Dış Köşe

Bol ve Sol şans – Anıl Kemal Aktaş

0

Okuyucuya Not: Bu yazının yazarı bu kelimeleri bir araya getirirken içinden ne geldiyse ortaya koymuştur. Kısacası önceki yazılarıma benzer bir tarz bulamayabilirsiniz. Umursamaz bir havası olabilir,dikkat.

 

Yüksek lisans öğrencisi olmak farklı bir hadiseymiş gerçekten. Özellikle daha geçen sene arkadaşlarınla “abartarak” kahkaha attığın koridorlarda şimdi kaygılı bir şekilde tek başına yürümek bu hadiseyi daha da zorlaştırıyor. En azından bütün bu süreçlerinde beraber yaşadığım bir dostum ve hemşerim var. O da elde var “birrrr”. Kaygılandığım yüksek lisans programım;  son piyasa depreminden ve ortaya çıkan tartışmaların gelecekte merkezine oturacağı düşünülen “Ekonomi Hukuku” üzerine. Yani iktisat ve hukuk ilişkisinin irdelenmesi. Genel olarak liberal eğilimli Bilkent’in bu programı bana çok şey katarken bu Pazar günü gittiğim Yeşiller ve EDP Birleşme/Kuruluş Kongresi benim için bir nefes alma alanı oldu.  En azından;” azcık dur orada KUTSAL PİYASA, Başka Bir Dünya Mümkün! diyenleri gözlemlemeye gidiyorum. Regülasyon ve rekabet kavramlarına bu Pazar zihnimde yer yok!” deme fırsatı oluştu.

Bireysel olarak üyesi bulunduğum siyasal partiye, üye olmadan önce de gönüllü olarak omuz verdiğim için belirli alışkanlıklar ve zihin şemalarına sahip olarak bugün o kongreye gittim. Evden çıktığımda aklımda bu birleşmeyi amaçlayanların “Yeşiller/Birlik90”birleşmesinde oluşan politik imaj ve faydanın aynısını yakalamak gibi bir hedeflerinin olup olmadığı vardı. Aniden durup düşündüm. Bu kongreye kendi deneyimlerime dayanan “bildik” siyasal analiz yöntemlerimi bir kenara koyarak gitmeliyim. Kongre salonuna İngiltere’den dönen arkadaşım Ömer ile beraber gittim. Bana hediye ettiği kongre için özel olarak hazırlanan bandanayı boynuma bağlayıp, tesadüfî olarak evden çıkarken üzerime geçirdiğim morlu-yeşilli kazağımla beraber zihnimde “biz sizden değiliz ama sizi dinlemeye bu güzelim Pazar günü gelecek kadar acayip ve farklı adamlarız haaa” şımarıklığı ile salona girdim. Salondaki ilk gözlemim belirgin şekilde hakim olan huzur ve mutlu olma hali idi. Buradaki  insanlar umutlarını tazelemek için bugün bir araya gelmişlerdi ve artık yepyeni bir şey yapmaya gebe kalmak istiyorlardı.  Kürsü ve divan bunu düşleyen insanlar tarafından “işgal” ediliyordu. Her ne kadar “yeni bir siyaset” sloganından sonra salona asılan pankartlara ünlem  ) veya ( :P ) koyulması beklentisi bende oluşsa da  buJyerine (   beklentimin hareketin ritmli sloganları ile tatmin edildiğini itiraf edebilirim. Tefli,matrak sloganlar. Düşünsenize ciddi olmayan,çatık kaşlı olmayan SOL bir cenah! Kaygılanmaktansa geleceği kurmaya iştahlı ekolojist bir hareket.

