‘Ben karşının gazetecisiyim’ – Mine Söğüt

Mine Söğüt’ün bu yazısı Cumhuriyet Gazetesinin internet sitesinden alındı

Hukuku hiçe sayan ve muhalif gazetecileri tek tek içeri atan iktidarın karşısında “Gazetecilik suç değildir” diye diklenmek için çok geç kaldık.
Bunu yıllar önce, sistem bizi cicili bicili oyuncaklarıyla kandırmadan ve avucunun içine almadan, daha en baştan yapacaktık.
Akıllı olacaktık, her türlü menfaatçı iktidarın karşısında dimdik duracaktık.
Önce kendi haklarımıza sahip çıkacaktık; ilkelerimizden ödün vermeyecektik; şatafata kanmayacaktık; yuları hiç kaptırmayacaktık.
Bizi yeni dünya düzeninin tetikçisi olarak kullanmasına izin vermeyecektik.
Gazetecilik bu ülkede bu açıdan bakıldığında bal gibi de suçtur.
Hem de çok ağır bir suçtur.
Gazeteciliğin suç olmadığını söylemek için, onun bugüne kadar hiçbir iktidara yaslanmamış olması gerekir.
Hiçbir menfaatın aracı olmamış olması gerekir.
Kendi haklarına ve hukukuna her koşulda sahip çıkmış olması gerekir.
Hukuku kişisel menfaatlarına karşı çıkanlar için silah olarak kullanan ve muhalifleri peş peşe içeri atan iktidarın işaret ettiği gibi değil…
Daha fenası, gücünü kendisini güçsüzleştirmeye kullandığı için…
Piyasa ekonomisinin maşası olmaya itiraz etmediği için…
Ekmek arası sucuk satar gibi, reklam arası haber yapmaktan gocunmadığı için…
Sistemin oyuncağı olduğu için…
İlkelerini kendisi bizzat kendisi çiğ çiğ yediği için…
Suçtur.
Neye sevineceğimizi, neye üzüleceğimizi, neyi tüketeceğimizi belletmek üzere yapılanmaya itiraz etmediği için suçtur.
Gazetecilik suçtur;
Çünkü gazetelerin sendikasızlaştırılmasına, buna direnenlerin işten atılmasına, örgütlenmekte ısrar edenlerin sektörde yok sayılmasına sessiz kalmıştır.
Gazetecilik suçtur;
Çünkü asgari ücret yerlerde sürünürken gazetecilere daha önce hiç almadıkları çok yüksek ücretler ödenmeye başlanmasını sorgulamadan kanıksamış, paralar ölçüsüzce yükselirken gazeteciliğin hızla alçalacağını umursamamıştır.
Gazetecilik suçtur;
Çünkü sistemin kendisini kedi yavrusu gibi ensesinden tutup köhne binalardan modern plazalara hoyratça taşımasının ardındaki niyete ses çıkarmamıştır.
Gazetecilik büyük suçtur.
Çünkü başka bir sektörde olsa hemen haber yapılacak adaletsizliklere, işten çıkarmalara, baskılara kendi sektörlerinde olduğu zaman ketumlaşmayı marifet saymıştır.
Eskiden soğan kokan basık yemekhanelerde, ne kadar yıkansa da hep yağlı kalan dört gözlü paslanmaz çelik servislerde yemek yerken, birden, şık garsonların hizmet ettiği, mönünün lüks restoranlardan geldiği porselen tabaklı, marka çatal bıçaklı yemekhanelere terfi etmeyi neye borçlu olabileceğini hiç sorgulamayan gazetecilik suçtur.
“Karşının gazetecisi” edasıyla ortalarda dolaşmayı ve mesleki değerler söz konusu olduğunda tabu yıkma maskesiyle ilke çiğnemeyi marifet sayan gazetecilik suçtur.
Bugünlerin zeminini hazırlayan yeni düzeni elbirliğiyle pohpohlaya pohpohlaya bu ülkeye en büyük kötülüğü herkesten önce yapan gazetecilik suçtur.
Gazetecilik suçtur ve gazeteciler de suçludur.
Gazeteciliğin iktidarlar ve sistem tarafından kullanılabilir hale gelmesine ödün veren gazetecilerin hepsi suçludur.
Sıklaşması gereken cepheleri gevşeten, üflediği liberalleşme rüzgârıyla akılları dağıtan, kıymetli ideolojik kimlikleri ve prensipleri küçümseyip çürümeye terk eden gazeteciler fena halde suçludur.
O gazeteciler…
Bunları yaparken muhtemelen bir suç işlediklerini hiç düşünmediler bile.
Hâlâ da düşünmüyorlar.
Çünkü genel olarak düşünmüyorlar; sadece yapıyorlar.
Sistem, gazetecileri bağımsızlık peşinde koşmamaya, fazla düşünmemeye ve kolay kandırılmaya sıkı sıkıya terbiyeledi.
Bizi de onlarla baş başa bırakarak çok fena lanetledi.

Mine Söğüt – Cumhuriyet.commine söğüt

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR