Uzmanlar, iklim krizinin halen var olan çoğu hastalığı daha da kötüleştireceği ve yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olacağı; bunun da bir sonraki ölümcül pandemiyi hızlandıracağı uyarısı yaptı.
Kimse hastalanmayı sevmez, ancak araştırmalara göre gezegen ısındıkça, hastalıkların çoğu -hafif virüslerden ölümcül vebalara kadar – daha yaygın hale gelecek.
2022’de yapılan bir araştırmaya göre, bilinen bulaşıcı hastalıkların yarısından fazlası (yüzde 58) iklim değişikliği nedeniyle ağırlaşıyor. 77.000’den fazla makalenin gözden geçirilmesiyle yapılan araştırmanın baş yazarı Camilo Mora, önümüzdeki birkaç on yılın “korkunç” bir resmini çiziyor:
“Yok olacağımızı sanmıyorum. Bunun yerine bu durum hayatımızı perişan edecek . Hastalık krizi, bize doğru fırlayan bir göktaşı gibi. Gerçekten de tam burada. Bunu görmezden gelemeyiz.”
Mora, tundra buzunun çözülmesiyle serbest kalan patojenlerden fazladan virüs taşıyan milyonlarca sivrisineğe kadar riskler çok ciddi olacağını söylüyor.
Euronews‘in aktardığına göre, önümüzdeki on yıllarda hastalıklara neden olan etkiler şöyle:
Vahşi yaşam ve insanlar birbirine yakınlaşmaya zorlandı
Seller, yangınlar ve kuraklıklar vahşi yaşamı başka yerlerde kaynak aramaya itiyor. Bu arada, mera ve inşaat için ormanları yok etmek dahil olmak üzere, insanlar doğaya daha her geçen gün daha fazla müdahale ediyor.
Toronto Üniversitesi‘nde Evrimsel Biyoloji fahri profesörlerinden Profesör Daniel Brooks, bu dinamiğin ortaya çıkan ölümcül hastalıklara yol açtığını anlatıyor. 2019 tarihli ‘ Stockholm Paradigm’ adlı kitabında Brooks ve meslektaşları, patojenlerin yeni konakçıları nasıl kolayca kolonize edebileceğine ilişkin, “İklim değişikliği türlerin yaşam koşullarını değiştirir ve bu değişiklikler nedeniyle türler alıştıkları konfor bölgesinden uzaklaşarak daha yaşanabilir koşullar aramaya başlar”.
İklim değişikliği, genel olarak hareketi hızlandırarak, konakçıların duyarlı oldukları ancak daha önce hiç maruz kalmadıkları patojenlerle temasa geçmeleri için zemin hazırlıyor. “Patojenlerin mutasyona uğramasına bile gerek yok” diyen Brooks, şöyle konuşuyor:
“Yeni konaklar genellikle bir ‘sıçrama’ için gerekli özelliklere zaten sahip. Örneğin, SARS-CoV-2 durumunda, virüsün ACE2 adı verilen bir hücre yüzeyi antijenine sahip konaklar için çok özel bir gereksinimi vardır. SARS-CoV-2’nin en önemli taşıyıcısı yarasa da ACE2’ye sahiptir ve çok izole bir yaşam sürer, diğer yarasalarla etkileşime bile girmediği mağaralarda yaşar. Ancak koşulları değiştirirseniz ( örneğin, canlı hayvan pazarındaki diğer türlerle yarasaları temas ettirirseniz) neredeyse tüm memeli türlerinin ACE2’ye sahip olmasına, ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar için risk alanının hızla artmasına neden olursunuz.”
Pandora’nın kutusu: Çözülen tundra buzundaki patojenler
Su kaynaklı hastalıkları yayan sel
İklim değişikliği sel sıklığını ve şiddetini artırıyor. Sel suyu genellikle kanalizasyon içerir ve sel suyuyla kirlenmiş herhangi bir şeyi yemek veya içmek E. coli ve Salmonella gibi ishalli hastalıklara neden olabilir. Kolera, tifo ve leptospirosis de selden sonra gelişir.
Sel suları çekildikten sonra kalan durgun su, sıtma ve dang humması gibi hastalıkları taşıyan sivrisinekler için üreme alanı haline gelir.
Bunun nedeni, sıcak havanın bu ölümcül hastalık vektörlerinin üreyebileceği yerlerin sayısını artıracak olması. Keneler ayrıca sıcak havalarda gelişir. ABD’de, ciddi eklem ve sinir sistemi komplikasyonlarına yol açabilen bakteriyel bir hastalık olan kene kaynaklı Lyme hastalığının insidansının son 30 yılda iki katından fazla arttığı belirtiliyor.
