Köşe Yazıları

Balık çiftlikleri ve tersaneler balıkçılar ile doğanın sonu olmasın – Umur Gürsoy

0

Mersin’den Taşucu’na kadar sahili Mersin ve Adanalı milyonlarca yurttaşın emeklilik hayallerini gerçekleştirdiği yazlık sitelerle dolu. Akdeniz’in koruma altındaki önemli doğa ve tarihi miraslarıyla dolu olduğu gibi önemli bir tarım ve turizm bölgesi olan Mersin-Silifke-Aydıncık, uzun yıllardır süren Akkuyu Nükleer santral projesine ek olarak son yıllarda çimento fabrikası, termik santral ve taş ocaklarının saldırısı altında. Bu saldırıya şimdi balık çiftlikleri ve tersaneler eklendi.

18 Ekim 1984 tarihinde yapımı bitirilerek faaliyete geçen Türkiye Cumhuriyetinin ilk kâğıt sanayi yatırımı olan Taşucu SEKA (Türkiye Selüloz Ve Kâğıt Fabrikaları A.Ş) 2006 yılında üretimini durdurarak özelleştirme kapsamına alınmıştı. Öncesinde 1999 yılında bakanlar kurulu kararıyla Taşucu SEKA Limanı’nın 87 dönümlük kısmı “tersane” kurulmak üzere tahsis edilince Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından açılan ihaleyi kazanan Mersin Ortak Girişim Grubu’na15 Eylül 2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 46 yıl süreyle “İşletme Hakkı Deviri” yapılmıştı. 03.09.2004 tarihinde ÇED OLUMLU raporu alan ve Mersin İli, Silifke İlçesi, Taşucu Mahallesi, Seka Liman Sahası Mevkii’nde yapılmak istenen Tersane Alanı Projesinin inşaatına aynı yıl başlanmış, ancak 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde yönetim kademesi değişen Taşucu Belediyesi tarafından çevreye zarar vereceği endişesiyle, halkın da desteği ile tersane projesine karşı çıkılmış ve açılan dava sonucunda “Göksu Deltasına, Özel Çevre Koruma Bölgesine, Tarımsal niteliği korunacak alanlara ve çevrenin ekolojik dengesine yaratacağı etkileri” nedeniyle 2004 yılında Danıştay tarafından tersane yapım işi durdurulmuştu.

Sonrasında, girişimcilerin istenilen şartları oluşturamamasından dolayı arazinin satışı (Özelleştirmesi) gerçekleştirilememiştir. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Taşucu SEKA arazisinin turizm alanı olarak değerlendirilmesine, SEKA Limanının da yat limanı olarak kullanılmasına karar verilmiştir. Fakat bu karar da pek uzun sürmemiş ve Mersin Deniz Ticaret Odası’nın SEKA arazisinin turizm alanı olarak kullanılmasına dönük bakanlar kurulu kararına yapmış olduğu hukuki itiraz neticesinde;  DANIŞTAY ALTINCI DAİRE’sinin Esas No: 2009/10322 sayılı kararı ile turizm alanı olarak kullanılmasına dönük bakanlar kurulu kararının yürütmesinin durdurulması kararı vermiş; böylece Taşucu SEKA arazisi üzerinde turizm alanı olması münasebeti ile oluşan tüm yatırım engelleri 2009 yılında kaldırılmıştı.

2015’e kadar uyuyan projenin, 9 Ocak 2015’de Belediye Merkezli Silifke Kent Konseyi desteğiyle çeşitli sivil – siyasi örgütlenmeler, çeşitli kurum temsilcileri ve halkın katılımı ile gerçekleştirilen Doğu Akdeniz Yatçılık ve Yatçılık Teknolojisi Üretim Merkezi Çalıştayı’nda tersane yatırımlarını şirin gösteren ikna çalışmalarından sonra uyandırıldığı anlaşıldı. Zira, 26.03.2015’da bölge halkı tarafından toplantının yoğun şekilde protesto edilen Mega Yat İnşaa-Bakım-Onarım ve Gemi Havuzlama Tesisi (Tersane) Projesinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Halkı Bilgilendirme Toplantısı yapılmıştı.

