Ana Sayfa Blog Sayfa 1031

Barem araştırması: Küresel ısınma ciddi bir tehdit ama farkındalık artıyor

Araştırma şirketi Barem ve global ortağı WIN Grubu ile birlikte dünya çapında insanların küresel ısınma ve iklim değişikliği konularındaki düşüncelerini derlediği “Küresel İklim Değişikliği” araştırması yayınlandı. 39 ülkeden 33 bin 236 kişi ile yapılan araştırmaya göre; küresel ısınma katılımcıların yüzde 86’sı için insanlığa ciddi tehlike arz ediyor.

Araştırmaya göre, küresel ısınmayı insanlık için ciddi bir tehlike olarak gören katılımcıların sayısı geçen yıla göre artış gösterdi.

Küresel ısınmanın kabul oranı arttı

Veriler, sanayileşmiş ve zengin ülkelerin küresel ısınmayı tehdit olarak görme oranının, diğerlerine göre daha az olduğunu gösteriyor. Oranın en düşük olduğu Çin’de bile on kişiden yedisi küresel ısınma tehdidinin varlığını kabul ediyor ve iki yıl önce yüzde 57 olan kabul oranı 13 puan artmış durumda.

İklim krizinden daha çok etkilenecek dezavantajlı bölgelerde farkındalık daha yüksek

Yüzde 72’yle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Çin’in ardından en düşük tehdit algısına sahip olduğu halde ve yüzde 86’yla Kanada’nın oranı dünya ortalamasında iken Orta ve Güney Amerika ülkelerindeki yüksek oranlarla yüzde 89’la Amerika kıtası başı çekiyor. Amerika kıtasını yüzde 87’lik oranla Afrika izliyor.

Japonya’da dört kişiden üçü küresel ısınmayı tehdit olarak görüyor

Avrupa ülkelerinin ortalaması ise yüzde 84 oranında. Araştırmada Avrupa ülkelerinin vatandaşlarından; Almanya yüzde 77, Polonya yüzde 80, İngiltere yüzde 81, Finlandiya, Slovenya, Danimarka yüzde 83 Fransa yüzde 84 ve İspanya yüzde 85 oranında dünya ortalamasının altında küresel ısınmayı tehdit olarak algılıyor. Japonya’da dört kişiden üçü küresel ısınmayı tehdit olarak algılıyor ve oran yıllar içinde artıyor.

Ülkelerin iklim değişikliğini insanlık için önemli bir tehdit olarak görme algı oranları

Türkiye’de farkındalık yüzde 93

Araştırma sonuçları Türkiye’de küresel ısınmanın tehdit olduğunu düşünenlerin oranının yüzde 93 olduğunu ortaya koydu. Bu, global ortalamanın üstünde bir oran ve Türkiye’yi 39 ülke arasında beşinci sıraya yerleştiriyor. Veriler bu yıl geçen yıla göre 4 puan artış olduğunu, aynı zamanda tüm demografik gruplara yayılmanın söz konusu olduğunu gösteriyor. Araştırmada şu ifadelere yer veriliyor:

“2020 sonunda gerçekleştirdiğimiz araştırmada üst eğitim yüzde 98, üst sosyoekonomik statü yüzde 94 ve üst gelir yüzde 92 grupları ile toplumun geneli yüzde 89 arasında anlamlı farklar vardı. Bu yıl ise fark yalnızca eğitim grupları arasında; oran Lise ve Üniversite mezunları arasında yüzde 96’ya çıkıyor.”

Doğal afetlerdeki artışın nedeni olarak küresel ısınma

Araştırma sonuçlarında görüşülen 10 kişiden 8’inin orman yangınları, seller, fırtınalar gibi doğal afetlerin, global ısınmanın bir sonucu olarak arttığına inandığı belirtiliyor. Kadınlarda bu algı yüzde 82’lik oranla daha fazla, Amerika kıtası yüzde 84 ve Asya Pasifik bölgesinde yüzde 81 ile doğal afetlerin artışını küresel ısınmaya bağlayanların oranı daha yüksek. Vietnamlılar, Meksikalılar ve Perulular bu iki olgunun paralel ilerlediğini düşünme konusunda ilk sıradalar.

Türkiye’de ise doğal afetlerdeki artışı küresel ısınmaya bağlayanların oranı yüzde 83 ile dünya ortalamasının üstünde ve tüm demografik gruplarda yaygın. 39 ülke içinde 16. sırada. Üst gelir grubunda oran yüzde 86’ya çıkıyor.

Nehirlere karışan ilaçlar küresel sağlığı tehdit ediyor

İlaçlar ve medikal ürünlerden kaynaklı nehir kirliliği, küresel ve çevresel sağlığı ciddi oranda tehdit ediyor.

York Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre nehirlerde en fazla bulunan tıbbi ürünler parasetamol, nikotin, kafein ile epilepsi ve diyabet ilaçları oldu.

BBC‘nin aktardığı araştırma, dünya genelinde birçok nehri kapsayan incelemeyle bugüne kadar konuyla ilgili yapılan en geniş kapsamlı çalışma.

Araştırma sonuçlarına göre, Pakistan, Bolivya ve Etiyopya‘daki nehirlerin, dünya çapında en fazla kirlenmiş nehirler olduğu tespit edilirken İzlanda, Norveç ve Amazonlarda yer alan nehirler “en temizler” arasında yer aldı.

İlaç şirketlerinin oluşturduğu tıbbi atıkların nehirlerde nasıl bir etki yaptığı ise hâlâ tam olarak bilinmese de insanların aldığı ilaçların suda çözülmesinin balıkların gelişimi ve üremesine büyük oranda olumsuz etki yaptığı biliniyor. Bilim insanları, nehirlerde çözülen antibiyotiklerin, ileride antibiyotiğin insanlar üzerindeki etkisini de azaltmasından endişe ediyor.

Araştırma için 100’ün üzerindeki ülkede yer alan 1.000’den fazla noktadan örnek alındı. Çıkan sonuçlara göre, 258 nehrin dörtte birinden fazlasında, suda yaşayan organizmalar için tehlikeli sayılan seviyede “aktif ecza içeriği” tespit edildi.

BBC News’e konuşan araştırmanın başındaki Dr. John Wilkinson, “Normalde biz bu kimyasalları alırız, üzerimizde bir etkileri olur ve sonrasında vücudumuzu terk ederler. Bugün en etkili atık su merkezlerinin bile, bu içerikleri, nehir veya göllere ulaşmadan önce tamamen yok edemediğini biliyoruz” dedi.

