Yeşillerden

Yeşiller Partisi: Cancun’dan hareketle Türkiye cesur olmalı

0

16. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP-16) Meksika’da Cancun’da sessizce yapılıyor. Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Ümit Şahin orada, toplantıları ve sivil toplum girişimlerini izliyor.

Çevre Bakanı Sn. Eroğlu son anda konferansa katılma kararı aldı. Burada Türkiye’yi nasıl bir tavırla temsil edeceğini açıklamalı; Türkiye acilen iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yapıcı ve cesur bir rol almalıdır.

Basının ve Kamuoyunun Dikkatine:

Bilindiği üzere, 16. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP-16) Meksika’nın turizm merkezi Cancun’da yapılıyor. Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Ümit Şahin Türkiye’den hükümet dışı ender katılımcıdan biri olarak toplantıları ve sivil toplum girişimlerini izliyor, gözlemlerini Türkiye kamuoyuyla paylaşmaya devam ediyor.

Çevre Bakanı Sn. Veysel Eroğlu son anda Cancun’a gitme ve konferansa katılma kararı aldı. Sayın Bakan’ın hangi politikalarla oraya gidiyor olduğu Yeşiller Partisi ve kamuoyu için merak konusu. Türkiye’nin, konferans gündeminin merkezindeki finansman konusunda nasıl bir tavır izleyeceğine dair henüz bir açıklama yapılmış değil. Türkiye, iklim değişikliğinin önlenmsi ve adaptasyon için kullanılacak fonların gelişmekte olan ülkelerin kontrolu altında olması ve finansman mekanizmasının Dünya Bankası ve GEF tarafından değil, doğrudan UNFCCC tarafından yönetilmesi konusunda ne düşünüyor? Gerçek çözüm üretecek bu çeşit adımlara açık destek verecek mi? Türkiye dış politikada başka alanlarda soyunduğu yapıcılık, mağdurlara destek çıkma ve öncülük rolünü niçin şimdiye kadar iklim müzakereleri gibi en hayati bir konuda izlememekte, izah edilmeli.

COP 16’da sorunun aciliyeti karşısında endişe verici bir atalet Türkiye’ye mahsus değil. Bu sene düşük bir enerjiyle ve çözümü tehir niyetleri saklanmayarak başlayan Konferans için Cancun’un seçilmiş olması da tesadüf olmasa gerek. Bugüne kadar olan çizgisiyle Konferans, Cancun’un rahat ruhuna uygun şekilde devam ediyor. Bu rehavet ve çözüme isteksizlik konferans düzenine ve alan planına bile yansımış vaziyette, ve oturumlar birbirlerinden kilometrelerce uzak merkezlerde, verimsiz bir şekilde gerçekleştiriliyor. Gelişmiş ülkeler Kopenhag’da olduğu gibi yine sonuç çıkmaması üzerinden politika geliştirmekteler ve bu tavır konferansın tonunu belirliyor.

Sonuçsuzluk politikalarının arkasına saklanan Türkiye, Kopenhag’dan olduğu gibi Cancun’dan da memnun görünmekte. Türkiye, Kyoto dahilinde müzakerelerle ulaştığı muğlak istisnai çerçevenin avantajını sonuna kadar kullanmakta, ve tam bir mesuliyetsizlik örneğiyle, tüm insanlığın tarihinde karşılaştığı en büyük sorun olan iklim krizine çözüm aramak yerine, sırf kısıtlı ve kısa vadeli bir şekilde tasavvur ettiği ulusal menfaatleri ekseninde bir politikasızlık yolu izlemektedir.

Türkiye’nin yaratıcılık ve çabadan uzak tavrı en bariz şekilde yenilenebilir enerjiler konusunda atmadığı adımlardan belli oluyor. Üyesi olmaya çalıştığımız AB, enerji politikasında yenilenebilir enerjilere ve sürdürülebilir, yerel politikalara yöneliyor ve 2020 yılı için 1990 seviyelerine nazaran %40’a varan karbondioksit eşdeğeri sera gazı indiriminden bahsediyor. Tüm Birlik ülkeleri yenilenebilirlerin önünü açacak esnek ve teşvikkâr enerji politikaları üretirken, Türkiye hükümeti tam tersi adımlar atmakta. Hükümet, son olarak Kasım ayında yenilenebilir enerjilerin ülkede gelişmesinin önünü açacak yasal değişiklikleri içeren Yenilenebilir Enerji Yasası değişiklik teklifinin Meclis’te görüşülmesine müdahale edip, tasarıyı tekrar belirsiz bir tarihe tehir ettirdi. Bu, gezegene ve gelecek nesillere karşı son derece mesuliyetsiz bir çizgidir ve ayni çizginin tezahürü hükümetin COP 16’ya yaklaşımında da açıkça gözlemlenebilir.

