Yeşeriyorum

Libya!!! – Abdullah Anar

0

Bir deneyim veya bir komplo

Libya’da Tunus ve Mısır’da olanlara ek birşeyler oluyor. Belki orda yaşanan diktanın daha güçlü olması, biraz değil tam bir dikta olması, reaksiyonu da iktidarın tepkisini de belirlemiş olabilir.

Önceki Libya

Libya’ya çalışmak amacı ile gittim. Bize Libya’nın güvenli olduğu ve Kaddafi yönetiminde az sayıda polisle dahi gayet olumlu bir şekilde devam ettiğini anlattılar. Bunun nasıl sağlandığı ile ilgili ipuçları vermediler. Ancak halkın genelinin polis veya devlet görevilisi olarak evinden dahi küçük maaşlar ile beslendiğini ve bunu kaybetmemek için ses çıkarılmadığını izah ettiler.

Gittiğimizde bize söylenen önemli tavsiye Kaddafi ismini cümle içinde kullanmamak olduğu idi. Nedeni ise Kaddafi kelimesini duyan kişinin O’nun adını olmumsuz kullanmış olabileceğiniz olasılığı ile sizi zor duruma sokması ve sınır dışı etmesi söz konusu olabilirmiş!

Buna riayet ettik. Şakir veya amca takısı ile Kaddafi’den söz eder olduk. Korktuk. Çünkü tanıştığımız birçok sivil dahi kendini polis veya polisde çalışmış ve ayrılmış kişi olarak tanıttı. Polis devleti veya herkesi kontrol eden herkes devleti gibi bir kurgu karşımızda idi.

Korkumuz işimizi kaybetmenin yanı sıra süresi belirsiz hapise atılmak idi. Çünkü buna dair efsaneler çok anlatılırdı. Diğer yandan çalıştığımız şirketin ağırlığı ile bize verilen önem de tersi bir etki ile bize güven veriyor idi.

Libya’da politik bir cümle ya da cümlecik kullanmadık. Neler oluyor burda diye sormadık. Kaddafi’ye hayranlıkların serbestçe ifade edildiği konuşmalara katılırken, karşıtı hiçbir konuşmaya katılmadık.

1996’da neler olmuş?

Duyduğum Kaddafi karşıtı veya O’nun yönetiminin yapabileceklerinin nelere vardığının anlatıldğı tek konuşma 1996 da Kaddafi yönetiminin katliamı ile ilgili idi.

Gerçi Kaddafi 42 yıl önce kendi devirimi esnasında buna direnen Derne halkını denizden bombalamış ve Derne’yi 40 yıl her türlü hizmetten mahrum bıramış idi. Devirim esnasında kayıtsız ve sayısız ölümler bize anlatılmış, ancak 12 Eylül deneyimi olan bizler için bu süpriz olmamış ve haber niteliği taşımamış idi.

1996’da, bundan sadece 15 yıl önce, Kaddafi yönetimi evlerden muhalif olduğundan şüphelendiği 1200 kişiyi “5 dakika karakola gelir misiniz?” sorusu ile evlerinden bir gece yarısı alımış. Trablus yakınlarında Abu Salim Hapishanesi’nde bir gün içinde kurşuna dizilmiş.

Anlatan öldürülenlerden birinin kardeşi.

Şimdi bu noktada Libya halkını küçümseyen mesajlar gönderen her kötünün ABD kaynaklı olduğunu hatta bu direnişin, devrimin halkın işi olmadığını anlatan mesajları hatırlıyorum. Hemen burada onların bu acılara uzak, halkı tanımayan ahkâm kesenler olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncelere yine dönmek üzere yaşananları anlatmaya devam ediyorum.

Bu katliam ile ilgili Uluslararası Af Örgütü’nün şu linkine bakınız.

Ev işgalleri

Ocak ayında tamda Tunus’ta yaşanan protestolar ve Bin Ali’nin gidişi ertesinde Mısır’da ve Libya’da endişeler yaşanırken ev işgalleri söz konusu oldu.

Bu işgallerin benzerlerini daha önceden duymuş idik. 20 yıl önce dahi ev yapan firmalar evleri tamamen bitirmeye fırsat bulamadan evler işgal edilmiş ve işgalcilerine teslim edilmiş.

Bu kez TV’ye açık bir halk ile toplantıda Kaddafi’ye bir vatandaş evini teslim alamadığını söyler. Kaddafi kendisine boş bir eve git yerleş der. ‘Kimse sana bişi yapamaz’ der. Aynı gece 3-4 ev şantiyesinde işgaller olur.

