Ana Sayfa Blog Sayfa 1030

İklim krizi: ABD’deki ‘mega kuraklık’ son 1.200 yıldır bölgeyi etkileyen en kötü durum

ABD‘de Kaliforniya ve diğer batı  eyaletleri, son on yılda ciddi su kesintileri yaşadı. Hatta bazı topluluklar içmek için şişelenmiş su ithal etmeye bile zorlandı.

Bilim insanları, batı ABD’yi 20 yıldır vuran ‘mega kuraklığın’ bölgeyi en az 1.200 yıldır etkileyen en kötü durum olduğunu söylüyor. Geçen yıl görülen düşük yağış oranları ve yüksek sıcaklıklar nedeniyle söz konusu eyaletlerin yüzde 95’i ağır kuraklıkla boğuşuyor.

Kuzey Amerika’nın en büyük su rezevlerinden ikisi olan Colorado Nehri üzerindeki Mead ve Powell gölleri,  geçen yaz bir yüzyıldan fazla bir süre içinde kaydedilen en düşük seviyelerine ulaştı. Bu göller,  Los Angeles ve Las Vegas da dahil olmak üzere ABD’nin en büyük şehirlerinden bazılarına su sağlıyor.

Popüler bilim dergisi Nature‘de yayımlanan araştırma ayrıca, kuraklığın 2030 yılına kadar devam etme olasılığının yüzde 75 olduğunu ortaya koydu.

Çalışmanın baş yazarı, Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi’nden  Park Williams, hava koşullarının bu şekilde devam etmesi halinde sorunun çözülmesi için birkaç yoğun yağışlı yıla ihtiyaç duyulduğuna, kuraklığın etkilerinin tek bir yağışlı yılla düzelemeyeceğine dikkat çekiyor.

Küresel ısınma sorun daha da kötüleştiriyor

Uzmanlara göre, insan kaynaklı iklim değişikliği, 2000’den bu yana kuraklığın nedenlerinin yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor. Bilgisayar modelleri, iklim değişikliğinin etkileri olmasa bile kuraklık yaşanabileceğini ancak sorunun bu kadar uzun süreli ve yaygın olmayacağını gösteriyor.  Artan sera gazları dünyayı ısıtarak daha fazla buharlaşmaya neden oluyor ve atmosferik dengeleri bozuyor.

Josh Edelson/Telif Hakkı 2021 The Associated Press.  Her hakkı saklıdır.

Williams, “İklim değişikliği olmasaydı, son 22 yıl muhtemelen 300 yılın en kurak dönemi olurdu. Ama bu, 1500’lerin, 1200’lerin veya 1100’lerin mega kuraklığıyla karşılaştırılacak bir durum değil” diye konuşuyor.

Artan küresel sıcaklıklar, toprağı ve bitki örtüsünü kurutan daha fazla buharlaşmaya yol açıyor. 2000 ve 2021 yılları arasında bölgedeki sıcaklıklar, önceki 50 yılın ortalamalarından yaklaşık bir derece daha yüksek olarak ölçülmüştü.

Kaliforniya gibi eyaletler, dünyanın küresel ısınmanın aşırı kuraklığa neden olduğu tek yer değil. IPCC’nin raporlarına göre, dünya sanayi öncesi seviyelerin 2 derece üzerinde ısınırsa, üç milyara kadar insan kuraklıktan kaynaklanan kronik su kıtlığı yaşayabilir .

 

Aysel Tuğluk için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor: Cezai sorumluluğu var

Adli Tıp Kurumu (ATK), cezaevinde demans teşhisi konulan ve tahliyesi istenen eski HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk hakkında “ceza sorumluluğunun tam olduğu” yönünde rapor verdi.

Kobanê Davası’nda tutuklu olarak yargılanan Tuğluk hakkında, mahkemenin talebi üzerine Adli Tıp Kurumu tarafından rapor hazırlandı. Demokrasi İçin Hukukçular grubunun Twitter hesabından yapılan açıklamada, rapor “üstün körü” olarak değerlendirildi.

Savunma yapabilecek mi?

