Kültür-SanatManşet

Altın Koza Notları 4. gün: Katalog bende artık, Alternatif Medya burada, Sevin Okyay, Hayat Boyu, Coenler ve Soğuk

0

Festivalde dereyi geçtik artık Pazar akşamınada pek birşey kalmadı. Perşembe günü benim açımdan çok verimli geçti. Öyle ki bir değil iki ayrı haber metni ile size gelişmeleri aktarayım dedim.

Önce özetler;

1) Katalog bende artık. Ama ne badirelerle, ne dolambaçlarla. Az sonra…

2) Alternatif Medya Adana’da Altın Koza’yı yerinde izliyor, tanışıyor, kaynaşıyor. Artık gerisini müsvedde medya düşünsün

3) Hilton Oteli’nde Sevin Okyay’a rastladık. Yeşil Gazete’ye yazı yazma sözü aldık

4) Aslı Özge ufka göz kırpıyor. “Hayat Boyu” değişik, anlaması güç ama bir o kadar da cazibeli

5) Coen’lerin son filmi dediler geldik; “Inside Llewyn Davis”

6) Uğur Yücel çıplak. “Soğuk” olmamış be abi, sen ne güzel bir aktörümüz idin halbuki

Ve ayrıntılar….

 

1) Katalog bende artık. Ama ne badirelerle, ne dolambaçlarla. Az sonra…

Dün en son size “Benim hemen İlksen’in bulunduğu Seyhan Hotel’e kaçmam lazım katalog için” demiştim zaten. Ordan devam edelim.

Adanalıyım ama Adana’da nerdeyse hiç yaşamadım, o nedenle nereye nerden gidilir konusunda zır cahilim. Sora kaybola, bula belleye buluyorum işte yolumu. Seyhan Hotel’ini de bu şekil buldum. İlksen kapıda karşıladı beni. Kendi festival guest boyun kartını bana verirken, “şimdi gir içeri hemen girişte altın koza standı var, onlara, “basın mensubuyum ama bu otelde kalmıyorum, katalogun burada olduğunu öğrendim” de dedi.

Girmemle çıkmam bir olunca İlksen de şaşırdı yanında bulunan ve sonradan İnsan Haber ve Birgün muhabirleri olduklarını öğrendiğim Gülşen ve Canan da.

Anlattım bende. “Girdim abi, doğruca gittim standa. Zaten hızlı konuşuyorum, makineli gibi ben anlatırken kız çıkardı verdi katalogu, ben de aldım”

Katalogda katalogmuş yalnız. Sinemasaverleri bundan mahrum etmeye kimsenin hakkı yok. Parası ne ise verelim arkadaş. yazıktır, günahtır.

2) Alternatif Medya Adana’da Altın Koza’yı yerinde izliyor, tanışıyor, kaynaşıyor. Artık gerisini müsvedde medya düşünsün

Soldan sağa: İnsan Haber'den Gülşen İşeri, Birgün'den Canan Biraydın ve Açık Radyo'dan İlksen Mavituna

Otel girişinde İnsan Haber ve Birgün muhabirleri ile de tanıştım. Hemen İlksen’i de katarak fotoğraflarını çektim.

Birgün’den Canan daha ben Yeşil Gazete der demez, “Ben sizden çok haber alıyorum yaa” dedi. “Al güzelim al, Tepe tepe de kullan. Senden mi esirgeyeceğiz. Adımızı anarsan ziyadesi ile memnunda oluruz” dedim bende. O da her haberde kaynak belirttiğini söyleyerek alternatif medya içinde bulunarak ne denli doğru bir iş yaptığımıza bizi bir kez daha ikna etti.

Ben basın kartı işini de sordum onları hazır bulmuşken. Yau biz internet gazetesiyiz ya, alabiliyor muyuz dedim. Sarı Basın Kartı olamasa da matbaadan abi bana janjanlı bir kart ihsan eyle tarzı ile olabildiğini söylediler (bu kelimelerle değil elbette).

Peki biz orada ne mi bekliyorduk? Hilton’a, festivale iştirak eden sanatçılara bizi götürecek arabayı elbette.

3) Hilton Oteli’nde Sevin Okyay’a rastladık. Yeşil Gazete’ye yazı yazma sözü aldık

Altın Koza'nın yaşam boyu onur ödülünü bu sene alan İzzet Günay ve Sevin Okyay ile birlikte

Hilton’un her yerine Altın Koza sinmiş. İçeri girer girmez bunu farkediyorsunuz. Daha holüne adım atar atmaz Sevin Okyay’ı gördüm. Facebook’tan bir iki defa aynı fotoğrafa yorum yapmışlığımız vardı Sevin abla ile. Zaten bana bakışından beni tanıdığını da anladım. Her zamanki gibi yine sigara krizi tutan İlksen’i otelin balkon kısmına uğurladıktan sonrada Sevin ablanın yanına kuruldum.

Muhteşem bir insan. Çok sıcak, çok samimi. Ben kendisini hiç tanımadan önce neden bilmem mesafeli biri gibi diye düşünürdüm. Sevin abla ile laflar ve onunla fotoğraf çektirirken festivalin yaşam boyu onur ödülüne bu sene değer görülen İzzet Günay da aramızda katıldı, “Oooo en sevdiğim arkadaşım ile ben de fotoğraf çektirmek istiyorum” diyerek.

Sohbet sırasında Sevin ablaya Yeşil Gazete’ye de yazmasını rica ettim. Daha önce Yeşil Gazete’den gençlerin kendisi ile iletişime geçtiğini ama sonra rahatsız etmek istemedikleri için olacak dönüş yapmadıklarını söyledi. Ben unuturum ama dedi, siz bana hatırlatacaksınız, çekinmeyeceksiniz, şu gün yazını bekliyoruz diyeceksiniz. Ben hiç çekinmem, üstüste de anımsatırım Sevin abla, siz hiç merak buyurmayın dedim bende kendisine.

4) Aslı Özge ufka göz kırpıyor. “Hayat Boyu” değişik, anlaması güç ama bir o kadar da cazibeli

Hilton’dan Real AVM’ye giden servise bindik basın ve sanatçı kadrosu olarak. Yola çıkmadan önce Sevin ablaya, “Biz Coen’leri izlemeye gidiyoruz, siz geliyor musunuz?” dediğimde, “O cehennemin dibindeki sinemaya mı? Hayır ben yarın izleyeceğim Coenleri” şeklinde yanıtladı. Çokta haklı idi bu dediğinde Sevin Okyay, zira festivalin ana salonu durumundaki CineMaximum’un bulunduğu Real AVM şehrin hayli dışında bulunuyor.

Aslı Özge’nin “Köprüdekiler”den sonraki filmi “Hayat Boyu” için kurulduk koltuklarımıza. Artık benim de “Altın Koza Festival Guest” yaka kartım vardı üstelik. “Bilet bitecek, hemen edinmem lazım” telaşından azade olmuştum.

Filmden sonra film ekibine de söylediğim gibi, “Filmi tam anlamadan çok sevdim”. Çok farklı bir anlatımı var “Hayat Boyu”nun. Defne Harman’ın oyunculuğuna burada bir şapka çıkaralım. Serviste gelirken kendisi ile ismini bilmeden sohbet etmiş sonra da çok özür dileyerek adını sormuştum. Hiç alınmadan ve yürek ısıtan bir gülümseme ile bana yardımcı olmuştu.

Daha önce de yazdım sinema yazmak benim kanaatimce filmden, filmin içeriğinden bahsetmeden filmi anlatmaktır. Konudan, öyküden, sürprizlerden bahsetmeyeceğim o nedenle. Filmin ilk adının “kadın erkek” olduğunu söyleşi sırasında öğrendim. Aslı Özge bunun bir başvuru için verilmiş bir isim olduğunu açıkladı.

Bir de filmin ana ekseninin geçtiği müstakil ev konusu var tabi. Ben filmi sanırım evini satamayan bir mimar yaptırdı deyince hem filmin yapımcısı Nadir Öperli hem de yönetmen Aslı Özge o evde çekim yapmak için ne badireler atlattıklarını aktardılar. Evin sahibi resmen burunlarından getirmiş. Evde çekim yapmaları için uymaları gereken 50 küsur maddelik bir kurallar silsilesi bile varmış.

Fuayede yakaladığım Aslı Özge ve Defne Halman ile birlikte fotoğraf çektirmeyi de atlamadım elbette.