Biri bizim karşımızda. Bizim şantiyeden görülen şekilde.

Bu kez sadece ev işgalleri olmaz. Şantiye basılır. Kore ve Türk firmalarına ait şantiyeler. Kişisel eşyalar dahil tüm eşyalar yağma edilir. Şantiyeciler korku dolu günler yaşar.

Bu olaylar Libya’da da dünya basınında da konu olmadı !!!

O zaman acaba Lost adasında mı, yok köyde mi yaşıyoruz diye düşünmeye başladık.

Polis tepki vermedi. Düşünmeye başladık. Neden o kadar sert olduğu söylenen polis tepki vermedi. Nerede o kadar çok olduğu söylenen polis veya askerler.

Bu soruyu olaylar yumuşayınca Polis şeflerine de sorduk.

“Tunus’ta yükselen halk hareketi nedeni ile Lider bir süre müdahale etmeyin dedi” şeklinde açıklamalar yaptılar. Sonrasında bunun bir halk hareketi olmadığı anlaşılınca evlere müdahele edildi. İşgalciler evlerden çıkarıldı.

Bu olay basına konu olmadı. Biz de önceden yaşananları düşünerek devamı olmayacak münferit bir hareket olarak yorumladık.

Libya’da demografi

Bu analizi yapacak kadar uzman değilim. Gözlemlerimi aktaracağım ki demografiyi beraberce tahmin edelim. Öncelikle Libya’da kişiler veya küçük, bizim çekirdek dediğimiz, aileler değil büyük aşiretler söz sahibi. Öyle ki bir kaza, ister trafik kazası olsun, isterse iş kazası olsun hemen aşiret tarafından değerlendiriliyor ve aşiretin dediği ceza – ki çoğu kez para cezası – uygulanıyor. Devletin çok belli kanunları olmadığı gibi, kanunlar aşret kanunu ile çelişince (bu gibi konularda) aşiretin dediği oluyor. Aşiret de Allah Galip, yani olumsuzluk Allah’ın takdiri kabîlinden olayı değerlendiriyor ve kalanlar için bir bedel talep ediyor.

Bunun yanı sıra kişinin elde ettiği devlet katında pozisyon, ki şimdilerde pek de işe yaramıyor, mesleki yetenek veya pozisyon da belirleyici özellikler. Dini olarak bir ruhban sınıfı veya kişisel önderlik burada göze batmıyor veya ben fark edemedim.

Libya’da İslami ilkeler hakim. Kadın evlerinde hapis. Evler mutlaka yüksek duvarlı ve küçük pencereli. Ev ziyareti yaptığınızda mutlaka kadınları göremeyeceğiniz ayrı bir odaya alınıyorsunuz. Bazı yarı Mısırlı ailelerde ve modern ailelerde bu durum aşılsa dahi genel durum bu. Ancak kadın okula gidiyor ve okur ise çalışma yaşamında az da olsa yer alıyor.

Yönetsel bir mekanizmada bir kadın varlığına raslamadım. Ancak ev yönetimlerinde söz sahibi olabiliyorlar. Kadına şiddet veya kadın cinayetlerinde karnesi çok kırık olan ülkemizi burayle kıyaslayacak bir gözlemimiz ne yazık ki olamadı.

Diğer yandan Libyalı olmayan Çatlı kadınlar bulaşık, yemek ve temizlik gibi işlerde örtünerek çalışmaktalar. Bu kadınlar daha özgür ancak kısıtlı ekonomili kadınlar profili çizmekteler.

Derne’de 17 Şubat 2011

Tunus ve Mısır’dan sonra Libya’da bir hareketlenme beklendi. Hatta Facebook ve Twitter gibi sitelerde 17 Şubat’ın Gazap Günü ilan edildiği ilanlarına da rastladık. Ancak politik bir halk hareketi cılız dahi olsa gözlemlenmediği için bu bekletimiz 10-15 kişiyi aşmayacak gösteriler şeklinde oldu.

Diğer yandan, Tunus ayaklanmasının hemen ardından ev işgalleri olayı ve polisin bir varlık gösterememesi bir miktar bizi düşündürmedi değil.

17 Şubat 2011 de güne polis merkezlerinin yakıldığı haberi ile başladık. Yer yer gösteriler başlamış, polis göstericilere ateş açmış ve 8 gösterici ile 2 polis bu çatışmalarda ölmüş idi.

