Köşe Yazıları

İlkel Referandumla Demokrasicilik Oyunu

0

Bilindiği ve son günlerde yoğun olarak konuşulduğu gibi Ankara’nın Bahçelievler semtinde bir referandum gerçekleşecek. Referandumun öne çıkan konusu ise 7. Cadde olarak bilinen ve bir caddeden çok çevresiyle bir bölgeyi kapsayan alanda içki içilip içilmeyeceği. Aslında buradan daha bu işin acayiplikleri başlıyor. Çünkü 7. Cadde zaten her türlü mekânın bulunduğu ve tüm Ankaralılar için çekim merkezi olan bir bölge. O zaman aslında soru “Burada içkiyi yasaklayalım mı?” oluyor fakat bu gizleniyor. Sanki yeni kurulmuş bir yerde bir karar alınacakmış, kurulu düzen bozulmayacakmış gibi… Zaten var olan bir durumun da insanlara sorulması da; sanki bu halinden daha farklı (daha alkole yönelik) bir konuma geçecekmiş gibi bir hava yaratıyor. Halk, özellikle de gürültüden rahatsız olmaları beklenen yaşlı kesim korkutuluyor.1

Melih Gökçek de, Ankara’yı biraz bilen biri de tahmin edebilir ki, bu oylamada, gerçekten sadece o bölgenin insanı oy verirse, sonuç yasakçı seçeneğin kaybetmesi şeklinde gerçekleşecek. Hem işin başka bir garip yanı, referandumu yapan Büyükşehir Belediyesi olmasına rağmen, orasıyla ilgili kararı verecek belediye Çankaya Belediyesi Belediye Meclisi ve orada da CHP üyeleri çoğunlukta. Davul başka birinin boynundayken, tokmak başka birinin elinde… Bu sonuç tahmin ediliyorsa peki neden bile bile bu referandum yapılıyor?

Aslında bunun yanıtı basit. Bu oylamada zihniyetinin mağlup olması işine bile gelecektir Gökçek’in. Oylama ile ve oylamanın en ilkeliyle, yani %51’in, %49’a üstün gelip tüm ortamı kontrol altına alabildiği, kararlar alınmaya başlandığında, bu ilk oylama hep Gökçek’in halkın kararına nasıl saygı duyduğunun kanıtı olarak sunulacaktır. Bildik gülümsemesiyle “Daha ilk oylamada bu zihniyet kazandı ve biz saygı duyduk. Şimdi onlar neden Keçiören’de alkol satışının tamamen yasaklanmasını getiren oylama sonuçlarına saygılı olmuyorlar? Bunlar böyle işte. Demokrasiyi ancak kendi kazandıklarında benimserler.” diyen bir Melih Gökçek görüntüsü çok uzakta değildir.

Peki, bu gerçekten demokrasi mi? Demokrasi, bu mu? Referandumun en ilkel şekli olan “bir fazlaysa hepsi senin” mantığıyla demokrasi olur mu? Örneğin, bu sefer de Ayrancı semtinde referandum yapılsa ve halk başörtülülerin semte giremeyeceğine bir oy farkla karar verse? İstanbul Fatih’te oylama sonucu sakalsız erkeklerin, Cihangir’de de top sakalsızların bölgeye giremeyeceği kararı çıksa? Herhangi bir yerde evcil hayvan beslemenin yasaklanması kararı verilse? Çoğunluk olanlar, çoğunluk oldukları bölgede, az olanın etkileneceği kararlar alsalar? Türkiye daha demokratik mi olacak? Totaliterlik ne zamandan beri halka sorma, halkın isteklerine boyun eğme kılıfına sokuldu? Eğer, bir yerel yönetim ya da hükümet, gerekli önlemleri alıp ak ile karanın birlikte yaşamasını sağlayamıyorsa o koltukta oturması için bir neden var mıdır?2

Çocuğuna oynasın diye futbol takımı kurup, futbolcuları ayaklı doğalgaz faturasına çeviren; şehrin en güzel parkının sağdan soldan kırpılmasına karşı koyan halkı ciddiye almayan; zam yaparken tepkilere aldırmayan ve bu üç olayda da dâhil olmak üzere toplumun tamamını ilgilendiren hiçbir konuyu halka danışmayan kişi mi demokrasiyi kullanmaya ve insanlara kabul ettirmeye çalışıyor şimdi? O gülüşün samimiyetine inanabilir miyiz? Kızılay’ın yaya trafiğine kapatılması da bir referandumla kararlaştırılmıştı. Otobüslerle kentin çeperinden insanlar taşınmıştı. Kızılay’ı belki yılda bir kere kullanan insanlar, onlara söylenen oyları verip kararı vermişlerdi. Bir amcaya sordular, “Kızılay’ın yaya trafiğine kapatılmasını ister misin?” amca yanıt verdi: “istemem.” —“Peki, neye oy vereceksin bu referandumda?” –“Gökçek’e”. İşte bize sunulan demokrasi böyle bir demokrasi. Ne oldu peki? Kızılay’ı kullananlar yaya trafiğini üstten akıtmaya devam ettiler. Yerin altında kalmaya mahkum ilkel bir demokrasi…

 

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.