Mahkemenin suçlama konusu olan dönemde Tuğluk’un cezai sorumluğunun tespiti ve savunma yapıp yapamayacağını tespitini istediği hatırlatılan açıklamada, “ATK talebe rağmen Aysel Tuğluk’un savunmasını yapıp yapamayacağına dair karar vermemiştir. Bu nedenle ATK’nın, mahkemenin savunmaya ilişkin sorusuna cevap vermeden, bugün itibari ile cezaevinde kalma koşullarına ilişkin de değerlendirme yapmadan verdiği karar hukuken anlamsızdır” denildi.

“Ancak ATK raporunda kararın dışında tıbbi değerlendirme ve belirlemeler de vardır” denilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“ATK Aysel Tuğluk için ‘halihazırda Hafif Bilişsel Bozukluk tespit’ etmiştir. Bireyin yargılamada savunma yapabilmesi için tam bir bilişsel duruma ve iradeye sahip olması şarttır. Sonuç olarak; Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesinin raporundaki tıbbi değerlendirmeler ve tespitler Aysel Tuğluk’un sağlık durumu nedeniyle savunma yapamayacağını ve yargılanamayacağını ayrıca cezaevinde kalmasının uygun olmayacağını göstermektedir. Aysel Tuğluk hakkındaki tıbbi belirlemeler ve tespitler neticesinde ATK Dördüncü İhtisas Dairesi görüş bildirmeli ve Mahkeme Aysel Tuğluk için geç olmadan infazı erteleyerek tahliye kararı vermelidir.”

‘ATK suç işliyor’

Rapora tepki gösteren Aysel Tuğluk’a Özgürlük İçin 1000 Kadın kampanya grubu da yetkili sağlık kurumlarının “cezaevinde kalamaz” raporlarını dikkate almayan Adli Tıp Kurumunun suç işlediğini belirtti:

“Aysel Tuğluk’un ağır hastalığına ilişkin yetkili sağlık kurumlarının “cezaevinde kalamaz” raporlarının dikkate alınması, hukuka, insan haklarına uygun bir karar vermesi gerekirken #AdliTıpSuçİşliyor ATK, bugün verdiği raporla Aysel’in yaşamını hiçe sayarak siyasi bir karar verdi. ”

“ATK’nin görevinin hukuk, adalet ve tıp etiğine uygun, insan sağlığını, yaşamını gözeten kararlar vermektir, siyasi kararları onamak değil” denilen açıklamada, kararın insan haklarına aykırı olduğu belirtildi; Tuğluk’un derhal serbest bırakılarak tedavi olması talep edildi.

Gruptan 18 Şubat Cuma günü saat 12.30’da tüm kadın avukatlara, İstanbul Barosu önünde toplanma çağrısı yapıldı.

Ne olmuştu?

Aysel Tuğluk, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı görevinde bulunduğu dönemde, 29 Aralık 2016’da tutuklanmış ve 16 Mart 2018’de  “örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi  Tuğluk hakkında verilen hapis cezasını onadı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da 6-8 Ekim Kobani eylemlerine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Tuğluk için ayrıca tutuklama kararı verdi.

Pehlivan, Ağırel ve Kılınç serbest bırakıldı

Libya’da yaşamını yitiren MİT görevlisinin cenazesiyle ilgili haberler nedeniyle haklarında verilen hapis cezasının onanmasının ardından dün (15 Şubat) yeniden cezaevine giren gazeteciler Hülya Kılınç, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel akşam saatlerinde serbest bırakıldı.

Avukat Hüseyin Ersöz, dün İstanbul Adliyesi‘ne giderek teslim olan Murat Ağırel ve Barış Pehlivan’ın götürüldükleri Silivri Cezaevi’nden serbest bırakıldığını “Ve özgürlük geldi. Hemen şimdi! Gazeteciler Barış Pehlivan ve Murat Ağırel serbest bırakıldı” paylaşımıyla duyurdu.

Avukat Ersöz, kapalı cezaevinden açık cezaevine sevk edilen iki gazetecinin burada koronavirüs tedbirleri kapsamında tahliye edildiklerini belirtti.

CHP Milletvekili Alpay Antmen de gazeteci Hülya Kılınç’ın serbest bırakıldığını duyurdu. Antmen, “Bir güzel haber daha. Gazeteci Hülya Kılınç da serbest bırakıldı” dedi.

MİT mensubu haberleri” davasında yargılanan ve haklarında verilen cezalar onanan gazetecilerden Murat Ağırel ve Barış Pehlivan dün  Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne teslim olmuştu. Adliyedeki işlemlerin ardından Ağırel ve Pehlivan Silivri Cezaevi’ne götürüldü. Manisa’da tutuklanan Hülya Kılınç da cezaevine gönderildi.

Birleşmiş Milletler: Çevre kirliliği Covid-19’dan daha çok ölüme neden oluyor

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dün yayınlanan çevre raporunda uzmanlar, çevre kirliliğinin Covid-19’dan daha çok ölüme neden olduğunu ve bunun için önlem alınması gerektiğini söyledi.

Raporda bazı zehirli kimyasalların yasaklanması için “acil ve iddialı eylem” çağrısında bulunuldu. Araştırmada devletlerle şirketlerin neden olduğu kirliliğin küresel olarak Covid-19’dan daha fazla ölüme katkıda bulunduğu belirtildi.

Kimyasal atıklardan oluşan kirlilik insanlık suçu

Raporda, pestisitler, plastikler ve elektronik atıklardan kaynaklanan kirliliğin yaygın insan hakları ihlallerine ve yılda en az 9 milyon erken ölüme neden olduğu ve konunun büyük ölçüde göz ardı edildiği belirtildi. Worldometer verilerine göre koronavirüs küresel çapta 5,9 milyona yakın ölüme neden oldu.

Çevre kirliliği yönetimi başarısız

Reuters’den Emma Farge’nin aktardığına göre; raporun yazarı BM Özel Raportörü David Boyd, “Çevre kirliliği ve zehirli atık maddelerin oluşturduğu riskleri yönetmeye yönelik mevcut yaklaşımlar açıkça başarısız oluyor ve bu da temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının yaygın şekilde ihlal edilmesine neden oluyor” dedi. Boyd, şu ifadeleri kullandı:

“Bence insanlara daha iyisini sunmak için etik ve şimdi bir de yasal sorumluluğumuz var.”

PFAS’a yasak talebi

Temiz bir çevreyi insan hakkı olarak ilan eden BM İnsan Hakları Konseyi‘ne gelecek ay sunulacak olan rapor, dün Konsey’in internet sitesinde yayınlandı. Yapışmaz pişirme kapları gibi ev ürünlerinde kullanılan, kanserle ilişkilendirilen ve dayanıklı oldukları için “sonsuza kadar kimyasallar” olarak adlandırılan PFAS veya per- ve polifloroalkil maddelere yasak getirilmesi talep ediliyor.

Kurban bölgeleri

Ayrıca kirli alanların temizlenmesini ve aşırı durumlarda, etkilenen dezavantajlı konumda yer alan yoksul ve öteki durumdaki toplulukların “kurban bölgeleri” olarak tanımlanan bölgelerden taşınmaları da isteniyor. Kurban bölgeleri terimi insanların yaşaması için sağlıksız yerler manasında kullanılıyor.

Başlangıçta nükleer deneme bölgelerini tanımlamak için kullanılan bu terim, raporda, iklim değişikliği nedeniyle yaşanamaz hale gelen, aşırı derecede kirlenmiş herhangi bir yeri veya bu yeri içerecek şekilde genişletildi.

Boyd, “Bu kurban bölgeleri hikayelerini anlatarak yapmak istediğim şey, aksi takdirde açıklanamayan, anlaşılmaz istatistiklere gerçekten insani bir yüz vermek” dedi.

İklim ve çevre adaleti gündemi

BM İnsan Hakları Temsilcisi Michelle Bachelet, çevresel tehditlerin en büyük küresel hak sorunu olduğunu ve giderek artan sayıda iklim ve çevre adaleti davalarının söz konusu insan haklarını başarıyla gündeme getirdiğini ifade etmişti.

Kimyasal atık, 28 Şubat-2 Mart tarihlerinde Kenya’nın Nairobi kentinde yapılacak olan BM çevre konferansında, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli‘ne (IPCC) benzer şekilde özel bir panel kurulması önerisi de dahil olmak üzere müzakerelerin bir parçası olacak.

PFAS nedir?

PFAS veya per- ve polifloroalkil maddeler; ürünleri suya, lekeye veya ısıya dayanıklı yapmak için kullanılan yaklaşık 9 bin bileşikten oluşan bir sınıf.
Çok etkili oldukları için kimyasallar düzinelerce endüstride kullanılıyor ve leke koruyucular, halılar ve ayakkabılar gibi binlerce günlük tüketici ürününde bulunuyor.

Tekstil üreticileri bunları su geçirmez giysiler üretmek için kullanıyor. Ayrıca zemin cilalarında, yapışmaz pişirme kaplarında, gıda ambalajlarında, kozmetik ürünlerinde, yangın söndürme köpüğünde ve çok daha fazla üründe yer alıyor.

BİSAM: Açlık sınırı 4 bin 131, yoksulluk sınırı 14 bin 288 lira

DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM), ‘Açlık Ve Yoksulluk Sınırı Ocak 2022 Dönem Raporu’nu açıkladı. Buna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Ocak 2022 için 4 bin 131 lira. Açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 14 bin 288 lira oldu.

2022’de asgari ücrete yapılan zamla birlikte eve giren 4 bin 253 liranın açlık sınırında olduğu ortaya koyulurken aynı zamanda alım gücünün erimesi ve gıda ve elektrik gibi temel beslenme ve barınma ihtiyaçlarına gelen zamlarla ve Türk Lirası’nın Dolar ve Euro karşısında yaşadığı değer kaybıyla birlikte alım gücünün ne kadar düştüğü ortaya koyuldu.

Beslenmek için yapılması gereken minimum harcama: 4 bin 131 lira

Rapora göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi yapması gereken 4 bin 131 liralık harcama tutarı, sadece gıda için yapılması gereken minimum tutar. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 14 bin 288 liraya ulaşmış durumda. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 18.69 lira, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı ise günlük 10.18 lira oldu.

BİSAM’ın araştırmasında, Sağlık Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyabetik bölümünün hazırladığı Türkiye’ye Özgü Beslenme Kalıbı’nın, farklı kaynaklardan elde edilen verilerle değerlendirilerek yenilenmesi sonucunda elde edilen BİSAM beslenme kalıbı dikkate alınıyor. Elde edilen beslenme kalıbı her ay açıklanan TÜİK madde fiyatları ile değerlendirilerek, kişinin ihtiyacına göre yapması gereken gıda harcamasının tutarı tespit ediliyor.

15 ilde kar yağışı bekleniyor

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından yapılan 16 Şubat ile 20 Şubat tarihleri arasına ilişkin beş günlük hava tahmin raporuna göre; ülke genelinde hava sıcaklıklarının genellikle mevsim normalleri civarında, kuzeybatı kesimlerde yer yer mevsim normallerinin bir ila üç derece üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor.

Cuma ve Cumartesi günleri ise Marmara, İç Ege, İç Anadolu ve Batı Karadeniz’e kar yağması bekleniyor. Kar yağacak iller arasında Karabük, Kastamonu, Yozgat, Kırşehir, Aksaray, Nevşehir, Kayseri, Niğde, Karaman, Sivas, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum ve Hakkari yer alıyor.

Buzlanma ve don uyarısı

Meteoroloji, bu sabah ve gece saatlerinde iç ve doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis hadisesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı vatandaşları dikkatli ve tedbirli olmaları yönünde uyardı.

Çığ uyarısı

Meteoroloji’den Akdeniz Bölgesi’nin yüksek kesimlerinde (Toros Dağları), İç Anadolu’nun güneyinde ve doğusunda (Konya, Karaman ve Niğde’nin Toros Dağları kesimi ile Kayseri ve Sivas’ın yüksek kesimleri), Karadeniz Bölgesi’nin iç ve yüksek kesimleri ile Doğu Anadolu Bölgesi’nde yüksek kar örtüsü bulunan eğimli yerlerde çığ riski olmasından dolayı meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiği uyarısında bulunuldu.

 

DSÖ: Covid-19 vakalarının çoğunu Omicron’un alt varyantı BA.2 oluşturuyor

Dünya Sağlık Örgütü‘nün (DSÖ) sitesinde yayımlanan ‘Haftalık Covid-19 Güncellemesi‘ raporuna göre, BA.2 alt varyantı Bangladeş, Brunei, Çin, Danimarka, Guam, Hindistan, Karadağ, Nepal, Pakistan ve Filipinler’de Omicron vakalarının yarısından fazlasını kapsıyor.

Örgütün raporunda küresel Covid-19 vakaları, Omicron ve alt varyantlarına dair son durum incelendi. Rapora göre 7-13 Şubat’ta küresel Covid-19 vaka artış oranında bir önceki haftaya göre yüzde 19’luk düşüş görülürken, can kaybı oranları önceki haftaya göre değişiklik göstermedi.

Dünya genelinde 16 milyon vaka

AA’dan Ömer Faruk Yıldız’ın aktardığına göre; son bir haftada dünya genelinde yaklaşık 16 milyon yeni Covid-19 vakası görülürken virüs nedeniyle 75 bine yakın kişi hayatını kaybetti.

Vakalarda en fazla düşüş, DSÖ’nün Güneydoğu Asya Bölgesi’nde gözlemlendi ve bu bölgede son bir haftadaki artış oranı, bir önceki haftaya göre yüzde 37 daha az olarak belirlendi.

Aynı aralıktaki DSÖ’nün Amerikalar Bölgesi’nde yüzde 32, Afrika’da yüzde 30, Avrupa‘da yüzde 16 ve Doğu Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 12 düşüş kaydedildi.

BA.2 en çok Güneydoğu Asya’da yayılıyor

Raporda Omicron’un alt varyantlarından BA.2’nin, küresel Covid-19 vaka artışlarındaki payının artışta olduğu da gözlemlendi.

DSÖ’ye bağlı İnfluanza Verilerinin Paylaşımı Küresel İnisiyatifi‘ne (GISAID) gönderilen vaka örneklerine göre BA.2’nin en çok DSÖ’nün Güneydoğu Asya Bölgesi’nde yayılarak toplam Omicron vakalarının yüzde 44,7’sini oluşturduğu, Amerikalar Bölgesi’nde ise BA.2’nin yayılma oranının yüzde 1’lerde olduğu bilgisi paylaşıldı.

Raporda BA.2’nin Omicron’a kıyasla daha hızlı yayıldığına dair sınırlı verilerin olduğu açıklanırken alt varyantın insan vücudunu ne derece etkilediğinin henüz bilinmediği kaydedildi.

İmamoğlu: ‘Kanal’ bir emlak projesi, İstanbul bunu kaldıramaz

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesi için, “Bu, bir emlak projesidir. ‘Araziyi tanıdıklarına sat, sonra burayı imara aç, birileri para kazansın’ projesidir. Ama İstanbul’a büyük bir külfettir, büyük bir zarardır. En az 2,5-3 milyon daha ilave nüfus demektir. Böylesi bir nüfusu, böyle bir yapıyı İstanbul’un kaldırma şansı yoktur” dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün İSTAÇ‘ın Başakşehir’deki katı atık aktarma merkezinin açılışını yaptıktan sonra Kuru Gıda Toptancı Hali’ne giderek esnafı ziyaret etti. İmamoğlu, burada Kanal İstanbul ile ilgili düşüncelerini paylaştı.

‘Kanal İstanbul büyük bir külfet’

ANKA Haber Ajansı’nın aktardığına göre; Kanal İstanbul’un bir emlak projesi olduğunu belirten İmamoğlu, şunları söyledi:

“Kanal İstanbul ile ilgili Ekrem İmamoğlu ne düşünüyor, bunu bilmenizi istiyorum. Ben değil, İstanbul halkı, Kanal İstanbul meselesini, İstanbul’a dair sosyal, çevresel, yaşamsal, nüfus ve ulaşım olarak her yönüyle büyük bir külfet, büyük bir problem, büyük bir sorun yumağı olarak görüyor; altını çizeyim. Saatlerce Kanal İstanbul’u anlatırım. Bu, bir emlak projesidir. ‘Araziyi tanıdıklarına sat, sonra burayı imara aç, birileri para kazansın’ projesidir. Ama İstanbul’a büyük bir külfettir, büyük bir zarardır. En az 2,5-3 milyon daha ilave nüfus demektir. Böylesi bir nüfusu, böyle bir yapıyı İstanbul’un kaldırma şansı yoktur.”