‘Daha çok ilaç, daha çok kirlilik, daha çok hastalık’

En yeni olarak fark edilen içerik, epilepsi ve sinir ağrılarını gidermek için kullanılan carbamazepine ve diyabet tedavisinde kullanılan metformin oldu. Yüksek oranda kafein, nikotin ve ağrı kesici parasetamol de nehirlerde rastlanan kimyasallar arasında. Sıtmaya karşı kullanılan artemisinin içeriği de, Afrika’daki nehirlerde sık rastlanan kimyasallardan oldu .

Hertfordshire Üniversitesi’nden deniz ekolojisti Dr. Veronica Edmonds-Brown  bu tarz ilaç içeriklerinin nehirlerde bulunmasının olumsuz etki bırakma ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekti: “Bu da, mental ya da fiziksel her sorunumuz için gittikçe daha fazla ilaç kullanmaya başladığımız için daha kötüye gidecek.”

Araştırma sonucu yayımlanan rapora göre, nehirlerde yüksek oranda antibiyotiğe rastlanması; ilacın insan bedeni üzerindeki etkisini azaltma ve nihayetinde çevresel ve küresel sağlık için tehdit yaratma riskini taşıyor.

En kirli nehirlerin de düşük ya da orta gelirli ülke ve bölgelerde olduğu; buralarda su kaynaklarına yakın yerlerde çöp depolama alanları ya da ecza üretim fabrikaları bulunduğu; çoğunda atık su tesislerinin düzgün çalışmadığı belirtiliyor.

Birmingham Üniversitesi‘nden Yeni Ortaya Çıkan Atıklar bölümünden Doç. Dr. Mohamed Abdallah ise “Nijerya ve Güney Afrika‘da yüksek oranda ilaç kimyasalıyla kirlenmiş nehirler gördük. Bunun temel sebebi atık su tesisi altyapısının zayıf olması. Bu da çok kaygı verici çünkü sağlık hizmetlerine erişimi en kötü olan en kırılgan durumdaki insanlar buna maruz kalıyor” diye konuştu. 

Bu konuyla ilgili yapılabilecekler konusunda pek de olumlu konuşmayan DR. Wilkinson, “Bu sorunla baş etmek için benden çok daha zeki birçok insan gerekiyor. Şu an hemen etkili olabilecek çözümlerden biri, ilaçların düzgün kullanımıdır” dedi.  Bu da antibiyotik gibi güçlü ilaçların kullanımının zorlaştırılması anlamına geliyor.

2021’de elektrik üretiminde fosil yakıtların payı arttı

Türkiye’nin brüt elektrik üretimi 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8 oranında arttı.

TEİAŞ’ın verilerine göre geçen yıl üretilen 331 milyar kilovatsaati bulan elektriğin yüzde 32,71’lik kısmı doğalgaz çevrim santrallarından, yüzde 31,43’ü ise kömürlü termik santrallarından sağlandı. Böylece elektrik üretiminde fosil yakıtla (petrol, kömür ve doğalgaz) çalışan santralların payı yüzde 64’ün üzerine çıktı.

2020 yılında bu oran yüzde 58’di.

Barajları kuraklık vurdu

Türkiye’nin neredeyse tüm bölgelerini etkisi altına alan kuraklık en çok hidroelektrik santralları etkiledi. 2020’de Türkiye’nin ürettiği elektriğin yüzde 25’ini karşılayan hidroelektrik santrallar bu yıl üretimin yüzde 17’sine yakınını karşılayabildi.

Kömüre dayanıklı elektrik üretimde ise ithal kömürle çalışan santralların payı düşerken, yerli linyit kömürüyle çalışan santralların üretimi arttı. Buna rağmen kömürlü termik santralların elektrik üretimindeki payı 3 puan gerileyerek yüzde 31,4’e geldi.

Güneş ve rüzgarın payı arttı

Güneş, rüzgar ve jeotermal enerji kaynaklı elektrik üretimi ise bir yıl öncesine göre yaklaşık 10 milyar kilovatsaat artarak toplam üretimde yüzde 16,6’lık paya ulaştı. Hidroelektrik dahil yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı ise 2020’deki yüzde 40 seviyesinden yüzde 33’e geriledi.

2021 yılı verilerini değerlendiren Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, Türkiye’nin güneş ve rüzgardan ürettiği elektrik miktarının artmasının olumlu olduğunu ancak “net sıfır emisyon” gibi iddialı hedeflere ulaşmak için başta kömür olmak üzere fosil yakıtların elektrik üretiminden büyük ölçüde çıkarılması gerektiğini söyledi.

Gürbüz, “İthal kömürdeki gerilemede artan kömür fiyatlarının etkisi olduğu tahmin ediliyor. Doğalgazdaki artış ise endişe verici. Türkiye’nin rüzgar ve güneş potansiyeli çok yüksek ancak yenilenebilir enerji kaynakları birbirlerini destekleyecek şekilde sisteme entegre edilmeli. Yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle ihtiyacın karşılanması için günlük politikalara değil uzun vadeli plan ve hedeflere ihtiyacımız var” dedi.

Dünyada da durum benzer

Uluslararası Enerji Ajansı‘nın (IEA) geçen yıl sonunda 2021’deki elektrik üretimine ilişkin verileri içeren raporunda, pandemi kısıtlamalarının ardından gelen hızlı ekonomik toparlanmanın küresel kömürden elektrik üretimini rekor seviyeye çıkardığı ve toplam kömür talebini tüm zamanların en yüksek potansiyeline ulaştırdığına dikkat çekilmişti.

Rapora göre, kömürlü termik santrallerden üretilen elektrik miktarı, fosil yakıt talebindeki artıştan sonra bu yıl yüzde 9 arttı. Raporda,  dünyadaki toplam kömür talebinin ise yüzde 6 büyüyeceği öngörüldü.

Bağımsız bir araştırma firması olan Rhodium Group tarafından bu yılın başında yayımlanan bir diğer rapora göre de, ABD’nin karbondioksit emisyonları 2021’de pandemi öncesi seviyelere doğru hızla yükseldi. Bunda, yük taşımacılığı ve kömür kullanımının artması başlıca sorumlular olarak görülüyor. 

Doğa Derneği ‘Av ve Yaban Hayvanları Yönetmeliği’ne dava açtı: Hayvanları tasarlayarak öldürmenin önü açılıyor

Doğa Derneği, ‘Av ve Yaban Hayvanlarının ve Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlıları ile Mücadele Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yaban hayvanlarının aleyhine yapılan değişikliklere karşı iptal talebiyle dava açtı.