18 Şubat Cuma olduğu için tatil günümüz idi. Güne mahkeme binasının, pasaport işleri ile uğraşan devlet binasının yakıldığı haberi ile başladık. Hemen akabinde liman gümrüğü yakılmış idi ve gümrükteki arabalar talan ediliyordu. Hemen gittim. Ancak talanın sonuna tanık oldum.

Yanan mahkeme binası ve cevazatın (pasaport işleri) yanı sıra tüm polis merkezlerinin, polis istasyonlarının ve polis araçlarının yakılmış olduğunu gördüm.

Şantiyemize döndüğümüzde artık şantiyemizinde talan edileceği beklentisi oluştu. Diğer bir Türk firmasının şantiyesinin talan edildiği haberi ile beklenti arttı ve akabinde 17:00 gibi yağmacılar ellerinde palalar ve av tüfekleri ile geldiler. Tabi ki hiçbir devlet koruması artık yoktu. Ya kendimizi savunacaktık ya da yağmacılara şantiyeyi teslim edip oradan kaçacaktık.

Yağma grupları hiçbir insanı hedef almadı. Camları kırdılar, bilgisayarlar ve arabalardan başlayarak eşyaları talan ettiler. Evlere girdiler ve ne var ne yok alıp, kalan kısmı ateşe verdiler.

Direnişçi ile yağmacı iki ayrı profil idi. Bunu ertesi günlerde anladık. Yağmacı bildiğimiz fırsatcı iken direnişçi polititik bir tavır aldı. Öncelikle bizleri direnişi de örgütleyen Libyalılar o gece düğün salonunda ve evlerinde ağırladılar.

O gün ve ertesi 8 gün düğün salonunda 280 kişi ile barınma ve yaşama mücadelesi verdik. Şartlarımız zor değildi. Ancak dış dünyayla iletişemiyorduk ve aileler şartlarımızı bilmiyorlardı. Hayatlarımızdan endişeleniyorlar idi. Bu sıkıntılı günlerde bazı insanlarımızın sinirleri kısa sürede harap olurken, bazı insanlarımız uzun süre sabırlı olarak beklediler.

İsyanın her günü korkulu rüya Kaddafi’nin askerleri idi. Direnişçilerin yönetimi 1 günde ele geçirdiği Derne’de hayat genelde sakin iken korkulan Kaddafi’nin paralı askerlerini Derne’ye göndermesi ve sorgusuz katliam yapması idi. Devlet terörünün en açık şekli diktatörlüklerde hesapsız ölümler bilinen birşey.

Hava saldırısı, gemi ile saldırı veya paralı askerlerin helikopter ile indirilmesi konuşulurken Labrak’a paralı askerlerin geldiği haberi geldi. Derneliler, Beydağlılar Labrak’a gitti ve çarpıştı. Ertesi gün uyandığımızda sonucu bekledik. Derne yenildi ise geliyor olmalı idiler.

Gelmediler. Yenilmişler ve Derneliler, Beydağlılar ve tabi ki Labrak halkı yenmiş idi. Sabah beni Sahaba camisine götürdüler. Yaralı olarak esir alınan paralı askerleri gördüm. Ağır yaralı idiler. Konuşcak halleri ve konuşcak dilleri yoktu. Sadece öldürmeye programlanmışlar ve gelir gelmez uçaksavar mermileri ile 16 kadın çocuğu öldürmüşlerdi.

Ölüm, dönüşü olmayan kayıp. Artık Libya’da günlük bir terim. Türkiye’nin doğu ve güney doğusundan, Irak’tan hatırladığımız sıradanlaştığında yaşamın ötelendiği bir kavram,

Libya, yaşamak adına ve özgürleşmek adına ölüyordu.

Sonuç

Belli ki halka dayalı bir gücü olmayan ve artık uluslararası desteği de kalmayan Kaddafi gidecek. Saddam’ın çocukları gibi çocuklarına kara günler bırakarak. Halkına ölümler hediye ederek ve olabildiğince kanlı gidecek Kaddafi.

Tartışılan bunun ardından ABD’nin geleceği ve daha da kötü olacağı. Libya’yı bilmeyenler neyin daha da kötü olabileceğini bilemez. 1996’yı bilemez. Tek celsede hapse alınan, aniden ortadan kaybolanları bilemez. Libya’yı bilmeyen Derne’nin 40 yıl önce bombalanarak teslim alındığını ve sonrasında hizmetlerden yoksun bırakılıp 40 yıl çöp içinde bırakıldığını bilemez.

Bilemeyince haklı olarak ahkâm keser. Bu ABD’nin oyunu der. Der, ama o filmi seyrederken halk köprüyü umarım ki geçer.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.