Daha sonra “sol hareket hakemi” olarak addettiğim Eren’in yanına gittim. Eren garip bir adam. Gobbels de olabilir Andy Warhol de.  Ya da direk Eren oldu biz farkında değiliz. Kendisi tarafından sürekli olarak baskılandığım için analizlerini belirli süzgeçlerden geçiriyorum. Öte yandan sevdiğim bir tarzı var. Direk ve sert. Bugün de kolumdan tuttuğu gibi Yeşiller/EDP’nin yeni gönüldaşı Erkan’ın olumlayarak bahsettiği EDP’nin Genel Başkanı Ferdan Ergut ile “bu da CHP’nin Dış İlişkilerinden Anıl” diyerek tanıştırdı.  Ferdan Ergut bu hareket için önemli bir figür. Kısa sohbetimizde gözlemledim ki neşeli bir adam. Kendine güveni yüksek. Ancak bu durum daha önce örneklerine rastladığım gibi siyasal pozisyonunu sağlama almış olmak veya belirli sermaye gücünü temsil etmekten ileri gelmiyor. Bence yaptığı şeyi severek yapıyor ve doğru bir iş yaptığını düşünüyor. Kısacası kendi hayatını belirli kaygılarla yaşamaktan vazgeçenlerle ayrışıyor ve bu da ona “mutluluk” katıyor. Birleşmenin içinde yer alan bireylerin genelinde bu durumun yansımalarını görmek mümkün. Her ne kadar Ömer’in taktığı yüzükten ötürü kafasında belirli bir kalıpla yargılayan ve onu “hadi canım sende” umursamazlığı ile tartmaya kalkan EDP’li ağabeyler ile salonda “huzursuzlaşsak da” anladım ki bu hareket kendi içerisinde yer alan bireyleri de dönüştürmeli. Sonuçta düşünsenize benim bile “Stalinist” diyerek takıldığım arkadaşım bizden daha sol ve özgürlükçü olarak addedilen EDP’li dostlara önyargıları bir kenara koyarak düşünme üzerine “ayar” verebiliyor.

Tüzük tartışmaları sırasında bir olumlu bir de olumsuz olarak sınıflandırabileceğimiz iki farklı nokta oluştu. Genel olarak örgütlenme yapısı ve uygulanacak olan kotaları ile gerçek manada ilerici ve katılımcı olan partinin bir de sunulan bir öneri üzerine “bölge” kotası yani farklı şehirlerden seçilecek bireylerin Genel Kurullarda yer alması olumlu yönde değerlendirildi. Öte yandan Ömer’in tüzüğü incelemesi sonucu MYK kararı ile üyelik yapılması ve MYK içinde oluşturulacak olan MYK Genel Koordinasyon Grubunun katılımcılık ve demokratik süreçlerin işlemesi anlamında ne gibi olumlu etkiler yaratacağı soru işareti olarak aklımızda kaldı. Çünkü bu MYK-Koordinasyon Grubunun toplantı gündemini belirlemekten tutun partinin anlık reaksiyonlarına kadar belirli konularda yetkin olması “çağın gereklerini” etkin kullanmayı amaçlayan parti açısından olumlu olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta farklı illerde bulunan MYK üyeleri ile video aramaları üzerinden toplantılar alınarak acil durum aksiyonları için ortak bir hareket noktası yaratılabilir. Ömer’in de dediği gibi umarım bu grubun içerisinde yer almayan diğer MYK üyeleri “iyi de senin farkın ne ki gündemi bizden önce belirleyebiliyorsun” itirazları parti içerisinde ileride gerçekleşmez.

Son olarak partinin isminin sunumunu yapmak üzere bir gencin çıkması hele o kürsünün gökkuşağının renklerinden oluşması gerçekten umut verici ve simgesel olarak önemli bir durumdu. Her ne kadar parti isminin belirlenmesi sürecinde “eskiyi” hatırlatan tartışmalar yaşansa da, “abi burada kendimi çok özgür hissettim, ayrıca kızıl saçlarıma kimse garipseyerek bakmadı vallahi tam gençlere göre bir yer” diyen Seda’yı, “insanların yüzünde huzur ve dinginlik var,ne kavga ne  başka bir şey… Gerçekten herkes bireysel olarak olumsuzluklardan sıyrılıp da gelmiş” diyen Ömer’i,”eğer ekonomi politiklerini gerçekçi bir şekilde oturtabilirlerse hepimizi adam edebilirler” diyen Anıl’ı,”dertleri halkı anlamak değil ama biz de böylesine olabilmeliyiz,bu siyasi alanı yaratabilmeliyiz” diyen Eren ve Taylan’ı kongrede buluşturan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ne BOL ve SOL şans.

 

Anıl Kemal Aktaş – nuve.biz


twitter.com/anilkemal

 

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.