Yönetmelikte koruma altında olan ve olmayan tüm yaban hayvanları “insan yaralama ve ölümüne neden olanlar” ve “insan canına veya mala zarar verenler” ifadeleriyle “zararlı” olarak kabul ediliyor. İnsan yaralanması ve ölüm olaylarına sebep olan yaban hayvanlarının, her türlü ateşli silah ve ihtiyaç duyulması halinde yasak avlanma yöntemleri de kullanılarak acilen alandan çıkartılacağı yani ‘yok edileceği’ ifade ediliyor.

Doğa Derneği yönetmelikte yapılan değişikliklerin yaban hayatının var olma hakkını elinden aldığını iddia ediyor. Çözümün yaban hayvanlarını öldürmek olamayacağını, doğal yaşam alanları ile besin döngüsünü koruyan ve yaban hayatını gözeten bir planlamadan geçtiğini söylüyor.

Zararın karşılığı ‘öldürme’ olmamalı

Doğa Derneği Hukuk Danışmanı Av. Özlem Altıparmak yönetmelikle ilgili şunları anlattı:

“Yönetmelikte, meydana gelen zararın derecesi belirsiz bırakılmış. Hukuka aykırı insan faaliyetleri olsa bile, zararlı olan yaban hayvanı olarak kabul ediliyor. Yaban hayvanı bir meyveyi mi yemiş bir bahçeyi mi yok etmiş? Peki bu bahçe, hayvanların yaşadığı bir ormanı ya da yuvayı mı yok etmiş? Düzenleme yapılırken bu gibi hususlar dikkate alınmalı. İptali istenen yönetmeliğe göre, zararın karşılığı ‘öldürme’ olarak düzenlenmiştir. Bir zarar meydana geldiğinde, yaban hayvanını uzaklaştırmanın bir başka yolu olup olmadığı veya zararın niteliği önem taşımıyor. Bu düzenlemelerle hukukun temel prensipleri olan ölçülülük ve belirlilik ilkeleri zedelenmiştir.”

Dernek tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadeler kullanıldı:

“Yönetmelikte insan ve yaban hayvanı karşılaşmasında, meşru müdafaa halini aşan eylemler yasallaştırılıyor ve hayvanı öldürmeye teşvik edici kolaylık sağlıyor. Zehirleme ve pusu kurma gibi, nesli tehlike altındaki korunan türler dahil olmak üzere yaban hayvanlarını tasarlayarak öldürmenin önü açılıyor.”

Yönetmeliğin uygulanması durumunda yaban hayatının yok oluşunun hızlanacağını ifade eden Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, “Uluslararası sözleşmelerle koruma altında olan türlerin zararlı kabul edilerek öldürülmelerinin önü açılıyor. Kara Avcılığı Kanunu’nda yasaklanan avlanma yöntemlerinin bu yönetmelikle meşru hale getirilmesini kabul etmiyoruz. Yaban hayvanlarıyla çatışma yaşanmasının nedeni hayvanlar değil. Bu çatışmaların nedenlerine odaklanmak yerine hayvanların öldürülmesi bu hayvanların temel yaşam hakkının çiğnenmesidir” dedi.

Barış Pehlivan, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç yeniden tutuklanarak cezaevine gönderildi

“MİT mensubu haberleri” davasında yargılanan ve haklarında verilen cezalar onanan gazetecilerden Murat Ağırel ve Barış Pehlivan Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne teslim oldu. Adliyedeki işlemlerin ardından Ağırel ve Pehlivan Silivri Cezaevi’ne götürüldü. Manisa’da tutuklanan Hülya Kılınç da cezaevine gönderildi.

Teslim olan Murat Ağırel, Twitter hesabından, “Şehit olan vatan evlatlarına şehadet dilediğim için bugün tekrar cezaevine giriyorum. Şehit edenler ise ülkemde renkli halılar ile karşılanıyor. Şimdiye kadar yazdığım hiçbir şeyi yalanlayamayanlar beni adaletsizlikle susturacaklarını sanıyorlar. Susmayın, korkmayın, alışmayın” paylaşımını yaptı. 

‘Susmayız, korkmayız, teslim olmayız’

Ağırel teslim olmadan önce de Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı: “Teslim olacağız, sonucunu hep birlikte göreceğiz. Üzücü. Türkiye’de hukukun siyasetle bir arada olmaması, anılmaması gerekiyor. Ülkemiz adına utanç verici durumlar yaşanıyor. Hukuk söyleyeceğini söylemiştir. Biz de hakkımızı hukuk yoluyla arayacağız. Gazeteciler kaçma şüphesiyle tutuklanır ya, gerçek gazeteciler kaçmazlar. Varsa suçları yargıda hesabını verirler. Bizler gazeteciyiz, kalemimizi namus biliriz. Susmayız, korkmayız, asla da alışmayız.”

‘AYM ve AİHM’e gideceğiz’

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını belirten Murat Ağırel şöyle devam etti:

“Dosyaya hâkim olan bir kişinin bu şekilde kararını olmayacağını net şekilde görürler. Hukuk varsa ülkemizde eğer. Düşünün ki biz iki tane vatan evladını Libya’da şehit olmasından sonra ifşa ettiğimiz gerekçesiyle ceza aldık. Daha önce cezaevinde kalmamız için casusluk suçlaması adledildi bize, bundan beraat ettik. Sonra dendi ki fotoğrafları ifşa ederek bu suça sebebiyet verdiniz. Bu fotoğrafların zaten paylaşıldığını sunduk. Niyet beslendi. Bu bir niyetnamedir. Biz bunun MİT mensuplarının ifşasından olmadığını biliyoruz. Biz o gün iki vatan evladının şehadetini yüceltmek için attığımız bir Twitter mesajında sergilediğimiz tavır onların maneviyatına duyduğumuz saygıydı. Şimdi bugün Libya’daki vatan evlatlarımızın şehit olmasına sebebiyet veren kişi, darbeci Hafter’i biz ülkemizde ağırlayacağımızdan bahsediyoruz.

Ona silah, bomba, füze satan BAE. 15 Temmuz’da 250 vatan evladını şehit eden, o olayın finansörü diye adledilen, ki bunu ben söylemiyorum, devlet kaynakları, gazeteler söylüyor. O kişiler top atışlarıyla karşıladık. Şimdi de Cumhurbaşkanımız da orada. Bugün biz o kişilerin şehit ettikleri evlatlarını andığımız için cezaevine gireceğiz.”

