Meralar özelleştirilmeli mi? – Abdullah Aysu

Meralar, ortak varlıklarımızdır, değerlerimizdir. Şirketler tarafından paraya dönüştürülebilecek kaynaklar sınıfından değildir.

Çünkü;

Hayvanlar için özgürce yaşam ve beslenme, hayvan yetiştiricileri için bedava yem sağlama alanlarıdır. Meralarda beslenen hayvanların ürünleri kapalı alanlardaki hayvanlarınkinden besin bakımından daha zengindir. Sağlıklıdır. Meralar ayrıca karbon dioksiti depolar, oksijen üretir.

Meraların belki de en önemli özelliği; ekolojik zincirin vazgeçilmezi canlılara ev sahipliği yapıyor olmasıdır.

Fakat çıkarılan 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ve İmar Kanununa eklenen “Ek Madde” ile ortak değer sayılabilecek meralar, ortak miras olmaktan çıkarıldı, sermaye şirketlerine sunuldu. Başka bir deyişle, meralar artık çıkarılan bu KHK ile ortak değer değil; özelleştirilebilecek.

Ancak meraları kişiselleştirmek/özelleştirmek için yasa çıkarılmadı. KHK çıkarıldı. Neden yasa değil de KHK çıkarıldı, önce ona bakalım. Sonra konumuz olan meralara tekrar döneriz.

Çıkarılacak yasanın önce tasarısı hazırlanır. Hazırlanan yasa tasarısı teklif ve gerekçeleriyle birlikte TBMM’ne sunulur. TBMM’de ilgili komisyonlarda tartışılır. Sonra TBMM Genel Kurulu’na iner ve burada kamuoyuna açık bir şekilde ele alınır. Tartışılır. Yasalaşır.

KHK’lerde işleyiş böyle değildir. KHK’ler Başbakan’ın isteği ile Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır. Cumhurbaşkanı’nın onayının ardından Resmi Gazete’de yayınlanır ve yasallık kazanır. Bu süreçte TBMM devre dışı bırakılır. Bilgilendirilmez. Tartışılmaz. Kimse tarafından izlen(e)mez. Kamuoyunun bilgisine sunulmadığı gibi katkısına da kapalıdır.

17.08. 2011 tarihli 648 sayılı bir KHK çıkarıldı. Bu KHK ile 3194 sayılı İmar Kanunun 27. Maddesi değiştirildi. Yapılan değişiklikle, “Köy yerleşik alan sınırı içerisinde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uygulanmaz” hükmü getirildi.

Köylerde yapılacak yapılarla ilgili olarak daha önce sadece köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar için sağlanan istisnalar yapılan değişiklikle herkese tanındı.

Özellikle kıyı şeridindeki köy yerleşim alanları ve çevreleri tarım arazilerinin özellikleri dikkate alınmaksızın tümüyle ranta açılacaktır. Bu amaçla İmar Kanunu’na Ek Madde eklendi.

İmar Kanununa eklenen “Ek Madde” ile “Mera, yaylak ve kışlakların geleneksel kullanım amacıyla geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen kısımlarından kamu hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler, talep sahiplerine bedeli karşılığında yirmi dokuz yıla kadar tahsis edilebilecektir.” Ayrıca “Mera, yaylak ve kışlakların turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu çerçevesinde kullanılmak ve değerlendirmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilebilecektir.”

Eklenen maddedeki, “talep sahiplerine bedeli karşılığında 29 yıla kadar tahsis edilebilecektir” demek; meralar amaç dışı kullanıma açılacak, üzerine konut, otel, tatil köyü, golf sahası ve benzeri işletmeler kurulabilecek demektir.

Aslında meraların çoğu vasfını yitirdi. Önemli bir bölümü yaşanan savaş, sağlanamayan barış nedeniyle kullanım dışı kaldı. Esasında meralarımız kurtarılmaya muhtaçken, elde kalanın “hovardaca” kullanılması, feda edilmesi niye?

Yoksa, hayvanların özgürce beslenememesi, hayvan yetiştiricilerinin ülke ülke saman araması, ekolojinin bozulacak olması, insanlara sağlıklı besin sağlanamayacak olması Hükümet için önemli değil mi? Hükümet için olmayabilir.

Ama meralar, yurttaşlarla birlikte tüm canlılar ve ekoloji için önemli.

 

Abdullah Aysu – Özgür Gündem

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR