Weimar şehrinin iyi insanları, çok geç olmadan…

Stefan Zweig Alman dilinin önde gelen yazarlarından biri. Avusturyalı. Savaş karşıtı, pasifist. Avrupa’da faşizm yükselirken onun hayali farklı şehirlerde kampüsleri olan ulus ötesi bir üniversite kurmak, öğrencileri rotasyonla başka kültürlere, dinlere, düşüncelere maruz bırakmaktı. Ancak Avusturya faşizme savrulunca 1934’te ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Gittiği yerlerde (Amerika-Brezilya) mutlu olamadı; aklı-fikri yanan, yıkılan, paramparça olan Avrupa’daydı. Anılarını yazdıktan sonra 1942’de Brezilya’da eşi Lotte ile beraber intihar etti. İntihar mektubunda vatansızlıktan, savrulmaktan yorulduğunu yazıyordu:

“Bütün arkadaşlarıma selam olsun. Bu uzun gecenin ardından umarım güneşin doğduğunu görürler. Benim sabrım yetmedi, önden gidiyorum.”

Zweig faşizmin adım adım kelimeleri, anlamları nasıl değiştirdiğine tanıklık etti. O dönemki adı propaganda, bugün halkla ilişkiler, siyasî iletişim ya da halka verilen mesaj… Hitler’in yalanları karşısında eli kalem tutan hiç kimsenin, hiçbir beyanın ehemmiyetinin kalmadığını yazdı: “Hiçbir kitap, broşür, makale, şiir insanları Hitler’e direnmeye sevk edemiyor artık…” Delice silahlanan bir ülkede “barış” kelimesi bile Hitler’in tekeline geçmişti. Toplama kampları kurulduğu ve insanların yargılanmadan cezalandırıldığı haberleri dolaşırken dahi toplumun geniş kesimleri olanlara inanmak istemedi. Bunun geçici bir dönem olduğu düşünüldü. Başta Yahudiler olmak üzere belli grupların evlerine, işyerlerine el konuyor; damgalı bir hayat sürmeye zorlanıyorlardı. Zweig, en akıl almaz olayların adım adım gerçekleştiğine tanıklık etti. Şöyle yazdı anılarında: “Her defasında tek bir hap yutturuyorlar, sonra biraz bekleyip etkisine bakıyorlar, vicdanın bunu hazmedip hazmetmeyeceğini ölçüyorlar. (…) Verilen dozlar sürekli artıyor, Avrupa yok olana kadar.”

Hitler’in başa geçmesinden bir ay sonra, 1933 Şubatında Alman Parlamentosunun toplandığı Reichstag binası kundaklandı. Hitler komünistleri suçladı, hattâ bir komünist suçunu itiraf etti; ama bu olay Alman tarihinde şaibeli olarak kalmaya devam etti. Bugün bazı tarihçiler yangını çıkaranın aslında Naziler olduğunu iddia ediyor. Gerçeği bilmiyoruz; ama her durumda yangın Hitler için Allah’ın bir lütfu gibi oldu. Bir ay sonra, Cumhurbaşkanı Hindenburg’un onayıyla tüm yönetimi tekelinde topladı, o dönemin kabul gören tabiriyle diktatör oldu. Stefan Zweig bu olaya, “tek bir hamlede Alman adalet sistemi yerle bir oldu” diyerek kayıt düştü. Muhalif gördüğü herkesi terörize eden bir makine işlemeye başladı.

Kaybeden milyonlarca insan oldu.

Aşağıdaki görüntüler savaşın sonundan. Nisan 1945. Amerikan askerleri, Buchenwald Toplama Kampı’ndaki dehşet manzarayı civarda yaşayan sivil vatandaşlara göstermek için kapıları açıyor. Görüntüdekiler Weimar şehrinin iyi insanları…

Bu yazı ozanoyunbozan.blogspot.com.tr/ den alınmıştır

 

Sezai Ozan Zeybek

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Otoban

Otoban yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehrin küçük nüfusunu oluşturan otomobil sahipleri yayalara değil, yayalar onlara tabi kılınmaya başlandı.

Kazdağlarını savunmak ve kurumların sessizliği: Yeni toplumsallık

'Üzerinde düşünülmesi gereken, neoliberal pratiklerle frenlenmiş toplumsal dinamik ve mekanizmaların baskı ve zor araçlarıyla kuşatıldığı şartlarda nasıl bir direnişin örülebileceğidir.'

Tanrı ve şiddet

İlahi şiddetin amacı hukuksal bir yaptırım ya da düzen değil, aksine kurbandır.

Açık Radyo’dan mesaj var: Buradayız, hazırız, neşemiz daim!

'Kainatın tüm seslerine açık' Açık Radyo,, sesini kesmek isteyenlerine inat cıvıl cıvıl, hareketli, ziyaretçi akınından başını kaldıramadan 30. yaş gününe ve dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Kazdağları, yeniçeriler, madenler: Enter! – Gizem Kastamonulu

Cengiz Holding, hukuku da yanına alarak bakır madeni için Kazdağları'nda ağaç kıyımına başladı. Bu talanı durdurmak için Kirazlı'daki sesi yeniden yükseltmekten başka çaremiz yok.

EN ÇOK OKUNANLAR