Ölümcül alg patlamalarına neden olan okyanus ısınması
Zehirli alg patlamaları – su kütlelerinde yüzerken görebileceğiniz parlak mavi-yeşil organizmalar – göldeki tüm balıkları öldürebilir. Ayrıca insanlara ciddi şekilde zarar verebilir veya öldürebilirler.
Algler, kanalizasyon veya kimyasal atıkların su yollarına yayılmasıyla gelişiyor. Artan sıcaklıklar da büyümelerini ve yayılmaları teşvik ediyor. Sığ ve istikrarlı kıyı su kütleleri ile yükselen deniz seviyeleri alg patlaması için mükemmel ortamı yaratıyor.
Sıcak dalgaları ‘ısıya dayanıklı’ virüsler üretiyor
İnsan dahil, memeliler hastalandığında en iyi savunma mekanizmalarından biri ateşin yükselmesi. Ateş, vücudunuzu ısıtır ve bağışıklık tepkisini uyarır. Ancak havalar ısındıkça virüsler de doğal seleksiyon sürecinden geçiyor.
Mora, “Örneğin, virüs gibi bir patojenle savaşan bir yarasaya bakın. Bir sıcak dalgası olduğunda yarasa strese giriyor ve hastalanma olasılığı daha yüksek. Ancak hayatta kalanlar, aşırı sıcağa dayanıklı virüsler olacak, patojenler güçlenecek. En güçlü olanın hayatta kalması, insan savunmasından daha iyi kaçabilen ısıya dayanıklı virüsleri üretecektir” diyor.
Stres altındaki insanın bağışıklığı çöküyor
İklim değişikliği etkilerini artırdıkça milyarlarca insan daha zor koşullarda yaşayacak.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre, 2008’den bu yana yaklaşık 21,5 milyon insan aşırı hava olaylarıyla ilgili durumlar yüzünden zorla yerinden edildi.
Londra merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ekonomi ve Barış Enstitüsü, önümüzdeki 30 yıl içinde yaklaşık 1,2 milyar insanın iklim değişikliği nedeniyle yerinden edilebileceğini tahmin ediyor. Böyle bir durumda örneğin, mülteci kampları hastalık salgınları için kovan halini alabilir.
Heidelberg Üniversitesi‘nden Prof. Joacim Rocklöv, iklim değişikliğinin hepimizi daha savunmasız hale getireceği konusunda uyarıyor:
“Ayrıca, sistemik bileşik etkiler yoluyla popülasyonların savunmasızlığını da etkiler. Bu, örneğin yiyecek ve su kıtlığı mekanizmaları yoluyla halihazırda var olan hastalıkların daha kötü etkilerine yol açabilir.”
Ne yapmalı?
Önümüzdeki çoklu sağlık krizine karşı alınacak önlemler konusunda Dr. Brooks, “Önleme, krize müdahale etmekten çok daha iyidir” diyor.
Sera gazı emisiyonlarının azaltılması gerektiğine vurgu yapan Brooks, bunun için insanların hükümetleri eylemlerle zorlaması gerektiğini kaydediyor:
“Çözüm adaptasyon değil. Buna uyum sağlayamayız, çok fazla hastalık var. Onlara sefil bir dünya bırakırsak, gelecek nesiller bize nasıl bakacak? Bunu reddetmeliyiz.
Hızla karbonsuzlaşma ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması gerektiğini belirten Dr. Brooks, kişisel olarak minumum koruma için yapılabilecek olanlarla ilgili de şunları söylüyor:
“Diyetinizi değiştirin , sigara içmeyin, daha az içki tüketin, egzersiz yapın’, demek o kadar kahramanca olmasa da, kalp baypas ameliyatından daha ucuz ve daha etkilidir. Aynı mantığı EID [ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar] için de uygulamamız gerekiyor.”
Brooks, hükümetleri de DAMA protokolünü -belgele, değerlendir, izle, harekete geç- takip etmeye çağırıyor: Örneğin, 2005 yılında Çin’de SARS-CoV-2’ye benzeyen bir koronavirüs keşfedildi. Hükümetler suşun insanlarda hastalığa neden olma olasılığını izlemiş ve ıslak pazarları düzenlemiş olsaydı, pandemi önlenebilirdi.”