Pehlivan: İşte geldik, gidiyoruz

Çağlayan Adliyesi’nden fotoğrafını paylaşan Barış Pehlivan da “Üçüncü kez…  İşte geldik, gidiyoruz… Hoşça kalın şimdilik… dedi

Pehlivan Adliye’de teslim olmak için beklerken gazetecilere şunları söyledi:  “Bugün ben cezaevine teslim oluyorum ancak bu benim çok iyi bildiğim bir hikâye. 11 yıl önce Zekeriya Öz’ün kararıyla İstanbul Emniyeti’nde bu sabahı karşılamıştım. Bir başka 15 Şubat sabahı cezaevine teslim oluyorum. Ben hep buradayım ama hukuksuzluğu yapanlar yaptıklarına sahip çıkamıyorlar. Bugünler gelip geçtiğinde geriye daha özgür bir ülke ve özgürlük için mücadele edenler kalacak.”

Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz ise gazetecilerin kapalı cezaevinde kalmaması ve açık cezaevine sevklerinin yapılmasının; buradan da Covid izinleri kapsamında aynı gün tahliye edilmelerinin gerektiğini söyledi: “Bu izinler bittikten sonra tekrar cezaevine gidip teslim olacaklar. Denetimli serbestliğin uygulanması İçin İnfaz hakimliğine bir yazı yazılacak. Böylelikle denetimli serbestlik uygulanacak.”

Hülya Kılınç ise Manisa’da tutuklandı. Kararın infazı için Manisa İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince evinden alınan Kılınç, Manisa Şehir Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildikten sonra cezaevine gönderildi.

Ne olmuştu?

Libya’da ölen MİT görevlisinin cenazesini haberleştirerek “kimliğini deşifre ettikleri” erekçesiyle sekiz gazeteci hakkında açılan davada, Pehlivan, Ağırel ve Kılınç’la birlikte Aydın Keser ve Ferhat Çelik’e  3 yıl 9 ay ve 4 yıl 8 ay 7 gün arasında değişen hapis cezaları verilmişti.

Mahkeme, Pehlivan ve Kılınç’a 3 yıl 9 ay, Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Ağırel’e de 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası vermişti. 9 Eylül’deki duruşmada Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’in tahliyesine karar verildi.

Gazetecilerin istinaf başvurusu bu süreçte reddedildi. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel’e “istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçundan verilen 4 yıl 8 ay 17 gün ve Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’a verilen 3 yıl 9 ay hapis kararı ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından 28 Ocak 2022’de onandı.

Eybek Dağı’ndaki RES projesi Danıştay’dan döndü

Kazdağları‘nda bulunan Eybek Dağı’na yapılması planlanan Rüzgar Enerjisi Santralleri’ne (RES) verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED)  olumlu’ kararı Danıştay’dan döndü. Danıştay tarafından yapılan değerlendirmede projenin ÇED raporunda flora faunaya etkilerinin kapsamlı biçimde değerlendirilmediği bildirilerek karar itiraza onay verilmeksizin iptal edildi.

Edremit Çevre Platformu (EDÇEP) Polat Enerji firmasının Kanadalı ve Fransız ortaklarıyla birlikte Eybek Dağı’nda yapmak istediği RES projelerine karşı, Balıkesir İdare Mahkemesi’nde ÇED olumlu kararına karşı dava açmıştı. Danıştay RES’lere ulaşım için yapılması planlanan 25 kilometrelik yol güzergahının net olarak belirtilmediği ve yol yapım ve genişletme çalışmalarının flora faunaya etkilerini kapsamlı biçimde değerlendirilmediğini bildirdi.

Projenin çevreye etkilerinin değerlendirilmediği bir bilirkişi raporu

EDÇEP Sözcüsü Kubilay Öztürk yargı kararına ilişkin olarak şunları anlattı: “Burada RES yapmak isteyen Polat Enerji Şirketi ancak arka planda iki tane Fransa ve Kanada merkezli ortağı var. Bakanlığın ÇED’i onaylaması sonrası dava açıldı. Balıkesir İdare Mahkemesi bilirkişi raporlarına baktı ve şirketi haklı gördü. Bunun üzerine Danıştay’a gidildi. Danıştay’ın verdiği kararda da görüldüğü üzere; projenin özellikle flora faunaya ne kadar zarar vereceğini çok net ortaya koymayan bir bilirkişi raporu söz konusu.”

‘Eybek aynı zamanda bir orman, RES’ler kaç ağaca tekabül edecek?’

Öztürk, yenilenebilir enerji kaynağı olan RES’lerin doğru bölgeler seçildiği sürece bir sorun olmadığını belirtip şirketin RES’i özellikle bir orman da olan Eybek Dağı’na yapmak istemesini şu ifadelerle eleştirdi:

“2015’ten beri dağda rüzgar ölçümleri yaptılar ve olumlu sonuç aldılar. Bu bölge denizden karaya zaten bir rüzgar vadisidir. Balıkesir’e kadar bu vadi devam eder. Bunun her iki tarafında, solunda ve sağında, ormansız çıplak tepeler var. RES’leri oralara yapmak mümkünken onlar Eybek’te yapmak istediler. Eybek aynı zamanda bir orman. Bu ormana 40 tane türbin dikmek, bağlantı yollarını açmak vs. sonucunda 245 bin metrekare alan kullanacaklarını söylüyorlar ama bunun kaç ağaca tekabül edeceğini söyleyemediler. bu rakamı yaklaşık 145 ila 160 bin ağaç olarak değerlendiriyoruz.”

‘Orman bütünlüğünü de bozacak’

Söz konusu projenin orman bütünlüğünü de bozacağını söyleyen Kubilay Öztürk,  “Israrla buraya RES yapmanın bir anlamı yok. Yoksa rüzgar enerjisinin biz karşı değiliz. Sürdürülebilir bir enerjidir ve yapılabilir de. Ama yeri Eybek olmamalıydı. En başından beri biz bunu savunduk. Nihayetinde Danıştay da kararımıza katıldı. Yapılan bilirkişi raporunu ve daha önceki şirketin hazırlamış olduğu dosyanın bunlara cevap vermediğini söyledi. ‘İtiraz kabul etmez’ bir şekilde bizim haklı olduğumuzu bildirdi. Seviniyoruz tabi, uzun sürüyor bu süreçler malum. Güzel bir şey oldu. Artık bu şirketin bu ÇED raporuna dayanarak Eybek’te bir şey yapabilme şansı yok. Umuyoruz ki bir ÇED raporuyla birileri daha bir şeyler yapmaya kalkmasın” şeklinde konuştu.

Ne olmuştu?

Eybek Dağı’na yapılması planlanan RES projesinin ÇED süreci 2018’de başlatıldı. Ekim 2018’de köylerde bilgilendirme toplantıları, imza kampanyaları ve basın açıklamaları düzenlemiş ve Edremit’te yapılacağı duyurulan “Halkın Katılımı Toplantısı” nı yaptırmamıştı.