Çevre Bakanı Veysel Eroğlu 12/11/2010 tarihinde katıldığı bir toplantıda Türkiye’nin eylem planından bahsederek Cancun’da izlenilecek siyasetin (siyasetsizliğin) ipuçlarını verdi. Sayın Bakan emisyonların yüzde 9 ‘luk azalmaya gidileceğini söyledi. Sera gazı emisyon artışında rekorlar kıran Türkiye’nin bunu nasıl yapacağını anlamak son derece güç. İstanbul’daki Marmaray ve Metrobüs projeleri ile emisyonların azaltılacağını söyleyen Sayın Bakan’ın Türkiye’de lisansı verilmiş 50’nin üzerinde termik santral projesiyle, 3. Köprü planları ve teşvik üzerine teşvik gören otomobil endüstrisiyle emisyonları hangi somut adımların neticesinde düşürmeyi planladığını anlamak mümkün değil.

Sayın Bakan’ın yaptığı açıklamalar içerisinde en çarpıcı olanı Türkiye’nin tarihsel sorumluluğunun bulunmadığını söylemesidir. Türkiye’nin sera gazı emisyonları açısından dünya ortalamasının üzerinde olduğunu, ve müzakerelerde baz alınan 1990 değerlerini %111 oranında artırmış, hızla çok daha üzerine doğru seyir izlediğini Sayın Bakan’a hatırlatmak isteriz. Aynı konuşmada aslında sera gazı emisyonlarını düşürmediği kanıtlanmış olan nükleer enejinin destekleneceğini söyleyen Bakan, termik santral projelerini ve boru hatlarını görmezden gelip kömür ve doğalgazdan uzak duracaklarını açıklamıştır. Karadeniz’de iştahla girişilen tehlikeli ve sürdürülebilirlikten uzak petrol arama girişimlerini ise tamamen gözardı etmiştir. Türkiye’nin baştan aşağı çelişkilerle dolu olan eylem planının en ilginç notu ise fakir ülkelerde ağaçlandırma yapacak olması. Eylem planı, emisyon seviyesinin düşürülemeyeceği öngörülerek başka ülkelerde yapılacak ağaçlandırmalarla karbon piyasasına da girmeye hazırlandığını aşikar kılıyor.

Türkiye hükümetinin bu ilgisiz ve yapıcılıktan uzak tavırları devam ederken, Cancun’dan ümit verici haberler de geliyor. Bunlar, konunun ciddiyetine Türkiye gibi vurdumduymaz, küçük ulusal menfaat hesapları yapan devletlerden ve bunların son dakikaya kadar çıkmazda tuttukları müzakerelerden ziyade sivil girişimlerden gelen haberler. Pazartesi günü, aralarında Uluslararası İklim Eylem Ağı (CAN International), Oxfam, Tcktcktck, 350.org, Greenpeace, WWF ve Friends of the Earth’ün de olduğu 200′ü aşkın sivil toplum örgütü ortak bir bildirge yayınlayarak oluşturulacak iklim fonunun hangi esaslara dayanması gerektiğine dair kuvvetli bir cephe oluşturdu. Adil ve etkin bir fon yönetimini öngören bildirge Kopenhag’ın muğlaklığını kırmaya yönelik somut bir girişim.

Bunun yanı sıra, müzakerelerin çerçevesi  UNFCCC, COP 16 da COP 15’te ilk defa başlattığı webcast uygulamasını geliştirerek, blogcular ve online çalışanları da etkin bir şekilde sürece dahil etmek için BM Vakfı kapsamında bır ekip kurdu. Bloggcu, STK, dijital medya komünütelerinin fikirleri ve online katılımla bazı oturumlar yapıyor.

Zirvenin şimdiye kadarki en büyük sürprizi ise Dominik Cumhuriyeti’nın girişimiyle gündeme alınan ve Gençlik örgütleri’nin (YOUNGO) büyük desteğine sahip olan teklif üzerine, iklim değişikliği eğitimine kayda değer finansman sağlanması ve sivil insyatiflerin de finansmandan faydalanacak şekilde eğitim insiyatifine dahil edilmesi konusunda mutabakata erişilmesiydi.

Cancun’da Salı günü (Türkiye saatiyle, Salı gecesi) iklim sorununa acil çözüm ve iklim adaleti çağrısıyla büyük eylemler düzenlendi. Halkların İklim Forumu Dialogo-EsMex ve çiftçi örgütü Via Campesina’nın düzenlediği eylemlerde karbon tcareti gibi mesnedi ve etkisi şüpheli mekanizmalar yerine gerçek ciddi adımlar talep edildi. Bu protestoların, COP 16’ya dair beklentileri yanlış çıkarıp kuvvetli bir iklim anlaşmasına doğru somut adımlara yol açmasını umuyoruz.

Yeşiller Partisi İklim Değişikliği Çalışma Grubu

More in Yeşillerden

You may also like

Comments

Comments are closed.