranına sahip olan İspanya’daki bu yasa, bu sayıyı azaltmayı amaçlamaktadır.

Ayrıca İspanya Hükümeti, son iki yıldır belediyelere sokaklara kedi kulübeleri yerleştirmeleri için mali destek sağlamaktadır ve bu yıl Madrid’de 100’den fazla kedi kulübesi yerleştirilmiştir.

Sokakta yaşayan hayvanlara ilişkin olarak yasa, ötanazi kararının sadece veterinerin kararıyla verilebileceğini düzenlemektedir.

Sonuç

Avrupa’daki birçok ülke, öldürmek yerine etkin kısırlaştırma ve üretim sınırlamaları gibi yöntemler ile sokakta yaşayan hayvan popülasyonunu kontrol altına almayı başarmıştır.

Buna karşın, öldürmeyi de içerecek şekilde bir düzenleme yapan Romanya’da
popülasyon halen kontrol altına alınabilmiş değildir. Bu nedenle, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda sokakta yaşayan köpeklerin öldürülmesini de içerecek bir değişiklik yapılmasının popülasyon sorununu çözmemesi yüksek bir ihtimaldir.

Bunun yerine, Türkiye’deki toplumsal kültür, gelenek ve vicdanın bir yansımasını teşkil eden mevcut kanunun 6. maddesindeki düzenlemenin korunması, uygulanmasının sağlanması ve belediyelerin hesap verebilir hale getirilmesi en uygun çözüm yoludur.

Yapılması halinde olumlu etkileri olacağı öngörülen değişiklikler şunlardır:

  • Belediyelere kısırlaştırma işleminin ardından belli bir süre için bakımevinde tutulacak köpekleri sahiplendirme görevinin verilmesi,
  • Köpek üretiminin yasaklanması,
  • Yasadışı köpek üretim ve satışının etkin şekilde önüne geçecek önlem ve cezaların belirlenmesi.

Raporu hazırlayan akademisyenler, sonuç olarak mevcut kanunun uygulanmasıyla sokakta yaşayan hayvan popülasyonu artışının durdurulmasının ve azaltılmasının mümkün olduğu kanaatine vardıklarını belirtti:

“Bunun için, merkezi idarenin koordinasyonu ve denetimi altında ve bütçesel yardımı ile yerel yönetimlerin görevlerini tam olarak yerine getirmesi gerekmektedir. Yukarıda önerdiğimiz değişikliklerin yapılması halinde bu sonuca daha kısa zamanda ulaşmanın mümkün olduğu düşüncesindeyiz.”

Rezerv Alan Yasası’ndan ‘rant-İstanbul’a doğru-2: 29 Mayıs Sitesi

Üsküdar, Çengelköy‘de 10 bloktan oluşan 29 Mayıs Sitesi‘nin sakinleri Rezerv Alan Yasası nedeniyle artık birer mağdura dönüştü. Diyanet‘in mülkiyetinde olan site, içinde yaklaşık 134 daireyi ve yüzlerce insanı barındırıyor.

2023’te rezerv alan ilan edilen sitenin sakinlerine de bu ilanın hemen arkasından evlerini terk etmeleri için tebligatlar gitmeye başladı. Ardından önce elektrikleri, sonra suları ve en sonunda da doğal gazları kesildi.

Direnişe başlayan yurttaşlar, her akşam yaktıkları direniş ateşiyle seslerini duyurmaya çalıştı. Konuyla ilgili konuştuğumuz site sakinlerinden Perihan Sancar, “İnsanların en zor zamanlarında yanlarında olması gereken Diyanet’in kendilerini sokağa attığını, çalışanlarını ise direnirlerse işten çıkarmakla tehdit ettiğini” söylüyor. Bu tehdit yurttaşların belirttiğine göre bir anlamda etkili de olmuş.

29 Mayıs sitesi direnişinin ateşini yakan Hayri Öğretici yaptığı açıklamada “Bu hukuksuzluğa karşı direndikleri için Diyanet tarafından vatan haini ilan edildiklerini oysa sadece hukukun kendileri için de işlemesini istediklerini” söyledi.

Avukat Fırat Durak alınan karot ( numune) örneklerinde usulsüzlükler olduğunu, bu durumu delilleriyle mahkemeye sunmalarına rağmen soruşturmaya yer olmadığına dair bir sonuçla karşılaştıklarını ifade etti.

134 dairelik site tamamen boşaltılmış durumda. İmkanı olanlar bölgede astronomik rakamlarla kiraya çıkmış. Direnişin simgelerinden Sevgi Teyze ise emekli maaşıyla bölgede ev tutma imkanı olmadığı için işsiz iki oğluyla memleketine dönmek zorunda kalmış. Bunlar bildiklerimiz.

Bilmediklerimizin ise nerede, nasıl bir hayat yaşamaya mahkum edildikleri ise meçhul.

EU Vegan’dan miting çağrısı: ‘Sokakta yaşayan hayvanları yerinde yaşatalım’

Ege Üniversitesi Vegan Topluluğu, sokakta yaşayan hayvanların hakları ve yaşam koşulları hakkında farkındalık yaratmak amacıyla bir miting düzenliyor. Topluluk, hayvanların barınaklara kapatılmak veya uyutulmak yerine kısırlaştırma, denetleme ve yerinde yaşatma yöntemlerinin benimsenmesi gerektiğini vurgulamak için bir araya gelmeye çağırıyor.

EU Vegan, sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddet politikalarının arttığını ve bu durumun büyük bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor. Topluluk, görevini yapmayanların hayvanların ölümüne neden olduğunu ve bu durumun kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. Mitingde, bu politikaların durdurulması ve hayvanların yaşam haklarının korunması gerektiği vurgulanacak.

Topluluk üyeleri, sokakta yaşayan hayvanların barınak adı verilen yerlerde kötü koşullar altında yaşamaya zorlandığını ve bu durumun hayvan haklarına aykırı olduğunu dile getiriyor. Mitingde, önleyici ve caydırıcı yasaların hayata geçirilmesi, hayvanların kısırlaştırılması, denetlenmesi ve kendi yaşam alanlarında yaşamalarının sağlanması gerektiği savunulacak.

Sokakta yaşayan hayvanları ölüme terk eden planda geri adım hazırlığı
İlk tasarılar ‘sızdı’: Katliam yasasına karşı eylemler sürüyor
Avrupa ülkeleri sokakta yaşayan hayvanlar için nasıl politikalar uyguluyor?

Ege Üniversitesi Vegan Topluluğu, sokak hayvanlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi için önleyici ve caydırıcı yasaların önemine dikkat çekiyor. Topluluk, hayvanların barınaklarda kapalı tutulmasının veya uyutulmasının çözüm olmadığını, aksine kısırlaştırma ve denetleme ile hayvanların kendi yaşam alanlarında yaşamalarının sağlanması gerektiğini savunuyor.

Miting, hayvan hakları savunucuları ve duyarlı vatandaşların katılımıyla gerçekleştirilecek. Topluluk, hayvanların yaşam haklarının korunması için herkesi bu önemli etkinliğe davet ediyor.

Zonguldak Alaplı’da dere yatağına yat tesisine AKPli vekil ‘ayarı’

Haber: Çetin YILMAZ

*

Zonguldak’ın Alaplı-Çamlıbel Köyü’nün içinden geçen nehir kenarının sanayi bölgesi ilan edilmesine ve burada yapılmak istenen “yat ve tekne imalatı tesisi” için verilen ÇED kararının iptaline rağmen, AKP’li eski milletvekilinin başvurusuyla proje yeniden gündeme alındı.

Çamlıbel Köyü’nün içinden geçen Alaplı ırmağı, Alaplı şehir merkezinde Karadeniz ile buluşuyor. Tarım Bakanlığı verilerine göre 1. sınıf  tarım alanı olan köyde nehir kenarında 125 hektarlık bir alan 2005 yılında organize sanayi bölgesi ilan edilmişti.

2021’de “SS. AYTEK Yat, Tekne, imalatı  yardımlaşma  ve İşletme Kooperatifi” adlı şirketin, nehir kenarında yat ve tekne imalatı ile bakım ve onarım işlerini yapmak için imar başvurusuna, Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından “ÇED gereksiz” kararı verildi. Çamlıbel ve çevre köylerde yaşayan yerel halkın tepkileri ve protestoları sonucunda dönemin valisi Osman Hacıbektaşoğlu durumu yerinde incelemek üzere köye gitti.

11 Kasım 2021’de  ÇED kararı iptal edilip proje sonlandırıldı.

AKP’li vekil önce karşı çıktı, sonra kendi inşaat yapmak istedi

Ancak aradan üç yıl geçtikten sonra, aynı kooperatif, yöneticileri değişmiş olarak yeniden projeyi hayata geçirmek üzere harekete geçti. 2021’de projeye karşı çıkan eski AKP milletvekili Faruk Çoturoğlu’nun öncülüğünde yeniden ÇED başvurusu yapıldı.