‘İstanbul dünyanın en ucuz, kendi insanına en pahalı şehri’

Ülkenin büyümesinin apartmanlaşmadan değil, üretimden geçtiğini ifade eden İmamoğlu, “Siz de üretimin aracılarısınız. Tarım, sanayi, tüketici arasındaki aracılarsınız. Çok akılcı, çok derin ve geleceği düşünerek hareket etmeliyiz. Memlekette meslek kalmadı. Ben, binlerce konut üretmiş adamım. Ben, şantiyeleri bilirim, konut işini bilirim. Üç kuşak inşaatçı bir ailenin evladıyım. Böyle inşaat sektörü yönetilmez. Bakın, şu an ülkenin geldiği durum; İstanbul dünyanın en ucuz şehri ama kendi insanına en pahalı şehri” dedi.

Son olarak Ekrem İmamoğlu, “Kanal İstanbul meselesini anlamanızı arzu ederim. Kanal İstanbul meselesini anlamanızı isterim. Talep etmeniz halinde, teknik, bilimsel, şehircilikten anlayan, doğadan anlayan, su biliminden anlayan Mehmet Bey, yedi sekiz kişiyi buraya getirir. Bütün ortaklarınızı çağırırsınız, dinlersiniz. Alacağınızı alırsınız, almazsınız, dinlersiniz. Talebiniz olursa biz hazırız” ifadelerini kullandı.

Kanal İstanbul’da malikler gizlenmişti

Kanal İstanbul manzaralı Yenişehir Rezerv Yapı Alanı ilk üç etap planlama sahası imar uygulaması askı tutanağı, 17 Ocak’ta İstanbul Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından yayımlanmıştı. 3194 sayılı İmar Yasası’nın 18. maddesi yoluyla imar uygulaması yapılmasına Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden itiraz gelmişti.

İmar uygulamasına alınan parsellerden yüzde 45’e kadar “Düzenleme Ortaklık Payı” (DOP) kesilebileceğini belirten TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Kanal İstanbul projesi için hazırlanan askı tutanağına ‘Tapuda hisseli yaptığınız kişilerin kimliklerini diğer maliklerden neden saklıyorsunuz? Kimlere özel imar verilecek?’ diyerek itiraz etmişti.

Kanal İstanbul’dan 44 dönümlük arazi

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed El Sani’nin annesi Şeyha Moza’nın, talan ve ranta sebep olacağı gerekçesiyle tepki çeken Kanal İstanbul güzergâhından 44 dönüm arazi satın aldığı ortaya çıkmıştı.  Erdoğan da Katar emirinin annesinin arsa almasıyla ilgili, “Katar Emiri’nin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu” demişti.

Arazi satışları, imar planı değişikliği gibi birçok tartışmaya neden olan Kanal İstanbul projesinde askıya çıkan imar planlarına göre bazı bölgelerden arsa alan “şanslı” kişilere 15 kat imar izni çıkmıştı. Söz konusu azınlık dışında kalanlara ise 3 kat imar izni verilmişti. Bu değişiklik sonrası “15 kat izin çıkan yerleri Katarlılar mı aldı” sorusu gündeme gelmişti.

Kanal İstanbul güzergâhında arsa alan isimler arasında Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imam hatip lisesinden arkadaşı Aziz Torun, 17/25 Aralık operasyonlarında tartışılan eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Erdoğan Bayraktar gibi isimler bulunuyor.

Tarlabaşı’nda trans kadınlara ‘kulüp terörü’

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Tarlabaşı’nda trans kadınlara haraç, cinsel şiddet ve tehdide ilişkin bugün (15 Şubat) dernek binasında basın toplantısı düzenledi.

İHD Eş Genel Başkanı Av. Eren Keskin, toplantının başında Tarlabaşı’nda polis karakoluna 20 metre uzaklıktaki Bahriyeli Pub denilen kulübün yöneticilerinin “cadde parası” adı altında kadınlardan haraç kestiğini, cinsel şiddet uyguladığını ve tehdit ettiğini söyledi.

“Haraç kesenleri uyarıyoruz: Vazgeçin!”

Kaos GL‘nin aktardığına göre, kadınların, komisyona başvurduğunu belirten Keskin, “İHD LGBTİ+ Hakları Komisyonu olarak ilgilendiğimiz gibi, vekaletlerini de üstlendik. Suç duyurusunda bulunacağız, koruma talep ettik. Mahkemelerden transfobik olmayan kararlar bekliyoruz” dedi:

“Hiç kimsenin cadde parası adı altında haraç istemeye hakkı yok. Hem de karakolun dibinde. Bunu yapamazlar, böyle bir şey yok! Cinsel şiddete maruz bırakmak, tehdit etmek gibi çok fazla suç var ve elimizde deliller var. Bu işi yapanları uyarıyoruz: Vazgeçin. Hemen yanı başındaki karakolu da uyarıyoruz. İşinizi yapın, ayrımcılık yapmayın.”

‘Polis, devlet ve kulüp yöneticilerinden öyle bir baskı var ki..’

Toplantıda söz alan baskı ve şiddete uğrayan kadınlar ise şunları anlattı:

“Polis, devlet ve kulüp yöneticilerinden öyle bir baskı var ki… Geçen gün o adamlardan birisi arkadaşımı bıçaklayacaktı ve bekçi gülerek yanından geçti. Hiç yaşamak istemediğimiz olaylar var, ağır geliyor bize. Kimi arkadaşımızı dövüyorlar, kiminden haraç alıyorlar. Ne devlet arkamızda ne başka bir kurum. Bekçilerle de sorun yaşıyoruz. Biz bunları hak etmiyoruz, kendi ülkemizde özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. Kimse de bizi baskıya maruz bırakamaz.”

“İnsanlar bizi hep üçüncü sınıf insan olarak görüyor. İstediklerini yapmadığımızda bizi taciz ediyorlar. Onların kurallarına uymazsak ya şehri terk ettiriyorlar ya da istediğini yapmazsak bizi yaralıyorlar. İstedikleri parayı vermezsek ya dayak yiyoruz ya da caddeye çıkamıyoruz. Sürekli diken üstünde yaşamak istemiyoruz. Hepimizin aileleri var ve ailelerimize kötü haber gitsin istemiyoruz. Karakola gittiğinde polis seni kale almıyor, çünkü transsın.”

Kadınlar, karakola şikayetçi olduklarında da sonuç alamadıklarını ve kendilerinden haraç kesenlerin, “İsterseniz şikayet edin, polis arkamızda” dediğini de ekledi.

Sedef Kabaş hakkında 12 yıl hapsi istenen iddianameye kabul, tahliye başvurusuna ret

‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğince 22 Ocak’ta tutuklanan Sedef Kabaş‘a yönelik  soruşturma, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Basın Bürosunca tamamlandı. İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etti.

Kabaş Tele-1 ekranında sarf ettiği Erdoğan’a yönelik sözleri nedeniyle ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ ve iki bakana karşı ‘kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret’ suçlarından toplam 12 yıl 10 aya kadar hapis cezasıyla yargılanacak.

İddianamede, gazeteci Sedef Kabaş ‘şüpheli’, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘müşteki’, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ‘mağdur’ sıfatıyla yer alıyor.

Sedef Kabaş hakkında da “zincirleme şekilde” Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan 1 yıl 5 aydan 8 yıl 2 aya kadar;  Soylu ve Karaismailoğlu’na yönelik sözleri nedeniyle de toplam 2 yıl 4 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası isteniyor. 

Tahliye talebine ret, ilk duruşma 11 Mart’ta

Öte yandan Kabaş’ın avukatı Uğur Poyraz’ın yaptığı tahliye başvurusunu görüşen İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi,  talebi reddetti. Mahkeme Kabaş’ın tutukluluk halinin devamına ve ilk duruşmanın da 11 Mart’ta görülmesine karar verdi.

Kabaş hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan da 250 bin TL’lik manevi tazminat davası açmıştı.