Dünyaİklim KriziKentManşet

İklim kriziyle afetler kapımızda: Hazırlıklı olmazsak etkisi daha da kuvvetli olacak

0
Fotoğraf: AFP

Birleşmiş Milletler, 1989’da 13 Ekim’i Uluslararası Afet Riskini Azaltma Günü ilan etti.

İklim krizinin yıkıcı etkileri tüm dünyada hissediliyor.

Bu yıl, benzeri görülmemiş sel felaketi Pakistan‘ın üçte birini sular altında bıraktı, Doğu Afrika‘daki kuraklıklardan insanlar ve hayvanlar ölüyor ve Çin, şimdiye kadar kaydedilen en şiddetli sıcak dalgasını yaşıyor.

Kentleri yeniden tasarlamalıyız

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, dünyada afet kavramının ve sınıflandırmasının değiştiğini belirtiyor.

Türkeş, Türkiye’nin tüm bu risklerden muaf olmadığına dikkat çekiyor ve ‘hazırlığa’ vurgu yapıyor:

“Günümüze oranla yüzyılın sonunda, kabaca Türkiye’nin Karadeniz kıyı kuşağı ve kuzeydoğu Anadolu‘nun dışında kalan büyük bir bölümünün çok daha kurak olacağını biliyoruz. Bir yandan kuraklıkları, bir yandan da aşırı şiddetli yağışları yaşayacağız. Buna hazırlıklı olmazsak etkisi çok daha kuvvetli olacak. Sellerin ve afetlerin önüne geçebilmek için kesinlikle kentleri yeniden tasarlamamız gerekiyor.”

Artık çok net bir şekilde iklim değişikliği bağlantılı klimatolojik veya hidrometeorolojik afetlerin diğer afetlerin önüne geçtiğini söyleyen Türkeş, “İklim değişikliği nedeniyle ısınan hava kütlelerinin doyması için daha fazla su buharına ihtiyacı var. Su buharı tutma kapasitesi artıyor ve bu, hidrolojik döngüyü kuvvetlendiriyor” diye ekliyor.

Buna göre Türkiye’de önceden çok nadir görülmesine rağmen bir hortum klimatolojisi oluşmaya başladı, ayrıca yerel koşulların da desteğiyle çok daha şiddetli yağışlar, kuvvetli sağanaklar, gök gürültülü sağanak fırtınaları ve dolu fırtınaları yaşanıyor.

‣ Seller ve ‘kırılgan’ kentler: Türkiye şehirleri aşırı yağışa neden hazırlıksız?

AA’ya konuşan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil de iklim değişikliğiyle birlikte şiddeti artan yağışların heyelan oluşumları üzerindeki rolüyle ilgili şunları söylüyor:

Nüfus artışı ve yerleşimlerin doğal alanlara doğru genişlemesi, ulaşımın yaygınlaşması önemli, bu daha çok risk demek. Bu nedenle heyelandan ölen insan sayısı zamanla artıyor.”

Dağlık kesimlerde buzulların eridiğini ve bunun yüz binlerce yıl stabil olan toprağı çözmeye başladığını anlatan Serengil, bu tip bölgelerde daha yaygın ve sık biçimde kütlesel toprak hareketleri görülebileceğini vurguluyor.

İklim değişikliği kendini ‘hava olaylarında anomaliler’ olarak gösteriyor

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ormancılar Derneği Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Kavgacı da artan orman yangınlarıyla ilgili şunları aktarıyor:

“İklim değişikliği tutuşma için gerekli olan koşulların daha uygun bir hale gelmesini sağlıyor. Kurutucu rüzgarların uzun günler, hızlı bir şekilde esmesi ise olası tutuşmanın hızlıca büyümesine ve kontrol altına alınması nın zorlaşmasına neden oluyor. Yani iklim değişikliğinin tutuşma ve tutuşma sonrası yayılma açısından gerekli koşullar üzerinde teşvik edici etkisi var.”

Kavgacı, özellikle büyük yangınlarda, önleme, söndürme ve yangın sonrası restorasyonun tamamını kapsayan yangınla mücadele organizasyonunun bu yeni koşullar dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor:

“Öncelikle doğa ve çevre farkındalığının bir şekilde toplumun fenotipik kodlarına yerleştirilmesi gerekiyor. Bu kapsamda insan için en önemli çevre faktörü eğitimdir. Bizim aileden ve okul öncesi eğitimle birlikte başlayan bir süreçle bunu kodlarımıza işlememiz gerekiyor. Çünkü çıkan orman yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı.”

Ülkelerin iklim krizine uyum sağlamasının 5 yolu

Birleşmiş Milletler dünya liderlerini, iklim krizinin etkilerini hafifletmek kadar adaptasyona da yatırım yapmaya çağırıyor.

Adaptasyon olmadan ekonomiler, gıda güvenliği ve küresel istikrar tehdit altında.

BM, ülkelerin iklim krizine ve getirdiği afetlere hazırlıklı olması için şu 5 adımın önemini vurguluyor:

1- Erken uyarı sistemleri

Zamanında yapılan uyarılarla insanlar, kaynak stoğu yapabilir, kapıları, pencereleri daha güvenli hale getirerek veya evlerini tahliye ederek erken önlem alabilir.

Araştırmalar, yaklaşmakta olan bir sıcak hava dalgası veya fırtınaya karşı sadece 24 saatlik uyarının sonraki hasarı yüzde 30 oranında azaltabileceğini gösteriyor.

Örneğin Bangladeş’te, iklim değişikliği daha şiddetli hale gelse bile, özellikle erken uyarıların iyileştirilmesi nedeniyle, kasırgalardan ölümlerin sayısı son 40 yılda 100 kat azaldı.

İklim tahminleri sunanerken uyarı sistemleri, en uygun maliyetli uyum önlemlerinden biri ve yatırılan her bir dolar için yaklaşık dokuz dolarlık toplam fayda sağlıyor.

Ancak bugün, dünya nüfusunun üçte biri hala erken uyarı sistemleri tarafından yeterince kapsanmıyor.

Çabalar esas olarak fırtınalar, sel ve kuraklıklara odaklanmış olsa da, sıcak dalgaları ve orman yangınları gibi diğer tehlikelerin daha yaygın ve yoğun hale geldikçe bu sisteme daha iyi entegre edilmesi gerekiyor.

Fotoğraf: AFP

2- Ekosistem restorasyonu

Küresel restorasyon çabası yalnızca karbonu emmekle kalmayacak, aynı zamanda dünyayı en yıkıcı etkilerden koruyan “ekosistem hizmetlerini” artıracaktır.

  • Şehirlerde, şehir ormanlarını restore etmek havayı soğutur ve sıcak dalgalarının şiddetini azaltır. Normal güneşli bir günde, tek bir ağaç, 24 saat çalışan iki ev tipi klimaya eşdeğer bir soğutma etkisi sağlar.
  • Kıyılarda, mangrov ormanları, deniz dalgalarının yüksekliğini ve gücünü azaltarak fırtına dalgalanmalarına karşı doğal deniz savunması sağlar. Ayrıca mangrovları korumak, deniz duvarları inşa etmekten kilometre başına bin kat daha ucuzdur.
  • Yüksek rakımlarda, yeniden yeşillenen dağ yamaçları, toplulukları iklim kaynaklı heyelan ve çığlardan korur.

3- İklime dayanıklı altyapılar

İklime dayanıklı altyapı, aşırı iklim etkilerinden kaynaklanan şoklara karşı dayanıklı yollar, köprüler ve elektrik hatları gibi varlıkları ve sistemleri ifade eder.

Altyapı, iklim değişikliğine uyum için öngörülen maliyetlerin yüzde 88’inden sorumludur.

Dünya Bankası’nın hazırladığı bir raporu, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki iklime dayanıklı altyapı yatırımlarının her bir dolar için yaklaşık 4 dolar, toplamda ise yaklaşık 4,2 trilyon dolar fayda sağlayabileceğini tespit ediyor.

Mantık basit: Daha dayanıklı altyapı varlıkları, yaşam döngüleri uzadıkça ve hizmetleri daha güvenilir hale geldikçe kendilerini amorti ediyor.

İklime dayanıklı altyapıya yatırımları teşvik etmeye yönelik araçlar arasında bina kodları gibi düzenleyici standartlar, güvenlik açığı haritaları gibi mekansal planlama çerçeveleri ve özel sektörün iklim riskleri, tahminler ve belirsizliklerden haberdar olmasını sağlamak için güçlü bir iletişim ağı gibi öğeler yer alıyor.

4- Su kaynaklarının güvenliği

İklim değişikliği aslında birçok yönden, suyla ilgili bir meseledir: Su baskınları, kuraklıklar, yükselen deniz seviyeleri ve hatta orman yangınları …

2030 yılına kadar her iki kişiden birinin ciddi su kıtlığı yaşaması bekleniyor.

Tarım, küresel tatlı su kullanımının yüzde 70’ini oluşturduğu için daha verimli sulamaya yatırım yapmak çok önemli.

Şehir merkezlerindeki sızıntılar azaltılarak 2030 yılına kadar küresel olarak yaklaşık 100-120 milyar metreküp su tasarrufu sağlanabilir.

Araştırmalar, yağmur suyu toplama sistemlerine yapılan yatırımların, onları daha yaygın olarak kullanılabilir hale getirmek için sürdürülebilir olması gerektiğini gösteriyor.

‣ Yağmur hasadı ile suyun ilk kaynağına dönüş: Durma göğe bakalım!

5- Uzun vadeli planlama

İklim uyum çözümleri, uzun vadeli strateji ve politikalara entegre edildiğinde daha etkilidir.

Ulusal Uyum Planları, ülkelerin geleceği planlamaları ve uyum ihtiyaçlarını stratejik olarak önceliklendirmeleri için çok önemli bir yönetişim mekanizmasıdır.

Bu planların önemli bir parçası, on yıllar sonra gelecek iklim senaryolarını incelemek ve bunları farklı sektörler için kırılganlık değerlendirmeleriyle birleştirmek. Bunlar, yatırım, düzenleyici ve mali çerçeve değişiklikleriyle ilgili hükümet kararlarının planlanmasına ve yönlendirilmesine ve kamu bilincinin artırılmasına yardımcı olabilir.

Yaklaşık 70 ülke bir Ulusal Uyum Planı geliştirmiş durumda ve Paris Anlaşmasının merkezi bir parçası olan Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılardaki uyum unsurlarını iyileştirmek için k 20 BM Üye Devleti destekleniyor.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.