Dernek üyeleri, Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda 17 Haziran 2019’da gerçekleştirilen İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısına da katılarak proje ile ilgili itirazlarını yazılı ve sözlü olarak dile getirmiş ve civar köylülerin ve Edremit Körfezi halkının itiraz  dilekçelerini de komisyona teslim etmişti. Projenin ÇED nihai aşamasına gelindiğinin 2 Eylül 2019’da bakanlıkça ilan edilmesinden  sonra proje alanı yakınlarındaki Yaşyer, Çamcı, Dereli gibi köylerde yaşayan köylüler dilekçelerle projeye itiraz etti. Vatandaşlar da Cimer üzerinden itirazlarını sürdürdü.

Edremit Çevre Platformu, Burhaniye Çevre Platformu, Kazdağı Koruma Derneği, EMARÇEB ve vatandaşlardan oluşan 15 gerçek ve tüzel kişi tarafından, ‘Duygu Rüzgar Enerji Santrali Projesi’ için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali için dava açıldı. Körfezli çevre aktivistleri Eybek Dağı’nda bir araya geldi. Kazdağları‘nda bulunan Eybek Dağı’na yapılması planlanan Rüzgar Enerjisi Santrallerinin yanlış yere ve yanlış ölçekte yapıldığını savunan aktivistler, protesto gösterisi gerçekleştirdi.

Yazar, bilim insanı ve gazetecilerden Migros emekçilerine destek

Migros işçileri yüzde 8’lik ücret artışı protestolarına devam ediyor. 335 yazar, bilim insanı, akademisyen, siyasetçi, milletvekili, gazeteci, demokratik kuruluş temsilcisi ve aktivist de Migros depo işçilerine desteğini duyurdu.

Protesto yapan 257 işçinin işten çıkarılmasını protesto eden Migros işçileri dün Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) çağrısıyla Migros’un sahibi Tuncay Özilhan‘ın Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olduğu Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) genel merkezi önünde toplanmıştı.

Eşitsizliğe karşı direnişlerinde Migros emekçilerine destek

Desteklerini bildiren yazar, bilim insanı, akademisyen, siyasetçi, milletvekili, gazeteci, demokratik kuruluş temsilcisi ve aktivistin açıklamasında “Migros depo işçileri, ülkenin dört bir yanındaki emekçiler gibi dayatılmak istenen köleliğe, sefalet zamlarına, sömürüye ve eşitsizliğe karşı direnişlerini sürdürüyor. Büyük çoğunluğunun temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda yaşadığı bir ülkede ne toplum olmaktan, ne insan kalmaktan, ne demokratik hak ve özgürlüklerden söz edilebilir. Bizler Migros depo işçilerinin haklı direnişini destekliyor, Migros kadın emekçilerinden gelen Migros marketlerini boykot çağrısına sesimizi katıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Migros emekçilerine destek olan isimler şöyle:

