Dış Köşe

Başdenetçi kamuoyunu yanıltıyor – Fethiye Çetin

0

Hrant Dink davasının Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında, Dink’e verilen mahkûmiyet cezasını onaylayan ve Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazını reddedilmesi doğrultusunda oy kullanan Sayın Başdenetçi Ömeroğlu, bu imzası nedeniyle özeleştiri yapması gerekirken üstü örtülü bir biçimde  hala altına imza attığı kararı savunuyor ve savunması sırasında kamuoyunu yanıltıcı bilgiler veriyor.

Böylece, ‘Beni geçmişimle değil, gelecekte yapacaklarımla yargılayın’ diyen Başdenetçi, daha ilk günden gelecekte yapacaklarının niteliği ve doğrultusu  konusunda önemli ipuçları sunuyor.

Basına yansıyan haberlerden öğrendiğim kadarıyla Başdenetçi Ömeroğlu, ‘verdiğimiz kararla cinayeti örtüştürmek yanlış’ gibi bir şeyler söylemiş.

Hrant Dink, söz konusu Yargıtay ceza Genel kurulu kararını öğrendiğinde, ‘Bu benim ölüm fermanım’ demişti. Kardeşi Hosrof Dink, bir gazeteye verdiği demeçte bunu hatırlattı. Ben, Ömeroğlu’na, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 24 Aralık 2010 tarihinde kesinleşen Dink/Türkiye kararından bir cümleyi hatırlatmak istiyorum. AİHM, altında Başdenetçi Ömeroğlu’nun imzası da bulunan karar için; “Hrant Dink’i ölümcül bir saldırının ortasına atan karar” nitelemesinde bulunmuştu.  1987 yılından buyana iç hukukumuza dahil olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tespiti böyleydi.

Başdenetçi, yine basına yansıyan haberlerden öğrendiğim kadarıyla,  altına imza attığı kararın dosyasında Fırat Dink diye yazılı olduğunu, onun Hrant Dink olduğunun farkına bile varmadığını söylemiş. İşte bu savunması, neresinden bakarsanız bakın, ülkenin yüksek mahkemesinde görev yapan ve şimdi de kamu baş denetçiliğine seçilen kişinin edeceği sözler değil.  Zira, bu doğru değil. Dosyadaki hemen bütün belgelerde, Şişli Asliye Ceza Mahkemesi kararında ve diğer kararlarda sanık ismi olarak “Fırat (Hrant) Dink geçiyordu.  ‘Dosyadaki sekiz yazıyı da okudum’ demiş Başdenetçi. Okuduysa eğer, bu sekiz yazının sekizinin de Fırat değil Hrant Dink tarafından yazılmış olduğunu anlamış olması gerekirdi. Hrant Dink, Agos’ta bütün yazılarını Hrant Dink ismiyle yazıyordu.

Başdenetçi ayrıca, kendisine AİHM’in Dink/Türkiye kararı hatırlatıldığında, “AİHM,  301. Maddeyi, ırkçı, dine dayalı ve ayrımcı bir millet tarifi yaptığı noktasında Türkiye’yi eleştirdi,” demiş ve eklemiş; ” Eee, bu da benim kabahatim değil. Yasa koyucu böyle bir irade koymuş, biz de o günkü yasaları öyle değerlendirmişiz.”

Bu da doğru değil;

Bir kere, AİHM, Dink/Türkiye kararında, yasanın öngörülebilirliği konusunda ciddi endişeler taşıdığını söylemekle birlikte bu konuda bir ihlal kararı vermeyip Yargıtay’ın Hrant Dink hakkında verdiği kararın, sözleşmenin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini ihlal eder nitelikte olduğuna karar vermişti.

İkinci olarak; Ömeroğlu, sorumluluğu, yasa koyucuya yükleyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyor. Ancak dosya Ömeroğlu’nun önüne geldiğinde, Bilirkişi raporu, Doç. Dr. Sami Selçuk’un hukuksal görüşü ve Yargıtay Savcılığı’nın tebliğnamesi ile birlikte geldi. Bu çok önemli üç belgede, Hrant Dink’in yazılarının suç oluşturmadığı, bilimsel temelleriyle ve  ayrıntılarıyla ortaya konmuştu.

İstanbul Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usul Ana Bilim Dalında görevli üç öğretim görevlisi, yıllarca Yargıtay ceza dairesinde görev yaptıktan sonra Yargıtay Başkanlığı görevini de bir süre yürüten Doç. Dr. Sami Selçuk ve Yargıtay Savcılığı tebliğnamesi ve itiraznamesini yazıp imzalayan Ömer Faruk Eminağaoğlu ve yine Genel Kurul’da karşı oy kullanan altı değerli hakim de, Ömeroğlu’nun arkasına sığınmaya çalıştığı aynı yasanın yürürlükte olduğu dönemde, Dink’in sözlerinin suç oluşturmadığı  yönünde  görüşlerini yazmış, oylarını kullanmışlardı.

Ömeroğlu yine şöyle demiş; “Karar doğru da olabilir, yanlış da. Bu konuda ısrarcı değilim. O zaman pozitif hukukumuzdaki 301. Maddeyi öyle değerlendirmişiz.”

Şimdi Ömeroğlu’na sormak lazım; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi,  ek protokolleri, Anayasa 90. Maddesini pozitif hukuktan saymıyor mu? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Dink-Türkiye kararına rağmen hala ‘karar doğru da olabilir, yanlış da’ ne demek? Yanlış olduğunu söylemek bu kadar mı zor? Kamu Başdenetçisi olarak, AİHM’e, AİHS’e önem vereceğinizi söylemişsiniz, Dink kararından sonra kendi kararınızın hala doğru mu yanlış mı olduğu konusunda bir karar veremiyorsanız o zaman ‘hukukun üstünlüğü, özgürlükler, tarafsızlık, bağımsızlık’ gibi sözlerinize nasıl inanalım?

Fethiye Çetin www.bianet.org

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.