Başvuruyu alan Zonguldak Valiliği, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ise 4 Nisan’da verdiği kararla, bir kez daha proje için “ÇED gerekli değildir” dedi.

Karara itiraz süresi devam ederken, Kooperatif, Zonguldak İl Özel İdaresi’ne Çamlıbel Köyü 104- 1,104-2,104-3,104-4 ve 104-5 numaralı parsellerde imar izni verilmesi için de başvuru yaptı.

Zonguldak Valiliği İl Özel İdaresi, İl Genel Meclisi Köylere Güvenlik Hizmetleri Komisyonu, Çevre ve Sağlık Komisyonu, Sanayi ve Ticaret Komisyonu tarafından “olumsuz görüş” bildirilen proje için İl Genel Meclisi Genel Kurulu’nda da tüm grupların oy birliği ile imar izinleri reddedilmişti; Devlet Su İşleri (DSİ) bölge müdürlüğü ise projeye onay vermesine karşın, bölge sel taşkın alanı olduğu için ‘sorumluluk üstlenmeyeceklerini” bildirmişti.

Valilik bu “olumsuz” kararları da onaylamayarak İl Genel Meclisi’ne yeniden görüşülmek üzere geri gönderdi,  kurum görüşlerinin de yeniden alınmasını istedi.

Alaplılar, ÇED olumlu kararını uygun bulmayan kurum görüşlerinin değişmesi için önceki ÇED kararının iptal edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor, ancak bu da yapılmış değil.

Zonguldak İdare Mahkemesi’nde açılan ÇED iptal davası da devam ediyor.

‘Dere yatağına tesis olmaz’

Geleneksel  olarak bölge halkının mesleği olan tekne ve yat imalatına karşı olmadığını belirten Alaplılar, tesisin dere yataklarına yapılmasının can ve mal güvenlikleri açısından risk yaratacağı gerekçesiyle projeye karşı çıkıyor.

DSİ 23. Bölge Müdürlüğü de kurum görüşü olarak, E-47454071-61102-4366683 Sayılı yazı ile valiliğe ilettiği yazısında, proje alanının taşkın, sel  bölgesinde kaldığına, kurumsal olarak sorumluluk üstlenmediğine vurgu yaparak, proje alanında ayrıca içme su kuyuları olduğu ve elektrik trafoları olduğuna dikkat çekiyor. AFAD  da kurum görüşü olarak DSİ’nin saptamalarını destekliyor.

Proje alanı içinde Çamlıbel ve Okçular Köyü’nün tarım ve hayvancılık için kullandığı su kuyuları ve kurulmak istenen tesise 200 metre mesafede Alaplı şehir suyu kaynağı yer alıyor.

Projeye ait iptal edilen ÇED dosyasının tanıtım sayfasında ise “alandaki 104- 1,104-2,104-3,104-4 ve 104-5 numaralı parsellerin Alaplı Çayı’nın içinde yer aldığının tespit edildiği kaydediliyor. Bu ifade, yeni dosyada  proje alanının “ırmak yatağı olduğu” şeklinde ifade ediliyor.

Taşkın alanı içinde kalan parsellerde ise sadece dere yatağında oluşabilecek sel sularının değil, Çamlıbel Köyü vadisinde oluşan suların da birikeceğini belirten bölge halkı, Alaplı dere yatağının en dar yerinde kurulan Tekke Önü Köprüsü’nün, Kastamonu sel baskınındaki gibi tıkanması durumunda yaşanacaklarla ilgili herhangi bir risk analizi yapılmadığına da vurgu yapıyor.

Köprü, daha önce de akarsu kenarında toplanan ağaç, tomruk, kereste, sandal ve tekne kalıntılarının suya kapılması sonucunda yıkılmıştı.

Proje alanındaki 104-1,104-2,104-3,104-4 ve 104-5 numaralı parseller ise Alaplı-  Mollabey  köy yolu üzerinde planlanmış, ancak proje tanıtım dosyasında bu bilgiye yer verilmiyor.

CHP milletvekili ve Alaplı Belediye başkanı ÇED sürecinde bölgeyi gezip bilgi almıştı. 

Alaplılar soruyor: Proje, söz konusu alanda faaliyete geçerse, sırasıyla Çamlıbel köyü Çay Boyu mahallesi, Aşağıdoğancılar Mahallesi, bin kişinin çalıştığı iplik fabrikası, Alaplı Pazar yeri, Alaplı Şehir Merkezi’nin sel suları altında kalma ihtimali var. Olası bir taşkın durumunda sorumlusu kim olacak? Vatandaşın muhatabı kim?”