“Hayat Boyu”nun benden aldığı not ise 9.

5) Coen’lerin son filmi dediler geldik; “Inside Llewyn Davis”

Katalog olmasa “Sen Şarkılarını Söyle”nin  (Inside Llewyn Davis) Joel&Ethan Coen’in son filmi olduğunu öğrenemeyecektim belkide. Altın Koza’nın aklı havada organizatörleri festival broşüründe yönetmenlerin adını anmaya gerek bile duymamışlar çünkü. Altın Koza, bir Selanik, bir San Sebastian olabilir rahatlıkla ama birkaç detaya dikkat edilmesi gerek. Adana şehri ve halkı bu özeni kesinlikle hak ediyor.

Her yaptıkları ile bizi farklı diyarlara savuran Coen kardeşler bu sefer bize 60’lardan bir folk hikayesi anlatıyor. Olmazsa olmazları yol temasını da es geçmeden.

Şarkılarda filmden çıkıp başka diyarlara gittiğimi reddedecek değilim. Ama her Coen filminde olduğu gibi izlemek yetmiyor benim gibi sığ bir sinema izleyicisi için. Film hakkında çıkacak eleştirileri de okumam, bir daha bir daha üzerinde düşünmem ve bende kopuk olan parçaları tamamlamam gerekiyor.

6) Uğur Yücel çıplak. “Soğuk” olmamış be abi, sen ne güzel bir aktörümüz idin halbuki

Sinema çok enteresan bir sanat dalı. Birinin ak dediğine nadiren diğeri de ak diyor. Ak’lar Kara’lar kişiden kişiye, hatta aynı kişinin filmi bir izlemesinden diğerine fena halde karışıyor.

Geçen sene Altın Koza’da aynısı olmuştu. Yeşim Ustaoğlu’nun “Araf”ından nefret etmiştim. Tam kelime bu, “nefret”. Bir sinema filminden insan niye nefret etsinki ama hissettiğim tam olarak bu duyguydu. Film biter bitmez kaçtım salondan. Filme zor tahammül etmiştim bir de film ekibinin izleyiciler ile karşılıklı filmi övmesine katlanamayacaktım.

20. Altın Koza’nın (daha önümüzde 3 gün var ama) “Araf”ı da “Soğuk” oldu benim için. Filmden çook ama çok sıkıldım. Bir insan film diye nasıl böyle bir şeye imza atar duygusu filmin beşinci dakikasından itibaren yakamı bırakmadı. Karakterler havada, saçma saçma diyaloglar. O niye şimdi böyle yaptı, bunun nesini eleştireceğim abi ortadan “film” yok ki hissiyatı ensemden hiç ayrılmadı.

3 rus hayat kadını rusça 3 anadolu erkeği de şiveli bir türkçe konuşunca film mi oluyor şimdi bu dedim içimden filmin bir yerinde hatta.

Ama dedim ya sinema çok enteresan diye. Film bir hayli alkış aldı. Salondan çok az kişi ayrıldı. Uğur abi (Yücel) filmini ve başroldeki aktörü keşfini anlatmaya koyuldu ama ben gene duramadım salonda, attım kendimi dışarı. Yarışma dahilindeki filme de daha düşük bir not bulunmadığı için “1” verdim.

“Kral Çıplak” nasıl gerçeği haykırma cesaretinin öyküsü ise ben de “Uğur Yücel Çıplak” demek istedim. Lakin daha sonra film hakkında görüşünü sorduğum İlksen, “Çok iyi idi abi. Çok beğendim” dedi. Bu sabah bir facebook arkadaşım yere göğe sığdıramamış filmi.

Burda aslında “sorun bende mi?” diye düşünmeye başlamakta manasız. Sinema bir mucizedir yazmıştım daha “Soğuk” filmi perdeye yansımadan kişisel facebook hesabıma. Gerçekten de durum tam olarak bu. Ama işte mucize sadece sizi esenliğe götürecek diye bir şart da yok.

Altın Koza 4. günü bir de fotoğraflarla kısa kısa aktarmak istedim sizlere. Buradan tıkladığınızda görebilirsiniz.

#anavarrza

Haber ve Fotoğraflar: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.