Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Yeni normumuz: Güvensizlik ve belirsizlik

0

Önce birkaç soruyla başlayalım: Bir ülkede Anayasa dahil herhangi bir yazılı kurala ya da tapu dahil herhangi bir edinilmiş hakka güvenemezseniz nasıl yaşarsınız? Yaşam hakkınız dahil tüm haklarınız tehlike altındayken ve bu haklar ihlal edildiğinde, ihlal eden(ler)in başına bir şey gelmediğinde nasıl yaşarsınız? Sizi koruyan yasalar yok sayılırken ve evrensel haklara karşı yasalar çıkartılmaya çalışılırken nasıl yaşarsınız? Haklarınızı diğer güç odaklarına karşı koruması gereken araçlar ele geçirilirse ya da ele geçirilmek için hedef gösterilirse nasıl yaşarsınız? Bir ülkede güven ve tahmin edilebilirlik ortadan kalkarsa nasıl yaşarsınız? Güvene ve tahmin edilebilirliğe saldıranlara tüm kapılar açılıyorsa nasıl yaşarsınız?

Bu sorulara belki derli toplu bir yanıtımız yok ama hepimizin yaşamları bu soruya birer canlı örnek aslında: Bugün Türkiye’de nasıl yaşarsak, öyle yaşarız. Ekonomik, siyasal ve toplumsal krizler içinde debelenerek yaşarız. Sadece son bir aydan, o da araştırma yaparak değil, sadece akılda kaldığı kadarıyla üç adet örnek vermek istiyorum.

Darbe, öğrenci ölümleri, özel mülkü gasp…

  • Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesi üzerinden Anayasal düzene darbe girişiminde bulunması ve iktidarın küçük ortağının Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı (ki iktidarın büyük ortağı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne atanmıştır kendisi) Kandil’e gitmeye davet etmesi. Mevcut Anayasa’ya uyanların hükümetin bir bölümü tarafından PKK üyesi olarak görülmesi.
  • Anadolu’da önemli bir anlam ifade eden şekilde söylersek “devlete emanet edilen” üniversite öğrencilerinin sürekli yemeklerden zehirlenmesi, bakımı yapılmayan asansörlerde ölmesi, Avrupa’nın çoğu hapishanesinde mahkumlara sunulan şartlardan daha kötü şartlarda öğrenim hayatlarını sürdürmeleri.
  • Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” gibi adından hiçbir şey anlaşılmayan ve biraz da bilerek böyle yapılan teklif ile mülkiyet hakkının zedelenmesi (aslında daha net söylersek ortadan kaldırılması) ve bu zedelenmeye karşı da hak arayışının mümkün olabildiğince kısıtlanması.

Bakın üç örnek. Çok kısa bir süre içerisinde yaşanan ve tüm ömrümüzü bir şekilde etkileyecek üç örnek. Anayasa’ya uyulmuyor. Yaşam hakkımız ihlal ediliyor. Tapu vb. evrensel haklar karşısında bir anda güvencesiz hale gelebiliyoruz. Hepsinde dönüp dolaşacağımız yer yargı ama yargının da durumu ortada. En güvenilmeyen kurumlardan bir tanesi olarak her ankette başa oynuyor. Hatta bir örnekte göreceğimiz gibi bırakın güven vermeyi, güvensizliği yaratmakta rol oynuyor.

Katı olan her şey buharlaşıyor

Çürüme artıyor, kokuşmuşluk yayılıyor, ulusal ve evrensel güven mercileri ortadan kalkınca herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor ve aslında birlikte yaşamanın temeli sarsılıyor. “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir” dediğimizde herkes başka başlık sayabilir. Bana da yarın sorsanız başka bir başlık söyleyebilirim Türkiye bu açıdan insanı hiç düşünmeye sevk etmiyor ama bugün için Türkiye’nin en büyük sorunu güvensizlik ve belirsizlik ortamıdır. En büyük sorunumuz hiçbir şeye güvenememe ve şimdiye kadar iyi kötü öngörülebilen bir ülkede yaşarken bir anda tamamen belirsizlikler içerisinde kalmış olma halidir.

Siyasetin görevi işte bu durumla da mücadele etmektir. Topluma güven verecek, toplumun kendisine güven vermesini sağlayacak ve bir zincir oluşturarak her parçanın diğerini tutacağı bir yapıyı hedefleyecek siyasi yapılar oluşturmalıyız. Madem bize çocukluğumuzdan beri anlatılan her kurum, her ideal, her norm katıyken bir anda buharlaşabiliyor o zaman biz de kendi katılarımızı yaratmalıyız. Bir ülkede toplum, hükümete karşı anayasayı savunmak zorunda kalmamalı. Bir ülkede toplum, devlet yurtlarına yerleştirdiği öğrenciler zehirlendi mi yoksa asansörde öldü mü diye düşünmemeli. Bir ülkede toplum sabah uyandığında ülkede satacak bir şey bırakmayan hükümet sağlam binaya el koymuş, içindekini de şehrin öbür ucuna sürmüş olarak bulmamalı kendisini. Bunun güvencesini, bunun rahatlığını, bunun tahmin edilebilirliğini sağlamalıyız.

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.