Yeşeriyorum

Neden YeşilSol? Nedir YeşilSol? – 2. Kısım

0

Kadir Dadan

YeşilSol kavramına dönecek olursak, atlamadan belirtmek gerekiyor ki, bu terim, kopya yada çeviri bir terim değil. Gerek Karadeniz, gerekse Balkanlara ilişkin politikalar konusunda Avrupa Yeşil Parti içerisinde etkinlik gösteren Yeşil Doğu-Batı Diyalogu Çalışma Grubunun da destekleyicisi olan ve Türkiye-AB ilişkilerinin tanınmış yüzü Parlamenterler arası Komisyon Eşbaşkanı Joost Lagendijk’in de partisi olan Hollanda YeşilSol Parti (GroenLinks) ile burada tanımlanan YeşilSol arasında isim benzerliğinden öte bir ilişki bulunmamakta. Son beş yılda Yeşil Doğu-Batı Diyalogu Çalışma Grubu etkinlikleri kapsamında bu parti temsilcileri ile Türkiye Yeşillerinin bir çok etkinliğinin olması, aradaki farklılıkları örtebilecek bir etken değil. Bunu temel politik görüşlerde de görmek mümkün.

Hollanda Partisinin ismi, partiyi ortaya çıkaran birleşmeden kaynaklanıyor. Burada ortaya koymaya çalıştığım YeşilSol ise, sol ile örgütsel bir birlikteliği değil, Yeşiller içerisinde örgütsel ve politik bir açılımı ifade ediyor. Benim tanımladığım YeşilSol, kendi içinde bir bütünlüğü ve iddiası olan bir terim. Ve bu nedenle de Yeşil bir Solu yada Sol bir Yeşili tarif etmiyor, örgütsel olarak bir çatı organizasyonunu kurma amacına yönelmiyor. Temelde Yeşiller içerisinde politik ve örgütsel bir duruşu, birey kadar ortaklığa da önem veren bir görüşü ifade ediyor.

Yeri gelmişken, Türkiye’de özellikle seçimlere yönelik etkinlik gösterecek sola bakan bir çatı partisine gereksinim olduğunu kabul ettiğimi belirtmeliyim. Bu parti Yeşillerin içerisinde ve ortak aday platformlarında tartışıldığı üzere ancak bir federasyon olabilir. Biraz açacak olursak, bir araya gelen parti ve hareketlerin seçim dönemlerinde kısa bir süre için tam olarak ortaklaştıkları, diğer zamanlarda kendilerini tek başlarına da ifade edebildikleri bir yapı öngörülebilir. Ancak böyle yapılırsa farklı siyasi yapılanmaların uzun dönemde ortaya çıkan birbirini örtme çabası anlamsız kalabilir.

Bunun yanı sıra, sosyal forum süreçleri desteklenerek partilerin, meslek odası ve sendikalarla, aydınlar ve yurttaşlar ile diyalog zeminlerinin artırılmasına çalışılmasında da sonsuz fayda var. Burada önemli olan ölçeğin aşağı çekilmesi, Dünya-Avrupa-Türkiye çizgisinin devamı olarak Şehir-Semt-Mahalle-Köy çizgisinin geliştirilmesidir.

YeşilSol ile ilgili diğer bir değerlendirmede de, ortaya konulan politik çizginin güncel hayatta karşılığının neler olacağı, bu çizgiyi ortaya koyanların bundan sonraki yaşamlarında neler yapacağına ilişkin açılımları sorguluyordu.

Politik belgede belirttiğim üzere, Yeşillerin etkinliklerini yürüteceği üç temel alan var. Birincisi küresel sermayenin sınırlandırılmasına yönelik ki bu alanın şimdiye kadar daha çok sol tarafından etkinlik alanı olarak görüldüğü ve kullanıldığını söyleyebiliriz. İkinci alan sürdürülebilirlik ilkesi ışığında yaşam biçimi değişikliğidir ki, bu alanın da şimdiye kadar daha çok yeşiller tarafından etkinlik alanı olarak görüldüğü ve kullanıldığını söyleyebiliriz. Üçüncü alan ise insanlık değerleri çerçevesinde özgürleşme mücadelesidir ki, bu alan da şimdiye kadar hem yeşiller hem de sol tarafından etkinlik alanı olarak görülmüş ve kullanılmıştır.

Örgütsel belgede belirttiğim üzere, bana göre partinin temel etkinliklerini yürütecek olan oluşum, bir ağ yapısıyla birbirine bağlı mahalle birimleri ve bu birimlerin biri kadın biri erkek iki temsilcisidir. Bunların yanı sıra kurulacak ve mahalle birimi temsilcilerinin de içerisinde yer alabileceği çeşitli çalışma ve yürütme kurulları, sadece politika üretmeye yarayabilir. Ancak uygulama, tabandaki mahalle birimleri tarafından yapılacak ve üretilen politikalar uygulama ile geliştirilecektir. Bu anlamda yeşiller, politik görüşlerini iktidarı ele geçirerek tepeden değil, kuracakları ortaklık alanlarını genişleterek, dolayısıyla da var olan iktidar alanını daraltarak tabandan hayata geçireceklerdir.

Bu örgütsel ve politik görüşlerin karşılığı, yeşillere katılan herkesin mahalle düzeyinde kurulacak bir ortaklığın parçası olmasıdır. Bana göre bu kar amacı gütmeyen ancak dayanışma ve genişleme(mahallelerini aşmayacak!) sağlayacak kadar sermaye oluşturabilen kooperatiflerdir. Bu kooperatiflerin bir ağ yapısıyla birbirine bağlı olarak birlikte hareket etmesi gereklidir. Bu ağ, özellikle gerektiği koşullarda kitle eylemlerinin düzenlenebilmesi için bir ön koşul olduğu gibi, küresel sermayeye karşı alan genişlemesi sağlayabilmek adına ortaklığın yaygınlaştırılması için de bir ön koşuldur.

Bu anlamda tek bir bireyin yada küçük bir grubun kendini yaşadığı toplumdan soyutlayarak bir yaşama alanı yaratması, bir örnek oluşturmasının dışında, küresel sermayeye karşı verilen mücadele için hiçbir anlam taşımamaktadır. Önemli olan bu örneklerin bir araya gelip dayanışmasıdır. Bu anlamda belirli bir süre içerisinde, var olanların yanı sıra yeni kurulacak olan kooperatiflerin de katılımıyla, ülke çapında ayakta kalabilecek bir ağın kurulması ve bu ağ ile birlikte var olacak bir yeşil partidir önerilen. Buradaki süre koşulu, altı ayda az, bir yıldan fazla olmamalıdır ki, hem aynı amaca yönelik bir birliktelik oluşturulsun, hem de yapının ayağa kalkması, bir çocuğun ayağa kalkmasından fazla uzun sürmesin.

Öte yandan bir yeşil partiyi ayakta tutacak mali kaynak, herkesin katılabileceği düzeyde bir mali katkı ile sağlanabilir. Bu da geniş bir tabanı zorunlu kılar. Bu tabanın bir ölçüde ekonomik birliğini sağlaması gerekir ki, ortak kalabilsin. Gerek mali yönden, gerekse emek olarak birkaç yada birkaç yüz kişinin katkısı ile ayakta duracak bir yeşil parti, ancak o birkaç yada birkaç yüz kişinin partisi olur. Ne demokratikleşebilir, ne kurumsallaşabilir, ne de kitleselleşebilir.

Peki ne yapacak bu kooperatifler? Bu sorunun yanıtı bence basit; ortak olarak yapabilecekleri her şey! Örneğin, bir araya gelip şarkı söyleyebilirler! Kendi niteliklerini artırmak üzere birbirlerinden bir çok şey öğrenebilirler. Çeşitli atölyeler düzenleyerek hem tartışabilirler, hem de ekolojik yada geri dönüşümlü ürünler üretebilirler. Özellikle gıda alanında ekolojik ürün üreten diğer kooperatiflerle değişim yapabilirler. Yaşamı hem neşeli hem de üretken kılacak yeni yöntemler geliştirebilirler.

Bunun yanı sıra, eğer bir tehdit ile karşı karşıya iseler buna karşı bir mücadele için zemin oluşturabilirler. Çevrelerindeki her aracın önce gerekliliğini sorgulayıp, daha sonra eğer gerekliyse, daha az enerji tüketen, daha az kirleten ve geri dönüştürülebilen bir araca dönüşmesi için çaba gösterebilirler.

Eğer bir canlı şiddet görüyorsa ona sahip çıkabilirler. Ayrımcılık ve baskıyı teşhir edebilirler. Kültürler arası diyalogu geliştirmek üzere zemin yaratabilirler. Kısaca çevrelerinde ne olup bitiyorsa izlemek yerine, yeşil ilkeler çerçevesinde değiştirmek için mücadele edebilirler.

Belki de yapacakları en önemli şey, ne yaptıklarını, neyi iyi yaptıklarını, neyi neden yapamadıklarını diğer ağ üyesi kooperatiflerle paylaşmak olacaktır. Bu paylaşım yalnızca ülke sınırları içerisinde kalmamalı, başta komşularımız olmak üzere diğer ülkelerdeki yeşil ilkelerle çelişmeyen tüm demokratik örgütsel yapılarla karşılıklı olarak sağlanmalıdır. Çünkü hem yaşadığımız sorunlar, hem de bu sorunların kaynakları sınır tanımamaktadır.

Politik açıdan bakacak olursak da, değişimi destekleyecek politikaları yönetsel gücün içerisinde de savunabilmek için, başta mahalle muhtarlığı ve yerel yönetimler temsilciliğine adaylar çıkarmak ve desteklemektir yapılabilecek olan.

Şu anki yasal mevzuata göre önerilen etkinliklere en uygun kooperatif biçimi, çevre kültür işletme kooperatifleridir ki, benzer örnekleri halen vardır. Bunun yanı sıra yürütülecek etkinliklere yatkınlığına göre üretim yada tüketim kooperatifleri de kurulabilir. Önemli olan ağa katılmalarıdır.

Sonuç olarak, Türkiye’de var olan koşullarda bir yeşil parti kurmanın zorluğunu kabul ediyorum. Tabana dayanan, tabandan yükselen bir partinin kurulmasının zorluklarının da farkındayım. Ancak yaygın deyişle bir yol haritası üzerinde uzlaşmak durumundayız ki, bugünden yarına olmasa da birkaç yıl içinde sonuca ulaşabilelim. Politik ve örgütsel olarak uzlaşamıyorsak da, hareket içerisinde kimler birbiriyle uzlaşabiliyorsa onların kendi çizdikleri yollarına devam etmesine olanak sağlayacak bir yapıya geçelim. Bunu da sağlayamıyorsak, dağılma sonucunu doğurur ki, o durumda bile herkes kendi yeni başlangıcını kendisi yapacaktır.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.