Hafta SonuManşet

Tayland Kamboçya sınırında polis ile vize pazarlığı – Hülya Tosun

0

 

Gezgin Hülya Tosun, 2015’in son günlerinde başlayıp 2016’yı da kapsayan 2 aylık bir dönemdeTayland ve Kamboçya‘yı ziyaret etti. Tosun’un uzakdoğu seyahati ile ilgili notlarını tefrika halinde sizinle paylaşacağız.

Yazı dizisini bu link üzerinden takip edebilirsiniz

***

İtinayla, kararlılıkla ve bilinçli bir şekilde Kamboçya Polisi ile kapışılır!

Tayland’ta –şimdilik- son günüm. Bugün Ayutthaya’dan Bangkok’a geçip ertesi gün de Siem Reap’e geçeceğim, çok kararlıyım. Son bir araştırma için –aynı zamanda ilk – bilgisayarımı açtım, baktım bir mesaj; “Hülya selam. Kamboçya’ya da gelecek misin? Aylardır yoldayım ve neredeyse hiç Türkçe konuşmadım. Gelirsen rotanın bir kısmını birlikte yapalım mı?”

Seyahatle ilgili bloglarından birinde gönderimi gören bir Türk gezgin. “Aslında yarın geçiyorum Kamboçya’ya nerdesin?”

Benim son durağım olacağını düşündüğüm Sihanoukville’deymiş. Yukarıdan aşağıya gideceğime aşağıdan yukarıya olur dedim, tamam. Sonraki yarım saat içerisinde sağ olsun, hangi sınırdan geçmem gerektiğini, hangi sınır şehrine gitmem gerektiğini, oraya gece otobüsü olduğunu vs öğrendi yazdı bana.

Bangkok Otobüs terminaline vardım. “Trat’a gece otobüsü” dedim. “Var” dediler. Harika!
“Kaçta varır?”
“Gece üçte”
“Neeee!”

 

Gecenin üçünde bilmediğim bir sınır şehrinde olmaya hiç niyetim yok. Daha erken gidip sabah sınır açılana kadar orada kalmak en mantıklısı. Nasıl olsa otobüste de vardır birileri. İki Alman yol arkadaşımdan biraz da buruk ayrılıp atladım otobüse.

Otobüste hiç turist yok. Sadece Tayland’lılar. Tamam sorun değil diyorum. O sırada buluşacağım yol arkadaşım bana watsapp’tan gideceğim şehirde bir hostelin adresini veriyor.

56

Otobüs pek ağır aksak ilerliyor. Haritadan sürekli kontrol ediyorum ama saat onda orada olmamıza imkan yok. Biraz tedirginim. Otobüsteki Tayland’lı kızlardan birine gidiyorum; “İngilizce biliyor musun?” “Biraz” diyor. Şöföre söyler misin, inince benim otellerin olduğu yere gitmem lazım.

On beş dakika muavinle konuşuyorlar ama İngilizcesi öyle az ki bana hiçbir şey anlatamıyor. Bu iş böyle olmayacak. Kızdan rica ediyorum, muavinle telefonumu öne gönderip şarj etmesi için. En azından inince internetim olsun.

Saat 11’de Trat’a indiğimizde internet marifetiyle biliyorum ki otel 2,5 km uzakta. Taylandlılar bir dakika içerisinde çil yavrusu gibi dağılıyor. Normalde yürüyebilirim ama şehir ölmüş gibi, korkarım. Taksi yok, sadece bir tuktuk. Merkeze ne kadar diyorum 100 Baht diyor. Olmaz 50 Baht. Sanki çok seçeneğim varmış gibi blöf yapıyorum, kabul etmeyince de istasyon içinde dolanıyorum ama bir gözüm de tuktukçuda. Bir giderse yandım!

60 Baht’a el sıkışıp hostelin ismini söylüyorum. (Aslında bütün işinin her gün elli kere o hostele gitmek olduğunu sonradan fark edeceğim.)

54

Şehir hemen hemen ölmüş. Yolda bir iki bar açık, içinde de 3-4 turist. Hostele vardık, kapı duvar. Zili çal gelirler deyip gidiyor tuktukçu. O kapı bir açılmazsa yandım. 3 kez zili çaldığım süre bana yarım saat. Neyse ki bir teyze çıkıp geliyor sonunda da derin bir nefes alıyorum. Bu gece de başımda bir çatı var, şükür yarabbim.

58

Hosteli buldum ya, son bir cesaret çıkıp market de buluyorum, yoksa öleceğim açlıktan.

Ertesi gün, aynı otelden farklı millet ve yaşlardan 7-8 kişi minibüsle varıyoruz sınıra. Yolun başında soruyorum kimlerin vizeye ihtiyacı var? Herkesin.

61

“Biliyorsunuz değil mi vize sadece 30 dolar ve bunlar hep düdüklüyor.”

“Biliyoruz, elimizden geleni yapacağız.” Diyorlar.

Haydi gazamız mübarek olsun öyleyse!

59

Kamboçya sınırına geçince ilk önce elli tane adam sarıyor etrafımızı, işinizi halledelim ayağına bedava olan formları parayla satmakla kalmayıp vize ücretini de şişirecekler.  İçerden formu olması gerektiği gibi ücretsiz alıp biraz ağırdan dolduruyorum ki etrafta ne olup bitiyor gözlemleyebileyim.

Formlar doldurulduktan sonra herkes tek tek ya da ikişerli olarak 4-5 polisin oturduğu odaya alınıyor. 30 dolarımı diğer paralardan ayırıp içeri giriyorum. Pasaportumu, fotoğrafımı formu ve 30 doları uzatıyorum. “Hayır baht vereceksin.” Diyor polis. Girmeye çalıştığım ülke Kamboçya, vize ücreti dolar, o benden Tayland bahtı istiyor. “Hayır dolar vereceğim.” Diyorum. “Baht vereceksin.” “Hayır.” “Çık dışarıya.” “Niye çıkıyorum canım, evraklarım tam, param var, niye çıkıyorum.” “Çık dışarıya, orda bekle.” “Niye bekliyorum, vizemi verin.”

Aynı cümleleri birkaç kez tekrarladıktan sonra, 5 dakika bekle diyorlar ve kapının önündeyim. 3-4 dakika sonra yine dalıyorum içeriye, elimde 30 dolar, pasaportum, fotoğrafım.

(Sınırda dönenler ile ilgili halihazırda birkaç gezgin arkadaşım uyarmıştı. Öyle çok gözü kara olduğumdan falan değil yani. Sınıra gelmeden birkaç dakika önce de Tuğçe’nin –rotasız seyyah- sınır geçişi yazısını okumuştum. Dik durun demiş Tuğçe, dik duracağım)

Bu kez hiç konuşmadan, önüme resmi gibi görünen bir kağıt uzatıyor, imzalı mimzalı. Üzerinde vize ücreti 30, işlem ücreti 7 dolar yazıyor.

“Hayır efendim ben konsoloslukla konuştum benim ücretim 30 dolar.”

Nuh diyor peygamber demiyorlar. Aynı diyaloglar ve yine çık dışarıya.

“Niye çıkıyorum arkadaşım çıkmıycam, konsolosluğu arayacağım.”

Ne konsolosluğun telini bilirim ne de nasıl arayacağımı tabii.

“Çık dışarıda ara.”

“İşlem ücreti nedir arkadaşım bir açıkla hele.”

Konuşmuyorlar. Kararlılar, sertler ama agresif değiller. Kararlıyım ama agresif değilim.

“Niye çıkıyorum, benim sıram ve vize ücretim her şeyim tam.”

Bangkokta bir kez tren bileti alırken fena kazıklanmıştım, aynı şeyi bir daha yapmaya hiç niyetim yok. Birkaç kez kovulduktan sonra tekrar dışarıda geçirilen bir beş dakika ve tekrar içeriye giriyorum.

55

Pasaportumu, fotoğrafımı ve 30 doları uzatıyorum, sanki sabahtan beri tartışan biz değilmişiz gibi paşa paşa veriyorlar vizemi.

Karadan geçerken sınırı, öyle çıkıp gitmiyorsun. Herkesi ortada bir büfede topluyorlar. Aynı yerde yemek yapan civciv besleyen sanki hayatı boyunca oradaki barakadan dışarıya çıkmamış teyzeler çoluk çocuk var. Ne iş hiç anlamadım. Diğerlerinin gezginlerin yanına gittiğimde soruyorlar, “ne oldu?.”

60

Üç kez kovulduktan sonra 30 dolar. O zaman anlıyorum ki aynı dönemde sınırdan geçen 20-30 kişi birden 45 dolar karşılığı baht ödemiş. Çıkınca benim yumurtlamamla paçayı 37 dolardan paçayı kurtaran bir çifti saymazsak.

Kamboçya’ya ve Sihanukville’e işte böyle hoş(!) geldim.

Üç günlük tembelliği ve oyun oynamayı hak ettim gibi geldi bana

Hülya’nın gezi yazılarını Ruhu Bohçada Gezen blogundan ve aynı adlı facebook sayfasından takip edebilirsiniz

57

 

Hülya Tosun

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.