2017 Yılına gelindiğinde tersane yapımı tekrar gündeme geldi ve 20.06.2017 tarihinde Akter Akdeniz Taşucu Gemi Sanayi A.Ş. tarafından, Tersane Alanı Projesi’nin Silifke’de Halkı Bilgilendirme toplantısı çevreci halkın protestolarıyla yapıldı. Toplantıda söz alan Silifke Belediye Başkanı Mustafa Turgut, tersane projesine karşı olduklarını, belediye olarak mücadelelerini sürdüreceklerini, ancak yetkilileri de dinlemek gerektiğini söyledi.  Bununla birlikte 27 Ekim 2017 itibarıyla adı geçen firmanın 2004 yılında aldığı ÇED UYGUDUR raporu dışında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı web sayfalarında herhangi bir ÇED UYGUN raporu veya ÇED süreci devam eden projeler duyuruları sayfalarında yeni başvuru duyurusu (adı geçen halkı bilgi bilgilendirme toplantısı duyurusu dahil) görülmüyor.

AYDINCIK VE SİLİFKE BALIK ÇİFTLİKLERİ GİRİŞİMLERİ

Pınar Eşkin’in Ekolojist.net’de yer alan haberine göre 2008’deki yeni yönetmelik çerçevesinde balık çiftlikleri kurulması konusunda 70 firma, 1 milyar dolarlık yatırım için Mersin’e doğru yola koyulmuş durumdaydı. Sivil toplum kuruluşlarının protestolarıyla birlikte Mersin Barosu bu yatırımların iptali için dava açtı ve Danıştay yatırım kararlarının yürütülmesini durdurunca Mersin balık çiftliklerinden kurtulmuştu. Ancak son dönemde birkaç firma Çevre Bakanlığı’ndan izin almayı başarmış.

Sonuçta gerek yönetmeliğin verdiği sürelerin bitmesi gerekse Ege’deki (özellikle Çeşme ve Karaburun) yöre sakinlerinin ve çevrecilerin olumsuz tepkileri nedeniyle; 2004’de Muğla sahilleri, Aydın Didim sahilleri için 2012 de ve İzmir sahillerinde 2017’de ÇED olumlu raporu olan Kılıç Deniz Ürünleri A.Ş. ait dört adet balık çiftliğini eski yerlerinden kaldırarak üçünü Aydıncık İlçesi Sancak Burnu, birini de Silifke Danaburnu Mevkiine kaydırmak istiyor. Firmanın yaptığı başvurulardan Aydıncık-1, Aydıncık-2 ve Aydıncık-3 nolu balık çiftliklerine tek bir ÇED raporu ile yapılan başvuru Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün 25 Ağustos 2017 tarih ve E.13765 sayılı yazısı ile kabul edildi. Ancak çiftliklerin ÇED raporlarına Çevre ve Şehircilik Bakanlığının “ÇED Kararları”  ve “ÇED süreci devam eden projeler” sayfalarından ulaşılamıyor (Çevreciler duyuruların bir iki gün sonra bakanlık web sayfalarından kaldırıldığını söylüyor).

Öte yandan, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci 7 Ağustos 2017 tarihi itibariyle başlatılan Polat Denizcilik AŞ’ne ait yıllık 40 bin ton kapasiteli Balık Çiftliği Projesi, Selçuk Üniversitesi Sualtı Arkeolojisi Bölümü araştırmacıları tarafından incelenen ve “dünyada arkeolojik olarak kanıtlanabilen en büyük tersane” olarak nitelenen Silifke Dana Adası mevkiine yapılmak isteniyor.

BÖLGEMİZDE TERSANE VE BALIK ÇİFTLİKLERİ İSTEMİYORUZ” PANELİ

Son olarak geçtiğimiz 14 Ekim 2017 tarihinde Mersin Çevre ve Doğa Derneği Silifke Temsilciliği tarafından “Bölgemizde Tersane ve Balık Çiftlikleri İstemiyoruz” konulu panel, Mersin-Silifke İlçesi’nin CHP’li Belediye Başkanı Uz. Dr. Mustafa Turgut’un desteği ile Silifke Göksu Otel konferans salonunda saat 17.30’da yapıldı. Panele yere basın temsilcileri, yörenin bazı eski belediye başkanları sivil toplum temsilcileriyle ve geniş bir halk katılımı oldu.  Aynı gün saat 10.00’da Mersin-Aydıncık İlçesinde yapılması tasarlanan aynı konulu panel ise Aydıncık Belediyesinin AKP’li belediye başkanı Ferat Aktan’ın son anda desteğini çekmesi ile yapılamadı.

Panelde Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Emekli Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül yöreye olacak etkileri temelinde tersanelerin çalışmasını ve çevresel etkilerini; Halk sağlığı uzmanı Dr. Umur Gürsoy da balık çiftliklerinin sağlık etkilerini anlattı.

TERSANELERİN DOĞAL YAŞAMA VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Mesafe itibarı ile tersane alanının Özel Çevre Koruma Bölgesine sınır,  Ramsar Sulak Alan sınırına 1-1.5 km,  Göksu Deltasına 500 m’den daha yakın,  Sulak Alanlara 500 m’den daha yakın, Kaplumbağa Üreme Alanına bitişik, Taşucu ve Silifke Belediyeleri sınırları içinde kalmakta,  Silifke İlçe Merkezine 7 km ve Mersin İline 95 km mesafede olduğunu anlatan Küçükgül’ün verdiği bilgilere göre: Tersane etki alanındaki koruma bölgesinde 2130 ha sulak alan, 200 ha kumul ve 3280 ha geçici tuz stepleri ve çeltik alanı vardır. Göksu deltasında yoğun tarım faaliyeti, hayvancılık ve deniz alanında da balıkçılık yapılmaktadır. Tarımsal ürünler yılda üç kez istihsal edilmektedir.

Deltada koruma altında olan, nesli tehlikede olan ve endemik tür niteliğinde flora ve fauna ile yaklaşık olarak 330 un üzerinde kuş türü bölgede yaşam alanı bulmaktadır. Ayrıca 90 tür için üreme alanı olup kuluçka dönemini deltada geçirmektedir. Koruma altında altı tür kara ve su kaplumbağası, altı tür kara ve su kurbağası, ondört tür kertenkele, on tür yılan ve göç döneminde çok sayıda göçmen kuşa ev sahipliği yapan bir alandır. Sulak alan içerisinde önemli bir diğer tür ise mavi yengeçlerin varlığıdır. Fauna açısından 352 tür bitki barınmaktadır. Bunlardan sekiz tür endemik olup 32 tür ise nadir tür sınıfına girmektedir.

Aliağadaki Gemi Söküm Tesisleri, Fotoğraf: Enver Küçükgül

Türkiye’deki ÇED raporu uygulamalarını eleştiren Küçükgül, gelişmiş ülkelerde Çevresel Etki Değerlendirmesinin projenin tanıtımı, faaliyet alanlarının konumu, yer seçimi kriterleri, seçilen yerin gerekçesi, sahanın fiziksel, kimyasal biyolojik özellikleri, flora, fauna, endemik türler, nesli tehlikedeki türler, koruma altına alınan türler, özel çevre koruma alanı olup olmadığı, yer üstü ve yer altı özellikleri, sular, meteorolojik ve iklimsel özellikler yatırımın yapılacağı yerin en az 4 mevsim incelenmesinden sonra yapıldığını ve yöre halkının olumlu yöndeki onayı da alındıktan sonra ÇED raporu, olumlu veya olumsuz olarak verilir, diye devam etti.

Liman ve tersane tesislerinde; mekanik, ahşap, elektrik, boya, plastik işlemleri yanı sıra gemi bakımı için bunlara ilave olarak yüzeylerin hazırlanması, sac temizliği-tamiratı, boyama, renk giderme ve raspa işlerinin bir kısmı açık alanda yapılır. Sahanın bu hizmetlere hazır hale getirilmesi için denizde kazı, inşaat, dip taraması, kıyıda dolgu yapılacaktır.

Bölgede koruma faaliyetleri için 2002 yılında yürürlükte olan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğindeki “Tampon Bölge” sınırlarının koruma alanına mesafesi 5 km’den az olamaz  ve bu alanda Birinci Sınıf Gayri Sıhhi Müessese yapılamaz ifadeleri 17.5.2005 tarihinde değiştirilerek tampon bölge sınırları 2.5 km mesafeye düşürülmüştür. Gayrisıhhı Müesseseler mevzuatında ise insan yerleşimine izin verilmemesi gereken sağlığı koruma bantları 50 metrelere kadar düşürülmüştür. Yönetmeliklerdeki durum konuşmaya bile değmeyecek kadar bilimdışıdır.

