Yeşeriyorum

Kongreye Giderken Yeşiller Partisi Hakkındaki Düşüncelerim..

0

Kongreye giderken geriye dönüp baktığımda partide gördüğüm samimi uğraş veren, emek harcayan bir grup arkadaşın çabasından başka ortada bir şey yok. Ortada parti de yok. Var mış gibi Parti Meclisi toplantıları yaptık. Şimdi var mış gibi bir kongre yapacağız. Hayırlısı olsun. Kongrenin de gerçek bir kongre gibi mi yoksa “mış gibi” bir kongre olacağını da hep birlikte göreceğiz.

Bilge, ‘yeşillere siyasi lider gerek mi’ başlıklı şimdiye kadar yazdıkları içinde en samimi bulduğum e-postasında “  işlevsiz yerel örgüt kuramayan  bodrum üyeleri İzmire , yeni üye olan siirt üyeleri ankaraya v.s taşınarak gerçekten rekorlar kitabına geçecek bir beceri sergilediğimiz” için emek veren arkadaşlara teşekkür ediyor. Yani mış gibi partimiz kongreye de mış gibi hazırlanma becerisini gösterdi. Bende tebrik ederim.

Parti kongresine giderken Ayçiceği Listesi adı altında liste çıkması ve arkadaşlarımızın göreve talip olduklarını ifade etmeleri benim düşünceme göre iyi bir şey. Ümit ‘Kongreye doğru-3: Listenin Faydaları’ yazısında bunun ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatmış. Düşüncelerine katılıyorum. Ama ilave etmek istediğim bir husus var. Bir kişi aday olunca

“Ben bu işi, kendi rızamla, başkalarının baskısı olmaksızın yapmak istiyorum, bunun sorumluluğunu alıyorum” demiş oluyor.  Salt kişi olarak değil de  bir liste adayı olarak ta çıkıldığına göre “biz bir kişi değiliz, bir grubuz ve grup olarak bu işe talibiz, bu işin sorumluluğunu hem kişi hem de grup olarak da almış oluyoruz” demiş oluyorlar. Bu güzel bir şey. Keşke başka listelerde çıksa ve arkadaşlarımız hizmet için yarışabilse. Kongrede de hizmet için yarışan arkadaşlarımızın içinden kendimizce  en uygun gördüklerimizi seçebilsek.

Yalnız, sorumluluk aldığımızda sadece “iş yapma” sorumluluğu değil aynı zamanda üslendiğimiz işten dolayı “hesap verme” sorumluluğumuz olduğunu da hatırlatmak isterim.  Taahhütte bulunma bulunduğun taahhüdü “yerine getirme” sorumluluğu yüklediği gibi, getirmediğin taktirde “hesap verme”  sorumluluğu da yükler. Yani “iş üstlenen” arkadaşlar, üstlendikleri işleri devretmeden önce, başkaları eleştirmese bile  “özeleştiri”  yapmalıdır yani  yaptıkları, yapamadıkları, yaşadığı sorunlar, çözüm yöntemleri vs. bizleri bilgilendirmelidir. Özeleştiri Ümit’in Erdem’e verdiği cevapta belirttiği gibi sadece olumsuzluklar için yapılmaz, sorumluluk alan kişinin aldığı sorumluluğun ne kadarını yerine getirebildiğinle ilgili olumlu, olumsuz bütün yönleri ile kendini değerlendirmesidir. Özeleştirinin üzerinde düşünülüp ders çıkarabilmesi için yazılı olarak yapılmasında da fayda var.

Örneğin Ümit parti eşsözcülüğüne adaylığını koydu, güzel, benim hiçbir itirazım yok ama daha önce eşsözcü iken niye ayrılmıştı ben bilmiyorum. Onu ayrılmaya iten nedenler neydi, bu nedenler değişti mi, olanakları (iş, aile, zaman vs..) 2 sene sürecek bir eşsözcülüğü götürmeye elverişli mi?

Eşsözcülüğü şimdiye kadar üstlenmiş tüm arkadaşlarımız, eşsözcülük yaparken yaşadıkları olumlu olumsuz durumları ve iyi bir eşsözcülük yapabilmek için gerekli olmazsa olmazları bizlere aktarsalar  ne güzel olurdu.

Bu isteğimi Parti MYK sı için de söyleyebilirim. Bu arkadaşların MYK nın işleyişi ile kendi gözlemlerini, olumlu ve olumsuz bulduğu konuları, ve daha iyi işleyebilecek bir MYK için parti üyelerinden beklentilerini, bu konudaki özeleştirilerini kongre yapmadan önceki bu hazırlık sürecinde aktarmış olsalardı, iyi olmaz mıydı. Bu konuda Erdem arkadaşın özeleştiri beklentisini haklı buluyorum ve destekliyorum.

Bu güne kadar parti olmayı başaramayan partimizde  “mış gibi yapma” çok yaygın. Mesela benim katıldığım Parti Meclisi toplantılarında olduğu gibi. Bu toplantılarında “Parti Meclisi” toplanmış gibi yaptık. Birini örnek vereyim. İstanbul’da Yeşil Ev’de yapılan bir Parti Meclisi toplantısına ben Muğla’dan katıldım. Bir saat önce toplantı yerine geldiğimde daha Yeşil Ev açılmamıştı. Sonra 15-20 dakika kala açıldı. Toplantı saatinde bir-kaç kişiydik. Toplantı ilan edildiğinden bir saat sonra başladı. Yine sayımız 10 kişi bile değildi. Daha sonra gelenler oldu ama aynı zamanda ayrılanlar olduğu için her halde sürekli takip eden 6-7 kişiyi geçmemiştir. Böylece Parti Meclisi toplantısı yapmış gibi olduk. Benzerini Kadıköy de yapılan Parti Meclisi toplantısında da gördüm. Değişen bir şey yoktu. Orda da “mış gibi” yaptık. Ben 1000 km gelip, en az iki günümü toplantı için harcadıktan sonra geri dönerken hep kendimi kötü hissettim. Sizce ben kendimi neden kötü hissettim?

İlçe kongrelerinde de aynı şeyler yaşanmış. Duyduğuma göre Beyoğlu ilçesi 78 üyeye sahipken  ilçe kongresine 8 kişi katılmış. Ne müthiş kongre değil mi arkadaşlar. Şimdi de Ankara’daki büyük kongremize gidiyoruz. Hadi hayırlısı.

Ben kendi özeleştirimi yapayım. Ben parti kurucu üyesiyim. İlk bir senelik çabam hariç bugüne kadar parti için elle tutulur yeterli bir iş yapmadım. Parti kurulduğu dönemde Bodrum’daydım. Bir sene Bodrum’da kaldım. Bu süre içinde Bilge ile birlikte Bodrum ilçe örgütü yaratmaya çalıştık, bunun için bir çok toplantı yaptık ama olmadı. Olmamasının sebepleri ayrıca tartışılabilir. Bu arada Batı Akdeniz Çevre Platformu sekreterliğini götürüyordum. Parti kurulduktan sonraki toplantılarımızda hem BAÇEP toplantılarında hem de BAÇEP in katılımcısı olduğu AKÇEP Akdeniz Çevre Platformu toplantılarında partimizin tanıtılması için çabaladık. Örneğin AKÇEP toplantısının bir gündem maddesini Yeşiller Partisine ayırdık ve Ümit  ve Bilge’yi konuşmacı yaptık. Geçen seneki Büyükeceli-Akkuyu Nükleer Karşıtı etkinlikte yeşil kimliğimle yer aldım. İlk önceleri Parti Meclisi toplantılarına aksatmadan katılmak isterken, katıldığım toplantılarda yaşadığım hayal kırıklığından ötürü sonrakilere katılmak istemedim ve katılmadım. Son bir senedir de parti için bir şey yaptığımı söyleyemem. Buna sebep parti değil tabi, benim kendi önceliklerim.