Abdulhakim Daş
• Abdullah Demirbaş
Abdullah Köktürk
• Adalet Çavdar
Adnan Gölpınarlı
• Ahmet Çevik
Ahmet Dindar
• Ahmet Ümit
• Akın Atalay
• Akın Türe
• Alev Er
• Ali Bilen
• Ali Genç
• Aliye İlay İlkay
• Alper Taş
• Altan Aydın Kadayıfçı
• Arif Ali Cangı
• Arif İsmet Yılmaz
• Arzu Şimşek
• Aydın Aktepe
• Ayfer Tunç
• Aylin Onursev
• Ayşe Erdem
• Ayşe Erzan
• Ayşe Gözen
• Ayşe Özlem İnci
Ayşe Sevin Kirikoğlu
• Ayşe Sevtap Uzun
• Ayşegül Devecioğlu
• Aysun Höbek
Ayten Aktepe
• Aziz Konukman
• Bahadır Altan
• Bahadırhan Kuru
• Başak Yıldırım
• Baskın Oran
• Bayram Erzurumluoğlu
• Bedahat Tosun
• Bilal Kılıç
• Birsen Temir Saraç
• Burhan Ersan
• Cafer Doğan
• Can Ekinci
• Celal Gümüş
• Celalettin Can
• Celalettin Can
• Cemil Günay
• Cemile Mavioğlu
• Fügen Kanadıkırık
• Cengiz Arın
• Çetin Ali Nergis
• Cevdet Akgün
• Cevher Bilgin
• Cevza Sevgen
• Çiğdem Özbaş
• Çiğdem Seçkin
• Cihan Uzunçarşılı Baysal
• Cihat Sevim
• Deniz Mukan
• Dursun Bektaş
• Ece Bora
• Elif Aytaç
• Emek Erez
• Emin Ekinci
• Emine İğcioğlu
• Emrah Kırımsoy
• Engin Çörüşlü
• Enver Akyazı
• Erdoğan Aydın
• Erdoğan Kahyaoğlu
• Erdoğan Tanyel
• Erhan Öğüt
• Erkan Karakiraz
• Erol Kızılelma
• Ertuğrul Basmacı
• Eşber Yağmurdereli
• Esen Aslandoğan
• Esengül Demir
• Esra Ergüzeloğlu
• Esra Koç
• Esra Mungan
• Eylem Can
• Fatih Aydın
• Fatih Çam
• Fatma Aytaç
• Fatma Çetintaş
• Fatma Gök
• Fatoş Ay
• Fehime Korkmaz Bingöl
• Ferda Koç
• Ferhat Tunç
• Fethiye Çetin
• Füsun Oğuz
• Galip Yazgan
• Gaye Boralıoğlu
• Gencay Gürsoy
• Genco Erkal
• Gül Toral
• Gül Yılmaz
• Gülbin Demirel
• Gülcan Günay
• Gülder Değirmencioğlu
• Gülsüm Aytül Doğu
• Gülten Yalçındere
• Gülümser Koçak
• Gürhan Ertür
• H. Cevad Özdil
• Hacer Ansal
• Hakan Dilmeç
• Haluk Korkmaz
• Haluk Levent
• Hanife Yüksel
• Hasan Aydın
• Hasan Durkal
• Hasan Kara
• Hatice Betül Çelebi
• Hatice Göz
• Haydar Ergülen
• Hayri Kozanoğlu
• Hazan Özturan
• Hüsamettin Ersözlü
• Hüseyin Kesen
• Hüseyin Topaloğlu
• Hüsnü Ertung
• İbrahim Akın
• İbrahim Akın
• İbrahim Coşkun
• İbrahim Dinç
• İbrahim Tanman
• Irmak Zileli
• İsmet Yıldırım
• İzzettin Önder
• Jaklin Çelik
• Juliana Gözen
• Kadriye Doğan
• Kazım Şaroğlu
• Kenan Güngördü
• Kubilay Çelik
• Kubilay Kutlu
• Kudret Ünal
• Kuvvet Lordoğlu
• Latif Şimşek
• Latife Tekin
• Levent Sert
• Levent Tüzel
• M. Nuri Doruk
• M. Şemsettin Dikmen
• Macit Çopur
• Mahmut Konuk
• Mahmut Öztürk
• Mebuse Tekay
• Mediha Ayhan
• Meftun Yücel
• Mehmet Aktaş
• Mehmet Ali Coşkun
• Mehmet Bozgeyik
• Mehmet Fatih Kayagil
• Mehmet Maden
• Mehmet Necati Besler
• Mehmet Özkan
• Mehmet Rasgelener
• Mehmet Ruhi Demiray
• Melda Onur
• Melek Ulagay
• Mert Büyükkarabacak
• Mert Sarı
• Mevlüt Ülgen
• Muammer Sağır
• Müge Koçak
• Muhsin Dalfidan
• Müjdat Hoşköseoğlu
• Münir Korkmaz
• Murat Akbaş
• Murat Çelikkan
• Murathan Mungan
• Musa Piroğlu
• Mustafa Demirkanlı
• Mustafa Durmuş
• Mustafa Paçal
• Mustafa Sarman
• Mustafa Sönmez
• Naci Akıncı
• Nadir Yavuz
• Nadire Mater
• Nafiye Kaban
• Najla Oseiran
• Necmiye Alpay
• Necmiye Simlioba
• Nejat Taştan
• Nejla Kurul
• Nejla Okyay
• Neşe Erdilek
• Nesil Özen
• Nesrin Arslan
• Nesrin Ekinci
• Nesrin Nas
• Nesteren Davutoğlu
• Nevin Aytekin
• Nezahat Altınsoy
• Nezir Dorak
• Nihal Saban
• Nihan Eren
• Nil Mutluer
• Nilay Etiler
• Nilgün Saban
• Nilgün Tuncer
• Nimet Tanrıkulu
• Niyazi Zorlu
• Nizamettin Aktepe
• Nizamettin Sevim
• Nur Çakmak
• Nuran Gülenç
• Nuran Yazıcıoğlu
• Nurdan Yılmaz
• Nurhan Suerdem
• Olcay Özmen
• Ömer Faruk Kırnıç
• Ömer Faruk Köstel
• Onur Hamzaoğlu
• Orhan Alkaya
• Orhan Altan
• Orhan Pamuk
• Osman Kara
• Osman Okkan
• Osman Sular
• Oya Akıncı
Oya Berk
• Oya Ersoy
• Özcan Yurdalan
• Özer Ülgen
• Özlem Altıok
• Özlem İşbilir
Özlem Özkan
• Pelin Kahiloğulları
• Peral Beyaz
• Perihan Koca
• Rahmi Yıldırım
• Ramazan Kırtaş
• Rasim Erer
• Rennan Gerger
• Reyan Tuvi
• Sabahat Yavuz
• Sadun Bora
• Şahika Yüksel
• Saime Erkal
• Sait Çetinoğlu
• Şakire Şeyda Ataş
• Salih Zeki Tombak
• Saliha Yayla
• Sami Evren
Şanar Yurdatapan
• Sayma Topçu
• Şebnem İşigüzel
• Şebnem Köksal
• Seda Berzeg
• Sema Anıl
• Sema Kaygusuz
• Semih Bilgin
• Semra Somersan
• Şenay Beytas
• Şenay Çöte
• Şener Ekiz
• Şengün Kılıç
• Şentürk Gülener
Serdar Dinçer
• Serdar İşsever
• Serhat Karagülle
• Serpil Deniz Şahin
• Serpil Kemalbay
• Sevgi Ayral Destek
• Sevilay Avcı
• Sevim Yılmaz Kırnıç
• Sevtap Akdağ
• Sezai Yavaş
• Sezer Cömert
• Sibel Özbudun
• Sina Hıdır
• Siren İdemen
• Şirin Avcı
• Suay Aksoy
Şule Sepin İçli
• Süleyman Karataş
Süleyman Şadi Gür
• Sultan Özcan
• Süreyya Kemal Çakıroğlu
• Tahsin Yeşildere
• Tamer Doğan
• Tarık Günersel
• Tarık Kayakan
• Tatyos Bebek
Tayfun Mater
• Tayfun Yazıcı
• Temel Demirer
• Teoman Tekkökoğlu
Thomas Henzel
• Tuğba Temel
Tuğrul Eryılmaz
• Tülay Elçi
• Tülay Taşyar
• Tülin Canbolat
• Ünal Soydan
• Üstün Güvener
• Vedat Şentöregil
• Veysel Duman
• Viki Çiprut
• Yalçın Alaca
• Yalçın Ergündoğan
• Yaşar Güven
• Yaşare Kılıç
• Güniz Tümer
• Rengin Uz
• Handan Haktanır
• Esin Alptuna
• Asuman Kayan
Yüksel Okyay
• Nezihe Bilhan
• Murat Bilhan
• Yasin Keskin
• Yücel Tunca
• Yusuf Ak
• Yusuf Çakır
• Zehra Arat
• Zehra Şenoğuz
• Zeki Murat Güneş
• Zeki Yalçındere
• Zekiye Kürkçüoğlu
Zeliha Altuntaş
• Zeynep Akıncı
• Zeynep Altıok
• Zeynep Atikan Gültekin
• Zeynep Kadirbeyoğlu
• Zeynep Oral
• Zeynep Sirer
• Zeynep Tuna
• Züleyha Gülüm

Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin Melet Irmağı’ndaki projesine durdurma kararı

Ordu Çevre Derneği’nin Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin Melet Irmağı’nın doğu yönüne mendirek ve balıkçı barınağı projesine karşı açtığı davada Ordu 2. İdare Mahkemesi “Yürütmeyi Durdurma” kararı verdi.

Ordu Çevre Derneği, Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin “Kıyı Düzenleme ve Deniz Dolgusu” projesine açtığı davada Ordu 1. İdare Mahkemesi “Yürütmeyi Durdurma” kararı vermişti. ORÇEV, bu kararın uygulanmadığı için Ordu Valiliğine, Ordu Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne şikayet dilekçesi vermiş, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.