Mekanik, ahşap, elektrik, boya, plastik işlemleri yanı sıra gemi bakımı için bunlara ilave olarak yüzeylerin hazırlanması (sac temizliği-tamiratı, boyama, renk giderme ve raspa işleri) birçoğu açık alanda yapılması planlanmaktadır. Sahada oluşacak emisyonlar (partikül madde, toz, metal tozları, boya pigmentleri, çözücüler, yanma tepkimeleri sonucu oluşan gazlar, atıklardan oluşacak buharlaşmalar vb.) çevreyi olumsuz etkileyecektir. Faaliyet hazırlık aşamasında ve sonrasında yapılacak işlemler sonucu; özellikle katı, sıvı ve gaz atık oluşumu görülecektir. Bu atıkların bertarafı için yeterli önlemler alınmamıştır. Atmosferik emisyonlarla gazların ve partiküllerin gerek deltaya gerekse denize yayılması ile her iki ortamda olumsuzluk yaratılacaktır.

Yüksek basınçla birlikte teknelerin iç ve dıştaki eski boyalı yüzeylerine uygun kum püskürtülerek ilk günkü halini almasını sağlamak demek olan raspa işlemleri, boyama, metal işlemleri vb. önemli kirletici prosesler doğada toprakta, suda ve canlı bünyesinde taşınım prosesleri sonucu biyoakümülasyon ve biyomagnifikasyon süreçleri ile toksisite düzeyine kadar ulaşabilecek etki yaratacaktır. Dünyada çoğu yerde özellikler AB ülkelerinde yasaklanan bu kuru Gırid tozuyla yapılan raspalama işlemi kum tanelerine dönüşerek toz üretir. Bu toz bulutu rüzgârla taşınarak insanda 5–10 yıl içinde akciğer kanserine yol açmasına neden olabilir.

Raspalandıktan sonra ise yüksek basınçlı püskürtmeli boya tabancaları ile boya işlemine geçilir. Kullanılan boya deniz kabukluları için zehirli olduğu için dünyada yasaklanma yoluna gidilmekte ancak gemileri koruyacak başka önlemler olmadığı için mecburen kullanılmaktadır. Boyalar solunduğunda akciğer kanserine, deri ile temasında cilt kanserine yol açmaktadır. Gemi inşaatı ve bakım onarım faaliyetleri süresince yoğun olarak kaynak yapılacaktır. Yapılan kaynaklar genellikle gaz altı kaynağı tekniği iledir ve kullanılan gaz ise az miktarda karbondioksit ve çok miktarda zehirleyici etkilere sahip argon gazıdır. Uzun süre maruz kalındığında mutasyonlara yol açacağı için her türlü kanseri tetikleyebilir ve bu etkiler 10 yıl içinde görülür. Pek çok ülkede kıyıda izin verilmeyen deniz gemi sökümü ve beraberinde getirdiği asbest tehlikesi de Türkiye tersaneleri için önemli bir tehlike sunmaya devam etmektedir.

Küçükgül, tersanenin neden olacağı gemi trafiği artışıyla gemilerin su kesimi yüzeyleriyle taşınacak egzotik türler, sintine ve balast suları, yakıt ve yağlardan oluşacak ve çeşitli yollarla yayılacak kontrolsüz kirlilikler deniz suyunu doğrudan da dolaylı olarak olumsuz etkileyecektir. Tuzla Tersanesinde yapılan bilimsel ölçümler tersanenin denizi çok ciddi kirlettiği ortaya çıkmıştır. diye sözlerini tamamladı.

BALIK ÇİFTLİKLERİNİN DOĞAL YAŞAMA VE İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Panelin ikinci konuşmacısı Dr. Umur Gürsoy ise konuşmasına balık çiftliklerinin sağlık etki değerlendirmesini yapacağını söyleyerek ve ilk olarak: “Biz balık çiftliklerini kurarız ve doğadaki balıkların nesli kuruturuz.”, diyerek Rachel Carson’un dünyayı değiştiren ünlü kitabı “Sesiz Bahar’a gönderme yaptı ve geçmişteki bir Silifke sonbaharını betimleyerek başladı:

“Balık sürülerini esrarengiz hastalıklar kırıp geçirmiş, yunus ve deniz kaplumbağaları hastalanıp ölmüşler. Her yerde ölümün gölgesi varmış… Sözgelimi martılar nereye gitmiş olabilirler… Barınaklardaki balıkçı tekneleri terkedilmiştir… Sessiz bir balıkçı son baharıdır bu sonbahar.”

Bedensel etkiler:

Ortalama yıllık balık tüketimi 2015’te 6,2 kilogram olan Türkiye’de denizdeki ve akarsulardaki balık çiftlikleri bizi bütün yıl boyu, tatil ve izin günleri dahil yedi gün, çalışma ve dinlenme saatleri dahil 24 saat etkilerler, çünkü etkileri ya soframızda tabağımızdaki balıktadır, ya da yer altı suyunun kirlenmesiyle bardağımızdaki sudadır, yüzerken ağzımıza burnumuza giren deniz suyundadır. Balık çiftliklerindeki dünya standardı, “İnsan yaşamayan yerlerde, 100-200 metre/sn çok kuvvetli akıntı alan denizlerde ve iki yılda bir yer değiştirecekler” şeklinde. Ülkemizde denizdeki balık çiftlikleri beş yılda bir yer değiştiriyor. Yer değiştirmeni nedeni yaptıkları kirlilik. Çiftlikler deniz tabanına çok fazla miktarlarda organik madde ve azot kirliliği yapıyor. Bizde izin verilen akıntı hızı ise çok düşük: 0,1 m/sn veya daha yüksek olmalı ki bu, dünya standardının 1000-2000 katı daha düşük bir akıntı hızı olan yerlere çiftlik kurulabilir demek. Bu akıntı hızı bizdeki balık çiftliklerinde yurtdışındaki balık çiftliklerinin kirlilik verilerinden çok daha fazla kirliliklere yol açabilir. Balık çiftliklerinin sağlığımıza etkisi akciğerden (tozlaşan balık yeminin çiftlik işçilerine etkisi), besinlerle ve su-balık ve balık yemine derimizle değinme yoluyla ya bedensel, ya da sosyo-ekonomik ve ruhsal yönden iyilik durumumuzu bozarak doğrudan (çiftlik balığı yemekle, çiftlikte çalışmakla) ve dolaylı yolla (çevre kirliliğinin sosyo ekonomik etkisi vb.) olur.

Üretim aşamalarında yüksek miktarda antibiyotik ve başta pestisitler olmak üzere çeşitli kimyasallar kullanılıyor, ama kültür su ürünlerinin tüketiminin insan sağlığı üzerine etkilerini tartışan geniş yayınlar yok. Çünkü yeni (1980’lerden sonra artan) ve bilimin tanımadığı bir durum bu.

Hayvan çiftliklerinde kalabalık yaşam enfeksiyon zincirini kolaylaştırıyorlar. Hastalığın ekolojisini ve enfeksiyon zincirindeki her hangi bir halkayı bozuyor ve bulaşıcı hastalıkların hayvanlara ve hayvanlardan diğer insanlara ve deniz için doğadaki hayvan türlerine geçişi kolaylaşıyor. 2012’de Kanada’da deniz çiftliklerinden doğal ortama kaçan deniz bitleri tüm pembe somon nüfusunun %80’inin ölümüne yol açtı. Bu nedenle hayvanlara sürekli antibiyotik ve parazit ilacı veriliyor. Bu da, hem hayvanlarda, hem de insanlarda hastalık yapıcı mikropların kullanılan antibiyotiklere dirençli hale gelmesine yol açıyor. Bu nedenle: Hayvan dışkısına da geçen ve hayvanlara yemleri ile verilen antibiyotiklerin: Gerek balığın yenmesi gerekse deniz banyosu sırasında deriden veya ağızdan alınması; çiftlik işçilerinin yemlerin tozunu yutmaları veya balıkçılık mesleklerindekilerde deniz uğraşları sırasında deniz suyunun ağıza alınması veya yutulması sonrasında antibiyotiğe dirençli hale gelen bir mikropla hastalananlarda ve bu hastadan diğer toplum bireylerine bulaşan iltihabi ve parazitli hastalıkların tedavisi gederek güçleşiyor. Giderek artan sayıda zatürre ve böbrek iltihabı hastası antibiyotiklere yanıt vermediği için ölüyor.

Çiftlik balığı 1 kg et ağırlığına gelinceye kadar yaklaşık 2 kg yem yiyor. Çiftlik balığı üretiminde yem dönüşüm oranı Türkiye’de halen levrek için 1,8 ve çipura için 1,6 civarındadır. Yemin yüzde 45’i balık unu, yüzde 10’u balık yağıdır. Kalan kısmı ise soya, mısır ve vitamin. Yemin ham maddesinin yüzde 80’i yerli, yüzde 20’si ithaldir. Bir kilo karides, somon ya da benzeri bir canlı yetiştirmek için yaklaşık 2,5 ila 5 kilo arasında değişen miktarlarda yaban balığı gerek ki bu miktar, ton balığında 20 kiloya kadar artış gösterebilir. Çipura ve levrek üretimi için yaklaşık %60-80’i hayvansal protein kaynaklarına dayanan balık yemine ihtiyaç duyulmaktadır. 1950 ve 1960 arasında denizlerimizde tutulan ve %90’ı doğrudan insan tüketimine yönlendirilen hamsinin, 2013’te %56’sı balık unu ve balık yağı üretiminde kullanılmıştırDolayısıyla doğrudan insan tüketiminde kullanılabilecek, fiyat olarak daha ucuz ve gıda içeriği olarak zengin bir kaynak olan hamsinin çok büyük bir oranı balık çiftliklerinde yem olarak kullanılmakta; hamsiden daha pahalıya satılacak ve çoğu ülkemiz insanını kursağına gitmeyerek ihraç edilecek balıkları üretmek üzere yem fabrikalarına gönderilmektedir.

Karadaki diğer çiftlik hayvanlarında (Domuzların gübresinde daha az fosfor bulunsun, ineklerin meme iltihabına dirençli olsunlar ve tavuklar hızlı büyüsün ve kolay pişsin diye genleriyle oynamalar yapılıyor.  Aynı şey çiftlik balıklarında da yapılıyor mu; bilmiyoruz. Ancak hayvan yemlerinde Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizma) GDO’lu ürünler kullanılıyor.  Çünkü T.C. Tarım Bakanlığı Biyogüvenlik Kurulu, GDO’lu 3 soya ve bir mısır çeşidinin hayvan yemlerinde kullanımına onay verdi.

Çevre ve Doğal Ortamların Kirlenmesi

Bir kilo karides, somon ya da benzeri bir canlı yetiştirmek için yaklaşık 2 buçuk ila 5 kilo arasında değişen miktarlarda yaban balığı gerek ki bu miktar, ton balığında 20 kiloya kadar artış gösterebilir. 2.500 tonluk bir balık çiftliğinde 100 gr ile 500 gr arasında yaklaşık 6 milyon adet balık var. Bu balıklara günde 12-13 ton balık yem veriliyor ve çiftlik kafeslerinin bulunduğu deniz tabanına eğer balık somon ise bin ton somon yetiştirilmesi; bütün üretim aşamalarından hasadına kadar deniz dibine 5 bin tondan fazla azot kirliliği, yılda metrekareye 6 kilo karbon (organik atık) kirliliği yapıyor. Bunun sonuçları kokuşma, denizdeki bitkisel yaşamın ve alglerin artmasına bağlı sudaki oksijen azalmasıdır. Bu denizdeki oksijen yoğunluğunu düşürerek özellikle kapalı veya deniz dibi akıntılarının düşük olduğu havzalarda ve ani sıcaklık artışlarında toplu balık ölümlerine yol açabiliyor.  Ancak istiridye (midye) çiftlikleri kirletmiyor, aksine temizliyor; çünkü yemlenmiyor; denizdeki alglerden besleniyorlar. Bu yüzden somon çiftliği yanındaki istiridye-midye çiftliklerinde midyeler %50 daha iyi büyüyor ve kirliliği azaltıyorlar.

Su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan dezenfektanlar (hijyen amaçlı), algisidler (alg öldürücüler), herbisidler (bitki öldürücüler), pestisidler (bitki ve böcek öldürücülerin tümü), parazisidler ( parazit öldürücüler), antibakteriyeller (bakteri öldürücüler) doğal ortamdaki balık ve deniz canlılarını etkiliyor.

Sosyo-ekonomik Etkiler

Balıkçılığın denizde veya çiftliklerde şirketler ve tek işveren eliyle yürütülmesi geleneksel balıkçılıktaki kendi kararlarını kendi alabilen işçi ve balıkçılığı yok ediyor. Erkekler akşam eve dönen balıkçılar olmaktan çıkıp şirketin yolladığı alanlarda uzakta çalışıyorlar. Kadınlar ve çocuklar ve aile yapısı bu durumdan zarar görüyor. Üretilen balığın daha çok ihracata yönelik olduğu düşünüldüğünde, istihdam olasılıkları haricinde yerel halkın çoğunun deniz alanını kullanan bu projelerden eşit biçimde faydalanamadığı ve çiftlikleri benimsemedikleri ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de (2005 sonu itibarıyla) 245 balık çiftliği vardı. 2012’de üretici sayısı 2000’e yaklaştı. Kesin sayıyı bilmiyoruz. 1986’da Türkiye su ürünleri üretiminde %1’in altında paya sahip olan kültür balıkçılığı sektörü 2012 yılı itibariyle bu payı %33’e yükseltmiştir. 2015 Yılında 432 bin ton su ürünü doğal balıkçılık yoluyla, 240 bin ton su ürünü balık çiftlikleri yoluyla (%35,7) üretilmiştir. 2014’de üretilen 234,3 bin ton çiftlik balığının 108,2 bin tonu (%46,2) alabalık ve tatlı su balıkları şeklinde; 126,1 bin tonu (%58,8) ise denizlerde kurulu çiftliklerden üretildi. 2016’da deniz çiftliği ürünlerini üretiminin yüzdesi %59,8 olmuştur (bkz. Tablo: 1).

Günümüzde sektör, çipura ve levrek üretiminde Avrupa’nın en büyük üreticilerinden biri haline gelmiş ve Avrupa’ya Türkiye’deki üretimin %75’ini gerçekleşmiştir. Türkiye’nin AB ülkelerine ihraç ettiği tek hayvansal gıda Çiftlik balığıdır. Yunanistan’ ve AB ülkelerinde deniz balık çiftlikleri yoktur. Neden onlar kendileri balıkların üretmiyorlar diye düşünmeliyiz. Çiftlik balığı üretiminin artış oranı yıla %10 olan Türkiye’nin büyük çiftlik balığı üreticileri şunlardır: Kılıç (15-17 bin ton), Gümüşdoğa (10 bin ton), Yunanlılara ait Fiyord Marin (8 bin ton), Agro-Marin (5 bin ton), Nord Sea (isveç) (3 bin ton ) Elize (2,5 bin ton) ve Hadko (1 ton).  Denizlerimizde üretim kapasitesi 250 ton/yıl altında olan işletmelerin başvuruları kabul edilmeyip, onaylanacak projelerde ÇED belgesi istenmektedir. Son yıllarda kurulan işletmelerin tamamı, açık deniz (off-shore) tipi işletmelerdir.

Bununla birlikte bu tesisler iyi denetlenmemekte ve izinsiz çalışabilmektedirler. TSK Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın 2000 yılı faaliyet raporuna göre 209 adet balık çiftliği denetlenmiş ve 124 adedi çevre kirliliğine sebebiyet ve ruhsatsız çalışma suçlarından dolayı savcılığa sevk edilmiştir.

Özet olarak gerek tatlı sularımızdaki gerekse denizlerdeki balık çiftlikleri:

1- Bedensel sağlığı bozucu (Antibiyotiklere direnç gelişmesine neden olmaları), 2- Sosyo-ekonomik sağlığı bozucu, 3- Psikolojik sağlığı bozucu (yazlıkçıların, emeklilerin hayalleri yok olması, çalışanların, okul çocuklarının yaz tatili ve eğlence spor olanklarının daralması vb.) etkilerive 4- Ekolojik-Çevresel kirliliğe (Sonuçları bizi dolaylı olarak etkileyecek) neden olmaları nedeniyle  ‘Herkes için sağlık’ temel ilkeleri kapsamında çevre sağlığında gereksinim duyulan dokuz temel hedeften biri olan ihtiyat (sakınma) ilkesinin, yani “Çevreye ve sağlığa bir dizi tehdide ve geri dönüşü olmayan zarara neden olma olasılığı bulunan iş veya ürünler konusunda korkulan sonuçlar, ürün veya işler arasında tam bir ilişki kanıtı olmasa bile, güvenilir bir neden varsa, bu iş ve ürüne karşı koruyucu ve önleyici önlemler alınması”nı gerektirirler.

Ayrıntılı bilgi için bkz.:

  1. https://www.facebook.com/TasucuDenizkizi/posts/10152904628607989:0
  2. https://yesilgazete.org/blog/2017/09/07/mersinde-balik-ciftligi-isyani-gdolu-ve-yagli-besinler-denizleri-kirletiyor/
  3. http://ekolojist.net/mersinde-balik-ciftligi-isyani/
  4. http://www.mersinhaberci.com/haber/10588/kabus-geri-dondu.html
  5. http://www.kilikyahaber.com/balik-ciftlikleri-bolgemizde-ciddi-riskler-olusturacaktir/
  6. http://www.guneygazetesi.com/muglali-firma-mersinde-4-balik-ciftligi-kuracak-h10825.html
  7. Cinmen I. Greenpeace’den Deniz Sözüdoğru’yu dinleyin. Bu Denizi Orkinoslar mı Kirletti? İstanbul – BİA Haber Merkezi20 Nisan 2012, https://m.bianet.org/bianet/cevre/137743-bu-denizi-orkinoslar-mi-kirletti.
  8. Environmental Impacts of Fish Farming. http://www.gov.scot/uploads/documents/ae01environimpact.pdf.
  9. The State of World Fisheries and Aquaculture 2016. http://www.fao.org/3/a-i5555e.pdf.
  10. Güngör Uras, Milliyet, Yazının tarihi: 20.09.2009. http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gungor-uras/ciftlik-balikcisi-denize-her-gun-25-bin-tl–bir-otomobil–atiyor-1141540/.
  11. Halweil B., Nierenberg D. Et ve Deniz Mahsulleri: Küresel Beslenme Biçiminin En Pahalı Malzemeleri. İçinde: Dünyanın Durumu Raporu-2008. TEMA Vakfı Yayınları, No:54, İstanbul:71-88.
  12. Nierenberg D. Küresel Et Sanayiini Yeniden Gözden Geçirmek. İçinde: Dünyanın Durumu Raporu-2006. TEMA Vakfı Yayınları, No: 50, İstanbul:24-25.
  13. Machalaba CC ve ark. Hayvanlardan Bulaşan Hastalıkların Ortaya Çıkışı. İçinde: Dünyanın Durumu Raporu-2015.İşBankası Yayınları, İstanbul:145.
  14. YETİŞTİRİCİLİK – TÜRKİYE’DE BALIK ÇİFTLİKLERİ. İçinde. Deniz Atlası-2017. Heinrich Böll Vakfı:2017:52. https://tr.boell.org/sites/default/files/deniz_atlasi_tum_son.pdf. Erişim Tarihi: 12.10.2017. ve https://tr.boell.org/tr/2017/06/07/yetistiricilik-turkiyede-balik-ciftlikleri. Erişim Tarihi: 12.10.2017.
  15. Nil Kayarlar Sarrafoğlu. Balık çiftlikleri hakkında dokuz korkunç gerçek. http://www.gelbalder.org/makaleler/5052-balik-ciftlikleri-hakkinda-dokuz-korkunc-gercek.html. Erişim Tarihi:11.10.2017.
  1. Dvorak V. Ionizing Radiation. In Last J.M. Wallace B.R,editors,  Cannor E. Ve Ark, ass. editors. Maxcy-Rosenau-Last Public Health and Preventive Medicine, 13th ed. U.S.A: Prentice-Hall International Inc.
  2. http://www.gazetevatan.com/elif-ergu-442036-yazar-yazisi-avrupa-nin-en-buyuk-levrek-ureticisi-oldu–guney-amerika-ve-fas-ta-balik-ciftligi-kuracak/
  3. Kültür Balıkçılığı Sektör Raporu-2014. http://www.dogaka.gov.tr/Icerik/Dosya/www.dogaka.gov.tr_525_XM1R38TF_Kultur-Balikciligi-Sektor-Raporu-2014.pdf
  4. TÜİK. Kültür Balıkları Üretim Miktarı Yetiştiricilik üretimi. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1005

 

Umur Gürsoy

You may also like

Comments

Comments are closed.