Gönlümden geçen “mış gibi” yapmayan bir örgütlenme içinde olmak. Kimse bir şey yapmak zorunda değil, haşa. Bu konuda bir yaptırımın gerekliliğinden bahsetmiyorum. Ama ben arkadaşlarıma, onların sözlerine güvenmek istiyorum. Toplantıların ilan edildiği saatte başlamasını istiyorum, örneğin. Çünkü ben ona göre kendimi ayarlıyorum. Hiç kimsenin hayatı sadece parti değil, olmamalı da zaten. Ama hayatımızın bir dilimini ayıracaksak eğer, arkadaşlarımızın sözüne güvenerek, onların bu sözü tutmasını istiyorum. Saatinde başlamalı, konuşulanlar katılanlar tarafından dinlenmeli (bu bir saygı gereğidir-düşüncene katılmıyor olabilirim ama ben seni önemsiyorum mesajı verir ) dışarı çıkılacaksa konuşma aralarında yapılmalı, gündem maddelerine mümkün olduğunca sadık kalınmalı (her zaman olmayabilir tabii ama çabasında olunmalı), toplantıya katılması gereken arkadaşlar niye katılmıyorlarsa sorumluluk gereği bunu toplantıyı düzenleyene bildirmelidir. Toplantıyı düzenleyenler toplantıya katılanlarla ilgilenmeli, özellikle uzaktan gelip katılanlar varsa nerede kalacakları, yardıma ihtiyaçları olup olmadıkları sorulmalı. Katılanlar kendini önemli, değerli hissetmeli ki, o kişilerle birlikte olduğu, bir şeyleri paylaştığı için mutlu olsun ve onlarla bir şeyler yapmanın motivasyonunu hissetsin.

Bir de bu kongrede cevabının sorgulanması ve karara bağlanması gereken bana göre çok önemli bir konu var. Bizler ortaklaştığımız ilkeleri benimseyen ama aramızda yer almayan, kişi, grup ve hareketleri nasıl bünyemize alabiliriz? Neden onlar bizimle birlikte olmuyorlar? Örneğin, daha önceden içimizde yer alırken şimdi dışarı da olan Yeşil ve Sol grubundaki arkadaşlar niye parti içinde yer almıyorlar? Ekoloji kolektifi, Toplumsal Ekololoji gibi gruplar için de geçerli bu sorum. Bunlara partimiz ilkelerine ters düşmeyen bütün muhalif grupları dahil edebiliriz anarşistler, feministler vb. gibi.  Bu grupların, bu arkadaşların partimiz bünyesinde yer almasını engelleyen şey nedir? Nasıl bir dil kullanalım, nasıl bir süreç izleyelim ki onlar da bu yapının içinde yer alsınlar ve sesimiz daha gür çıksın? Tabi bunun cevabını esas olarak bu yapının dışına kalan bu örgütlemelerdeki arkadaşlardan öğrenebiliriz. Ve alacağımız cevaba göre onların taleplerini içerecek şekilde kendi yapımızı yeniden oluşturmamız gerekir. Parti oluşum sürecinde bütün renklerin kendini eşit hissedebilmesi ve partide yer alabilmesi için federatif yapıyı savunan grubun içinde yer aldım, bugün gelinen noktada bunun Yeşiller Partisi için hayati olduğunu düşünüyorum. Hatta bildiğiniz gibi artık federatif yapı da değil kooperatif tarzı bir yapı savunuluyor. Bence nasıl bir parti olmalıyız bu kongrede karara bağlanmalı. Parti MYK sı ve Parti Meclisi’nin öncelikli işi bu olmalı.

Mış gibi değil güzel bir kongre yaşamak dileği ile.

Mustafa Tuncaelli

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.