‘Zararın neresinden dönülürse kardır’

Ordu Çevre Derneği Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada, “Mahkeme ‘Kıyı Düzenleme ve Deniz dolgusu’ projesi için açtığımız davanın bilirkişi raporunu ‘Melet Irmağı Mendirek ve Balıkçı Barınağı‘ projesi aynı yer olduğundan yeni bir bilirkişi heyetine gerek göremeden telafisi zor olan zararların önlenmesi için ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi. Bugüne kadar yapılan çalışma ile ekolojik zararlar oldu. Ancak zararın neresinden dönülürse kardır. Bu olumlu bir gelişme. Mart’ta duruşması yapılacak” denildi.

Balıkçı barınağına karşı değiliz

Açtıkları davaların temelinde projelerin yanlışlığı ve ekolojik zararlardan dolayı olduğu vurgulanarak, “Dernek olarak balıkçı barınağına karşı değiliz. Melet Irmağı içinde kayıkları olan balıkçılara güvenli bir yer gerekiyor. Ancak bu barınağın yeri ırmak ağzı olamaz. Melet Irmağı balıkların beslendiği, yumurta bıraktı bir yer. Irmak ağzında balıkçı barınağı uygun değil. Uygun bir yere yapıldığında karşı çıkmayız, yapılmasını teşvik ederiz. Ayrıca yapılmak istenen ve başlanan yaklaşık 500 metrelik mendirek, Melet Irmağı’nın içinin kumla dolmasına neden olacak. Deniz akıntısı doğu yönünedir. Melet Irmağı’nın doğu yönünde yapılan mendirek batıdan gelen kumların ırmak içinde birikmesine neden olacaktır. Bu proje uygun değil. Bu yöndeki iddialarımız mahkeme tarafından uygun görüldü ve ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verildi” denildi.

İtiraz yolu da kapalı

Mahkeme kararı hakkında bilgi verilen açıklamada, ‘Yürütmeyi Durdurma’ kararına itiraz yolunun kapalı olduğu vurgulanarak, “Kararda, daha önce açtığımız dava olan “Kıyı Düzenleme ve Rekreaktif Amaçlı Dolgu Projesi’ne de vurgu yapılarak, balıkçı barınağı için verilen ‘ÇED Gerekli Değildir‘ kararının hukuka uyarlılığın bulunamadığına vurgu yapılıyor. Kararda “Dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden teminat alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına, itiraz yolu kapalı olmak üzere 09.02.2022 tarihinde karar verildi” ifadeleri kullanılıyor.

Kazdağları’nda Cengiz Holding’in projesine bilirkişi raporu: ‘ÇED olumlu kararı’ uygun değil

Kazdağları’nda, Cengiz Holding’in Halilağa Bakır Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi için Temmuz 2021’de verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu” kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi için açılan davada yapılan bilirkişi keşfi sonucundan rapor çıktı. Bilirkişi raporunda tesise ‘ÇED olumlu kararı’nın verilmesinin uygun olmadığı belirtildi.

Bilirkişi raporunda “Bilirkişi Kurulumuzca dava konusu Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi için ‘ÇED olumlu kararı’nın uygun olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” ifadeleri kullanıldı.

‘Bilim bizden yana’

Kazdağları Ekoloji Platformu tarafından yapılan açıkalamada şu ifadelere yer verildi:

“Bilim, bu kez de bizden, doğadan, haklıdan yana safını belirledi. ‘Ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, arkeolojik alanlarımızın altın-bakır madeni için yok edilemez’ dedi.”

Açıklamada ayrıca “Hukukun da, bilimin yanında yer alarak, acilen ‘yürütmeyi durdurma’ ve arkasından da ‘ÇED olumlu kararının uygun olmadığı’ konusunda karar vereceğine inanıyoruz’ çağrısında bulunuldu.

‘Bu projenin durdurulması çok önemli’

Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan ise şu ifadeleri kullandı:

“Bilirkişi raporunun doğadan yana çıkmasından çok memnunuz. Umarız davanın hakimleri de bilirkişi raporunu gözeterek yürütmeyi durdurma kararı verirler ve arkasından da ÇED raporu için iptal kararı verirler. Çok uzun soluklu bir mücadele oldu. Çok uğraştık. Her yerde itirazlarımızı dile getirmiştik. Bilim bu kez bizden yana oldu. Bu projenin durdurulması çok önemli. Bu projeyi durdurmuş olursak büyük bir başarı elde etmiş olacağız. Herkesin emeği var. Çok sayıda davacı vardı. Halk sahip çıktı. Bu nedenle de çok sevinçliyiz.”

Ne olmuştu?

Truva Bakır Maden İşletmeleri A.Ş.’nin 87513 ruhsat numaralı sahasında Cengiz Holding’e ait Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi Projesi hakkında 26 Temmuz 2021 tarihinde verilen “ÇED olumlu” kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi ile KEP bileşenleri ve yerel vatandaşlarla 6 kurumsal, 81 bireysel olmak üzere 87 davacı ile 24 Ağustos 2021 tarihinde dava açılmıştı.

Davacı kurumlar arasında Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çanakkale Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği Çanakkale Şubesi, Ayvalık Tabiat Platformu, Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği ve Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği bulunuyordu.

TEMA Vakfı ve Çan Çevre Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası ve ayrıca Çevre Mühendisleri Odası tarafından da davalar açılmıştı. Çanakkale İdare Mahkemesi KEP bileşenlerinin olduğu davanın yürütmeyi durdurma kararını TEMA’nın açtığı davada yapılacak bilirkişi keşfine bağlamıştı. Bilirkişi keşfi öncesinde Hacıbekirler köyünde bir araya gelen köylüler ve çevre aktivistleri “Kazdağları’ndan defol Cengiz” yazılı pankartlar taşıdı.

21 Kasım’da, itirazlar üzerine KEP’ten sınırlı sayıda temsilcinin de gözlemci olarak katılmasına izin verilen bir bilirkişi keşfi gerçekleştirilmişti.

Cengiz Holding’in icraatları

Çevreye verdiği zararlarla adından sıkça söz ettiren Cengiz Holding’in hayata geçirdiği ve geçirmek istediği bazı projeler şöyle:

  • Holding, İstanbul’un ekolojisine ciddi zararlar veren İstanbul 3. Havalimanı projesinin ihalesini Mapa, Limak, Kolin ve Kalyon ile beraber alan şirketlerden biri.
  • Holding, Artvin Cerattepe‘de 2016’da maden arama ve çıkarma çalışmalarına başladı. Maden arama çalışmaları için holdinge yeni ruhsatlar verildi.
  • Cengiz Holding, Kazdağları‘nda yıllardır arama faaliyetleri sürdüren Truva Bakır İşletmeleri A.Ş maden işletmesini, Liberty Gold ve Teck Resorurces’dan satın aldı. Alamos Gold‘un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik, Kazdağları’nda 2019 yılında biten inşaat ruhsatının yenilenmemesinden dolayı bölgedeki çalışmalarına son vermişti.
  • Holding, Rize İyidere’de İyidere Lojistik Liman Projesi‘nin yapımını üstlenmiş, projeye taş temin etmek için İkizdere’de taş ocağı yapımına başlamıştı. İkizderelilerin taş ocağına karşı mücadelesi 100 günü aşkın süredir sürüyor.
  • Holding, Çanakkale Bayramiç’te faaliyete geçirilmek istenen Halilağa Bakır Madeni Projesi‘ni yapmak için de çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.
  • Cengiz Holding’e bağlı Cengiz Elektrik ŞirketiDiyanet İşleri BaşkanlığıTürkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ardından İçişleri Bakanlığı’nın da milyonlarca liralık elektrik enerjisi ihalesini aldı.
  • Holding, bunların yanında Akkuyu Nükleer Santral LimanıOrdu-Giresun Havalimanı Rize-Artvin HavalimanıAnkara Hızlı Tren GarıHüseyin Avni Paşa Korusu gibi birçok projenin yapım işlerinde de yer aldı.

TÜİK’e göre genç işsizlik azaldı ama gençler öyle demiyor

Almanya merkezli Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Derneği ile Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ali Çağlar koordinatörlüğünde hazırlanan ‘Türkiye Gençlik Araştırması 2021’ bugün yayınlandı. 28 ilde 3 bin 243 kişiyle gerçekleştirilen araştırmanın katılımcılarının yaş aralığı ise 18 ila 25 arasında.

Katılımcı gençlerin yüzde 99,1’i Türkiye’de sosyo-ekonomik sorunlar olduğunu belirtirken yüzde 87’si ülkede çok fazla işsizlik olduğunu, yüzde 82,9’u gelir dağılımının eşit olmadığını düşünüyor.

TÜİK’e göre gençlerin işi var, gençlere göre işsizlik

Ancak araştırmanın ortaya koyduğunun aksine Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamları işsizlik sayılarında yine olumlu bir tablo çiziyor. TÜİK bugün Ekim ile Aralık 2021 tarih aralığını kapsayan dördüncü çeyrek işgücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı 2021 yılı dördüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 0,8 puanlık azalışla yüzde 21,4, mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı 1,0 puanlık artışla yüzde 33,7 oldu. Bu yaş grubunda mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı ise bir önceki çeyreğe göre 0,8 puanlık artışla yüzde 42,8 seviyesinde gerçekleşti.. Fakat Türkiye Gençlik Araştırması’nda tablo çok farklı.

Katılımcıların yüzde 72,9’u imkanları olsa başka bir ülkede yaşamak istediklerini söylüyor. Gençler Avrupa, İskandinav ülkeleri ve ABD gibi ülkelerde yaşamak istiyor.

Gençler için hayvan hakları ve çevre korunması ilk sıralarda yer alıyor

Katılımcıların yüzde 92,5’inin kentsel yerleşim alanlarında doğduğu belirtilen araştırmada katılımcıların yaşamlarında yüzde 90,6 önem verdikleri ve altıncı sırada yer alan değer çevrenin korunması oldu.

Katılımcılar aynı şekilde hayvan haklarını da yüzde 93,2 oranla en önem verdikleri değerler arasında dördüncü sıraya yerleştirdi. Gençlerin ilk üç değeri ise yüzde 96,6 ile aile ve dürüstlük, yüzde 95,7 ile ahlaklılık oldu.

En önemli sorunlar: Küresel ısınma, iklim değişikliği ve kuraklık

Yakın gelecekte dünyayı bekleyen ikinci sıradaki en önemli sorun – tehditin ne olduğu sorusuna ise katılımcılar, yüzde 21,9’luk bir oran ile “küresel ısınma ve iklim değişikliği, kuraklık” cevabını veriyor. Araştırmaya göre; her iki öncelik sorusunda da aynı cevabın ilk sırada gelmesi, araştırmaya katılan genç nüfus için bu konunun önemli bir sorun olarak düşünüldüğünü gösteriyor.

Ekonomik krizler ile çevre kirliliği, doğa katliamı, ormansızlaştırma da yakın oranlarda dünyanın en önemli ikinci sorunu olarak düşünülüyor. Araştırmada şu ifadelere yer veriliyor:

“Çevrenin korunması ile eğitim derecesi ilişkisine bakıldığında, eğitim seviyesi yükseldikçe çevrenin korunmasına verilen önem derecesinin de arttığı görülmüştür. Bu durumu, bireyin eğitim seviyesi yükseldikçe çevre duyarlılığı konusunda daha üst düzeyde bir bilinçlenmenin gerçekleştiği şeklinde yorumlamak olanaklıdır. . Tıpkı çevre konusunda olduğu gibi, daha üst seviyede eğitim almış olanların hayvan hakları konusunda da daha duyarlı oldukları görülmüştür. Çevrenin korunmasına verilen önem, genel toplamda, yüzde 90,6’dır. Yaş ilerledikçe çevrenin korunmasına verilen önem düzeyinin de artmakta olduğu görülmüştür. Aslında bireyin yaşı ilerledikçe, çevre konusundaki farkındalığı ve duyarlılığı artmaktadır.”

Gençler Erdoğan’a, adalete ve siyasi partilere güvenmiyor

Katılımcıların en çok güvendiği kişiler bilim insanları oldu. Gençlerin yüzde 80,6’sı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmiyor.

Gençlerin yüzde 88,1’i mahkeme ve adalet sistemine güvenmiyor. Öte yandan gençlerin yalnızca yüzde 6,9’luk bir kesin gazeteci ve televizyonculara güvendiğini söylüyor. Katılımcıların yalnızca yüzde 4,4’ü siyasi partilere güvenirken politikacılara olan güven ise yüzde 3,7’de kaldı.

Ülkedeki sorunlar: işsizlik, rüşvet, yolsuzluk

Katılımcıların mevcut yaşamlarından memnun olma oranı ise yalnızca yüzde 55,2 ile orta düzey bir memnuniyetliğe işaret ediyor. Gençlerin yüzde 62,5’i ülkenin yönetiminden memnun olmadığını söylerken ülkede yaşanan sorunları şöyle sıralıyorlar:

  • Ekonomik durumun kötü olması: yüzde 17,8
  • İşsizlik: yüzde 16,2
  • Kalitesiz eğitim sistemi: yüzde 15,8
  • İnsan kayırma, yolsuzluk ve rüşvetin yaygınlığı: yüzde 15,4

Katılımcıların yüzde 65,9’u ise Türkiye’de insan haklarına saygı gösterilmediğini düşünüyor.